Sevgiliden ayrılmanın bin yolu,
binbir sebebi var.
Tamam da ; kavşakta buluşma
kaçınılmazsa ne fark eder ki?
Sebebi, yolu ne olursa olsun,
o sanal kavşakta buluşuyor ayrılanlar
Orası bir işkencehane,
bir azap kuyusu, kuytusu
Sessiz çığlıkların, görünmez
gözyaşlarının, paramparçalanan
kalplerin miting alanı yalan mı ?
Hep aynı herkes aynı
Yaşlar, yaşamışlıklar, ıskalamışlıklar,
aramışlık, bulmuşluk, yitirilmişlik, boy, kilo
endam, statü, pozisyon da geçersiz.
Ayrılan herkes, o kavşakta aynı
hizada, aynı özgül dert ağırlığında.
Sıra savan
Size ne benim sızlanmamdan
diyemezsin.Çünkü er yada geç o nihai adreste
bulacaksınız kendinizi. Zaten belki ve çoktan
sıranızı savdınız, oraya uğradınız bile.
Geriye savruluş
Peki ne yapmalı? Böyle muhakkak bir
Yürek cenderesi sürecinde canımız nasıl az
Yanmalı? Belli bir formül, tablet olup yutulacak bir
Kuram olduğunu zannetmem.
Hepimiz payımıza düşenle ıslanacağız.İşin kötüsü
‘’ayrılığın sevdaya dahil olması.’’Yani uzaklaştıkça yakınlaşan
bir hicran, ilerledikçe daha geriye savrulan bir tufan bu
Hayaletler
Ona ait eşyaları kaldırsanız,resimleri saklasanız,
Ortak hatıra çağrıştıracak her bir objeyi, köşeyi
Yok saysanızda çare değil.Aklına, hayaline, düşüne
Söz geçiremiyor ki kimse.Hayaller hayaletler
Gelip tam gözünün önüne, burnunun ucuna, kafanın yamacına saplanıveriyor.
Kuru sıkı
Ve çıkara çıkara bir tek şunu çıkarıyoruz vaziyetten;
‘’Keşke bu kadar sevmeseydim.Madem bunca sevdim terk etmeseydim.
Terk edilen ben isem keşke dikkat kesilip terk edilmeseydim..’’
Yani o saatte artık hiç bir işe yaramayan, kuru sıkı söylerken
afili, işlevi sıfır bir çıkarım.Geçmiş olsun size, bize, ayrılan herkese..!!
Toplam Yorum 0



