Arama

Astrobiyoloji

Güncelleme: 20 Mart 2016 Gösterim: 1.357 Cevap: 0
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
20 Mart 2016       Mesaj #1
Avatarı yok
Yasaklı
ASTROBİYOLOJİ (Fransızcada Astrobiologie), Evren’de Yer dışında canlı varlıkların bulunma olasılığını araştıran bilim dalı. Evren'in incelenmesi, Yer’in konumunun hiçbir ayrıcalık taşımadığını ortaya koyar. Öyleyse başka gezegenlerde de yaşamın bulunduğunu düşünmek anlamsız değildir. Yer’de yaşamın ortaya çıkmasına yol açan süreçler üstündeki bilgimiz çok az olsa bile, bir gezegende canlı organizmaların oluşumu ve gelişimi için gerekli kimi temel koşulları belirlememize yardımcı olabilir. Ancak, canlı öncesi moleküllerin gelişebilmesi için bu gezegenin, her şeyden önce bir atmosferinin bulunması ve atmosfere yeterince enerji sağlaması gerekir. Bununla birlikte bir başka zorunluluk, atmosferde doğan bu öncülerin daha karmaşık bileşiklere doğru evrimi için enerjinin çok yüksek olmamasıdır.

Sponsorlu Bağlantılar
Önemli koşullardan biri de sıvı halde suyun varlığıdır, su yalnızca, canlı öncesi tepkimeler için değil, canlı türlerinin sonraki yaşamları için de zorunludur. Son koşul, gezegenin sıcaklığı ne çok düşük ne de çok yüksek olmalıdır, düşük olması halinde gerekli tepkimeler çok yavaş gelişir, yüksek olursa organik yapılar yok olur. Bu fizikokimyasal koşulların tümü, söz konusu gezegen sisteminin merkez yıldızı çevresinde yaşamın gelişebileceği bir kuşağı tanımlar (biyosfer). Böylece, Yer’de görülen türden tüm organizmaların yaşaması için gerekli bu kuşağın, Güneş sisteminde Yer’e yakın iki gezegenle, yani Venüs ve Mars ile sınırlandığı kabul edilir. Bu gezegenler konusunda günümüze değin yapılan araştırmalarsa, herhangi bir yaşam biçiminin bulunma olasılığının çok zayıf olduğunu gösteriyor.

Mars’ın özellikleri umut vericiydi ama Viking araçlarının yaptığı biyoloji deneylerinden olumlu sonuçlar alınamadı. Gezegende canlı bulunmaması kuşkusuz yüzeyinde sıvı halde suyun yokluğundan kaynaklanır. Ancak yalnız bizim Gökadamızda bile, pek çokları Güneş’e benzeyen ve evrimi Güneş’inkini çok andıran milyarlarca yıldız vardır . Büyük olasılıkla bu yıldızların birçoğu bir gezegen sistemiyle çevrilidir. Bu gezegenler içinde Yer’e benzeyenler varsa bazılarının üzerinde Yer’de olduğu gibi yaşam ortaya çıktıktan sonra akıllı varlıklar aşamasına değin geliştiğini düşünmek anlamsız sayılamaz. Hatta kimi yazarlar bu evrimin sistemli olduğunu varsayacak kadar ileri giderler. Gökadamızda aynı anda bulunabilecek gelişmiş uygarlıkların olası N sayısı, Amerıkalı Frank Drake’in önerdiği formüle göre temellendirilir.

Bazı yazarlar da Gökadamızda aynı anda yaşayan teknolojik uygarlıkların sayısının birkaç taneyle bir milyar arasında değişebileceğini varsayarlar. En iyimser varsayımda ise olası iki uygarlık arasındaki uzaklığın on ışık yılını aşabileceği öne sürülür. Dolayısıyla Gökadada iletişim kurma isteği ve araçları olan başka teknolojik uygarlıkların bulunabileceği, ancak onlarla hiçbirzaman ilişki kuramayacağımız sonucuna varılır.Yıldızlararası uzaklıkların büyüklüğü göz önüne alınırsa, en yakın yıldızlara ulaşmak için, tekniğin bugünkü aşamasında, bir uzay aracının on binlerce ya da yüz binlerce yıl yol alması gerekir. Bu yüzden, başka gezegenlerdeki yaratıklarla doğrudan ilişki kurmak düşünülemez ve öteki uygarlıklar için Pioneer 10 sondasına yerleştirilmiş oyma levhanın ya da Voyager I ve Voyager II sondalarının taşıdığı video plağın bir gün akıllı yaratıkların eline geçme olasılığı son derece zayıftır.

Bununla birlikte uygarlıklar arasında kurulacak bir ilişkinin temel yararı gereç alış verişinden çok, bilgi alış verişidir. Bilgi iletmek için ise, radyoelektrik sinyaller yollamak yeterlidir, bu sinyaller ışık hızıyla yayıldığından bir uzay gemisinden çok daha hızlıdır. 1960’ta Amerikalı Gökbilimci Frank Drake’in girişimiyle Batı Virginia’daki Green Bank Radyoteleskobu 21 cm. dalga boyuna ayarlanarak sırayla iki yakın yıldıza, Eridani’yeveT Ceti’ye yöneltildi, amaç, bu iki yıldızdan biri ya da ötekinin çevresinde dolanan bir gezegendeki canlı uygarlıkların olası yayınlarını algılamaktı. Bu deney (Ozma tasarısı) dört ay sürdü, ama olumlu sonuç alınamadı. Bu girişimde her şeyden önce, teknik olanakların gerçek durumunu göstermeyi amaçlayan simgesel bir deney söz konusuydu. 1960 yılından başlayarak, özellikle ABD’de ve SSCB’de çeşitli girişimler yapıldı ama hiçbirinde başarıya ulaşılamadı. Ne var ki böyle bir araştırmanın başarıyla sonuçlanması için çok sayıda yıldız üzerinde ve yeterince uzun bir dönem sistemli biçimde çalışmak gerekir.


Kaynak: Büyük Larousse


Benzer Konular

4 Mart 2009 / ThinkerBeLL Taslak Konular