Arama

Canlılarda Solunum ve Solunum Sistemi

Güncelleme: 13 Mayıs 2014 Gösterim: 49.237 Cevap: 5
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
28 Eylül 2011       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Solunum Sistemi
MsXLabs.org

Sponsorlu Bağlantılar

Tüm canlı hücreler yaşamlarını sürdürmek için oksijene ihtiyaç duyarlar. Solunum sistemi vücut hücrelerine gerekli olan oksijeni sağlar ve karbondioksit atığını uzaklaştırır.
Tüm canlı hücreler yaşamlarını sürdürmek için oksijene ihtiyaç duyarlar. Solunum sistemi vücut hücrelerine gerekli olan oksijeni sağlar ve karbondioksit atığını uzaklaştırır. İnsan oksijensizliğe en fazla 3-6 dakika dayanır. Canlılar oksijene enerji ihtiyaçlarını karşılamak için gerek duyarlar.
Dakikada 16-18 defa soluk alıp veririz. Bebeklerde bu sayı 30-40’a kadar yükselir. Solunum hızı omurilik sağındaki solunum merkezi yönetir

Solunum sisteminin fonksiyonları

  • Havayı akciğerlere ulaştırmak
  • Akciğerlerde hava ile kan arasındaki alışverişi sağlamak (oksijen ve karbondioksit değişimi)
  • Solunum yüzeyini sıcaklık değişimlerinden ve diğer çevresel faktörlerden korumak
  • Solunum sistemini ve diğer dokuları patojenlerin girişine karşı korumak
  • Sesin oluşumunu sağlamak
  • Homeostazın korunmasına yardımcı olmak
  • Kaslar ile idrar çıkarmada ve defekasyonda yardımcı olmak

Solunum Sistemi Organ ve Yapıları

Solunum sistemi burun, ağız, farinks (yutak), larinks (gırtlak), trakea (soluk borusu), bronşlar, bronsioller ve alveollerden oluşur. Trakeadan sonra ilk dallanan yapılara bronşlar, broşlardan sonraki daha dar çaplı yapılara da bronsioller denilmektedir.

1000px Respiratory system complete trsvg


Burun

Havanın akciğerlere giriş yeridir. Burun boşluğu nasal kemiklerle desteklenmiştir. Burun boşluğunun sırt, yani dış yan kısmı damarlı solunum mukozası ile kaplıdır. Bu mukozada mukus salgısı yapan özelleşmiş hücreler bulunmaktadır.
Burun yoluyla alınan hava içerisindeki toz ve partiküller öncelikle burun kılları tarafından tutulmaya çalışılır. Böylelikle akciğerlere mümkün olan en temiz hava ulaşmış olur. Ayrıca burundan alınan havayla akciğerlere giren hava ısıtılır.
Burun boşluğunun üst kısmında doku epiteli yer alır.
Burun boşluğunun tabanında sert damak (palatum durum) bulunur.

Yutak (Farinks)

Solunum sistemi ile sindirim sistemini birbirinden ayıran bölümdür. Farinksin üst bölümü (nazofarinks) yumuşak damakla ağız boşluğu ve burun boşluğunu birbirinden ayırır. Alt bölümü (laringofarinks) ise trake ve özofagusla bağlantı yapar.

Gırtlak (Larinks)

Soluk alma sırasında, hava ağız ya da burundan farenkse geçer. Farenks hem yiyecekler hem de hava için ortak bir geçiş yoludur. Farinks 2 tüpe ayrılır, birisi özafagustur ve buradan yiyecekler mideye geçer, diğeri ise larinksdir ve bu da havayolunun bir parçasıdır. Farenks sesin çıkartıldığı yerdir. Ses telleri larinkste bulunur, geçen havanın bu telleri titretmesi ile ses oluşur. Larinks trakea denilen uzun bir tüpe açılır.

Soluk borusu (Trakea)

Trakea yaklaşık 2-5 cm genişliğinde ve 10 cm kadar uzunlukta olan boru şeklinde bir yapıdır. Trakea sağ ve sol 2 tane ana bronşa ayrılır. Bir bronş sağ akciğere bir bronş da sol akciğere girer. Ana bronşlar akciğere girdikten sonra dallanması devam eder, ve her bir dallanma daha dar, daha kısa, ve daha çok sayıda tüp oluşması ve ağaç gibi bir yapı oluşturması ile sonuçlanır. Bu küçük dallanmalar bronşiyol olarak adlandırılır. Bronşiyoller bronşlara göre daha fazla düz kas içerirler.

Akciğerler

Göğüs boşluğu içerisinde en fazla hacmi kaplayan akciğerler 2 tane olup, süngerimsi yapıda, rengi açık pembe olan organlardır. Akciğerler dıştan göğüs kafesi ve alttan da göğüs ve karın boşluğunu ayıran diyaframla çevrilmişlerdir.
Sağ akciğer üç, sol akciğer iki bölümden yapılmıştır. Bu bölümlere lob denir. Sol akciğerin üçüncü lobunun yerini kalp almıştır. Sağ akciğer lobu, sol akciğere göre % 10 daha büyüktür.
Akciğerlerin çok önemli olan ıki görevi vardır. Dışarıdaki havayı alıp (soluk alma), hava içindeki oksijenin alveollerin etrafındaki kılcal kan damarlarına geçmesini ve organlardan kirli kanla gelen karbondioksidi alveollere alıp dışarı atılmasını (soluk verme) sağlar.
Akciğeri örten çift katlı zara (membran) plevra adı verilir. Bu membranın akciğerin dış yüzeyini saran saran tabakasına visseral plevra, göğüs kafesinin iç yüzündeki tabakasına ise parietal plevra denir.
Bu zar, akciğerleri sarma ve koruma fonksiyonunun yanında, içerdiği sıvı sayesinde akciğerlerin rahatça daralıp, gevşemesini sağlar.
Akciğerlere iki grup atardamardan kan gelir. Akciğeri besleyen kan, bronkial arterden gelir. Kirli kanın temizlenmek üzere geldiği damar ise pulmoner arterdir.
Bronşlar akciğerlerin içinde bronşcuklarla devam eder. Bronşcukların ucunda üzüm salkımına benzeyen alveol denilen hava keseleri bulunur.
Akciğerlerin fonksiyonel birimleri olan alveoller, küçük ve içi hava dolu keseciklerdir. Her bir akciğerde 300 milyondan fazla alveol bulunur. Alveoller kılcal kan damarları ile çevrilidir Görünüşü üzüm salkımına benzer.
Gaz değişiminin (karbondioksit-oksijen) gerçekleştiği yer olan alveoller yaklaşık 25 mikrometre çapındadır.
Alveole giren havadaki oksijen kılcal kan damarlarına geçer. Kirli kandaki karbondioksit de yine alveollerde tutularak dışarı verilir. Buna hücre dışı solunum denir.
Alveoller fagositik alveolar makrofajlara sahiptirler. Bu makrofajlar (savunma hücreleri) alveole giren mikroorganizma veya toz partikülleri gibi yabancı maddeleri yok ederler.

Solunum Olayı

Alveollerin yalnız epitel dokudan yapılmış incecik duvarları vardır. Alveol duvarlarının dış yüzeyleri atar ve toplardamar kılcallarıyla bir ağ gibi sarılmıştır. Akciğer atardamarı aracılığıyla alveollerin dış yüzeylerine sürekli olarak karbon dioksit yüklü kan gelir. Buna karşın, alveollerin içine de hava borularıyla oksijen yönünden zengin hava girer ve ince duvarları aracılığıyla, içlerinde havayla kan arasında bir gaz alışverişi olur. Sayısı yaklaşık dört yüz milyon civarında olan alveollerin akciğerlerde oluşturdukları gaz alışveriş yüzeyi oldukça büyüktür. Derin bir soluk alma sırasında alveollerin yüzeyi, yani solunum yüzeyi toplamı yüz metrekareye yükselir. Bu yüzey, bir insanın vücut yüzeyinin yaklaşık elli katı demektir.
Alveollerin ince duvarlarının dış yüzeylerine gelmiş olan kandaki karbondioksit miktarı, alveoller içindeki havaya oranla çok fazladır. Oksijen miktarı ise bunun tam tersidir. Aradaki bu gaz yoğunluğu farkı nedeniyle bir geçişme olayı olur. Kanın plazması ve alyuvarlarla getirilmiş olan karbon dioksit alveol duvarından alveollerin içine geçer. Bu sırada alveollerin içindeki oksijen de kana geçer ve kanın alyuvarlarındaki hemoglobin tarafından kimyasal olarak bağlanır. İçinde demir bulunan hemoglobin, oksihemoglobin haline dönüşür. Alveollerin yüzeyinde oksijence zenginleşen kan, toplardamar kılcalları ağıyla toplanarak akciğer toplardamarı yoluyla kalbin. Sol kulakçığına getirilir. Kalbin pompalaması sonucu, oksijence zengin olan kan, sol karıncığa, sol karıncıktan aort ve kolları aracılığıyla tüm vücut hücrelerine yayılır. Hücrelere yanaşan alyuvarlar, akciğerlerden beri taşıdıkları oksijeni hücrelere verirler ve hücrelerdeki biyolojik yanma kalıntısı olan karbon dioksiti ve diğer artık maddeleri alırlar.

Diyafram kası
Göğüs boşluğunun alt kısmını kaplayan yassı bir kastır. Aşağı-yukarı kasılıp gevşeyerek göğüs boşluğunun hacmini değiştirir. Bu nedenle akciğerlere hava girişi ve çıkışı kolaylaşır. Ayrıca göğüs kasları kasılıp gevşeyerek kaburgaların açılıp kapanmasını ve akciğerlere havanın girip çıkmasını sağlarlar.
Diyafram aşağıya doğru çekilip, göğüs kasları kasıldığında kaburgalarımız yukarı kalkacağından, göğüs boşluğunun hacmi genişler. Akciğerlere hava dolar, soluk alırız. Diyafram yukarı doğru şişkin; kaburgalarımızı hareket ettiren kaslar gevşek iken göğsümüzün hacmi küçülür. Bu durumda dışarıya hava verilir.
Soluk almada ilk olarak kaburgalar arasındaki kaslar, diyafram kası kasılır. Göğüs boşluğu ve genişler akciğerler genişler. Akciğerlerdeki hava basıncı düşer ve oksijen alveollere kadar gelir.
Soluk vermede ise kaburgalar arası kaslar ve diyafram kası gevşer. Göğüs boşluğu ve akciğerler daralır. Son olarak da alveollerdeki karbondioksit dışarı atılır.


Alıntıdır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
murat_1907 - avatarı
murat_1907
Ziyaretçi
2 Kasım 2012       Mesaj #2
murat_1907 - avatarı
Ziyaretçi
Solunum Sistemi Nedir?
Solunum sistemi, kandaki karbondioksit (CO2) gazının oksijen gazı (O2) ile yer değiştirmesini sağlayan sistemdir.
Sponsorlu Bağlantılar

Solunum Sisteminin Görevleri
Vücut için hayati öneme sahip olan oksijen gazı ile karbondioksit gazının yer değiştirmesini sağlar. Havadaki oksijenin kana karışarak hücrelere ulaşmasından ve hücrenin faaliyetleri sonucu ortaya çıkan karbondioksit gazının da dışarıya atılmasından sorumludur.

Solunum Nasıl Gerçekleşir?
Solunum sisteminin temel organı akciğerlerdir. Solunum sistemi içerisindeki diğer yapılar akciğerin görevini yapmasını sağlayan unsurlardır. Diyafram ve göğüs kasları kasılıp gevşeyerek, akciğerlere, burun ve nefes borusu yoluyla dışarıdan hava giriş çıkışını sağlar. Soluk yolu ile akciğerlere ulaşan hava, bronş kanalları yoluyla küçük hava kesecikleri olan bronşcuklara ulaşır. Buradan da kana oksijen verip, kandaki karbondioksiti alarak tekrar aynı yoldan geriye doğru vücuttan dışarı atılır.

Solunum Sistemi Organları Nelerdir?
Solunumda görev alan yapı ve organlar sırasıyla burun, yutak, nefes borusu, bronşlar, akciğerler, diyafram ve göğüs kasları olarak sayılabilir.
Astım, bronşit, akciğer embolisi, akciğer kanseri, zatürre, verem, amfizem, uyku apnesi en sık rastlanan solunum sistemi hastalıkları olarak sayılabilir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
murat_1907 - avatarı
murat_1907
Ziyaretçi
2 Kasım 2012       Mesaj #3
murat_1907 - avatarı
Ziyaretçi
Solunum Sistemindeki Yapı ve Organlar
Solunum sistemindeki yapı organlar şu organlardan oluşur:
  • Ağız
  • Burun
  • Yutak
  • Gırtlak
  • Soluk borusu
  • Akciğer
  • Bronş (ya da bronşçuk)

Burun, solunum sisteminin dışarı açılan kısmıdır. Burun içindeki kıllar ve nemli yüzey havanın içindeki tozların tutulmasını sağlar. Ayrıca burun içindeki nemli yüzey ve burun içinin kıvrımlı oluşu soğuk havalarda, havanın ısınarak akciğerlere gitmesini sağlar. Burnun en uç kısmındaki koklama sinir uçları havadaki küçük parçacıklar tarafından uyarılarak koku alma faaliyetini yapar.

Yutak
, yutak ağız ve burun boşluğunu, soluk ve yemek borusuna birleştiren kısımdır.

Soluk borusu
, yutak ile akciğer arasında kalan 10-12cm uzunluğundaki borudur.

Gırtlak:
Soluk borusunun başlangıç bölümü gırtlaktır. Gırtlakta ses telleri vardır. Ayrıca küçük dil yutkunurken soluk borusunu kapatır. Soluk borusunun iç yüzeyi nemli ve tüylerle kaplıdır. Bunlar soluk borusuna kaçan toz vb. maddeleri yakalayarak öksürük ve balgamla dışarı atar. Soluk borusunun alt kısmı bronş adı verilen iki kola ayrılır. Bronşlardan biri sağ, diğeri sol akciğere bağlanır. Soluk borusu üst üste dizilmiş kıkırdak halkalardan oluşmuştur.

Akciğerler
, göğüs kafesi içinde yer alır ve akciğerler solunumun en önemli organlarından biridir. Akciğerler Plevra adı verilen sağlam bir zarla çevrilir. Akciğerleri darbe, basınç gibi dış etkenlerden korur. Akciğerler sağ ve sol olmak üzere iki parçadır. Ayrıca her bir parça lob denilen bölümlere ayrılmıştır. Sağ akciğer üç, sol akciğer ise iki lobdan oluşur. Bronşlar akciğerlere girdikten sonra daha ince dallara ayrılır. Bu ince dallara bronşçuk denir.

Bronşçuklar
, üzüm salkımı şeklinde hava keseleri ile sonlanır. Bu hava keselerine alveol denir. Alveoller akciğer yüzeyinin daha geniş olmasını sağlar. Bu özellik solunumu kolaylaştırır. Hava ile kan arasındaki gaz alışverişi alveollerde yapılır.
Soluduğumuz hava normalde %21 oksijen, %78 azot, %1 oranında diğer gazları içermektedir. İnsan soluduğumuz havada bulunan %21 oranındaki oksijenin sadece %5-%6 sını kullanırız.

Solunumun değerlendirilmesi:
Solunum kendiliğinden, sessiz, ağrısız, kolaylıkla gerçekleşir. Solunum sayısı erişkinlerde 15-20 kez/dk, çocukta 20-30 kez/dk, bebekte 30-40 kez/dk arasındadır.
Solunum BAK-DİNLE-HİSSET yöntemiyle saptanır.
Bu soruların yanıtları olumsuzsa ya da ağza - burna ayna veya cam tutulduğunda buharlaşma olmuyorsa solunum yok demektir. Solunum durduğunda dokular oksijenlenemeyeceği için dudaklar ve tırnaklar siyanotiktir (morarmıştır).
Oksijen yokluğunda görülebilecek sorunlar şunlardır.
  • 0 -1. dakikada kardiyak hassasiyet (aritmi vb.)
  • 1 -4. beyinde hasara eğilim
  • 4 -6. beyin hasarı başlar
  • 6 -10. beyin hasarı artar
  • 10 + geri dönüşsüz beyin hasarı
Suni Solunum
Bir kazazedenin yanına varıldığında ilk önce ABC kontrol edilerek sürekliliği sağlanmalıdır.
  • A (Airway): Soluk yolunun açıklığının saptanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.
  • B (Breathing): Solunumun varlığının saptanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.
  • C (Circulation): Dolaşımın (nabzın varlığının) saptanması ve sürekliliğinin sağlanmasıdır.
A (Airway):
Bu basamakta solunum yolunun açıklığının saptanması ve sürdürülmesi yapılır. Bilinçsiz ya da yerde yatan bir kişiye rastlandığında, öncelikle kişi omuzlarından hafifçe sarsılarak "iyi misiniz ?" sorusu sorulmalıdır. Yanıt alınamıyorsa, hemen baş-çene yöntemiyle baş geriye yatırılır.

B (Breathing):
Soluk yolunun açıklığı sağlandıktan sonra, bak-dinle-hisset ile 10 saniye (geçmeyecek şekilde) solunum değerlendirilir. Kişinin solunumu yoksa, hemen suni solunuma başlanılmalıdır. Önce, her biri bir saniye sürecek şekilde, iki kurtarıcı soluk verilir. Her soluk verildiğinde göğüs kafesinin yükselişi; soluğun ardından ise, soluk veren başını kaldırır, solunumun geri çıkışını ve bu arada göğüs kafesinin inişini izler. Verilecek soluk miktarı, göğüs kafesini yükseltecek kadar olmalıdır. Çok fazla ve güçlü soluk vermenin yararlı olmadığı tespit edilmiştir. O nedenle, bir saniye sürecek şekilde aldığınız nefesi (balon üfler gibi) verilmelidir.

C (Circulation):
Nabza bakılmadan hemen göğse bası ve suni solunum şeklinde TYD uygulanır (2005 kurallarından önce nabza bakılırken sağlık personeli dışındaki kişilerin bakması artık önerilmiyor).
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
_Ceyda_ - avatarı
_Ceyda_
Ziyaretçi
2 Kasım 2012       Mesaj #4
_Ceyda_ - avatarı
Ziyaretçi
SIRASIYLA:
Burun
Yutak
Gırtlak
Soluk Borusu
Bronş
Bronşcuk
Akciğer
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
25 Ocak 2013       Mesaj #5
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Solunum
MsXLabs.Org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi


Canlıların, besinleri yakmak ve enerji sağlamak için oksijen alması olayı. Solunum, kimyasal açıdan bir yanma olayıdır. Canlılar besin alır ve bu besinleri kullanarak, yaşamsal işlevlerini sürdürebilmek için gerekli enerjiyi üretirler. Kimyasal anlamda solunum, organik bir maddenin yapısının değiştirilmesi ve bu sırada enerjinin açığa çıkmasıdır.

Canlıların büyük bir bölümü bu işi oksijen yardımıyla yaparlar. Bazı bakteriler ve diğer ilkel yapılı organizmalarsa gereksinim duydukları enerjiyi oksijen olmaksızın sağlarlar. Bu iki tip solunumdan birincisine "havalı solunum", ikincisine "havasız solunum" denir. Bu anlamda solunum hücrede gerçekleşir. Hücredeki solunum, oksijenin besin maddeleriyle birtakım karışık kimyasal tepkimelere girerek sonuçta enerji ve karbon dioksidin açığa çıkması sürecidir. Buna içsel solunum da denir. Oksijenin çeşitli biçimlerde dış ortamdan alınması ise dışsal solunumu oluşturur. Dış ortamdan oksijen alımı ilkel yapılı canlılardan yüksek yapılılara doğru bir gelişme gösterir. Bitkilerde özel solunum organları yoktur. Oksijen bitkinin yaprak, ince sap gibi kısımlarının yüzeyinden alınır. Hayvanlardaysa solunum ya birhücreliler ve kimi ilkel çokhücrelilerde olduğu gibi vücut yüzeyinden ya da solungaç, trake, akciğer gibi özel solunum organları aracılığıyla yapılır. Canlılarda özel bir solunum sisteminin ortaya çıkışı, özel bir dolaşım sisteminin ortaya çıkışıyla bağıntılıdır. Bu iki sistemin gelişmişlik derecesi karşılıklı olarak birbirini etkiler. En ilkel solunum organı tipi solungaçlardır. Solungaçlar ilk kez halkalısolucanlarda görülür.

Eklembacaklıların suda yaşayanlarında solungaç, karada yaşayanlarında trake solunumu vardır; solungaçlar, genellikle bacaklar üzerinde ya da dibinde yer alır. Eklembacaklıların kabuklular sınıfına giren bazı hayvanların karın bacakları doğrudan doğruya solunum organına dönüşmüştür. Böcekler sınıfındaysa solunum organı boru trakelerdir. Bunlar her bölütte bir çifttir; bir solunum deliğiyle (stigma) dışarı açılırlar ve dallarla birbirlerine bağlanmışlardır. Derisidikenlilerin solunum organları çeşitli biçimlerdedir. Bir kısmı vücut yüzeyinden dışarı uzanan deri çıkıntılı, bir kısmı da vücudun içinde yer alan deri çöküntülerinden oluşur. Kordalıların suda yaşayanları yine solungaçlarla solunurlar. Bunlardan balıkların solungaçları, bir solungaç yayının üzerine iki sıra hâlinde dizilmiş tellerden oluşmuştur. Kemiklibalıklarda bu solungaçları, solungaç kapakları örter. Karada yaşayanlarınsa akciğerlerden oluşan gelişmiş bir solunum sistemleri vardır. Akciğerlerin gelişimi ilkel omurgalılardan memelilere doğru ilerler. İkiyaşayışlılarda akciğerler doğrudan doğruya ağız boşluğuna açılırken, memelilerde bir solukborusu yardımıyla dış ortamla ilişkidedir. Burun ve ağız yoluyla alınan hava, solukborusundan geçerek akciğerlere gelir. Havadaki oksijen, akciğerlerin hava peteklerinde kılcaldamarlar aracılığıyla kana geçer. Oksijenin kana geçişi, kılcal damarların tek sıralı hücreden oluşan çeperleri yoluyla olur. Kanda oksijeni tutan madde hemoglobindir. Akciğerlerde oksijence zenginleşmiş kan, buradan çıkarak kalbe gelir, oradan da vücuda dağılır; kılcaldamarlara ulaştığında, oksijen yine geçişme yoluyla vücut hücrelerine aktarılır ve yerine karbon dioksit alınır. Kan bu kez karbon dioksiti (kalpten geçerek) akciğerlere götürür ve oradan havaya karışmasını sağlar. Solunum, soluk alıp vermeyi sağlayan birtakım hareketlerle gerçekleşir. Bunlar, göğüs kaslarının etkisiyle kaburgaların göğüs boşluğunu genişletecek şekilde hareket etmeleri ve göğüsle karın boşluğunu ayıran büyük kasın (diyafram) hareketidir. Bu hareketler merkez sinir sistemi ve omuriliksoğanındaki birtakım merkezlerce yönetilir. Bu merkezler de, kandaki karbon dioksit miktarının artmasıyla uyarılarak harekete geçerler. Solunum belirli bir tempoda gerçekleşir. Bu tempo kasların fazla çalışması ve bağlı olarak kandaki karbon dioksit miktarının artması gibi fizyolojik nedenler yanında heyecan vb. psikolojik nedenlerle de değişikliğe uğrayabilir. Solunum temposu ayrıca kimsayal ya da fiziksel dış uyarıcılarla değiştirilebilir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Sen sadece aynasin...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Mayıs 2014       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Canlılarda solunum sistemleri

SOLUNUM SİSTEMLERİ



Oksijen havadan alınıp hücrelere kadar taşınması;yanma sonucu oluşan CO2’nin vücuttan atılması olayına solunum denir. Bu görevi gerçekleştiren solunum sistemleri denir. Genel anlamda solunum canlı organizmada gaz değişimini ifade etmek için kullanılır. Hücrelerin besinleri oksijenle yanarak enerji elde etmesi sırasında yan ürün olarak CO2 çıkar.



HÜCRE İÇİ SOLUNUM

Karbonhidrat,yağ,gibi bileşiklerin kimyasal bağlarındaki enerjisiyle ATP sentezleşmesine denir.



HÜCRE DIŞI SOLUNUM

Canlıların dış ortamdan oksijen alıp dış ortama karbondioksit vermelerine yani soluk alıp vermelerine denir. Hücre dışı solunum hayvanlarda kanın temizlenmesini sağlar.





HAYVANLARDA SOLUNUM SİSTEMLERİ

Hayvanlar aleminde yaşayan canlıların çeşitli solunum şekilleri vardır. Solunum yüzeyinin alanı canlıların oksijene duyduğu ihtiyaca göre değişir. Karmaşık yapılı canlıların oksijene dolayısıyla enerjiye daha çok ihtiyacı olduğundan solunum organları geniş bir solunum yüzeyine sahiptir.

Bütün bu solunum şekillerinin hepsinin ortak görevi taşıma sistemindeki sıvı ile solunum yüzeyi arasındaki gaz alış verişini sağlamaktadır.

O2 içeriye alınması ve CO2’nin dışarıya atılması tek hücreli canlılarda hücre yüzeyi ile çok hücreli canlılarda ise özel bir solunum sistemi ile gerçekleştirilir.



TEK HÜCRELİ CANLILARDA SOLUNUM SİSTEMİ

Tek hücrelilerde solunum gazların hücreye giriş-çıkışı hücre yüzeyinden difüzyon ile sağlanır.

Tabi burada unutulmaması gereken nokta şu ki;sudaki oksijen oranı atmosferinkinden çok daha az olduğu için hücre etrafındaki suyun devamlı değiştirilerek,hücre içi oksijen oranı ile hücre dışı oksijen oranı farkının sabit tutulması gerekir. Bu nedenle tek hücreliler sil,kamçı ve yalancı ayak gibi hareket,organ elleriyle devamlı bir akıntı oluşturur ve kendine taze zemini sağlar.

Çok hücreli canlılardan ise süngerler ve sölentelerde de özelleşmiş bir solunum sistemi yoktur. Bunlarda sudaki erimiş oksijeni vücut yüzeyi ile alıp aynı yol ile de CO2 suyu terk eder.

Karada yaşayan hayvanlar genelde trake ve deri solunumu denizde yaşayanlar ise solungaç solunumu yapar.



TRAKE SOLUNUMU

Arı,çekirge gibi eklem bacaklılarda bulunan solunum organıdır. Yapraklarını dökmüş bir ağaca benzer biçimde dallanmış borulardan oluşur.

Trakeler hayvanların göğüs ve karnındaki küçük deliklerden başlayarak vücut içinde dallanır ve dallanırken de giderek incelir. Bu çok incelenmiş trake uzantılarına trakeol denir.

Trakelere gelen oksijen trakeoller tarafından hücrelere kadar götürülür. Bu sırada hücrelerde oluşan CO2 trakeollere geçer. Trakelere CO2’yi vücut dışına çıkınca hücrelerle dış ortam arasında gaz değişimi sağlanmış olur.

Böceklerde görülen bu solunum şeklinde taşıma sıvısında CO2 ve O2 yoktur. Dolayısıyla alyuvarları ve hemoglobin gibi pigmentler yoktur. Doku hücrelerine O2’yi en hızlı taşıyan sistem trake borularından oluşan bu sistemdir.





SOLUNGAÇ SOLUNUMU

Balık ve su kurbağalarla suda yaşayan pek çok omurgasız canlının solunum organıdır.

Gaz alışverişi için çok geniş solunum yüzeyi sağlarlar. Her solungaç,solungaç yayları ile epitelde örülmüş solungaç yapraklarından oluşmuştur. Solungaç yaprakları çok sayıda kılcal damarlara sahiptir.

Sürekli olarak ağızdan alınan su geniş yüzeyli solungaçların üzerinden geçerken kılcal damarlarına O2 girer ve damardan suya CO2 ise artarak solungaç kapaklarından dışarı atılır. Solungaçlar balıklarda solungaç kapağının altında bulunur. Bu tür solungaçlara iç solungaç denir. Su kurbağalarında ise vücut dışına uzanmış şekilde bulunur buna dış solunum denir.



AKCİĞER SOLUNUMU

Karada yaşayan omurgalılarda sonradan karadan suya geçmiş omurgalıların solunum organıdır.

İnsan akciğerlerin yanında derisi ile de solunum yapar. İnsanlar gerekli oksijenin 1/7’sini derileri ile alır.

Derinin temiz tutulması bu sebepten dolayı önemlidir. Memeli hayvanların akciğerlerinde genişlemeyi sağlayan alvedler vardır. Alvedlerin çeperleri ince,nemli ve kılcal damarlarla çevrilidir. Gaz alışverişi kılcal damarlardaki kanla alvedlerde bulunan hava arasında difüzyon ile olur.



BİTKİLERDE SOLUNUM

Bitkiler,hücre dışı solunumu gözenek ve kavukçuklarla yapar. Gözenekler yapraklar da kovucuklar ise çok yıllık(çam,söğüt,ardıç)gibi bitkilerin gövdelerinde bulunur. Kovucuklar gövdenin gaz alışverişini gerçekleştirmesi yanında terleme yapmasını da sağlar.



İNSANDA SOLUNUM SİSTEMİ
İnsanda solunum sistemi organları: burun, yutak, gırtlak,soluk borusu ve akciğerdir. Bunların yanında vücudumuzu örten deri yaptığı gaz alışverişi nedeniyle bir çeşit solunum organı olarak görev yapar. Ancak ihtiyacın ancak %1’ni karşılayabilir.



1)BURUN: Solunum yolları burun ile başlar. Burunun iç yüzeyi epitel dokudan salgılanan mukosla(sümük) kaplıdır. Mukos alınan havayı nemlendirir. Burun boşluğunda girintiler, çıkıntılar ve kıllar bulunur. Bunlar burna giren havayı filtre eder. Burunda bulunan kılcal damarlar sayesinde akciğere giden hava bir miktar ısıtılır. Bu kılcal damarlar çok genişlediği ve çok mukos salgıladığı zaman burun tıkanır. Bu durum soğuk algınlığının belirtisidir.



2)YUTAK: Burun ve ağız boşluğunun birleştiği yere yutak denir. Yutak soluk borusu, yemek borusu ve orta kulakla bağlantılıdır. Bu nedenle hem solunum hem de sindirim sistemi organıdır. Yutakta küçük dil ve bademcik bulunur. Alınan besinlerin yutulması sırasında gırtlak yukarı doğru kalktığı zaman küçük dil geriye doğru yatarak soluk borusunu kapatır. Bu anda solunum durur. Bu hareket sonucunda besinlerin soluk borusuna kaçması engellenir. Bademciklerin görevi ise vücuda giren mikroplara karşı koymaktır. Yutakta mikropların iltihap oluşturması faranjite sebep olur.



3)GIRTLAK: Yutaktan sonra gelir ve soluk borusunun başlangıcı sayılır. Kıkırdaktan yapılmış olup, yutaktan gelen havayı soluk borusuna iletir. Boğumlanarak ses tellerine yuva oluşturur ve bitişiğindeki soluk borusunu korur. Gırtlağın iltihaplanmasıyla larenjit hastalığı oluşur.



4)SOLUK BORUSU: Gırtlak ile akciğeri birbirine bağlar. Bronş adı verilen iki kola ayrılarak ciğerle girer. İç yüzeyi silili epitel dokuyla kaplıdır. Epitel dokudaki goblen hücreleri mukos salgılar. Mukos hem solunum yüzeyinin nemli kalmasını sağlar hem de solunumla giren yabancı maddeleri tutar. Soluk borusu “C” harfi halindeki gırtlak bileşiklerinden meydana gelir. Bu kıkırdak birimleri soluk borusunu gergin tutarak kapanmayı engeller. Soluk borusunun yemek borusuyla bitiştiği yer kıkırdak olmayıp düz kof tabakası vardır. Soluk borusu 10-12 cm uzunluğunda ve 2-2,5 cm enindeki soluk borusunu bronşlardan farkı kıkırdak halkaların daha küçük ve tam halka oluşudur. Bronşçukları her biri akciğer içinde bronşçuk denilen ince erk borularına ayrılır. Bronşların iltihaplanmasıyla bronşit hastalığı oluşur.



5)AKCİĞER: Göğüs boşluğunda diyaframın üstünde bulunur. Esnek yapılı ve pembe renklidir. Sağ ve sol akciğer olmak üzere iki tanedir. Sağ akciğer üç bölmeli sol akciğer ise iki bölmelidir. Soldaki akciğerin küçük olmasının nedeni kalbin buraya yakın oluşudur. Akciğer iki katlı pleuro denen zarla çevrilmiştir.

Bronşlar akciğerlere girdikten sonra bronşçuklara ayrılarak üzüm salkımı gibi görünen hava peteklerine kadar uzanır. Bu hava petekleri çok ince çeperli alveol denen küçük keseciklerden oluşur. Alveoller kılcal damarlar bakımından da zengindir. Alveol hücrelerinin salgıladığı lipoproteinler alveolde çok ince bir tabaka oluşturur. Bu lipoproteinler alveolin yüzey gerilimini düşürüp soyun korunmasını, havanın dışarı atılmasını ve daha az kas gücünün kullanılmasını sağlar.



SOLUNUM DEMETİ
Beyindeki solunum merkezi omurilik soğanı tarafından gerçekleşir.

1)Soluk Alma: Göğüs boşluğu hoemini genişlemesi havanın içeri çekilmesine neden olur. Buda iki yolla sağlanır.

· Kaburga kaslarının kasılması ile kaburga kemiklerinin yukarı doğru yükselmesi.

· Diyafram kasının aşağı doğru kasılarak açılması.

Akciğerdeki basınç dış hava basıncının altına düşürüldüğünde dışarıdaki hava alveollere dolar.

2)Soluk Verme:Göğüs boşluğunun küçülmesi içindeki hava basıncının artmasına neden olur. Bu da kaburga kasının açılması,diyafram kasının kasılarak yükselmesi ile gerçekleşir. Bu durumda göğüs boşluğu hacmi küçülür. Dış hava basıncından yüksek olduğu için hava dışarı atılır.

Benzer Konular

17 Nisan 2014 / bursalı tuba Soru-Cevap
6 Kasım 2014 / Misafir Soru-Cevap
27 Ekim 2016 / byz Tıp Bilimleri
25 Nisan 2015 / SUDEMM Cevaplanmış
16 Ekim 2010 / Misafir Soru-Cevap