CALİNUS
Yunan hekim ve felsefeci, Galenos'a islam dünyasında verilen ad. Yapıtları arapçaya çevrilen Galenos arap -islam yazarları üzerinde etkili oldu; divan edebiyatında Calinus adıyla anılarak hikmeti ve hekimliği simgeledi. Adı, Bokrat (Hippokrates) ve Lokman ile birlikte anılırdı.
İslam tıbbını etkileyen ünlü Yunan tabip ve filozofu. Asıl adı Galenos olup bu isim İslami literatürde Calinus şeklinde şöhret bulmuştur. İbn Ebü Usaybia Calinus kelimesinin "sakin, doğru yolu gösteren" veya "faziletli'' anlamlarına geldiğini belirtir (cUyûnul-enba , s. 129). Çağdaş Batı dillerinde Calinus adı Galen veya Galien şekillerinde yazılmaktadır.
Doğum tarihi konusunda modern araştırmacılar gibi müslüman müellifler de farklı tesbitlerde bulunmuşlardır. Bu sonuncular içinde doğruya en yakın olanı İbn Ebü Usaybia'nın tesbitidir. Bu müellif Calinus'un doğumunun, Trayinus (Trajan) adlı Roma imparatorunun (98- 117) tahta geçişinin onuncu yılında olduğunu söyler. Buna göre Calinus miladi 108 yılında doğmuş olmalıdır. Modern araştırmalara göre ise yaklaşık 130'da doğmuştur. Calinus'un doğum yeri Batı Anadolu'daki Pergamon'dur (bugünkü Bergama). İbn Ebu Usaybia'nın Calinus'un kendi eseri olan Fi Meratibi kıraJati kü- tübih'ten (Sezgin, III, 79) aktardığına göre bir mimar olan babası kendisine on beş yaşına kadar aritmetik ve geometri öğretmiş, ardından onu mantık, sonra da tıp tahsiline yöneltmiştir.
Calinus Bergama, Smyrna (
İzmir), Co- rinthos ve İskenderiye'de tıp öğrenimi yaptı. Daha sonra Roma'ya giderek Vali Boethius'un himayesinde anatomi çalışmalarında bulundu, ayrıca çoğu Aristocu filozoflardan oluşan felsefecilerle temasları oldu. Roma'dan Bergama'ya döndü. Kısa süre sonra, İbn Ebu Usaybia'nın Antonius lakabıyla andığı Marcus Aure- lius tarafından Adriya denizinin üst kesimindeki Aquilae (Ar. Akulya) şehrine çağırıldı ; oradan Roma'ya getirildi ve kralın küçük oğlu Commodus'ün özel hekimi olarak görevlendirildi. Antonius'un bu sırada çıktığı Cermen seferlerinin planlanandan uzun sürmesi Calinus'a İlmi faaliyet için gerekli boş zamanı sağlamış, tıp ve felsefe konularında dersler verip çok sayıda eser yazmış, fakat 191 yılında çıkan bir yangında kaleme aldığı birçok kitap yanmıştır. Calinus Fi Nefyi'l- ğam adlı eserinde söz konusu Roma yangınında Aristo ve Anaxagoras gibi ünlü filozoflara ait müellif hattı yazmaların da yok olduğunu kaydetmektedir (İbn Ebû Usaybia, s. 126). Calinus'un bundan sonraki hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Ölüm yeri olarak Mısır'ın doğusundaki Ferma veya Sicilya gibi farklı bölgeler gösterilmiştir. Modern araştırmalara göre ise Roma veya Bergama'da 200 yılı dolaylarında vefat ettiği sanılmaktadır (ER, V, 463).
Antikçağ tıbbında metot açısından akli istidlal yanlıları (ashabü'l-kıyas) ve de- ney-gözlem yanlıları (ashabü't-tecribe) şeklinde iki farklı anlayış mevcuttur. Hipok- rat ile Calinus birinci anlayışın temsilcileri olarak bilinmektedir. Kökleri Ascle- pios Mabedi'ne kadar uzanan bu telakkiye göre tıp bir Tanrı vergisidir ve bunda ilhamın payı büyüktür. Dolayısıyla sadece gözlem ve deneyle tıbbın künhüne ulaşmak mümkün değildir. Nitekim Calinus, Hipokratik tıp yemini üzerine yazdığı ve İslam dünyasında "Fi Tefsiri Kita- bi'l-Eymân li-İbukrat" (Sezgin, III, 123) adıyla bilinen yorumunda açıkça tıbbın insanlığa Allah tarafından ilham edildiğini, bu sebeple aynı İlahi kaynağa bağlı olan felsefe ile eşit değerde olduğunu söylemektedir. İkinci anlayış mensupları ise tıbbın gelişip ilerlemesi için ampirizmin vazgeçilmez bir şart olduğunu savunmuş ve bu fikir tıp tarihinde hayli etkili olmuştur. Onun tanınmış takipçilerinden İskenderiyeli Yahya en-Nahyi, daha önce tıp sahasına sofistler hakimken Calinus'un onların aksine bir gelenek olan Hipokrat tıbbim ihya ettiğini yazmaktadır (İbn Ebu Usaybia, s. 109). Calinus, Hipokratik tıp ilmi ve ahlakına sıkı sıkıya bağlı olmakla birlikte tecrübenin önemini inkar etmemiş, bizzat Hipokrat ve takipçilerinin tecrübi metoda yoğun şekilde başvurduklarını ifade ederek Hipokrat tıbbına dair gelenekleşmiş yorumu aşmaya çalışmıştır. Calinus'a göre tıp sürekli gözlem ve tecrübeyle geliştirilip temellendirilen bir teoridir; tıp hakkındaki bilgilerimiz yalnızca geleneksel teoriden istidlalle doğmaz; yeni tecrübeler yeni bilgilerin de kaynağıdır.
Tıp ilmi tecrübesiz ilerleyemez (Ro- senthal, s. 189-191). Nitekim müslüman- lar da Calinus'un Hipokrat tıbbim yeni yorumlarla zenginleştirmekle kalmayıp tamamen kendine has tecrübi ve klinik gözleme dayalı birikimler oluşturduğunun farkındaydılar. Meselâ onun Fi Tak- dimeti'l-maarife (Sezgin, III, 114, 123), Fî Sınati't-tıb (a.g.e., III, 80-81) ve Fi Mihneti't-tabibi'l-fazıl (a.g.eIII, 125) adlı eserlerinde yer alan farmakolojik buluşlarını, orijinal tedavi şekillerini ve anatomi uygulamalarını biliyorlardı. Anatomi incelemelerinin sonuçları XVI-XVII. yüzyılların anatomi bilginleri için bile başvuru kaynağı olabilmiştir. Fizyoloji alanındaki en önemli buluşu, İskenderiye tıp okulunun 400 yıldan beri kabul ettiğinin aksine, damarlarda hava değil kanın dolaştığını ortaya koyması ve küçük kan dolaşımını kısmen kavramış olmasıdır. Calinus'un ahlat-ı erbaaya dayalı hü- morolojisi oldukça erken dönemde konuyla ilgili yeni teliflere zemin hazırlamıştır. Mesela Cabir b. Hayyan'ın risalelerinde Calinus'un tıp teorisinin bir özeti yer almaktadır. Bu özette önce dört unsur, dört keyfiyet ve dört mevsim arasında irtibat kurulmakta, ardından ah- lat-ı erbaa yoğunluk, hareket ve renk özelliklerine göre bu şemaya dahil edilmektedir. Yine Cabir b. Hayyan'ın risalelerinde, Calinus tıbbına uygun olarak, mizaçlar arasındaki fizyolojik dengenin mevcudiyeti sağlığın, bu dengenin bozulması ise hastalığın veya ölümün sebebi sayılmaktadır (Muhtaru Resa'ili Cabir b. Hayyan,s. 49-52). En eski İslam tıp eserlerinden biri olan Firdevsü'l-hik- me'nin yazarı Ali b. Rabben et-Taberi, Calinus tıbbındaki bu mizaçlar teorisini etraflıca aktarmıştır (Firdeusü'l-hik- me,s. 42-43). Calinus'un bütün hayatî fonksiyonları "pneuma" (ruh) kavramına bağlayan sistemini takip eden müs- lüman fizyologlar, maddeden ayrı bir cevher olarak nefs ile karıştırılmaması gereken ve kalbin kıvrımlarında latif bir cisim olarak tasavvur edilen "ruh" kavramını benimsemişlerdir (S. H. Nasr, s. 159-162).
Calinus, Eflatun psikolojisindeki nefsin şehvet, öfke ve akıl güçlerini de sırasıyla karaciğer, kalp ve beynin mizacıyla özdeşleştirdiği, böylece organların mizaçlarındaki bozulmanın onlarla ilişkili bulunan ruhun da ölümü olduğunu ileri sürdüğü Fi Erine kuva'n-nefs te- vabicli-mizaci'l-beden adlı eserinde (s. 183-186) bedeni özelliklerin ahlakla ilişkisi üzerinde de durarak eğitimin karakter formasyonundaki rolünün sanıldığından daha az olduğunu ve yalnızca insandaki gizli özellik ve kabiliyetlerin açığa çıkmasına veya çıkmamasına yardım ettiğini savunur. İslâm dünyasında tanınan ve günümüze bir muhtasarıyla ulaşan Kitabü'l-Ahlak adlı eserinde de yine insanın mizacı ve tabii eğilimleriyle ahlak (karakter) arasında ilişki kurmakta, tabiatı gereği eğitimi kabul etmeyen şehvet gücünü öfke gücünün de yardımıyla akıl tarafından bastırmanın mümkün olduğunu belirtmektedir. Buna göre eğitimi kabul eden öfke gücü ve akıldır. Ancak Câlînüs şundan emindir: İnsan ruhunun hazlara yönelip elemlerden kaçınmasının, zararlıdan uzaklaşıp faydalıya yönelmesinin, kısaca psikolojik motivasyonların aklî bir boyutu yoktur. Çünkü henüz aklı gelişmemiş çocuklarda ve akıldan yoksun hayvanlarda da ahlaki davranışlar gözlenmektedir. Böyle bir tabii ahlâk kavramıyla akli faaliyeti birbirinden ayırmak ve tabii eğilimleri aklın kontrolüne vermek gerekir.
Esasen Calinus'un bütün meselesi huyların kaynağının akıl olmadığını, insanları iyiliğe veya kötülüğe sevkeden motifin tabii olduğunu ortaya koymaktır. Huy o kadar tabiidir ki sonradan kazandığımız alışkanlıklarımız bile ikinci tabiat olarak ad- landırılmalıdır ( Calinus, [Muhtasar min] Kitabi'l-Ahlak,s. 25, 30, 42, 47). Calinus İslam dünyasında gerek tıp gerekse ahlak teorileri bakımından hayli tesirli olmuştur. Ancak "İslâm dünyasının Calinus'u' lakabıyla tanınan (İbn Ebû Usaybia, s. 415) ve el-Havi adlı eserinde onun kitaplarından çok faydalanan Ebu Bekir er-Razfnin Kitabü'ş-Şükuk 'ala Calinus adlı bir eleştiri kaleme almış olması, onun İslâm dünyasında mutlak bir otoriteye sahip olmadığının erken işaretlerinden biri sayılabilir. Bu eleştiri Calinus'un hem tıbbî hem de felsefi görüşlerine yöneliktir. Klinik gözlemciliğiyle tanınan Razi, Rey ve Bağdat hastaha- nelerindeki bazı gözlemlerinin Calinus'un tıp külliyatına uymadığını belirtmektedir. Râzî kendi birikiminin Calinus'unkin- den fazla olduğunun kesin olarak farkındadır. Ayrıca Razi'ye göre Calinus teorik hatalar da yapmıştır. Mesela onun soğutucu veya hararet verici şeylerin, bunların tesiriyle soğutulmuş veya ısıtılmış şeylerden daha soğuk veya sıcak olduğu şeklindeki formülü tıp bakımından her zaman geçerli değildir. Zira tecrübeler göstermiştir ki ılık bir meşrubat, hastalık durumunda kendi hararetinden daha fazla bir hararete yol açabilir. Raziye göre ayrıca Calinus'un görme teorisi, onun matematik izahlara aşırı düşkünlüğü sebebiyle kusurludur. En önemlisi de Razi'nin, Calinus'un insan nefsini cismanî addeden yaklaşımını reddetmesidir (DSB,VI, 325-326). Ancak Calinus'un tıptaki otoritesini muhafaza etmek isteyen tıp çevreleri bu eleştiriye reddiyeler yazmışlardır. Bunların en ünlüsü, Ali b. Rıdvan'ın Fi Halli Şükuki'r- Razi cala kiitübi Calinus adlı kitabıdır. Aynı başlığı taşıyan diğer iki reddiye ise İbn Sina'nm İbn Ebu Sadık en-Nisaburi adlı bir öğrencisiyle Ebü'I-Ala b. Zühr Latin dünyasındaki Avenzoar) adlı Endülüslü bir hekime aittir (İbn Ebu Usaybia, s. 461, 519).
Kitabü'ş-Şükuk, yahudi filozof Musa b. Meymun'a da Calinus'u eleştirme fikrini ilham etmiştir. Razfnin eserini güya sırf felsefi açıdan yapılmış bir eleştiri şeklinde değerlendiren İbn Meymun, kendi eserinin ondan farklı olarak aynı zamanda tıbbî amaç taşıdığını belirtir IMehdi Muhakkik, s. 14). İbn Meymun Fu- şulü Musa fi't-tıb (Fuşulü'l-Kurtubt) adlı eserinde Calinus'un kırktan fazla çelişkisini ortaya koyduğu iddiasındadır ve onu felsefî meselelerde bilgisizlikle itham etmektedir. Buna karşılık Calinus külliyatı konusunda İshak b. Ali er-Ru- havi gibi uzman hekimler yetişmiş, Razi ve İbn Rüşd onun başlıca tıbbî eserlerine ihtisarlar yazmış, ünlü hekim filozof İbn Sina bile onun tıp teorisinden faydalandığını belirtmiştir ki bütün bunlar Calinus'un İslam tıbbındaki önemini ortaya koymaktadır. Onun İslam ahlak ilminde karakter formasyonu konusundaki tesirleri de ayrıca kayda değer mahiyettedir. Eserleri Calinus'a 400'den fazla eser nisbet edilmekteyse de bunların çoğu kayıptır. 140 civarında eseri tamamen veya kısmen Yunanca orijinalleriyle günümüze ulaşmıştır. Tıbba dair on dokuz eserinin şüpheli, kırk beşinin nisbetinin ise uydurma olduğu kabul edilmektedir. Calinus'a ait eserlerin eksiksiz bir Latince koleksiyonu C. G. Kühn tarafından Claudii Galeni Opera Omnia başlığıyla yirmi cilt halinde neşredilmiştir (Lip- siae 1821-1833; 2. bs. Hildesheim 1964- 1965). Onun eserlerinden yapılmış iktibaslardan oluşan bir İngilizce antoloji Arthur John Brock tarafından Greek Medicine adlı bir çalışma içinde (Lon- don 1929) yayımlanmıştır. Bazı eserleri de müstakil olarak İngilizce'ye tercüme edilerek neşredilmiştir. Tatmin edici bulunmamakla birlikte George Sarton'un Galen of Pergamon (Lawrence, Kansas Press 1954) adlı monografisi toplu bir değerlendirme bakımından kayda değerdir. Ovvsei Temkin'in Galenism: Rise and Decline of a Medical Philosophy ılthaca, N. Y., 1973) adlı çalışması Calinus'un tıp tarihindeki etkilerini konu edinmiştir. Calinus'un Grekçe orijinalleri kayıp olan bazı tıbbî ve felsefi eserleri Arapça ve Latince tercümeleriyle günümüze ulaşmıştır. Huneyn b. İshak'ın, Halife Mü- tevekkil-Alellah'ın dostu ve katibi Ali b. Yahya el-Müneccim (ö. 275/888-89) için yazdığı Risâle fi zikri ma türcime min kütübi Câlînûs bi-cilmihî ve ba czi ma lem yütercem adlı zamanımıza ulaşmış bir eseri, Calinus'un Arapça'ya çevrilmiş olan kitaplarının listesini ihtiva eder. Huneyn b. İshak, Calinus'un tıp ve felsefe kitaplarını iki makale halinde tanıtan Pi- nax (Ar. Fineks) adlı fihristin orijinalini görmüş, bunu hem Süryanîce'ye hem de Arapça'ya çevirmiş, fihristte zikredilmeyen eserleri de üçüncü bir liste halinde Pinax çevirisine ilâve etmiştir. Yine İbn İshak'ın flisöie'sinden anlaşıldığına göre bu ünlü mütercim, Beni Musa ailesinden Muhammed ve Ahmed 'in himayesiyle, içlerinde İshak b. Huneyn, Hubeyş b. Haşan, İstefan b. Basil, isa b. Ali gibi isimlerin yer aldığı mütercim kadrosuyla birlikte Calinus'un 129 eserini Süryâ- nice nüshalardan Arapça'ya tercüme etmiştir (Huneyn b. İshak, Risale, s. 149- 179). İbn İshak'ın bu risalesi Max Me- yerhof un ayrıntılı bir incelemesine konu olmuş (bk. bibi.), yazar onun verdiği listedeki 129 eseri Latince'deki adlarıyla sıralamıştır.
Calinus hakkında en geniş bilgiyi aktaran İbn Ebû Usaybia ise Huneyn'in adı geçen sahih ve şüpheli eserler bibliyografyasını aktarmakta ve daha sonra birçok şüpheli eserin adını da bu listeye ilave etmektedir Cüyunü'l- enbâ\ s. 149). Muhammed Zübeyr el- Baba, Calinus'un eserlerini Hipokratik şerhler, anatomi ve embriyolojiye dair eserler, fizyolojiye dair eserler, teşhise dair eserler, tedavi şekillerine dair eserler, farmakolojik eserler, hıfzıssıhhaya dair eserler şeklinde tasnif eden bir liste vermektedir (bk. bibi.). Calinus'un özellikle tıbbi eserlerine dair ayrıntılı bir bibliyografya Fuat Sezgin'in kitabında mevcuttur (GAS,111, 68-140). Aynı eser, İslâm dünyasında Cevâmi Cu'l-İskenderâniy- yîn adıyla anılan Câlînûs koleksiyonunu da tanıtmaktadır (III, 140-150). Calinus'un Fi'l-Ahlak, Fi'l-Adat, Fi Enne'l-ahyare mine'n-nas kad yente- ficune bi-acza'ihim, Fi Enne kuva'n- nefs tevabicli-mizaci'l-beden, Fi En-ne'l-muharrike'l-evvel la yeteharrek, Kitabü Ara'i Bukrat ve Felatun gibi bazı başlıklarla anılan felsefi eserleri de İslam dünyasında belirli bir ilgi ve tesire sahip olmuştur. Bunlardan bazıları muhtasar halde de olsa günümüze ulaşmış ve neşredilmiştir.
Derlemedir...