Arama

Hegelcilik

Güncelleme: 27 Kasım 2012 Gösterim: 3.382 Cevap: 3
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
29 Temmuz 2009       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Hegelcilik
Vikipedi, özgür ansiklopedi
Sponsorlu Bağlantılar

Hegelcilik, asıl olarak Hegel sonrası Hegelcilerin özellikle onun mutlak idealizmini ve diyalektik yöntemini benimseyen ve bu yönde sistematik bir yönelim gösteren felsefe eğilimidir. 19. yüzyıl felsefesinin önemli akımlarından biri olmuştur; özellikle 19. yüzyılın ilk yarısında Almanya'nın en güçlü akımlarından biridir. Hegel felsefesinin mantıksal sistematikliği ve yöntemsel ilkelerindeki kategorik kesinlik ve kapsamlılığı bunda etkili olmuştur.
Hegel sonrası Hegelcilik farklı yönlerde gelişme göstermiştir; bu yönelimlerde özellikle din ve siyasal konular belirleyici olmuştur. Çünkü Hegel'in bu konularda kesin olmayan ya da farklı yönlerde geliştirilebilecek tutumları sözkonusudur. Sağ-Hegelciler (Hinrich, Gabler vb.) ve Sol-Hegelciler (Ruge, Bruno Bauer, Strauss, Feuerbach, Marks) bu eksende meydana gelmiştir. Daha sonra bu alt bölümlerde yeni dallara ayrılacak ancak hepsi etkili olmayacaktır. Sol-Hegelcilik icinde belirli bir akım, aynı zamanda materyalizmin felsefi doğrultusunda en önemli gelişmeleri kaydedecektir. Hegel'in en etkili sürdürücüsü belirgin bir şekilde Karl Marx'ın felsefesi olacaktır. Hegel felsefesi Marks'ın özellikle gençlik çalışmalarıyla birlikte önemli olmuştur diyebiliriz.
20. yüzyıl felsefesinde ise Hegelcilik yeniden canlanacak ve bu akım Yeni-Hegelcilik olarak adlandırılacaktır. Yeni-Hegelcilik Almanya dışında da (özellikle İngiltere, Fransa, Hollanda, İtalya, Amerika gibi yerlerde de) etkili olmuş olan bir akımdır.

Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Ağustos 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hegel’in ve öğrencilerinin geliştirdiği öğreti. Hegelci düşünce geleneğinin. fi­lozofun bakış açısı, metafizik görüşü ve diyalektik anlayışının, metafizik, estetik, si­yaset, toplum teorisi, teoloji ve din felsefesi alanında, Hegel’den sonra yaşamış olan çe­şitli düşünürler ve araştırmacılar tarafından benimsenmesi suretiyle sürdürülmesi.

Sponsorlu Bağlantılar
Sistematik olarak sınıflandırıldığında, Almanya içinde ve dışında Hegelcilik olarak ikiye ayrılır.

1- Almanya’daki Hegelcilik üç ana başlık altında ifade edilebilir: a- Rozenk­ranz, Fischer ve Zeller tarafından temsil edi­len birinci akım, yani Ortodoks Hegelcilik, Hegelci görüşü hiçbir değişikliğe uğratma­dan aynen sürdürür. b- Yeni-Hegelcilik ola­rak bilinen ve bir yandan Hegel’in idealiz­mini sürdürürken, bir yandan da devleti en yüce amaç olarak gören Kroner ve Lie­bert’in temsil ettiği yaklaşım. c- Hegel’in di­yalektik yöntemini ve oluş kavramını benimserken, idealizmini yadsıyan, Feuerbach ve Marx’ın yaptığı gibi dini, Stirner’ın yap­tığı gibi yerleşik kurumları eleştiren sol He­gelcilik.

2- Almanya dışında ise Hegelcilik İtal­ya’da Benedetto Croce ve Giovanni Genti­le, İngiltere’de Francis Bradley ve Bernard Bosanquet, ABDde ise Josiah Royce tara­fından çok güçlü bir biçimde temsil edilmiş­tir. Fransa’da ise varoluşçu bir Hegel yoru­mu geliştiren Jean Wahl’den Alexander Koj ve bir yandan Hegel ile Heidegger’in düşüncesini birbirleriyle uzlaştırmaya çalışır­ken, diğer yandan Phanemonolagie’yi insa­nın her türlü yabancılaşmadan kurtuluşunu ilan eden bir bildiri olarak yorumlamıştır.

Hegelcilik tarihsel gelişimi içinde ele alındığında, onda bu kez dört ayrı evreyi birbirinden ayırmak gerekir. 1- Bunlardan birincisi Hegelci Okul içinde Hegelin sağ­lığında başlayarak 19. yüzyılın ortalarına kadar süren ve üçlü bir bölünmeyle sona eren çekişme dönemidir. Sağ ya da muhafa­zakar Hegelciler diye bilinen ve doğrudan Hegel’in Öğrencilerinden oluşan bir grup Hegelciliğin İncil öğretisine ve muhafa­zakar politikalara ters düşmediğini savunur­ken, genç ya da Sol Hegelciler diyalektiği hareket ve değişme ilkesi olarak yorumla­mış, siyasal ve kültürel gerçekliğin değişi­mini amaçlamıştır. Bunların dışında kalan merkez grup ise Hegel’in sisteminin oluşu­muyla ve mantık problemleriyle ilgilenmiş­t.ir 2- 19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılla­rına kadar olan ikinci evrede ise Hegelcilik Almanya dışında yayılmış ve ortaya çıkan Yeni-Hegelcilik daha ziyade mantığa ve di­yalektiği yenileme işine ağırlık vermiştir. 3- Yirminci yüzyılın başlarından Hegelciliğin Almanya ‘da yeniden canlanması, Hegelcili­ğin tarihindeki üçüncü evreyi meydana geti­rir.. Dilthey’ın Hegel’in gençlik dönemi ya­zılarını ortaya çıkarmasından sonra yaşanan bu canlanma döneminde filoloji ve tarihsel araştırmalar öne çıkmış, Hegel’in düşüncesi Aydınlanma ve romantizm çerçevesinde ele alınmıştır. 4- İkinci Dünya Savaşına rastla­yan son dönemde ise Marksist araştırmaların yeniden canlanması, Marx-Hegel karşı­laştırmalarının gündeme gelmesine ve özellikle siyasal-toplumsal problemler üzerinde durulmasına yol açmıştır.


kaynak
Son düzenleyen UnknowN; 8 Kasım 2009 14:59 Sebep: Dış bağlantılar silindi.
Mavi Peri - avatarı
Mavi Peri
Ziyaretçi
11 Haziran 2012       Mesaj #3
Mavi Peri - avatarı
Ziyaretçi
Hegelcilik

Alman filozofu Hegel'in ve ardıllarının öğretisi. Hegel felsefesinin başlıca özelliği güç anlaşılırlığıdır; bu yüzden büyük ölçüde yorum gerektirmiştir, birçok filozofu bu yönde uğraştırmıştır. Bu güç anlaşılırlık elbette aşırı soyutlamacılıktan gelmektedir. Bunun yanında Hegel felsefesi ansiklopedici bir anlayışla geliştirilmiştir. Hiçbir konu yoktur ki onun ilgi alanı dışında kalmış olsun. Hegel felsefesi böylece geniş çaplı ve tam anlamında dizgeci bir felsefe olmuştur. İnsanla ve evrenle ilgili ne varsa tümünü bir bütünde açıklamak ve yoruma tutmak Hegel'in başlıca amacı olmuştur. Bu yanıyla Hegelcilik somuta, deneyin verilerine yöneliktir. Hiçbir şeyin rastlantıya bağlı olmadığı bir dünyada tüm insan etkinlikleri evrensel akışın zorunlu ya da kaçınılmaz anları olarak belirir. Hegel felsefesinde her şey bu evrensel akış kavrayışı içinde açıklığa kavuşur. Akışın öznesi doğa ya da madde değildir, ruhtur ya da arı fikirdir. Bilinçten yoksun olan doğa bu arı fikrin karşıtıdır ve bu arı fikrin yaratıcısıdır. Her iki ilkenin karşıtlığı, hem düşünce, hem madde olan ruhu yaratır. Bu görüşler Hegel'in izleyicilerince çeşitli yorumlara uğratılmıştır. Hegel'in izleyicileri sağda ve solda kümelenerek onun felsefesine kendi inançları çerçevesinde anlamlar vermeye çalışmışlardır. Hegel'i izleyenlerden bir bölümü yalnızca Hegel yorumcusu olmak istemiştir, bu kesimin insanları Hegel'e kendilerinden bir şey katmaktan kaçınmışlardır. Bunlar arasında A. Ruge, J.K. Rozenkranz, J.E. Erdmann, K. Fisher gibi filozofları sayabiliriz. Hegel'i yorumlarken ona idealist ya da sağcı açıdan ağırlık kazandırmak isteyenler Yeni Hegelciler diye anılırlar; bu kişiler arasında ünlü İtalyan filozofları Spaventa, B. Corce ve M. G. Gentile vardır, akımın Alman temsilcileri R. Kroner, S. Mark'tır. Solcu Hegelciler ya da Genç Hegelciler, Feuerbach'tan başlayan, D. Strauss, B. Bauer, M. Hess, M. Stirner'den geçerek Marx'a bağlanan uzun bir zincir oluşturur. Marx ve Engels başlangıçta Genç Hegelcilerin yanında yer aldılar, ama onlardan kısa zamanda tümüyle ayrıldılar. Marx, Hegel'in idealist bakış açısına karşı çıkarken fikrin doğayı yaratamayacağını, doğanın düşünceden önce var olduğunu bildirmişti.

MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi
taklım - avatarı
taklım
Ziyaretçi
27 Kasım 2012       Mesaj #4
taklım - avatarı
Ziyaretçi
HEGELCİLİK a. 1. Friedrich Hegel'in öğretisi. —2. Friedrich Hegel'e dayanan düşünce akımlarının tümü. (Bk. ansikl. böl.)
—Ansİkl Hegel, yaşadığı dönemde bile Almanya'da felsefi düşünceyi derinden etkilemişti. Ölümünden (1831) kısa bir süre sonra bu etki farklı, hatta birbirine karşıt yönlerde gelişti. Bu farklılıkların siyasal terimlerle ifade edilerek, hegelcilerin sağ, sol ve merkez olmak üzere sınıflanması hiç de rastlantı değildir (sağ ve merkez, yaşlı hegelcileri, sol ise genç hegelcileri bir araya getiriyordu). Gerçek olanla akıl-sal olanın özdeşleştirilmesi, aslında tutucu ya da devrimci tavırları haklı göstermek için kullanılabilirdi. Bu eğilimler için kendilerini gösterme fırsatı ilk kez David F. Strauss'un das Leben Jesu (isa'nın yaşamı) [1835] adlı yapıtını yayınlamasıyla doğdu, isa'yı yalnızca insanların en yücesi olarak gören ve Hegel'i tümtanrıcılığa yaklaştıran Strauss, incil'de anlatılanların gerçek olduğunu savunan sağ kanat (Göschel, Gabler, Bruno Bauer) tarafından eleştirilirken, merkez kanadı oluşturanlar (Rosenkrantz, Schaller, Conradi, Vatke ve K. L. Michelet) daha ılımlı bir tavır aldılar. 1838'den başlayarak, B. Bau-er'in aşırı sol kanada geçmesi ve A. Ru-ge'yle E.T. Echtermeyer'in yönettikleri Hal-lische Jahrbücher für deutsche Wissenschaft und Kunst dergisinin kurulmasıyla çatışma sertleşti ve Ludwig Feuerbach, Kritik der hegelschen Philosophie (Hegel felsefesinin eleştirisi) adlı sert eleştirisini bu dergide yayımladı.
1840-1845 arasında hegelci sol gitgide tanrıtanımazlığa ve demokratik sosyalizme yöneldi. Feuerbach, das Wesen des Christentums (Hıristiyanlığın özü) [1841] adlı yapıtında, insaniçinci bir tanrıtanımazlığa temel oluşturmak üzere hegelci yabancılaşma kavramına başvurdu. Ruge' nin (hegelci devlet felsefesini eleştiriyordu), Bauer, Moses Hess ve Feuerbach'ın yazılarıyla tartışma siyasal düzeye aktarıldı ve doğrudan doğruya Prusya monarşisi hedef alındı. Hallische Jahrbücher 1843'te yasaklandı. Gene o yıl, başka bir genç hegelci olan Karl Marx, zur Kritik der hegelschen Rechtsphilosophie (Hegel'in hukuk felsefesinin eleştirisine katkı) adlı yapıtını kaleme alıyordu. Marx'in "1844 el-yazmaları", "Tinin görüngübilimi'nin büyüklük ve sınırları" üzerinde dururken, Marx ve Engels Kutsal aile'de (1845) Bauer ve Feuerbach'ı eleştirdiler. Engels'le birlikte yazdığı ve uzun süre yayımlanmayan Alman ideolojisi'nde Marx, genç he-gelcilerden ve onların "eleştirel eleştiri "terinden kesin olarak koptu (tartışma özellikle Marx Stirner'in anarşist bireyciliğini hedef alıyordu).
Buna karşılık, Rosenkrantz, Kuno Fischer ve J. E. Erdmann, aristotelesçi Trende-lenburg'un saldırılarına karşı, daha orto-doks bir hegelciiiği savunmayı sürdürdüler. R. Haym 1857'de yayımladığı Hegel und seine Zeit (Hegel ve dönemi) adlı yapıtıyla, tarihsel bakış açısından uzaklaştı (hegelciliğe göre). Bu sırada hegelci etki Almanya dışında ingiltere ve iskoçya (B. Jowett, J. ve E. Caird, J. E. Mc Taggart, T. H. Green ve daha sonra B. Bosanquet ve F. H. Bradley) ile italya'da (B. Spaven-ta ve XX. yy. başlarında B. Croce'yle G. Gentile) yayılmaya başladı. Bu felsefi akımlara yenihegelcilik adı verildi. Almanya'da R. Kroner ve T. Litt hegelciiiği "geliştirmeye" çalışırlarken, W. Dllthey, Lasson, Nohl, Hoffmeister, Hegel'in Jena ve Berlin dönemlerine ait metinlerini yayımladılar ve özellikle de yapıtının daha çok anlaşılması için çalıştılar. Fransa'da da A. Kojéve, J. Hyppolite ve E. Well aynı tutumu benimsediler.
yayı hangi koşullarda uygulayacağını belirtiyordu. ittifak çok uzun sürdüğü zaman, hegemonya kenti müttefiklerinin iç işlerine müdahale etmek isteğini duyabilir, he-gemon böylece bir imparatorluk sahibi [arkhe] durumuna gelebilirdi.)

Benzer Konular

1 Nisan 2008 / Gabriella Felsefe