80 li yılların çocuklarına,(ŞİMDİKİ BÜYÜKLER)......
Şimdilerde şairin tabiri ile yolun yarısına gelmiş olan nesil, çocukluğunu ya da ilk ergenlik yıllarını yaşamış kişiler. 30 ile 40 yaşları arasındaki Türk insanı üzerinde, yaşadıkları dönemin çok büyük etkisi olmuştur. Onca olumsuzluğa, onca yokluğa rağmen o yıllara karşı müthiş bir özlem taşır içinde.
Özlem, çocukluk ya da gençliğe midir; yoksa o yılların masumiyeti ve saflığına mıdır bilinmez.
Siyah beyaz ve tek kanallı televizyon,
küçücük parmaklarımızın arasında kaybolana dek bıçakla yontulan kalemler -ki kalemtıraş kullanmak israftı,
sınıflardaki çöp kovası.... kalem açma kuyruklarını unutan var mı?
O dönemin çocukları, şimdi çocuk yetiştiriyor:
Sahip olamadıkları oyuncaklarla dolu çocuklarının odaları....
Yedikleri dayakların inadına seslerini bile yükseltmiyorlar çocuklarına.
Dizlerinden, dirseklerinden yara kabuğu eksik olmayan o zamanın çocukları, çocuklarından kan alınırken fenalaşıyorlar.
Ancak hava karardığında ve babası işten geldiğinde eve giren şimdinin ana babaları,
çocuklarını kapı dışarı çıkaramıyorlar, zaman zaman haklı sebeplerle. Annelerinin bir bakışı ile mum kesilen, akşama babana söylerim tehditleri ile büyümüş o çocuklar,
bugün kendi çocuklarının psikolojisini bozar diye HAYIR bile diyemiyorlar .
O zamanın çocuklarının, şimdiki çocukları doyumsuz, çoğu bilgisayar başında patates cipsi yediği için şişman,
hepsi zehir gibi akıllı ama onca imkâna rağmen okulu pek azı seviyor. Çelik çomağı, saklambacı ve hatta uçurtma uçurtmayı bilmiyor. Onların uçurtmaları marketlerde hazır yapılmış olarak satılıyor,
babayla bir Pazar günü saatlerce uğraşarak uçurtma yapmanın zevkini ve yeşil tepelerde uçurtma uçurmanın tadını bilmiyorlar....
Okulun açılacağı haftanın öncesinde önceleri zevkle başlayan ama sonra :
işkence halini alan, defter kaplamanın ne demek olduğundan habersizler, defterlerin kaplanmaya ihtiyacı yok çünkü.
Kâğıt onlar için buruşturulup atılabilecek bir şey, defterden kâğıt koparmanın nasıl olup da YASAK olabileceğini akılları almıyor...
Hiç dut silkelemediler, bembeyaz çarşaflara ve hiç incir ağacının ince dalına basıp yuvarlanmadılar komşunun bahçesine. Mutlular mı? Umarım öyleler. Peki, çocukluklarını bizler gibi, özlemle anacaklar mı?
alıntı.
Toplam Yorum 6