Roger Bacon (1220 - 1292)
İngiliz filozofu ve eğitim reformcusu Roger Bacon, deneysel bilimin Orta Çağ'daki öncülerindendir. 1220 yılında, İngiltere'nin batısındaki Somerset'te ya da Gloucestershire'da doğduğu sanılmaktadır. 1292′de İngiltere’nin Oxford kentinde ölmüştür.
Bacon, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Geometri, aritmetik, müzik ve astronomi eğitimi aldı. Daha sonraki çalışmalarında çokça etkilendiği Aristoteles’in yapıtlarıyla eğitimi sırasında tanıştı. Klâsikler üzerinde çalıştı. Oxford ve Paris üniversitelerinde çağının temel eğitim dilleri olan Latince ve Yunanca'yı, ayrıca din, felsefe ve bilim yapıtlarını özgün dillerinden okuyabilmek için İbranice ve Arapça'yı öğrendi.
Bacon’ın düşünsel gelişiminde 1247 yılından sonra önemli değişiklikler oldu. Bu tarihten sonra, deneysel araştırmanın önemini kavrayarak, çalışmalarını bu doğrultuda sürdürdü. Oxford’ta tanıştığı bilim adamlarının da etkisiyle, yabancı diller, optik ve simya gibi yeni bilim dalları üzerinde yoğunlaştı. Çalışmalarında, deneyi ve gözlemi ön plânda tutarak, daha 300 yıl öncesinden modern bilimin temellerini attı. Üzerinde çalıştığı deneyleri, kendi kurduğu bir simya lâboratuvarında gerçekleştirmeye çalıştı. Optik ve barut üzerinde çalışmalar yaptı. Barutu kapalı bir hacimde tutarak ateşli silâhlar yapılabileceğini öne sürdü. Ancak öne sürdüğü düşünceleri kabul ettiremedi. Barut ancak ertesi yüzyılın başlarında silâhlarda kullanılabildi. Optik alanında, yansıma, kırılma ve küresel aynaların yapısı hakkında ilk bilgiler Bacon’ın çalışmaları sonucunda ortaya çıktı. İlk gözlük tasarımını yaptı. Güneş tutulmasını gözlemlemek amacıyla, ışık ışınlarının küçük bir delikten geçerek görüntü oluşturdukları karanlık kutuyu (camera obscura) ilk kez Bacon kullandı. Kanat çırpan bir makineyle uçmak konusunda önemli çalışmalar yaptı, ancak başarıya ulaşamadı.
Bacon, 1257 yılında bir Hristiyan mezhebi olan Fransisken tarikatına katıldı. 1257 - 1266 arasında hastalanarak birçok araştırmasına ara vermek zorunda kalan Bacon'in, öğretileri yüzünden Kilise ile arası açıldı, yaptığı çalışmalar tarikat üyelerini rahatsız etti. Ancak Bacon yılmadan çalışmalarını sürdürdü. O sıralarda İngiltere'de bulunan Papa IV. Clemens, hakkında çok şey duyduğu Bacon'ın bazı yapıtlarını görmek istedi. Çalışmalarını yazma gereği duymadığı için Papa'ya sunabilecek düzeyde bir yapıt vermemiş olduğunu fark eden Bacon, bütün bilimleri kapsayan ayrıntılı bir yapıt hazırlamaya başladı. 18 ay gibi kısa bir sürede birçok alandan bilim adamının ve filozofun da desteğini sağlayarak, Büyük Yapıt (Opus Mainus), Küçük Yapıt (Opus Minus) ve Üçüncü Yapıt’ı (Opus Tertium) tamamladı. Yapıtlarına papanın da desteğini sağladı. Ancak 1268′de papanın ölümüyle Bacon yeniden dışlandı ve Fransisken tarikatının baskılarına maruz kaldı. Bu baskılara karşın çalışmalarını sürdürdü. “Doğa Felsefesinin Genel İlkeleri (Communia Naturalium)”, “Matematik Biliminin Genel İlkeleri (Communia Mathematica)” ve “Felsefe Özeti (Compendium Philosophiae)” adlı yapıtlarını tamamladı. Yazılarında saldırgan bir dil kullandı. Kilise'yi çağdışı olmakla suçlayan Bacon, 1278 tarihinde, çalışmalarından rahatsızlık duyan Fransiskenlerce hapisle cezalandırıldı, ama yaşamının sonuna kadar yazmaktan geri kalmadı. Ne kadar hapiste kaldığı tam olarak bilinmemekle beraber 14 yıl hapiste kaldığı sanılmaktadır. 1292 yılında yayımlanan son yapıtında da, her zamanki gibi, dönemin kalıplaşmış düşüncelerine ve kurumlarına saldırgan bir tutum izledi. Aynı yıl Oxford’da öldü.
Felsefesi ve Çalışmaları
Geniş bilgisi nedeniyle Batı Dünyası'nda "Doctor Mirabilis" (Olağanüstü Bilgin) lâkabıyla tanınan ve Robert Grosseteste'in öğrencisi olan Bacon'a göre, güvenilir bilgiye ancak akıl ve deney yollarıyla ulaşılabilir; akıl kanıtlayıcı, deney ise veri toplayıcıdır ve doğru bilgi için her ikisinden de yararlanmak gerekir; akılsal kanıtlama tek başına yeterli değildir; doğruluğunun deneyle denetlenmesi gerekir. Deney, dışsal ve içsel deney olmak üzere ikiye ayrılır; dışsal deney, duyularla gerçekleştirilir ve doğadaki varlıkları tanıtır; içsel deney ise sezgiyle yürütülür ve doğaüstündeki varlıkları bildirir; bu iki bilgi bir arada insanı mutluluğa götürür.
Deney bilgisi, aynı zamanda yararlı bir bilgidir; çünkü insanlara geleceği önceden kestirme ve kavrayış yetisini geliştirme olanaklarını verir; böylece birçok kötülük gerçekleşmeden önce belirlenebilir ve giderilmesi için gereken tedbirler alınabilir; insanlık bu sâyede doğaya egemen olabilir ve asırlardan beri özlemini duyduğu kurtuluşa ulaşabilir.
Roger Bacon, yaşadığı çağda kolay kolay düşlenemeyecek birçok teknik gelişmeyi yüzlerce yıl öncesinden haber veren bir bilim kâhinidir. Buharlı gemiler, trenler, otomobiller, uçaklar, vinçler ve asma köprüler Bacon'ın daha 13. yüzyılda müjdelediği gelişmelerden yalnızca birkaçıdır. Bir arkadaşına yazdığı bir mektupta şöyle diyordu:
Hemen hemen bütün ortaçağ bilginleri gibi bir din adamı olan Bacon'a öğrencileri, engin bilgisi nedeniyle her şeyin hocası adını taktılar. Öğrencilerine her zaman yalnızca Aristo'nun ve öbür düşünürlerin yazdıklarıyla yetinmenin doğru olmadığını, bilginin kaynağına ancak deney ve araştırma yoluyla ulaşılabileceğini söylerdi. Astronomi, simya, kimya ve fizik konusunda kitaplar yazan, ders veren Bacon merceklerin büyütme özelliklerini ve kullanım yerlerini açıklamış, yıldızlardan gelen ışığın Dünya'ya aynı anda ulaşmadığını ilk kez o fark etmişti. Buna karşılık, kullanılan takvimi geliştirmek üzere yaptığı çalışmalarda başarılı olamadı.
Bacon, Kristof Kolomb'un doğumundan 200 yıl önce, Dünya'nın düz değil yuvarlak olduğunu ve Avrupa'dan hep batıya doğru gidildiğinde Hindistan'a ulaşılabileceğini savunmuştu. Barut yapımında da önemli ipuçları yakalamış olmasına karşın, bu maddenin önemini yeterince kavrayıp bilgilerini değerlendiremedi.
Bacon, daha çok optikle ilgilenmiş ve mercekler ve aynalar üzerinde düzenli araştırmalar yapmıştır. Işığın niteliği ve gökkuşağı üzerindeki incelemeleri özellikle ilginçtir; deneylerini özenli bir biçimde tasarlamış ama çoğunu hiç gerçekleştirmemiş ve sadece anlatmakla yetinmiştir.
Yansıma ve kırılma ile küresel sapıncın ilkelerini bulmuş, Güneş tutulmasını gözlemleyebilmek için camera obscura'dan (karanlık oda) yararlanmıştır; camera obscura, göze benzeyen bir araçtır; ışık ışınları, üstündeki küçük bir delikten sızarak bu deliğin karşısında bulunan duvarda küçük bir görüntü oluşturur.
Optiği doğa felsefesinin odak noktası olarak gören Bacon'ın çalışmaları, Eski Yunan ve İslâm optik geleneklerinin belirgin izlerini taşımaktadır. Yaşadığı dönem İbnü'l-Heysem etkisinin ortaya çıkmaya ve güçlenmeye başladığı bir dönemdir ve Bacon'ın temel optik görüşleri de İbnü'l-Heysem'e dayanmaktadır.
Bacon'a göre bir nesnedeki her bir noktadan bütün yönlere doğru ışınlar yayılır ve gözdeki her bir noktaya ulaşır. Bu ışınlar tepesi gözde ve tabanı ise nesnede bulunan bir piramit oluştururlar.
Bütünüyle İbnü'l-Heysem'den alınmış olan bu açıklamada, İbnü'l-Heysem'de de olduğu gibi, temel bir problem ortaya çıkmaktadır: nesneden çıkan ışınlar göze ulaştığına göre, nesnedeki noktalarla gözdeki noktalar arasında bire bir uygunluk nasıl sağlanacaktır? İbnü'l-Heysem, bu probleme kırılmaya dayanan bir çözüm bulmuştur. Buna göre göze gelen ışınların tümü görmeden sorumlu değildir; görmeyi oluşturan ışınlar, göze dik olarak ve dike yakın olarak gelen ve dolayısıyla kırılmaya uğramayan ve çok az uğrayan ışınlardır. Bu probleme Bacon'ın yaklaşımı ise şöyledir:
Nesneden çıkan ışınlar doğrusal çizgiler boyunca göze ulaşırlar ve bu ışınlardan sadece birisi, kırılmadan girer diğerleri ise, kırılma kanunları gereği, gözün tabakalarında kırılmaya uğrarlar; bundan dolayı, kırılmayan ışının taşıdığı suret kuvvetli, kırılan ışınların taşıdığı suretler ise kuvvetsiz olur ve kuvvetli ışığın kuvvetsiz ışığı gizlemesi gibi, kırılmayan ışınların suretleri, kırılanların suretlerini gizlerler. Böylece tabanı görsel nesnede, tepesi de göz merkezinde yer alan görsel bir piramit oluşur ve görme ortaya çıkar.
Görüldüğü gibi, bu soruna ilişkin açıklamalarında Bacon, İbnü'l-Heysem'in açtığı yoldan gider ve konuya katkısı olmasa da kendisinden sonra çalışan Pecham ve Witelo üzerinde etkili olur.
Bacon, Arapça eserlerden etkilenerek tasarladığı simya deneyleri için bir laboratuar kurmuştur; barut yapımını betimlemiş, kapalı bir kapta ateşlenen baruttan büyük bir güç elde edilebileceğini ve bu gücün silah olarak savaşlarda kullanılabileceğini kavramıştır; uçan makineler, motorlu gemiler ve arabalar tasarlamıştır; bu yönüyle Rönesans Dönemi dâhilerinden Leonardo da Vinci'yi anımsatmaktadır.
Roger Bacon (d. 1220 Somerset, İngiltere - ö. 1292 Oxford, İngiltere), İngiliz bilim adamı ve filozoftur.Oxford’da öğrenim gördü. 1236 - 1251 arasında Paris’te bulundu. Görüşlerini beğenmeyen yöneticiler yüzünden ne Paris, ne Oxford’da sürekli barınabildi. Kiliseye ters düşen düşüncelerinden dolayı 1277 - 1292 arasında hapiste yattı. Skolastik düşünceyi bir yana bırakıp deneye ve doğa araştırmalarına önem vermesi nedeniyle ilk çağdaş bilgin sayılır. Adıyla anılan tümevarımcı ve deneysel mantığı savundu. "Deneysel bilim" yolunda çaba harcamış olan Bacon, çağdaş bilimin deneysel yaklaşımının tarihsel bakımdan erken olgunlaşmış bir temsilcisi olarak kabul edilir. İnsanın bilgisizliğinin nedenleri üzerinde duran Bacon, otoriteye dayanmanın, geleneğin etkisinin, önyargıların ve kişinin cehaletini saklayan sözde bilgeliğin, insanı hakikate ulaşmaktan alıkoyduğunu söylemiştir.Sponsorlu Bağlantılar
Felsefenin görevinin insanı Tanrı'nın bilgisine götürmek ve O'nun hizmetine koşmak olduğunu dile getiren Bacon, matematiğe özel bir önem vermiş ve matematiği tüm bilimlerin anahtarı olarak kabul etmiştir. Zamanının bilimiyle ahlakına yoğun eleştiriler yöneltmiş olan Bacon, tümevarım ve tümdengelimden meydana geldiğini söylediği bilimsel yöntem konusunda önemli katkılar yapmıştır.
Mercekler ve barut üzerinde de çalıştığı sanılmaktadır. Matematik, perspektif, coğrafya, gökbilim, fizik ve kimyayla ilgili yapıtlar kaleme aldı.
İngiliz filozofu ve eğitim reformcusu Roger Bacon, deneysel bilimin Orta Çağ'daki öncülerindendir. 1220 yılında, İngiltere'nin batısındaki Somerset'te ya da Gloucestershire'da doğduğu sanılmaktadır. 1292′de İngiltere’nin Oxford kentinde ölmüştür.
Bacon, varlıklı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Geometri, aritmetik, müzik ve astronomi eğitimi aldı. Daha sonraki çalışmalarında çokça etkilendiği Aristoteles’in yapıtlarıyla eğitimi sırasında tanıştı. Klâsikler üzerinde çalıştı. Oxford ve Paris üniversitelerinde çağının temel eğitim dilleri olan Latince ve Yunanca'yı, ayrıca din, felsefe ve bilim yapıtlarını özgün dillerinden okuyabilmek için İbranice ve Arapça'yı öğrendi.
Bacon’ın düşünsel gelişiminde 1247 yılından sonra önemli değişiklikler oldu. Bu tarihten sonra, deneysel araştırmanın önemini kavrayarak, çalışmalarını bu doğrultuda sürdürdü. Oxford’ta tanıştığı bilim adamlarının da etkisiyle, yabancı diller, optik ve simya gibi yeni bilim dalları üzerinde yoğunlaştı. Çalışmalarında, deneyi ve gözlemi ön plânda tutarak, daha 300 yıl öncesinden modern bilimin temellerini attı. Üzerinde çalıştığı deneyleri, kendi kurduğu bir simya lâboratuvarında gerçekleştirmeye çalıştı. Optik ve barut üzerinde çalışmalar yaptı. Barutu kapalı bir hacimde tutarak ateşli silâhlar yapılabileceğini öne sürdü. Ancak öne sürdüğü düşünceleri kabul ettiremedi. Barut ancak ertesi yüzyılın başlarında silâhlarda kullanılabildi. Optik alanında, yansıma, kırılma ve küresel aynaların yapısı hakkında ilk bilgiler Bacon’ın çalışmaları sonucunda ortaya çıktı. İlk gözlük tasarımını yaptı. Güneş tutulmasını gözlemlemek amacıyla, ışık ışınlarının küçük bir delikten geçerek görüntü oluşturdukları karanlık kutuyu (camera obscura) ilk kez Bacon kullandı. Kanat çırpan bir makineyle uçmak konusunda önemli çalışmalar yaptı, ancak başarıya ulaşamadı.
Bacon, 1257 yılında bir Hristiyan mezhebi olan Fransisken tarikatına katıldı. 1257 - 1266 arasında hastalanarak birçok araştırmasına ara vermek zorunda kalan Bacon'in, öğretileri yüzünden Kilise ile arası açıldı, yaptığı çalışmalar tarikat üyelerini rahatsız etti. Ancak Bacon yılmadan çalışmalarını sürdürdü. O sıralarda İngiltere'de bulunan Papa IV. Clemens, hakkında çok şey duyduğu Bacon'ın bazı yapıtlarını görmek istedi. Çalışmalarını yazma gereği duymadığı için Papa'ya sunabilecek düzeyde bir yapıt vermemiş olduğunu fark eden Bacon, bütün bilimleri kapsayan ayrıntılı bir yapıt hazırlamaya başladı. 18 ay gibi kısa bir sürede birçok alandan bilim adamının ve filozofun da desteğini sağlayarak, Büyük Yapıt (Opus Mainus), Küçük Yapıt (Opus Minus) ve Üçüncü Yapıt’ı (Opus Tertium) tamamladı. Yapıtlarına papanın da desteğini sağladı. Ancak 1268′de papanın ölümüyle Bacon yeniden dışlandı ve Fransisken tarikatının baskılarına maruz kaldı. Bu baskılara karşın çalışmalarını sürdürdü. “Doğa Felsefesinin Genel İlkeleri (Communia Naturalium)”, “Matematik Biliminin Genel İlkeleri (Communia Mathematica)” ve “Felsefe Özeti (Compendium Philosophiae)” adlı yapıtlarını tamamladı. Yazılarında saldırgan bir dil kullandı. Kilise'yi çağdışı olmakla suçlayan Bacon, 1278 tarihinde, çalışmalarından rahatsızlık duyan Fransiskenlerce hapisle cezalandırıldı, ama yaşamının sonuna kadar yazmaktan geri kalmadı. Ne kadar hapiste kaldığı tam olarak bilinmemekle beraber 14 yıl hapiste kaldığı sanılmaktadır. 1292 yılında yayımlanan son yapıtında da, her zamanki gibi, dönemin kalıplaşmış düşüncelerine ve kurumlarına saldırgan bir tutum izledi. Aynı yıl Oxford’da öldü.
Felsefesi ve Çalışmaları
Geniş bilgisi nedeniyle Batı Dünyası'nda "Doctor Mirabilis" (Olağanüstü Bilgin) lâkabıyla tanınan ve Robert Grosseteste'in öğrencisi olan Bacon'a göre, güvenilir bilgiye ancak akıl ve deney yollarıyla ulaşılabilir; akıl kanıtlayıcı, deney ise veri toplayıcıdır ve doğru bilgi için her ikisinden de yararlanmak gerekir; akılsal kanıtlama tek başına yeterli değildir; doğruluğunun deneyle denetlenmesi gerekir. Deney, dışsal ve içsel deney olmak üzere ikiye ayrılır; dışsal deney, duyularla gerçekleştirilir ve doğadaki varlıkları tanıtır; içsel deney ise sezgiyle yürütülür ve doğaüstündeki varlıkları bildirir; bu iki bilgi bir arada insanı mutluluğa götürür.
Deney bilgisi, aynı zamanda yararlı bir bilgidir; çünkü insanlara geleceği önceden kestirme ve kavrayış yetisini geliştirme olanaklarını verir; böylece birçok kötülük gerçekleşmeden önce belirlenebilir ve giderilmesi için gereken tedbirler alınabilir; insanlık bu sâyede doğaya egemen olabilir ve asırlardan beri özlemini duyduğu kurtuluşa ulaşabilir.
Roger Bacon, yaşadığı çağda kolay kolay düşlenemeyecek birçok teknik gelişmeyi yüzlerce yıl öncesinden haber veren bir bilim kâhinidir. Buharlı gemiler, trenler, otomobiller, uçaklar, vinçler ve asma köprüler Bacon'ın daha 13. yüzyılda müjdelediği gelişmelerden yalnızca birkaçıdır. Bir arkadaşına yazdığı bir mektupta şöyle diyordu:
"Gelecekte, bir tek kişi tarafından yönetilen ve birçok kürekçinin çektiği bir tekneden çok daha hızlı yol alabilen büyük gemiler, deniz taşıtları ve bir canlının gücünden yararlanmaksızın inanılmaz bir hızla gidebilen arabalar yapılacaktır."Bacon'ın düşünceleri ve deneyleri çağının teknolojisini öylesine aşıyordu ki sonunda onu büyücülükle suçladılar.
Hemen hemen bütün ortaçağ bilginleri gibi bir din adamı olan Bacon'a öğrencileri, engin bilgisi nedeniyle her şeyin hocası adını taktılar. Öğrencilerine her zaman yalnızca Aristo'nun ve öbür düşünürlerin yazdıklarıyla yetinmenin doğru olmadığını, bilginin kaynağına ancak deney ve araştırma yoluyla ulaşılabileceğini söylerdi. Astronomi, simya, kimya ve fizik konusunda kitaplar yazan, ders veren Bacon merceklerin büyütme özelliklerini ve kullanım yerlerini açıklamış, yıldızlardan gelen ışığın Dünya'ya aynı anda ulaşmadığını ilk kez o fark etmişti. Buna karşılık, kullanılan takvimi geliştirmek üzere yaptığı çalışmalarda başarılı olamadı.
Bacon, Kristof Kolomb'un doğumundan 200 yıl önce, Dünya'nın düz değil yuvarlak olduğunu ve Avrupa'dan hep batıya doğru gidildiğinde Hindistan'a ulaşılabileceğini savunmuştu. Barut yapımında da önemli ipuçları yakalamış olmasına karşın, bu maddenin önemini yeterince kavrayıp bilgilerini değerlendiremedi.
Bacon, daha çok optikle ilgilenmiş ve mercekler ve aynalar üzerinde düzenli araştırmalar yapmıştır. Işığın niteliği ve gökkuşağı üzerindeki incelemeleri özellikle ilginçtir; deneylerini özenli bir biçimde tasarlamış ama çoğunu hiç gerçekleştirmemiş ve sadece anlatmakla yetinmiştir.
Yansıma ve kırılma ile küresel sapıncın ilkelerini bulmuş, Güneş tutulmasını gözlemleyebilmek için camera obscura'dan (karanlık oda) yararlanmıştır; camera obscura, göze benzeyen bir araçtır; ışık ışınları, üstündeki küçük bir delikten sızarak bu deliğin karşısında bulunan duvarda küçük bir görüntü oluşturur.
Optiği doğa felsefesinin odak noktası olarak gören Bacon'ın çalışmaları, Eski Yunan ve İslâm optik geleneklerinin belirgin izlerini taşımaktadır. Yaşadığı dönem İbnü'l-Heysem etkisinin ortaya çıkmaya ve güçlenmeye başladığı bir dönemdir ve Bacon'ın temel optik görüşleri de İbnü'l-Heysem'e dayanmaktadır.
Bacon'a göre bir nesnedeki her bir noktadan bütün yönlere doğru ışınlar yayılır ve gözdeki her bir noktaya ulaşır. Bu ışınlar tepesi gözde ve tabanı ise nesnede bulunan bir piramit oluştururlar.
Bütünüyle İbnü'l-Heysem'den alınmış olan bu açıklamada, İbnü'l-Heysem'de de olduğu gibi, temel bir problem ortaya çıkmaktadır: nesneden çıkan ışınlar göze ulaştığına göre, nesnedeki noktalarla gözdeki noktalar arasında bire bir uygunluk nasıl sağlanacaktır? İbnü'l-Heysem, bu probleme kırılmaya dayanan bir çözüm bulmuştur. Buna göre göze gelen ışınların tümü görmeden sorumlu değildir; görmeyi oluşturan ışınlar, göze dik olarak ve dike yakın olarak gelen ve dolayısıyla kırılmaya uğramayan ve çok az uğrayan ışınlardır. Bu probleme Bacon'ın yaklaşımı ise şöyledir:
Nesneden çıkan ışınlar doğrusal çizgiler boyunca göze ulaşırlar ve bu ışınlardan sadece birisi, kırılmadan girer diğerleri ise, kırılma kanunları gereği, gözün tabakalarında kırılmaya uğrarlar; bundan dolayı, kırılmayan ışının taşıdığı suret kuvvetli, kırılan ışınların taşıdığı suretler ise kuvvetsiz olur ve kuvvetli ışığın kuvvetsiz ışığı gizlemesi gibi, kırılmayan ışınların suretleri, kırılanların suretlerini gizlerler. Böylece tabanı görsel nesnede, tepesi de göz merkezinde yer alan görsel bir piramit oluşur ve görme ortaya çıkar.
Görüldüğü gibi, bu soruna ilişkin açıklamalarında Bacon, İbnü'l-Heysem'in açtığı yoldan gider ve konuya katkısı olmasa da kendisinden sonra çalışan Pecham ve Witelo üzerinde etkili olur.
Bacon, Arapça eserlerden etkilenerek tasarladığı simya deneyleri için bir laboratuar kurmuştur; barut yapımını betimlemiş, kapalı bir kapta ateşlenen baruttan büyük bir güç elde edilebileceğini ve bu gücün silah olarak savaşlarda kullanılabileceğini kavramıştır; uçan makineler, motorlu gemiler ve arabalar tasarlamıştır; bu yönüyle Rönesans Dönemi dâhilerinden Leonardo da Vinci'yi anımsatmaktadır.
- Derlemedir -
Son düzenleyen Safi; 12 Aralık 2015 18:31
Biyografi Konusu: Roger Bacon nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!