Arama

Retorik (Hitabet Sanatı)

Güncelleme: 17 Kasım 2011 Gösterim: 27.115 Cevap: 6
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
2 Aralık 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Retorik, hitabet sanatı, belagat; genellikle lisanın kullanımıyla ikna teknik veya sanatı. Retorik, Batı'daki üç orijinal liberal sanat veya trivium`dan (diğerleri diyalektik ve gramerdir) biridir. Terim Fransızca rhétorique`den Türkçe'ye geçmiştir ki rhétoriqueLatince vasıtasıyla Yunanca rhētorikē (tekhnē), "retorik sanatı"ndan türemiştir. Rhētorikē (tekhnē) ise rhētōr (ρήτωρ), "hatip"ten gelmektedir.

Sponsorlu Bağlantılar
ilk olarak romalı hatiplerin kullanışıyla şekil alan ve sadece politik gerçekliğin özerkliğini değil,aynı zamanda amacı doğruyu dile getirmek olmayan sadece etki ve ikna yaratmaya yönelik politik söylemin temelini oluşturan dil ustalığı..

Türk Dil Kurumu tanımına göre retorik:
"1. Güzel söz söyleme, hitabet sanatı.
2. Söz sanatlarını inceleyen bilim dalı, belagat."
Hitabet, topluluklar önünde güzel ve etkili konuşma sanatı. Kimi insanlar meslekleri gereği küçük veya büyük topluluklara hitap eden konuşmalar yapmak zorunda. Öğretmenler, din adamları, siyasetçiler bunların başlıcaları. Günümüzde bu çerçeve daha da genişlemiştir. Her alanda bilimsel, tartışmalı toplantılar, açık oturumlar düzenleniyor, konferanslar veriliyor. Televizyonun ve öteki kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve sayılarının artması topluluklara yönelik konuşmalara yeni boyutlar kazandırmıştır. Bu iletişim araçları ile, aynı anda milyonlarca kişiye ulaşmak, sözlerini, düşüncelerini, bilgilerini iletmek imkânını buluyor hatipler. Ama hepsi aynı derecede başarılı, etkili olabiliyorlar mı, hepsinin de sözleri aynı ilgi ve merakla dinleniyor mu? İşte bunlar kuşkulu. Çünkü “hitabet”te yetenek önemli, ama eğitim de çok önemli. Düşüncesini düzenli bir sıra ile sunamayan “hatip”ler, söz söyleme sanatında ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar, yeterince başarılı olamazlar. Sanatın her alanında olduğu gibi, “hitabet sanatı”nda da eğitim şarttır.

Son düzenleyen asla_asla_deme; 17 Kasım 2011 14:25 Sebep: Sayfa Düzeni
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
10 Şubat 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
N.Tahir Ergün

Hitabet, topluluklar önünde güzel ve etkili konuşma sanatı. Kimi insanlar meslekleri gereği küçük veya büyük topluluklara hitap eden konuşmalar yapmak zorunda. Öğretmenler, din adamları, siyasetçiler bunların başlıcaları. Günümüzde bu çerçeve daha da genişlemiştir. Her alanda bilimsel, tartışmalı toplantılar, açık oturumlar düzenleniyor, konferanslar veriliyor. Televizyonun ve öteki kitle iletişim araçlarının gelişmesi ve sayılarının artması topluluklara yönelik konuşmalara yeni boyutlar kazandırmıştır. Bu iletişim araçları ile, aynı anda milyonlarca kişiye ulaşmak, sözlerini, düşüncelerini, bilgilerini iletmek imkânını buluyor hatipler. Ama hepsi aynı derecede başarılı, etkili olabiliyorlar mı, hepsinin de sözleri aynı ilgi ve merakla dinleniyor mu? İşte bunlar kuşkulu. Çünkü “hitabet”te yetenek önemli, ama eğitim de çok önemli. Düşüncesini düzenli bir sıra ile sunamayan “hatip”ler, söz söyleme sanatında ne kadar yetenekli olurlarsa olsunlar, yeterince başarılı olamazlar. Sanatın her alanında olduğu gibi, “hitabet sanatı”nda da eğitim şarttır.
Sponsorlu Bağlantılar
Başka ülkelerde, her alanda olduğu gibi, “hitabet” de bir eğitim konusu olarak ele alınmış, üniversitelerde bunun eğitimini, öğretimini yapan kürsüler, bölümler kurulmuştur. Türkiye’de ise bunun herhangi bir örneği yok. Ama, öz çab ası ile bu önemli hizmeti tek başına yürüten bir ülkücü yazarımız var: Nejat Muallimoğlu. Çocukluğunda kekeme olan yazarın bu sıkıntıdan kurtulmak için yaptığı iyileştirme çalışmaları, onu hitabet sanatının inceliklerini öğrenmeye kadar götürmüş. Amerika Birleşik Devletleri’nde öğrenim ve çalışma amaçlarıyla bulunduğu ondört yıl içinde hitabet kurslarına katılmış, o alanda çıkan yayınları okumuş ve özümsemiş. Yurda dönüşünden sonra, Türkiye’de gözlemlediği hitabet alanındaki boşluğu doldurmak, bu alanlarla ilgilenenlere bilgilenmelerinde yardımcı olmak amacıyla, Güzel ve Tesirli Konuşmak (1957) adlı kitabını yayınlamış. Büyük ilgi gören ve hemen tükenen bu kitap, bu alanda duyulan eksikliği açıkça ortaya koyduğu gibi, yazarını da her birinde daha da gelişmiş olarak yayınladığı yeni basımları hazırlamaya teşvik ediyor. Önceki yıllarda yayınlanan beş basımın ardından, “Yeni Binyıl Baskısı” olarak nitelendirdiği 6. Basımı, Bütün Yönleri İle Hitabet adıyla 2000 yılında okuyucu önüne çıkıyor.1

Böylece “bir benzerinin asla yazılamayacağı” belirtilen dev bir eserle karşı karşıya geliyoruz. “Yeni Binyıl Baskısının Takdimi”ne (xxxi-xxxii. s.s.) başlanırken yazılan bu sözün ne kadar doğru olduğunu 1080 sayfadan oluşan eseri incelediğimizde hemen anlıyor, yazara yerden göğe hak veriyoruz. Anlıyoruz ki, eser yalnızca bilginin değil, aynı zamanda sabrın da bir anıtı. Yazarın bilinen ve herkesçe kabul edilen akıcı üslûbu, ilk bakışta, hacmi dolayısıyla ürkütücü görünen eserin kolayca okunmasını sağlıyor.

Bütün Yönleri İle Hitabet, “kitap” diye adlandırılan üç ana kesimden oluşuyor. Bunların başında da değişik basımlar için yazılmış, önsöz niteliğinde yazılar var. Kitabın sonuna ise, yazarın dünya gezilerinden fotoğraflar, yazı örnekleri konmuş.

Eserin ilk kesimi veya “Birinci Kitap’ı, “Hitabet Sanatı” başlığı altında sunulmuş. 595 sayfa tutan bu kesimde, hitabet sanatının bütün yönleri 28 bölüm içinde ele alınıp irdeleniyor, bu sanatın bütün incelikleri anlatılıyor, hatip olmak isteyenlerin karşılaşabilecekleri sorunlara ışık tutuluyor. Verdiği çarpıcı, doyurucu bilgilerle bu kesim, eserin temelini oluşturuyor.

“Dünyayı Sarsan Kelimeler” başlığı ile sunulan 2. Kesim (veya “kitap”), altmışüç dünya ünlüsünün veya hatibinin konuşmalarından örnekler vermekte. Bunlar arasında peygamberler, ünlü din ve siyaset adamları, bilginler, komutanlar, edipler var. Atatürk’ten ve “millî hatip” unvanına sahip Hamdullah Suphi Tanrıöver’den daha çok sayıda örnekler verilmiş. Bu örnekler eserin 239 sayfasını (601-839. ss) işgal ediyor.

3. Kesim (veya “kitap”), “İlâveler” başlığı altında ve dört bölüm halinde, başka ilgi çekici konuşma ve hitabet örneklerine yer veriyor. Birinci kesimin değişik bölümlerinde verilen örnekler de katılırsa, kitapta yer alan hitabet örneklerinin sayısı yüzlerce oluyor. Böylece eser, bir “hitabet antolojisi” kimliğine de kavuşuyor. Üstelik verilen örneklerden bir bölümü, başka kaynaklarda kolayca bulunamayacak, kolaylıkla erişilemeyecek türden. Bütün bunlar görüldüğünde sayın Muallimoğlu’nun sabrını ve araştırıcı çabalarını takdirle karşılamamak mümkün değil.

Birinci hamur kâğıda, güzel bir sayfa düzenlemesi, rahat okunur büyüklük ve karakterde harflerle basılan Bütün Yönleri İle Hitabet ciltli olarak yayınlanmış ve kuşe kâğıtlı güzel bir gömlek içine alınmış.

Özet olarak söylemek gerekirse, eserin gömleği üzerindeki “bir benzerinin asla yazılamayacağı bu kitabı okumadan neyin, nerede, nasıl söyleneceğini bilemezsiniz” sözlerine yürekten katıldığımızı belirtmemiz gerekir. Bu değerli eserinden dolayı sayın Nejat Muallimoğlu’nu içtenlikle kutluyoruz.



1- Nejat Muallimoğlu, Bütün Yönleri İle Hitabet. 6. bs. İstanbul, 2000. Edinilebileceği yer: N. Muallimoğlu, PK. 35 Çapa Tıp Fakültesi PTT, 34272 İstanbul (İsteyene ücretsiz tanıtım broşürü de gönderilebiliyor).
HeliX - avatarı
HeliX
Ziyaretçi
19 Ekim 2007       Mesaj #3
HeliX - avatarı
Ziyaretçi
-Konuşma yeteneğiniz kariyerinizi önemli oranda etkileme gücüne sahip. Başarılı olmak için konuşma yeteneğinin gelişmiş olması gerekiyor. Kimse konuşması düzgün ve etkili olamayan bir insanla iletişim haline geçmeyi istemez.

-Konuşma yaparken en temel kural etkileyici ve konuya hakim olmak. Topluluk önünde konuşurken ve karşılıklı konuşma esnasında etkileyiciliğinizi konu hakkında bilginizle pekiştirirseniz istediğiniz etkiyi yaratabilirsiniz.

-Bir de konuşmaya başlarken ortamı biraz olsun yumuşatmak lazım. Oscar Ödül Töreni'ni düşünün. Sahneye ödül vermek için çıkan konuşmacılar genellikle bir anekdotla giriş yaparlar. Siz de öyle yapın. Başınızdan konuyla ilgili geçen bir hikayeyi, ya da gün içinde karşılaştığınız bir durumu paylaşın. İnsanlar hazırlanmış metinden okunan konuşmaları sevmezler.

-Eğer çok gerginseniz derin nefes alın. Ve konuşmanıza başlamadan önce bir parça çikolata ağzınıza atın. Hem gevşemiş olursunuz hem de gerginliğiniz yatışır.

-Prezentasyon esnasında tek bir kişiye bakmayın. Konunun içeriğini anlatırken birinci maddede birine bakıyorsanız, diğerinde bir başka insana doğru anlatın. Böylelikle salondaki insanlarla güven temelli bir iletişim sağlamış olursunuz ve izleyicilerin hepsi konuşmaya dahil olur.

-Görsellik de önemli. Mesajınızın daha kolay insanlara ulaşmasını sağlar. Ama sadece yardımcı bir faktör. Önemli olan ne konuşacağınız.

-Son olarak, konuşma yapacağınız yere erkenden giderek ses sistemini kontrol edebilirsiniz. Nerede konuşma yapacağınızı görmek ve son kontrolleri yapmak konuşma esnasında problem yaşamanızı engeller.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Ekim 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Konuşma Sanatı

"İnsanlar söyleşe söy­leşe anlaşırlar" ya da "İnsanlar konuşa konu­şa anlaşırlar" sözünü sık sık kullanırız. Bun­dan da anlaşılacağı gibi konuşma, insanlar arasında iletişimi sağlayan en önemli araçtır. Konuşma iki kişi ya da birçok kişi arasında olabilir. Bir kimsenin belli bir konuda bir dinleyici kitlesine söz söylemesine de konuş­ma denir. Bu tür konuşmaları niteliklerine göre "söyleşi; konferans; söylev" diye adlan­dırabiliriz. Topluluk önünde yapılan bu tür konuşmalar "hitabet" denen sanata girer.
Günlük konuşmalarımızda bile meramımızı anlatabilmemiz için sözcükleri yerli yerinde kullanmamız, kullandığımız sözcüklerin an­lamlarına dikkat etmemiz, sözü gereksiz yere uzatmamamız gerekir. Söyleşi, konferans ve söylevlerde ise bu konuda daha dikkatli davranılır. Bu tür konuşmalarda bazı kurallara uyulur ya da bazı kurallardan yararlanılır. Düzgün ve etkileyici söz söyleme ya da kısaca "konuşma sanatı" dediğimiz bu sanatın "belagat" ve "retorik" ile de ilintisi vardır. Edebi­yatta sözün açık, yerinde, ustalıklı ve sanatlı bir biçimde anlatılmasını konu edinen bilim dalı eskiden "ilm-i belagat" ya da kısaca "belagat" diye adlandırılırdı. Retorik ise Yu­nanca "konuşmacı" anlamına gelen "rhetor" sözcüğünden türetilmiş bir sözcüktür.
Konuşma sanatı Eski Yunan'da ve Roma'da öğrencilerin çalışmalarının önemli bir bölümünü oluştururdu. Yunanlı konuşmacı Demosthenes ile Romalı siyaset adamı Cicero bu sanatı geliştirdiler. Konuşma sanatı eğitim ve öğretim alanında ortaçağ boyunca da önemli bir yer tuttu.
Konuşma sanatının ilk kuralı düşünceleri belirli bir sıraya göre dizmektir. Konuşmacı ele aldığı konuyu iyi bilmeli, kullanılabilir tüm görüşler arasından amacına en uygun olanı seçmelidir. Konuşmacı zamanını da ayarlamalıdır.
Amaca uygun olarak bazı öğelere daha fazla, bazılarına ise daha az önem vererek vurgu sağlanır. Bir konuşmada doruk noktası­nı vurgunun yapıldığı olaylar oluşturur. Tüm öbür ayrıntılara daha az önem verilir. Bir tartışmada en inandırıcı görüş vurgulanır ve genellikle sonuç bölümü etkileyici olur. Başa­rılı bir konuşmacı en önemli olayları, olguları ya da düşünceleri en güçlü biçimde vurgula­mayı başaran kimsedir.
Sözcükler, konuşmacıların görüşlerini sun­mak için kullandıkları gereçlerdir. Bu neden­le sözcüklerin seçimi ve bunların bir araya getiriliş biçimi konuşmacının başarıya ulaşma­sı açısından önemlidir. İyi bir konuşmacı sözcük seçiminde titiz davranır. "Yaşlı bir ağaç" yerine "yıpranmış, rüzgârlarla hırpalan­mış ağaç" diyebilir. Dinleyicinin kafasında anlatılanın tam anlamıyla canlanmasını sağla­yacak fiilleri seçer. "Yürümek; konuşmak; bağırmak; yutmak" yerine kullanılan "avare avare dolaşmak; gevezelik etmek; inlemek; feryat etmek; mideye indirmek" anlatılmak isteneni belki daha iyi anlatır. Yeri geldiğin­de, düş gücünü harekete geçiren "Asker taştan bir anıt gibi duruyordu" ya da "Gökyü­zü parladı ve öfkeyle homurdandı" cümlele­rinde olduğu gibi söz sanatlarını kullanır.
Böylece, düzenlemenin açıklığı, vurgularla etkileme gücünün artırılması, sözcüklerin se­çimi ve dizilişine gösterilen özenle, çağdaş konuşmacılar görüşlerini başarılı bir biçimde aktarabilmek için konuşma sanatının ilkele­rinden yararlanırlar.


MsXLabs.org & Temel Britannica
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
9 Aralık 2008       Mesaj #5
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Platon 'un Gorgias diyaloğu ve RETORİK

Platon’un İ.Ö. 387’ye doğru oluşturduğu sanılan Gorgias adlı diyalog retorik üzerine yapılan bir tartışmayı içerir.

Diyalog, Sokrates, Gorgias, Polos, Kallikles, Khairphon arasında geçmektedir. Bu eserde retoriğin ne olduğu üzerine düşünülmüş ve retorik için birçok tanım verilmiştir. Bu tanımlardan bazıları acelece verilmiş yanıtlar olup Sokrates tarafından kolayca çürütülmüştür. Bu diyalogda Sokrates’in aldığı cevapların yanında, retorik üzerine kendisinin de belirttiği ilgi çekici açıklamalarda vardır.

Eserde Sokrates Gorgias’a retoriğin ne olduğunu ''Peki madem ki retorik sanatında usta olduğunu ve hatip olduğunu söylüyorsun, bana şu retoriğin ne olduğunu söylesene'' şeklinde sorar. Aslında Sokrates bu soru ile retoriğin uğraşının ne olduğunu öğrenmek ister. Gorgias bu soruya çok fazla düşünmeden ''sözler'' yanıtını verir. Ancak bu yanıt biraz öncede belirttiğim gibi acelece verilmiş bir cevaptır. Çünkü “söz” kavramı çok geniştir ve Sokrates’in de şu sözleriyle belirttiği gibi her sanatın içerisinde vardır. ''Hangi sözler Gorgias? Hastalara sağlığa kavuşmaları için izleyecekleri yolu gösteren sözler mi? Beden eğitimi konusu da bedenlerin iyi ve kötü durumlarıyla ilgili sözlerdir, değil mi? Mademki sözlerle ilgili sanata retorik diyorsun, konusu söz olan öteki sanatlara da neden retorik adını vermiyorsun?''

Sokrates bu soruları ile retoriğin alanına giren sözlerin ne olduğunu sorgulamak istemiştir. Gorgias daha önce vermiş olduğu yanıtla çok geniş bir kavram içersine girmiştir. Gerçektende düşünüldüğü zaman retorik''sözlerle uğraşır. Ancak ''sözle'' Sokrates’in de belirttiği gibi her sanatta mevcuttur. Bu nedenle bu konunun irdelenmesi gerekmektedir.

Gorgias’ın, Sokrates’in soruları üzerine vermiş olduğu yanıtlar bize, onun retoriği diğer sanatlardan farklı gördüğünü ve''sözler'' farklı amaçlar doğrultusunda kullandığını ispat eder gibidir. Bu düşüncelerinin en belirgin olarak anlaşıldığı sözleri şunlardır: ''Şunu demek istiyorum ki, benim sanatım mahkemede yargıçları, Meclis’te senatörleri, halk meclisinde ve bütün öteki toplantılarda yurttaşları ikna etme gücüne sahiptir. Bu güçle hekimi de, beden eğitimi hocasını da kendine kul köle edersin; şu meşhur sarrafa gelince, onun kendisi için değil de, başkaları için, konuşmasını ve kitleleri ikna etmesini bilen senin için para biriktirip zengin olduğunu görürsün.''

Gorgias aslında bu sözleriyle retoriğin bir ikna etme sanatı olduğunu vurgulamak istemiştir. Ancak retorik sanatçılarının insanları ikna ettirdikleri konularda her zaman bilgi sahibi olup olmadıkları tartışma konusudur. Bu diyaloğun, ilerleyen bölümlerinde de bu konu Sokrates tarafından gündeme getirilmiştir.

Retorik sanatının, bilgilendirmek ya da doğruyu sanatsal bir dille ifade etmek anlamına gelmediğini Gorgias adlı diyalogta görmekteyiz. Sokrates’in ''Hatip ikna etmekte hekimden daha becerikli ise, bilgisizler önünde konuşan bilgisiz de bilgiliden daha beceriklidir, ikna etmekte. Bence bundan böyle bir sonuç çıkar. Sende aynı fikirde misin?'' sorusuna karşı Gorgias ''Böyle bir sonuç kaçınılmazdır. En azından böyle bir durumda'' diyerek Sokrates’in bu konudaki düşüncesini kabul eder. Ancak Gorgias tarafından kabul edilen bu fikirlerin, incelendiğinde, bir sorun teşkil ettiği açıkça görülmektedir. Çünkü burada konu hakkında bilgisi olmasa da, konuşma yeteneği sayesinde bilgisiz insanın, bilgili insandan ikna etme konusunda daha başarılı olabileceği anlatılmaktadır. Konuşma yeteneğine sahip kimse bu yeteneğini şahsi menfaati doğrultusunda kullana bilir. Bu nedenden dolayı bu yeteneği elinde bulunduran kişilerin, ahlaklı kişiliklere sahip olmaları gerekmektedir. Aksi taktirde bu yetenek büyük bir soykırıma neden olan Hitler’in elinde olduğu gibi büyük bir silaha dönüşe bilir.

Böylesine tehlikeli bir silah olabilecek retoriğin bir sanat olarak değerlendirilmesi tartışma konusu olmuştur.Nejat Muallimoğlu’nun Bütün Yönleriyle Hitabet adlı esrinde hitabet sanatına farklı bir perspektifle bakılmıştır. Gorgias diyaloğundan alınan yukarıdaki alıntılardan da yola çıkarak Sokrates’in hatibe çok büyük sorumluluk yüklediğini görmekteyiz. Ancak Nejat Muallimoğlu yukarıda belirttiğim eserinde sorumluluğu hatip kadar dinleyicilere de yüklemiştir. Bu düşüncelerini şu sözlerle vurgulamıştır: ''Hitabetin büyük rol oynadığı medeni topluluklarda asıl esef edilecek şey, dinleyicilerin kolayca aldanmaları değil, çok sayıda hatibin sıhhatsiz bir takım fikirlerle halkın his ve heyecanları ile oynamaları, kötüyü iyi, yanlışı doğru, çirkini güzel göstermek istemeleridir. Ama bundan daha acı bir gerçek var: Aklı, zeki, samimi ve yetenekli insanlar, eleştirici birer dinleyici olmak için gayret sarf etmiyor, arkadaşları arasında onlardan daha iyi konuşan biri olmak zahmetine katlanmıyor, bu hususta gerekli fedakarlıkları göze almıyorlar.''

Çoğu düşünür tarafından retorik, sorgulama gereği duyulmaksızın bir sanat olarak kabul edilir. Ancak Gorgias dialoğunda Sokrates ''Doğrusunu söylemek gerekirse, retoriği bir sanat olarak kabul etmiyorum Polos'' diyerek, retoriğin, bir sanat olup olmadığı hakkındaki düşüncelerini dile getirmiştir. Sokrates retoriği bir sanat olarak görmediği gibi, onu dalkavuklukla adlandırır. Düşüncelerini şu sözlerle ifade eder: ''Bak Gorgias, bence retorik, sanatla hiçbir ilgisi olmayan, ama kesin görüş, yiğitlik, insanlarla konuşup anlaşabilmek için üstün yetenek isteyen bir iştir. Ben bu işin özünü dalkavukluk diye adlandırıyorum.'' Sokrates bu düşüncesini farklı sözlerle diyaloğun diğer bölümlerinde de tekrarlar.

Retoriğin bir sanat olarak görülüp görülmemesi tartışmaya açıkken, bence herkesin kabul edeceği nokta, retorik sanatçısının üzerinde büyük bir ahlaksal sorumluluk olduğudur. Bu açıdan yaklaşıldığı zaman retoriğin incelenmesi bir anlamda ahlakın irdelenmesini gerektirmektedir. Nitekim Gorgias diyaloğunda da ahlak konusu önemli ölçüde işlenmiştir.


Diyalogta, Sokrates hangi davranışın iyi ve doğru olduğunu bulmaya çalışmıştır ve bu arayışını sorularla belli etmiştir. Diyalogta Polos’a yönelttiği sorulardan birisi şudur: ''İşlediği suçtan dolayı cezalandırılan bir kimse doğru bir davranışla karşılaşmış olur değil mi?'' Polos ''Öyle olmalı '' diye cevap verir.

Sokrates yukarıda almış olduğu yanıta da dayanarak retoriğin işlevinin ne olması hakkındaki fikirlerini şu şekilde ifade eder: ''Retorik ancak, önce kendi kendimizi, sonra da ana babalarımızı ve dostlarımızı haksızlık yaptıkları her sefer suçlamak, suçumuzu gizlememek ve onu işleyen ceza çekip sağlığına kavuşsun diye suçu açığa çıkarmak için yaralanılabilir. Retorik insanı, hem kendi kendine hem de başkalarına yılmadan karşı koymaya,sırf iyi ve güzel uğruna, hem de acıyı hiç hesaba katmadan, hekimin kesip dikmesine ve dağlamasına katlanır gibi , gözü kapalı ve cesurca kendini ortaya koymaya zorlar… kötülüklerin en büyüğü olan haksızlıklardan kurtulmak için kullanılır…''

Bu sözleriyle Sokrates retoriğin nasıl olması gerektiğini ele almıştır. Aslında retoriğin tam tersi şeklinde işlev gördüğünü ve beklide bu şekilde işlev görerek hayatta kalabildiğini kabul eder. Bu düşüncelerini şu sözlerle ifade eder: ''Diyelim ki bir insan düşmanına ya da başka birine kötülük yapacak. O zaman o insanın cezalandırılmaması ve yargıç önüne çıkarılmaması için büyük çapa harcanıp gerek söze gerekse eyleme başvurulmalıdır; eğer yargıç önüne çıkarsa, kurtulması ve ceza yememesi için çaba sarf edilmeli… İşte, bence bu amaçları gerçekleştirmede yararlanılır retorikten Polos ;çünkü haksızlık yapamayacak bir kimseye büyük bir yararı dokunacağını hiç sanmıyorum retoriğin. Herhangi bir yararı olsa bile, daha önce ileri sürdüğümüz kanıtlardan da anlaşılacağı gibi, bu yarar yine de hiçbir şey sağlamaz.''

Sokrates’in bu sözleri toplum açısından ehemmiyet taşıyan kritik sözlerdir


bi quan - avatarı
bi quan
Ziyaretçi
27 Mart 2009       Mesaj #6
bi quan - avatarı
Ziyaretçi
Dinleyici: Konuşmalarınız dinleyen kişlerin seviyesinde olmalı. Hem siz anlatmak istediklerinizi anlatabilin, hem de dinleyenler sizin anlatmak istediğinizi anlayabilsinler. Konuşmanızı yapacağınız ortam, anlatmada kullancağınız malzemeler ve konuşmanızda ki zamanlama da etkili konuşmayı destekleyici faktörler. Hazırlığın önemi de zaten gayet açık. Siz bir konuşmaya ne kadar hazır olursanız, o kadar rahat konuşacak, heyecanınızı da yenebileceksiniz. Hazırlık size güven verecek, sizin de kendinizi güçlü hissetmenizi sağlayacaktır.

Enerji: Duygu + Ses + Vücut bu bölümde yer alıyor. Duygu, dinleyiciler karşi beslediğiniz his. Ses ise belki en önemlisi. Sesinizi öyle bir ayarlayın ki, konuşma sonuna yetişebilsin. Tonlamalarınız ve vurgularınız yerinde olsun. Sözcükler arasında ki geçişleriniz mutlaka birbirleriyle bağlantılı olsun. Duruma uygun olarak sesinizi arttırmalı ve azaltmalısınız. Ama bunları yaparken mutlaka doğal olun ve yapmacık hareket ve seslerden sakının. Vücudun da önemi büyük. Tüm gözler sizde ona göre. Sizin el-kol hareketleriniz, duruş biçiminiz ve yeriniz, gözlerinizin hareketi dinleyicinin gözetimi altında ona göre.

Tarz: Tarz size özel. Bu tarzı şekillendirerek geliştirebilirsiniz. Konuşmalarınızda biraz heyecan iyi gider. Biliyor ve paylaşıyorsunuz. Dinleyicilerde sizlere katılabilir. Ama tarzınız doğal olsun.

Akış: Planlı olmalısınız. Ana mesajınızı belli etmelisiniz. Konuşma hızınız da gayet önemli. Ne konuşurken insanlar reklam izlemeli, ne de söyledikleriniz iç içe olmalı. İnsanlara Beyaz Alan da bırakmalısınız. Nedir peki Beyaz Alan? Bu, insanlara algılama zamanı bırakmanızdır. Örneğin sonuç belirten konuşma sonlarında bu alanı bırakırsanız, konuşmalarınız daha anlaşılır olabilir.
Yansıtma: Sizin hitap şekliniz. Konuşmalarınızı aktarış şekli, söyleyiş şekli bu grupta. Kısaca tüm maddelerin dışa çıkışı.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
15 Temmuz 2009       Mesaj #7
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
HİTAP

Hitap - Hitap Nedir (Anlatım Çeşitleri)

Çok başvurulan anlatım yollarından biri de hitaptır. Arapça olan bu söz, tek kişinin karşısındaki birine veya bir kabalığa karşı konuşması, anlamına gelir.

Öbür anlatım yolları gibi hitap da roman, oyun, hikâye, makale, fıkra... gibi her edebiyat türünde görülebilir. Nutuk, konferans, masal vb. sözlü verimlerde sırf hitaba dayanan edebiyat türleridir. Fakat nutuk, konferans gibi türlerle bir anlatım yolu olan hitap kavramlarını karıştırmamak gerekir.

Bu anlamda hitap denince. İlle de bir kişinin uzun uzadıysa söylediği sözler anlaşılmamalıdır. Bilgi veren kitaplar, gazete haberleri, mektuplar vb. de aslında bir kişinin bir veya daha çok kimseye seslenişleri olduğuna göre buralarda hitap anlatım tarzı kullanılıyor demektir. Hitap nesirler gibi manzum eserlerde de önemli yer tutar.

Tiyatro türünde hitabın özel bir adı vardır. Bir kişinin kendi kendine ya da seyircilere karşı uzun uzun söylenmesine Tirat adı verilir.


Alıntı
Son düzenleyen ThinkerBeLL; 17 Temmuz 2009 12:24

Benzer Konular

20 Mayıs 2018 / Misafir Tıp Bilimleri
17 Kasım 2009 / _KleopatrA_ X-Sözlük
13 Temmuz 2015 / Jumong Sanat
22 Kasım 2015 / Safi X-Sözlük