Arama

Aristo'nun doğru bilginin olanaklı olduğu konusundaki fikri nedir?

En İyi Cevap Var Güncelleme: 11 Kasım 2014 Gösterim: 3.867 Cevap: 2
sivaslı58 - avatarı
sivaslı58
Ziyaretçi
4 Kasım 2014       Mesaj #1
sivaslı58 - avatarı
Ziyaretçi
Aristoteles'in felsefi görüşünde doğru bilginin olanaklı olduğu konusundaki fikri nedir? Doğru bilginin olanaklı olduğu fikrini nereden almıştır?

Lütfen bu sorulara cevap verin, bu sorduğum sorular dışında herhangi bir konuda bilgi istemiyorum.
EN İYİ CEVABI ThinkerBeLL verdi
Alıntı
sivaslı58 adlı kullanıcıdan alıntı

Aristoteles'in felsefi görüşünde doğru bilginin olanaklı olduğu konusundaki fikri nedir? Doğru bilginin olanaklı olduğu fikrini nereden almıştır?

Sponsorlu Bağlantılar
Lütfen bu sorulara cevap verin, bu sorduğum sorular dışında herhangi bir konuda bilgi istemiyorum.

Aristo'ya göre Doğru Bilginin Olanaklılığı
Aristoteles, gerçek anlamında bilimsel bilginin, varlıkların nedenlerine ilişkin kanıtlanmış bir bilgi olduğunu söyler. Doğrunun değişmez olanın bilgisi olduğunu savunur.
Platon’un idea dediği şey, Aristoteles’e göre tek tek nesnelerin içindedir. Onların formu, yani özüdür. Dolayısıyla, bilgide yapılması gereken, tekil ile onun içinde bulunan tümel arasında bir bağlantı kurmak, tekili tümelden bir sonuç olarak türetmektir. Bu ise tümdengelim yöntemidir.
Aristoteles de öğretmeni Platon gibi doğru bilgiye akıl yoluyla ulaşılabileceğini savunur. Ancak Aristoteles, Platon gibi bilgilerimizin doğuştan geldiğini değil, akıl yoluyla kavranıldığını söyler.
Aristoteles’e göre akılda doğuştan bulunan şey öğrenme yetisidir. Akıl bu yetiyi kullanarak hem ideayı hem de maddeyi kavrayabilir. Doğru bilgiye ulaşabilir.
Aristoteles öğretmeni Platon'un bilgi anlayışına karşı çıkar. Platon, bir şeyi bilmek, o şeyin idealar dünyasındaki aslını tanımak demektir, diyordu. Oysa Aristoteles, ideaları nesnelerden bağımsız varlıklar olarak düşünmez. Ona göre idealar, içeriklerini duyusal dünyadan alırlar.
Aristoteles'e göre "gerçekten var olanlar" tek tek şeylerdir:
İnsandır, ya­zı tahtasıdır, bahçedeki erik ağacıdır, şu anda var olan devlettir. Yoksa gör­mediğimiz "idealar" değildir. Ancak, tek tek şeyleri ya da olayları bir kavram altında toplamak, kavramları da birbirleriyle bağlayarak tümel önermeler elde etmek gerekir. Çünkü bilgiye ancak tümel önermelerle varı­labilir. Tümel önermeler içinde tekiller olduğundan yapılacak iş tekilleri tü­mellerden üretmektir. Bunun yolu da tümdengelim, en yetkin örneği ise tasım (kıyas)dır.
Aristoteles'e göre bilgi edinme yetisi (meleke) akıldır.
Akıl da edilgin (pasif) ve etkin (aktif) olmak üzere iki türlüdür. Edilgin akıl duyuları saptayarak bilgimizin içeriğini sağlar; ama du­yusal olan varlıklardan ussal (akli) olan gerçekleri yaratan etkin akıldır. Başka bir deyişle bilginin malzemesini edilgin akıl, yani duyular verir; onu biçimlendiren ise etkin akıldır.
Aristoteles rasyonalist bir filozoftur; ancak onun rasyonalizmi kendinden önceki filozoflardan farklıdır. Ona göre insanın doğuştan getirdiği bilgileri yoktur; ama duyu organlarınca elde ettiği verileri işleme ve tümel kavram­ları oluşturma yeteneği vardır. Bu görüşünü şöyle belirtir:
"Bilgi duyumla başlar; ancak duyum değildir. Bil­gide duyumun yanında başka bir öğenin, aklın işe karışması söz konusu olmazsa asla bilim ve felsefe meydana gelmez."
Aristoteles, Sokrates ve Platon gibi doğru bilginin doğuştan inan aklında var olduğu ve yeni bilgi kazanmanın aslında bir anımsamadan başka bir şey olmadığı anlayışından çok farklı bir bilgi anlayışı dile getirerek, bir açıdan yeniçağ rasyonalizmine bir hazırlık yapmaktadır. Çünkü, doğru bilginin kazanılmasında akıl kendine düşen bazı görevleri yerine getirmek, örneğin, öncelikle varlığı var yapan temel nedenleri ortaya çıkaran sorulara doğru yanıt vererek varlığın hiç değişmeyen özünü (Ousia) yakalamak zorundadır. Daha sonra da, kurallarına uygun bir tasım yaparak, tek tek nesnelere ilişkin doğru bilgi bu genel kavramdan türetilecektir.


Derlemedir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
cevapçı - avatarı
cevapçı
Ziyaretçi
5 Kasım 2014       Mesaj #2
cevapçı - avatarı
Ziyaretçi
Aristo ve Felsefesi

Sponsorlu Bağlantılar
(M.Ö. 384 - 322) Yunan filozofu. Aristoteles, yalnızca büyük Yunan filozoflarının en sonuncusu değil, Avrupa'nın da büyük biyologlarından ilki idi. Platon'un akademisinde 20 yıl öğrencilik yapan Aristoteles, bir süre sonra Atina'dan göçüp Büyük İskender'in eğiticiliğine getirildi. M.Ö. 355'de Atina'ya dönerek ünlü okulu "Lykeion"u (Lise) kuran Aristoteles, Büyük İskender ölünce yeniden Atina'dan göçmek zorunda kaldı (M.Ö. 323) ve ertesi yıl Eğriboz adasında öldü.

Platon'un tüm duyular dünyasına ve etrafımızda gördüğümüz şeylere sırt çevirmiş olmasına rağmen, Aristoteles bunun tam tersine gerçekçi bir şekilde balıkları, kurbağaları, anemon çiçeklerini ve gelincikleri inceledi. Aristoteles, "Gerçekten var olan nedir?" sorusuna, "Şu görmüş olduğumuz tek tek nesnelerdir; şu insan, şu masa, şu ağaç gibi fertlerdir. Yoksa, Platon'un dediği gibi göremediğimiz idealar değildir" cevabını verir. Ayrıca, Platon bir şair ve destan yazarı iken, Aristoteles'in yazıları ansiklopedi maddeleri gibi kuru ve detaylıdır. Buna karşılık yazılarının temelini o güne kadar hiç yapılmamış doğa araştırmaları oluşturur.

Aristoteles Platon'la "tavuk" fikrinin tavuktan önce var olduğu konusunda da aynı fikirde değildi. Aristoteles'in tavuk biçimi ile kastettiği şey, tavuğun özgün özellikleri olarak her tavukta var olan şeylerdi. Bu yüzden tavuğun kendisi ile tavuk biçimi, ruhla beden gibi birbirinden ayrılamayacak şeylerdi. Aristoteles'in Platon'un idea öğretisi hakkındaki bu eleştirileri düşünce yönteminde de çok önemli bir değişim anlamına gelir. Çünkü Platon için gerçeklik aklımızla düşündüğümüz bir şey iken, Aristoteles için gerçeklik duyularımızla algıladığımız bir şeydi.

Aristoteles'e göre doğada çeşit çeşit neden vardı. Bunların içinde en önemlisi onun "ereksel neden" dediği nedendir. Aristoteles, doğadaki cansız süreçlerde de "ereksel neden" arıyordu. Örneğin, yağmurun yağdığını çünkü bitkilerle hayvanların büyümek için yağmura gereksinimi olduğunu söylerdi. "Ereksel neden" ile kastettiği buydu. Görüldüğü gibi Aristoteles bir anda yağmur damlalarına bir görev ya da bir "amaç" veriyordu.

Aristoteles doğayı ciddi bir şekilde düzenlemek istiyordu. Doğadaki her şeyin değişik guruplar ve alt-guruplarda bir araya geldiğini göstermeye çalışıyordu. Ayrıca Aristoteles insanların kavramlarına bir düzen getirmek isteyen titiz ve düzenli biriydi. Bu yanıyla mantığı bir bilim olarak kuran kişi de o oldu. Hangi çıkarımların ya da kanıtların mantıksal olarak geçerli olduğuna ilişkin kesin kurallar öne sürdü.

Aristoteles'e göre dünya küre biçimindedir ve her şeyi içine alır; evrenin merkezinde Yer vardır ve Yer hareketsizdir. Aristoteles Dünyadaki devinimleri yıldız ve gezegenlerin yönettiğini düşünüyordu. Ancak gökyüzü cisimlerini de hareket ettiren bir şey olmalıydı. Bu güce Aristoteles "ilk devindirici" ya da "Tanrı" diyordu. "İlk devindirici"nin kendisi hareket etmez ve o gökyüzündeki cisimlerin ve dolayısıyla doğadaki her şeyin hareketlerinin "ilk nedeni"dir. Aristoteles üç tür mutluluk olduğunu söyler: İlk tür mutluluk, arzu ve isteklerin olduğu bir hayattır.

İkincisi, özgür ve sorumlu bir vatandaş olarak var olunan bir hayattır. Üçüncü tür mutluluk ise araştırmacı ve filozof olunan hayattır. Aristoteles, insanın mutluluğu için bu üç koşulun da bir arada var olması gerektiğini ısrarla belirtir ve tek yönlülüğü reddeder. İnsanlarla ilişkilerimizde de "altın orta"yı tutmaktan söz eder Aristoteles: Ne korkak ne çılgınca atılgan, sadece cesur olacağız. Ne cimri ne savurgan, sadece bonkör olacağız der.

Aristoteles'e göre insan bir "politik varlık"tır ve insanı çevreleyen toplum olmadan gerçek anlamda insan olunmaz. Aristoteles'e göre devlet, ahlaki ve manevi gayelerle bir araya gelmiş olan insan toplulukları demektir. insanlar ne hayvanlar gibi yalnızdır, ne de Tanrı gibi tek başınadır. İnsanların birbirlerine ihtiyacı vardır. "İnsan toplumsal bir canlı"dır ve toplum, ailelerden oluşur. Devletin şeklini devletin kanunu belirler. Devlet şekilleri kendiliklerinden ne iyidirler ne kötüdürler. Ancak iyi ya da kötü yönetimler vardır.

Aristoteles üç iyi devlet türünden söz eder. Bunların ilki, devletin başında tek bir kişinin bulunduğu monarşidir. Bu devlet biçiminin iyi olabilmesi için baştaki kişinin kendi çıkarları uğruna devleti kötüye kullanmaması gerekir. Bir diğer iyi devlet biçimi aristokrasidir. Aristokraside devleti yöneten bir gurup lider vardır. Üçüncü iyi devlet biçimi de Aristoteles'in politeia demekle kastettiği demokrasidir. Ancak bu yönetim biçiminde de var olan tehlike, bir demokrasinin kolayca bir ayaktakımı egemenliğine dönüşebilmesidir.

Aristoteles'e göre kadında bir şey eksiktir. Hatta kadın "eksik bir erkek"tir. Üreme olayında erkek etkin ve verici iken, kadın edilgen ve alıcıdır. Çünkü çocuk erkeğin özelliklerini alır, diyordu Aristoteles. Aristoteles'in Avrupa uygarlığına bir başka katkısıda pek çok bilimin bugün dahi kullandığı bilimsel dilin kurucusu, bir çok bilimi kurup düzenleyen bir filozof oluşudur. Çağının aşağı yukarı bütün bilim dallarında yapıtlar vermiş olan Aristoteles'in ortaya koyduğu kesin gözlem ve sınıflama kuralları, İbni Sina ve İbni Rüşd'ün yapıtlarının çevirileri aracılığıyla Ortaçağda bütün Batı kültürüne damgasını vurmuş, Aquinolu Tommaso'nun Hıristiyanlık ile Aristoteles mantığını bağdaştırmak çabalarıysa, dogmacı özelliklerinden ötürü, gelişmeyi kösteklemiştir.Msn Wink
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
11 Kasım 2014       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir.
Alıntı
sivaslı58 adlı kullanıcıdan alıntı

Aristoteles'in felsefi görüşünde doğru bilginin olanaklı olduğu konusundaki fikri nedir? Doğru bilginin olanaklı olduğu fikrini nereden almıştır?

Lütfen bu sorulara cevap verin, bu sorduğum sorular dışında herhangi bir konuda bilgi istemiyorum.

Aristo'ya göre Doğru Bilginin Olanaklılığı
Aristoteles, gerçek anlamında bilimsel bilginin, varlıkların nedenlerine ilişkin kanıtlanmış bir bilgi olduğunu söyler. Doğrunun değişmez olanın bilgisi olduğunu savunur.
Platon’un idea dediği şey, Aristoteles’e göre tek tek nesnelerin içindedir. Onların formu, yani özüdür. Dolayısıyla, bilgide yapılması gereken, tekil ile onun içinde bulunan tümel arasında bir bağlantı kurmak, tekili tümelden bir sonuç olarak türetmektir. Bu ise tümdengelim yöntemidir.
Aristoteles de öğretmeni Platon gibi doğru bilgiye akıl yoluyla ulaşılabileceğini savunur. Ancak Aristoteles, Platon gibi bilgilerimizin doğuştan geldiğini değil, akıl yoluyla kavranıldığını söyler.
Aristoteles’e göre akılda doğuştan bulunan şey öğrenme yetisidir. Akıl bu yetiyi kullanarak hem ideayı hem de maddeyi kavrayabilir. Doğru bilgiye ulaşabilir.
Aristoteles öğretmeni Platon'un bilgi anlayışına karşı çıkar. Platon, bir şeyi bilmek, o şeyin idealar dünyasındaki aslını tanımak demektir, diyordu. Oysa Aristoteles, ideaları nesnelerden bağımsız varlıklar olarak düşünmez. Ona göre idealar, içeriklerini duyusal dünyadan alırlar.
Aristoteles'e göre "gerçekten var olanlar" tek tek şeylerdir:
İnsandır, ya­zı tahtasıdır, bahçedeki erik ağacıdır, şu anda var olan devlettir. Yoksa gör­mediğimiz "idealar" değildir. Ancak, tek tek şeyleri ya da olayları bir kavram altında toplamak, kavramları da birbirleriyle bağlayarak tümel önermeler elde etmek gerekir. Çünkü bilgiye ancak tümel önermelerle varı­labilir. Tümel önermeler içinde tekiller olduğundan yapılacak iş tekilleri tü­mellerden üretmektir. Bunun yolu da tümdengelim, en yetkin örneği ise tasım (kıyas)dır.
Aristoteles'e göre bilgi edinme yetisi (meleke) akıldır.
Akıl da edilgin (pasif) ve etkin (aktif) olmak üzere iki türlüdür. Edilgin akıl duyuları saptayarak bilgimizin içeriğini sağlar; ama du­yusal olan varlıklardan ussal (akli) olan gerçekleri yaratan etkin akıldır. Başka bir deyişle bilginin malzemesini edilgin akıl, yani duyular verir; onu biçimlendiren ise etkin akıldır.
Aristoteles rasyonalist bir filozoftur; ancak onun rasyonalizmi kendinden önceki filozoflardan farklıdır. Ona göre insanın doğuştan getirdiği bilgileri yoktur; ama duyu organlarınca elde ettiği verileri işleme ve tümel kavram­ları oluşturma yeteneği vardır. Bu görüşünü şöyle belirtir:
"Bilgi duyumla başlar; ancak duyum değildir. Bil­gide duyumun yanında başka bir öğenin, aklın işe karışması söz konusu olmazsa asla bilim ve felsefe meydana gelmez."
Aristoteles, Sokrates ve Platon gibi doğru bilginin doğuştan inan aklında var olduğu ve yeni bilgi kazanmanın aslında bir anımsamadan başka bir şey olmadığı anlayışından çok farklı bir bilgi anlayışı dile getirerek, bir açıdan yeniçağ rasyonalizmine bir hazırlık yapmaktadır. Çünkü, doğru bilginin kazanılmasında akıl kendine düşen bazı görevleri yerine getirmek, örneğin, öncelikle varlığı var yapan temel nedenleri ortaya çıkaran sorulara doğru yanıt vererek varlığın hiç değişmeyen özünü (Ousia) yakalamak zorundadır. Daha sonra da, kurallarına uygun bir tasım yaparak, tek tek nesnelere ilişkin doğru bilgi bu genel kavramdan türetilecektir.


Derlemedir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

10 Kasım 2009 / Misafir Cevaplanmış
25 Ağustos 2010 / Misafir Soru-Cevap
14 Ocak 2016 / Misafir Cevaplanmış
11 Eylül 2009 / MrcheisangL Soru-Cevap
8 Ekim 2009 / bayann Taslak Konular