Arama

Yedi Meşaleciler

Güncelleme: 25 Mayıs 2011 Gösterim: 22.749 Cevap: 3
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
28 Ekim 2008       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Yedi Meşaleciler Hareketi
“Memleketçi edebiyatçılar”ın elinde kısırlaştığına inandıkları şiire bir açılım getirmek üzere, “canlılık, samimiyet ve daima yenilik” parolasıyla bir araya geldiler.
Fecr-i Âti edebi topluluğundan sonra 1928 yılında Yaşar Nabi Nayır, Sabri Esat Siyavuşgil, Muammer Lütfi Bahşi, Kenan Hulusi Koray, Ziya Osman Saba, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret Solok gibi biri hikayeci diğeri şair olan yedi gencin bir kitap çıkararak başlatmak istedikleri edebî harekettir.
Yedi Meşaleciler hareketini başlatan gençlerin kimi lisede kimi üniversitede öğrencidir. Topluluğa ad olarak Yedi Kollu Şamdan, Yedi Dağın Çiçeği, Yedi Veren Yedi Ses, Yedi Yıldız gibi isimler düşündükten sonra Yedi Meşaleciler ismine karar verirler. Servet-i Fünun Dergisi'nin 22 Mart 1928 tarihli sayısında Yedi Meşale isminde bir kitap çıkaracaklarını ilan ederler. Kitap Nisan ayında piyasaya çıkar ve büyük ilgi görür. Kitaba yazılan önsözde edebi alanda neler yapacaklarını anlatılır. Kitapta her ismin bir bölümü bulunmaktadır:
Sponsorlu Bağlantılar
  • Sabri Esat Siyavuşgil: Kukla Oyunu
  • Yaşar Nabi Nayır: Şairin Bahçesi
  • Vasfi Mahir Kocatürk: Dağların Derdi
  • Ziya Osman Saba: Sebil ve Güvercinler
  • Cevdet Kudret Solok: Cenaze İlahisi
  • Kenan Hulusi Koray: Denizin Zaferi
  • Muammer Lütfü: Dante'nin Ruhuna
Ahmet Haşim, iki ay sonra çıkan Meşale Dergisi'nde onları destekler. 1935'lere kadar hemen hemen aynı düşünceleri sürdüren Yedi Meşaleciler daha sonra kendi sanatsal kimlikleri doğrultusunda ilerlemişlerdir. Yedi Meşalecilerin ortak bir kitap yayımlamalarının nedeni "Memleketimizde son edebî cereyanları gösterecek toplu bir eser vücuda getirmek" arzusudur. Yedi Meşaleciler, eski kuşağın kendilerini küçümsemesine başkaldırmak istemişlerdir. Türk Edebiyatının asırlarca doğu edebiyatını, Tanzimat'tan sonra da Batı edebiyatını taklit ettiğini öne sürerek artık kendine dönme vaktinin geldiğini öne sürerler. Yedi Meşalecilere göre Türk Edebiyatı'ndaki asıl eksiklik, canlılık, samimiyet ve yeniliktir. Ferdi duygulardan uzaklaşılması gerektiğini savunan Yedi Meşaleciler bunları eserlerine yansıtamadılar.
Yedi Meşaleciler, Milli Edebiyat şairlerine ve Beş Hececilere tepki olarak bu akımı oluşturmuşlardır. Yalın, kolay anlaşılır, düz anlatımlı, milli temalarla dolu bu şiir anlayışına karşı çıkmışlardır. Yedi Meşalecilerin şiir beğenilerine Faruk Nafiz Çamlıbel ve Necip Fazıl Kısakürek hâkimdir.

Yedi Meşaleciler
  • Ziya Osman SABA
Sanatçı, şiirlerinde çocukluk özlemi, anılara düşkünlük, ev - aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç duyma ve acıma, Allah'a kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölümün yakınlığı, öte dünya özlemi gibi bireysel konuları işler.
Dili gayet sade ve açıktır. 1940'a kadar hece ölçüsünü kullanmış, bu dönemden sonra serbest şiirler de yazmıştır.
Şiirlerini Sebil ve Güvercinler, Geçen Zaman, Nefes Almak adlarıyla kitaplaştırmıştır.
Bunun yanında hikaye kitapları yazmış ve Goncourt Kardeşlerden roman çevirileri de yapmıştır.
  • Cevdet KUDRET
Başlangıçta gençlik dönemindeki şiir anlayışının dışına çıkmadan hece ölçüsüyle, bireysel duygularını ve karamsar iç dünyasını dile getirmiş, sonra ölçüsüz fakat uyaklı şiirler yazmıştır.
Kendi yaşamını da yansıttığı roman, öyküleri ve oyunları yanında onu daha çok tanıtan yapıtları, inceleme-araştırma eserleridir.
Eleştirel bir yöntemle açıkladığı konuları, gelecek kuşaklar için hem aydınlatan hem tartışılabilecek olan bilgi kaynaklarıdır.
Cevdet Kudret Türkçenin sadeleşmesini istemesine rağmen "Dilleri Var Bizim Dile Benzemez" adlı eserinde özleştirmenin sınırlanmamasının doğru olmayacağını, yüzyıllardır kullanılan yabancı sözcüklere karşılıklar bulmanın, ölü sözcükleri diriltmenin yararsız olacağını savunmuştur.
Birinci Perde adlı şiir kitabı; Tersine Akan Nehir, Rüya İçinde, Kurtlar adlı oyunları; Süleyman'ın Dünyası adı altında topladığı romanı; Sokak adlı öykü kitabı; Örneklerle Edebiyat Bilgileri, Türk Edebiyatında Hikaye ve Roman, Orta Oyunu adlı inceleme eserleri, Türk Edebiyatı adlı ders kitapları vardır.
  • Kenan HULUSİ
Edebiyat dünyasına adım atması öğrencilik yıllarına denk düşer. "Serveti Fünun" dergisinde yayınlanan ilk hikayelerinin ardından, aynı dergiye yazan diğer altı arkadaşı ile birlikte, edebiyatımızda "Yedi Meşaleciler" diye anılan topluluğu oluşturdular. İçlerindeki tek hikaye yazarıydı. Yaşadığı sürede beş hikaye kitabı yayınlamış, "Osmanoflar" romanı ve kısa hikayelerinin bir çoğu gazete sayfalarında kaybolup gitmiştir. Gazeteciliğinin de etkisiyle küçük hikaye tarzını benimseyen Kenan Hulusi, Cumhuriyet döneminde korku türünde örnekler veren ilk hikayecidir.
  • Yaşar Nabi NAYIR
Edebiyatımıza Yedi Meşalecilerle birlikte şair olarak girdi. Zamanla bütün edebi türleri denedi. Roman yazdı, manzum destan yazdı, inceleme ve gezi kitapları çıkardı, makaleler, fıkralar yazdı.
Ancak edebiyatımızda bunlarla değil yayıncılığıma unutulmayacak olan sanatçı, asıl ömrünü verdiği Varlık dergisiyle anılacaktır. Onun adıyla özdeşleşen en önemli yapıtı hiç kuşkusuz kırk sekiz yılını verdiği bu dergidir.
Şiirleri yazıldıkları dönemin biçim özelliklerini yansıtır. Ancak çevreyle ilişkileri olmayan, insan ve toplum üzerinde gözlemlere dayanmayan şiirlerdir bunlar. Yazarın iç dünyasını yansıtmaktan da uzaktırlar.
Kahramanlar, Onar Mısra adlı şiir kitapları; Bir Kadın Söylüyor, Adem ile Havva adlı romanları; inkılap Çocukları, Köyün Namusu adlı oyunları; Atatürkçülük Nedir, Dost Mektupları gibi inceleme eserleri vardır.
  • Vasfi Mahir KOCATÜRK
Halk şiirlerinin biçimsel özelliklerinden yararlanarak hece ölçüsüyle ulusal, epik, lirik şiirler yazmıştır. Manzum oyunlar da denemiş olan Kocatürk, bir sanatçı olmaktan çok, edebiyatla ilgili kitap ve araştırmalarıyla tanınmıştır.
Tunç Sesleri, Geçmiş Geceler, Bizim Türküler, Ergenekon adlı şiir kitapları; Yaman, Sanatkar adlı oyunları; Yeni Türk Edebiyatı, Divan Şiiri Artolojisi, Türk Edebiyatı Tarihi adlı araştırma inceleme eserleri vardır.
  • Sabri Esat SİYAVUŞGİL
Fotoğraf gözlemciliğiyle çevresini gözler ve izlenimlerini şiirine aktarır. Ancak Yedi Meşaleciler içinde başladığı şairliğe daha sonra veda eder ve daha çok çevirilerle ve inceleme yazılarıyla edebiyat hayatına devam eder. En güçlü yanı çevirilerinde görülür. Ancak kendisi mesleğinin psikoloji olduğunu ve mesleğine sadık kalabilmek için sevmesine rağmen şiir yazmadığını söylemiştir.
Odalar ve Sofalar adlı şiir kitabının yanında inceleme eserleri ve roman çevirileri vardır.
  • Muammer Lütfi
Asıl mesleği Avukatlıktır. Arapça ve Farsça bilen şair Yedi Meşale grubu içinde edebi faaliyetlerini sürdürdü. Edebiyat alanında çok fazla yapıt vermedi.
Türk Akdeniz ve İlk Kurşun adlı yapıtları vardır.



canan ö - avatarı
canan ö
Ziyaretçi
20 Mart 2009       Mesaj #2
canan ö - avatarı
Ziyaretçi
Kendisinden önce birçok şair ve topluluk bulunan ve amacı kendilerinden öncekileri geçmek, onların üstünde ürünler ortaya koymak olan Yedi Meşaleciler 1928’de “Yedi Meşale” adlı bir kitap çıkarırlar. Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muhammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret Solok ve Kenan Hulusi Koray’dan oluşan bu topluluk Servet-i Fünun’da öğrenciyken çalışmaya başlamış ve Servet-i Fünun’dan beslenmişler, “memlekette son edebi cereyanı göstermek” maksadıyla bir araya gelen bu isimler estetik bir birliktelik evresi yaratamamışlar, bu yüzden “edebi topluluk” olmaktan ziyade “arkadaş bağı”na dayanan bir grup oluşturmuşlardır. Fakat Cumhuriyet döneminin ilk edebi topluluğu olma hüviyetini kazanmışlardır. Duygu ve düşünceleri arka plana atmışlar ve hatta kendi duygularını bile şiire sokmamaya çalışmışlardır. Görüşlerini bildirdikleri manifestoda bir birlik olsa da pratikte bu birlik görülmez. Şiirin konusunu olabildiğince genişletmek istemişlerdir. Sanata ve daha çok şiire “canlılık, samimiyet ve daima yenilik” getirmek istediklerini belirtmelerine rağmen “zayıf, renksiz ve mütekerrir” olmaktan öteye gitmeyi başaramamışlardır. Kendinden öncekileri “renksiz ve soluk” olarak niteleyen “Yedi Meşaleciler” onları aşamamış; Servet-i Fünun şairleri gibi “tablo şiirler” yapmaya özen göstermişlerdir ve böylece duygudan ziyade göze seslenme amacı içindedirler. Büyük amaçları ve radikal değişiklikleri düşünmelerine rağmen hatta Ahmet Haşim gibi bir ustayı ve onları “müstakbel abidenin malzemesini hazırlayan rençberler” olarak Yusuf Ziya Ortaç’ı tatmin edemeyeceklerdir. Teknik olarak estetik beceriye sahip olamamaları ve sosyal olarak Latin harflerine geçildiği için, bu gölge altında fazla başarılı olamamışlardır. Yine de Cumhuriyet döneminin ilk topluluğu olmaları bakımından isimlerini duyurabilmişlerdir Yedi Meşalecilerde Yaşar Nabi Nayır şiir, roman, öykü, oyun, deneme, sözlük, biyografi, makale gibi birçok edebiyat türünde pek başarılı sayılamayacak ürünler vermiştir. Onu daha çok Türk Edebiyatına damga vuran “Varlık” dergisinin kurucusu olarak tanıyoruz. Etrafını saran varlıklara dikkatle bakan bunlardaki ahenksel unsurları tasvir eden Sabri Esat Siyavuşgil, günlük yaşama ilişkin izleri bir fotoğraf gibi yansıtmaya çalışmış, “Cyrano Bergerac” çevirisiyle edebiyata ve dile olan hâkimiyetiyle dikkat çekerken şiirlerindeki radikal imge yapısı ve renk, ışık dengesine gösterdiği özen onu hatırı sayılır bir şair kılmıştır. Cevdet Kudret Solok, karamsar iç dünyasını hece ölçüsüyle yansıtmış ve araştırma-inceleme yönüyle ön plana çıkmıştır. Muhammer Lütfü Bahşi topluluktan çabuk ayrılmış ve şiirlerini kitaplaştıramamıştır. Daha çok deneme, inceleme, antoloji türünde eserler veren Vasfi Mahir Kocatürk şiirlerini hece ölçüsüyle ve lirik olarak yazmıştır. Kenan Hulusi Koray ise bu topluluğun tek yazarıdır. Korku türünde eser veren ilk Cumhuriyet yazarıdır. Galatasaray’ı bitirdikten sonra Hukuk Fakültesini bitiren Ziya Osman Saba, Servet-i Fünun dergisinde çalışmalarına başlamış, Yedi Meşale’den sonra Varlık dergisinde yazmıştır. Behçet Necatigil’i müjdeleyen şiirleriyle dikkat çekicidir. Şiirlerindeki insan sevgisinin açılımları ve ölüm ve tanrıya boyun eğme konuları bohem bir tarzda dile getirilmiştir. Dildeki sadelik ve lirizm ön plana çıkmıştır. Tema olarak “masumiyet”, renk olarak “beyaz” şiirlerinde dikkat çekici ögelerdir. Tabiata olan dönüklüğü, zaman içerisinde “dıştan içe” doğru bir yönelime dönüşmüş, içsel birikim ise yaratılandan yaratana doru bir merakı ateşlemiş ve tevekkülün gelişmesini sağlayarak, yaratılanı merhametle izlemenin önü açılmıştır. Tüm bu izlenimlerini yarattığı şiirlerini “Sebil ve Güvercinler”, “Geçen Zaman”, “Nefes Almak” adlı kitaplarında toplamıştır. Sadece şiir yazmakla kalmamış, daha çok kendi hayatından kesitler sunduğu öyküler de yazmıştır. Behçet Necatigil “Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü” adlı eserinde Ziya Osman için şöyle söylüyor: “Ziya Osman, çocukluk özlemi, anılarına düşkünlük, ev ve aile sevgisi, yoksul yaşamlara karşı utanç ve acıma, Tanrı’ya kulluk, kadere boyun eğiş, küçük mutluluklarla yetinme, ölüm yakınlığı, öte dünya özlemi gibi konuları işledi. 1940’tan sonra serbest şekillerde şiirler yazdı. Özgün, yumuşak, açık, duru şiirler bıraktı. Hikâyelerinde de genellikle bir anı karakteri görülür.”

Sponsorlu Bağlantılar
BÜTÜN SAADETLER MÜMKÜNDÜR

Bütün saadetler mümkündür...
Şu kapının açılması,
İçeri girivermen,
Bahar, kuşlar, gündüz.
Ve bütün dünya
Bir an içinde gürültüsüz.

Bütün saadetler mümkündür...
Bahtsızların biraz gülümsemesi...
Körlerin gün görmesi,
Mümkündür bütün mucizeler...
Ana, baba, evlât, bütün kaybolanlar...
Ebedî bir sabahta buluşmamız bir daha.

Ölüler! Hepimiz için yalvarın Allaha...



GEÇEN ZAMAN

Hiç olmazsa unutmamak isterdim.
Eski geceler, sevdiklerimle dolu odalar...
Yalnız bırakmayın beni hatıralar.
Az yanımda kal çocukluğum,
Temiz yürekli uysal çocukluğum...
Ah, ümit dolu gençliğim,
İlk şiirim, ilk arkadaşım, ilk sevgilim...
-Doğduğum ev. Rahatlıyacak içim duysam
Bir tek kapının sesini.
Arıyorum aklımda bir ninni bestesini...
Böyle uzaklaşmayın benden, yaşadığım günler.
Güneş, getir bir bayram sabahını.
Açılın açılın tekrar
Çocuk dizlerimdeki yaralar,
Hepiniz benimsiniz:
Mektebim, sınıflarım, oturduğum sıralar...
Yalnız hatırlamak hatırlamak istiyorum
Nerde kaldı sevgilim, seni ilk öptüğüm gün,
Rengine doymadığım o sema,
Ahengine kanmadığım ırmak.
Bırakıp herşeyi nereye gidiyorum?
Neler geçmişti aklımdan,
Nedendi ağladığım, nedendi güldüğüm?
Ah nasıldı yaşamak?


NEFES ALMAK


Nefes almak, içten içe, derin derin,
Taze, ılık, serin,
Duymak havayı bağrında.

Nefes almak, her sabah uyanık.
Ağaran güne penceren açık.
Bir ağaç gölgesinde, bir su kenarında.

Üstünde gökyüzü, ufuklara karşı.
Senin her yer: Caddeler, meydan, çarşı...
Kardeşim, nefes alıyorsun ya!

Koklar gibi maviliği, rüzgârı öper gibi,
Ananın südünü emer gibi,
Kana kana, doya doya...

Nefes almak, kolunda bir sevgili,
Kırlarda, bütün bir pazar tatili.
Bahar, yaz, kış.

Nefes almak, akşam, iş bitince,
Çoluk çocuğunla artık bütün gece,
Nefesin nefeslere karışmış.

Yatakta rahat, unutmuş, uykulu,
Yanında karına uzatıp bir kolu,
Nefes almak.

O dolup boşalan göğse...
Uyumak, sevmek nefes nefese,
Kalkıp adım atmak, tutup ıslık çalmak.

Sürahide, ışıl ışıl, içilecek su.
Deniz kokusu, toprak kokusu, çiçek kokusu.
Yüzüme vuran ışık, kulağıma gelen ses.

Ah, bütün sevdiklerim, her şey, herkes...
Anlıyorum, birbirinden mukaddes,
Alıp verdiğim her nefes.



ÖLMEK KONUSUNDA

Ha üç gün önce, ha beş gün sonra.
Geldiğin gibi gidişin.
Nereye gittiyse anan, baban,
Peşinden kardeşin.

Bir yaprak dökümüdür dört yandan.
Bir dostun, seninle ağlamış gülmüş,
Bir sabah gazeteyi açarsın ki:
Ölmüş!

Daha dün gibidir hepsi.
Evlendiğin gün çekilmiş resim.
Mesutsun bak, çoluk çocuğunla.
Geçti kaç mevsim...

Gençtin, dinçtin... hepsi bir zamanlar.
Nerende şimdi ağrın, sızın?
Yatakta mı, yavaş yavaş
Ya sokakta ansızın?

Birkaç bahar, bir o kadar kış.
Ömürdür; uzun, kısa.
Ne ise göreceğin;
Kısmet ne kadarsa.

Hangi yılsa o, hangi ayın hangi günü,
Saati çalınca, gelince sıran.
Nasıl yaşadıysa habersiz,
Nasıl öldüyse bunca insan...



SEBİL VE GÜVERCİNLER


Çözülen bir demetten indiler birer birer,
Bırak, yorgun başları bu taşlarda uyusun.
Tutuşmuş ruhlarına bir damla gözyaşı sun,
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...

Nihayetsiz çöllerin üstünden hep beraber
Geçerken bulmadılar ne bir ot ne bir yosun,
Ürkmeden su içsinler yavaşça, susun, susun!
Bir sebile döküldü bembeyaz güvercinler...

En son şarkılarını dağıtarak rüzgâra,
Beyaz boyunlarını uzattılar taslara...
Bir damla suya hasret gideceklermiş meğer.

Şimdi bomboş sebilden selviler bir şey sorar,
Hatırlatır uzayan dem çekişleri rüzgâr
Mermer basamaklarda uçuşur beyaz tüyler.

Son düzenleyen canan ö; 20 Mart 2009 03:18 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
_KleopatrA_ - avatarı
_KleopatrA_
Ziyaretçi
8 Ocak 2010       Mesaj #3
_KleopatrA_ - avatarı
Ziyaretçi
YEDİ MEŞALECİLER
Yedi meşaleciler, milli edebiyatçıların gerçekten uzak, duygusal memleketçiliklerine karşı olarak doğarlar.

  • *Yedi Meşale adında ortak bir şiir dergisi çıkararak, Türk şiirine yeni bir ufuk açmaya çalıştılar.
  • *İlkelerini samimilik, içtenlik, canlılık ve devamlı yenilik şeklinde açıkladılar.
  • *Beş hececileri eleştirdiler ve onlara karşı çıktılar.
  • *Batı edebiyatını özellikle Fransız edebiyatını kendilerine örnek alıp, izleyeceklerini söylemelerine rağmen beş hececilerin yolundan gitmişlerdir.
  1. Topluluk şu sanatçılardan oluşmuştur:
Ziya Osman Seba, Sabri Esat Siyavuşlugil,Kenan Hulusi, Yaşar Nabi Nayır, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfi ve Vasfı Mahir Kocatürk

Alıntı

Bu topluluk, 1928 yılında ortaya çıkmış, şiir ve yazılarını da “Yedi Meşale” adını verdikleri kitapta toplamıştır. Edebiyatımızda çok ses getiremeyen topluluk Milli Edebiyat şiirini gerçekçilikten uzak bulmuş, sanatsal yönü güçlü bir şiiri amaçlamıştır. Yenilikten yana olmayı, Türk şiirine yeni ufuklar açmayı hedeflemişlerdir.
Tüm bunlara karşın, Türk şiirinin biçim ve yeni bir katkı sunamadılar. Milli Edebiyat şiirini aşama­dılar. Etkisiz kaldılar. “Canlılık, içtenlik ve sürekli yenilik” sözcükleriyle özetledikleri ilkeyi, yaşama geçiremediler. Hece ölçüsünü kullanan bu topluluk, konu olarak Fransız sembolistlerini örnek almıştır.

_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
25 Mayıs 2011       Mesaj #4
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
YEDİ MEŞALECİLER

Millî edebiyat akımına tepki olarak doğan edebiyat hareketi. Bu hareketi başlatanlar Sabri Esat Siyavuşgil, Ziya Osman Saba, Yaşar Nabi Nayır, Muammer Lütfi, Vasfi Mahir Kocatürk, Cevdet Kudret ve Kenan Hulusi Koray'dır. Çıkardıkları ortak kitaba Yedi Meşale (1928) adını verdikleri için bu adla anılırlar. Canlılık, samimiyet ve daima yenilik sözcükleriyle özetledikleri girişimlerinin amacı, millî edebiyatçıların sığlıklarına, gerçekçilikten uzak memleketçiliklerine karşı çıkmak, hececilerin elinde tıkanan Türk şiirini yeni ufuklara açmaktır. Biçimde bir yenilik getirememiş, hece ölçüsünden yola çıkmışlardır. Özde ise Verlaine, Mallarmé, özellikle de Baudelaire gibi Fransız şairlerini örnek almışlardır. Yusuf Ziya Ortaç'ın Meşale dergisinde bu yeni hareketi sürdürmek isteyen Yedi Meşaleciler başarılı olamamış, kısa sürede dağılmışlardır.


MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

19 Haziran 2015 / Pasakli_Prenses Mitoloji
3 Ekim 2010 / Misafir Soru-Cevap
28 Mart 2015 / Çakabey Osmanlı İmparatorluğu
12 Mart 2009 / ThinkerBeLL Sanat
21 Mart 2016 / Safi X-Sözlük