Arama

Bakteri Nedir? Bakteriler Hakkında - Sayfa 2

Güncelleme: 15 Kasım 2018 Gösterim: 211.306 Cevap: 19
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
3 Mart 2017       Mesaj #11
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye

Bakterilerin Genel Özellikleri


Bakterilerin genel özellikleri konusuna girmeden kısaca bakterileri tanımak gerekir. Bakteriler monera alemini yaratan prokaryot canlıların en sık ve en fazla bilinmekte olan sınıfıdır. O derece yaygındır ki dünyamızda bakterinin bulunmadığı yer yoktur diyebiliriz. En çok fazla organik atıkların bol yer aldığı yerlerde ve sularda yaşarlar. Bununla birlikte, -90 derecelik buzullar içerisinde ve +80 derecelik kaplıcalarda yaşayabilen bakteri türleri de bulunur. Hava ve su damlacıkları aracılığıyla çok fazla uzak mesafelere taşınabilirler. Bakteriler deneysel olarak ilk kez 17. asırda bakterileri gözlemleyebilen ve onların şekillerini anlatan Antoni Van Lövenhuk olmuştur.
Sponsorlu Bağlantılar

Bakterilerin genel özellikleri

  • Tek hücreli prokaryotik canlılardır.
  • Mikroskop yardımıyla gözlenebilirler.
  • Büyüklükleri 0,1 mikro metre ile 10 mikro metre içinde değişir.
  • 3500 milyon seneden daha uzunca zamandır yeryüzünde var oldukları bilinmektedir.
  • O derece yaygınlar ki bu gün dünyamızda bakterinin bulunmadığı yer yok diyebiliriz.
  • Gökyüzü ve su damlacıkları ile uzak mesafelere taşınabilirler.
  • -90 ile 80 santigrat derece içinde yaşarlar.
  • Deneysel olarak ilk kez 17.yy' da Antoni Van Lövenhuk bakterileri gözleyerek onların şekillerini açıklamıştır.
  • Boyutları normal boyuttaki ökaryot hücrelerin mitokondrileri kadardır
  • Enzim sistemleri bulunur, orijinal metabolizmaları bulunur.
  • Nucleus ve zar sistemlerine ilişkin organeller bulunmaz.
  • yönetici molekülü DNA dır ve nuclear bölgede çıplak olarak bulunur.
  • Protein, yağ ve karbonhidrat içerir hücre çeperi bulunur.
  • Bazılarında kapsül bulunur.
  • Sitoplazmada DNA, RNA, ribozom, poli ribozom, glikojen ve yağ damlacıkları bulunur.

BAKTERİLERİN BESLENMELERİ


Bazı bakteriler ototrof olup, fotosentez veya kemosentez yaparlar. Çoğunluğu ise heterotrof olup, saprofit veya parazit yaşarlar.

a. Saprofit Bakteriler: Bakterilerin çoğunluğunu oluşturur. Besinlerini bulundukları ortamlardan hazır sıvılar olarak alırlar. Nemli, ıslak ve çürükler üzerinde yaşarlar. en çok amino asit, glikoz ve vitamin gibi besinleri ortamdan alırlar. Bu tür bakteriler dış ortama salgıladıkları enzimlerle bitki ve hayvan ölülerini daha basit organik maddelere parçalayarak onların çürümesini sağlarlar. Böylece hem toprağın humusunu artırırlar, hem de kendilerine besin sağlarlar. çürütme sonucu çeşitli kokular meydana gelir. Bu yüzden bu olaya kokuşmadenir. Bazı saprofit bakteriler, sütün yoğurt ve peynir olarak mayalanmasını sağlarlar. Saprofitler, dünyada madde devrinin tamamlanmasında önemli rol oynadıklarından hayat için mutlaka gereklidir.

b. Parazit Bakteriler: Besinlerini cansız ortamdan değil de üzerinde yaşadıkları canlılardan temin ederler. Çünkü sindirim enzimleri yoktur. Bunların bazıları konak canlıya fazla zarar vermeden yaşayabilirler. Sadece onun besinlerine ortak olurlar. Kalın bağırsağımızdaki Escherichia coli bunun en iyi örneğidir. Bazı parazit bakteriler ise konak canlının ölümüne bile sebep olabilen hastalıklara yol açarlar. Bunlara Patojen Bakteriler denir. Patojenler ya toksin çıkararak ya da konak canlının enzim ve besinlerini kullanarak zarar verirler. toksinler ya dışarı atılır (Ekzotoksin), ya da Bakterinin içinde kalır (Endotoksin). İçinde kalan toksinler bakteriler ölünce zararlı hale geçerler. Canlıların patojen bakterilere ve toksinlerine karşı oluşturdukları savunmaya “Bağışıklık” denir. Parazit bakterilerinin üremeleri oldukça hızlıdır.

c. Fotosentetik Bakteriler: Sitoplazmalarında serbest klorofil taşırlar. Fotosentezlerinde elektron kaynağı olarak H2O yerine H2S ve H2 kullanırlar.
  • CO2 + H2O ——> Besin + O2 (Mavi-yeşil algler)
  • CO2 + H2S ——> Besin + S + H2O (Kükürt bakterileri)
  • CO2 + H2 ——> Besin + H2O (Hidrojen Bakterileri)
d. Kemosentetik Bakteriler: Bu bakteriler de madde devrinde çok önemlidirler. Bazı inorganik maddeleri oksitleyerek onları zararsız hale getirirler. oluşan maddeler ise bitkilerce mineral tuzlar olarak kullanılır. bu oksitleme sonucunda açığa kimyasal enerji çıkar. Bu enerjiyle de CO2 indirgemesi yaparak besinlerini sentezlerler. ışık ve klorofil gerekli değildir. Oksijen kullanılır. Kemosentetik bakteriler en çok azotlu, kükürtlü, demirli maddeleri oksitlerler.
  • NH3 + O2 ———> HNO2 + H2O + Kalori (Nitrosomanas)
  • HNO2 + O2 ———> HNO3 + Kalori (Nitrobacter)
  • H2S + O2 ———> H2O + S + Kalori (Kükürt Bakterileri
  • FeCO3 + O2 + H2O ———> Fe(OH)3 + CO2 + Kalori (Demir Bakterileri)
  • N2 + O2 ———> NO2 + Kalori (Azot bakterileri)
Kemosentez sonucu:
  • Bazı zararlı maddeler ortadan kaldırılmış,
  • Bitkilerin alabileceği tuzlar oluşturulmuş,
  • Kimyasal enerji kazanılmış
  • Organik besin sentezlenmiş olmaktadır.

Bakterilerde üreme ve üreme çeşitleri


Ad:  Bakterilerde eşeyli üreme.jpg
Gösterim: 2062
Boyut:  31.9 KB
1. Bölünerek Çoğalma: Bütün bakteri türlerinin esas üreme şekli bölünmedir. Bölünme eşeysiz üreme biçimidir. Su, besin maddesi ve sıcaklığın uygun olduğu ilamlarda çok hızlı bölünürler. Bu bölünme her 20 dakikada bir gerçekleşir. Böylece geometrik olarak artmaya başlarlar. Ancak bu artış sürekli değildir. Çünkü zamanla ortam sıcaklığı artar, asitler ve CO2 birikir, besin maddeleri tükenir. Bunlar bakteriler için öldürücü doza ulaşınca geometrik artış bozulur. Belli değerden sonra artış yerine azalma görülür. Böylece bakteri populasyonları da dengelenmiş olur. Bakterilerde hücre bölünmesi Mitoz’a benzer. Ancak çekirdek zarı ve belli bir kromozom sayısı olmadığı için tam bir mitoz değildir.

2. Sporlanma: Bazı bakteri türleri yaşadıkları ortam şartları bozulunca “endospor” oluşturarak kötü şartları geçirirler. Endosporlar, kalıtım materyalin, çok az bir sitoplazmayla beraber, sert bir çeperle çevrilmiş halidir. Ortam şartları normale dönünce çeper çatlar. Endospor gelişerek normal bakteriyi meydana getirir.
Ad:  endospor üreme.gif
Gösterim: 1271
Boyut:  16.9 KB
Endosporlarda metabolik faaliyetler minimum seviyededir. Bu şekilde uzun yıllar yaşayabilirler. Olumsuz şartlar olan yüksek ısıdan, kuraklıktan, donmadan ve besinsizlikten etkilenmezler. 60 yıl canlı kalan bakteri sporları tespit edilmiştir. Normal bakteri hücrelerinin tamamı 100°C’de ölürken endosporlar ancak 120°C’de 15-20 dakika kalırsa ölürler. Soğuk ortamlara da aynı oranda dayanıklıdırlar. Bazı türlerde bir bakteriden birden çok endospor meydana gelebilir.

3. Eşeyli Üreme (Konjugasyon): Bakteriler bölünerek çok hızlı üremelerine, olumsuz şartları da endospor oluşturarak geçirmelerine rağmen, düzensiz de olsa eşeyli üremeyi gerçekleştirirler. Çünkü bu sayede kalıtsal çeşitliliklerini arttırarak değişen ortamlara uyum yapma imkanı bulurlar. Bu çeşitliliğe ise Kalıtsal varyasyon denir.
Ad:  konjugasyon üreme.gif
Gösterim: 1117
Boyut:  4.4 KB
Konjugasyon (kavuşma) esnasında DNA yapısı farklı iki bakteri yanyana gelerek aralarında geçici bir zardan köprü oluştururlar. Bu köprü aracılığı ile DNA parçalarını değiştirirler. Sonra ayrılarak bölünmelerine devam ederler. Dikkat edilirse, çok hücreli canlılarda görülen eşeyli üremeden çok farklı bir eşeyli üreme oluşmaktadır. Bunlarda gamet oluşumu ve döllenme yoktur. Bakteriler diğer canlılara göre daha kolay mutasyona uğrarlar. Mutasyonlar genellikle zararlı ve öldürücü olmakla beraber, bakterilerde bazen olumlu sonuçlar veren faydalı mutasyonlar oluşabilmektedir. Bugün bakteriler değişik besin (kültür) ortamlarında yetiştirilerek incelenmektedir. En iyi geliştikleri kültür ortamı et suyudur.
  • Hücre zarları kıvrımlarından oluşmuştur mesezom ve tilakoid taşıyanlar bulunur.
  • Mesezom, oksijenli solunum Enzimleri taşırlar.
  • Tilakoid, klorofil taşırlar.
  • Flagellum(kamçı) taşıyanlar etkin hareketlidir.
  • Tek ya da koloniler şeklinde yaşarlar.
Bu nedenle bakterilerde bariz tek mitoz ayrılma görülmez. Kalıtım maddesi çekirdek sahası olarak adlandırılan bölümde halka biçiminde çıplak DNA molekülünden ibarettir. DNA'nın uzunluğu bakterinin boyundan aşağı yukarı 500 kat büyüktür.

Bakterilerin çoğu kamçı olarak adlandırılan uzantılara da sahiptir. Kamçılar, bakterilere suda etkin hareket olanağı sağlar. Yuvarlak bakterilerde kamçı meydana gelmediği için hareketleri pasiftir. Kamçı, bacillus ve spirillum tipi bakterilerde görülmektedir. Kamçılar bakterinin her yerinden çıkabilir, sadece ucundan demet şeklinde de çıkabilir. Bazıları da tek kamçıya sahiptir. Bakteriler, toz parçacıklarına ya da su damlacıklarına tutunarak havada ve suda uzak mesafelere taşınabilirler.

Bakterilerde metabolik vakaları tertip eden enzim sistemleri, öbür canlıların enzim sistemlerine çok fazla alternatif yapıdadırlar. Bakteriler tüm hayatsal olayların gerçekleştiği en basit canlı türüdür. Tümü mikroskobiktir, bir hücreli yapıdadır. Büyüklükleri normal ökaryotik hücrelerin mitokondrileri kadardır. Prokaryot hücrelidirler. Yeryüzünde en fazla yer alan canlılardır. Toprağın 5 metre derinliklerinden tatlı ve tuzlu sulara ölü nebat ve hayvan artıkları üstünden, dinamik hücreler gibi farklı alanlarda yaşarlar. Sadece basit organel var olan zarsız ribozom organelleri bulunur. Birtakım bakteri zarlarında solunum enzimleri mezozozm etrafında toplanmıştır. Hücre zarı haricinde hücre duvarı bulunur. Yapısı bitkilerdeki benzeri selüloz değil, aminoasit ve glikoz türevlerinden oluşmuştur, peptidoglikondan meydana gelir. Haploid kromozomludurlar. Hücre çeperi haricinde patojen türü bakterilerin yapılarında kapsül bulunur. Kapsüller bakteriyi fagositozdan korur. Ve yüzeye tutunmasını olanağı sağlar.

-derlemedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
12 Mart 2017       Mesaj #12
Avatarı yok
Yasaklı

Bakterilerin Duyarlılığı!


Belirli bir bakteri türünün belirli bir antibiyotiğe duyarlılığı, laboratuvar testleriyle ya da yerleşmiş bir bulaşıcı hastalığın tedavisinden alınan sonuçlara bakılarak belirlenir. Laboratuvar testlerinde, hastalığın bulaşmış olduğu bir hastadan alınan bakteriler, içinde antibiyotik etkeniyle zenginleştirilmiş bir kültür maddesi bulunan tüplere konur. Mikrobun büyümesini engellemeye yeten asgari antibiyotik konsantrasyonuna 'asgari ketleyici konsantrasyon' (MİC) adı verilir.
Sponsorlu Bağlantılar

MİC'in bedende elde edilebilen konsantrasyon miktarıyla karşılaştırılmasıyla, bakterinin antibiyotiğe duyarlı ya da dirençli olduğu anlaşılır. Başka bir yöntemde yarı katı bir kültür maddesinin yüzeyine bakteriler yerleştirilir ve üzerine antibiyotiğe batırılmış, kağıt yuvarlaklar konur. Duyarlı bakterilerin büyümesinin durduğu yerlerde antibiyotik, kağıt yuvarlakları çevresindeki açık renkli bölgelerden ayrılır. Büyümenin durduğu bölgelerin çapı küçülüp, sonuçlar kesin bir şekilde değerlendirilebilir.

Ne var ki bazen bu tür testlerden elde edilen sonuçlar ile klinik sonuçlar birbirine uymaz. Bu duruma özellikle kişide kötücül bir hastalık (kanser), bağışıklık sistemi bozukluğu, ağır bir yara varsa ya da bulaşıcı hastalıkların direncini azaltan ilaçlar alınıyorsa rastlanır. Antibiyotiğin mideden emilme yetersizliği, antibiyotiğin bayatlaması ya da aynı dönemde alınan başka ilaçların etkisini kırmaları yüzünden antibiyotik tedavisinde bazen beklenmedik sonuçlar elde edilebilir.

Kaynak: Grolıer Internatıonal Amerıcana

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
14 Mart 2017       Mesaj #13
Avatarı yok
Yasaklı

Bakterilerin Antibiyotik Direncini Kırmanın Yolu Bulundu!


Bilim adamları, dirençli bakterileri antibiyotiklere yeniden duyarlı hale getirmenin yolunu keşfetti. Danimarka'nın Kopenhag ve ABD'nin Ross üniversitelerinden bilim adamları, çoklu ilaç direncine sahip Klebsiella pneumoniae (K. pneumoniae) ve Escherichia coli (E. coli) bakterileri üzerine yaptıkları çalışmayla, söz konusu bakterilerin antibiyotiklere karşı varlıklarını sürdürüp gelişmelerine imkan veren kilit genleri tespit edip etkisiz hale getirerek bakterilerin antibiyotik direncini kırmayı başardı.

Her bir bakteriyel genin antibiyotik direncine katkısını inceleyen bilim adamları, K. pneumoniae bakterisini en güçlü antibiyotiklerden biri olan kolistinin varlığına karşı dirençli hale getiren bazı genleri tespit etti. Bilim adamları bunlar içinde "dedA" adlı genin bastırılmasının bakterinin antibiyotik direncini tamamen kırdığını gördü. Öte yandan araştırmacılar, E. coli'nin beta-laktam antibiyotiklerine direncinin kırılmasında da benzer genlerin bastırılmasının etkili olduğunu tespit etti.Yöntemin, antibiyotiklere "yardımcı" yeni ilaçlar üretilmesinin önünü açacağının belirtildiği araştırmanın baş yazarlarından Prof. Luca Guardabassi, "Keşfimiz süper mikropların da yenilmez olmadığını kanıtlıyor. Artık onların 'Aşil topuğunun' ne olduğunu biliyoruz. Onları nasıl alt edebileceğimizi biliyoruz." değerlendirmesinde bulundu.

Kaynak: Nature / Scientific Reports (14 Mart 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
23 Mart 2017       Mesaj #14
Avatarı yok
Yasaklı

Uzaktan Kumanda Edilebilen Bakteriler!


Hafif bir elektrik darbesi ile bakteriler, bilim insanlarının isteği doğrultusunda dans ettirilebiliyor ve hatta yüzdürülebiliyorlar. Araştırmacılar geçtiğimiz günlerde, elektriğin Escherichia coli (E.coli) bakterilerindeki belirli bazı genleri kontrol altına alabildiğini, mikropların kamçılarını kol gibi dalgalandırmalarını ya da komşularına bilgi ileterek onları kontrol edebilmesini sağladığını bildirdiler.

Bu masum bakterilere karışmak, canlı hücreleri insan yapımı malzemelerle karıştırıp yeni biyolojik sensörler ile diğer cihazları üretmenin ilk adımı aslında. Ama bir bakteriyi ya da daha büyük canlıyı belirli bir uzaklıktan kontrol etmenin tek yolu bu değil. Bilim insanları mikropları ve bakterileri kontrol etmek ve onları insan hücrelerine yerleştirmek için zaten ışığı ve mıknatısı kullanıyorlar. Bu uzaktan kontrol tekniği vücudumuzu öğrenmeye ve körlük, şeker hastalığı ve Parkinson hastalığı gibi bazı rahatsızlıkların tedavi edilmesine yardımcı oluyor.

Elektrik!


Yeni yapılan çalışmalar elektriğin hücreleri uyarmak için hızlı ve kesin bir yol olduğunu gösteriyor. Araştırmacılar, E.coli hücrelerine zayıf bir elektrik akımı uyguladılar ve onlara piyosiyanin denilen bir protein verdiler. Çalışmalarda piyosiyanin proteini elektrik akımından dolayı pozitif yüklendi ve hücre içindeki bazı genleri aktifleştirip pasifleştiren mekanizmayı etkinleştirmek için kullanıldı. E.coli hücrelerindeki bu yararlı mekanizma, araştırmacılara normalde pasif olan DNA parçalarını aktifleştirebilme şansı tanıyor. Bu sayede bakterilere yüzme emri veya diğer hücreye geçmesi için mesaj molekülleri salgılatabiliyorlar.

Bu durumda hücreler sinyali aldıklarında uyarıya cevap verebiliyorlar. Ancak elektrik, istenen hücrelerin yanında, uyarı verilmek istenmeyen hücrelerin davranışını da yönlendirebiliyor. Maryland Üniversitesi College Park’ta biyomühendis olan William Bentley, “Sinyal, genlerin herhangi birinden etkilenmesi istenmeyen hücreler tarafından yorumlanabiliyor.” diye konuştu. “Elektriğe tepki verecek şekilde tasarlanmış hücrelerdeki herhangi bir geni açabilirsiniz. Daha sonrasında da sinyalleme sürecini değiştirerek bu sinyal molekülüne tepki göstermesi istenen genleri açarsınız.”

Bilim insanları zaten elektriği derin beyin stimülasyonu, transkraniyal direkt akım stimülasyonu ve kalp pili gibi yöntem ve araçlarda kullanıyorlar. Ancak bu yeni yöntem ile bilim insanları, elektriğe normal yollarla cevap vermeyen bazı işlemleri de yapabilirler. Gelecekte elektrik sayesinde hücreler hormon ya da daha küçük molekülleri üretmesi için kumanda edilebilir. Aslında bakteriler yıllardır ilaç yapımı için programlanıyorlar.

Bently, “Diyabetik hastalara verilen insülin, aslında bakterilerle tıpkı bizim hücrelere yaptığımıza benzer şekillerde yapılıyor.” diyor. Bunu, içine bakteri hücreleri yerleştirilmiş, yutulabilecek küçük bir kapsül biçimli mikro elektronik cihazın içindeki diğer yararlı bileşikler ve insülin üreten yaşayan birer fabrika olarak düşünebiliriz. Kapsül veya implant kan şekerinin veya patojenlerin yanlış çalışması gibi bazı problemleri tespit edebilir ve daha sonra hücrelerin insülin, antibiyotik veya diğer ilaçları pompalamasını sağlar.

Kaynak: Natural Product Communications
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
31 Mart 2017       Mesaj #15
Avatarı yok
Yasaklı

Araştırmacılar, Telefon ile Bakterileri Kontrol Edebiliyor!


Gelecekte cebimizde, hastalıkları iyileştiren, bakterileri kontrol altında tutan akıllı telefonlar taşıyabiliriz. Giyilebilir teknolojinin gelişmesiyle vücudumuzun temel sağlık verilerini takip etmek oldukça kolaylaştı. Ama henüz vücudumuzun biyolojik sistemleri ile direkt olarak iletişime girebilen bir cihaz yok.

Gerçek şu ki, elektronik cihazlar elektrik sinyalleri ve elektromanyetik radyasyon ile iletişim kurarken, organik hücreler hormonlar ve besinlerle iletişim kuruyor; yani arada teknik bir kopukluk var. Ancak yeni bir araştırmaya göre, araştırmacılar bakterilerin elektronik sinyalleri algılamasını sağlayan bir yöntem buldular. Bu yöntemle gelecekte akıllı telefonlarımız sayesinde, vücudumuzun hücreleri ile iletişime girmemiz sağlanabilir.

Buradaki anahtar hareket, biyolojik sistemlerde kimyasal tepkilerle elektronları hareket ettiren "redoks" moneküllerini kullanmak. Elektronik bir cihaza bağlanan bir elektrot sayesinde, araştırmacılar redoks moneküllerini oksitli ve indirgenmiş halleri arasında değiştirmeyi başardı. Bakterileri genetik olarak modifiye ederek redoks molekülünün haline tepki vermesini sağlayan araştırmacılar, bakterinin protein sentezlemesini kontrol altına aldılar. Bakterilerin ürettiği protein florışıl yeşil parladığı için, araştırmacılar hücreleri sanki lamba gibi açıp kapatabildiler.

Aynı zamanda araştırmacılar sinyal açıldığında ileri yüzen, kapandığında ise duran bir bakteri de geliştirdi. Üçüncü örnekte ise, araştırmacılar koloni halinde yaşayan bir çok bakteriyi aynı anda kontrol etmeyi başardı. Araştırmayı yürüten bilim insanları, gelecekte sadece akıllı telefonumuzdan bir komutla belirli hastalıkları durdurabileceğimizi hatta hastalığa sebep olan bakterileri faydalı hale getirebileceğimizi düşünüyor.

Kaynak: Nature Communications
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
30 Ekim 2017       Mesaj #16
Avatarı yok
Yasaklı

Bakterilerde Dokunma Duyusu!


Bakterilerin dokunma duyusuna sahip olduğu bilim adamları tarafından yapılan araştırmalar sonucunda tespit edildi. İsviçre'nin Basel Üniversitesi araştırmacıları, bakterilerin yalnızca kimyasal sinyallere yanıt vermediğini, aynı zamanda dokunma duyusuna da sahip olduklarını belirledi. Herhangi bir duyu organı olmayan bakterilerin, yüzeyleri nasıl tanıdıklarını ve mekanik uyarıya saniyeler içinde nasıl yanıt verdikleri gözlemlendi.

Çalışmayı yöneten Prof. Dr. Jurs Jenal, patojen olmayan Caulobacter bakterilerini model olarak kullandıklarını ve yapılan çalışma sonucunda ilk kez bakterilerin bir ‘dokunma duyusuna' sahip olduklarını ortaya koyduklarını belirtti. İlgili duyunun, bakterilerin yüzeyleri tanımalarını sağladığını vurgulayan Jenal, bunun hücrenin kendi ani yapışkanını üretmesine sebep olduğunu belirtti. Araştırmacılar, yüzen Caulobacter'in hücre zarlarında bakterinin sıvı içinde ilerlemesini sağlayan “flagellum” adlı ve dönen motora benzeyen bir yapısı olduğunu da açığa çıkardı.

Flagellum'un, iyon kanalları yoluyla hücre içine doğru oluşan proton akışından güç kazandığı belirlendi. Yüzen hücreler bir yüzeye dokunduğunda ilgili yapının etkilendiğini ve proton akışının kesintiye uğradığını tespit eden araştırmacılar, bu bağlamda birkaç saniyede bakterilerin yüzeye sağlam şekilde sabitlenmesini sağlayabilen yapışkan bir maddenin salgılandığını bildirdi. Jenal, araştırma sonrasında açığa çıkan sonucu, 'ilgili durum bakterilerin bir yüzeyle karşılaştığında davranışlarını nasıl bir anda ve belirgin bir biçimde değiştirdiğini açıklıyor' şeklinde yorumladı.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Science (30 Ekim 2017)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
16 Kasım 2017       Mesaj #17
Avatarı yok
Yasaklı

Sensör Üreten Bakteriler!


Canlıların büyük bir bölümü organik maddeler ile inorganik maddeleri bir araya getirerek üstün özelliklere sahip malzemeler üretir. Örneğin yumuşakçalar kalsiyum karbonatı (CaCO3) bir miktar organik maddeyle karıştırarak sahip oldukları kabukları büyütürler. Ortaya çıkan yapı, sadece kalsiyum karbonatla üretilebilecek bir yapıdan üç kat daha sağlam bir özellik taşır. İnsanların kemikleri de hem organik hem inorganik maddeler içerir.

ABD’de bulunan Duke Üniversitesi’nden araştırmacılar, bakterileri sentetik bir genle programladı. Genin kodladığı protein, bakteri kolonisine dağılıyor ve koloninin çevredeki inorganik maddeleri toplamasına olanak sağlıyor. Ortama altın nanoparçacıklar (boyutları metrenin milyarda biri olan parçacıklar) eklendiğinde bakteri kolonisinin çevresinde altından bir kabuk oluşuyor.

Üstelik ortam koşulları değiştirilerek kabuğun biçimi ve büyüklüğü kontrol edilebiliyor. Sonuçta ortaya çıkan yapı, basınç sensörü amacıyla kullanılabiliyor. Daha önceden de çeşitli araştırma grupları bakterileri kullanarak değişik malzemeler üretmişti. Ancak hem bakteriler dışarıdan kontrol ediliyordu hem de üretilen malzemeler 2 boyutluydu. Söz konusu yeni çalışmadaysa hem bakteriler kendi kendilerine organize olabiliyorlar hem de ortaya çıkan yapılar 3 boyutlu bir nitelik taşıyor.

Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Nisan 2018       Mesaj #18
Avatarı yok
Yasaklı

Petrol Yiyen Bakteriler!


Ad:  petrol-yiyen-bakteriler-okyanuslari-kurtarabilir-mi,pSfsRkdvUECRst72TyaeFA.jpg
Gösterim: 629
Boyut:  41.4 KB
Petrol yiyen bakteri türleri üzerinde çalışan araştırmacılar, bu mikroorganizmaların okyanusları temizleyebileceğini belirtti. Quebec Üniversitesi araştırmacıları petrol yiyen bakteriler üzerinde yıllardır yapılan araştırmaların parlak sonuçlar verdiğini kaydetti.

Dünya okyanuslarının bazı bölgelerinde yaşanan petrol sızıntılarının kendi kendine yok olduğunu gören araştırmacılar "Alcanivorax borkumensis" adlı bakterinin petrol ve doğalgaz bileşenlerini tüketip, yok ettiğini ifade etti. Yıllardır ilgili mikroorganizmalarla çalışan Kanadalı araştırmacılar bakterinin salgıladığı enzimleri petrol sızıntısına maruz kalmış toprak örneklerine uyguladı.

Bakterilerin ham petrolün yanı sıra benzen ve toluen gibi petrol türevlerini de temizleyebildiği ortaya çıktı. Araştırmacılar, bakterilerin, petrol sızıntılarının yanında petrokimya tesislerindeki atıkları temizlemek için de kullanılabileceğini belirtiyor.

Petrol yiyen söz konusu bakterilerin doğal yaşama herhangi bir zararı olmadığı ifade ediliyor. Dünyanın farklı bölgelerindeki araştırmacılar, bu bakterilerin büyük ölçekte kullanılabilmesi için çalışmalarını sürdürüyor.

Kaynak: AA Bilim Teknoloji / Science (11 Nisan 2018)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
11 Eylül 2018       Mesaj #19
Avatarı yok
Yasaklı

Antibiyotiklere Dirençli Süper Bakteri Keşfedildi!


İnsan derisinde yaygın görülen bir bakterinin bilinen tüm antibiyotiklere direnç geliştirdiği belirlendi. Avustralya'nın Melbourne Üniversitesi'nden bilim adamları, staphylococcus epidermidis adlı bakterinin farklı antibiyotik formlarına toplu direnç geliştiren çeşitleri olduğunu tespit etti. Avrupa'da ortaya çıkan süper bakteri türünün küresel olarak yayıldığı belirtildi. Avustralya'da 2012 yılında bir hastada görülen süper bakteri hakkında 6 yıldır çalışmalar yürüten Dr. Jean Lee, söz konusu bakterinin, rifampicin ve vancomycin türü antibiyotiklere dirençli olduğunu kaydetti. Bu iki antibiyotik türünün birbirine alternatif tedaviler olduğunu ifade eden araştırmacılar, her iki türe direnç geliştiren süper bakterinin tedavi seçeneklerini tükettiğine dikkati çekti. Lee, antibiyotik direncinin bazı hallerde tedavi edilemez noktaya ulaştığına işaret etti. Hastane enfeksiyonlarına da neden olan süper bakterinin 10 ülkede 78 sağlık merkezinde görüldüğü bildirildi. Araştırmacılar, aşırı ve kontrolsüz antibiyotik kullanımının bakterileri ilaçlara karşı giderek daha bağışıklı hale getirdiği uyarısında bulundu.

Kaynak: Nature Microbiology (10 Eylül 2018)
Avatarı yok
nötrino
Yasaklı
15 Kasım 2018       Mesaj #20
Avatarı yok
Yasaklı

OECD, Antibiyotiklere Dirençli Bakteri Uyarısında Bulundu!


Ad:  ,4nNHcqBs70SGrj2qI0R2bQ.jpg
Gösterim: 416
Boyut:  107.4 KB
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD), antibiyotiklere dirençli bakterilerin artmasını önleme bağlamında herhangi bir tedbir alınmaması durumunda Avrupa, Kuzey Amerika ve Avustralya'da milyonlarca insanın ölme olasılığının oldukça yüksek olduğunu belirtti. Bakterilerle mücadele ve antibiyotik ile bakterilerin insanlar üzerindeki etkisi doğrultusunda OECD tarafından yayımlanan raporda, bakterilerin yayılmasını engelleme adına yapılacak her çalışmanın insan yaşamı için kilit bir öneme sahip olduğu ve ülke bazında antibiyotiklerin hastalar üzerindeki etkisinin en çok gözlendiği ülkelerin İtalya, Yunanistan ve Portekiz olduğu belirtildi. İlgili raporda ayrıca düşük ve orta gelirli ülkelerin bakterilere karşı direncinin yüksek olduğu belirtilirken, Türkiye ve Kore gibi ülkelerde de antibiyotiklerin bakterilere karşı direncinin çok düşük olduğu ve söz konusu ülkelerin de riskli ülkeler arasında bulunduğu bilgisine yer verildi.

Kaynak: DW (8 Kasım 2018)

Benzer Konular

4 Ekim 2010 / _Yağmur_ Biyoloji
10 Aralık 2009 / fadedliver Üyeler Hakkında
17 Kasım 2016 / BayanAcemi Cevaplanmış
17 Kasım 2016 / Misafir Cevaplanmış