Arama

Güliver'in Seyahatleri - Jonathan Swift

Güncelleme: 19 Temmuz 2012 Gösterim: 20.902 Cevap: 1
BrookLyn - avatarı
BrookLyn
Kayıtlı Üye
8 Ocak 2010       Mesaj #1
BrookLyn - avatarı
Kayıtlı Üye
Güliverin Seyahatleri - Jonathan Swift (1667-1745)
Kaynak: MsXLabs.org & 100 Büyük Roman
Başlıca Karakterler
Sponsorlu Bağlantılar
  • Lemuel Gulliver: Macera tutkunluğunun etkisi altında uzak ve egzotik ülkelere giden saf ve basit bir İngiliz cerrahı ve denizcisi.
  • Liliput İmparatoru: Onbeş santimetre boyunda ve sadık tebalarının, kendisinden, kâinatın neşe ve terörü diye bahsettik­leri kral.
  • Flimnap: Liliput'un hilekâr, kurnaz ve kıskanç hazinedarı; Güliver'in, sarayda baş düşmanı olur.
  • Reldresal: Liliput'un özel işler Vekili; Güliver'in arkadaşı.
  • Glumdalclitch: Brobdingnag'lı bir çiftçinin kızı; Güliver'le arka­daşlık kurar ve ona, küçük bir bebekmiş gibi şefkatle mua­mele eder.
  • Brobdingnag Kralı: Barışsever olmasına rağmen bir orduya sa­hip bir dev.
  • Lord Munodi: Evi ayakta durduğu ve tarlası mahsûl verdiği için Laputia sarayı ile arası iyi olmayan çalışkan bir Laputia'lı.
  • Strulbrug'lar: Yegâne arzuları, ölmelerine müsaade edilmeleri olan mutsuz ölümsüzlerden (lâyemutlar) oluşan bir ırk.
  • Yahoo'lar: Güliver'in kendilerinden olduğunu iddia eden ve may­muna benzeyen pis bir ırk.
  • Houyhynhnm'ler: (VVhinnim okunur) Yahoo'ları yöneten mâkul ve nâzik atlardan oluşan bir ırk.
  • Pedro de Mendez: Güliver'i, insanlıktan nefret etmesinden vaz­geçirmeğe çalışan Portekizli nâzik bir kaptan.
Hikaye
Çok ahlâklı olduğundan, Londra'da yürüttüğü tıb mesleğinde başarılı olamayan Lemuel Gulliver, Antelope adlı bir geminin doktoru olarak çalışmağa başlar. Gemi, 4 Mayıs, 1688'de, Güney Denizlerine gitmek üzere Bristol'dan ayrılır. Gemi, Van Diemen ülkesinin kuzeybatısında çıkan bir fırtına neticesin­de parçalanır; fakat Güliver, yüzerek karaya çıkar ve sahile ayak basar basmaz uykusu gelir, yatar. Uyandığı zaman, kendisinin, binlerce incecik iplikle bağlandığını görür. Güliver, şimdiye kadar kimse­nin bilmediği ve boyları on beş santimetre olan Liliputların esiridir; vücudu üzerinde oynaşan bu insan­lar, zehirli mızraklarıyla Güliver'i tehdit ederler. Güliver, Liliputların hayretini uyandırır; şimdi­ye kadar böylesine büyük bir insan görmemişlerdir. Güliver, ülkenin Mildendo adındaki merkez şehrine getirilir, kendisine Liliput dili öğretilir ve imparato­run huzuruna çıkarılır. Güliver'in tarağı, tabancası ve saati Liliputlar arasında büyük ölçüde hayret ya­ratır; ona Quinbus Flestrin, yani Büyük İnsan Dağı adını verirler. Güliver, basit ve dostça tavırlarından ve onların çok garip olan dil ve âdetlerini bilhassa öğrenmek istemesinden ötürü, Liliputlar arasında gayet iyi bir intiba yaratır. Liliputlar, tamamen kendileri gibi in­sanların yaşadığı ve yine iç çatışmaları içinde bulu­nan Blefuscu adındaki bir ülke ile harp halindedir. Ülkede, High-Hels (Yüksek Topuklular) ve Low-Heels (Alçak Topuklular) adında iki siyasî parti ve yumurtanın en iyi hangi tarafından kırılacağı üze­rinde şiddetli tartışmalar yürüten Büyük Endian'lılar ve Küçük Endian'lılar adında iki dini hizip var­dır. Liliput sarayı, bir tür muğlâk ve küçültücü ip dansını en iyi oynayanlara siyasî çıkar sağlar.

Güliver, zamanla, Liliputların güzel insanlar ol­duklarını anlar; çok küçük olduklarından, yüzlerin-deki leke ve kusurları göremez. Minik vücutlu olduk­larından mekanik işlerde gayet ustadırlar; fakat on­lar arasında da küçük işler peşinde giden, birbirleri aleyhinde plânlar çevirenler, fesat tohumları saçan­lar vardır. Böylece Güliver, tedricen saray entrikalarına karışır. Kendisine şerefli Nardac unvanı verilir ve Hazinedar Flimnap'm baş düşmanı olur. (Flimnap, onu öldürmek ister, çünkü 1.728 Liliput'un yediğini Güliver tek başına yiyor, ayrıca Güliver'in, karısına göz koyduğunu da sanır.) Güliver'in yeni arkadaşı Reldressal, kendisinin, mahkemeye verileceğini ikaz eder. Güliver, Kraliçenin Sarayındaki bir yangını söndürmekle kendisini sevindireceğini umarsa da, bu işi, onların bilmediği bir yolla yaptığından daha da fazla suçlanır. Güliver'e, Liliputlar için yapacağı bir büyük hiz­met bulunduğu söylenir. Blefescu adasındaki düş­manlar bir istilâ hazırlığı içindedirler. Vücudunun büyüklüğünden ötürü, onların donanmalarını tahrip etmesi istenir. îki ada arasındaki mesafe, 800 metre­dir; Güliver, yürüyerek Blefuscudia'lıların adasına gider, kendisine fırlatılan ok yağmuru altında, do­nanmalarını çekerek Liliputlara getirir. Güliver, bu hareketiyle, bir an için sarayın gö­zünde yücelirse de; Blefuscudia'lılar tamamen yık­mayı ve onları Liliputların köleleri hâline getirmeyi reddettiğinden, tekrar gözden düşer. Blefuscudia'lıların hürriyetlerini savunduğundan, Güliver artık öldürülecek biridir. Güliver öldürüleceğini öğrenin­ce, Blefuscu'lulara sığınır ve kendisine gayet iyi mua­mele edilir. Bir gün, büyük bir kayık karaya vurur ve İngil­tere gözünde tüten Güliver, bu kayıkla denize açı­lır. Bir gemi kendisini alır ve İngiltere'ye götürür. Güliver'in yanında, başından geçenleri ispat etmek için minik Liliput inekleri vardır. İngiltere'de karısına ve çocuklarına kavuşan Güliver, bir müddet sonra yeniden yerinde duramaz ve bu defa Hindistan'a giden Adventure (macera) adındaki bir gemiye biner. Gemi rotasını şaşırır. Ge­miciler, yiyecek tedariki için bilinmeyen bir ülkeye doğru giderler. Karaya çıktıkları vakit, Güliver, di­ğer gemicileri kaybeder ve bu defa kendisini, boyla­rının on üç metreye kadar yükseldiği bir buğday tar­lası ortasında bulur; dev gibi köylüler hasad biçmek­le meşgullerdir. Bir tanesi Güliver'i görür ve onu cebine koyarak, dokuz yaşındaki kızı Glumdalclitch'i eğlendirmesi için evine getirir. Güliver, kendisinin 10.000 kilometre uzunluğunda ve 8.000 kilometre ge­nişliğindeki Brobdingnag ülkesinde olduğunu öğre­nir. Liliputlar ne kadar küçük ve nâzik insanlarsa, onlar da, o derece kaba ve çirkin devlerdir.

Glumdalclitch'ler, Güliver'e bir ev hayvanı mua­melesi yaparlar. Güliver'den servet kazanmak iste­yen kızın babası, onu bir kafese koyarak, bu acayip mahlûku, para karşılığında halka göstermek için köy köy dolaşır. Böylesine kaba muamele edilen Güliver hastalanınca, köylü, Güliver ölmeden çok da­ha fazla para kazanabilmek için, Show’ların sayısı­nı arttırır. Nihayet, talih Güliver'e güler, köylü onu, Kraliçeye satar. Güliver, artık Kraliçenin bir oyun cağı, ev hayvanıdır. Sarayda, filozoflar ve yaşlı akıllı insanlar Güli­ver'e gülerler. Böylesine minik insanlardan oluşan bir ırk nasıl mevcut olabilirdi? Kral, İngiltere hak­kında ona bir sürü sorular sorar, sıla hasreti çeken Güliver, İngiltere'nin kazandığı büyük zaferlerden gururla bahseder. Mamafih, böylesine küçük insan­ların birbirlerine karşı harp ilân etmeleri Kral üze­rinde tiksinti yaratır. Güliver, Brobdingnag'taki hayatı sırasında her gün dehşet verici hâdiselerle karşılaşır. Küçüklüğün­den ötürü, her an tehlikededir. Muazzam büyüklük­teki farelere karşı çarpışır, fırtınalı havalarda tenis topu büyüklüğünde dolu yağar. Sarayda bile, her za­man tehlikelerle karşı karşıyadır. Bir gün, dokuz metre boyundaki saray cücesi onu kıskanır ve süt gü­ğümünün içine atar. Güliver zor zahmet boğulmak­tan kurtulur. Güliver, kendisinin ne kadar küçük ve önemsiz bir kimse olduğunu aynaya baktığı zaman daha iyi anlar. Sarayın hanımları kendisine gayet kaba muamele eder, erkekliğini ciddiye almazlar. Böylece devamlı tehlikeler içinde yaşayan Güli­ver, iki sene sonra bu ülkeden kaçmayı başarır: Dev bir kuş, Güliver'i içinde yaşadığı kafesle birlikte gagasıyla kaldırır ve deniz üzerinde uçmağa başlar. Fa­kat kuş, kafesi düşürür: İngiltere'ye giden bir gemi, Güliver'i görür ve alır.

Brobdingnag'ların ülkesinde başından geçenle­rin tesirinden kurtulur kurtulmaz, Güliver, tekrar denize çıkmak, yeni maceralar peşinde gitmek için yanıp tutuşur. Bu yolculuğunda, korsanlar gemiye saldırır ve Güliver küçük bir kayığa konularak de­nize bırakılır. Güliver, Japonya'nın hemen doğusun­daki Balnibardi adasına çıkar. Balnibardi, Laputa adı verilen yüzen bir ada tarafından havadan yönetilen bir müstemlekedir. Laputalılar, normal büyüklükte insanlardır, fakat hayatta onları ilgilendiren sadece iki şey vardır: Musiki ve matematik. Derin mücer­ret (soyut) düşünceler içinde kendilerinden geçen bu insanları, normal düşünmeğe sevk etmek için uşaklar, sık sık onların yüzleri önünde çıngırak çalarlar. Fa­kat bütün entelektüel yeteneklerine rağmen, Laputalıların ellerinden pratik hiç bir iş gelmez. Elbisele­ri vücutlarına uymaz, evleri baş aşağıdır. Sadece Lord Munodi adında birinin hakikî bir evi ve mahsûl veren tarlası vardır. Fakat bu başarılarından ötürü de, diğer Laputalıîar kendisini sevmezler. Laputa Kralı, Balnibardi müstemlekesi üzerine havadan koca koca kayalar bırakmak suretiyle bura­sını yönetir, böylece yerlilerin başkaldırmalarını ön­ler. Güliver, onların ülkenin merkezi Lagado şehrin­deki Projektör Akademisinden bilhassa gurur duy­duklarını öğrenir. Laputalı ilim adamları burada sa­latalıktan güneş ışığım çıkarmak veya insan dışkı­sından yiyecek yapmak gibi aptalca projeler üzerin­de senelerce çalışırlar. Akademide, körler, renkleri, elleriyle dokunarak tayin ederler. Evlerin önce dam­ları yapılır. Güliver, Lagado'dan, büyücü ve cadıların yaşa­dığı Glubbdubrib adasına gider. Adanın valisi, Güliver'in önüne Büyük İskender, Anibal, Sezar ve Pom­pey gibi tarihin büyüklerinin hayallerini getirir. Hep­si teker, teker, başardıkları işler hakkında, Güliver' in sorularını cevaplandırır. Her biri, Güliver'i hayal kırıklığına uğratan bir hâdise anlatır ve böylece, ta­rihin resmî kayıtlarının bir sürü yalan olduklarını gösterirler. Güliver, Luggnagg adasında da hayal kırıklığı­na uğrar. Bu adada, lâyemut (ölümsüz) Struldbrug denen insanlar yaşar. Kâinatın sırlarını öğrenebil­mek için önlerinde uzun bir zaman olduğundan, Gü­liver, bu insanların çok mutlu ve çok akıllı oldukla­rını sanır. Fakat onları yakından tanıyınca, akılla­rının başlarında olmadığını ve hayata küskünlükle baktıklarını anlar. Gerçi ölmüyorlar, ama gittikçe yaşlanıyor ve halsizleşiyor; yaşamak için bütün şevklerini kaybediyor ve ölmek istiyorlar. Güliver, Japonya üzerinden İngiltere'ye döner. Kısa bir müddet ailesiyle birlikte oturduktan sonra, 1710 Ağustosunda, tekrar denize açılır. Bu defa ge­minin de kaptanıdır. Güney Denizinde, Güliver'in tayfaları, gemiyi ele geçirir ve kendisini hapseder­ler. Nihayet, uzun bir kayık içinde, Güliver denize bırakılır. Güliver, Yahoo denen pis, maymun gibi, tiksindirici insanlarım yaşadıkları garip bir adaya çıkar. Pisliklerini Güliver'e fırlatan Yahoo'lar, Ho-uyhnhnm denen atların yaklaştıklarını görünce deh­şet içinde kaçarlar. (Bu kelimenin telâffuzu, atların kişnemesini andırır.) Adanın yöneticileri bu atlardır.

Houyhnhnm'ler, Güliver'in daha nazik ve ma­kul biri olsa da- bir Yahoo olduğunu sanırlar, zira bir attan ziyade bir Yahoo'ya benzemektedir. Yahoo' lar ne kadar vahşi ve mantıksız mahlûklarsa, atlar da o kadar nâzik, medenî ve son derece makul yaratık­lardır. Onlar, jenetik kanunlarına göre evleniyor ve ölümü, sakin bir şekilde kabul ediyorlardı. Güliver, bir Houyhnhnm ailesinin ahırında yerleşir ve onların süt, şifa verici bitkiler ve saman pastalarından olu­şan yiyeceklerini bile sever. Güliver, kendi giyecek­lerini yapar, fakat Houyhnhnm'lar, onun, çıplak do­laşmadığına hayret ederler. Maamafih, onun bu egzantrikliğini, fizikî bünyesinin, kendilerininkinden daha alt seviyede olmasına hamlederler. Güliver, Houyhnhnm'lere İngiliz hayatını anla­tır, fakat (Brobdingnag Kralı gibi, onlar da) böyle­sine huysuz, kötü bir ırkın -gerçekte Yahoo'lardan biraz daha iyi insanlar olmalarına rağmen kendile­rini dünyanın hâkimi saymaları karşısında irkilir, tik­sinti duyarlar. Atlar, yalan söyleme kavramının ne mana ifade ettiğini anlayamaz, zira onların indinde, kelimeler, bir vakıayı gizlemek için değil; yaratık­ların aralarında muhabere etmeleri için kullanılma­lıdır. Atların, İngiltere'de, yük hayvanı olarak kul­lanılmasını hakaret sayarlar. Harbin dehşetlerinden bahsettiği sırada, Güliver, Brobdingnag'da olduğun­dan daha temkinli ve daha az vatanseverdir. Houyhnhnm'lerle birlikte, insanın kötü ve şeytanî bir yara­tık olduğunu kabul eder ve tamamıyla rasyonel olan (mantıkî) bu cemiyette, atlarla birlikte gayet mutlu bir hayat sürmeğe başlar. Maamafih, Güliver'in, bu barış ülkesindeki mut­luluğu uzun sürmez. Bir çeşit parlamento olan Ho­uyhnhnm Büyük Meclisi, Güliver'in, maymun ırkı sayılan mahallî Yahoo'lardan daha medenî görünme­sine rağmen, onun, gerçekte bir Yahoo olduğuna ka­rar verir. Hatta dişi Yahoo'lar, Güliver'i seksüel ba­kımdan cazip bile görüyorlardı. Güliver'in zeki bir Yahoo olduğuna karar veren atlar, onun, kendi me­deniyetleri için bir tehlike teşkil ettiğine karar ve­rirler. Böylece, hiç arzu etmemesine rağmen Güliver' in, adayı terk etmesi istenir. Güliver, kendisine bir kayık yapar ve denize açılır; sonunda, anlayışlı ve nâzik bir kaptan olan Pedro de Mendez'in kuman­dasındaki bir Portekiz gemisi tarafından kurtarılır.

Güliver artık tam bir mizantrop (insanlardan nefret eden kimse) olur. Avrupa'ya dönene kadar ka­binesine çekilir. Fakat Mendez, kendi nazik davranış ve tutumlarıyla, hareketleriyle, herkesin, Yahoo'lar kadar nefret edilecek kimseler olmadıklarını göster­meğe çalışır. Güliver, son seyahatinden sonra niha­yet ailesinin yanına döndüğü zaman, onlara taham­mül edemez, uzun bir müddet kendisini, sadece at­ların arasında mutlu hisseder.

Tenkid
Hicvedici, hayalî bir seyahat kitabı olarak, Güliver'in Seyahatleri (sansür edilmiş şekli içinde) hem çocuklar için fevkalâde bir kitap; hem de insanların bayağı, kötü, bencil, menfaatçi, zulmedici yönlerine karşı girişilen çok ağır bir hücumdur. Swift'in, haşlayıcı bir mizahî üslûpla ele aldığı konular arasında politika, saray entrikası, yobazlık, beşerî bencillik ve zulmün her şekli vardır. Dünyanın dört köşesine yap­tığı geziler sırasında, Güliver, fizikî ve kültürel fark­larına rağmen, insanların, her tarafta aslında aynı olduklarını görür. Herkesle kolaylıkla dostluk kurabilen bir iyimser olarak başlayan Güliver, sonunda, Brobdingnag Kral’ın bir sözünü benimser: beşerî yaratıklar, tabiatın, yeryüzünün sathına bırakmak mecburiyetinde kaldığı için büyük ıstırap duyduğu en iğrenç haşaratın oluşturduğu en habis bir ırktır. Sadece bir kaç kişi, Swift'in, beşer ırkını lânetleyişi dışında kalır. Güliver'in Seyahatleri, Swift'in mizahî dehasının en iyi temsilcisi. Dil üzerindeki saplantısı sayesinde, Güliver, ziyaret ettiği bütün yabancı ülkeler ve ora­larda yaşamayanlar için kelime uydurur. İngiliz hü­kümetindeki entrikaları, Liliput sarayındaki entrika­larla anlatmağa çalışır. Teorik ilme olan güvensizli­ğini de, Lagado Yüksek İlimler Akademisini hicivli bir şekilde anlatmakla gösterir. Tabii, Swift'in asıl anlatmak istediği şey, meşhur İngiliz İlim Akademi­si, English Royal Society'dir. Güliver'in ziyaret ettiği her ülke, kendisini dün­yanın en büyük ülkesi olduğunu, kendi insanlarının, bütün yaratıkların hâkimi olduklarına inanırlar. Fakat hepsi büyük veya küçük, maymun veya at, büyük bir beşerî kusurdan mustarip olduklarını gös­terirler. Güliver, kendi isminin de ima ettiği gibi, her şeye inanan saf ve temiz biridir. Fakat seyahatleri sı­rasında, küçük işler peşinde giden, birbirleri aleyhi­ne entrikalar hazırlayan Liliputlara, son derece ben­cil Brobdingnag'larla, mücerretleşmiş, gayri-insanî Laputa'larla ve pis, iğrenç, beşer-altı Yahoo'larla karşılaşır. Hatta en fazla iyi niyetle ele alman Houyhnhnm'ler bile, Güliver'i aralarından uzaklaştır­makla gösterdikleri şekilde çok mantıkî yaratıklar­dır. Seyahatlerinin sonunda, Güliver, daha hüzünlü, daha akıllı bir insan olur. Swift, insanların, birbirlerine yaptıkları zulüm ve işkencenin, şu sebeplerden ötürü, daha da tiksin­dirici olduğunu söyledi: İnsanın, düşünme kapasite­si vardır, fakat bunu ya yanlış kullanır veya hiç kullanmaz ve çünkü mânasızcasma gururludur ve onun harpten, işkenceden ve kandan hoşlanması da, bu gururunu hiç bir zaman haklı göstermez.

Yazar:
İngiliz mizahî yazarlarının en büyüğü sayılan Jonathan Swift, 1667'de, bir İngiliz ailesinde Dublin'de doğdu. Şair John Dryden'in kuzeni olan Swift, Dublin'deki Trinity Kolejinde eğitim gördü, fa­kat kolejin disiplinine karşı geldiğinden sık sık cezalandırıldı. Sonraları, Sir William Temple'in sekreteri oldu ve onun hizmetin­de iken, ilk hiciv kitaplarını yazdı: The Battle of the Books ve A Tale of a Tub. Bu kitaplar 1704'te basıldı. Yine bu sırada Est­her (Stella) Johnson'a âşık oldu; daha sonra, onunla gizlice evlenmiş olabilir. Temple 1699'da öldüğü zaman, Swift, bir din adamı oldu ve İrlanda'da yaşamağa başladı, İngiltere’yi sık sık ziyaret ediyor, politika ve edebiyat tartışmalarına dalıyordu. Gerçi bir liberal ola­rak başladı ise de, 1810'da Muhafazakârlara döndü ve üç sene sonra da, St. Patrick katedraline kardinal tayin edildi. İnsan tabiatını acı bir şekilde tenkit eden görüşlere sahip de olsa. Swift cana yakın bir insandı; çağının önde giden edebiyatçılarıyla çok yakın dostluklar sürdürdü; Pope, Arbuthnot ve Gay ile birlikte Scriblerus Kulübü adı altında bir yazarlar kulübü kurdu. İrlandalılar da onu, kendilerinin bir kahramanı saydılar; çünkü -Swift, İrlanda'daki İngiliz yönetimini en kızgın bir şekilde hlcvetmlşti. Bu tür kitapları arasında en fazla tanınanı A Modest Proposal’dır (1729).

Swift, hayatının sonlarına doğru, gittikçe kötüleşen zihnî bir hastalığa yakalandı. Swift'in karakterini, mezarının, kendisinin yazdırdığı kitabesindeki şu sözler kadar hiçbir şey anlatmaz:
“Burada, vahşi haksızlıklar karşısında kalbi parça parça olan biri yatıyor”

Yazar Hakkında: Jonathan Swift

Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
19 Temmuz 2012       Mesaj #2
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Güliver'in Seyahatleri (Gulliver's Travels) - Jonathan Swift
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
Sponsorlu Bağlantılar

İngiliz yazarı Jonathan Swift'in romanı. Dört bölümden oluşan yapıt, 1726'da Londra'da yayımlandı. Romanya'da Cerrah Lemuel Gulliver'in hayali ülkelere yaptığı yolculuklar anlatılır. Fırtına yüzünden gemisi batan ve ayıldığı zaman kendisini cüceler adası Liliput'ta bulan Gulliver'in bu ülkedeki maceralarını anlatan I. bölüm, tersinden bakılan bir dürbün gibi, insanı, bütün küçüklüğü ve değersizliği içinde göstermekte, onun gülünç yanını, dertlerini, kavgalarını ve savaşlarını alaya almaktadır. Liliput'u gezerken bulduğu bir sandala binip buradan ayrılan ve denizde rastladığı İngiliz gemisiyle yurduna dönen Gulliver, ülkesinde pek az kalır. Bu kez de Hindistan'a gitmek üzere bir gemiye biner. Gemi şiddetli rüzgâr yüzünden rotayı şaşırır. Türlü olaylardan sonra, Gülliver devler ülkesi Brobdingnag'a gelir. Romanın II. bölümünün geçtiği devler ülkesinde ise, dürbünün büyüten tarafı çevrilmekte, insanlık, tüm ürkütücü canavarlığı ve vücut yapısı içinde belirmektedir. Gulliver devler ülkesi Brobdingnag'da iki yıl kaldıktan sonra, içinde yaşadığı kafesin büyük bir kuş tarafından kapılıp uçurulması sayesinde oradan kurtulur. Kuş, kafesi denize düşürür. İngiltere'ye gitmekte olan bir gemi tarafından kurtarılan Gulliver, kısa bir zaman sonra tekrar deniz yolculuğuna çıkar. III. bölüm burada başlar. Çinli korsanlar gemiye saldırırlar. Küçük bir sandala binip kayalık bir adaya sığınan Gulliver, gökte uçan Laputa Adası'nı görür. Adada uyuklayan aydınlar yaşamaktadır. Bunlar sadece soyut konuları düşünmekte, hayatta gerekli pratik bilgiye hiç önem vermemektedirler. Gulliver de aralarına katılır.
Uçan ada ile Balnibari Kıtası'nı görür. Glubdubrib büyücüler adasını gezer. Oradan Luggnagg Adası'nı giden Gulliver, burada hiç ölmeyen insanları tanır. Japonya üzerinden üç yıldır ayrı bulunduğu İngiltere'ye döner. En dokunaklı yergiler, insanoğlunun aklını kullanmaktaki çeresizliğini dile getirme IV. bölümde yer alır. Günün birinde Gulliver, güney denizlerine gidecek bir gemiye bu kez kaptan olarak girer. Yolda tayfalar arasında isyan çıkar. Tayfalar onu bir sandala bindirip denize bırakırlar. Sular Gulliver'i esrarengiz bir kıyıya sürükler. Çok geçmeden Gulliver, bulunduğu yere atların egemen olduğunu, Yahoo'ların, yani yarı insan, yarı maymunların da bunlar karşısında tir tir titrediğini görür. Atlar, Gulliver'den İngiltere'de benzerlerinin Yahoo'lara benzeyen yaratıklar tarafından yönetildiklerini öğrenince şaşırırlar. Gulliver, onlara İngiltere hakkında önemli bilgiler verir. Savaşlar ve mahkemeler bu zeki at soyunun hiç bilmediği şeylerdir. Gulliver burada uzun süre huzur içinde yaşar. Ama günün birinde "Ulusal Atlar Meclisi", Gulliver'in ya Yahoo muamelesi görmesini ya da yüzerek vatanına dönmesine izin verilmesini kararlaştırınca, Gulliver, bir sandala binerek ülkesine döner. Romanın ilk iki bölümünün kısaltılmış basımları, dünya çocuk ve gençlik edebiyatının en sevilen yapıtları arasında yer almaktadır.
Sen sadece aynasin...

Benzer Konular

14 Eylül 2012 / KisukE UraharA Edebiyat ww
11 Ağustos 2015 / Jumong Ünlülerin Fotoğrafları
2 Nisan 2014 / Jumong Müzik ww
26 Mart 2016 / DomatesSosu Cevaplanmış