Dibine kadar gitseniz cehennemin yine de yarına umudunuz olur ve olacaktırda. Umudunuz olur, farkında olmazsınız. Dibi kadar da sevseniz cehennemin, her gidiş bir gelişi kabullendirecektir size. Çünkü, gitmek zorunda olan herkesin gideceği, gitmek zorunda olduğu yerler de vardır. Size gelecek olan da bir başkasından gitmiştir zaten.
Gelenin getirdiği o umut, bir süre sonra umutsuzluğu silecek kadar güçlü olabilir. Unutturmasını beklemiyorum, körelmişsinizdir, köreliyoruz ama keskinleşiyoruz. Ne kadar keskin olursa bir cinayet aleti, o kadar kolay olur öldürmek ve kalbiniz, ne kadar keskin olursa, o kadar kolaydır sevmek ve gözleriniz, ne kadar keskin olursa o kadar kolaydır görmek.
Siz bir şair olmak istemiyorsunuz, mükemmel yazan bir şairin bile baksanız gözlerine, geleni bekliyordur. Gelen, gelmediği için şair olmuştur zaten. Tutunmak zorunda olduğu tek bir göz vardır, tek kalp. Gideni sevdiğimiz kadar, geleni severiz. Bu bir havuz problemi de olabilir mesela, bir kalbe bir sene içerisinde üç kişi gelip, beş kişi gidiyorsa, bu kişi ne zaman intihar edecektir?
Nasıl bakarsanız umutlarınıza öyle görürsünüz.
Nasıl bakarsanız gelenlerinize öyle yaşarsınız.
Girdiğiniz herkesin hayatında yerini doldurduğunuz birisi vardır mutlaka,
Sadece 'yapılacak' şeylerin ilkleri olabilirsiniz. İlk öpüşme, ilk el ele tutuşma belki de. Bir eli ilk tutan ben olmak istemem, ilk tutan kişi o ele nasıl sarılacağını bilmeyen kişidir. Varsın, gelen biri giden birinin yerini doldursun.
Sımsıkı sarılsın ellerime, yüzüme, kalbime, bana..