Arama

Duyu Organları

Güncelleme: 5 Temmuz 2011 Gösterim: 13.323 Cevap: 6
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
10 Ekim 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Duyu Organları
Çevremizi algılamamızda görevli olan göz, kulak, burun, dil ve deri duyu organlarımızdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Duyu organlarımız birlikte çalıştığında çevremizi algılamamız daha kolay ve doğrudur.Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini, yumuşaklığını, sıcaklığını vb. özelliklerini duyu organlarımız sayesinde hissederiz. Uyarıları dış ortamdan alarak sinirlere aktaran, duyu organlarının yapısında bulunan özel hücrelere duyu almaçları adı verilir. Farklı duyu organlarımız için farklı almaçlar vardır. Uyarı, ilgili almaç tarafından alındığı zaman uyartıya dönüşür. Uyartılar, duyu almaçları sayesinde, duyu-sinir yolu ile beyindeki duyu merkezlerine iletilir. Bu merkezler, kendilerine ulaşan uyartı mesajını değerlendirir, mesajın gerektirdiği cevabı vücudun ilgili bölümlerine gönderir ve bu bölümlerin cevabı yerine getirmesini kontrol eder. Bu sayede dış ortamdan gelen uyarıları algılarız.

Sinir sistemine sahip canlılarda sisteme bilgi girişi çeşitli özelleşmiş hücreler aracılığıyla yapılır. Reseptör adı verilen bu hücreler, dış etmen ile sinir sisteminin karşılaşma noktası olup, bu hücreler dış etkii algılamak ve bunu sinir sisteminde iletilebilir form olan impulsa çevirmek zorundadır
Gelişmiş canlılarda çevreden gelen uyarıları alabilecek özelleşmiş reseptörlerin yoğunlaştığı organlara duyu organları denir. Duyu organlarındaki reseptörlerle alınan uyarılar duyu nöronlarına aktarılır duyu nöronları da uyartıları merkezi sinir sistemine aktararak uygun tepkilerin oluşmasını sağlar. Oluşan tepki motor nöronları vasıtası ile tepki (efektör) organlarına iletilir ve tepki organlarının faaliyeti başlar.
Duyu reseptörleri uyarılma şekline göre dörde ayrılır:
  • Kemoreseptörler: Kimyasal uyarılara karşı duyarlıdırlar. Burun ve dildeki reseptörler kemoreseptörlerdir.
  • Fotoreseptörler: Işığa karşı duyarlıdırlar. Gözde bulunan reseptörler fotoreseptörlerdir.
  • Mekanoreseptörler: Dokunma, sıcaklık, titreşim, basınç gibi mekanik uyarılara karşı duyarlıdırlar. Deri ve kulaktaki reseptörler mekanoreseptörlerdir.
  • Termoreseptör: Soğuk ve sıcaklık duyusuna duyarlı reseptörlerdir. Deri ve iç organlarımızda bulunurlar.
Farklı reseptörlerde duyunun algılanması ve iletilmesi fizyolojik olarak aynı yöntemlerle gerçekleştirilir. Her reseptör, dışardan duyarlı olduğu uyarıyı algılar ve bu uyarıya bağlı olarak bağlı olduğu sinir hücrelerinde “sinir iletimi - impuls” oluştururlar.
Aynı tip uyaranlar farklı duyu organında farklı etkiler oluşturabilirler. Örneğin; ateşin alevi gözde ışık, kulakta ses, deride ısı duyusu oluşturur. Çünkü bu organların üzerinde sadece belirli etkilere duyarlı reseptörler vardır.
Duyu organlarını ve görevlerini şu başlıklar altında incelemek mümkündür:
  • Dokunma organı (Organum tactus): Isı, ağrı ve temas ile ilgili hisleri alır.
  • Görme organı (Organum visus): Görme ile ilgilidir.
  • İşitme ve Denge organı (Organum vestibulocochleare): İşitme ve denge ile ilgili duyuları alır.
  • Koku organı (Organum olfactus): Koku alma işini yapar.
  • Tat organı (Organum gustus): Tat alma işini yapar.
Önemli NOT
* Duyu organlarımızın beraber çalışması durumunda algılamamızın daha kolay ve doğru olur.
* Çevremizdeki cisimlerin sesini, rengini, kokusunu, sertliğini vb. duyu organlarımız sayesinde hissederiz.
* Dış ortamdan duyu organlarımız ile aldığımız uyarıları sinirlere aktaran özel hücrelere “duyu almaçları” adı verilir. Duyu almaçlarının, duyu organlarının yapısında bulunur.
* Farklı duyu organlarımız için farklı almaçlar vardır. Duyu almaçları sayesinde uyartıların, duyu-sinir yolu ile beyindeki duyu merkezlerine iletilir. Beyindeki ilgili merkezin kendisine ulaşan uyartı mesajını değerlendirip mesajın gerektirdiği komutları vücudun ilgili bölümlerine verir ve bu bölümlerin verilen komutları yerine getirmesini kontrol eder. Böylece dış ortamdan gelen uyarıların algılanması sağlanmış olur.


Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
10 Ekim 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Duyu Organları

Sponsorlu Bağlantılar
Göz (Organum visus)
Göz ışığı algılayabilecek şekilde özelleşmiş fotoreseptörlere sahip bir organdır. Koruyucu yapılar ile algılamada görevli yapılardan oluşur.
Gözün koruyucu yapıları; kaşlar, göz kapakları, kirpikler, gözyaşı bezleri, yağ bezleri göz yuvarlağını göz çukuruna bağlayan kaslardır.
Gözde görmeyi sağlayan yapılar ise reseptörler, mercek ve uyarıları beyne ileten sinirlerdir.
Göz yuvarlağı dıştan içe doğru sert tabaka (gözakı), damar tabaka ve ağ tabaka (retina) olmak üzere üç ana tabakadan yapılmıştır.

I. Sert Tabaka
Göz yuvarlağını en dıştan sarar. Gözün beyaz kısmıdır (gözakı). Sıkı bağ dokudan yapılmıştır. Gözün iç kısmında bulunan daha hassas dokuları korur ve göz yuvarlağına dayanıklılık kazandırır.
Sert tabaka göz yuvarlağının ön tarafında ve ortasında incelerek saydam bir yapı kazanır. Işığı geçiren bu saydam tabakaya kornea denir. Kornea bir mercek gibi görev yapar. Göze gelen ışığı ilk defa burada kırılarak göz bebeğinden merceğe geçer.

II. Damar Tabaka
Sert tabakanın altında yer alır. Gözü besleyen kan damarları bakımından zengindir.Damar
tabakanın iç yüzeyinde melanin pigmenti taşıyan hücrelerin oluşturduğu tabaka bulunur. Bu tabaka fazla ışığı emerek görüntünün bozulmasını önler. Damar tabaka gözün ön kısmında kalınlaşarak merceği tutan askılarla, iris adı verilen renkli kısmı meydana getirir.
İris
Düz kaslarla donatılmış ve renkli madde (pigment) yönünden zengin hücrelerden oluşur. İris taşıdığı renk maddesine göre kahverengi, yeşil ve mavi renklerde olur. Göze renk verir. İrisin ortasında gözbebeği denilen ve göze ışığın girmesini sağlayan küçük bir delik vardır. Gözbebeği iristeki kaslarla büyütülüp küçültülebilir. Işık şiddetine göre diyafram gibi görev yaparak göze giren ışık miktarını ayarlar. Gözbebeği siyah görünür, çünkü gözbebeğinin karanlık olan arka kısmı ışığı geri yansıtmaz. İrisin arkasında göz merceği bulunur.
Göz merceği irisin arkasında yer alır. İki taraflı dış bükey (ince kenarlı) bir mercektir. Mercek cisimden gelen ışınları kırarak ağ tabaka üzerine düşmesini sağlar.
Göz merceği halka şeklindeki mercek bağları ile gözün kirpiksi cismine tutunur. Kirpiksi cismin yapısında bulunan düz kasların kasılıp gevşemesi sonucu merceğin kırıcılığı değişir. Odak uzaklığı ayarlanır. Uzak ve yakındaki cisimler net görülebilir.
Gözün önünde saydam tabaka ile iris arasında kalan boşluğa ön oda mercek ile iris arasında kalan boşluğa arka oda denir. Bu odalar özel bir sıvı ile doludur.
Mercek ile ağ tabaka arasında ise geniş bir boşluk bulunur. Bu odaya karanlık oda denir Burada saydam renksiz parlak bir sıvı doludur. Bu sıvıya camsı cisim denir. Camsı cisim; kan damarlarından yoksun olan kornea ve merceği besler. İç basınç oluşturarak göz yuvarlağının şeklinin sabit kalmasını sağlar.

III. Ağ Tabaka (Retina)
Gözün en iç tabakasıdır. Işığa duyarlı reseptörler (koni ve çomak) ve sinir hücrelerinin bulunduğu tabakadır. Reseptör hücreleri ile sinirler bu tabakaya ağ gibi yayıldığı için bu tabakaya ağ tabaka adı verilmiştir.
  • Çomak reseptörleri: Cismin şeklini algılar, alacakaranlıkta görmeyi sağlar.
  • Koni reseptörleri: Renge karşı duyarlıdır. Renkli ve ayrıntılı görmeyi sağlarlar.
Ağ tabakadaki duyu sinirlerinin aksonları göz yuvarlağının arka tarafında bir noktada birleşerek göz sinirini (optik sinir) meydana getirirler. Optik sinir göz yuvarlağından çıkarak beyne gider. Optik sinirin göz yuvarlağından çıktığı yani reseptörlerin bulunduğu retinayı deldiği bölgede reseptörler olmadığı ve görüntü meydana gelmediği için buraya “kör nokta” denir.
Göz merceğinin asal ekseninin retina ile kesiştiği bölgede görme reseptörleri yoğunlaşmıştır. Ölüm gerçekleştiğinde burası sarı bir noktaya dönüştüğü için buraya “sarı benek” adı verilir. Sarı beneğin yani görmenin yoğun olarak gerçekleştiği bölgenin orta kısmında koni reseptörleri çevresinde ise çomak reseptörleri yerleşmiştir.
Kırmızı bir bilye, gözünüz sabit kalmak koşulu ile, gözümüzün önünde soldan sağa doğru yavaş yavaş hareket ettirildiğinde önce şeklini algılarız. Algılanan şey gri renkli bir bilyedir. Daha sonra cismin orjinal rengi de algılanır. Çünkü kırmızı bilye gözün optik eksenine yaklaşırken görüntü önce sarı beneğin dışında bulunan çomaklar üzerine düşer ve cismin şekli algılanır. Bilye optik eksen hizasına getirilince görüntü sarı beneğin üzerine düştüğünden koniler görev yapar ve cismin rengi algılanır.
Görme olayı aşağıdaki gibi gerçekleşir:
  • Işınlar korneadan kırılarak gözbebeğinden girer.
  • Gözbebeğinden geçen ışınlar göz merceğinde kırılarak camsı cismi geçtikten sonra retina üzerinde ters bir görüntü meydana getirir.
  • Bu şekilde retinaya gelen ışınlar çomak ve koni reseptörlerini uyararak görme sinirlerinde impulsları başlatır.
  • Oluşan impuls beyin kabuğundaki merkeze gelip düz olarak algılanır.
Göz Uyumu
Yakındaki veya uzaktaki bir cisme bakarken göz merceğinde incelme ve kalınlaşma şeklinde bir durum gözlenir. Yakındaki cismin görülebilmesi için merceğin ışığı daha fazla kırması gerekir. Bu durumda mercek kalınlaşır.
Yakındaki bir cisme bakarken:
• Kirpiksi kaslar kasılır.
• Mercek bağları gevşer.
• Mercek kalınlaşır.
• Işık daha çok kırılır.
Uzaktaki bir cisme bakarken:
• Kirpiksi kaslar gevşer.
• Mercek bağları kasılır.
• Mercek incelir.
• Işık daha az kırılır.
Karanlıktaki bir cisme bakarken:
• İristeki kaslar kasılır.
• Gözbebeği genişler.
• Göze daha fazla ışık girmesi sağlanır.
Aydınlık bir cisme bakarken:
• İristeki kaslar gevşer.
• Gözbebeği daralır.
• Göze giren ışık miktarı azalır.
İnsan gözlerinde ağ tabakada kör nokta olmasına rağmen belirli bir noktaya bakan normal bir insanın görme alanı içindeki her şeyi görmesi iki güzün birlikte kullanılması ile olasıdır.
Çomak hücreler görev yaparken A vitamini kullanırlar A vitamininin yeterince alınmaması durumunda çomak hücreler görev yapamaz. Sonuç itibariyle gece körlüğü denilen hastalık oluşur.
Gece hayvanlarının zayıf ışıkta daha iyi görebilmeleri kornealarının büyük olması, göz bebeklerinin büyük olması ve retinada çomak reseptörlerinin çok olması ile sağlanır. Atmaca gibi yırtıcı kuşlarda mercek kasları çizgili kaslardan yapılmıştır. Çizgili kasların çabuk kasılabilmesi bu hayvanlara, göz merceğini büyük bir hızla ayarlayabilme ve avının üzerine atlayabilme yeteneği kazandırmıştır

Göz Kusurları
Göz kusurlarından bazıları doğuştan, bazıları ise sonradan ortaya çıkar.
a) Miyop (yakın görme)
Yakını görür uzağı göremezler. Gözün önden arkaya olar çapı normalden uzun, ya da göz merceği normalden daha şişkindir. Görüntü retinanın önüne düşer. Kalın kenarlı merceklerle düzeltilir.
b) Hipermetrop (uzak görme)
Uzağı gördükleri halde yakını göremezler
Gözün önden arkaya olan çapının normalden kısa ya da göz merceği daha incedir
Görüntü retinanın arkasına düşer.
İnce kenarlı mercekler kullanılarak düzeltilir.
c) Astigmat:
Gözün kornea tabakasının veya mercek yüzeyinin düzensiz kavislenmesinden oluşur.
Cisimden gelen ışık ışınlan farklı şekillerde kırılarak retinaya farklı noktalarda ulaşır.
Cisim bulanık olarak görülür, siündirik merceklerle düzeltilir
d) Presbitlik:
Yaşlılıkta göz merceğinin esnekliğini kaybetmesi sonucu oluşur.
40 cm’ den yakını göremezler.
Göz merceğinde ışık az kırıldığı için görüntü retinanın arkasına düşer.
İnce kenarlı merceklerle düzeltilir.
e) Renk körlüğü
Renk görmeyi sağlayan uç tip koniden bir veya ikisinin genetik bozukluk sonucu görev yapamamasıdır.
d) Göz tansiyonu
Gözde ön ve arka odanın içinde bulunan sıvının salgılanması ve boşaltılması arasındaki denge bozulursa basınç artarak göz tansiyonu oluşur.


Ayrıca bakınız:


Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
10 Ekim 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Duyu Organları

Kulak
Mekanoreseptörler bulunduran kulak, ses frekanslarını alarak duyu nöronlarına aktarır, duyu nöronlarından alınan uyartıları uç beyindeki işitme merkezine iletir.
Kulağın yapısı 3 ana kısımda incelenir:
  • Dış kulak
  • Orta kulak
  • İç kulak
1. Dış kulak
Kulak kepçesi, kulak yolu ve kulak zarından oluşur. Kulak kepçesi sesleri toplar. Kulak yolu, sesleri iletir ve kulak zarı ses dalgalarını titreşime dönüştürür.

2. Orta Kulak
Burada çekiç, örs ve üzengi kemikleri bulunur. Kulak zarından gelen titreşimleri, bu kemikler iç kulağa iletirler ve orta kulağa bağlı diğer bir yapı da östaki borusudur. Östaki borusu diğer ucuyla da yutağa bağlanır. Dış kulak ile iç kulak arasında basıncı dengeler.

3. İç Kulak
Orta kulaktan gelen titreşimler oval pencereden geçerek iç kulağa iletilir. İç kulakta iki önemli yapı bulunur.
İşitme organı
İç kulakta işitmeyi sağlayan yapı salyangozdur. Salyangoz içi sıvı dolu üç kanaldan oluşmuştur. Üstteki kanal pencereye bağlı timpanik kanaldır. Vestibular ve timpanik kanalların ikisinde de ortada perilenf denilen bir sıvı bulunur. Ortada bulunur. İşitmeyi sağlayan ve mekanoreseptörler bulunduran korti organı bu kanalda bulunur. Kanallardaki sıvı vasıtasıyla gelen titreşimler korti organıyla duyu nöronlarına duyu nöronları da uyarıyı beyne iletir.
Denge ve yön organı
Oval pencerenin iç kulağa bağlandığı yerde, tulumcuk ve kesecik ve bu yapılara bağlı yarım daire kanalları bulunur. Bu kanalların içi sıvı ile doludur ve sıvının içinde de otolit taşları bulunur. Tüm bu yapılar eş güdümlü çalışarak vücudun dengesini korumakla yükümlüdürler.
Balık, kurbağa ve sürüngenlerde kulak yolu yoktur. Kulak zarları iyi gelişmiştir. Kuşlarda da kulak kepçesi bulunmaz.


Ayrıca bakınız:
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
10 Ekim 2009       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Duyu Organları

Burun

Koku alma organıdır. Arkadan yutağa bağlıdır. Burun boşluğunun içi epitel doku ile çevrilidir. Epitel dokuda koku reseptörleri ve mukus salgılayan goblet hücreleri vardır. Mukus burun boşluğunun ve kılların nemli kalmasını sağlar. Ayrıca koku alınması için koku taneciklerinin mukus sıvısında erimesi gerekir. Burun boşluğunun üst kısmında koku alma alanı olan sarı bölge bulunur. Bu bölgede bol miktarda koku reseptörleri vardır. Koku reseptörlerinin her biri bir sinir hücresidir.
Sinir hücrelerinin genişlemiş dentritlerine koku çomakları denir. Koku reseptörlerinin aksonları kalbur kemiğini geçerek koku soğancığına gider. Koku soğancığı bölgesinde koku reseptörleri ile sinir hücreleri sinaps yapar

Kokunun Algılanması
Koku reseptörleri sadece mukusta eriyen ve kendisiyle temas eden maddelerle uyarılır. Koku maddesi burundaki mukusta eriyerek koku reseptörlerini uyarır. Koku reseptörleri sinirsel uyarıyı başlatır. Bu impulslar beyindeki koku merkezine iletilir Koku burada algılanır. Koku sinirleri talamusa uğramaz.


Ayrıca bakınız:
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
10 Ekim 2009       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Duyu Organları

Dil
Tat almaya duyarlı tomurcuklar, dilin üzerine yerleşmiş kemoreseptörler içerirler. Burunda olduğu gibi tadın alınabilmesi de, tat moleküllerinin tükrük sıvısında çözülebilmesine bağlıdır. Tat moleküllerinin, reseptörleri uyarmasıyla oluşan uyartılar duyu nöronlarına aktarılarak beynin ilgili merkezinde değerlendirilir.
Bazı insanlar bazı maddelerin tadını alamaz. Bu komplikasyon tat körlüğü olarak bilinir.
İnsanlarca değerlendirilen tatlar dört grupta incelenir:
  • Tatlı
  • Ekşi
  • Tuzlu
  • Acı
Alınan besinin tadı dildeki tat reseptörleriyle alınırken, besinin cinsi burun tarafından algılanır.


Ayrıca bakınız:

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
10 Ekim 2009       Mesaj #6
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Duyu Organları

Deri

Çok katlı epitel dokudan oluşan deride mekanoreseptör ve termoreseptörler bulunur. Deri; epidermis ve dermis olmak üzere iki tabakadan oluşur.

I. Epidermis (Üst deri)
Derinin üst tabakasıdır. Çok katlı keratinleşmiş epitelden oluşmuştur. Keratinli hücreler deriyi vurma çarpma ve mikroorganizmalar gibi etkilere karşı korur. Bu tabaka korun tabakası adını alır. Kan damarları bulunmaz dermişteki damarlardan difüzyonla buraya ulaşan sıvıyla beslenir. İnsanda epidermisin en kalın olduğu yer avuç içi ve ayak tabanıdır.
Epidermisin üst kısmındaki cansız keratin içeren hücreler zamanla dökülür. Epidermisin alt kısmındaki canlı hücreler ise sürekli mitozla bölünerek dökülen hücrelerin yerini alır. Burası melanosit ve merkel hücrelerini içerir.

II. Dermis (Alt deri)
Düzensiz sıkı bağ dokusundan yapılmıştır. Bol miktarda kılcal ve lenf damarı içerir. Düz kas hücreleri, sinirler, duyu reseptörleri Ter ve yağ bezleri yer alır. Yağ bezleri ,yağ salgılar, derinin yumuşak kalmasını sağlar. Bakteri ve mantarlara karşı koruyucu görevi yapar.

Duyu reseptörleri
Deride, derinin bir duyu organı olmasını sağlayan dokunma, ağrı, ısı, basınç ve titreşim duyularını alan reseptörleri vardır.
• Merkel diskleri: Dokunma duyusunu algılar.
• Meissner cisimciği: Dokunma duyusunu algılar.
• Paccini cisimciği: Mekanik değişimleri (Basınç, gerilim) algılar.
• Krause cisimciği: Soğukluk (Vücut ısısından daha düşük ısıyı) duyusunu algılar.
• Ruffini cisimciği: Sıcaklık (Vücut ısısından daha yüksek ısıyı) duyusunu algılar.
• Serbest sinir uçları: Ağrı, dokunma, ba¬sınç ve ısı duyusunu alırlar.
Derinin başlıca görevleri
I. Mikropların vücuda girmesine engel olur.
II. Karada yaşayanlarda su kaybını azaltır. Tatlı sularda yaşayanlarda ise vücuda suyun girmesini önler.
III. Güneş ışığında bulunan mor ötesi ışınları¬nın zararlı etkisinden hücreleri korur. insanda melanin pigmenti deri rengini mey¬dana getirir. İnsanı güneş ışınlarının zararlı etkilerinden korur. Genellikle kutuplardan ekvatora gidildikçe güneşin zararlı ışınlarını absorbe etmek için bir Adaptasyon olarak bu canlılarda melanin pigmenti artar.
IV. Isı düzenleyicisi olarak görev yapar, sıcakta deride bulunan kılcal damarlar genişleyerek ısı kaybı sağlarken soğukta ise bu damarlar büzülerek ısı kaybı engellenir.
V. Solunuma yardımcı olur. Belli oranda gaz alış verişi yapılır (deri solunumu).
VI. Ter bezleri aracılığıyla yadımlama maddelerini dışarı atarak boşaltıma yardımcı olur) Terin bileşiminde su,tuz ve diğer maddeler bulunur Bileşimi sulandırılmış idrara benzer. Bu nedenle ter bezleri üçüncü böbrek olarak kabul edilir. Aynı zamanda terleme ile vücut sıcaklığının normal seviyede tutulması sağlanmış olur. Eğer deri ısı ayarlama görevini yapamazsa (yanık gibi) ölüm dahi ortaya çıkabilir.
VII. Duyu organı olarak görev yapar.


Ayrıca bakınız:

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
5 Temmuz 2011       Mesaj #7
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Duyu Organları

Organizmanın, dış çevreden gelen uyarıları almasına yarayan organlar.

İnsanda göz, deri, burun, dil ve kulak olmak üzere beş duyu organı vardır. Göz ışık, deri dokunma, burun koku, dil tat, kulak ses uyarılarına karşı duyarlıdır. Bu uyarılar, sinirler aracılığıyla beyne iletilir ve bu merkez, organizmanın uyarılara karşı olan davranış biçimlerini saptar. Ayrıca, iç duyular adı verilen ve belirli organları olmayan kas ve yön duyusu gibi duyular, kaslar ve çeşitli iç organlar aracılığıyla algılanır.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Benzer Konular

9 Aralık 2009 / Ziyaretçi Tıp Bilimleri
27 Şubat 2009 / Misafir X-Sözlük
21 Nisan 2010 / Misafir Cevaplanmış
11 Aralık 2013 / Misafir Cevaplanmış
10 Aralık 2014 / palta6842 Cevaplanmış