Arama

Tazarrunâme - Sinan Paşa

Güncelleme: 25 Eylül 2012 Gösterim: 5.765 Cevap: 1
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
25 Eylül 2012       Mesaj #1
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Sinan Paşa'nın Tazarrunâme' si

Sponsorlu Bağlantılar
Sinan Paşa'nın yapıtı.

Yapıt, yazarın tanrıya yalvarışlarını, Hz. Muhammet ile din ulularını övüşlerini kapsar. Manzum ve mensur karışık olarak yazılmıştır. Bütünüyle bir münacaat niteliğinde olup gerektikçe kıssalara, öğütlere yer verilmiştir. Yapıtta tasavvufî görüş egemendir. Tazarruname, divan edebiyatında musanna (sanatlı) nesrin ilk örneği sayılır. Sinan Paşa seciler, rediflerle örülmüş sıra cümlelerle akıcı, şiirsel bir anlatım sağlamıştır.


MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.
_Yağmur_ - avatarı
_Yağmur_
VIP VIP Üye
25 Eylül 2012       Mesaj #2
_Yağmur_ - avatarı
VIP VIP Üye
Sinan Paşa'nın Tazarrunâme' sinde Hz. Asâ Na'tı
Hüseyin ÖZCAN
Sponsorlu Bağlantılar

Sinan Paşa’nın Tazarrunâme adlı eseri, Türk Edebiyatında süslü nesrin en başarılı örneklerindendir. İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’in oğlu olan Sinan Paşa’nın soyu Nasreddin Hoca’ya dayanmaktadır. Zamanında ilim dağarcığı unvanını alan baba Hızır Bey oğlunun en iyi şekilde yetişmesi için ona gereken imkanları sunmuş bu anlamda devrin önemli alimleri Molla Güranî, Molla Hüsrev, Molla Kırımî, Hocazâde ve Kestelî’den ders aldırmıştır.

Sinan Paşa 1459’da Fatih Sultan Mehmed tarafından Edirne’de bir medreseye müderris olarak atanmış daha sonra Dâru’l-Hadis’e müderris olmuştur. Bir süre sonra Hace-i Sultânî unvanına erişen Sinan Paşa, dünya malına asla kıymet vermeyen, ihsan ve cömertliği bir an elden bırakmayan bir kişidir. Tazarrunâme’deki “Mal mâr (yılan) olur, içi pür zehr hâ” 1 mısraı ile Maarifnâme’deki “Dünya ne fânidir ki sen onun nakdi için incinesin ve mal ne cîfedir ki eline irmediğine gücenesin” mısraı da aynı duyguyu içerir.

Sinan Paşa’nın başarılı üslûbu taklit edilmiş ama geçilememiştir. Arapça olarak yazdığı on iki ilmî eseri bulunmaktadır. Türkçe eserleri Tazarrunâme, Maarifnâme ve Tezkiretü’l-Evliya’dır.

Sinan Paşa, Tazarrunâme’nin yazılış gayesini, eseri okuyacak ağzı kutlu, dili tatlı, aşk erlerinin Fatiha ve dualarından istimdâd etmek olarak açıklar. Tazarrunâme çok okunan bir eser olarak dikkat çeker. Dış yapı bakımından eser iki bölümde incelenebilir. İlk bölüm asıl tazarruat kısmıdır ki 281. sayfaya kadar devam eder. İkinci bölüm bir giriş ile başlar. Eserde daha sonra Hz. Adem, Hz. İdris, Hz. Nûh, Hz. İbrahim Halil, Hz. Mûsa, Hz. Ãsâ ve Hz. Muhammed’in hayatı, vasıfları anlatılır. İlaveler bölümünde Peygamber ailesinin ve sahabelerin na’ti başlığı altında Aşere-i Mübeşşere, Dört Halife, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin Hz. Hamza ve Hz. Abbas ile dört mezhep imamına ait na’tlar, Buhari ve Müslim hakkındaki na’tlar son olarak da İbni’l-Vefâ hakkındaki na’t ve arz-ı tazarruû niyaz yer alır.

Kıyametten önce bu şeriat yine inecek ve alemin halkı O'na uyacaktır. Lanetlenmiş Deccâl'ı öldürecek ve Ahmet'e (S.A.V.) tâbi olacaktır. İnkâr edenleri yıkacaktır. Yeryüzünde dini "bir" edecek ve şeriatların bütününü birleştirecektir.

Eserde yer alan Hz. Ãsâ için yazılan na’tın ile sadeleştirilmiş hali şu şekildedir:


Sadeleştirilmiş Metin


Altıncısı büyük nebi ve ulu Resûl; Rahmanın nefesinin soluğu ve Sübhân (olan Allah)’ın lütuflarına mazhar; sefâ ve dünyadan soyutlananların erbabı, fanilik ve birlik sahiplerinin dayanağı (desteği), şeriata delil (olan), tarikata sülûk edenlere (dervişlere) mürşid, talih feleğinin üstünde (yücesinde) oturan, celalli gökyüzünün baş sedirinde oturan, peygamberlik bahçesinin gülü gençlik (yiğitlik) bağının çiçeği, kötü hastalıkları iyileştiren, cehaletin ölülerine hayat bahşeden, tatlı dilli-tatlı sözlü bülbül (gibi olan), beşiğin ve çocukluk kafesinin tûtîsi, Ahmed’in (sallâllahu aleyhi ve sellem) müjdecisi, Mûsâ’nın tasdikçisi tecrîd feleğinin dairesinin kutbu, yalnızlık (her şeyden el-etek çekme) göklerinin kuşağının ekseni, mükerrem (aziz olan) Ruhullah Meryem oğlu Ãsâ’ya salavat. Hayırlar ve dualar onun, havarilerinin ve ashabının üzerine olsun.


O Ãsâ’dır ki cihânı küfür zulmeti tutmuş iken, halk, Hak yolundan sapmış ve âlem cehalet vadilerinde kilitlenmiş, hakiki dolunay tutulmuş hidayet güneşi sona ermişti. Mûsâ’nın hükümleri saklanmış, dalâlet hastalıkları çok ilerlemiş ve Hak yoldan sapma iyice artmış, cehalet alemleri cihanı tutmuş ve katılığın kolları dünyayı kaplamıştı. Halk sıhhati açısından hasta ve dış görünüşleri ölmüş iken ansızın rahmet rüzgârları esip hidayet yolunu gösteren yardım eli, Hak cella şânuhu ve azime sultânuhu kendi sınırsız lütfu ve yüksek yaratılışından kudret eli ve hikmetiyle Rabbânî emri ve Sübhânî nefha vasıtasıyla Meryem’den babasız bir mükerrem zat ve cisimlenmiş bir ruh meydana getirdi ki her nefesi Hak nefesi ve her sözü mutlak hüküm, dünya ilgisinden can ilminden temizlenmişti. Hayatına kan veren bağışlayan doğru, yapıcı, hem bilmezlik ve hem tabiat ölülerine hayat veren o ikisinden olan hastalıklardan kurtaran kendisi kalplerin tabibi olarak canların hayat kanunlarına can olup birçok yıllar yeryüzünde hidayet ve yoldan çıkıp azmışları Hakk’a davet etti.


Bedeniyle şan ve şeref sahibidir, teniyle de semadadır. Henüz ölmemiştir. Kıyamete kadar da ölmeyecektir. Bu sözün manasını ehlinden başkası anlamaz.

Eskimiş âlemi yeniden ilkbahara çevirdi ve köhne cihanı taze lale bahçesi yaptı. Kalplere ferahlık verdi, bedenlere şifa dağıttı.


Sonunda ömrü (yaşı) otuz üçe erişti, ruhu bedenine galip oldu ve canı semayı istedi. Zevalsiz kudret sahibi ve celal sahibi (Allah)’nin hikmeti bedenini de aldı, tenini de değiştirdi.


Şimdi (ise) bedeniyle şan ve şeref sahibidir, teniyle de semadadır. Henüz ölmemiştir. Kıyamete kadar da ölmeyecektir. Bu sözün mânâsını ehlinden başkası anlamaz. Kıyametten önce bu şeriat yine inecek ve âlemin halkı ona uyacaktır. Lanetlenmiş Deccâl’ı öldürecek ve Ahmet’e (sallâllahu aleyhi ve sellem) tâbi olacaktır. İnkâr edenleri yıkacaktır. Yeryüzünde dini "bir" edecek ve şeriatların bütününü birleştirecektir.


Hak "tebâreke ve teâla" onun başta ve sonda yaptıklarının mükâfatı ve amelinin ücreti olarak kıyamete kadar gelen nefesler adedince salavât-ı şerife ulaştırsın ki cennet erguvanlarının, şarabının, rüzgârının güzel kokusu ve semaların musıkisinden, semâsının güzelliği gibi coşku veren ve gönül açan olsun... Her birinin nefesleri hesabınca lütuf dolu dualar onun olsun ki cennet sabahlarının rüzgârlarından tohumlarının lezzetleri gibi safa bağışlasın ve gönülde olacak her nefesi onun ruhuna ulaştırsın. Kıyamete kadar onun vücuduyla bereketlenen eserlerini ve ruhu ile ışıklanan nurlarını mekanlar ve iklimler yeryüzünden eksik etmesin. Daima tevhid sahiplerinin yardımından medet ve dünyadan geçmişlerin manevî yardımından yararlanma ile üst üste temizlenme olsun. Muhammed’in (sallâllahu aleyhi ve sellem) ve onun yakınları ve ashabının hürmetiyle…



Fatih Üniversitesi, Fen-Ed. Fak. Türk Dili ve Ed. Böl. Öğretim Görevlisi

1 - A. Mertol Tulum, Tazarrunâme Yusuf SinanPaşa, Ankara 2001, s.9


Son düzenleyen _Yağmur_; 3 Ekim 2012 09:11
"İnşallah"derse Yakaran..."İnşa" eder YARADAN.

Benzer Konular

3 Temmuz 2010 / Daisy-BT Müzik tr
2 Ekim 2006 / GusinapsE Sinema tr
17 Nisan 2008 / KisukE UraharA Siyaset tr
5 Ağustos 2012 / Mira Siyaset tr
11 Haziran 2012 / Mavi Peri Asker tr