Arama

Çeviri

Güncelleme: 28 Mayıs 2017 Gösterim: 10.237 Cevap: 5
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Mart 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye

ÇEVİRİ


Çeviri, kalkış dilinin (kaynak dil) bir bildirisini, varış diline (amaç dil) aktarmaktır.
Sponsorlu Bağlantılar

Bu terim hem etkinliği, hem ürününü; "özgün" ya da kaynak bildirinin "çevirisi" olarak amaç bildiriyi belirtir. Dar anlamda, çeviri yalnızca yazılı metinleri kapsar, "sözlü çeviri" sözkonusu olunca, dilmaçlık, hatta son zamanlarda görüldüğü gibi yorumlama anlaşılır.

Edebiyat çevirisi ve teknik çeviri birbirinden ayrılır, bu yalnızca çevrilecek metinlerin niteliğine ve bu metinlere uygun düşecek çeviri biçimine ilişkin bir karşıtlık değil, aynı zamanda toplumsal-mesleksel ve ekonomik türden bir ayırımdır. Edebiyat çevirmenleri, kitap çevirir ve oldukça düşük bir telif ücret alırken; teknik çevirmenlere genellikle daha dolgun bir ücret ödenir.
Çeviri, farklı diller konuşan topluluk ve bireyler arasındaki sayısız ilişkilerin her çağda zorunlu kıldığı evrensel nitelikli bir etkinliktir. Günümüzdeki uluslararası kuruluşların çeviri bölümlerinden çok önce, her tür yeminli ve belgeli çevirmenler, Firavun saraylarında dilmaç çevirmenler, vb. vardı. Çevirinin tarihsel kökenlerinde,, Eski Ahit’in yunanca çevirisi, "Ebdo Mekonta", aziz Hieronymus’un yaptığı latince İncil çevirisi (Vulgata) gibi kutsal metinler yer alır. Ama, ilyada ve Odysseia'nın çok sayıda çevirisinin de ortaya koyduğu gibi, Antikçağ’ın edebiyat metinleri de önemli bir yer tutar; edebiyatların, hatta Avrupa ulusal dillerinin kökeninde bile çeviriyi buluruz: örneğin, çağdaş almanca, temelinde Luther’in İncil çevirisindeki almancadır; fransız yazınının kaynaklarında, Plöiade akımının yapıtları, gerçek anlamda çeviriden, esinini antik başyapıtlardan alan uyarlamalara dek uzanan bir sürekliliği ortaya koyar.

Kutsal metinlerde konu Tanrı sözü olduğundan sadakat, filolojik kesinlik ve yorumda doğruluk (tefsir ve yorumbilim) temel ve mutlak zorunluluktur. Edebi çeviriler aynı mantığı izlemezler; bu tür çevirilerin çoğu için, "vefasız güzeller" denilebilmiştir; ama kimi dönemlerde metindeki kesinliğe ulaşma ve metinsel, kültürel duyarlığı sağlama yolunda bir tepki hareketinin ortaya çıktığı da görülür. Örneğin Leconte de Lisle’in Homeros şiirleri çevirisi buna tanıklık eder. Sous l'invocatıon de SaintJeröme' da Valery Larbaud’nun yaptığı gibi, kimi yazarlar, bize “çeviri sanatına” ilişkin çalışmalar bırakmıştır. Ama günümüzde çeviri, dilbilimin gittikçe güçlenmesi ve uluslararası ilişkilerin yoğunlaşmasından ötürü mesleksel ve kurumsal etkinlik alanı sürekli artan çevirinin gelişmesiyle bağıntılı olarak özgün bir dalın, "çeviribilim”in konusu olma eğilimindedir. "Aynı durum içinde", kaynak söylemle amaç söylem arasındaki işlevsel eşdeğerliliğin önemini belirten, çevirinin temelindeki iletişim süresini inceleyen, çevirinin şiirbilimsel kurallarını geliştirmeyi amaçlayan, çeviri tiplendirmelerine ilişkin öneriler getiren bir "çeviri bilimi” kurmaya çabalayan çeviri kuramcılarının ortaya çıkması buradan kaynaklanır.

Çoğu Avrupa ülkelerinde okulda yapılan "anadilinden yabancı dile” ve "yabancı dilden anadiline" çevirilere gelince, bu etkinlikler çeviri işlemlerini, dil öğretimindeki genel stratejinin bir parçası sayar ve bu gerekçeyle, dilsel güçlüklerden oluşan bir bütüne yer verirler: bunlar, uç durumları ele alan ve mesleki bir etkinlik olan gerçek anlamdaki çeviriye göre can sıkıcı nitelikte alıştırmalardır. Profesyonel çeviri, giderek artan nicel bir gelişim içindedir Bu da,.sorunu otomatik çeviriyle çözme evresine gelindiğini gösteren aşamalardan biridir.

Otamatik çeviri, ikinci Dünya savaşı'n- dan sonra krıptografi varsayımından yola çıkan, çeviriyi yalın bir karşılıklar bulma sistemiyle özdeşleştiren ve ele alınan iki dilin terimleri arasında tamkarşılıklı eşdeğerlikler kurmayı amaçlayan araştırmalara konu olmuştur: bu araştırmalar, iki dilli, bir otomatik sözlük oluşturmaya yönelmiştir. Birçok araştırma tasarısının aynı anda ortaya atıldığı bir coşku dönemi yaşanmış, ancak 1960 lı yıllarda, somut sonuçlara ulaşamayan bu arayışlar oldukça sert eleştirilere uğramıştır. Bu eleştiriler, özellikle yararlanılan dilbilim kuramının yetersizliğine ve başlangıçtaki amacın ütopik niteliğine yönelir.

Bugün, tümüyle otomatikleştirilmiş, üstün nitelikli çevirinin şimdilik gerçekçi bir amaç olmadığında birleşilmektedir Bu nedenle uzmanlar, bilgisayar destekli çeviriden söz etmeyi yeğlemektedirler. Çevirmen makinenin yaptığı yanlışları, makine yerine insan bir çevirmen-düzeltmenin gözden geçirdiği “yayım sonrası" bir evre öngörme zorunluğu doğmuştur. % 10'luk yanlış oranı, çoğu kez aşılan bir alt sınırdır. Böylece, makineye yalnızca standart, sözdizimsel yapısı önceden indirgenmiş söylemlerin verilmesini sağlayan bir önbasım da gerçekleştirilebilir. Temel amaç çevirmene otomatikleşmiş bir belge sistemi biçiminde bir yardım sağlamaktır. Yine de bu alandaki araştırmalar etkin bir biçimde sürmektedir. Genel olarak, çeviri, çözümleme, aktarım ve üretim olmak üzere üç evrede de alınmakta, dilbilimsel betimleme modelleriyle işlem yazılımlarını birbirinden iyi ayırmaya özen gösterilmektedir.

İki dil üstüne çalışılabileceği gibi çok dilli çeviri de amaçlanabilir ve arada bir "eksendıT'den (yapay dil) yararlanılabilir. Şimdiden, en azından deneme aşamasında birçok yöntem kullanılmaya başlanmıştır. SİSTRAN yöntemi, Avrupa topluluklarınca denenmiştir, Kanada’da geliştirilen TAUM METEO yöntemi, tümüyle kalıplaşmış bir dilde kaleme alınan hava durumu bültenlerini İngilizceden fransızcaya çevirmeye yaramaktadır; en ileri araştırmalar arasında, üstünde Grenoble’da, G.E.T.A.'nın üstünde çalıştığı ARİANE sistemleri ve Almanya ile Japonya' daki kimi aıaştırmalar sayılabilir.

Türk edebiyatında


Turfan ve çevresinde ele geçen uygur yazılı kaynaklarının büyük bölümü, çeviridir. Sanskritçe, çince. toharca gibi dillerden yapılan bu çeviriler, genellikle Buddha'nın yaşamını anlatan ve burkancılığın ilkelerini öykülerle açıklayan din kitaplarıdır: Altın yaruk (altın ışık), Sekiz yükmek (Sekiz yığın), Kalyanamkara ile Papamkara bu öykülerden bazılarıdır. Bu metinler türkçeye aktarılırken yabancı sözlere yer verilmemiş, din terimlerinin hemen tümüne türkçe karşılıklar bulunmuştur.
İslamlığın benimsenmesinden sonra, daha çok Kuran ve hadislerle öteki din kitaplarının çevirileri yapılmaya başlandı ibn Arapşah'ın Kuran çevirisi, Erzurumlu Darir'in yüz hadis çevirisi bu yoldaki ilk örneklerdir.

XIV-XV. yy.Tarda Anadolu'da tıp (müfredat-ibn Baytar vb ), astronomi (Melhame-i şemsiye vb.), zooloji (Hayat ût-hayvan vb.) gibi konularda pek çok çeviri yapıldı. İran ve arap dillerinden yapılan edebiyat çevirilerinde ise Nizami, Cami gibi yazarların yapıtları bazen eklemelerle zenginleştirildi; bazen, yalnızca ortak edebiyatın bir esin kaynağı olarak kaldı.

Batı dillerinden türkçeye yapılan ilk çeviriler XVIII. yy'ın ilk yarısında görülür. 1733'te Müteferrika'nın bastığı coğrafya kitabından sonra tarih, siyaset, tıp, tarım, askerlik konularında da pek çok kitap çevrildi. Bunların arasında Halis Efendi adlı birinin Kıyafetname adıyla çevirdiği, küçük bir karakteroloji kitabı da bulunmaktadır.

Ancak, türk tiyatrosunun ilk özgün örneğini veren İbrahim Şinasi'nin Şair evlenmesi'ni yazdığı 1859 yılı, aynı zamanda Batı'daki edebi türlerden bazılarının da türkçeye çevrilmeye başlandığı yıldır Yusuf Kâmil Paşa, transız yazarı Fenelon’dan çevirdiği Terceme-i Telemak' ile türk okurunu, batı edebiyatının öğretici roman örneklerinden biriyle tanıştırdı. 1862'de basılan yapıt büyük ilgi topladı; buradan yapılmış alıntılar ders kitaplarına girdi. Bunu, aynı yıl Ruzname-i ceride-i havadis gazetesinde Mağdûrîn hikâyesi adıyla tefrika edilen Vıctor Hugo'nun SefilleYın (Les mısârables) geniş özeti izledi. Telemak çevirisinin ağdalı diline karşılık, kime ait olduğu bilinmeyen ikinci çevirinin dili oldukça sadedir.

1871'de Voltaire (Hikâye-i hikemiyye-i Mikromega), A. Dumas (Monte Kristo), ertesi yıl Recaızade Ekrem'in kalemiyle Chateaubriand (Atala). Lesage (Topal şeytan. 1873'te B. de Saınt-Pıerre (Pot ve Virjini), P. du Terrail (Gece yolcuları). A Radclıffe (Sergüzeşt i Adetin). Longus (Dafni ile Koloe’nin hikâyei taaşşukları) gibi yazarları sonraki yıllarda X. de Montâ-pin, E. Sue, E. Richebourg, E. Gaboriau, J. Verne, Lamartine, O. Feuillet, H. Malot, P. Bourget, A. Daudet, P. Loti, G. de Maupassant, E. Zola vb.'den çeviriler izledi. XIX. yy.'ın sonlarına doğru Tolstoy (Familya saadeti, 1891), Puşkin(Kâğıt oyunu, 1893), P. Mârimâe (Karmen, 1898); XX. yy.'ın başlarında Turgenyef (Buhar, Ab-ı nevbahar, 1903), Byron (Chıllon mahpusu, 1904) türk okuruna sunuldular.

Tiyatro alanındaki ilk derli toplu çeviriler de, özellikle XIX. yy.'ın son çeyreğinden başlayarak yavaş yavaş yoğunluk kazandı. Evrensel nitelikteki oyun yazarlarından Shakespeare'ın türkçe olarak sahnelendiği bilinen ilk yapıtı, Romeo ve Jülyet'ten (1871) yaklaşık 5 yıl sonra Haşan Bedrettin ile Manastırlı Mehmet Rıfat, Othello'yu Dulcis'in fransızca uyarlamasından çevirdi. Haşan Sırrı ilk kez doğrudan yazıldığı dilden Venedik taciri (1884), arkasından Sehv i mudhik adıyla Yaniışlıklar komedyasTnı (1887) dilimize kazandırdı. Molıâre ise, ilk kez 1813'te H.A.G. Antimosyan'ın yaptığı ve ermeni harfleriyle bastırdığı Zoraki doktor (Le mâdecin malgrö lui) çevirisiyle türkçeye aktarılmış olmasına karşın, hem nicel hem de nitel yönden Ahmet Vefik Paşa'nın gerek doğrudan yaptığı çeviriler, gerekse uyarlamalarıyla türk sahnelerine yerleşti. Ahmet Vefik Paşa'nın 1869'dan başlayarak dilimize aktardığı Molıâre yapıtlarından bazıları (Zor nikâhı, Zoraki tabip, Yorgaki Dandini, vb.) bugün bile zevkle izlenebilmektedir. Victor Hugo'nun Hernani'sı de 1873-1874 yıllarında biri yine Ahmet Vefik Paşa, öbürü de Ahmet S. adlı bir başkası tarafından ayrı ayrı çevrildi. Ahmet Vefik Paşa'nın çevirisi kayıptır. Hugo'nun Angelo'su iki ayrı kişi tarafından ve başka yapıtları; rumcadan bazı yapıtlar; Schiller’in Hud'a ve aşk'ı (Intriçue et amour), sonraki yıllarda ise Balzac, Labiche, Gol doni, vb. yazarlardan ürünler de türkçeye çevrildi.

Yine Şair evlenmesin in yayımlandığı tarihte, Şinasi’nin çeşitli fransız şairlerinden yaptığı çevirilerle Münif Efendi'nin Muhaverat-ı hikemiye'si de türk edebiyatında yeni ufukların açılmasına, yazı sanatlarının yeni bir kimlik kazanmasına imkân verdi. Edebıyat-ı cedide'nin başlangıç tarihi olan 1896'lardan sonra çeviri çalışmalarının hızını yitirdiği, ikinci meşrutiyet'in ilanına değin daha çok belli alanlara (halk romanları, vodviller vb.) yöneldiği görülür.

Bu dönemde Ahmet Refik'in Medeniyet tarihi. Ata Bey'in Hammer'den 15 ciltlik OsmanlI tarihi ile Abdullah Cevdet’in "istibdatla mücadele, özgürlük ve insanlık düşüncelerini ön plana almak” amacıyla Doğu'nun ve Batı'nın belli başlı edebiyat yapıtlarını çevirme çabaları anılmaya değer.

Cumhuriyet dönemi


Arap abecesinin yerini latin harflerine bırakması (1928), Batı ile kültür alışverişinin daha planlı ve örgütlü bir yoldan kitlelere sunulması sorununu gündeme getirdi. 1924 te Milli eğitim bakanlığı bünyesinde kurulan Telif ve tercüme heyeti'nin (1926'dan sonra Milli talim ve terbiye dairesı'ne dönüştürüldü) bir uzantısı olarak. Haşan Âli Yücel'in girişimiyle 1939 yılında oluşturulan Tercüme bürosu, bir yandan yunan, roma, İslam ve doğu klasiklerini, bir yandan da çağdaş batı edebiyatlarının başyapıtlarının dilimize çevrilmesinde büyük rol oynadı. Buna paralel olarak, 19 mayıs 1940'tan başlayarak yayımlanan Tercüme’ dergisi de 1950Tİ yıllara değin bilgi aktarımı, tanıtma ve tartışma yönünden önemli bir işlevi yerine getirdi. Tercüme bürosu, 1950Tı yılların ortalarında lağvedildi, çeviri çalışmaları da daha çok özel yayınevlerince sürdürüldü.

—Mant. Çevirinin belirsizliği savına göre, söz düzenlemelerinin tümünü karşılayabilecek çeviri rehberleri hazırlanabilir, ama bunların birbirleriyle bağdaştırılmaları olanaksızdır. Demek ki, bir çeviri her zaman belirsiz kalmak zorundadır ve hiçbir belirgin doğrulama süreci bu belirsizliği tümüyle gideremez Quine, bu savı, iki ayrı dilde "birbirine çevrilebilir" ya da "anlamdaş" iki cümleyle karşılanabilecek ve bu cümlelerin anlamını verecek tek bir bütün'ün varolamayacağını kanıtlamak için kullanmıştır.

Kaynak: Büyük Larousse

 
Son düzenleyen Safi; 28 Mayıs 2017 21:57
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Mart 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Çeviride Eşdeğerlik
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Çeviri yapılırken genellikle yalnızca "anlamın" aktarılacağı düşünülür. Yapılan çalışmalar, anlamın yanısıra biçimin ve metnin taşıdığı işlevin de aktarıldığını ya da aktarılması gerektiğini göstermektedir. Bu nedenle çeviride kaynak metin ile erek metin arasında eşdeğerlikten söz edilirken birçok öğenin eşdeğerliği söz konusu olabilir.

Yazılı ve Sözlü Çeviri
Yazılı çeviri denilince genellikle yazın çevirisi akla gelmektedir. Ancak, bugün dünyamızdaki çeviri faaliyetlerinin %90'dan fazlasını kullanım metinlerinin çevirisi oluşturmaktadır. Özellikle küreselleşme nedeniyle bu tür çeviriye olan gereksinim hızla artmaktadır.
Sözlü çeviri ise andaş ya da eşanlı ve ardıl olabilir.

Çevirmenin Özellikleri
Genellikle iki dili ve iki kültürü iyi bilen birisinin çeviri yapabileceği düşünülür. Çeviri işlemini basit bir süreç olarak görmekten kaynaklanan bu yanılgı maalesef hâlâ yaygın olarak sürmektedir. İki dilin ve iki kültürün iyi bilinmesi tabi ki çevirmen için olmazsa olmaz koşullardandır. Buna bir de teknik çeviri (özel metin çevirisi) sözkonusu olduğunda alan bilgisi de ekleme gerekir. Hukuk, tıp, mühendislik gibi alanlarda çeviri yapan bir çevirmen bu alanlar hakkında yeterince bilgi sahibi olmalıdır. Ancak, bu bilgilere ek olarak bir dilden diğer dile "aktarma" konusunda bilgiye gerek vardır. Bu, deneyimle de kazanılabilen bir özellik olsa da lisans düzeyinde verilen çeviri eğitimiyle de daha kısa süre edinilebilecek bir bilgidir.
Sözlü çeviri ise yazılı metin çevirilerinde istenen özelliklere ek olarak özel not alma tekniklerinin bilinmesini, kısa süreli belleğin güçlü olmasını ve bir yandan dinlerken diğer yandan çeviri yapılabilmesi gibi başka özellikler gerektirmektedir.

Makine Çevirisi
Makine çevirisi, insan katkısı olmaksızın bilgisayar yazılımlarıyla yapılan çeviri anlamında kullanılmaktadır. Özellikle İkinci Dünya Savaşından sonra Rusça metinlerin İngilizceye hızla ve ucuz olarak aktarılma isteğinden doğan makine çevirisi, henüz insan çevirisinin yerini alabilecek kadar gelişmemiştir, hatta ileride insan çevirisinin yerini alıp alamayacağı da tartışmalıdır. Günümüzde yalnızca meteorolojik raporlar gibi son derece biçimleştirilmiş metinlerin çevirisinde başarılı olabilmektedir. Ancak, ağ sayfalarının çevirisini yaptıran Internet kullanıcılarının da yakından bildiği gibi makine çevirisi düzegün ifadelerle olmasa da içerik konusunda yaklaşık bir bilgi vermek amacıyla kullanılmaktadır.
Makine çevirisinin eksiklerini bir derece kapatabilmek için "insan destekli makine çevirisi" yöntemleri denenmektedir. Bu tür çevirilerde makinenin yaptığı çeviri sürecinde bir çevirmen bilgisayara destek olarak ortaya çıkan çeviri sorunlarının aşılmasını sağlar.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Mart 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Çeviri Süreci
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Çeviri süreci başlıca üç aşamadan oluşur:
  1. Kaynak metnin çözümlenmesi
  2. Erek dile aktarılması
  3. Erek metnin oluşturulması
Bu aşamalar, zamansal olarak birbirini izleyen bağımsız bölümler olarak değil, sürecin kavranmasını kolaylaştıran soyutlamalar olarak düşünülmelidir. Çünkü, gerçek çeviri sürecinde bunlar içiçe geçmiştir. Çevirmen genellikle çözümleme yaparken aynı zamanda bunu nasıl aktaracağını ve erek metni nasıl oluşturacağını da düşünür.

Çeviri, alıcısına ulaşmadan önce şu süreçlerden geçmektedir:
Çeviri: Çevirmen tarafından yapılır. Hedef dil çevirmenin ana dilidir. Metnin konusu çevirmenin alan uzmanlığı kapsamındadır.
Ön okuma: Çevirmen tarafından yapılır. Gözle okuma ve otomatik yazım imla düzeltmesini içerir.
Düzeltme: Proje bütçelemesine göre, çevirmen tarafından yapılabildiği gibi, kaynak dil ve hedef dilin her ikisinde de alan uzmanı olan bir Düzeltmen tarafından yapılır.
Denetleme: Kaynak dili bilmeyen ancak anadili hedef dil olan bir alan uzmanı Denetmen tarafından yapılır. Denetlemede, çeviri metni önce kaynak metinden bağımsız olarak okunur, ardından karşılaştırmalı okuma yapılır.
Son Okuma: "Proofreading", "prova okuması" veya yanlış bir adlandırma olarak "kontrol okuma" şeklinde yerleşmiş işlemdir. Görsel tasarım uzmanları tarafından yapılır.
Kalite güvencesi: Proje yöneticisi tarafından yapılır. Çeviri metninde dilsel kalite, yerel öznitelikler, metrik dönüşümler, belirlenmiş biçim şablonuna uygunluk gibi ögelerin çeviriyle hitap edilen kitleye (hedef kitleye) aktarımında tam ve eksiksiz olmasının sağlanmasını içerir. Proje yöneticisi, ayrıca, çevirideki olası hataların sınıflandırılması ve ölçülebilmesi için bir puantaj sistemi üzerinden değerlendirme yapar. Erişilebilirlik, dikkat, doğruluk, dakiklik gibi noktalarda çevirmen, düzeltmen ve denetmenin başarım değerlendirmesini yapar ve kayıt altına alır.
TSEN 15038 gibi uluslararası standardlarda ayrıntılı tanımlar bulunmaktadır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Mart 2009       Mesaj #4
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Çeviri Sorunları
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Çeviri oldukça karmaşık bir süreçtir. Çevirmen açısından oldukça yoğum bir zihinsel faaliyet gerektirir. Çevirmen çeviri sürecinde sürekli olarak sorunlarla karşılaşır ve bu sorunları çözerek ilerler. Bir anlamda çeviri, sorun çözme sürecidir dahi denilebilir. Aşağıda kısaca özetlenmeye çelışılan bu sorunlar çok değişik alanlarla ilgili olabilir.

Kaynak Metinle ilgili Sorunlar

  • Çeviri süreci içinde kaynak metin üzerinde değişiklik yapılması
  • Silinmiş ya da okunmayan sözcükler
  • Yazım hataları
  • Eksik metin
  • Kötü yazılmış bir metin (anlam belirsizlikleri, ifade hataları)
  • Metinde anlatılan şeyin eksik olması (Örneğin bir makinenin kullanım kılvuzunu çevirirsiniz, ama makineyi siz hiç görmemişsinizdir, resim, çizim vb. de yoktur.)
  • Çeviride başka bir metinden alıntı vardır, ama alıntının kaynağı belli değildir, hatta bu metin erek metinden çevrilmiş dahi olabilir. Ama siz kaynağı belirsiz bu metni yeniden çevirmek zorunda kalırsınız.
  • Maddi hatalar; örneğin, kaynak metinde yukarıdaki resimde görülen 5 nolu cıvatayı sıkın der, ama resimde öyle bir vida yoktur.
Dilsel Sorunlar
  • Farklı şivelere ait deyişler ve sözlüklerde yer almayan yeni sözcükler
  • Ne olduğu bilinmeyen kısaltmalar
  • Kişi, kurum ve coğrafi yer adları.
  • Argo
  • Belirli meslek gruplarına ait deyiş biçimleri
  • Halk diline ait deyişler. (Örneğin, "tabanları yağladık" şeklindeki deyimler.)
  • Biçemsel özellikler. Bu tür özellikler kültürel farklardan dolayı iki dilde örtüşmeyebilir. Örneğin, selamlaşma biçimleri, akraba adları, toplumsal grupların hem kendi aralarındaki hem de diğer gruplardakilerle konuşma biçimleri.
  • İki dil arasındaki dilbilgisel farklardan ya da noktalama işaretlerinin kullanımından kaynaklanan sorunlar.
Diğer Sorunlar
  • Her türlü dil oyunu; örneğin, "Oku baban gibi eşek olma" şeklindeki cümleler
  • Özellikle şiir çevirisinde (ve reklam vb metinlerde) uyak ve ses, yapı benzerliklerinin sağlanması
  • Kaynak kültürün çok belirgin bir şekilde öne çıkması. Türkçe çevirmenler için örneğin Hristiyan kültürüyle ilgili konular. Türkçeden Batı dillerine yapılacak çevirilerde ise İslamiyet ve Türk kültürüyle ilgili konular (Örneğin, kına gecesi)
  • Mizah, espri ve fıkralar
  • ve kaynak kültürde var olan bir kavramın erek kültürde olmaması
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
7 Mart 2009       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Türkiye'de Çeviri Hizmetleri
Vikipedi, özgür ansiklopedi

Kültürlerarası ilişkiler tarihi MÖ 6.-4. yüzyıllarda Doğu kültüründen Grek kültürüne; 8. yüzyılda Grek kültüründen İslam kültürüne, 11. yüzyılda İslam kültüründen Batı kültürüne yapılan çevirileri büyük kültür değişimi olarak sayar. Roma atasözünde traduttore traditore, çevirmen haindir denir. Grekçe ile Arapça arasındaki çeviri faaliyetinde Süryanice rehberlik yapmıştır.
Türkler 10. yüzyıldan sonra İslam medeniyetine girdi ve bilim dili Arapça oldu. 18. yüzyıla kadar Batı'dan çeviri tek tük iken, bu tarihten sonra çeviri faaliyeti hızlandı. Fen bilimleri ve teknolojide Batı'nın üstünlüğü vardı ve bu alanda çeviri askeri modernleşme ile başladı. Osmanlı sarayında tercümanlar Rum idi. Bunlara dilmaç deniyordu. Katip Çelebi ilk çevirmenlerdendir. Yanyalı Esat Efendi, İshak Efendi, Asım Efendi, Konstantin İpsilanti, Münif Paşa, Yusuf Kamil Paşa, Ziya Paşa, Şinasi, Ahmet Mithat Efendi, Ahmet Vefik Paşa, Namık Kemal, Haydar Rifat, Beşir Fuat, Şemseddin Sami cumhuriyet öncesi çevirmenlerdir. 1821'de Tercüme Odası kuruldu. Fransızca, Tanzimat'ta birinci yabancı dil oldu ve bütün çeviriler bu dilden yapıldı. Daha sonra İngilizce onun yerini aldı. 1941'de Tercüme Bürosu açan Maarif Vekaleti Tercüme dergisi yayınladı. Hasan Ali Yücel Doğu ve Batı klasiklerini çevirtti. 1000 temel klasik Türkçeye çevrildi. Cumhuriyet döneminde çeviriye emek verenlerin başında Orhan Burian, Nurullah Ataç, Sabahattin Eyüboğlu, Azra Erhat, Bedrettin Tuncel, Nusret Hızır, Akşit Göktürk, Bertan Onaran, Serdar Rifat'tır. Yayınevleri çeviri dergileri çıkardı (Yazko çeviri dergisi, Metis çeviri dergisi.) Üniversitelerde çevirmen yetiştiren mütercim ve tercümanlık kürsüleri açıldı.
İlk çevirilen eserler tabiatıyla Fransız yazarlarıdır. Victor Hugo, Balzac. Çeviri faaliyetiyle Batı kültürü sadece bilgi değil, yerli kültürün yanında yenilikçi Batı akımlarının ülkeye girmesine neden oldu. Edebi, siyasi, felsefi hareketler çeviri ile yurda girdi. 60'lardan itibaren bütün sol klasikler çevrildi. Sadece çeviri kitaplar yayınlayan yayınevleri açıldı, çevirmenler meslek örgütleri kurdu. İslami yayıncılık faaliyeti genişledi, Arapçadan eski klasikler Türkçeye aktarıldı.
Gelişmiş ülkelerde çevirmenlik yapılabilmesi için ya 4 yıllık lisans eğitimi alınması ya da son derece ciddi sınavlardan geçilmesi gerekir. "Çevirmen" unvanı yasalarla korunan bir unvandır, her isteyen kendisine "çevirmen" diyemez. Ancak, Türkiye'de her isteyen "çevirmen" olabilmektedir, bunun için özel bir çeviri eğitimi almanız gerekmez. Çevirinin yasallık kazanabilmesi için Noter tarafından onaylanması gerekir. Diğer ülkelerde ise "Yeminli Çevirmen"in onayı yeterli olmaktadır.
Noterler çeviri bürolarıyla birlikte çalışır. Çeviri bürosu sahibi çeviri yapabileceğini ve gerçeğine uygun olarak çevireceğini bir yemin zaptıyla Notere ifade eder. Böylece altına imzasını atıp kaşesini vurduğu çevirilerin sorumluluğunu taşır. Çevirisini onaylatmak isteyen çeviri sahibi ya notere ya da çeviri bürosuna başvurur.
Türkiye'de çevir ücretlerinini hesaplanmasında birim olarak sayfa kullanılır. İlgili yasa hükümlerine göre boşluksuz 1000 vuruş 1 sayfa olarak kabul edilir ve 1000 vuruştan az çevriler tam sayfa olarak işlem değerlendirilir. Ancak, diğer ülkelerde çeviri ücretlerinin hesaplanmasında birim olarak sözcük, satır ya da vuruş da kullanılmaktadır.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ener - avatarı
ener
Ziyaretçi
23 Mayıs 2011       Mesaj #6
ener - avatarı
Ziyaretçi
Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi & MsXLabs

Çeviri

Bir dilden başka bir dile yapılan aktarma işinin adı. Her çeviri işleminde kendisinden aktarma yapılan ve kendisine aktarma yapılan iki dil söz konusudur. Çeviri, sözcüğü sözcüğüne, tek sözcük atlamadan yapılabileceği gibi, bir cümlenin genel anlamını yaklaşık olarak aktaracak biçimde de yapılabilir. İki durumda da gerçek çeviriden söz edilemez. Her dilin kendine özgü bir düzeni olduğuna, hiçbir dil bir başkasıyla çakışmayacağına göre sözcük sözcük çeviri yapmak, aktarma yapılan dile ters düşebileceği gibi, aktarma yapılan dildeki anlamın verilememesine de yol açar. İkinci durumdaysa anlamın tam değil, eksik bir çevirisi yapılıyor demektir. Buna göre gerçek çeviri, aktarılan cümlenin anlamını elden geldiğince eksiksiz biçimde vermekle olasıdır. Çağdaş çeviribilimde bu, dilin (langue) değil, sözün (parole), başka deyişle dil kullanımının aktarımı olarak tanımlanmaktadır. Bilimsel yapıtların çevirisinde ise metne bağlılık, teknik düzeydeki çevirilerde de metnin her sözcüğünü karşılayacak söz kalıpları ve terimler kullanmak gerekir.

Benzer Konular

11 Kasım 2006 / Misafir Bilgisayar
4 Şubat 2013 / Misafir Soru-Cevap
13 Ekim 2015 / ahmetseydi Sosyal Ağlar