Arama
Günlük Kontrol Paneli
Bu Mesaja Puan Verin

KARANLIKLAR PRENSİ (roman)

kerberosss 18 Şubat 2017 12:29

KARANLIKLAR PRENSİ ('İNFAZCI' adlı bilim-kurgu romanından küçük bir bölüm)
Günahlarımdan arınmak mı? Bunca yıl, acımasız bir cellada dönüştüğüm birçok gecede atılan çığlıkların hafızama kazınmış olduğunu bile bile bunu rahatlıkla söyleyebilmek...
O kadar çok günah işledim ki, büyük bir kısmını hatırlayamıyorum bile. Ama birinin yapması gerekiyordu ve seçilmiş kişi bendim. Kimlerin beni nasıl ve niçin seçtiğini anlatmamı beklemeyin benden. İnanın ben bile içinde bulunduğum duruma bir anlam veremiyorum. Yalnızca şunu bilmenizde fayda görüyorum; kaynağı belirsiz olan o gücün etkisi altındayken yapmış olduğum infazların hiçbirisinden pişman değilim.
Her şey ben henüz küçük bir çocukken, ceza olarak kömürlüğe kapatıldığımda başlamıştı. Onunla tanışmam, kömürlüğün karanlık bir köşesine uzandığımda; üzerime devrilen eski mecmualardan birini alıp karıştırırken ortaya çıkan bir hamam böceği sayesinde gerçekleşmişti. Böceğin arasında kaybolduğu mecmuayı elime alarak sayfalarını çevirmeye başlamıştım. Siyah-beyaz resimlerine dalıp gittiğim mecmuanın tam orta yerinde belirmişti ilkin. Kömürlüğün o minik penceresinden süzülen ışık, adeta bir gazino şarkıcısına yansıtılan sahne spotu misali üzerine vuruyor ve o da tam bir assolist edasıyla kırıtarak bana doğru yaklaşıyordu. Yürürken gitgide büyüyor ve görüntüsü değişerek bu dünyaya ait olamayacak kadar ilginç bir yaratığa dönüşüyordu. Korkmam gerekirdi belki de, ama korkmamıştım...
"Nesin sen?" diye sormuştum, heyecandan sesim titreyerek.
"Tanıyamadın mı?.. Yaklaş ve gözlerimin içine bak!.." demişti.
Dudakları kıpırdamamıştı, fakat sesi keskin bir çığlığa dönüşerek adeta beynimin içinde yankılanmıştı.
"Senden başkası değilim, gözlerimin içine bak anlayacaksın..." dedi, "Hadi!.. şimdi bak gözlerime!"
Biraz merak ve biraz da tedirginlik içerisinde kıpkırmızı gözlerinin ortasındaki gri gözbebeklerine odakladım bakışlarımı.
An be an büyüyen gözbebekleri içindeki yansımam benim yaptığım hareketleri tekrar etmiyor, gayet sevecen bir şekilde gülümseyerek eliyle 'gel' işareti yapıyordu bana. Adeta bir mıknatısla çekilircesine gözbebeklerinin oluşturduğu girdabın içine doğru kayarak, onun küçücük ve daha önce eşine benzerine rastlamadığım tuhaf bedeninde buluvermiştim kendimi.
Nedense çok fazla garipsememiştim bu tüylü, cılız ve küçük bedeni. Bir müddet uzuvlarımı inceleyerek ne hale dönüştüğümü anlamaya, daha önce bedenimde mevcut olmayan uzuvların ne işe yaradığını kavramaya çalıştım.
Köprücük kemiklerimin üzerindeki kanada benzer çıkıntılar, kollarımı yukarıya doğru kaldırıp indirirken hızla harekete geçiyor ve benim zıplaya zıplaya kömürlüğün içerisinde dönüp durmama neden oluyordu.
Çok eğlenceli gelmişti bu durum bana nedense. Aşırı güçlü ve güvende hissediyordum kendimi.
Bir müddet sonra nasıl ve neden olduğunu anlayamadığım bir şekilde normale dönmüş, eski vücuduma kavuşmuştum, fakat bir takım izler oluşmuştu bazı yerlerimde. Köprücük kemiklerimin üzerindeki çıkıntıları hissedebiliyordum mesela. Bir de kulaklarımın üst kısımları birazcık sivrilmiş miydi ne?..
Kömürlüğün dışından gelen tıkırtıları duyunca aniden heyecanlandım ve uzandığım mukavvaların üzerinden doğrulmaya çalıştım. O an yine tuhaf bir duygu hissettim. Kısa bir süre sonra da iki ayağımın dengemi sağlamaya yetmediğinin farkına varmıştım. Kollarımı da kullanarak dengemi sağlayabildiğimde ise aniden fırlayıp pencerenin daracık kenarına tutunmuştum. Minicik pencereden dışarı çıkmam saniyeler içerisinde gerçekleşmişti.
O günden sonra hissettiğim her tehlikede dönüştüğüm iğrenç bedene alışmak kolay olmadı tabi. Bedenimden ziyade, istem dışı yaptığım hareketler gücümün sınırının tahminimden çok daha fazla olduğunu gösteriyor ve dehşete düşürüyordu beni.. Giderek kontrol edebildiğim yeni bedenime yalnızca öfkelendiğimde dönüşebilmek senelerimi almıştı. O zamana kadar hissettiğim duyguları hep dizginleyerek kurtulabilmiştim fark edilmekten. Ha, bir de gündüzleri uyuyup, geceleri uyanarak kaçabilmiştim insanların gözlerinden.
Güneş görmeden gelişen vücudumun beyazlığının, kemiklerimin zayıflığından kaynaklanan cılızlığımın ve vücudumun birçok yerinde oluşan deformasyonun insanların üzerinde oluşturduğu etkilerden bahsetmek bile istemiyorum. Çünkü üzülmekten başka elimden hiçbir şey gelmiyor bu konuda. Öz ailemin fertleri bile tiksinerek bakıyorlar bana,hissedebiliyorum bunu. En çok dokunanı da; annemin bana bakarken gözlerini kaçırıp, mecbur kalmadığı zamanlar haricinde benimle hiç konuşmaması. Oysa şu anda öylesine sevgiye ve şefkate ihtiyacım var ki...
Dolunay var bu gece, hayır sandığınız gibi değil, hiçbir etkisi olmayacak üzerimde, çünkü kurt adama dönüşmüyorum ben... Yalnızca görmemi kolaylaştıracak, aslında işin kötü tarafı görünmemi de kolaylaştıracak olması. Siyaha karşı düşkünlüğüm vücudumun çirkinliğini bir nebze de olsa örtüyor olmasından. Yüzüme sürdüğüm fondöten en azından karanlıkta bakışları uzaklaştırıyor üzerimden. Sürmediğim zaman suratımı çevreleyen sakalım yüzümün diğer kısmının beyazlığını ortaya çıkarıyor çünkü. Masmavi gözlerim karanlıkta adeta bir kedinin gözleri gibi parıldadığı için takıyorum güneş gözlüklerini de. Hazır olduğumu hissederek kapıya doğru yöneliyorum. Ama tam gitmek üzere kapıyı aralamışken bir şey unuttuğumun farkına varıyorum. Yatak odama dönüp komodinin çekmecesinden alıyorum onu da. Sonra, yine uçarcasına iniyorum merdivenlerden...
Mehmet Ferah
'İNFAZCI' adlı bilim-kurgu romanından
Bu Kategoride: Varsayılan
Gösterim 406  Yorum 0  
Önceki     Ana Sayfa     Sonraki
Toplam Yorum 0

Yorumlar