Arama

Divan edebiyatı ve Halk edebiyatı arasındaki fark ve benzerlikler nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 29 Kasım 2016 Gösterim: 55.986 Cevap: 2
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
4 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Halk edebiyatı ile divan edebiyatı arasındaki benzerlik ve farklılıklar nelerdir?
EN İYİ CEVABI perlina verdi
İslamiyet’in kabulünden sonra ,kentlerde kurulan medreselerde yetişenler kendilerini halktan ayrı tutmaya başladılar. Ayrıca yönetim, siyaset ve askerlik alanındaki etkinlikleri nedeniyle bazen devlet ve saray korumasında olan bir sınıf ortaya çıktı.
Divan Edebiyatı bu kesimden insanların duygu, düşünce ve zevklerini yansıtırken, Halk Edebiyatı bunların dışındaki kitlelerin beğeni, düşünce ve ideallerini yansıtma aracı oldu. Ama gerçek anlamda halk edebiyatı kavramı ancak 2’nci Meşrutiyet’ten sonra yerleşti ve halk geleneklerinin ürünleri olan yapıtlar bu dönemden sonra "Halk Edebiyatı" olarak adlandırılmaya başlandı.
Sponsorlu Baglantilar

DİVAN EDEBİYATI <----> HALK EDEBİYATI
aydın zümre edbiyatıdır <--> halk edebiyatıdır
süslü bir dil kullanılır <--> sade bir dil kullanılır
şairler yazar <--> herkes (halk) yazar
beyit <--> dörtlük

DEVAMI
> Divan Edebiyatı
> Halk Edebiyatı



Son düzenleyen perlina; 29 Kasım 2016 20:58
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
19 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
HALK EDEBİYATIMIZIN AYDIN EDEBİYATINA ETKİLERİ
H. Harika Durgun
Sponsorlu Bağlantılar

Sözlü edebiyat ve folklor, edebiyatın kaynağıdır. Bizim edebiyatımız da böyle bir kaynaktan beslenmiş ve gelişmiştir.

Türk kültür hayatı üzerinde önce İslâm medeniyetinin sonra Batı medeniyetinin büyük tesirleri olmuştur. Bu kültür değişmeleri esnasında “millî” olan ile medeniyete ait olan unsurlar karşı karşıya gelmiş ve her kültür değişme hadisesinde aydınlarımız halk edebiyatı ile yeni medeniyetin unsurlarını kaynaştırmak istemişlerdir. Aslında ne İslâmiyet’in Türkler arasında yayıldığı dönemde ne de Tanzimat döneminde amaç, halk edebiyatını edebiyatın kaynağı yapmaktır. Fakat aydınlarımızın, devlet adamlarımızın halk edebiyatına yönelişleri pragmatiktir. Çünkü onlar dinî, siyasî, içtimaî fikirlerini halka yayarken halkın anladığı, sevdiği edebiyattan faydalanmışlardır.

Türkler, İslâmiyet’in kabulünden sonra bu medeniyetin tesiriyle yeni bir edebiyat oluştururken eski sözlü gelenekten gelen birçok unsuru korumuşlardır. Yani İslâmî unsurlar ile millî unsurlar bir aradadır. Yusuf Has Hacib’in Kutadgu Bilig adlı eseri, bu iki unsurun başarıyla birleştirilmesine güzel bir örnektir. Bunun yanı sıra Edib Ahmet Yükneki’nin Atabetü’l Hakayık’ı, Kaşgarlı Mahmud’un Divanü Lügat-it Türk’ü, Ahmet Yesevî’nin Hikmet’leri, şiirleri, Yunus Emre’nin şiirleri halk edebiyatından gelen unsurlarla İslâmî kültüre ait unsurların terkibinden meydana gelmiştir.

15. yy’a kadar yazılan eserlerde İslâm kültürü ile halk kültürü iyi bir şekilde temsil edilmiştir. Fakat Osmanlı şairleri, Fatih ve özellikle Yıldırım Bayazıt devrinden sonra halka ve halk edebiyatına önem vermemişler, halkı küçümsemişlerdir. Bunun sonucunda da Yüksek Zümre Edebiyatı mensupları, kendilerine İran edebiyatını örnek alarak halk edebiyatından uzaklaşmışlardır. Divan şairleri her ne kadar halk şairlerine karşı kayıtsız kalsalar da halk edebiyatının birçok unsurundan faydalanmışlardır. Atasözlerine, deyimlere, Türk halk masallarına, halk hikâyelerine, bilmecelere divan şiirinde sıkça rastlamaktayız.

Edirneli Nazmi ile Tatavlalı Mahremi’nin temsil ettikleri Türkî-i Basit hareketi, halk diline ve hayal sistemine yönelmede önemli bir adımdır. Fuad Köprülü bu açıdan Türkî-i Basit hareketini Milli Edebiyat cereyanının ilk belirtileri olarak kabul eder.

17. yy’da başlayan “Mahallileşme Cereyanı” ile beraber Halk edebiyatı ile Divan edebiyatı arasındaki mesafe azalmaya başlar. Nedim gibi klâsik bir şairin hece vezniyle bir türkü yazması dikkate şayandır. Mahallileşme cereyanının en önemli etkisi, Divan edebiyatının yüzyıllar boyunca değişmeyen kurallarının bu cereyan ile ortadan kalkmasıdır. Mahallileşme cereyanı aynı zamanda yeni edebiyatın kurulmasına olanak sağlamış, Milli Edebiyat mensuplarına yol gösterici olmuştur.

Tanzimat dönemine geçmeden Tanzimat’tan önceki nesrimizi etkileyen unsurlar üzerinde duracak olursak bunları şöyle sıralayabiliriz:

- İslâmiyet’in kabulünden sonra dinî bir hüviyet kazanan epik tür (Hamzanâme, Battalnâme, Danişmendnâme, Saltuknâme vb)
- Şark ve İslâm kültüründen tercüme edilen masal ve hikâyeler (Kelile ve Dinme, Sibâdnâme, Tutinâme, Binbir Gece Masalları vb)
- Tanzimat dönemi romanını etkileyen meddah hikâyeleri (Sansar Mustafa, Hançerli Hanım, Letâifnâme, Tayyarzâde, Cevri Çelebi, Tıflî ile Kanlıbektaş vb)

Bütün bunlar aydınlarımızın halk kültüründen ne yönde faydalandıklarını göstermesi bakımından önemlidir.

Tanzimat’ın ilânından sonra edebiyatımız Batı’dan gelen yeniliklere açık olsa da halk edebiyatının tesirlerine oldukça fazla yer vermiştir. “Toplum için sanat” prensibini kabul eden Tanzimat edebiyatı, bir yönüyle halka dönüktür. Akif Paşa, her ne kadar eski kültürümüzün bir temsilcisi sayılsa da hece vezni ve halk şiiri geleneğinin bütün kurallarına uyarak yazdığı mersiyesi ile yeni şiirin öncüsü olarak kabul edilmiştir. Günlük konuşma dilini gazeteye, şiire ve tiyatroya getiren Şinasi, halk diline, düşüncesine ve edebiyatına bilinçli olarak yaklaşan aydınlarımızın başındadır. Tercüman-ı Ahvâl gazetesindeki yazıları, Müntahabat-ı Eş’ar’daki şiirleri, Şair Evlenmesi adlı tiyatro oyunu ve Durûb-ı Emsâl-i Osmaniye isimli atasözü kitabı onun halk diline ve edebiyatına verdiği önemi göstermektedir.

Şinasi’den sonra Ziya Paşa da Halk edebiyatı hakkındaki fikirleriyle öne çıkmıştır. “Şiir ve İnşa” adlı makalesinde Divan şiirine karşılık Halk şiirini savunması ve şiirin kaynağını halkta bulması, ortaoyununu Türk tiyatrosunun hareket noktası olarak kabul etmesi onun Halk edebiyatına yönelişinin tezahürleridir. Ethem Pertev Paşa’nın halk şiiri nazım şekilleri ile eser vermesi ve halk şiiri nazım şekilleriyle Batı nazım şekillerini birleştirme çabası da dikkat çekicidir.

Namık Kemal, Halk edebiyatına, Halk edebiyatı nazım şekillerine ilgi gösteren ve bazı şiirlerini bu edebiyatın tesiriyle yazan Tanzimat dönemi şairlerinden biridir. O, aynı zamanda manzum tiyatroda da hece veznini öne çıkarmış ve Abdülhak Hamid’e hece veznini denemesini (Nesteren) tavsiye etmiştir.

Okuyucuyu aydınlatmayı temel prensip kabul eden Ahmet Mithat Efendi, halk hikâyelerinin, halk masallarının ve özellikle meddah geleneğinin unsurlarını eserlerinde başarılı bir şekilde kullanmıştır. Karşılıklı konuşmalar kullandığı üslûp, eserin ortasında okuyucuya hitap etme, soru sorma ve cevap verme, ahlâkî telkinlerde bulunma, “kıssadan hisse” çıkarma onu meddah geleneğine yaklaştıran unsurlardır. Şinasi’nin atasözü kitabı, Ahmet Mithat ve Abdülhak Hamid gibi yazarları atasözüne yönlendirmiştir. Hamid’in Sabr ü Sebat, İçli Kız gibi tiyatro eselerinde atasözlerine ve deyimlere rastlarız. Ayrıca Sardanapal, Zeynep, Fitnen, İbni Musa, İlhan, Turhan adlı tiyatrolarında da Şark hikâyelerinden ve masallarından gelen pek çok unsur göze çarpar.

Recaizade Mahmut Ekrem, bazı Tanzimat şairleri gibi hece vezni ile aruz vezni arasında kararsız kalmıştır. Muallim Naci ise halk şiirine karşı olumsuz bir bakış açısına sahiptir. Hece vezni ve halk şiiri nazım şekilleriyle yazılan şiirlere küçümseyici bir gözle bakmıştır.

Edebiyata Avrupaî bir mahiyet kazandırma amacıyla kurulan Servet-i Fünun edebiyatı, amaçlarına uygun bir dil ve edebiyat anlayışı ile eser vermişlerdir. Bu sebeple hem eski edebiyattan hem de halk edebiyatından uzaklaşmışlardır. Servet-i Fünun edebiyatı mensupları her ne kadar halk edebiyatına önem vermeseler de bu dönem, halk edebiyatına karşı ilginin arttığı bir dönemdir. Çünkü 1880-1908 yılları arası, Milli edebiyatın zeminini hazırlayan bir dönemdir. Şemseddin Sami, Veled Bahaî Çelebi, Ebüzziya Tevfik, Necip Asım, Mehmet Tevfik dil ve vezin meseleleri konusunda halk edebiyatına yönelmişler ve Türkçülük hareketinin öncüleri olarak kabul edilmişlerdir.

Servet-i Fünun döneminde hece vezniyle şiirler yazan Mehmet Emin Yurdakul, 1898’de bunları Türkçe Şiirler başlığı altında yayınlamış ve büyük bir ilgi görmüştür. Mehmet Emin hece vezniyle yazdığı şiirlerinde sonnet, terza-rima, mesnevi, serbest müstezat gibi halk edebiyatı nazım şekilleri yerine halk edebiyatı nazım şekillerini kullanmıştır. Bu dönemde başlayan hece-aruz konusundaki münakaşalar, Milli edebiyat döneminde de sürmüştür. Bu münakaşa Yahya Kemal’in Dergah mecmuasında çıkan “Vezinler” makalesi ile son bulmuştur.

Servet-i Fünun döneminde hece veznini ve halk şiiri nazım şekillerini kullanarak eser verenlerin başında Rıza Tevfik gelir. Halk şiirini kaynağından inceleyen ve bu konuda derlemeler yapan Rıza Tevfik, halk şiiri nazım şekillerine dikkat çekmiş ve Milli edebiyat akımının mensuplarına da tesir etmiştir.

Kısacası İslâmiyet’in kabulünden Milli edebiyat dönemine gelinceye kadar, devlet adamlarımız, aydınlarımız ve şairlerimiz halk edebiyatından çeşitli ölçülerde faydalanmışlardır. İlk dönemde bu tesir kuvvetli iken Divan edebiyatı döneminde halk edebiyatından uzaklaşılmıştır. Mahallileşme cereyanı ile halk edebiyatına bir dönüş yapılarak Tanzimat ve Servet-i Fünun dönemlerinde bu tesir giderek artmış ve Rıza Tevfik’in eserlerinde en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Fakat, aydınların halk edebiyatından nasıl yararlanması gerektiğini eserleriyle ve yazılarıyla metotlu olarak ortaya koyan ilk aydınımız edebiyatımızdaki Genç Kalemler hareketinin kurucularından olan Ziya Gökalp olmuştur.


[1] Bu yazı, Rıza Filizok’un “Ziya Gökalp’ın Edebî Eserlerinde Halk Edebiyatı Tesirleri Üzerine Bir Araştırma (Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1991)” adlı eserinin GİRİŞ bölümü esas alınarak yazılmıştır.

kaynak:ege-edebiyat.com
Quo vadis?
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
29 Kasım 2016       Mesaj #3
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
İslamiyet’in kabulünden sonra ,kentlerde kurulan medreselerde yetişenler kendilerini halktan ayrı tutmaya başladılar. Ayrıca yönetim, siyaset ve askerlik alanındaki etkinlikleri nedeniyle bazen devlet ve saray korumasında olan bir sınıf ortaya çıktı.
Divan Edebiyatı bu kesimden insanların duygu, düşünce ve zevklerini yansıtırken, Halk Edebiyatı bunların dışındaki kitlelerin beğeni, düşünce ve ideallerini yansıtma aracı oldu. Ama gerçek anlamda halk edebiyatı kavramı ancak 2’nci Meşrutiyet’ten sonra yerleşti ve halk geleneklerinin ürünleri olan yapıtlar bu dönemden sonra "Halk Edebiyatı" olarak adlandırılmaya başlandı.

DİVAN EDEBİYATI <----> HALK EDEBİYATI
aydın zümre edbiyatıdır <--> halk edebiyatıdır
süslü bir dil kullanılır <--> sade bir dil kullanılır
şairler yazar <--> herkes (halk) yazar
beyit <--> dörtlük

DEVAMI
> Divan Edebiyatı
> Halk Edebiyatı



Benzer Konular

26 Eylül 2014 / Misafir Cevaplanmış
29 Aralık 2013 / Misafir Soru-Cevap
16 Kasım 2013 / Misafir Soru-Cevap
29 Kasım 2016 / Fenerliozo Cevaplanmış