Arama

Kızıldeniz

Güncelleme: 30 Kasım 2012 Gösterim: 16.811 Cevap: 3
KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
3 Şubat 2008       Mesaj #1
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
256px Red Sea

Sponsorlu Bağlantılar

Kızıldeniz
, Afrika ile Asya (Arap Yarımadası) arasında yer alan, Hint Okyanusu'na bağlı bir denizdir. Uzunluğu 2000 km. civarı olup, bazı kaynaklarda 1900 km. veya 2350 km. diye geçmektedir. Kuzeyde Mısır'daki Süveyş Kanalı ile doğal olmayan yoldan Akdeniz'e bağlanmıştır; güneyde ise Arap Yarımadası ucunda Babü'l Mendep (Bab el Mendeb) boğazı ile Hint Okyanusu'na bağlanır. Kızıldeniz kuzeyde Sina Yarımadası ile ikiye ayrılır; kuzeydoğuya doğru Akabe Körfezi, kuzeybatıda ise Süveyş Körfezi vardır.
Kızıldeniz'in isminin, mevsimlik olarak coğalma patlaması yasayan Trichodesmium erythraeum adlı alg türlerden kaynaklanır ayrıca etrafındaki kıyılarda yer alan mineral bakımından zengin kızıl renkli dağlardan doğmuş olabileceği tahmin edilen bazı düşüncelerdendir. Denizaltı yaşamına ve üremeye elverişli sıcaklığa sahip olduğundan çok sayıda deniz canlısı barındırmaktadır. bunun sebebi ise zemindeki buyuk sırtda olusan yarık kısmın yeraltından gelen magma ile dolmasıdır. Bu lavlar cok fazla 1.üretici konumunda bulunan bitkisel planktonlar icin besin kaynagı oluşturmaktadır. Tuzluluk %040 ile oldukça yüksektir.
Babel-Mendeb Boğazı ile Hind Okyanusuna tabii bir boğazla bağlı olan denizin 1869 senesinde Osmanlı Sultanı Abdülaziz Han zamanında açılışı yapılan Süveyş Kanalı ile de Akdeniz’e irtibatı sağlanmıştır. Yüzölçümü yaklaşık 438.000 km2 olup, Babel-Mendep Boğazından Süveyş Körfezinin kuzey ucuna kadar olan uzunluğu 2250 km civarındadır. Ortalama derinliği 488 m olup en derin yeri 21° kuzey enlemi üzerinde 2360 m’ye ulaşır. Kızıldeniz’in güney kısımları nisbeten daha geniş olup, kuzeye doğru gittikçe daralır. Kuzeyde 27°45’ kuzey enleminden itibaren de Sina Yarımadası ortada kalmak üzere iki kola ayrılır. Bu kollardan biri kuzeydoğu istikametinde olup, Akabe Körfezi ismini alır. Diğeri ise denizin aynı istikametteki Süveyş Körfezidir. Akabe Körfezi, Süveyş Körfezine göre daha kısa, dar fakat buna karşılık daha derindir. Akabe Körfezinin 180 km kadar olan uzunluğuna mukabil Süveş Körfezinin uzunluğu yaklaşık 315 kilometredir.
Kızıldeniz’in çevresinde bulunan karalarda, güney bölgesindeki Yemen ve batısındaki Habeşistan’ın çok az bir kısmı istisna olmak üzere çöl iklimi hakimdir. Deniz suyu sıcaklığı bütün sene boyunca 25-31°C arasında değişmektedir. Bu itibarla bölgede sıcaklığın çok fazla olması, ayrıca Kızıldeniz’e dökülen sürekli hiçbir akarsuyun bulunmayışı tuzluluk oranının çok yüksek olmasına sebeb olur. Binde kırk gibi bir değere varan bu oran dünyada okyanuslarla irtibatı olan denizler içinde bir benzeri bulunmayan yüksekliktir. Kızıldeniz’deki kışın muson rüzgarlarının tesiriyle kuzeybatı istikametinde mevcut olan üst akıntı, yaz mevsiminde tam tersi bir istikamette olur. Kızıldeniz sahilleri boydan boya mercan kayalıklarla kaplıdır. Bu kayalıklar bazan deniz seviyesinin üzerinde bazan da deniz yüzeyinin biraz altında yer alırlar. Karalarla olan bağlantısı umumiyetle sarp yamaçlar halindedir. Bazan dar kıyı ovalarının da yer aldığı bölümler mevcuttur. Kızıldeniz’de bulunan pekçok küçük adanın tamamı volkanik asıllıdır. Bunlardan en önemlileri Yemen yakınlarındaki Kamarun ve Farsan Adaları, Habeşistan açıklarındaki Dahlak Adaları ile Akabe Körfezi önlerinde bulunan Tiran Adalarıdır. Yoğun bir deniz trafiğine sahib olan Kızıldeniz’de ticaret gemilerinin uğradığı bir liman mevcut değildir. Kızıldeniz sahillerindeki limanlar tamamen mahallidir. Uluslararası nakliyat yapan ticaret gemileri, buralarda hiç uğrak vermeden geçerler.
Kızıldenizle ilgili tarihi bilgiler çok eskilere dayanır. Tarihi bilgilerin yanısıra bir de efsane yer alır. Bu efsaneye göre, Kızıldeniz’in yerinde eskiden mamur bir memleket bulunmaktaydı. Bir kral tarafından orada yaşayan rakibini mahv etmek için Babel-Mendeb Boğazı açtırılarak Okyanus istilasına uğratılmış, böylece bölge sularla doldurulmuştu. M.Ö. tahminen 1300 yılları civarında hazret-i Musa’nın kendisine inananlarla birlikte Firavun’un zulmünden kaçarken Allahü tealanın Kızıldeniz’in sularını yarması ve Müslümanların buradan geçtikleri ve Firavun’un askeriyle birlikte boğuldukları Kur’an-ı kerimin birçok ayetlerinde açıkça bildirilmektedir.
Kızıldeniz’in bütün dillerde ismi “kırmızı” manasına gelen kelimelerle ifade edilir. Bu ismin verilmesinde gösterilen rivayetler arasında, deniz kenarlarındaki mercan kayalarından güneş ışıklarının yansıması ile etrafındaki toprakların kızıl olması ve denizdeki canlıların denize böyle renk verebileceği yer almaktadır. Meşhur Osmanlı tarihçisi Katib Çelebi Cihannüma adlı eserinde, “kızıl” isminin Yunanlılar tarafından “Eritra” isimli Farslı bir hükümdar ismine izafeten verildiğini bildirir. Piri Reis ise Kitab-ı Bahriye adlı eserinde Kızıldeniz’den “Bahr-i Zenci” ismiyle bahsetmiştir.
Çok eski devirlerden beri Kızıldeniz üzerinde çok fazla bir ticari faaliyet vardır. İslam devletleri 16. asırdan itibaren, Portekizliler daha sonra, Hollandalılar ve İngilizler Kızıldeniz’in güney kısımlarında bazı teşebbüslerde bulundular. Bu arada Ümit Burnu yolunun keşfi üzerine Kızıldeniz Avrupa’nın Hindistan ile olan ticaretindeki önemini kaybetti. Daha sonra 1869’da Süveyş Kanalının açılması ile eski ticari önemini tekrar kazanmıştır. Basra Körfezindeki zengin petrol yataklarının bulunmasıyla petrol nakliyatı Kızıldeniz’in ehemmiyetini bir kat daha arttırmıştır.
Siyasi bakımdan Kızıldeniz sahilleri 16. asırda tamamen Osmanlı hakimiyetindeydi. Birinci Dünya Harbi sonuna kadar Osmanlı Devletinin hakimiyeti devam etmiş, bundan sonra ise doğu sahilleri İtalyanlar, İngilizler ve güneyinde Fransızlar hakim olmuşlar, daha sonraları bu hakimiyetlerini dolaylı olarak burada yaşayan Sudan, Habeş ve Mısırlılar vasıtasıyla korumaya çalışmışlardır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Son düzenleyen ThinkerBeLL; 20 Mayıs 2009 09:13
gökkuşağı - avatarı
gökkuşağı
Ziyaretçi
9 Temmuz 2008       Mesaj #2
gökkuşağı - avatarı
Ziyaretçi
Allahu Azimüşşan, Sure-i Tâhâ'nın 77. ayetinde şöyle buyuruyor: “Andolsun ki biz Musa'ya, ‘kullarımla gece yola çık da -(düşmanların) yetişme(sin)den korkmayarak, (boğulmanızdan da) endişe etmeyerek- onlara denizde kuru bir yol aç' diye vahyetmişizdir.”

Sponsorlu Bağlantılar

Allahu Azimüşşan Hz. Musa Kelimullah'a böyle vahyetti. Hz. Musa a.s. da, kendisinden yaşça büyük olan biraderi Harun'la birlikte kavmini aldı. Kızıldeniz'i Allah'ın emriyle yol yaptı. Yolun üstünde hiç bir ıslaklık, çamur olmadı. Ta ki on iki kavim, on iki yoldan Kızıldeniz'i geçtiler.

Allahu Tealâ ve Tekaddes Hazretleri, Firavun'un İsrailoğulları'nı takip ettiğini, ikiye ayrılıp yol açan denizin Hz. Musa a.s. kavminin geçişinden sonra coşmuş bir surette hücum ederek Firavun ve ordusunu helâk ettiğini, Firavun'un kavmini doğru yola iletmeyip, saptırdığını da beyan buyuruyor.

“Derken (Firavun), ordusuyla birlikte arkalarına düştü. Deniz de kendilerini öyle bir kaplayıverdi ki... Firavun kavmini saptırdı, doğru yola iletemedi.” (Tâhâ, 78-79 )

Azamet-i İlâhîye ile İsrailoğuları'nın hepsi denizi geçtikten sonra, onlardan kalan on iki yola Firavun ve ordusu girdiler. Firavun'un son neferi de denizde açılan yola girince, dağlar gibi iki tarafa yığılmış olan su onların üzerlerine kapanıverdi. Bu halin şiddetini Allahu Tealâ bilir.

İman etmeyenlere, semalar, yeryüzü, denizler, dağlar, çimenler, ağaçlar düşman olur, buğz eder. Denizin de hıncı vardır. Çünkü deniz de Allah'a iman eden bir fıtrat üzerine yaratılmıştır. Ne bir dağ, ne bir ağaç, ne bir kurbağa, ne bir sinek; hiçbir mahluk Allah'a isyan etmez. Yaradanını tanır. Kendisine tahsis edilen zikirlerle bütün mahlukat Allah'ın vahdaniyetine iman edip tesbih eder. Ama insanoğlunun gafili, cinlerin gafili, şeytanın cümlesi Allah'a isyan ederler.

Deniz ve sema, Allah'a iman etmeyen kâfirlere, bir müminin kâfirlere duyduğu hınç gibi muazzam bir düşmanlıkla, gayzla hücum eder. Kızıldeniz de azim bir dehşetle Firavun'u istila ederek yüz binden fazla askeriyle helâk etti. Kurtuluşa eremediler. Firavun da hidayete vasıl olamadı.

Hülasatü'l -Beyan fi Tefsiri Kur'an'da tefsir sahibi şöyle buyuruyor: “Rehber-i sadıkın damenine iltica eden ehli taatın daima necat bulacaklarını bu ayeti celileler bize beyan buyurmuştur.”

Yani hidayete vesile olan, Allah yoluna sıdk ile yapışan sadık zatın eteğine kim yapışırsa, yolu kurtuluş yolu olur. Onun emriyle oturup kalkanlar, ona itaat edenler, hidayete ererler.

Ayet-i celilelerden anlıyoruz ki, Hz. Musa a.s. misali bir rehber-i sadıka ihtiyacımız var. Fakat istikametten ayrılıp, sadık bir rehber bulmayanlar, nefsin hevasına ve şeytanın iğvasına uyanlar daima helâk olurlar.

Hiç bir beşer yoktur ki, kendisine bir rehber tayin etmesin. Bütün insanlar yaşadıkları devirlerde, kendisini örnek aldıkları, yaptıklarının güzel olduğuna kanaat getirdikleri, gerek rahmanî, gerek şeytanî yol göstericilere sarılmışlardır. Kim ki Allah'ın hidayetine yapışan Musa a.s. gibi yol göstericilere sarılırsa hidayete erer. Kim de hidayete vesile olanları tanımazsa helâkinden korkulur.

Musa Aleyhisselam gibi bir rehber bulduktan sonra da, nankörlük etmeyip emir ve yasaklara itaat etmek gerekir.

Allahu Azimüşşan buyuruyor:

“Ey İsrailoğulları ! Sizi düşmanınızdan kurtardık. Tur'un sağ yanında size va'de verdik ve sizin üstünüze kudret helvasıyla bıldırcın indirdik. Sizi rızıklandırdığımız şeylerin en temizlerinden yiyin, bu hususta taşkınlık (ve nankörlük) etmeyin. Sonra üzerinize gazabım vacip olur. Benim gazabım da kimin üzerine vacip olursa, muhakkak ki o (helâk uçurumuna) yuvarlanmıştır.”

Cenab -ı Hak, irşadı kabul etmeyen Firavun ve kavmini helâk ettikten sonra, irşadı kabul edip de Hz. Musa a.s.'a uyanları da bağlılıklarından dönmemeleri için böylece uyarıyor.

Kızıldenizleri aşmak için herkesin bir Musa'ya, Allah yoluna sıdk ile sarılmış bir rehbere ihtiyacı var. Firavun'un şerrinden kurtulduktan sonra ebedi selamete ermek için de Allah'tan korkup, rehber-i sadıka itaat etmeye
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
4 Mart 2012       Mesaj #3
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Kızıldeniz

Asya ile Afrika kıtalarını birbirinden ayıran dar ve uzun bir denizdir. Boyu yaklaşık 2.000 km uzunlukta olan Kızıldeniz'in en geniş yeri 300 kilometreyi biraz aşar. Batı kıyısında Mısır, Sudan ve Etiyopya, doğusunda ise Suudi Arabistan ve Yemen toprakları yer alır. Kıyıları boyunca uzanan dar düzlüklerin gerisinde, kayalık dağlar ya da kıraç yaylalar bulunur. Kuzeyde çatallaşan Kızıldeniz Y biçiminde iki uzun ve dar kola ayrılır. Batıdaki kolu olan Süveyş Körfezi, Süveyş Kanalı ile Akdeniz'e açılır. Doğu kolunu ise Akabe Körfezi oluşturur. Kızıldeniz güneyde Babülmendep Boğazı ve Aden Körfezi ile Hint Okyanusu'na bağlanır.

Kızıldeniz'e ulaşan tatlı su çok az olduğu için deniz suyunun tuzluluk derecesi çok yüksektir. Güney kıyılarına doğru suyun yüzeydeki sıcaklığı 29°C'yi bulur. Kıyılara yakın sığlıklardan başka, çok sayıda mercan resifleri vardır. Deniz yüzeyinin hemen altında ve denizin tam ortasında bulunan mercan resifleriyle düzensiz akıntılar ulaşımı zorlaştırır. Kıyılarda nüfusun azlığı ve toprakların verimsiz oluşu yüzünden kıyı ticareti gelişememiştir. En önemli limanları Mısır'da Süveyş, Sudan'da Port Sudan, Etiyopya'da Massava, Yemen'de Hudeyde, Suudi Arabistan'da daha çok Mekke'ye giden hacıların kullandığı Cidde, Ürdün'de Akabe ve İsrail'de Elat'tır. Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla yolcu ve kargo gemileri, Avrupa'yı doğuya bağlayan ticaret yolu üzerinde bulunan Kızıldeniz'den Doğu Afrika, Hindistan, Endonezya, Avustralya ve Uzakdoğu'ya gidip gelmeye başladı.

Kızıldeniz'in adını nereden aldığı konusunda kesin bir bilgi yoktur. Kızıl nitelemesi, mercan resiflerinden ya da çevredeki tepelerin kırmızıya çalan renginden dolayı yakıştırılmış olabilir. Güney Filistin'e İbranice'de "kırmızı" anlamına gelen Edom denildiği için denizin de bu adı almış olabileceği akla gelen olasılıklardandır. Kutsal Kitap'ta anlatılan Musa önderliğindeki Yahudiler'in Kızıldeniz'i aşma efsanesinin Süveyş Körfezi'nin ucunda yer aldığı sanılmaktadır.

***

1.
Temel Britannica, Ana Yayıncılık 1992, 10. Cilt

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
theMira
ölmez fenerli - avatarı
ölmez fenerli
Ziyaretçi
30 Kasım 2012       Mesaj #4
ölmez fenerli - avatarı
Ziyaretçi
Kızıl Deniz
Tevrat’ta anlatılan Kızıl Deniz’in yarılması mucizesinin ‘gerçek’ olabileceği öne sürüldü. Yeni geliştirilen bir bilgisayar simülasyonuna göre denizin kıyı kesiminde esen şiddetli rüzgarlar denizi iterek kısa süre bir geçiş yolu açmış olabilir.

ABD’li bilişim uzmanlarıyla bilimcilerin geliştirdiği, fizik kanunlarıyla coğrafi özellikleri veri olarak kullanan simülasyonda (benzetim), karadan deniz yönüne uzun süre esen çok şiddetli rüzgarların suyu denize doğru bir miktar itebileceği ve denizin altındaki kara yükseltilerinin böylece ortaya çıkabileceği gösteriliyor.

Simülasyon açıklamasında, denizin dibindeki eski bir nehir yatağının çukurunun rüzgarla itilen suyun birikmesini kolaylaştırmış olabileceği öne sürülüyor. Nehir yatağına itilen suyun çekildiği yükseltide de çamurlu ama yürünebilir bir patikanın su yüzüne çıkabileceği belirtiliyor.

Benzer Konular

30 Aralık 2012 / elifaydin Soru-Cevap
2 Temmuz 2014 / Misafir Cevaplanmış