Arama

Liberalizm

Güncelleme: 27 Mart 2020 Gösterim: 11.244 Cevap: 5
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
6 Kasım 2006       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
Liberalizm, özgürlüğü birincil politik değer olarak ele alan bir ideoloji, politika geleneği ve düşünce akımıdır. Genel anlamda liberalizm, bireylerin ifade özgürlüğünedin, devlet ve kimi zaman kurumların gücünün sınırlandırıldığı, düşüncenin serbest bir şekilde dolaştığı, özel teşebbüse olanak sağlayan bir serbest piyasa ekonomisinin olduğu, hukuğun üstünlüğünü geçerli kılan şeffaf bir devlet modeli ve toplumsal hayat düzeni hedefler. Liberal demokrasi olarak adlandırılan bu devlet düzeni, açık ve adil bir seçim sistemi ile birlikte tüm vatandaşların kanun önünde eşit olduğu ve fırsat eşitliğine sahip olduğu bir sistem olarak modellenir. sahip olduğu, Kralların doğal yönetim hakkı, veraset sistemi, devlet dini gibi eski devlet teorisinimülkiyet hakkı gibi temel insan haklarını kabul eder ve desteklerler. Bununla birlikte birçok ülkede modern liberalizm, toplumsal refahın sağlanması açısından, devletin birey özgürlüğü üzerinde minimal bir kısıtlayıcı gücü olmasını savunarak klasik liberalizmden ayrılır. oluşturan birçok temel kabule liberalizm karşı çıkar. Tüm liberaller bireyin yaşama hakkı, özgürlüğü ve
Liberalizmin kökleri batı aydınlanma sürecine dayansa da, bugün için terim sağdan sola siyasal yelpazenin farklı noktalarını kapsayan, özgürlük temelli bir düşünce çizgisini tanımlar.
Sponsorlu Bağlantılar



Liberalizmin doğası ve kökenleri


Etimolojisi ve tarihsel kullanımı

Liberal kelimesi Latince liber'den (özgür) türemiştir. Livy'nin (Titus Livius) History of Rome from Its Foundation eserinde aşağı tabaka ile aristokasi arasında geçen özgürlük mücadelesi anlatılmaktadır. Orta çağın değişken ortamında uykuda olan bu mücadele özgür şehir devletlerini savunanlar ve papa taraftarları arasında İtalyan rönesansNiccolò Machiavelli, Discourses on Livy eserinde cumhuriyet'in temellerini attı. İngiliz John Locke ve Fransız aydınlanma dönemi'nin diğer düşünürleri bu mücadeleyi insan hakları temelinde ele aldılar.sürecinde tekrar başladı.
Türk Dil Kurumu sözlüğü liberal sözcüğünün Fransızca libéral 'den geldiğini belirtir ve şu anlamları verir:
  • Hürriyet ve serbestlikle ilgili.
  • Serbest ekonomiden yana olan (kimse, parti vb).
  • (mecaz) Hoşgörülü.
18. yüzyıl sonlarından itibaren liberalizm gelişmiş ülkeler için ana ideolojik akımlardan biri haline geldi.



Liberalizmde eğilimler

Yukarıda anlatılan temel çerçeve dahilinde olmakla birlikte, liberalizm içinde derin çatışmalar ve karşıtlıklar bulunur. Bu karşıtlılar klasik liberalizm dışında kimi farklı eğilimler oluşmasını sağladı. Birçok tartışmada karşıt taraflar farklı kavramlar için aynı sözcüğü, kimi zaman da aynı kavram için farklı sözcükleri kullanırlar. Bu makalede;
  • politik liberalizm liberal demokrasi taraftarlığı
  • kültürel liberalizm bireysel hak ve özgürlüklerin kimi devletsel ve/veya dini sebepler sebebiyle kısıtlanması karşıtlığı
  • ekonomik liberalizm devlet müdahalesine ve mülkiyetine karşı özel mülkiyet hakkı taraftarlığı
  • sosyal liberalizm fırsat eşitsizliğine karşı olarak eşitlik taraftarlığı
için kullanılmaktadır.
Modern liberalizm kavramıyla ise yukarıda listelenen saf formlardan ziyade, bugün hemen hemen tüm birinci dünya ülkelerinde görülen, bu formların bir harmanı olan liberalizm anlatılmaktadır.
Politik ve kültürel liberalizm kendini liberal olarak tanımlayan insanların çoğu tarafından benzer bir şekilde algılanıp benimsenir, fakat ekonomik ve sosyal liberalizm konusunda geniş görüş ayrılıkları ve karşıtlıklar mevcuttur.



Liberal düşüncenin gelişimi


Orjinleri

Özgürlük temel bir hak olarak tarih boyunca insanlığın odak noktalarından biri olagelmiştir. Yukarıda bahsedilenler antik Roma'da halk ve aristokrat tabakanın çatışması, ve İtalyan şehir devletleri ile Papalık arasındaki mücadele idi. Floransa ve Venedik cumhuriyetleri kimi seçim yöntemlerine, hukuk kurallarına ve özel teşebbüs mefhumuna sahiptiler. Bu durum 1400'lü yıllardan dış güçlerin eline geçtikleri 16. yüzyıla değin sürdü. Hollanda'nın Katolik Kilisesi'nin baskısına olan direnişi de (Katoliklere kimi hakların tanınmamasına rağmen) liberal değerlerin atalarından olarak görülür.
Bir ideoloji olarak liberalizmin kökenleri, kilisenin otoritesine karşı çıkan Rönesanshümanizmine ve Halkın kendi kralını seçmeye yönelik taleplerde bulunduğu, halk egemenliğini kavramının önemli yapıtaşlarından olan 1688 İngiliz devrimine uzanır. Ancak gerçek anlamda "liberal" olarak tanımlanabilir hareketler Aydınlanma çağı sonrası, özellikle İngiliz Whig partisi, Fransız reformu ve Amerika'nın bağımsızlığına yönelik mücadelenin başlangıcına uzanır. Bu akımlar mutlak monarşi, merkantilizm, çeşitli dini ortodoksluk ve klerikalizm hakimiyetine karşı çıkmışlardır. Ayrıca bu akımlar ilk kez hukuk güvencesi altındaki bireysel hakları kavramının konseptini oluşturdular, ve halkın seçilmiş temsilciler vasıtası ile kendi kendini yönetmesinin önemini vurguladılar.


kaynak = vikipedi

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Alvarez Ocean - avatarı
Alvarez Ocean
Ziyaretçi
25 Kasım 2009       Mesaj #2
Alvarez Ocean - avatarı
Ziyaretçi
Liberalizm ve Ahlak Nedir?

Sponsorlu Bağlantılar
Ahlak felsefesi alanındaki temel tartışma konularından birisi de ahlak ve ekonomik düzen ya da sistem arasındaki ilişkidir. Liberalizme yöneltilen eleştirilerden birisi liberal ekonomik düzenin, yani serbest piyasa ekonomisinin toplumda ahlaki değerleri yıprattığı, iş ahlakının bozulmasına neden olduğu, manevi değerleri yok ederek tamamen maddiyatçı (materyalist) bir toplum yapısı yerleştirdiğidir.

Liberalizm ve ahlak arasındaki ilişkilerde şu hususların gözden kaçırılmaması gereklidir:

· Liberalizm, birey özgürlüklerinin önemi üzerinde duran bir doktrindir. Liberalizm, birey özgürlüklerini ihlal edici zorlamaları ahlak-dışı kabul eder.

· Liberalizm, ekonominin bireylerin özgür karar ve tercihleri doğrultusunda işlemesini savunan bir doktrindir. Ancak bu devletin piyasa ekonomisine hiçbir şekilde müdahale etmemesi demek değildir. Liberalizm, devletin piyasa ekonomisinde oyunun kurallarını (piyasa düzeni, mali ve parasal düzen, rekabet düzeni vs.) belirlemesini ve ekonomiye mümkün olduğu ölçüde müdahale etmemesini savunur. Liberalizmin ekonomik düzen modeli olan "serbest piyasa ekonomisi", başıboş piyasa demek değildir. Liberalizmi eleştirenler bu noktada konuya farklı yaklaşmakta ve serbest piyasa ekonomisini "laissez faire" (bırakınız yapsınlar) ideolojisi olarak adlandırmaktadırlar.

· Liberalizm; teşebbüs, mülkiyet ve rekabet özgürlüklerinin etkin şekilde korunmasını savunan bir doktrindir. Liberal düşünce, bu üç temel ekonomik özgürlüğün bulunmadığı rejimlerin tamamını –totaliterizm, otoriterizm, sosyalizm, komünizm, faşizm vs.) gayri ahlaki ekonomik düzen ya da ekonomik sistem olarak kabul eder.

· Liberalizm ekonomik birimlerin serbestçe iktisadi faaliyette bulunmaları sonucunda elde ettikleri kazançların kendilerine ait olduğunu ve bireylerin kazançlarını istediği şekilde kullanabilme özgürlüğünün bulunduğunu savunan bir doktrindir. Bireylerin kazandıkları paraları istedikleri şekilde kullanabilme (tüketim, tasarruf ve yatırım özgürlükleri) haklarına sahip olmaları gerekir. "Mülkiyet özgürlüğü", liberal ekonomik düzende en kutsal hakların başında gelir.

· Liberalizmin temel kurumlarının başında "rekabet" gelir. Rekabet, sanılanın tam aksine ahlaki bir kurumdur. Rekabetin olmadığı bir sosyalist ya da devletçi bir ekonomik düzende kalite ve verimlilik son derece düşük olarak gerçekleşir. Oysa piyasa ekonomisinin temel kurumlarından birisi olan rekabet sayesinde üreticiler piyasa ekonomisinde varlıklarını sürdürmek için daha kaliteli ve daha az maliyetli mal ve hizmet sunmaya özen gösterirler. Piyasa ekonomisinde devletin temel görevlerinin başında rekabet düzenini oluşturmak, yıkıcı ve haksız rekabeti önlemek gelmektedir. Bu açıdan rekabet, iş ahlakını bozmak yerine onu tesis etmenin temel aracıdır.

· Liberalizm çalışma ahlakını da geliştiren bir ekonomik düzen modelidir. Bireyler emeklerinin karşılığının kendilerine ait olması halinde daha fazla çalışırlar. Her bireyin kendi özel çıkarına yönelik olarak daha fazla çalışması ister istemez toplumun çıkarına da hizmet etmiş olur. Liberal düşünce içerisinde formüle edilen "homo economicus" (ekonomik insan) davranışı "görünmez el" yardımıyla başka bireylerin de refah düzeyinin artmasına yardımcı olur. Bu açıdan bakıldığında liberalizmin ekonomide bencilliği (egoizmi) yaygınlaştıran yönünün gayri ahlaki değil, aksine ahlaki olduğu sonucuna varılabilir.

KAYNAK

C.C.Aktan, Ahlak ve Ahlak Felsefesi, İstanbul: ARI Düşünce ve Toplumsal Gelişim Derneği Yayını, 1999.
pesimist - avatarı
pesimist
Ziyaretçi
15 Mayıs 2011       Mesaj #3
pesimist - avatarı
Ziyaretçi
LİBERALİZM


Kökleri Rönesans ve Reforma dayanmakla birlikte ilk defa 19. yüzyılda siyasi teminolojiye girmiştir. 18. yüzyılın ortalarına ve sonlarına doğru kavram siyaset sözlüğüne iyice yerleşerek.( laissez faire laissez passor ) ifadesinin yerini almış ve düşünce özgürlüğünü, ifade hürriyetini basın özgürlüğünü, üretim araçlarını özel mülkiyet konusu oluşunu ve serbest ticareti savunanların adlandırılmasında kullanılan etiket haline gelmiştir.

Liberalizm, Avrupadaki toprak soylular ( Aristokrasi ) ile kent soylular (Burjuvazi) arasındaki çatışmaya koşut olarak doğmuştur. 10. yüzyıldan başlayarak kentlerde gelişen ticaret ve sanayi, varlıklı, yeni bir tolumsal sınıfın, “ kent soylular ” ın doğmasına neden olmuştur. Kent soyluların gelişmesine en büyük engel toprak soyluların doğuştan sahip bulundukları hukuksal ayrıcalıklardır. Önemli siyasal, askeri, yönetsel ve dinsel görevler toprak soyluların tekeline bırakılmıştır.

Ekonomik düşünceler içinde, liberalizm ticari kapitalizme ve ticari kapitalizmin ekonomi politikası olan merkantalizme tepki olarak doğduğu söylenebilir.

Liberalizmin doğuşu sanayi inkilabıyla beraber ilk defa İngilterede dikkati çekmiştir. Liberal parti ve Manchester ekolü bunun örneğidir. Ünlü liberal iktisatçılar arasında Edam Smith, Davit Ricardo, Joremy, Bathum ve John Stvat Mill yer almaktadır.

Liberalizm genellikle “ siyasal liberalizm ” ve “ ekonomik liberalizm ” olarak ikiye ayrılarak değerlendirilir. Siyasal liberalizm, liberal demokrasinin temel felsefesini oluşturur. Ekonomik liberalizm ise kapitalizmin ideolojisi sayılabilir. Liberalizmin ekonomideki uzantısı, ünlü “ Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler ” formülüyle özetlenebilir.

Liberal düşünceye göre devlet eliyle hiçbir müdahale yapılmamalıdır. Çünkü bu tür müdahaleler doğal uyumu ve bütünleşmeyi ortadan kaldıracaktır. Bu ise bireyin özgürlüklerinin kısıtlanması bir takım bireylerin başkalrı üzerine baskı uygulaması demk olacaktır. Özgürlüğün kısıtlanması ve baskı uygulanması ise toplumsal ahenk yerine toplusal çatışma ortamının egemenliği demektir.

Liberalizmin hareket noktası yada temel kabulleri öncelikle aklın öne çıkarılması, bireyciliğin temel alınması ve özgürlük düşüncesidir.


TÜRKİYEDE LİBERALİZM

Liberalizm Türkiye’ ye 19. yy.da Tanzimat Fermanıyla ( 1839 ) beraber girmeye başlamıştır. Tanzimat Fermanı ile esas itibariyle, Osmanlı devleti, sivil hukukta Batının liberal esaslarına çok yaklaşmış; islam hukukundan uzaklaşmıştı. Şöyleki söz konusu Ferman ile devletin tüm uyruklarının, dinleri, mezhepleri, ırkları ne olursa olsun kanun önünde hak ve mükellefiyetleri bakımından eşit tutulacağı kabul edilmişti.

Ayrıca bu ferman Türkiye de anayasal yönetime doğru atılmış bir adım olması nedeniyle liberal bir nitelik taşımaktadır.

Tanzimat ve onu izleyen ıslahat çalışmaları etkisiyle Osmanlı aydını da burjuva toplumlarına özgü liberal düşünceleri yakından tanımaya başlamıştı. Osmanlı asker – sivil, bürokrat aydınlar 1860’ lı yıllarda “ Yeni Osmanlılar hareketi ” diye sonraları adlandırdığımız özgürlükçü akımı başlattılar.“Tercüman-ı Ahval” , “ Tasvir-i Efkar ” ve “ Muhbir ” gibi yayın organları, bu organlarda sürekli yazan Şinasi, Namık Kemal, Ali Süavi, Ziya Paşa gibi düşünürler özgürlükçü akımın tohumlarını ekmeye ve onu büyütmeye uğraşıyorlardı.

1850’ den sonra Ali ve Fuat Paşalardevletin ekonomik yaşamdan elini çekmesi, mülkiyet hakkını güvence altına alınmasını istemişlerdir.Diğer bir şahsiyet ise Cevdet Paşa’ dır. Yenilikçi bir hareketin gereksinim olduğundan bahsetmekte, ticaretin önemi üzerinde durmakta, ticaretin gelişmesinin serbest ticaretle olacağını belirtmiştir.

19. yy. ikinci yarısından itibaren iktisat bilimi alanında ilk liberal çalışmalar görülmeye başalr. Sakızlı Ohannes Paşa liberal ekonominin Türkiye’ deki ilk temsilcilerindendir. Ohannes Paşanın “ Klasik Ekonomi ” kitabı liberal ekonomik düşüncenin temel taşını oluşturmaktadır.

Tanzimatı Birinci Meşrutiyet izler ( 1876 ). Bu dönemde imparatorluk, ilk anayasası olan Kanuni Esasiye kavuşur. Tanzimatla ülkeye giren yeni düşünceler parlementer bir siyasi yapının oluşmasına yol açmıştır.

Birinci Meşrutiyeti, II. Meşrutiyet izler ( 1908 ). 1908’den 1918’e kadar ülkenin yönetimi İttihat ve Terakkiye geçer.ekonomik politikalarını Cavit Bey yönlendirmektedir. Cavit Bey liberal iktisat siyaseti uygulayan ve liberal ekonomik sistemi savunan kişilerdendir.

İttihat ve Terakkinin içinden çıkan Prens Sebahattin ve arkadaşları liberalleşmeyi savunmuşlardır. Prens toplumu kurtaracak tek yolun batı turundan aşağıdan yukarıya doğru kapitalistleşmek ve tutarlı liberal bir zihniyet benimsemek olduğunu, Batı gibi olmanın ancak bu güçle sağlanabileceğini savunmuştur.

Ekonomik alanda Tanzimattan sonraki dönemde genel olarak devletçi bir politika izlenmiştir. Ticaret alanında serbest ticaret ilkesi benimsenmekle birlikte, sanayi alanında devlet eliyle sanayileşme politikası izlenmiştir. Bu başarılı olmayınca yeni devlet eliyle bir burjuva yaratma çabalarına girişilmiştir. Fakat bu çabalar da sonuçsuz kalmıştır. Cumhuriyet dönemi de dahil, Türkiye de esas itibariyle Özal’a kadar devletçi – müdahaleci bir iktisat politikası hakim olmuştur.

Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ( 1924 ) ve Serbest Cumhuriyet Fırkaları ( 1930 ) kurulmuştur. Bu partiler esas itibariyle liberal demokratik partidir. Fakat ömürleri uzun sürmemiş kapatılmıştır. 1950-60 döneminde Demokratik parti ile birlikte liberal ilkeler gün yüzüne çıkabilmiş fakat 27 Mayıs darbesi ile bu kıpırdama bastırılmıştır.

Buraya kadar olan bölümü söyle toparlarsak liberalizmin tarihi talihsiz bir tarih olmaktan kurtulamamıştır.Osmanlı’dan başlarsak, Prens Sebahattin’in Hürriyet ve İtilaf Fırkasının liberal fikirleri, İttihak ve Terakkinin despotik idaresi altında hayat hakkı bulamamıştır. Cumhuriyet dönemibde liberalizmde, sozyalizm de düşman ilan edilmiştir. Liberal Cavit Bey idam edilmiş, komünist Mustafa Suphi, Trabzon açıklarında boğdurulmuştur.
Half Fırkasından sonra kurulan ilk Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası esas itibariyle liberal demokratik bir partiydi. Fakat bu partinin ömrü uzun sürmedi, parti kapatıldı. Mensuplarına siyasal hayat yasaklandı. Ülkede devletçi bir yapıda tek parti dönemi hakim oldu. Bundan sonra Özal dönemine kadar başarılı bir liberal ekonomiye geçiş yapılamadı.

1980 SONRASI LİBERALİZM VE TÜRKİYE

1890 sonrasındaki değişimin ve reformların gerçekleşmesinde Özal’ın katkıları bazı kişiler ve çevreler tarafından takdir edilirken diğer bazı çevreler 1980 sonrasında ülkemizde reformasyonla birlikte deformasyon ve dejenerasyon yaşandığını öne sürdüler.

Türkiye’ye kazandırdıklarına bakacak olursak; görüşleri ile Türkiye’de zihniyet değişiminin gerçekleşmesine öncülük yaptı. Serbest piyasa ekonomisine yönelik kararların alınmasında ve uygulanmasında liderlik ve teknisyenlik görevini üstlendi. Türkiye’yi 1980’li yıllarda en hızlı ülke konumuna getirdi. Müdahaleleri geniş ölçüde kalkındırdı. Döviz işlerine serbestlik sağladı, sermaye piyasasının oluşmasına önem verdi. Bu amaçla İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’nın kurulmasına öncülük etti. Dış ticaret sermaye şirketlerine izin vererek, Türk ürünlerini uluslararası pazarlara soktu. Katma değer vergisi uygulamasına geçildi. Sınır ticaretini yasal konuma getirerek geri kalmış sınır bölgelerinde ekonomik yaşamın canlanmasını sağladı.

Özal’ın eksileri; Yeni devlet yapımı zenginler türedi. Özal döneminde devlet küçüleceği yerine büyüdü, özelleştirme feformu yapılamadı. Dar gelirli vergi yükü altında ezildi.

Geriye bakarken şöyle diyebiliriz. Özal Türkiye’de bir dönem damgasını vuran bir siyaset ve devlet adamıdır. Gerek başbakanlığı gerekse Cumhurbaşkanlığı döneminde Türk siyasetine farklı bir çizgi getirdi.Türk toplumunu sürekli yeni kavramlarla tanıştırdı.

Özaldan sonra Anap Özal’ın Liberalizmini devam ettiremedi. Anap kollarının elinde liberal bir fikri gelenek ve birikim yoktu önlerinde fiili biri vardı. O da ölüp gitmişti. Şu anda söylemek gerekirse liberal fikirleri savunan bir parti olarak “ Liberal Demokrat Partiyi ” entelektüel bir hareket olarak “Liberal Düşünce Topluluğu” söyleyebiliriz.

Türkiye’de liberalizme genel olarak bakacak olursak; gerek teorik gerekse pratik olarak hiçbir dönem ağırlık kazanamamıştır. Sadece Özal Döneminde liberalleşme yönünde bazı adımlar atılmış ve olumlu sonuçlar alınmıştır. Ancak Özal da tam anlamıyla liberal olmayıp, milliyetçi ve muhafazakar görüşleri vardı. Özal’ın vefatıyla liberalleşme durmuş , hatta geriye gidiş başlamıştır.

Rower - avatarı
Rower
VIP MazessezaM
6 Ağustos 2012       Mesaj #4
Rower - avatarı
VIP MazessezaM
Liberalizm
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

18. yüzyılda İngiltere ve Fransa'da gelişen, insanın akılcı düşünme yetisiyle kendisi için en yararlı olanı seçip tüm toplumu doğal bir denge durumuna getirebileceğini varsayarak; devletin ekonomik yaşama el atmasına karşı çıkan ve devletin işlevini, ekonomik ve toplumsal ilişkilerin olduğu gibi korunmasını gözetmekle sınırlayan, bireysel sermayenin rekabetçi dönemine denk düşen toplumsal, ekonomik ve siyasal öğreti. 19. yüzyılda toplumsal düzenin temel ilkelerini oluşturan liberalizm, Batı etkisinde kalan bütün ülkelerde de, özellikle aydınlar tarafından benimsendi. Liberalizm, kendine temel oluşturacak fikirleri Aydınlanma Çağı Felsefesi'nden ve Fransız Devrimi'nden aldı. Mutlak monarşiye ve geleneksel feodal kurumlarca beslenen eşitsizliğe karşı bir dünya görüşü olarak ortaya çıktı.

Liberalizm yanlılarına göre, kısıtlamalardan uzak ve kendi bireysel çıkarlarını gözetmekte özgür bırakılan birey ve toplum, bir bütün olarak gelişecekti. Fikir, eğitim ve fırsat eşitliğinin sağlandığı bir ortamda, ilerleme ve gelişmenin önüne geçilemezdi. Liberaller, ekonomik alanda ithalât serbestliğini, gümrük vergilerinin indirilmesini ve serbest rekabeti savundular. 1830'larda İngiltere'de kurulan Liberal Parti, dış ticarette merkantilizme son verilmesini ve serbest değişim rejimine geçilmesini sağlamaya çalıştı. Ekonomik alanda liberalizmin en önemli savunucuları Adam Smith, David Ricardo, Jeremy Bentham ve John Stuart Mill'dir. Liberalizm, 19. yüzyılın sonlarına doğru gerilemeye başladı. 1930'lu yıllarda, ağırlaşan ekonomik koşullarda, ekonomiyi ayakta tutabilmenin zorunlu yolu olarak görülen Keynesçiliğin başarısızlığı da, liberalizmin iflâsını belgeledi.
Gölgen misali yanındayım!Msn Thunder
kerberosss - avatarı
kerberosss
VIP cambaz
13 Ağustos 2012       Mesaj #5
kerberosss - avatarı
VIP cambaz
Liberalizm genel olarak iktisadi bir yaklasimdir. Serbest piyasa kosullari ongorulecek ve özel sektörde veya devlet eliyle yürütülen kamu iktisadi tesebbuslerinde tekelcilik olmayacaktir.
Genel dusunce akiminda "birakiniz yapsinlar, birakiniz etsinler" kavrami vardir.
Pcderen - avatarı
Pcderen
Kayıtlı Üye
27 Mart 2020       Mesaj #6
Pcderen - avatarı
Kayıtlı Üye
Liberal fikirleri savunan doktrinleri ifade eden liberalizm, özgürlük taraftarı bir akımdır. Bireysel özgürlükler temelinde gelişmiş, farklı ifadelerle tanımlanmıştır. Yıllarca yıl öncesinde doğan düşünce, bugünün pek çok politik, ekonomik ve sosyal sistemini etkilemiştir.

Bireyin siyasetin temel sorunu olma özgürlüğünü korumayı ve geliştirmeyi gerektiren politik doktrin olarak da açıklanmaktadır.

Liberaller genellikle hükümetin bireylerin başkaları tarafından zarar görmesini önlemek için gerekli olduğuna inanırlar ancak hükümetin kendisinin özgürlük için bir tehdit oluşturabileceğini de kabul ederler.

Bireyin hayatını ve özgürlüğünü güvence altına almak için yasalar, yargıçlar ve polise ihtiyaç vardır, ancak zorlayıcı güçleri bireye karşı da döndürülebilir. Burada liberalizm hakkında tüm ayrıntılı bilgiler yer alıyor.

O halde sorun, hükümete bireysel özgürlüğü korumak için gerekli gücü veren, aynı zamanda yönetenlerin bu gücü kötüye kullanmasını önleyen bir sistem tasarlamaktır. Sorun, hükümetin bireysel özgürlük için tek şey olup olmaması gerektiği konusunda karmaşıklaşır.

Bazı liberaller -neoklasik liberaller veya liberterler- bu sorunun yanıtının “evet” olduğunu düşünür. Öte yandan 19. yüzyılın sonlarından bu yana çoğu liberal, hükümet güçlerinin bireyin özgürlüğünü hem destekleyebileceği hem de koruyabileceği konusunda ısrar etmiştir.

Bu tür engeller arasında yoksulluk, hastalık, ayrımcılık ve cehalet yer alır. Liberaller arasında hükümetin yalnızca korumayı değil, bireysel özgürlüğü destekleyip desteklememesi gerektiği konusundaki anlaşmazlık; ABD ve Avrupa’da 20. yüzyılın sonlarından bu yana hüküm süren farklı liberalizm anlayışlarında bir ölçüde yansıtılmaktadır.

Örneğin ABD’de liberalizm, Başkan Franklin D. Roosevelt’in Demokrat yönetiminin New Deal programının (1933 yılında ABD Başkanı olan Franklin D. Roosevelt’in ABD’yi bu buhrandan kurtarmak için uyguladığı ekonomik, sosyal ve siyasal önlemleri) refah devleti politikaları ile ilişkilendirilmiştir.

Avrupa’da ise daha çok sınırlı hükümet taahhüdü ve laissez-faire (bırakınız yapsınlar) ekonomi politikalarına bağlılık ile ilişkilidir.