Arama

Atatürk'ün siyasi örgütlenmeye verdiği önem nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 14 Kasım 2013 Gösterim: 5.923 Cevap: 1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Ziyaretçi
23 Aralık 2008       Mesaj #1
Ziyaretçi - avatarı
Ziyaretçi
Atatürk ve örgütlenme, Atatürk için siyasi örgütlenmenin önemi, anlamı nedir?
EN İYİ CEVABI Keten Prenses verdi
Atatürk’e göre ulusal bağımsızlık mücadelesi, tüm dünyaya açık bir biçimde ve halkın etkin desteğiyle yürütülmeliydi. Bu yüzden Atatürk halktan kopuk gizli örgütler içinde çalışmamış ve işgalci güçlere karşı düzensiz çete savaşlarına ve savaşçılarına güvenmemiştir.

Sponsorlu Bağlantılar
Tamamen bir örgüt adamı olan Atatürk tüm misyonu boyunca meşrutiyet ilkesi ve hukuka bağlı kaldı. Mücadele için çok geniş ve etkin bir örgütlenmeye girişti. Dönemin öteki devlet kurucuları kendilerini destekleyen çok az örgüte sahip oldukları için, kurdukları devletler, bağımsızlık sonrası karışıklıklar içine girmiştir. Atatürk ise İzmir’in işgalinden sonra hemen Samsun’a geçerek dağınık direniş hareketlerini, yurtsever ordu komutanlarını tek komuta altında birleştirdi.

Atatürk’e göre uzun sürede yıkılmayacak sağlam ve gerçek cephe, halkın birliğinin oluşturduğu iç cepheydi. Bu yüzden önce Ankara’nın denetimini kabul etmeyen direnme hareketlerini aştı. Güçlü bir örgütlenme ile ülkenin iç bütünlüğünü sağladı.Atatürk tüm mücadelesi boyunca hukuka bağlılığını bırakmadı. Osmanlı hükümeti resmen çalışamaz hale gelinceye kadar T.B.M.M.’deki çalışmalarında Osmanlı Hükümetini tamamen reddetmedi.

Atatürk’ün mücadelesinin özü, ulusal ve savunulabilir sınırlar içinde modern bir Türk devletinin kurulmasıydı. Kurtuluş savaşı sonrası mutlak gereklilik dışındaki konularda ödün vermekten çekinmemişti. Askeri harekâtı olabilecek en erken zamanda bitirip daha önemli olan kurulacak devleti örgütleme ve reformlarla çağdaş uygarlık düzeyine yükseltme çalışmalarına başladı.

Atatürk üstün bir komutan olduğu kadar iyi bir diplomattı.Dış politikada duygusal ve serüvenci değildi. Ülkenin çıkarlarına en uygun düşen politikayı izlemişti. Ülkenin dış sorunlarını barışsal yöntemlerle çözmeyi amaçlamıştı. Ona göre savaş kaçınılmaz ve yaşamsal olmalıydı. Milletin hayatı söz konusu olmadıkça savaş suçtu. Bu siyasetini Yurtta barış, Dünyada barış sözüyle belirtmişti. İsmet İnönü’nün de dediği gibi askeri harekâtla kazanabileceklerinden daha fazla bölge, insan ve madde kaybı olmaksızın diplomasi yoluyla kazanılmıştı.

Atatürk çağdaş uygarlığa bağlıydı. O’na göre Osmanlı’nın yıkılmasında temel nedenlerden biri de Avrupa ile bağlarının kesilmesi idi. Bu yanlışın tekrar yapılmamasını söylemişti. O’nun kesin inancına göre, uluslar bağımsızlıkları için mücadelede başarılı bile olsalar, gelişme ve modernleşme yolunu gericiliğin ve karanlığın engellerinden temizleyemedikleri takdirde, çağdaş düşünce ve dünya ile uyumlu bir şekilde yaşayamazlar ve eninde sonunda daha gelişmiş devletlerin kuklası olurlardı.
Son düzenleyen nötrino; 14 Kasım 2013 14:51 Sebep: İç başlık düzeni!
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
24 Aralık 2008       Mesaj #2
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Atatürk’e göre ulusal bağımsızlık mücadelesi, tüm dünyaya açık bir biçimde ve halkın etkin desteğiyle yürütülmeliydi. Bu yüzden Atatürk halktan kopuk gizli örgütler içinde çalışmamış ve işgalci güçlere karşı düzensiz çete savaşlarına ve savaşçılarına güvenmemiştir.

Sponsorlu Bağlantılar
Tamamen bir örgüt adamı olan Atatürk tüm misyonu boyunca meşrutiyet ilkesi ve hukuka bağlı kaldı. Mücadele için çok geniş ve etkin bir örgütlenmeye girişti. Dönemin öteki devlet kurucuları kendilerini destekleyen çok az örgüte sahip oldukları için, kurdukları devletler, bağımsızlık sonrası karışıklıklar içine girmiştir. Atatürk ise İzmir’in işgalinden sonra hemen Samsun’a geçerek dağınık direniş hareketlerini, yurtsever ordu komutanlarını tek komuta altında birleştirdi.

Atatürk’e göre uzun sürede yıkılmayacak sağlam ve gerçek cephe, halkın birliğinin oluşturduğu iç cepheydi. Bu yüzden önce Ankara’nın denetimini kabul etmeyen direnme hareketlerini aştı. Güçlü bir örgütlenme ile ülkenin iç bütünlüğünü sağladı.Atatürk tüm mücadelesi boyunca hukuka bağlılığını bırakmadı. Osmanlı hükümeti resmen çalışamaz hale gelinceye kadar T.B.M.M.’deki çalışmalarında Osmanlı Hükümetini tamamen reddetmedi.

Atatürk’ün mücadelesinin özü, ulusal ve savunulabilir sınırlar içinde modern bir Türk devletinin kurulmasıydı. Kurtuluş savaşı sonrası mutlak gereklilik dışındaki konularda ödün vermekten çekinmemişti. Askeri harekâtı olabilecek en erken zamanda bitirip daha önemli olan kurulacak devleti örgütleme ve reformlarla çağdaş uygarlık düzeyine yükseltme çalışmalarına başladı.

Atatürk üstün bir komutan olduğu kadar iyi bir diplomattı.Dış politikada duygusal ve serüvenci değildi. Ülkenin çıkarlarına en uygun düşen politikayı izlemişti. Ülkenin dış sorunlarını barışsal yöntemlerle çözmeyi amaçlamıştı. Ona göre savaş kaçınılmaz ve yaşamsal olmalıydı. Milletin hayatı söz konusu olmadıkça savaş suçtu. Bu siyasetini Yurtta barış, Dünyada barış sözüyle belirtmişti. İsmet İnönü’nün de dediği gibi askeri harekâtla kazanabileceklerinden daha fazla bölge, insan ve madde kaybı olmaksızın diplomasi yoluyla kazanılmıştı.

Atatürk çağdaş uygarlığa bağlıydı. O’na göre Osmanlı’nın yıkılmasında temel nedenlerden biri de Avrupa ile bağlarının kesilmesi idi. Bu yanlışın tekrar yapılmamasını söylemişti. O’nun kesin inancına göre, uluslar bağımsızlıkları için mücadelede başarılı bile olsalar, gelişme ve modernleşme yolunu gericiliğin ve karanlığın engellerinden temizleyemedikleri takdirde, çağdaş düşünce ve dünya ile uyumlu bir şekilde yaşayamazlar ve eninde sonunda daha gelişmiş devletlerin kuklası olurlardı.
Son düzenleyen nötrino; 14 Kasım 2013 14:53 Sebep: Mesaj düzeni!
Quo vadis?

Benzer Konular

8 Mart 2016 / Ziyaretçi Cevaplanmış
2 Mayıs 2014 / Misafir Soru-Cevap
31 Ekim 2012 / Maymun İştahLı Soru-Cevap
22 Kasım 2011 / bla_bla_bla Soru-Cevap