Duydum ki
bizi bırakmaya azmediyorsun
etme
Başka bir yar
başka bir dosta meylediyorsun
etme
Sen yad eller dünyasında
ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun
etme
Çalma bizi
bizden bizi
gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına
nazar ediyorsun
etme
Ey ay felek
harab olmuş
alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab
öyle alt üst ediyorsun
etme
Ey makamı var
ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını
öyle terk ediyorsun
etme
Sen
yüz çevirecek olsan
ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun
etme
Bizim dudağımız kurur
sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi
öyle yaş dolu ediyorsun
etme
Aşıklarla
başa çıkacak gücün
yoksa eğer
Aşka öyleyse
ne diye hayret ediyorsun
etme
Ey cennetin cehennemin
elinde olduğu kişi
Bize cenneti
öyle cehennem ediyorsun
etme
Şekerliğinin içinde
zehir zarar vermez bize
O zehiri
o şekerle sen bir ediyorsun
etme
Bizi sevindiriyorsun
huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun
sen mahvediyorsun
etme
Harama bulaşan gözüm
güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen
hırsızlık ediyorsun
etme
İsyan et ey arkadaşım
söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla
ne meşk ediyorsun
etme
Hz. Mevlâna
Seven sevilen arasında tek kalan hatıra aşklarından başka bir şey değildir.
Eğer bir gün seversen;
Sevdiğin terk edince, ağıt yakacağın sana haber verilse, ki öyledir,
Niye sevdiğini kendine sor.
Sevdiğin, seni niye terk edecek diye.
Hakikatte vasıl olanların destanı hiç yok.
Aslında Hz. Şems bu ayrılığı ile kendine büyük ikramda bulunmuştur. Çünkü asıl terk eden Mevlâna idi.
Mevlâna o hale gelmişti ki uzayında Şems’in güneşinin ışıkları artık sönen yıldızlara dönmüştü. Vefalı dostun tek yapacağı şey sönmüş yıldızın kaybolmasından başka bir şey olmayacağı idi.
Yanan da o, yandıranda o, hepsi Hz. Mevlâna olmuştu.
bizi bırakmaya azmediyorsun
etme
Başka bir yar
başka bir dosta meylediyorsun
etme
Sen yad eller dünyasında
ne arıyorsun yabancı
Hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun
etme
Çalma bizi
bizden bizi
gitme o ellere doğru
Çalınmış başkalarına
nazar ediyorsun
etme
Ey ay felek
harab olmuş
alt üst olmuş senin için
Bizi öyle harab
öyle alt üst ediyorsun
etme
Ey makamı var
ve yokun üzerinde olan kişi
Sen varlık sahasını
öyle terk ediyorsun
etme
Sen
yüz çevirecek olsan
ay kapkara olur gamdan
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun
etme
Bizim dudağımız kurur
sen kuruyacak olsan
Gözlerimizi
öyle yaş dolu ediyorsun
etme
Aşıklarla
başa çıkacak gücün
yoksa eğer
Aşka öyleyse
ne diye hayret ediyorsun
etme
Ey cennetin cehennemin
elinde olduğu kişi
Bize cenneti
öyle cehennem ediyorsun
etme
Şekerliğinin içinde
zehir zarar vermez bize
O zehiri
o şekerle sen bir ediyorsun
etme
Bizi sevindiriyorsun
huzurumuz kaçar öyle
Huzurumu bozuyorsun
sen mahvediyorsun
etme
Harama bulaşan gözüm
güzelliğinin hırsızı
Ey hırsızlığa da değen
hırsızlık ediyorsun
etme
İsyan et ey arkadaşım
söz söyleyecek an değil
Aşkın baygınlığıyla
ne meşk ediyorsun
etme
Hz. Mevlâna
Seven sevilen arasında tek kalan hatıra aşklarından başka bir şey değildir.
Eğer bir gün seversen;
Sevdiğin terk edince, ağıt yakacağın sana haber verilse, ki öyledir,
Niye sevdiğini kendine sor.
Sevdiğin, seni niye terk edecek diye.
Hakikatte vasıl olanların destanı hiç yok.
Aslında Hz. Şems bu ayrılığı ile kendine büyük ikramda bulunmuştur. Çünkü asıl terk eden Mevlâna idi.
Mevlâna o hale gelmişti ki uzayında Şems’in güneşinin ışıkları artık sönen yıldızlara dönmüştü. Vefalı dostun tek yapacağı şey sönmüş yıldızın kaybolmasından başka bir şey olmayacağı idi.
Yanan da o, yandıranda o, hepsi Hz. Mevlâna olmuştu.





