Arama

Mübadele göçü nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 26 Ocak 2016 Gösterim: 10.157 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Kasım 2010       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Mübadele göçü nedir, neden gerek duyulur?
EN İYİ CEVABI Safi verdi
Yer Değiştirme (Mübadele) Göçleri : Bir antlaşmanın esaslarına dayanılarak yapılan, ülke nüfuslarının karşılıklı olarak yer değişmesi ile oluşan göçlerdir.

Sponsorlu Bağlantılar
Örneğin Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan ile yapılan anlaşmalarla ülkemizde yaşayan Rumlar ile Yunanistan daki Türkler arasında yer değiştirme göçleri yaşanmıştır.

(30 Ocak 1923''te Türkiye ve Yunanistan''ın Lozan''da imzaladığı "TürkYunan Nüfus Mübadelesi''ne İlişkin Sözleşme ve Protokolü )

"Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi''ne İlişkin Sözleşme ve Protokolü"nün birinci maddesi şöyledir:

"Türk topraklarında yerleşmiş bulunan Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyrukluların, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk hükümetinin izni olmadıkça Türkiye''ye; Yunan hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan''a dönüp orada yerleşemeyecektir."

Bu protokol;
İstanbul''da oturan Rumları ve Batı Trakya''da oturan Türkleri kapsamayacaktır.

Ayrıca

30 Ocak 1923'te Türkiye ve Yunanistan'ın Lozan'da imzaladığı "Türk-Yunan NüfusMübadelesi'ne İlişkin Sözleşme ve Protokolü''nün birinci maddesi şöyledir:

"Türk topraklarında yerleşmiş bulunan Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyrukluların, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk hükûmetinin izni olmadıkça Türkiye'ye; Yunan hükûmetinin izni olmadıkça Yunanistan'a dönüp orada yerleşemeyecektir."


Son düzenleyen _Yağmur_; 26 Ocak 2016 14:21 Sebep: iç başlık
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Ocak 2016       Mesaj #2
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Yer Değiştirme (Mübadele) Göçleri : Bir antlaşmanın esaslarına dayanılarak yapılan, ülke nüfuslarının karşılıklı olarak yer değişmesi ile oluşan göçlerdir.

Sponsorlu Bağlantılar
Örneğin Kurtuluş Savaşı sonrası Yunanistan ile yapılan anlaşmalarla ülkemizde yaşayan Rumlar ile Yunanistan daki Türkler arasında yer değiştirme göçleri yaşanmıştır.

(30 Ocak 1923''te Türkiye ve Yunanistan''ın Lozan''da imzaladığı "TürkYunan Nüfus Mübadelesi''ne İlişkin Sözleşme ve Protokolü )

"Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi''ne İlişkin Sözleşme ve Protokolü"nün birinci maddesi şöyledir:

"Türk topraklarında yerleşmiş bulunan Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyrukluların, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk hükümetinin izni olmadıkça Türkiye''ye; Yunan hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan''a dönüp orada yerleşemeyecektir."

Bu protokol;
İstanbul''da oturan Rumları ve Batı Trakya''da oturan Türkleri kapsamayacaktır.

Ayrıca

30 Ocak 1923'te Türkiye ve Yunanistan'ın Lozan'da imzaladığı "Türk-Yunan NüfusMübadelesi'ne İlişkin Sözleşme ve Protokolü''nün birinci maddesi şöyledir:

"Türk topraklarında yerleşmiş bulunan Rum Ortodoks dininden Türk uyruklularla Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyrukluların, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiçbiri, Türk hükûmetinin izni olmadıkça Türkiye'ye; Yunan hükûmetinin izni olmadıkça Yunanistan'a dönüp orada yerleşemeyecektir."


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Ocak 2016       Mesaj #3
Safi - avatarı
SMD MiSiM
MÜBADELE GÖÇMENLERİ
(Çile çiçekleri)
İstiklal Savaşından sonra Lozan’da 30.Ocak.1923 tarihinde,Türkiye ile Yunanistan arasında bir sözleşme ve protokol imzalandı.Bu sözleşme ve protokol “Türk-Yunan nüfus mübadelesi’ne ilişkindi.Buna göre 1.Mayıs.1923 tarihinden başlayarak,Türk topraklarında yerleşmiş Rum-Ortadokslar ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman Türkler zorunlu göçe tabi tutuldular.
Benim de babam Hüseyin Mazlum 1924 yılında Selanik’in kuzeyinde Karacaabat bölgesindeki Sıbiska ( Arıdaıa ) köyünden Gülcemal vapuru ile Tekirdağ Limanına getirildi.Babası Süleyman askerliğini yaparken bir tünelde tren çarpması sonucu şehit olduğu için 8 yaşında amcası himayesinde gelebildi.
Yunanistan’dan göç eden 500 bin Müslüman-Türkün büyük bir bölümü Trakya’ya ve bu arada Edirne’ye yerleştirildi. Büyük göçlerin üzerinden 76 yıl geçti.Evini,toprağını bırakıp,binbir cefa ile yollara düşen,geldikleri yerlere uyum sağlamak,nafakalarını çıkarabilmek için binbir türlü çileler çeken o insanların şimdi ,yurdumuzda çocukları ve torunları yaşıyor.Ben de onlardan birisiyim.
Okuduğum kitaplardan,dinlediğim anılardan,Yunanistan’dan gelen Müslüman-Türklerin de Türkiyeden giden Ortadoks-Rumların da çok çileler çektiğini anladım.Okurken, zaman zaman gözyaşlarım kitap sayfalarını ıslatıyordu,kendimi alamıyordum.Onun için o büyük göçü yaşayan insanların hepsine,Türküne de Yunanına da ben ÇİLE ÇİÇEKLERİ diyorum.Bazıları yollarda soldu,atıldılar.Bazıları da yeni topraklarında yeniden açıp çoğaldılar.
İşte o çile çiçeklerinin,çocuklarından torunlarından çevremizde yaşayan binlerce insan var.Onlara,dedelerinin,ninelerinin ana ve babalarının ne zorluklarla buralara gelebildiğini ,bugünlere ne zorluklar içinde gelindiğini anlatmak istiyorum.

NÜFUS MÜBADELESİNE NEDEN GEREK DUYULDU

Yunanlılar savaşı kaybettiler.Bu yenilginin ardından Türkiyeli rumlar,önce Ege ve Marmara kentlerinden sonra da Trakya ve Karadeniz kentlerinden Yunanistana göç ettiler.Bu göç değil büyük bir kargaşa içinde kaçıştı.Deniz,kara ve demiryolu aracı olarak ne buluyorlarsa onunla kaçıp kurtulmaya çalışıyorlardı.Başta İstanbul ve İzmir olmak üzere birçok kıyı kentinde yığılmalar oldu.Sağlık,beslenme ve barınma sorunları çözülemiyordu.Samsundan Trabzona kadar uzanan kıyı şeridinde 30 binden fazla insan toplandı.Yunanistandan gelen vapurlar 2 bin kişilik gruplar halinde onları taşımaya çalışıyordu.
Trakyada ise yola düşen Rum göçmenler tren istasyonlarına,Tekirdağ Limanına yığıldılar.Vapurlar hiç durmadan Tekirdağ-Selanik arasında göçmen taşıyordu.Karayoluyla ulaşım daha kolay olduğu için bazıları da at arasaları,kağnı arabaları ile Yunanistana geçiyordu.
Yenilgiden sonra bir ay içinde Yunanistana göç eden Rumların sayısı 650 bine ulaştı.Savaş ekonomisi ile tükenmiş olan Yunan hükümeti ,gelen Rumlara barınacak yer gösteremiyor,yiyecek ve giyecek veremiyordu.Kıliseler ,okullar doldu.Kış mevsimi gelmişti.Göçmenler üstü başı paramparça yalınayak ve aç olarak sokaklarda yatıp kalkıyorlardı.Geceleri yerli halkın kapılarını çalarak bir parça ekmek için,ısınmak için yalvarıyorlardı.Bazı göçmenler yerlilerin kapılarını kırarak zorla evlere sığınıyorlardı.
Bu şartlar altında Müslüman Türklere baskılar yapılmaya başlandı .Türklerin göç etmesiyle yerlerine Rumların yerleştirilmesi isteniyordu.
İşte bu koşullar altında her iki ülkenin de menfaatleri düşünülerek Lozan’da 30.Ocak.1923 tarihinde “Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi Sözleşmesi ve Protokolu” imzalandı.Mübadele,İstanbulda oturan Rumları ve Batı Trakyada oturan Müslümanları kapsamıyordu.
MÜBADELE,İMAR VE İSKAN BAKANLIĞI KURULUYOR
Osmanlı Devletinde 1877-1878 Osmanlı-Rus harbi ile 1912-1913 Balkan Harbi sonucunda önemli göç olayları yaşandı.O yıllarda göç edenlerin yerleştirilmeleri bazı komisyonlar tarafından yürütülmüştü.Daha sonraki kurtuluş savaşı yıllarında,işgal edilen yörelerden iç bölgelere kaçan nüfusun buralarda yerleştirilmesi işiyle Sağlık Bakanlğına bağlı olan Muhacirler Müdüdrlüğü ilgilenmişti.Fakat ortık bundan sonra daha örgütlü,daha kapsamlı ve daha yetkili bir kuruluşa ihtiyaç vardı.Çünkü yarım milyon insan yerleştirilecekti.Aksi halde örgütsüz bir ortamda göçmenler çok büyük perişanlıklar içinde kalırlarsa toplulukta derin yaralar açılabilirdi.Daha önceki yıllarda bakanlıklar ve müdürlükler arasındaki luzumsuz yazışmalarla büyük gecikmeler olmuş ve göçmenler perişan durumlara düşürülmüştü.
T.B.M.M de yapılan müzakereler sonunda Tunalı Hilmi beyin 132 arkadaşı ile verdiği önerge 13.Ekim.1923 tarihinde kabul edildi. Böylece “Mübadele,İmar ve İskan Bakanlığı”kurulmuş oldu. Türkiyede eğitim politikasının saptanlasında ,örgütlenmesinde de büyük emeği bulunan Mustafa Necati bakan olarak atandı. Görev süresi için Bakanlığın merkezde ve taşrada örgütlenmesinden yasal düzenlemelere kadar çok başarılı çalışmalar yaptı.
GÖÇMENLER TÜRKİYE’YE NASIL TAŞINDI
Yunanistanda yaşayan Türkler baskı altında olduklarındangöçün resmi takvim başlamadan kıyı kentlerine yığıldılar.Devletimiz Hilal-i Ahmer (Kızılay) cemiyetine parasal yardım yapıyordu.Parasal yardımla güçlenen cemiyet yollara düşmüş olan bu insanlara yardım etmeye çalışıyordu. Bir taraftan da Dışişleri Bakanlığı Yunan Hükümeti ile görüşerek ,sahillere doğru akan göçü düzenli hale getirmeye çalışıyordu.
İşte bu koşullar altında yeni kurulan bakanlığa büyük işler düşüyordu. Bakan Mustafa Necati’nin elini çabuk tutması gerekiyordu.
İlk iş olarak taşıma araçlarının kararlaştırılması gündeme geldi.Taşıma işini deniz yoluyla yapmak her yönü ile avantajlı ve pratik görülüyordu.Çünkü halkın büyük bir bölümü liman kentlerine yığılmıştı.Üstelik iki ülkenin coğrafi konumu dikkate alındığında deniz ulaşımı daha kestirme ve kolay olacağı gibi daha az masraflı olacaktı.Bütün bu nedenler dikkate alınarak vapur şirketlerine ihale açıldı.
Yunanistandan gelecek olan müslüman göçmenler Selanik,Kalikratya ve Kavala’dan alınarak Tekirdağ,İstanbul,Mudanya,Zonguldak,Sinop,Samsun,Ordu,Giresun,İzmit,Gelibol u,Bandırma,Burhaniye ye taşınırken,Girit ve Kandiye ‘den alınan müslüman göçmenler ise Mersin,Silifke,Marmaris,Bodrum,Güllük,Ayvalık,Çanakkale ve Erdek iskelelerine taşınacaktı.
Bu taşımayı kabul eden vapur şirketi ayrıca teminat mektubu verecekti.Teminatın kabul edilmesinden bir hafta sonra istenilen iskelelere 4 büyük vapur göndermek zorunluluğu vardı.
Hazırlanan taşıma yönetmeliğine göre;
1-Taşıma ücretini göçmen kendisi verecek,ancak parasını ödeyemeyenlerin taşıma ücretini devlet karşılayacak.
2-İnsanların dışında hayvan ve eşya için ayrı ücret tarifesi uygulanacak.
3-Taşıma sırasında vapurda göçmenlerin dinlenmesi için gerekli şartlar hazırlanacak.
4-Vapurlarda tatlı su depoları bulunacak.
5-Elde edilecek gelirin % 20 si Hila-i Ahmer’e bağışlanacak.
6-8 yaşına kadar olan cocuklardan ve 100 kiloya kadar olan eşyalar için nakliye ücreti alınmayacak.Yönetmelik buna benzer birçok maddeleri içeriyordu.
Açılan vapur ihalesine İtalyan,Yunan,Ermeni ve Türk vapur birlikleri katılmıştı.Vapur tonajı yüksek ,taşıma koşulları daha uygun olduğu için ihaleyi İtalyan Lloyd.Tristino Vapur Kumpanyası kazandı.
Harpten çıkmış olan bir ulusun toplumsal değer ölçüleri ve olaylara bakışı haliyle çok farklı olacaktı.Türk Vapurlar birliği dururken bir yabancı şirketin ihaleyi kazanması ülke içinde büyük bir tepki ile karşılandı.Zaten ulusal sermayemiz sınırlıydı.Böylece sermaye birikimimizin bir kısmı yurtdışına çıkacaktı.Üstelik yabancıların tercih edilmesi onur kırıcı bir davranıştı.Buna benzeyen birçok görüşlerle tepkiler geldi.
Türk Vapurlar Birliği reisi Suudi bey İstanbul Ticaret Odasında 23.Eylül.1923 te bu konuda bir konuşma yaptı.Daha sonra Hükümet Nezdinde birtakım girişimlerde bulundu.Daha sonra Ticaret ve Sanayi Odası Hükümete resmen başvurarak Türk Vapur Şirketlerinin yabancı şirketlere karşı korunmalarını talebetti.Bunun gibi çeşitli girişimler sonunda italyan şirketinin kazanmış olduğu ihale iptal edildi.İhale Seyr-i Sefain İdaresi ile Türk Vapurcular Birliğine verildi.
Bu idarenin tonajı 2000 den fazla olan 6 vapuru bulunuyordu.Diğer vapurlarının tonajı çok küçüktü.İşin gerçeği, ihaleyi kazanan Türk sirketler grubunun vapurları ile ihalesi iptal edilen İtalyan şirketler grubunun vapurları mukayese edilemiyecek kadar farklıydı.Bizimkiler eski ve geriydi.Bazı yük ve kömür gemileri bile yolcu gemisi haline getirilmişti.Aslında bu gemiler limanlara yığılmış yüzbinlerce göçmeni sağlıklı şekilde taşımaya uygun değildi.Olan göçmenlere oldu.Çok kötü şartlar altında yolculuk yapan bu zavallı insanların bir kısmı hastalandı,yolda ölenler çoktu.
Babamla birlikte gelen bir büyüğümden dinlemiştim;yolculuk esnasında ölenlerin denize atıldığını söylemişti.Hatta bir taraftan denize atılma işi gerçekleştirilirken,vapurun diğer tarafında birtakım bağırışlar ve gürültüler çıkarılarak dikkatlar başka yöne çekiliyormuş.
HİLAL-İ AHMER (KIZILAY) CEMİYETİNİN ÇALIŞMALARI Müslüman Türklerin Yunanistandaki evlerinden koparak Türkiyeye gelişleri,üretici duruma gelene kadar geçen uzun zaman içindeki yaşamları birer dramdır,hazin birer öyküdür.Yaşanılan bu zorlukları,ağır yaşam koşullarını hafifletmek amacıyla , Hilal-i Ahmer Cemiyetinin yardımları unutulamaz.
Mustafa Necati’nin isteği üzerine Mübadele,İmar ve İskan Bakanlığı ile Türk Hilal-i Ahmer Cemiyeti arasında 6.Mart.1924 tarihinde Ankara’da anlaşma yapıldı.Devlet tarafından cemiyete parasal destek sağlandı.Yapılan anlaşma uyarınca;gerek Yunanistanda gerekse Türkiye’de cemiyet , örgütünü güçlendirecekti.Göçmenlerin beslenme,sağlık,barınma gibi temel ihtiyaçları ve sorunları ile yakından ilgilenilecekti.Göç veren ve göç alan illere yetkileri geniş temsilciler gönderilecek,cemiyetin kapsamlı olarak örgütlenmesi sağlanacaktı.
Selanikteki bindirme iskelesinde bulunan iaşe teşkilatı geliştirilecek, fakir göçmenlerin beslenmesi ,hastaların tedavisi için vapurlarda yiyecek ve ilaç bulundurulacaktı.Bunun için yardımcı personel ve sağlık personeli görevlendirilecekti.
Cemiyet İzmirde 20,Tekirdağda 25,Kalikterya’da 15 , Ulukışlada 30, Niğdede 20, Mersinde 50, Kavalada 50 ,Samsunda 30 yataklı hastane kuracaktı.Ayrıca göç alan iller arasında 5 adet gezici doktor görev yapacaktı.
Hilal-i Ahmer Cemiyeti gerek yurtdışından,gerekse yurtiçinden yeterli parayı toplayamadı.Devletin yapabildiği kadar maddi yardım ve kendi bütçesinin elverdiği ölçüde yardımlarını devam ettirdi.Ankara anlaşmasında yer alan yukarıda saydığım işlerin birçoğu gerçekleştirilemedi.
Yunanistanda Müslüman Türtler baskı ve teröre maruz kalıyorlardı.Evlerinden kovuluyorlardı.Kayalar,Karacaova,Kozana gibi yerlerden baskı ve terörle kovulan Türkler Karaferye İstasyonuna kadar olan 40-65 km yolu yürüyerek geçiyorlardı.Buradan Trenle selanik limanına ulaşılıyordu.Bu meşakkatli yolculukta önemli ölçüde sağlık sorunları yaşanıyordu.
Bu nedenle Hilal-i Ahmer Cemiyeti ,Mübadele,İmar ve İskan Vekaleti ile ortaklaşa olarak İmdad-ı Sıhhiye Heyetleri aracılığı ile perişan durumdaki bu insanların imdadına koştu.Baştabip Mahir bey ile birlikte 3 doktor,bir eczacı,12 memur ve hademeden oluşan Selanik İmdad-ı Sıhhiye Heyeti Kuruldu ve çalışmalara başladı. Bunu Hanya,Drama,Kandiye ve Kavala da kurulan heyetlerin çalışmaları izledi.
GÖÇMENLERE YER HAZIRLIKLARI
Mübadele,İmar ve İskan Bakanlığının çözmesi gereken en önemli sorunlardan birisi de ,Türkiyeye gelecek mübadele göçmenlerinin yerleştirileceği alanların en iyi şekilde belirlenmesiydi.
Amaç Türkiyeye gelen göçmenlerin yeni sosyal,kültürel yapıya,iklim şartlarına,meslek bilgilerine uygun alanlara yerleştirilmeleri,böylece topluma çabuk intibak etmelerinin sağlanmasıydı.Bunun için uzun uzun çalışmalar yapıldı. Bakanlıklar arasında komisyonlar kuruldu.Vilayetlere yazılar gönderildi,anketler düzenlerdi.Yanlış yerleştirilmeler sonucunda muhtemel olumsuzluklar üzerinde duruldu.Örneğin; Ormancılık ve odunculukla uğraşan halk,bağcılık ve bahçecilik gibi ayrı bir uzmanlık isteyen alanda yerleştirilirse aç kalıp sefalet yaşamazmıydı?
Yerleştirilme öncesi bu gibi ayrıntılara kadar herşey düşünüldü.Tütüncüler,çiftçiler,bağcılar,zeytinciler mesleklerine ve önceki yaşam şartlarına en uygun olan alanlara yerleştirildiler.
İller arasında en çok Edirne İline göçmen yerleştirilmesi yapıldı.Devlet İstatistik Enstitüsünün verdiği rakkamlara göre,mübadele yoluyla gelen göçmenlerin 40.041’i Edirne’ye , 33.138’i Balıkesir’e, 32.075’i Bursa’ya, 22.237 ‘si Tekirdağ’a , 32.773’ü İstanbul’a , 31.867’si İzmir’e ,19.920’si Kırklareli’ne , 16.277’si Samsun’a , 15.530’u Kocaeli’ne , 15.668’i Niğde’ye , 11.872’si Manisa’ya yerleştirildi. Diğer küçük gruplar da muhtelif illere dağıtıldılar.Gene D.İ.E verilerine göre Türkeyeye toplam 456.720 göçmen getirildi.
Mübadele,İmar ve İsman Bakanlığına ikinci bakan olarak atanan Refet Bey’in (Canıtez) vermiş olduğu bilgiye göre ; bindirme ve yüklme ile indirme boşalkma iskeleleri arasında geçen süre içinde 269 kişi öldü.Misafirhanelere götürülüşleri sırasında ve misafirhanelerde 870 kişi,iskan edilişlerinden hemen sonra yaşamını yitirenlerle birlikte ölenlerin toplam sayısı 3.819’a ulaştı.
GÖÇMENLERİN YAŞAYACAKLARI YÖRELERE GÖTÜRÜLÜŞÜ

Göçmenler genellikle misafirhanelerde üç gün barındırıldıktan sonra önceden belirlenmiş olan yerlere götürülüyordu.Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti müfettişlerinden Dr.Haydar bay’in genel Merkeze gönderdiği l.Mayıs.1924 tarihli raporu ,bu aşamada birçok sorunun yaşandığını gösteriyordu..taşımalarda türlü aksaklıklar yaşanıyor,gecikme ve ertelemeler oluyor ,bu nedenle de kentlerde yığılmalar görülüyordu. Gecikmelerden dolayı ayrılan evlere fuzuli işgaller oluyor,evler boşaltılana kadar göçmenler soğuk kış şartlarında camilerde-okullarda-meydanlarda bekletiliyor,bazen de başka yörelere sevkediliyorlardı.Yeniden çıkılan yolculuklarda yorgun göçmenler yollarda perişanlıklar yaşıyordu.Bu yolculuklar bazen trenle bazen de yaya olarak gerçekleştiriliyordu.Birçok göçmenin eşyaları kayboluyor,konaklama
Yerlerinde camları,kapıları kırık bir okulda birbirlerinin üstlerine istif edilircesine doldurulup bekletiliyorlardı.

İzmir”de yayınlanan Ahenk Gazetesi şunları yazıyordu”.... bir hükümet olurda bu zavallıların eşyalarını nakledecek bir vasıta bulamaz olur mu?
“.... ne oluyor da bu kadarcık bir şey yapılmıyor? Ne oluyor da zavallı kardeşlerimizin düşman elinden kurtarabildiği beş parça eşyanın sirkat (hırsızlık)edilmesine meydan veriliyor”
GÖÇMENLERİN BARINMALARI VE TERKEDİLMİŞ EVLER

“Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi”ne ilişkin sözleşme ve protokole göre göçmenlerin,Yunanistanda bıraktıkları taşınmaz mal bildirim belgelerinde gösterilen ölçüde ev,tarla ve bahçe gibi gayrimenkullerin verilmesi gerekiyordu.Savaş yıllarında meydana gelen yıkımlar,büyük yangınlar nedeniyle Türk halkı da felaketler yaşamış,bir kısmı da evsiz kalmıştı.Rumların Türkiyeyi terketmeleriyle, bırakmış oldukları mallar,evler,bağlar,bahçeler ve diğer taşınmaz mallar,felaketzedeler, devlet memurları,subaylar,doğudan gelen göçmenler tarafından işgal edilmişlerdi.Bu nedenle akın akın gelen göçmenlere başlarını sokacak evlerin temininde güçlükler çekiliyordu. Önceden başlatılan ev onarımları ve yeni köylerin yapımı sürerken göçmenler o yörelere gelerek beklemek zorunda kalıyorlardı.Bu durum basında ve halk arasında büyük şikayetlere ve eleştirilere neden oluyordu.Yetkili bakan Mustafa Necati bu şartlar altında kesin tavrını koydu.Bir konuşmasında şöyle diyordu;”mübadeleye tabi olan halkın hakkı olarak,bulduğum mahallelere muhacir koyarım....... Her nerede muhacirin hakkı olan hane mevcut ise görevim oraya muhacir koymaktan ibarettir.Mesken buhranı,vesaire meselesi benim vazifem dahilinde değildir......”
Göçmenlere nasıl ev ve gayrimenkul verileceğini gösteren kanun ve genelge şöyle hükümler taşıyordu,onlardan birkaç örnek vermek istiyorum:
1-Her göçmen ailesine,ailenin nüfusunu barındırmaya yeterli ölçüde terkedilmiş taşınmazlardan bir ev verilecektir.
2-Zorunlu kılınması halinde baba-oğul,kayınvalide-damat veya iki kardeş bir evde toplanabilecektir.
3-Herbir aileye en az birer dönüm tarla verilecektir.Arazilerin köye yakın olmasına dikkat edilecektir.
4-terkedilmiş evlerden fazla göçmen gönderilmişse bunlar diğer yörelere gönderilebilecektir.Yerleştirilecek göçmen köylerinden herbirisinde,bir demirci,bir arabacı,bir marangoz,bir nalbant,semerci vs.sanatkar ve esnafın yanısıra birer de ilkokul öğretmeninin bulunmasına dikkat edilecektir.
5-Bunlara mesleklerine göre evlerinin yanısıra dükkan araç gereç ve sermayeden başka çiftçilere verilen arazinin yarısı kadar arazi ve ağaç verilecektir.
İskan kamisyonları bu yasa ve genelge hükümlerine uygun olarak dağıtım yapılmasına gayret etmişlersede uygulama maalesef istenilen şekilde olmamıştır.

GÖÇMENLERİN ÜRETİCİ DURUMUNA GETİRİLMELERİ
Göçmenlerin başlarını sokacak bir eve sahip olmalarıyla iş bitmiyordu.Üretmeleri,kendi nafakalarını kendilerinin çıkarmaları gerekiyordu.Devlet harpten çıkmıştı,uzun süre yardım yapacak hali yoktu.Devlet, ekonomisini güçlendirip başka hizmetlere yönelmek zorundaydı.
Rumların Türkiyeden ayrılmalarıyla ekonominin birçok sektöründe boşluklar doğmuş çarklar durmuştu.Gelen göçmenlerin biran önce üretici duruma getirilerek çarkların döndürülmesi gerekiyordu.
Göçmenler sosyal ve kültürel yapılarıyla çok çeşitlilik gösteriyorlardı;kentli,kasabalı,köylü gruplar içinde çiftçiler,tüccarlar,sanatkarlar,işçiler vardı.Kısa zamanda onların şartlarına,özelliklerine uygun olarak üretim imkanları hazırlamak o kadar kolay bir iş değildi.
Ayrıca birçok aksilikler de yaşanıyordu.Yunanistan da tütün işi yapan bazı göçmen guruplarına zeytinlikler dağıtılmıştı.Veya tütüncülüğü bilen bazı gruplar bağcılığın yapıldığı yörelere yerleştirilmişlerdi.Buna benzer örnekleri çoğaltabiliriz.Fakat çoğunlukla göçmenler kendi tarımsal uğraşılarını sürdürebilecekleri alanlara yerleştirildiler.Onlar için de birtakım olumsuzluklar doğdu.
Ekim sezonu geçtiği için hemen üretime geçemeyen guruplar oldu.Türkiyeye geliş biçimleri,ortamı ve zamanı açısından ortaya çıkan sorunlar üretim sürecinin hızlanmasını engelledi.
Göçmenlerin özellikle bağcılık,zeytincilik ve tütüncülük gibi tarım alanlarında çalışacakların ekim ve hasat mevsiminin gelip ürünün toplanmasına hatta bir ticaret malı olarak satılmasına kadar gececek zaman içinde beslenmeleri ve diğer gereksinmelerini karşılayabilmek bile devlet için büyük bir yüktü.Maddi zorluklar nedeniyle sanatkarların tezgahlarını kurarak üretime geçmeleri,iş kurmaları uzun süre
gerçekleşemedi.
Göçmenlerin iaşesi devlet tarafından iki aylık süreyle sağlanıyordu.Fakat bu süre yeterli olmuyordu.Yoğun şikayetler üzerine Başbakan İsmet İnönü meclise verdiği bir önergeyle iskan kanununun birinci maddesinin değiştirilmesini sağladı.Böylece göçmenler arasında yardıma ihtiyacı olanların, ürünlerini toplayıncaya kadar beslenmeleri devlet tarafından sağlanacaktı.Yetimler yetiştirme yurtlarına,dul ve hastalar da darülacizeye gönderilecekti.
Göçmenlerin Türkiyeye getirilmesiyle iş bitmiyordu.Onlara üretim araçları temin etmek,kredi sağlamak,teknik bilgi için okullar açmak,ürünlerine pazar bulmak hükümeti bekleyen önemli görevlerdi.Ancak bunlar sağlandıktan sonra göçmenlerin yerleştirilmesi işi tamamlanmış olacaktı.
(2002-1924=76)
BU GÜNLERE GELEBİLDİK

Büyük göçten günümüze tam 76 yıl geçti.O zor günleri görmüş olanlardan yaşayan çok az insan kaldı.Halbuki daha 5 yıl öncesine kadar onlardan bazıları ile karşılaşabiliyordum.Bazıları çok yaşlı ve hasta olduğu için evlerinden çıkamıyordu.Onlar hep babamın göç arkadaşlarıydı.Yunanistan’da bıraktıkları köylerini,evlerini,bahçelerini ve çocukluk anılarını hayal meyal hatırlayabiliyorlardı. Yunanistan’a,köylerine,mahallelerine gideceğimi bol bol fotoğraf çekerek resimler getireceğimi söylüyordum.Nasıl da seviniyor gülerek coşuyorlardı.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
26 Ocak 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Mübadele (Siyasi – Zorunlu) Göçleri

Tanımı: Karşılıklı iki veya daha fazlı ülkenin yaptığı antlaşmaların esaslarına dayanılarak yapılan, ülke nüfuslarının azınlıkta kalan kısmının karşılıklı olarak yer değiştirdiği göç türüdür. Bu göçler siyasi veya zorunlu göç olarak ta düşünülebilir. Göçe katılanlar gönüllü değildir. Bir anlaşmanın hükümlerine göre göçe katılmak doğup büyüdükleri toprakları ve evlerini terk etmek zorundadırlar.
Bu göçe verilebilecek en iyi örnek Lozan Barış antlaşmasıyla gerçekleşen, Türk – Yunan Nüfus Mübadelesidir. 1923 Türk – Yunan nüfus mübadelesi ile Yunanistan’dan yaklaşık 400.000 Türk Anadolu’ya gelirken, 150.000 Rum Yunanistan’a göç etmiştir. Bu zorunlu göç ile yüz binlerce kişinin hayatı değişmiş, mübadiller bir yandan yeni vatanlarına uyum sağlamaya çalışırlarken diğer bir yandan da doğdukları toprakların oluşturduğu kimlik ve kültürlerini gelinen vatanda yaşatmaya çalışmışlardır.


Ad:  göç1.jpg
Gösterim: 3694
Boyut:  337.8 KB




Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleştirilen nüfus mübadelesi, Kurtuluş Savaşı ve Mudanya Anlaşması sonrasında, İsviçre’nin Lozan şehrinde toplanan Lozan Barış Konferansı’nda alınan kararlardan biridir. Bu karar, 30 Ocak 1923’te imzalanan “Yunan ve Türk Halklarının Mübadelesine İlişkin Sözleşme ve Protokol” ile kesinlik kazanmıştır. Mübadeleye tabii tutulacak olan halklar ve mübadele kapsamına girmeyen kişiler ile mübadelenin zorunlu karakteri, sözleşmenin ilk iki maddesinde belirtilmiştir.
Madde 1. Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyrukları ile Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine girişilecektir. Bu kimselerden hiç biri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir.
Madde 2. Birinci Maddede öngörülen mübadele: a) İstanbul’da oturan Rumları (İstanbul’un Rum ahalisini); b) Batı Trakya’da oturan Müslümanları (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisini) kapsamayacaktır. 1912 Kanunuyla sınırlandırıldığı biçimde, İstanbul Şehremaneti daireleri içinde, 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş (établis) bulunan bütün Rumlar, İstanbul’da oturan Rumlar sayılacaklardır. 1913 tarihli Bükreş Antlaşması’nın koymuş olduğu sınır çizgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş tüm Müslümanlar Batı Trakya’da oturan Müslümanlar sayılacaklardır (Soysal, 2000:185).
Sözleşmenin birinci maddesinden anlaşıldığı gibi, mübadele edilecek olan halkların sadece dini kimliği esas alınmış, dilsel, etnik ve kültürel farklılıklar önemsenmemiştir. Yine aynı maddenin belirttiği mübadelenin zorunlu bir göç olması hususu, gerek göçün kısa sürede tamamlanmasını sağlama amacıyla, gerekse demografik değişiklikler nedeniyle her iki ülkenin de yaşayacağı ekonomik sorunların bir ölçüde azaltılması düşüncesiyle öngörülmüştür.


Ad:  göç2.jpg
Gösterim: 3144
Boyut:  37.5 KB




Mübadele kararı, toplumların dini bakımdan homojen duruma getirilmesi açısından gerek Türkiye’nin, gerekse Yunanistan’ın arzusu doğrultusunda alınmış bir karardır.
Mübadele ile her iki ülkede de dinsel kimlik bütünlüğü kesin çözüm bulmuştur (Aktar, 2007:116). Ancak ekonomik açıdan baktığımızda, mübadele kararı Yunanistan için daha önemlidir çünkü 1923 yılına kadar Anadolu ve Doğu Trakya’dan 1.200.000’e yakın Rum Ortodoks Yunanistan’a göç etmiştir (Belli, 2006: 89). Rum muhacirlerin yerleştirilmesi ve en kısa sürede üretici duruma getirilmeleri için, Yunanistan topraklarında yaşayan Müslümanların Türkiye’ye göç etmesi ve onların evleri ve arazilerine muhacirlerin yerleşmesi gerekliliği ortaya çıkmıştır (Ladas, 1932: 465). Bu bağlamda mübadelenin, ulus-devlet kurmak ve güçlendirmek çerçevesinde hem dini hem de ekonomik temeli olduğunu ileri sürmek yanlış olmayacaktır.
Mübadele sözleşmesinin imzalanmasından itibaren Türkiye ve Yunanistan’da mübadillerin taşınması, yerleştirilmesi ve üretici durumuna getirilmesi için çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların en önemlisi, mübadillerin geldikleri yerlere ve sosyo-ekonomik statülerine göre yeni yerleşim birimlerinin belirlenmesidir. Ancak bu belirleme, en başta yerleşim yerlerinin müsait olup olmadığına bağlıdır. İşte bu nedenle iskan faaliyetleri her iki ülke için de birinci derecede önem taşımıştır.
Türkiye’de Mübadil Yerleşimleri

Devlet İstatistik Enstitüsü’nün verilerine göre, mübadele kararının sonucu olarak 1923 ile 1927 yılları arasında Yunanistan’dan Türkiye’ye 456.720 Müslüman gelmiş ve çoğunluğu Ekim 1923’te kurulan Mübadele İskan ve İmar Vekaleti tarafından önceden belirlenmiş olan köy ve şehirlere yerleştirilmiştir.


Ad:  göç3.jpg
Gösterim: 3111
Boyut:  37.4 KB






İskan faaliyetlerinin sonuçlarına baktığımızda, Türkiye’de mübadil iskanının en yoğun olduğu yerlerin genel olarak eski Rum yerleşimleri olduğunu görmekteyiz. Köy iskanı açısından ele aldığımızda, mübadiller çoğunlukla mübadele öncesi ya da mübadeleyle Rumların terk ettiği boş köylere iskan edilmişlerdir. Bu nedenle en çok mübadil iskanı Batı Anadolu ve Trakya’ya olmuştur. Diğer mübadiller ise yerli halkın yaşadığı köylere ya da kendilerinden önce iskan edilmiş olan muhacirlerin köylerine iskan edilmişlerdir.
Tablo 1. 1923 ile 1927 yılları arasında illere göre iskan edilmiş mübadil sayıları
Ad:  göç4.png
Gösterim: 3637
Boyut:  58.2 KB

Kaynak: Devlet İstatistik Enstitüsü (Behar, 1996: 63)
Tablo 1’de gösterilen veriler doğrultusunda, Edirne, Bursa, Balıkesir, Kırklareli, Kocaeli, Tekirdağ, İzmir ve İstanbul’un mübadillerin en yoğun olarak iskan edildiği iller olduğunu görmekteyiz. Aynı şekilde bu verilerin sonuçları mübadillerin %58’inin Marmara Bölgesi’ne, %13’ünün Ege Bölgesi’ne, %11’inin Karadeniz Bölgesi’ne ve %10’un İç Anadolu Bölgesi’ne iskan edildiğini göstermektedir. Doğu Anadolu %2,5 ve Güneydoğu Anadolu %0,5lik pay ile Türkiye’nin en az mübadil iskanı alan bölgeleri olmuştur (Harita 1). En yoğun mübadil iskanı, 260.000’den fazla mübadil ile Marmara Bölgesi’nde yapılmıştır. Sadece Trakya’ya 100.000’den fazla mübadil iskan edilmiştir (Erdal, 2006: 352). İstanbul’da en çok mübadil iskanı yapılan semtler, mübadele öncesinde en çok Rum nüfusa sahip olan yerler olmuştur. Avrupa yakasında başta Çatalca, Silivri ve köyleri olmak üzere, Sarıyer ve köyleri, Mahmutbey, Bağcılar, Esenler ve köyleri; Anadolu yakasında ise Kartal, Pendik ve Tuzla önemli sayıda mübadilin iskân edildiği yerler olmuştur. Mübadil iskanından sorumlu Mübadele İmar ve İskân Vekâleti’nin iskan faaliyetleri dışında, Marmara Bölgesi’ne, özellikle de İstanbul’a, 1924 yılından itibaren serbest iskan da yapılmıştır. İş bulmak ya da aile fertlerinin yanına taşınmak gibi nedenlerle diğer şehir ve köylerden İstanbul’a doğru gerçekleşen serbest göç hareketleri, İstanbul’da ikamet eden mübadil sayısını arttırmıştır.
Tarihte Mübadele göçlerine; Romanya ile Bulgaristan, Hindistan ile Pakistan arasında yapılanlarda örnek olarak verilebilir.
(Yararlanılan Kaynak: Alternatif Politika, Cilt. 4, Sayı. 2, 129-146, Temmuz 2012 129 – 1923 TÜRK-YUNAN NÜFUS MÜBADELESİ VE GÜNÜMÜZDE MÜBADİL KİMLİK VE KÜLTÜRLERİNİN YAŞATILMASI – Gökçe BAYINDIR GOULARAS )


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

15 Haziran 2010 / buz perisi Türkiye Cumhuriyeti
6 Nisan 2017 / Ziyaretçi Cevaplanmış
26 Ocak 2016 / Gabriella X-Sözlük
20 Ekim 2014 / Misafir Cevaplanmış