Arama

Abdullah-ı Ensari

Güncelleme: 20 Şubat 2013 Gösterim: 4.557 Cevap: 1
Kral_Aslan - avatarı
Kral_Aslan
VIP MsXTeam
14 Şubat 2007       Mesaj #1
Kral_Aslan - avatarı
VIP MsXTeam
Tefsir, hadis, fıkıh alimlerinden ve evliyanın büyüklerinden. İsmi Abdullah, babasının ismi Ebu Mansur Muhammed bin Ali el-Ensari el-Hirevi, künyesi Ebu İsmail'dir. Eshab-ı kiramdan Halid bin Zeyd Ebu Eyyub el-Ensari'nin soyundandır. 1006 (H. 396) senesinde Herat'ta doğdu, 1088 (H. 481)de orada vefat etti.

Sponsorlu Bağlantılar
Dört yaşındayken ilim öğrenmeye başladı. Dokuz yaşından itibaren Kadı Ebü'l-Mansur ve Caruzi'nin derslerine devam etti. Zamanının diğer alimlerinden çeşitli ilimleri tahsil etti. Gece-gündüz ilim tahsiliyle uğraştı. Geceleri kandil ışığında hadis-i şerif yazardı. Hadis-i şerif toplamak için çeşitli şehirlere gitti. Üç yüz hadis aliminden hadis dinledi. 300.000 hadis-i şerifi ezbere bilirdi. Hace Yahya İmari'den tefsir okudu. Ebü'l-Hasan Harkani'nin sohbetlerinde bulundu ve tasavvufta yetişti. Şeyhülislam idi. Büyük alim ve veli olup, pekçok kerametleri görüldü. Vaz ve derslerinde Ehl-i sünneti müdafaa eder, mezhepsizlik ve bid'atlerin kötülüğünü anlatırdı. Allahü tealanın rızasına kavuşturan yolda yürümek isteyenlerin evliyaya ve hakiki din alimlerine çok bağlı olmasını isterdi. O büyüklere dil uzatanların zavallılıklarını her defasında ifade eder ve; "Ya Rabbi! Her kimi felakete düşürmek istersen onu İslam alimleri üzerine atarsın. Ya Rabbi! Dostlarını öyle yaptın ki, onları tanıyan sana kavuşuyor ve sana kavuşamayan onları tanımıyor." buyururdu.

Kendisinden Ebü'l-Vakt Abdülevvel, Ebü'l - Feth Nasr bin Seyyar gibi alimler ilim öğrendi.

Abdullah-ı Ensari'nin güzel sözlerinden bazıları şunlardır:

"Malı seviyorsan yerinde kullan ki, sana sonsuz arkadaş olsun. Sevmiyorsan ye de yok olsun."

"Sabır; nefsi istenilmeyen bir şeyden, dili şikayetten alıkoymaktır. Sabır üç derecedir: Birincisi, Allahü tealanın nimetlerini ve azabını düşünerek günah işlemekten kaçınmaktır. İkincisi ibadete ihlas ile ve şartlarını yerine getirerek devam etmeye sabretmektir. Üçüncüsü de belalara sabretmektir."

Eserleri:

Menazil-üs-Sairin (Tasavvufa dairdir), Şems-ül-Mecalis, Envar-üt-Tahkik, Tefsir-ül-Kur'an, Hulasa fi Şerh-i Hadis, Şerh-ut-Tearrüf li-Mezhebi Ehl-it-Tasavvuf, Menakıb-ı İmam-ı Ahmed bin Hanbel, Tabakat-üs-Sufiyye. Molla Cami bu son eserden istifade ederek Nefahat-ül-Üns kitabını yazmıştır.


.
Son düzenleyen Kral_Aslan; 31 Ocak 2008 12:00
Biyografi Konusu: Abdullah-ı Ensari nereli hayatı kimdir.
Hayatın ne anlamı var.. Yanımda sen olmayınca....
_GüzelikMeleği_ - avatarı
_GüzelikMeleği_
Ziyaretçi
20 Şubat 2013       Mesaj #2
_GüzelikMeleği_ - avatarı
Ziyaretçi
Abdullah-ı Ensari
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

Hanbelî mezhebinin büyük âlimlerinden. İsmi, Abdullah bin Muhammed bin Ali el-Ensârî el-Hirevî olup, künyesi Ebû İsmâil’dir. Nesebi, Eshâb-ı Kirâmdan Hazreti Hâlid bin Zeyd Ebû Eyyûb-i Ensârî’ye dayanmaktadır. Bunun için Abdullah-i Ensârî diye tanınmıştır. Hadîs ilminde çok yüksek idi. Üçyüz binden çok hadîs-i şerîf ezberlemişti. Ayrıca fıkıh, tefsîr, kelâm, târih, neseb ve diğer ilimlerde derin âlim idi. 396 (m. 1006) senesinde, Şa’bân ayının ikinci günü Herât’ta doğdu. 481 (m. 1185) senesi Zilhicce ayında orada vefât etti. Evliyânın büyüklerinden olan Abdullah-i Ensârî’nin türbesi, devamlı ziyâret edilmektedir.

Dört yaşında iken ilim öğrenmeye başladı. Dokuz yaşından itibâren kadı Ebû Mensûr ve Caruzî’nin sohbetlerine devam etti. Hâfızası fevkalâde kuvvetli idi. Mektepte duyduğu ve yazdığı her şeyi hemen ezberlerdi. Daha o zamanlarda, çok güzel şiirler söylerdi.

Gece-gündüz ilimle uğraştı. Abdül-Cebbâr el-Cerrâhî, Ebû Mensûr el-Ezdî, Ebû Saîd es-Sayrafi ve başka birçok âlimden ilim öğrendi. Kendisinden de; Ebü’l-Vakt Abd-ül-Evvel, Ebü’l-Feth Nasr bin Seyyâr ve daha başka birçok zâtlar ilim öğrenip icâzet (diploma) aldılar. Geceleri kandil ışığında hadîs-i şerîf yazardı. Yemek yemeğe vakit bulamazdı. Annesi, ekmek parçalarını lokma lokma edip yedirirdi. Hadîs-i şerîf toplamak için çeşitli memleketlere gitti. Çok sıkıntılara katlandı. Nişâbûr’dan Dezbad’e kadar yağmur altında rükû’ vaziyetinde gitti. Çünkü, koynunda hadîs-i şerîflerin yazılı bulunduğu nüshalar vardı. Bunların ıslanmaması için çektiği sıkıntılara, Allahü teâlânın rızâsı için ve Resûlullahın ( aleyhisselâm ) sünnetine hizmet için katlandı. Niyeti bu idi. Üçyüz âlimden hadîs-i şerîf öğrendi. Bunların hepsi büyük hadîs âlimleri olup, hepsi de Ehl-i sünnet idi. Hiç biri bid’at sahibi değildi. Tefsîr ilmini Hâce Yahyâ İmârî’den öğrendi. Kendisi anlattı:

“Benim, kışın cübbem yoktu. Hava da çok soğuk idi. Evimde ancak üzerinde yatabileceğim kadar bir hasırım vardı. Üzerimi de bir keçe parçası ile örtüyordum. Keçeyi başıma doğru çeksem ayağım, ayağıma doğru çeksem başım açık kalırdı. Yastık olarak da bir kerpiç kullanırdım. Bir de, meclislerde giydiğim elbiseyi asacak bir çivi vardı. Birgün, büyük zâtlardan birisi bize geldi ve hâlimi gördü. Parmağını ısırıp ağlamaya başladı. Bir müddet sonra, başından sarığını çıkarıp önüme koydu. “Buna benden çok sen lâyıksın demek istedi.”

“Maddî gücüm olmadığı için, talebelerime birşey alamazdım. Kimseden de bir şey isteyemezdim. Bunun için gönlümde bir elem vardı. Bir kimse, hazret-i Danyal aleyhisselâmı rü’yâsında görmüş. Ona, “Falan dükkânı Abdullah’a ver ki, kazancını talebelerine dağıtsın” buyurmuş. O kimse, de bunu kabûl etmiş. O şahıs, bu rü’yâdan sonra dükkânın kazancını, talebelere dağıtılmak üzere bana verdi.”

“Ben, şu iki kimseden daha büyük bir âlim görmedim ve işitmedim. Onlar; Harkan’da Ebü’l-Hasen-i Harkânî ve Herat’da Abdullah et-Tâkî’dir. Harkânî hazretlerinin talebeleri bana, “Otuz senedir hocamızın sohbetiyle şerefleniriz. Onun, sana ta’zim ve hürmet ettiği gibi, başka hiç kimseye ta’zim ettiğini görmedik. Sana ihsân ettiği gibi, başkasına böyle ihsân ettiğini görmedik” dediler. Birgün, Ebü’l-Hasen-i Harkânî hazretlerine, “Efendim, bir şey sormak istiyorum” dedim. O da “Sor. Ey benim çok sevdiğim Abdullah” dedi. Beş suâl sordum. İkisini lisân-ı hâl ile (yaşayarak), üçünü de lisânı kâl ile (söyleyerek) cevaplandırdı. İki elimi dizinin üzerinde tutmuş idi. Bu hâl beni çok etkiledi. Öyle çok ağladım ki, gözlerimden ırmak gibi “göz yaşı akıyordu. Ben tasavvufu Ebü’l-Hasen-i Harkânî hazretlerinden öğrendim.”

“Mürşid-i kâmilin mübârek cemâlini görmek ve sohbetine kavuşmak en büyük ganîmetlerdendir. Onların güzel cemâli ve sohbeti her zaman ele geçmez. Onu elden kaçırmamalıdır. Arafat dâima olur, fakat onlar dâima bulunmaz. Bu büyük ganîmeti lâyıkıyla değerlendirmeli, ni’metin kıymetini bilmelidir.”


Son düzenleyen _Yağmur_; 22 Mart 2013 10:28

Benzer Konular

19 Aralık 2015 / kompetankedi Siyaset ww
18 Temmuz 2012 / ener Dinler Tarihi
9 Haziran 2015 / Safi Dinler Tarihi
27 Mayıs 2015 / ahmetseydi Sanat ww
27 Mayıs 2015 / ahmetseydi Sanat tr