Arama

Baruch Spinoza

Güncelleme: 11 Aralık 2015 Gösterim: 19.236 Cevap: 3
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
28 Kasım 2006       Mesaj #1
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Baruch Spinoza Kimdir?
spinoza
Sponsorlu Bağlantılar
(24 Kasım 1632 (Amsterdam) – 21 Şubat 1677 (Lahey))

Benedictus de Spinoza veya Bento d'Espiñoza olarak da bilinmektedir. René Descartes ve Gottfried Leibniz ile birlikte 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Zamanında anlaşılmayan pek çok filozof gibi Spinoza da yanlış anlaşılmanın ve anlaşılmamanın muhatabı olmuş, tuhaf bir çelişkiyle hem en büyük din düşmanlarından biri sayılmış, hem de eserinin temel kaynağının Tanrı sevgisi olduğu söylenmiştir. Bunlarla birlikte Spinoza'nın tam bir bilge yaşamı yaşadığı belirtilebilir. En büyük eseri Ethica isimli kitaptır.

Yaşamı

Spinoza, Hollanda'da ticaretle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak doğdu. Ailesi Yahudi'ydi ve Portekiz'den engizisyonun baskıları dolayısıyla kaçıp önce Nantes'a sonra da Amsterdam'a (1622 yılı olarak tahmin ediliyor) gelmişlerdi. Bilimsel buluşların, dinsel bölünme ve çatışmaların, siyasal değişikliklerin ve felsefi gelişmelerin yoğun olduğu bir sırada Hollanda'da yaşadı. Spinoza'nın babası ticaretin yanı sıra sosyal alanda da gelişme kaydetmiş ve Amsterdam'daki Sinagog'un ve Yahudi okulunun müdürü olmuştu. Ailesi Spinoza'nın Yahudi hahamı olarak yetişmesini istemiş ve bu yönde gelişmesi için her türlü eğitim olanaklarını sağlamıştı. Spinoza bu sebeple erken yaşta gittiği Yahudi okullarında ve Sinagoglarda İbranice öğrenmiş, Yahudi ve Arap teologların çalışmalarını öğrenme imkanı bulmuştur.

Spinoza'nın laik ve sorgulayıcı düşünceyle güçlü bağlantısının başlangıcında eğitim sürecinin başlarında yer alan öğretmeni liberal haham olarak bilinen Manasseh ben Israel'in (Amsterdam Yeshiva'sına 1638'de atandı) etkisi olduğu söylenebilir.

Yaşam Kronolojisi

1650'de Franciscus van den Enden'ın okulunda Latince, doğa bilimleri (fizik, kimya, mekanik, astronomi ve fizyoloji) ve felsefe okumaya başladı.

1651'de Spinoza'nın Descartes'in eserlerini okumaya başladığı tahmin ediliyor.

1652'de babasının tüm karşı çıkışına rağmen Spinoza mercek yontma işine başlar.

1653'de Jan de Witt Hollanda bölgesi konsey yönetimi'ne atanır.

1654'de Spinoza'nın babası Michael'ın ölümü.

1655'de Spinoza, Cemaat Mahkemesi tarafından din dışılıkla (materyalistlik ve Tevrat'ı küçük görmek ile) suçlanır. Bu sorgulamada Tanrı'nın bir bedene sahip olduğunu savunan Spinoza, sonunda hahamlar tarafından din düşmanı olmakla suçlanır ve pişman olmaya zorlanır. Bu yıl içinde Spinoza Tractatus de Deo et homine etjusque felicitate (Korte verhandeling van God, de mensch en des zelfs welstand, Tanrı, İnsan ve İnsanın Refahı Üzerine Kısa Bir İnceleme) isimli çalışmasını da bitirir. Bu kitap çok güçlü olmamakla birlikte Spinoza'nın felsefesini tüm temel tezlerini barındıran bir yapıt olarak değerlendirilir.

1656'da 24 yaşındaki genç Spinoza Amsterdam Sinagog'u tarafından, her ikisi de Dekartçılığın bir formuna dayanan, "Tanrı'nın evren ve doğanın işleyişi olduğu, bir kişiliği olmadığı ve İncil'in Tanrı’nın doğasını öğretmek için mecazi ve simgesel bir kitap olduğu" iddialarını savunduğu için Yahudi cemaatinden kovulur (cherem veya herem; Yahudilikte, Katoliklikteki aforoz benzeri bir ceza) (bknz. René Descartes) Kovulmasını takiben, ismini Benedictus’a (ilk ismi olan Baruch’un Latince karşılığı) çevirdi. Cherem'in şartları çok kesindi, ceza asla geri alınmazdı (bknz. Kasher ve Biderman).

1660'da Amsterdam Sinagog'u yerel yetkililere Spinoza için "her türlü din ve ahlak için bir tehdit" diyerek şikayette bulunur.

1661'de Spinoza Amsterdam'ı terk eder, yakınlardaki Rijnsburg'a yerleşir, Etika 'sını yazmaya başlar ve hayatının sonuna kadar mektuplaşacağı Henry Oldenburg ile tanışır.

1662'de Tractatus de intellectus emendatione isimli eserini bitirdiği tahmin edilmektedir.

1663'de Lahey yakınlarındaki Voorburg'a ressam Daniel Tydemann ile birlikte yerleşir.

1664 yılında Lahey'de Descartes Felsefesi'nin İlkeleri isimli kitabını yayınlar. Bu kitabın ekinde Metafizik Düşünceler adlı çalışması yer almaktadır. Aralık 1664'den Haziran 1665'e kadar amatör bir Kalvinist teolog olan ve Spinoza’ya şeytan konusunda sorular soran Blyenbergh ile mektuplaşır. 1665'in son aylarında Oldenburg'a, 1670'te basılacak olan yeni kitabı Teolojik Politik İnceleme 'ye çalışmaya başladığını yazar.

Bazı arkadaşlıkları (Jan de Witt gibi) nedeniyle politik kamplaşmalarda taraf olmak durumunda kalmış, yazdığı ve isimsiz olarak yayınladığı Teolojik-Politik İncelemeler kitabı bu kamplaşmalar dolayısıyla tepkiyle karşılanmıştır. Spinoza bu kitabından sonra yazmamaya karar verir.

1670'de Teolojik-Politik İncelemeler Amsterdam Kilise Konseyi (Kalvinist)tarafından "Dininden dönen bir Yahudi ve Şeytan tarafından Cehennem'de uydurulmuş ve Sayın Jan de Witt'in bilgisi dahilinde yayınlanmıştır" ifadesiyle eleştirildi. Spinoza Lahey'de Stille Veerkade'de yaşamaya başlar.

1671'de Leibniz ona Notita opticae promoteae isimli eserini oda Leibniz'e Teolojik-Politik İncelemeler eserini yollar.

1673'te kendisine teklif edilen Heidelberg Üniversitesi'ndeki felsefe kürsüsünü de reddeder, çünkü "din adamlarını rahatsız etmeme koşulu" vardır bu önerinin.

Etika'isimli eserini 1675'te tamamlar. Bu eser belirli bir çevrede dolaşır, tartışılıp değerlendirilir, ancak Spinoza yaşadığı sırada izin vermediğinden basılmaz.

Ölümünden bir yıl önce 1676'da Leibniz ile görüşür. Aynı yıl Lahey Sinodu Teolojik-Politik İncelemeler in yazarı hakkında takip kararı alır.

21 Şubat 1677'de ölen Spinoza'nın eserleri, Amsterdam'da, arkadaşları tarafından Opera Posthuma (Ethica, Tractatus politicus, Tractatus de intellectus emendatione, Epistolae, Compendium Grammatices Linguae Hebrae) adıyla yayınlanır.

1678'de Spinoza'nın eserleri Hollandaca (kendi dilinde) yayınlanır.

Spinoza'nın Eserleri

- Ethica
- Tanrı, İnsan ve İnsanın Mutluluğu Üzerine Kısa İnceleme
- Politik İncelemeler, (Tractatus Politicus)
- Kavrayış Gücünün Gelişimi
- Descartes Felsefesinin İlkelerinin I. ve II. Bölümlerinin Benedictus Spinoza Tarafından Geometrik Yöntemle Tanımlanması.
- Teolojik-Politik İncelemeler

Spinoza hayattayken yayımlanan çalışmaları Descartes'in Principia Philosophiae (Felsefenin İlkeleri) çalışmasını yorumladığı çalışması ve Teolojik-Politik İncelemeler adlı kitabıdır. Etika hazır fakat yayınlanmamış bir kitaptı, ölümünden uzun bir zaman sonra yayımlandı. Diğer kitapları izleyicileri tarafından notları ve tamamlanmamış yazılarından bir araya getirilerek hazırlandı.

Kaynak


Baruch Spinoza (24 Kasım 1632 (Amsterdam) – 21 Şubat 1677 {Lahey) ), Benedictus de Spinoza veya Bento d'Espiñoza olarak da bilinmiştir. René Descartes ve Gottfried Leibniz ile birlikte 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak bilinir. Zamanında anlaşılmayan pek çok filozof gibi Spinoza'da yanlış anlaşılmanın ve anlaşılmamanın muhatabı olmuş, tuhaf bir çelişkiyle hem en büyük din düşmanlarından biri sayılmış, hem de eserinin temel kaynağının Tanrı sevgisi olduğu söylenmiştir.Bunlarla birlikte spinoza'nın tam bir bilge yaşamı yaşadığı belirtilebilir.En büyük eseri Ethica isimli kitaptır.
Spinoza, Hollanda'da ticaretle uğraşan bir ailenin çocuğu olarak doğdu.Ailesi Yahudiydi ve Portekiz'den engizisyonun baskıları dolayısıyla kaçıp buraya gelmişlerdi.Bilimsel buluşların, dinsel bölünme ve çatışmaların, siyasal değişikliklerin ve felsefi gelişmelerin yoğun olduğu bir sırada Hollanda da yaşadı. Spinoza'nın babası ticaretin yanı sıra sosyal alanda da gelişme kaydetmiş ve Amsterdam'daki sinagog'un ve Yahudi okulunun müdürü olmuştu.Ailesi Spinoza'nın yahudi hahamı olarak yetişmesini istemiş ve bu yönde gelişmesi için her türlü eğitim olanaklarını sağlamıştı.Spinoza bu sebeple erken yaşta gittiği yahudi okullarında ve sinagoglarda ibranice öğrenmiş, yahudi ve arap teologların çalışmalarını öğrenme imkanı bulmuştur.

Spinoza'nın laik ve sorgulayıci düşünceyle güçlü bağlantısının başlangıcında eğitim sürecinin başlarında yer alan öğretmeni liberal haham olarak bilinen Manasseh ben Israel'in etkisi olduğu söylenebilir. Bundan başka öğretmeni Frances van den Enden'de Spinoza'yı modern bilimsel gelişmelerle ve Dekartçı felsefeyle tanıştırmıştır.Latincesini geliştirmiştir.Bu etkiler Spinoza'yı yahudi düşüncesinden uzaklaştırmış ve doğabilimlerinin yanı sıra yeni felsefi gelişmeler düşüncelerinin farklılaşmasına yol açmıştır.Hollanda'da ortodoks olmayan hıristiyanlara yakınlık duymuş ve onların ahlaki yaklaşımlarında kendi etik yönelimlerine uygun bağlantılar bulmuştur.Ailesinden kalan mirası yahudilikten uzaklaşmasına bağlı olarak istemeyen Spinoza, öğretmeni Van den Enden'in okuluna yerleşmiş ve orada öğretmenlik yaparak yaşamını sürdürmeye başlamştır.

Ancak bu gelişmelerden hoşnut olmayan Yahudi cemaati Spinoza'nın üzerine gider ve onu dini görüşleri dolayısıyla sorgulamaya alırlar.Bu sorgulamada tanrı'nın bir bedene sahip olduğunu savunan Spinoza, sonunda hahamlar tarfından din düşmanı olmakla suçlanır ve pişman olmaya zorlanır.Bu zorlamanın etkisizliği görülünce 27 Temmuz 1656'da Spinoza sinagog'dan dışlanır ve lanetlenir.Bunun yanı sıra yetkililere yapılan başvuru sonucu Amsterdan'dan bir süreliğine sürülür.geri döndüğünde Kartezyen felsefe üzerine dersler vererek ve mercek bileyerek geçimi sürdüren Spinoza, bu sürecte Tanrı, İnsan ve İnsanın refahı Üzeirne Kısa Bir İnceleme adlı kitabı bastırır.Bu kitap çok güçlü olmamakla birlikte Spinoza'nın felsefesini tüm ttemel tezlerini barındıran bir yapıt olarak değerlendirilir.

Bu okuldan ayrıldıktan sonra bir süre bir mercek yapım atölyesinde çalışan Spinoza daha sonra küçük bir köye yerleşecek ve ömrünün son yıllarını geçirdiği Lahey'e kadar çalışmalarını bu ortamda sürdürecektir.Bazı arkadaşlıkları (Jan de Witt gibi) nedeniyle politik kamplaşmalarda taraf olmak durumunda kalmış, yazdığı Teolojik-Politik İncelemeler kitabı bu kamplaşmalar dolayısıyla tepkiyle karşılanmıştır.Spinoza bu kitabından sonra yazmamaya karar verir.Bir dönem kendisine teklif edilen Heidelberg Üniversitesi'ndeki felsefe kürsüsünü de reddeder, çünkü din adamlarını rahatsız etmeme koşulu vardır bu önerinin ve Spinoza bunu kabul etmez.Yazıları asıl olarak ölümünden sonra yakın dostları tarafından derlenerek yayınlandı.Yaşadığı zaman içerisinde başka bir kitap yayımlamadı, Etika'sı belirli bir çevrede dolaştı ve cok tartışılıp değerlendirildi, ancak Spinoza yaşadığı sırada izin vermediğinden basılmadı.İlkeli bir yaşama görüşüyle münzevi bir yaşam sürdürdü.Sınırlı olanaklarla yaşamını ve etkinlilerini devam ettirdi.Nefret edenleri gibi çok derin sevgi ve saygı duyanları oldu. 1677 yılında uzun bir süredir devam eden verem hastalığı sonucu öldü.

Felsefi düşünceleri
Spinoza'nın düşünce kaynaklarında farklı etkilerin olduğu söylenebilir.Onun zor anlaşılan ya da tamamen zıt yönlerde anlaşılan felsefesinin oluşumunda bir yanda Yahudi mistiklerini, İslam düşünürlerini, skolastikleri, 17. yüzyılda çok önemli gelişmeler kaydeden doğabilimlerini, Giordano Bruno ve özellikle onun panteizmini ve bütün bunların ötesinde Descartes'ı ve Kartezyen felsefeyi buluruz. Bir anlamda bunlara bağlı olarak onun felsefi sorununun töz sorunu olduğunu, bu eksende varlık problemine yöneldiğini söyleyebiliriz.[1]

Beden ve ruhun birbirlerine olan üstünlükleri yerine paralelliklerini savunan Spinoza ereksel bir nedeselliğe de karşı çıkmıştır. Bununla birlikte aşkın bir tanrı anlayışı yerine içkin bir doğa anlayışı getirmiştir. Böylece ruhun bedeni yönettiği insanbiçimli tanrı fikri yerine bütün çeşitlilikleri barındıran ereksel olmayan tek bir doğadan bahsetmekle beraber insandaki temel üç yanılsamayı tasfir etmiştir. Ereklilik çerçevesinde; Bilinç, özgürlük ve tanrıbilimsel yanılsama.

Spinozacı metafizik
Spinoza'nın felsefi çalışmalarının anlaşılmak ve değerlendirilmek bakımından özel zorlukları olduğu bilinen bir gerçektir.Kullandığı kavramlar, bunlara getirdiği tanım ve açıklamalar birçok farklı yollardan yeniden sorgulanabilir ya da değerlendirilebilir görünmektedir.Bu yalnızca Spinoza'nın bir yanda Tanrı-sarhoşu, öte yanda din ve tanrı düşmanı olarak değerlendirilmesi meselesinde ortaya çıkmaz, bir bütün felsefi sisteminin anlaşılmasında özel bir sorun yaratır.Felsefenin bildik terimlerini kullanmakla birlikte, Spinoza'nın kendi metafiziğini kurarken bu terimlere sağladığı anlam katmanları ve terimleri birbriyle ilintilendirme tarzı onun sisteminin anlaşılmasını güçleştirmiş ve bunun yanı sıra pek çok farklı şekillerde yorumlanmasına yol açmıştır.

Temel yapıtı Etika ilginç özelliklere sahiptir.İlkin burada Spinoza'nın felsefi çalışmasına bilimsel bir konum kazandırmaya çalıştığı söylenebilir.Rasyonalist filozofların matematikten etkilenmeleri ya da onu model almaları Spinoza içinde geçerlidir, ancak Spinoza matenmatikten çok geometriyi benimser ve yapıtlarında geometrik yöntemi kullanır.Etika'nın altbaşlığı bu bakımdan örnektir: Geometrik yönteme göre kanıtlanmış olan ahlak.Yorumcuları, çalışmanın ağır yapısının buradan kaynaklandığında hem fikirdirler.Etika'nın hem biçimsel yapısın hem de içeriğini geometrik yöntem şekillendirir.

Etika'nın temel kavramları olan töz, nitelik, görünüm, nedensellik bunlara örnek olarak verilebilir.Spinozacı metafiziğin nasıl bir ontolojiye sahip olduğu, Tanrı ya da Doğa dediğinde ne demek istediği, insanın doğadaki yerinin nasıl ele alındığı, özgürlük ve zorunluluk ilişkisinin nasıl değerlendirildiği önemli boyutlar ve sorunlar içerir; Spinoza bu bakımdan etkisi geç anlaşılmış ve anlaşıldığı andan itibaren sürekli yeniden değerelendirilir bir filozof olmuştur.

Tanrı ya da Doğa
Spinoza'nın panteist bir düşünce yönünde uçlara vardığı ve monist bir tanrı-doğa düşüncesine ulaştığı ilk olarak belirtilmesi gereken noktadır.Bununla birlikte Spinoza'nın felsefi sisteminde Tanrı kavramının merkezi bir yeri olduğunu söylemek gerekir.Tanrı, bu felsefi sistemin hem başlangıç noktası hem de son noktasıdır.

Var olan her şey Tanrı içinde vardır ve Tanrı olmaksızın hiçbir şey ne varolabilir ne de kavranabilir.(İtalik eklendi)

Ancak yine de açık olmayan Spinoza'nın Tanrı'sının felsefesi açısından nasıl bir şey olduğudur.Kendinde bir neden, nedeni kendinde olmak (causa sui) anlamında Tanrı ve özellikle bu alıntıda kullanılan içinde terimi Spinoza üzerine yapılan sonu gelmez yorum denemelerinde sürekli bir tartışma konusudur.Bilimsel bir düşünceye de dinsel bir düşünceye de bağlantılandırılan Spinozacı felsefenin Tanrı kavramı, hem ontolojik kanıtlamanın hem de bilgi bilimsel yapının anahtarı olarak görünmektedir. Çünkü tanrının varlığı için öne sürülen ontolojik veri, bir gerçekliğin varlığını o gerçekliğin kavranışından hareketle kanıtlamaya yönelen yaklaşımdan hareket eder görünmektedir.

Aynı zamanda Spinoza'nın monist bir dizgeye yöneldiği söylenebilir; onun hem bir ateist hem de bir panteist olarak görünmesini sağlayan ise bu monist tutumun özgüllüğüdür.Ünlü sav sözünde Spinoza, :"Tanrı ya da Doğa" (Deus sive Natura) demektedir. İlk alıntı ile bu sav söz karşılaştırıldığında Spinoza'nın güç anlaşılır tezleri belirginleşmektedir.Bu formülasyonla Spinoza, bir yanda fiziksel dünyanın özünde teolojik olmasını ve öte yandan teolojinin kişisel olmaması sağlamaya çalışır.Burada Spinoza, örtük ve açık bir takım varsayımlara dayanır, hatta bir tür gizli varsayım sistemin temelidir diyebiliriz.Bu gizli varsayım sonradan üzerinde çok konuşulacak olan, gerçeklik ile kavrayışın örtüşmesi, daha düşünce dünyasındaki bağıntıların birebir gerçeklikteki bağıntılara tekabül etmesidir.([2])

Bu yaklaşımları geliştirmekte nedensellik kavramıda ayrı bir öneme sahiptir.Spinoza'nın gizli varsayımının kuramsal dayanağı bir anlamda bu nedensellik fikridir, ancak Spinoza'nın nedensellik fikri ampirizm felsefesi için kabul edilemez bir nedensellik yaklaşımıdır.Spinoza burada rasyonalist yönelime uygun bir yol izler ve nedenselliği bir bakıma dünyadan kopartarak zihnimize, yani dünyayı kendi kavrayışımıza bağlar.Çünkü ona göre, eğer aklı mümkün kılan çıkış noktaları ya da öncüller gerçeklik için bir güvence sağlayamayorsa başka hiçbir şey sağlayamaz.Böylece apaçık gerçeklik, düşünceden gerçekliğe geçişin sağladığı bir gerçeklik olarak belirir.Buna göre, fiziksel dünyanın, düşüncenin onu temsil ettiği gibi olduğunu, bizzat bu düşüncenin kendisinden anlarız, ki Spinoza bu yolla argümanlarında kavrayış nosyonunu özel bir ilgiyle kullanmakta ve bunun aracılığıyla dünyaya bir tanım getirmektedir.

Töz, nitelik ve görünüm
Bu noktada Spinozacı töz, nitelik ve görünüm kavramlarına bakmak gerekir.Töz (substantia), kısacası, nedeni kendi içinde olan, kendisi kendi aracılığıyla kavranandır.Görünüm (modus) ise kendi aracılığıyla ve kendinde kavranan değil, aksine tözün görünümü olarak tanımlanır.Bizim ya da başka bireysel şeylerin varoluşlarının açıklanması kendimiz dışındaki başka bir şeye dayanır; hepimiz kutasal ve mutlak bir tözün görünümleriyizdir.Bu anlamda Tanrı bir töz'dür, yani kendinde bir nedenle ve zorunlu olarak Tanrı (causa sui) vardır.Ancak böyle ise, töz aynı zamanda herhangi bir şeydirde, yani varolduğu ontolojik bir veri tarafından kanıtlanan herhangi bir şey töz olabilir.Ancak Spinozacı sistem böyle bir çıkarsamaya olanak vermez.Spinoza, birci anlayışıyla ve düşündüğü metafizik sisteme varabilmek için bunu kabul edemez ve rasyonalizmin örtük varsayımlarından yararlanarak Tanrı dışında bir tözün olabilirliğini yadsır.

Nitelik (attributum kavramıysa, Tanrı'yı özünde ne ise o olarak gösteren şeydir.Düşünce ve uzam Spinoza'ya göre, Tanrı'nın iki temel niteliğidir.Böylece o, Kartezyen felsefedeki soruna kendince bir çözüm getirir; düşüncelerin ve fizik nesnelerin tek bir tözün değişimleri olduğunu öne sürer, ve Tanrı'yı "her biri ebedi ve sonsuz özü ifade eden sonsuz nitelilerden oluşan bir töz" olarak tanımlar.([3])

Bütün bunlar Spinoza felsefesinin metafizik gücünü ve anlaşılmaktaki zorluklarını göstermektedir.Spinoza felsefesinin gücüde güçsüzlüğü de başlangıç öncüllerinde ve kavramlara kattığı özel iceriklerdedir.Spinoza felsefesinde çıkan sonuç ise daha da çarpıcıdır, tanrı ile doğa ayrık değil özdeştir.Bu sonuç, mantıksal neden ile gerçek nedenin özdeş sayılmasına paraleldir.Dolayısıyla da Tanrı bilgisi ya da Tanrı'yı bilmek, entelektüel Tanrı sevgisi (amor intelictualis Dei) Spinozacı metafiziğin çıkış noktası ve varış noktasıdır.

İnsan
Spinoza'daki insan anlayışının felsefi sistemiyle, kurduğu geometrik metafizik bütünlükle doğrudan bağlantılı zorunlu bağlamları vardır.Töz anlayışı, evreni bir zorunlu bağlantılar sistemi olarak tekci anlayışla açıklamak üzere kurulur ve bütün varlıklar Tanrı'dan başka bir şey olmayan bu tözün zorunlu görünümleri olarak açıklanır.Tanrı, sonsuzluk boyutunda (sub specia aeternitatis) her şeyin özüdür; insan ise zaman ya da süre boyutunda (sub specia durationis) Kendinin kendinde nedeni ve bu temelde her şeyin varoluşunun nedeni olan Tanrı, Spinoza'nın beden-ruh ikilemini çözmesine de yardım eder.

Bu çözümü şu şekilde ifade etmek mümkündür: Beden (corpus) ve ruh, Tanrı'nın sonsuz özünden gelen görünümlerdirler ve dolayısıyla gerçek dünyanın düzeniyle ruhun düzeni birlik oluşturur. Böylece geleneksel anlamda bilinen birey-özne ve dolayısıyla insan Spinozacı sistemde ortadan kaldırılmıştır. Bu sistemde bireysel anlamda akıl ve irade sahibi, kendi kararlarını veren ve verdiği kararlarda özgür olan bir insan anlayışına yer kalmaz; aksine ruh ve madde, zihin ve gerçeklik tek ve sonsuz bir özün görünümleri olarak aynı derecede zorunlulukla belirlenen varlıklar olarak belirirler.İnsan iradesini irade olarak tanımayan Spinozacı metafizik, ilginç bir etik anlayışına yol açar; ilginçlik etik bilinen anlamda irade ve insan kararları üzerine kurulu olmasından kaynaklanır.Varlığı ve varoluşu bütünlükle nedensellikler içinde açıklayan bir felsefe sistemi, aynıksal sistemin içine zorunlu olarak etiği oturtmak durumundadır.Spinoza, buna bağlı olarak, insan ruhuna yönelik doğalcı ve mekanist kabul edilen bir düşünce şekillendirir.

Spinoza için soyut etik yasaların ve değer yargıları belirlemenin hiçbir anlamı yoktur, önemli olan gerçeği tanımaktır, ki bunun nasıl bir şey olduğunu sisteminde açıklar.Güç ve erdem insanı açıklamakta önemlidir, ancak her ikiside Tanrı bilgisinde temellenir. Spinoza'nın felsefi sistemi Tanrı düşüncesiyle başlayıp Tanrı düşüncesiyle sonlandığı için insanın doğru konumlanışı bu sistemin belirlediği gereklere göre bilgiye yönelmesi ve kendi zorunluluklarını kavramasıdır.Spinoza insan-toplum-devlet düşüncelerini bu felsefi düşünüş doğrultusunda temellendirmekte, insan tanımlamasını teolojik-politik düşüncesinde oluşturmaktadır.

Özgürlük
Spinoza, her tür tasarım ve iradeye dayalı kararın zorunlulukla kendisinden önce gelen bir olaya dayandığı fikrinden hareket eder.Bu şekilde yaklaşılınca istenç ve irade özgürlüğü olarak adlandırılan özgürlüğün reddedilmesi ortaya çıkar.Felsefe tarihi içinde Spinoza kadar katı bir kuramsal yargıyla bu anlamda ki özgürlüğün reddedilmesi sözkonusu değildir.Daha sonra yapısalcılık'ın belirli bir yorumunda, örneğin Althusser'in özneyi yapınının bir türevi olarak ortaya koyan çalışmalarında bu tür bir yaklaşım görülür.Spinoza özgürlük'ü bir yanılsama dahası bir fantazi sayar.Buna sebep olanın, eylemlerimizin ve etkinlilerimizin nedenlerini bilmememiz olduğunu söyler.Spinoza'ya göre, eğer aşağı doğru akan bir su düşünebilen bir varlık olsaydı, kendi özgür istenci ve iradesiyle aşağı doğru akmakta olduğunu düşünürdü.Karar verme durumumuzu başka bir açıdanda özgürlük olarak kabul edemeyiz, çünkü kararlarımız çoğunluk hafıza denilen yapının etkileriyle oluşur, ve Spinoza'ya göre hafızaya hakim olabildiğimiz söylenemez.Sonuç olarak Spinoza'nın elbette bir özgürlük anlayışı sözkonusudur ve bu anlayış şaşırtıcı olamyacak kadar kesin bir nitelikle onun mantıksal sistemine derinden bağlıdır.Spinoza için özgürlük, insanın kendi doğasında mevcut olan zorunluluklara uyması durumudur.Özgürlük, zorunluluğun tanınmasıdır.Bu argüman, zorunlu olarak her tür özneyi ve öznelliği dışta bırakan Spinozacı sistemden ileri gelmektedir.İnsan teki, Tanrı'nın görünümlerinden bri olduğu için, herşeyi yöneten yasalar bu insan tekini de yönetir ve onun kararı bu durumda olsa olsa bu yasalara uymak durumudur ki, burada bir özgürlükten sözedilemez.Spinoza'nın tüm sistemini kurarken saf ve tarafsız bir mantıkçının konumuna çekilmeye çalıştığını söyleyebiliriz ve tutumu özellikle özgürlük konusunda belirgindir.Eylemleri yalnızca kendisi tarafından belirlenen şey özgürdür ve bu insan olamaz, olsa olsa Tanrı olabilir.İnsan eylemliliği ise zorunlu olarak belirlenmiştir.Buna bağlı olarak özgür insan, Spinoza'ya göre, içinde bulunduğu ve kendisini belirleyen zorunlulukların farkında olan, bunların bilgisine sahip olan insandır.Bu anlamıyla felsefi sisteminde Spinoza, daha yüksek bir algı düzeyine çıkmış, duygularını denetim altına alabilen, kendisinin ve dünyanın kavrayışına sahip olmayı özgür insan olarak tanımlar.

Spinoza'nın etkileri
Spinoza'nın güçlü mantıksal metafizik sistemi, gerek Leibniz'in eleştirileri gerekse diğer ampirik felsefenin gelişmesiyle kısmen unutulur. Kant'a gelindiğinde ise önemli bir kuramsal müdahale ile karşılaşır.Kant bu sistemin örtük ve açık varsayımlarını sorunsallaştıran bir yol izler, ontolojik alan ile epistemolojik alanı kategorik bir ayrıma tabi tutarak, gerçekliğin bizim düşüncelerimize tekabül ettiği ya da edebileceği varsayımını geçersizleştirmeye çalışır.Saf akıl'ın perspektifine ulaşılamaz, sonsuzluk boyutuna dair bir bakışa ya da bilgiye erişilemez.Ateist ya da tanrı sevdalısı filozof şeklindeki kısır ya da tek yönlü değerlendirmelerin dışında Spinoza 18. yüzyıldan itibaren birçok filozofu müttefik ya da rakip olarak etkilemiştir.

Novalis, Sckleiermacher, Jacobi, Mandelssohn, Goethe, Schelling, Hegel bu etki alanının içindeki önemli isimler olarak belirtilebilir. Hegel'in Spinozacı felsefi sistemi dönüştürerek kullandığı söylenebilir, Spinoza'daki töz Hegel'de Mutlak idea olarak alınır bir anlamda.Ayrıca Marks'ın Hegel'i ayakları üzerine oturtma girişiminde de Spinoza etkisi olduğu öne sürülmektedir.Çünkü, marksist felsefe, insanın etkinliklerini onun maddi koşullarından bağımsız görmemekte, özgürlüğün zorunlulukların bilinci olduğu tezini olumlamakta, bunlara bağlı olarak doğa yasalarının belirleyiciliğini öne sürmektedir, ki Spinozacı sistemle bunlar arasında paralellikler kurmak kaçınılmazdır.

Nietzsche ise tam bir Spinoza karşıtı olarak konuşur, çünkü Spinoza'nın temel savlarını kabul edilemez bululur.Örneğin, gerçek'in ona yönelik yaklaşımlardan koparılabileceği yönündeki düşünce kabul edilemez bir yanlıştır.Nietsche, Spinoza'nın matematiksel hokus pokuslarla felsefi sistemini kurduğunu söyler ve onu "hasta münzevi" olarak tanımlar.Nietzscheci düşünceyle önemli ilgileri olan postmodern felsefenin önemli isimlerinden Gilles Deleuze ise Spinoza'ya çok önem veren düşürlerden birdir.Spinoza üzerine dersler ve konferanslar vermiş olan Deleuze, daha sonra bu notlarını Spinoza/Pratik felsefe başlığında yayımlamıştır.Bu kitap Etika üzerine bir tür sözlük ve açımlama metnidir.Özgürlüğün zorunlulukların bilgisine ulaşma olarak tanımlayan Etika'yı, bir özgürleşme etiği olarak değerlendiriri Deleuze.Deleuze'dan önce Louis Althusser'in ismini de anmak gerekir.Yapısalcılık'ın ve kuramsal Marksizmin önemli ismi Althusser, öznenin yokluğu ve yapının/kuramın belirleyiciliği konularında Spinozacı sistemden referanslar bulmuş ve onun üzerinde önemle durmuş bir düşünürdür.

Çalışmaları
* Ethica
* Tanrı, İnsan ve İnsanın Mutluluğu Üzerine Kısa İnceleme
* Politik İncelemeler, (Tractatus Politicus)
* Kavrayış Gücünün Gelişimi
* Descartes Felsefesinin İlkelerinin I. ve II. Bölümlerinin Benedictus Spinoza Tarafından Geometrik Yöntemle Tanımlanması.
* Teolojik-Politik İncelemeler

Spinoza hayattayken yayımlanan çalışmaları Descartes'in Principia Philosophiae (Felsefenin İlkeleri) çalışmasını yorumladığı çalışması ve Teolojik-Politik İncelemeler adlı kitabıdır.Etika hazır fakat yayınlanmamış bir kitaptı, ölümünden uzun bir zaman sonra yayımlandı.Diğer kitapları izleyicileri tarafından notları ve tamamlanmamış yazılarından bir araya getirilirek hazırlandı.

“Büyük filozofların en soylusu ve cana yakını” Bertrand Russel, Spinoza üzerine

“Tanrı bütün şeylerin nedenidir; bütün şeyler ondadır” Spinoza

“Doğaya karşı gelinemez; o, değişmez ve sabit bir düzeni korur” Spinoza

“İnsanın eylemlerine gülmemeye, onlara gözyaşı dökmemeye, onlardan nefret etmemeye, ama onları anlamaya çalıştım” Spinoza

“İnsanlar özgür olduklarını sanıyorlarsa aldanırlar” Spinoza

“Devletin gerçek amacı özgürlüktür” Spinoza

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen Safi; 11 Aralık 2015 00:39
Biyografi Konusu: Baruch Spinoza nereli hayatı kimdir.
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:
LaSalle - avatarı
LaSalle
Ziyaretçi
30 Nisan 2010       Mesaj #2
LaSalle - avatarı
Ziyaretçi
Baruch Spinoza
Vikisöz
Sponsorlu Bağlantılar
  • Felsefe, genelleştirilmiş bir matematiktir.
  • İnsan tutkuları yenerek tanrıya yaklaşır.
  • Kalpler silahla değil, sevgi ve yüksek gönüllülükle yenilirler.
  • Sevgi ne kadar derinse acısı da o kadar büyük olur.
  • Özgür insanın ölümden daha az düşündüğü bir şey yoktur.
  • Doğada "kötü" olarak nitelenebilecek hiç bir olay olmaz.
  • Bilgisizlik bahane edilemez.
  • Herkesin hakkı gücü kadardır.
  • Töz, bir kavramın meydana gelmesi için başka bir kavrama ihtiyaç yoktur.

bekirr - avatarı
bekirr
VIP VIP Üye
12 Kasım 2012       Mesaj #3
bekirr - avatarı
VIP VIP Üye
Hollandalı filozof Spinoza (1632-1677)
İnsanların toplumsal bir güç içinde bütünleşmeleri konusunda Hobbes’un etkisi altında kaldığı halde ,toplum yönetimi tipi bakımından ,Hobbes’un tersine ,’demokratik-liberal bir yönetim tipini savunmuştur. Çünkü Spinoza’ya göre insan aklı zaten bir güçtür ve aklıyla yönetilen insan daha özgürdür;bilinç özgürlüğüne ve siyasal özgürlüğe çok önem verilmelidir. Yine Spinoza’ya göre insan aklı,toplumsal gücün mekanik bir biçimde hareket etmesini engeller;çünkü insan aklı ya da bireysel bilinç,toplumsal güce hem nüfuz eder,hem de onu durdurur. toplumların ,bireyler dışında bir gücü olmadığını ileri sürer. Monarşi ,aristokrasi ve demokrasi gibi yönetim tiplerini incelemekle toplumsal bilime katkısı fazla olmuştur.

Spinoza ,Dinbilim-Politika adlı yapıtında özellikle dinsel bir akılcılık geliştirir,yani akla göre dini yorumlar. insan,toplum ve yönetim sorunlarını,kendi dogmatik metafizik anlayışları üzerine kurmaya çalışmıştır.

Spinoza’nın toplumsal felsefesine bir bakıma ‘toplumsal fizik’ denebilir. Çünkü ona göre,toplumsal olayların düzenlenişi,mekanik güçlerin düzenlenişi gibidir;başka bir deyişle ,toplumsal olaylar arasındaki ilişkiler mekanik güçler arasındaki ilişkiler gibi açıklanmalıdır.

On sekizinci yüzyılda,toplumu ve toplumsal olguları felsefe içinde,felsefe açısından incelemek ,toplumları oldukları gibi değil ,olmaları gerektiği gibi düşünmek .başka bir deyişle ,toplumların ne olduklarından çok nasıl olmaları gerektiğini araştırmak,öne çıkan bir eğilimdi.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
4 Haziran 2013       Mesaj #4
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Baruch Spinoza (1632 Amsterdam-1677 Den Haag)
MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi

Hollandalı filozof. Dinî nedenlerle Portekiz'den kaçan bir Yahudi aileden gelmektedir. İyi bir öğrenim gördü, daha çok Yahudu okullarında okudu. 1656'da rasyonalist tutumlarından ötürü Amsterdam Sinagogu'nca aforoz edildi. Bundan sonra mercek yaparak yaşamını sürdürdü. Daha sonra siyasi görevler aldı.

Spinoza'yı din kurumları karşısında zorda bırakan şey heptanrıcı bir felsefe anlayışı geliştirmiş olmasıydı. Spinoza felsefesi her şeyden önce Tanrı'nın gerçekliğini temellendirmek çabasıyla başlar. Tanrı, Spinoza'ya göre var olmak için kendinden başka bir güce gereksinmesi olmayan bir tözdür. Demek ki Tanrı yetkin varlıktır, varlığı kendinden gelir. Bu yetkin varlık aynı zamanda şu niteliklere sahiptir: Sonsuz, tek, zorunlu, basit, devinimsiz, ölümsüz, bağımsız. Birçok niteliğiyle tanınabilir olan Tanrı'yı biz iki niteliğiyle, düşünce ve uzam nitelikleriyle tanırız. Tanrı tek tözdür, onun dışında herhangi bir töz bulmak olasılığımız yoktur. Bununla birlikte dünya, doğası gereği Tanrı'dan ayrıdır. Buna göre dünya vardır ve çeşitli devingen ve sonlu varlıklardan yapılmıştır. Düşünce ve uzamla kurulmuş olan kendi dünyamızın dışında başka tanrısal niteliklerle kurulmuş olan başka dünyalar da vardır. Bu heptanrıcılık anlayışı gerçeklikler dünyasında olumsallığı ve özgürlüğü kaldırır, her şeyi gerekirci bir zorunluluk içine koyar. Böylece ruh ve beden ayrı tözler olmaktan çıkarlar, tek bir tözün, tanrısal tözün iki ayrı biçimi, iki ayrı niteliği, iki ayrı açınımı olurlar. Böylece hem düşüncelerimiz hem bedensel edimlerimiz hem de toplumsal eylemlerimiz genel bir düzene tam olarak baş eğmişlerdir. Onlar için özgürlük yoktur. Öyleyse insan, yasaları çok kesin, çok belirgin bir evrende yaşamakta, onun gereklerine uymaktadır. İki biçim ya da iki nitelik, ruh ve beden, Descartesçı anlamda açık ve seçik iki fikir olarak eşit sayıda dışlaşmalar ortaya koyarlar: Her bedene bir ruh, her ruha bir beden karşılıktır, her devinime bir fikir, her fikre bir devinim karşılıktır. Böylece ruhla beden arasında, açıklamasını Tanrı'da bulan bir karşılıklı bağımlılık sözkonusudur. Her düşünceye bir beden karşılık olduğuna göre bilgilerimiz sınırlı olacaktır. İnsan için yanılmanın kaynağı bu sınırlılıktadır. Yanılma Spinoza'da kaçınılmaz bir şeydir. Bu bağlanmışlığın aşılması şaşmaz bir biçimde doğru olan fikirlerin sezgisine ulaşmakla olasıdır. Bu sezgi bizi bulunduğumuz basamaktan daha üst basamaklara çıkaracaktır.

Başlıca yapıtları:
  • "Trastatus Theologico-Politicus" (Dinsel-Siyasal İnceleme, 1670),
  • "Tractatus" de Deo et Homine Eiusque Felicitate" (Tanrı, İnsan ve İnsanın Mutluluğu Üzerine İnceleme, 1677),
  • "Tractatus Politicus" (Siyaset İncelemesi, 1677),
  • "Ethica" (Ahlâk, 1675).
Sen sadece aynasin...