Ziyaretçi
Francis Bacon (1909-1992)
II. Dünya Savaşı'nın bitimi soyut sanatın Amerika ve Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yeniden canlanması sonucunu doğurmuştur. Kazanan ve kaybedenler için savaşın olumsuz etkileri gerçek anlamda ortaya çıkmıştır. İnsanların savaşı sorguladıkları bu dönem bireyselleşmeyi de beraberinde getirdi. Hiçlik diyebileceğimiz bu ortamda 1945 Nisan' ında Bacon, "Three Studies for Figures at the Base of Crucifixion (Çarmıha Gerilme Kaidesinde Figürler için Üç Çalışma) adlı resmini, Londra Lefvre Gallery'de sergilemiştir.
Resimdeki insanla hayvan arasındaki acı, dehşet ve korkuyla çığlık atan, kıvranan bu figürler toplama kamplarından henüz çıkmış insanlar için tam bir şok etkisi yaratmıştır ve Bacon sarsarak da olsa bu insanların dikkatini çekmeyi başarmıştır.
Yaşamı
28 Ekim 1909'da Dublin'de doğmuştur. Babası at üreticisi olduğu için çocukluğu Dublin'e yakın bir çiftlikte geçmiştir. I.Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte ailece İngiltere içinde sürekli yer değiştirmek zorunda kalmışlardır. Astımlı olduğu için okula gidememiş, evde ders alarak eğitimini tamamlamıştır. Bu nedenle İrlanda'daki anneannesinin yanına yerleşmiştir. Sanatçı için babasının sert ve katı tutumundan uzak bu yıllar çok önemlidir. Resimle ilk tanışıklığı Pre-Rafaelitleri örnek alarak resim yapan teyzesinin eşi sayesinde olmuştur. Bacon'ın çocukluk ve gençlik yılları savaşın doğurduğu düzensiz hayat, babasının katı disiplini, yanlarında sık sık kaldığı anne tarafının sorumsuz hayatı ve içkici komşularla geçen bir karmaşa biçiminde genellenebilir. Onun gözlemci kişiliği bu insanların tuhaflıklarını analiz etmesini sağlamıştır.
1926 yılında annesinin iç çamaşırları ile yakalanınca evden kovulmuş ve erken yaşta çalışmaya başlamıştır. Kısa süre sonra Londra'dan ayrılıp Berlin'e gitmiş ve burada Dix ve Beckmann gibi sanatçılarla karşılaşmıştır. İlk kez Paul Rossenberg Galerisi'nde gördüğü Picasso sergisinden etkilenerek resim yapmaya başlar. 1929'da desinatör ve iç dekoratör olarak Londra'da ünlenmiştir. 1930 yılında ise resim yapmaya başlamış ve İngiltere'de gerçeküstücü ressamlarla sergilere katılmıştır.
1933 yılında resim hayatının ilk başarısını "Çarmıha Gerilme-1933" adlı çalışmayla elde eder. 1934'te ise Curzan'daki evinin bodrum katında sergi organize eder. 1936'da resimleriyle gerçeküstücülerin sergisine katılmak istese de resimleri yeterince gerçeküstü bulunmadığı için iade edilmiş ve bundan sonra 1945 yılına kadar sergilenmemiştir. Resmin, özgürlüğünü elinden alacağını düşündüğü için buna zaman ayırmamıştır. Sonunda Hampshire'da bir kulübeye taşınarak burada 1929-1944 yılları arası yaptığı bütün resimlerini tahrip etmiştir. Bu tarihten sonra ise yoğunlaşarak ve korkularından vazgeçip sürekli resim üretmeye başlamıştır. 1945'ten sonra ise çok sayıda ve farklı ülkelerde kişisel sergiler açmış, yapıtları büyük ve ünlü müzeler ve koleksiyonerler tarafından satın alınmış, çok sayıda ödüller almıştır.
Sanatı
Bacon, sıradışı sanatıyla özel yaşamında da olduğu kadar marjinal bir tavır sergilemiştir. Daima yalnızlığı seçen sanatçı, Van Gogh'un ve Munch'un resimlerindeki anlamları 20.yy'a taşımıştır. Bu sanatçıların resimlerinde figür ve onun iç dünyasının dışavurumu önemlidir ve özellikle Munch ifadeyi vermek için figürü deforme etmiştir. Tıpkı Van Gogh gibi Bacon'ın da resimleri psikolojik boyuttadır ve sanatçı herhangi bir toplumsal ve resimsel soruna eğilmez. Bacon için resim iç dünyasıyla hesaplaştığı ve kendini tanımaya çalıştığı bir alandır. Sanatçı Van Gogh'a olan ilgisini onun resimlerini yorumlayarak bize sunmuştur. Resimleri bize acı, şiddet, korku ve yalnızlığı hissettirir. Bu kavramlar kimi zaman sakat bir vücut, kan ve yarayla, kimi zaman korkunç bir çığlıkla belirir. Çığlık, hem içten gelen bir eylem olduğu için hem de ağız resmetmeye olan saplantısından dolayı ön plana çıkar. Ama onun resmettiği ağızlar daha önce Munch'un da yapmış olduğu gibi deformasyona uğramıştır.
Bacon, seriler biçiminde resimlerini sergilemiştir. Çığlık temasını ise en çok "Papalar, İş Adamları, Başlar" gibi serilerinde ele almıştır. Ayrıca, Eisenstein'ın "Potemkin Zırhlısı" adlı filminde çığlık atan, yüzü kan içinde kalmış, gözünden vurulmuş çığlık atan kadını da resimlerine katmıştır. Özellikle "Papalar" serilerinde Velasquez'e saplantısı fazlaca hissedilir. Eşcinselliği resimlerine konu almıştır. Çok sayıda insanın ve kendisinin portresini resmetmesine karşın Bacon, canlı model yerine fotoğraftan çalışmayı yeğlemiştir. Çünkü her zaman portresini yaptığı insana karşı korku beslemiştir ve bu da çalışmalarını engellemiştir. Bu nedenle fotoğrafın sanatında özel bir yeri vardır. Hatta bu alandaki çalışmalarını yoğunlaştırıp, sinematografinin öncülerinden sayılan Muybridge'in albümlerini inceleyip, çeşitli resimler yapmıştır.
Resimlerinde figürü çerçeveleyen küp ve geometrik şekiller Bacon'ın tasarım ve dekoratör yönünü göstermekle beraber, boşluk ve derinlik etkisi de yaratmaktadır. Bacon ise bunu insanların dikkatlerini resimlerinden arındırmak için yaptığını söyler. Resimlerinin genellikle kapalı mekanlarda geçmesinin nedeni ise yine iç dekoratör bakış açısını bunun yanı sıra kapalı ve yalnız bir yaşamı tercih etmesinin yansımalarıdır. Bacon resimlerinin mekanını kurgularken, her zaman figürü resmin merkezine yerleştirmiştir.
Sanatçı 1957'deki Van Gogh serisinden sonra figüre yoğunlaşmayı zorlaştıran canlı sarı, kırmızı ve mavi renkleri kullanmıştır. 1980'li yıllardan sonra ise çalışmalarında yeni arayışlara girmiş ve hareket etkisini vermeye yönelik figürsüz çalışmalar yapmıştır. (Musluktan Akan Su ve Kum Fırtınası resimleri gibi) Giderek resimlerinde figürler artık birer et parçasına dönüşmüşlerdir.
Sponsorlu Bağlantılar
Resimdeki insanla hayvan arasındaki acı, dehşet ve korkuyla çığlık atan, kıvranan bu figürler toplama kamplarından henüz çıkmış insanlar için tam bir şok etkisi yaratmıştır ve Bacon sarsarak da olsa bu insanların dikkatini çekmeyi başarmıştır.
Yaşamı
28 Ekim 1909'da Dublin'de doğmuştur. Babası at üreticisi olduğu için çocukluğu Dublin'e yakın bir çiftlikte geçmiştir. I.Dünya Savaşı'nın başlamasıyla birlikte ailece İngiltere içinde sürekli yer değiştirmek zorunda kalmışlardır. Astımlı olduğu için okula gidememiş, evde ders alarak eğitimini tamamlamıştır. Bu nedenle İrlanda'daki anneannesinin yanına yerleşmiştir. Sanatçı için babasının sert ve katı tutumundan uzak bu yıllar çok önemlidir. Resimle ilk tanışıklığı Pre-Rafaelitleri örnek alarak resim yapan teyzesinin eşi sayesinde olmuştur. Bacon'ın çocukluk ve gençlik yılları savaşın doğurduğu düzensiz hayat, babasının katı disiplini, yanlarında sık sık kaldığı anne tarafının sorumsuz hayatı ve içkici komşularla geçen bir karmaşa biçiminde genellenebilir. Onun gözlemci kişiliği bu insanların tuhaflıklarını analiz etmesini sağlamıştır.
1926 yılında annesinin iç çamaşırları ile yakalanınca evden kovulmuş ve erken yaşta çalışmaya başlamıştır. Kısa süre sonra Londra'dan ayrılıp Berlin'e gitmiş ve burada Dix ve Beckmann gibi sanatçılarla karşılaşmıştır. İlk kez Paul Rossenberg Galerisi'nde gördüğü Picasso sergisinden etkilenerek resim yapmaya başlar. 1929'da desinatör ve iç dekoratör olarak Londra'da ünlenmiştir. 1930 yılında ise resim yapmaya başlamış ve İngiltere'de gerçeküstücü ressamlarla sergilere katılmıştır.
1933 yılında resim hayatının ilk başarısını "Çarmıha Gerilme-1933" adlı çalışmayla elde eder. 1934'te ise Curzan'daki evinin bodrum katında sergi organize eder. 1936'da resimleriyle gerçeküstücülerin sergisine katılmak istese de resimleri yeterince gerçeküstü bulunmadığı için iade edilmiş ve bundan sonra 1945 yılına kadar sergilenmemiştir. Resmin, özgürlüğünü elinden alacağını düşündüğü için buna zaman ayırmamıştır. Sonunda Hampshire'da bir kulübeye taşınarak burada 1929-1944 yılları arası yaptığı bütün resimlerini tahrip etmiştir. Bu tarihten sonra ise yoğunlaşarak ve korkularından vazgeçip sürekli resim üretmeye başlamıştır. 1945'ten sonra ise çok sayıda ve farklı ülkelerde kişisel sergiler açmış, yapıtları büyük ve ünlü müzeler ve koleksiyonerler tarafından satın alınmış, çok sayıda ödüller almıştır.
Sanatı
Bacon, sıradışı sanatıyla özel yaşamında da olduğu kadar marjinal bir tavır sergilemiştir. Daima yalnızlığı seçen sanatçı, Van Gogh'un ve Munch'un resimlerindeki anlamları 20.yy'a taşımıştır. Bu sanatçıların resimlerinde figür ve onun iç dünyasının dışavurumu önemlidir ve özellikle Munch ifadeyi vermek için figürü deforme etmiştir. Tıpkı Van Gogh gibi Bacon'ın da resimleri psikolojik boyuttadır ve sanatçı herhangi bir toplumsal ve resimsel soruna eğilmez. Bacon için resim iç dünyasıyla hesaplaştığı ve kendini tanımaya çalıştığı bir alandır. Sanatçı Van Gogh'a olan ilgisini onun resimlerini yorumlayarak bize sunmuştur. Resimleri bize acı, şiddet, korku ve yalnızlığı hissettirir. Bu kavramlar kimi zaman sakat bir vücut, kan ve yarayla, kimi zaman korkunç bir çığlıkla belirir. Çığlık, hem içten gelen bir eylem olduğu için hem de ağız resmetmeye olan saplantısından dolayı ön plana çıkar. Ama onun resmettiği ağızlar daha önce Munch'un da yapmış olduğu gibi deformasyona uğramıştır.
Bacon, seriler biçiminde resimlerini sergilemiştir. Çığlık temasını ise en çok "Papalar, İş Adamları, Başlar" gibi serilerinde ele almıştır. Ayrıca, Eisenstein'ın "Potemkin Zırhlısı" adlı filminde çığlık atan, yüzü kan içinde kalmış, gözünden vurulmuş çığlık atan kadını da resimlerine katmıştır. Özellikle "Papalar" serilerinde Velasquez'e saplantısı fazlaca hissedilir. Eşcinselliği resimlerine konu almıştır. Çok sayıda insanın ve kendisinin portresini resmetmesine karşın Bacon, canlı model yerine fotoğraftan çalışmayı yeğlemiştir. Çünkü her zaman portresini yaptığı insana karşı korku beslemiştir ve bu da çalışmalarını engellemiştir. Bu nedenle fotoğrafın sanatında özel bir yeri vardır. Hatta bu alandaki çalışmalarını yoğunlaştırıp, sinematografinin öncülerinden sayılan Muybridge'in albümlerini inceleyip, çeşitli resimler yapmıştır.
Resimlerinde figürü çerçeveleyen küp ve geometrik şekiller Bacon'ın tasarım ve dekoratör yönünü göstermekle beraber, boşluk ve derinlik etkisi de yaratmaktadır. Bacon ise bunu insanların dikkatlerini resimlerinden arındırmak için yaptığını söyler. Resimlerinin genellikle kapalı mekanlarda geçmesinin nedeni ise yine iç dekoratör bakış açısını bunun yanı sıra kapalı ve yalnız bir yaşamı tercih etmesinin yansımalarıdır. Bacon resimlerinin mekanını kurgularken, her zaman figürü resmin merkezine yerleştirmiştir.
Sanatçı 1957'deki Van Gogh serisinden sonra figüre yoğunlaşmayı zorlaştıran canlı sarı, kırmızı ve mavi renkleri kullanmıştır. 1980'li yıllardan sonra ise çalışmalarında yeni arayışlara girmiş ve hareket etkisini vermeye yönelik figürsüz çalışmalar yapmıştır. (Musluktan Akan Su ve Kum Fırtınası resimleri gibi) Giderek resimlerinde figürler artık birer et parçasına dönüşmüşlerdir.
Biyografi Konusu: Francis Bacon nereli hayatı kimdir.