Arama

Maddenin Gaz Hali

Güncelleme: 16 Aralık 2016 Gösterim: 41.128 Cevap: 6
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
24 Aralık 2008       Mesaj #1
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Ad:  gaz.jpg
Gösterim: 7187
Boyut:  28.7 KB

Gaz

;Maddenin üç temel halinden biri. Sıvılardan ve katilardan belirgin özelliklerle ayrılan gazlarda, her parçacık, çevresindeki öteki parçacıklardan hemen hiç etkilenmeden üç boyutta hareket eder; sıvılarda ve katılarda ise her atomun ve molekülün hareketi, komşu parçacıkların uyguladığı kuvvetlerin etkisi altındadır. Gazın içinde serbestçe hareket eden atomlar ve moleküller, sürekli olarak birbirleriyle çarpışarak gazın tümüne yayılan ve içinde bulunduğu kabın duvarlarına etkiyen bir basıncın oluşmasına yol açarlar; bu nedenle gazların en önemli özelliklerinden biri, içinde bulundukları kabın tüm hacmini kaplamaları ve sıkıştırılabilmeleridir. Gaz, ısıtıldığında genleşerek yükselir, yeterli derecede soğutulduğunda ise sıvı halde yoğunlaşır. Gazların sıkıştırılabilme ve genleşme özelliklerinden sanayide ve günlük yaşamda yaygın olarak yararlanılır. Örneğin içten yanmalı motorlar, jet motorları ve roketler gazların bu özelliklerine dayalı olarak çalışır.

Sponsorlu Bağlantılar

Termodinamik tanım.

Gazlar, neon ya da helyum gibi tekatomlu gazlardan, petrol sanayisinde üretilen hidrokarbonlar gibi çokatomlu karmaşık gazlara kadar değişen çok çeşitli yapılarda bulunur. Termodinamik bilimi, sınırlı sayıda veri temelinde, gazların davranışlarına ilişkin genel kuralları verir. Gazların en kolay ölçülebilen özellikleri olan basınçları, hacimleri ve sıcaklıkları arasındaki bağıntı oldukça önemlidir. 1662’de İngiliz kimyacı Robert Böyle’ un deneysel olarak geliştirdiği ilk gaz yasasına göre (bak. Boyle-Mariotte yasası), sabit sıcaklıkta, belirli bir miktardaki gazın basıncı (P), hacmiyle (V) ters orantılı olarak değişir. Bu bağıntı, k\ (gazın miktarına ve basıncı ile hacminin birimlerine bağlı olarak seçilen) bir sabit olmak üzere, PV-k\ biçiminde ifade edilir. 1787’de Fransız fizikçi Jacques-Alexandre-Cesar Charles, gazların ısıl genleşmeşine ilişkin kendi adıyla anılan ikinci gaz yasasını geliştirdi; aynı yasayı daha sonraları Joseph-Louis Gay- Lussac da ortaya koydu. Bu yasa, sabit basınç altında, belirli miktardaki bir gazın kapladığı hacmin (V), mutlak sıcaklığıyla (T) doğru orantılı olarak değiştiğini belirtir ve deneyle belirlenen bir sabit olmak üzere, VIT=kı biçiminde ifade edilir. Böyle ve Charles yasalarından tek bir eşitlik türetilebilir: Bir gazın basıncı ile hacminin çarpımı, mutlak sıcaklığı ile evrensel gaz sabitinin (R) çarpımına eşittir. Bu eşitlik, P basınç, T mutlak sıcaklık ve V bir mol gazın hacmi olmak üzere, PV=RT biçiminde yazılır.

Mol,

bir maddenin, gram ağırlığı ile molekül ağırlığının sayısal olarak eşit olduğu miktarıdır; örneğin, oksijenin (O2) molekül ağırlığı 32 olduğundan bir mol oksijenin ağırlığı da 32 gr’dir. Evrensel gaz sabiti P, 1,987 kalori/mol-derecedir. 1848’de İngiliz fizikçi William Thomson (sonradan Lord Kelvin), mutlak sıcaklık ölçeğini geliştirdi. Charles, 1°C soğutulduklarında gazların hacminin 1/273 oranında daraldığını önceden bulmuştu. Kelvin herhangi bir gazın —273°C’ye kadar soğutulduğunda, moleküllerinin enerjisinin sıfıra düşeceğini ortaya koydu. Böylece bu sıcaklığı mutlak sıfır olarak alan mutlak sıcaklık ölçeğini kurdu. Bu ölçekteki 1 derece, Celsius sıcaklık ölçeğindeki 1 dereceye karşılık gelir.

Durum denklemi olarak adlandırılan yukardaki bağıntı her koşulda tüm gazlara uygulanamaz; bu nedenle bu bağıntıya tüm koşullarda uyan bir ideal gaz tanımı geliştirilmiştir. İdeal gaz ile herhangi bir gerçek gaz arasında, bir dizi etmenden kaynaklanan çeşitli farklılıklar vardır. İdeal gazda, gaz moleküllerinin fiziksel hacimleri ve kabın içindeki moleküllerin toplam hacmi; atomlar ile moleküllerin birbirleri üzerinde uyguladıkları kuvvetler; yoğunlaşma sırasında ortaya çıkan gizli ısı olgusu; moleküllerin farklı biçimlerde bulunması ve bu farklı biçimlerin molekül çarpışmaları üzerindeki etkisi gibi bir dizi etmen, ısıl durum denkleminde hesaba katılmaz.

Gerçek gazların ısıl durum denklemlerinin belirlenmesine yönelik ilk önemli çalışmayı 1873’te HollandalI fizikçi Johannes Diederik van der Waals gerçekleştirdi. Van der Waals, biri moleküllerin hacimlerine, öteki de bunların arasındaki çekim kuvvetine karşılık gelen ve değerleri her gaz için değişik olan iki parametre içeren bir durum denklemi geliştirdi. Van der Waals’ın adıyla anılan ve n mol sayısı olmak üzere (P+a/V2) (V-b)=nRT biçiminde ifade edilen bu denklemde a ve b parametreleri, laboratuvarda ölçülen deneysel basınç, hacim ve sıcaklık değerlerinin, parametrelere değişik değerler verilerek denklemden elde edilen kuramsal değerlerle karşılaştırılması yoluyla bulunur.
Herhangi bir gerçek gazdaki moleküller, kuvvet alanlarıyla çevrelenmiş durumdadır; bu nedenle birbirlerinden uzak durumda olsalar da karşılıklı etkileşim içindedirler. Parçacıklar arasındaki bu kuvvetler, gerçek gaz davranışına yol açan başlıca etmendir ve tüm ısıl durum denklemlerinde hesaba katılmak durumundadır. Günümüzde, bir dizi gaz için, yüzün üzerinde deneysel ısıl durum denklemi kurulmuştur. Bunlardan en yaygın kullanılanlarından biri beş, öteki sekiz parametre içermektedir.

Basınç,

hacim ve sıcaklığının yanı sıra herhangi bir gazın bir başka önemli termodinamik özelliğide enerjisidir, Sıcaklığı sabit tutulan bir gazın hacminin değiştirilmesiyle enerjisinde ortaya çıkan değişiklik, aynı ısıl durum denkleminden yararlanılarak bulunabilir. Bir gazın enerjisi ile sıcaklığı arasındaki bağıntı, gazın ısı sığası olarak adlandırılır ve sabit hacim ya da sabit basınçta, deneysel olarak belirlenir. Durum denklemi ve ısı sığası bilinen bir gazın öteki termodinamik özelliklerinin çoğu, başka bir ölçüme gerek kalmaksızın bulunabilir.

Bu ilkelerin bulunması yüzyıllar boyunca sürdürülen çalışmaların sonucunda gerçekleşti. 1620’de İngiliz filozof Francis Bacon, ısının, o dönemde herkesin sandığı gibi yok edilemez bir akışkan (kalorik) değil, parçacıkların bir hareket biçimi olduğu varsayımını ileri sürdü. Böyle ve Charles ısıl durum denklemini geliştirirken, İngiliz kimyacı Joseph Black 1770’te, gaz kalorimetrisi üzerine yaptığı çalışmalar sırasında ısı sığası ve enerji düşüncesini ortaya attı. 1798’de ABD’li fizikçi Benjamin Thompson ve 1845’te İngiliz fizikçi James Prescott Joule, ısının kalorik kuramının geçersizliğini kanıtladılar. Bu özellikleri birbiriyle ilişkilendiren termodinamik yasaları 19. yüzyıl içinde bulundu ve formülleştirildi.

Oksijen ve azot gibi bazı gazlar, oda sıcaklığında, üzerlerindeki basınç ne kadar artırılırsa artırılsın hiçbir zaman sıvı halde yoğunlaşmazlar. Öte yandan oda sıcaklığında tutulan birçok gaz üzerlerindeki basınç artırıldıkça sıvı halde yoğunlaşmaya başlar. Yoğunlaşma sırasında, gazın tamamı sıvıya dönüşüne kadar, gaz ile sıvı karışımının hacmi azalırken basınç ve sıcaklık sabit kalır. Ardından basınç bir miktar daha artırılırsa (gene sabit sıcaklıkta) sıvının hacmi biraz daha azalır. Ayrıca, gaz yoğunlaştıkça, sıcaklığı sabit kalmakla birlikte enerji açığa çıkarır. İngiliz kimyacı ve fizikçi Joseph Black’in 1757’de su buharının yoğunlaştırılması üzerine yaptığı çalışmalar sırasında bulduğu bu olguya, yoğunlaşma gizli ısısı denir.

Belirli bir gazı, sabit sıcaklıkta sıkıştırarak sıvılaştırmak için gerekli olan koşulları, 1869’da İrlandalı fiziksel kimyacı Thomas Andrews belirledi. Andrews, bir kritik sıcaklık eğrisi oluşturdu. Bu eğri üzerinde, gaz ve sıvı fazlar arasındaki görünür ayrımı tanımlayan noktaya kritik nokta denir. Sıkıştırılan gazın sıcaklığı bu kritik sıcaklıktan yüksek olduğunda, sıkıştırma işlemi gazı sıvılaştırmaz. Gaz kritik noktanın altındaki sabit bir sıcaklıkta sıkıştınldığında ise her zaman yoğunlaşma oluşur. Ayrıca, gaz sıkıştırılırken, sıcaklığı kritik noktanın hemen altında tutulursa yoğunlaşma sırasındaki hacim değişikliği küçük olur. Ancak tam kritik sıcaklıkta sıkıştırılırsa, hacimde hiçbir değişiklik olmadan gaz doğrudan sıvı hale geçer.

Parçacık tanımı.

Termodinamik, gazların birçok fiziksel ve kimyasal özellikleri arasındaki ilişkileri belirlemek açısından çok genel ve güçlü bir disiplin olmakla birlikte, bu özelliklerin gerçek sayısal değerlerini saptamak oldukça zordur. Bu tür değerlerin hesaplanabilmesi için, tüm gazların tek atomlu ya da karmaşık çok atomlu moleküllerden oluştuğu kabulüne dayalı bir mikroskopik kurama gereksinim vardır. Gazların parçacık tanımı, 17. ve 18. yüzyıllarda, çevresinde herhangi bir güç alanı bulunmadığı kabul edilen yapışız gaz parçacıklarının toplu davranışlarının açıklanmasına yönelik çalışmalarla geliştirilmeye başladı. Bu tür bir gazın, içinde bulunduğu kabın duvarlarına uyguladığı basınç hesaplandı ve sıcaklığın parçacık devinimine bağlı olduğu düşüncesi geliştirildi. 19. yüzyılda sabit hacimde tutulan bir gazın ısı sığası hesaplandı ve elde edilen değerin deneysel olarak ölçülen değerlerle uyuşmadığı görüldü. Aynı gazın sabit basınç altındaki ısı sığası hesaplandığında ise, deneysel değerlerle uyumun bulunduğu saptandı. İki ısı sığasının birbirine oranı da hesaplandı ve gaz parçacıklarının belirli bir iç yapıya ve aynı zamanda moleküler dönme ve titreşim gibi iç enerji modlarına (kip) sahip olduğu düşüncesi ortaya atıldı.

Ardından ortalama serbest yol ve ikili çarpışma kavramları geliştirildi. 1859’da Ingiliz fizikçi James Clerk Maxwell ve 1868’de AvusturyalI fizikçi Ludvvig Eduard Boltzmann, seyreltik (basıncı düşük) bir gazın tekparçacık dağılım fonksiyonunun hesaplanmasına yönelik ilk matematiksel çalışmaları başlattılar (bak. Maxwell-Boltz- mann dağılım yasası). Maxwell ve Boltz- mann’ın gazların kinetik kuramına ilişkin bu çalışmaları, yapışız parçacıklardan oluşan ve termodinamik denge durumunda bulunan seyreltik gazların, klasik (Newtoncu) istatistiksel termodinamik kuramının geliştirilmesini olanaklı kıldı. İdeal olmayan, yani parçacıkları kuvvet alanlarıyla çevrelenmiş gerçek gaz düşüncesi Newton’a dayanır. Bu tür parçacıkların ilk doğru inceleme girişimleri 18. yüzyılda başladı ve van der Waals 1873’te gerçek bir gazın durum denklemini geliştirdi. Alman fizikçi Rudolf Calsius ise 1875’te, moleküller arası kuvvetler ile ısıl durum denklemi arasındaki bağıntıya ilişkin bir teorem kurdu. 1901’de ABD’li fizikçi J. Willar Gibbs, klasik Newtoncu mekanikten yararlanarak, gerçek gazlar için genel bir istatistiksel termodinamik kuram geliştirdi. Bundan bir yıl önce Alman fizikçi Max Planck, enerjinin kuvan- talaşmasım bulmuştu; ama gerçek gazların kuvantum istatistiksel termodinamiğini 1924’te, birbirlerinden habersiz olarak Hintli fizikçi Satyendra Nath Bose ve Albert Einstein ile 1926’da Enrico Fermi ve Paul A. M. Dirac kurdular.

Herhangi bir kap içindeki bir gaz milyarlarca parçacıktan oluşur. Örneğin standart koşullarda, bir metreküp hava KP’ten daha çok sayıda parçacık içerir. Bu parçacıkların her biri kap içinde rasgele hareket eder ve parçacığın ısıl enerjisi arttıkça hareket hızı da artar. Atmosfer yoğunluğuna yakın yoğunluklardaki gazlarda, tüm parçacıklar ısıl hız denen sabit bir hızla hareket eder. Herhangi bir anda, yaklaşık 100 bin parçacıktan biri, bir başka parçacıkla ya da kabın duvarlarıyla çarpışır ve bir saniyelik bir zaman aralığında gazın her parçacığı yaklaşık bir milyar kez çarpışır, iki parçacık arasında gerçekleşen bir çarpışma sonucunda her iki parçacık da hızları ile hareket yönlerini değiştirebilir. Bu tür bir ikili çarpışmada, gaz tek atomlu parçacıklardan oluşmuşsa, çarpışan çiftlerin kütlesi, momentumu ve ısıl kinetik enerjisi sabit kalır ve bu çarpışmaya esnek ikili çarpışma denir. Parçacıklar çok atomlu moleküller içeriyorsa, esnek olmayan ikili çarpışma oluşur ve kütle ile momentum sabit kalmakla birlikte çarpışan çiftin ısıl kinetik enerjisinin bir bölümü moleküllerin iç enerjisine dönüşür. Gazın yoğunluğu atmosfer yoğunluğunun üzerinde ise, üç ya da dört parçacık ve daha yoğun gazlardada, daha fazla parçacık tek bir çarpışmada bir araya gelebilir.

Bir gaz içeren kabın rasgele seçilmiş çok küçük bir bölgesindeki parçacık sayısı ile rasgele seçilmiş oldukça dar bir hız aralığında yer alan ısıl hızlar, dağılım fonksiyonu denilen matematiksel bir denklemle ifade edilir. Gaz üzerine dışarıdan bir kuvvet etkimediğinde, dağılım fonksiyonu parçacıkların konumu ile zamandan bağımsız bir değere ulaşır. Bu değer, gazın bir termodinamik denge durumuna eriştiğini gösterir. Termodinamik denge durumunda gazın basıncı, yoğunluğu, sıcaklığı, enerjisi, ısı sığası ve entropisi sabittir. Ayrıca basınç, sıcaklık ve yoğunluk, gazın hacminin tamamında aynı değerlerdedir.

Kaynak:AnaBritannica

Son düzenleyen perlina; 16 Aralık 2016 17:44 Sebep: İçerik.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Aralık 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Ad:  maddenin halleriii.jpg
Gösterim: 2594
Boyut:  28.1 KB
Maddenin Gaz Hali
Maddenin üç temel hali vardır: Katı, sıvı ve gaz. Bütün maddeler bu üç halden birinde bulunur ve biz herhangi bir maddeyi olağan koşullarda yalnız o haliyle biliriz. Oysa sıcaklık ve basınç değiştiğinde madde hal değiştirerek katıdan sıvıya ya da sıvıdan gaza dönüşebilir. Örneğin, oda sıcaklığında sıvı halde bulunan su donunca buz, kaynayınca buhar haline gelir. İşte bu buhar suyun gaz halidir. Basıncın ve sıcaklığın değişmesi gibi zorlayıcı koşullar olmaksızın gaz halinde bulunan bütün maddelere de gaz denir. Buna karşılık, gaz olarak adlandırdığımız bazı petrol ürünleri, örneğin gazyağı gerçekte bir gaz değil sıvıdır.
Sponsorlu Bağlantılar
Bir maddenin katı, sıvı ya da gaz halinde bulunması, moleküllerinin birbirine ne kadar yakın ya da uzak olduğuna bağlıdır. Maddenin yoğunluğu en az olan hali, moleküller arasındaki uzaklığın en fazla olduğu gaz halidir. Bütün gazlarda, aynı hacimdeki katı ya da sıvılardan daha az molekül bulunur. Örneğin suyun yoğunluğu, aynı koşullar altındaki kuru havadan yaklaşık 1.000 kat fazladır.

Hava çeşitli gazların karışımıdır. Dünya çevresindeki atmosferin yüzeye yakın bölümlerinde hacim olarak her 100 birimden yaklaşık 78 birimini azot, 21 birimini oksijen, geri kalan 1 birimini de karbon dioksit, su buharı, helyum ve öbür gazlar oluşturur. Bütün karışımlarda olduğu gibi havada da bu gazlar birbirleriyle birleşmiş halde değildir. Buna karşılık, olağan çevre koşullarında gaz halinde bulunan kimyasal bileşikler de vardır. Bunlar arasında, gazoz gibi köpüklü içeceklere katılan karbon dioksit, taşıtların egzoz gazlarıyla havaya karışan ve çok zehirli bir gaz olan karbon monoksit, fabrika ve kalorifer bacalarının dumanlarında bulunan kükürt dioksit, bayat yumurtadan yayılan kötü kokulu ve zehirli hidrojen sülfür gazı sayılabilir.

Ayrıca kimyasal elementlerden 11'i de olağan sıcaklık ve basınç koşullan altında gaz halinde bulunur. Bunlar hidrojen, oksijen, azot, klor ve flüor ile soy gazlar adıyla anılan helyum, neon, argon, kripton, ksenon ve radondur. Önceleri, soy gazların hiçbir zaman başka elementlerle tepkimeye girmedikleri sanıldığı için bunlara "eylemsiz ya da asal gazlar" adı verilmişti. 1962'de ksenonun, sonraki yıllarda da eylemsiz oldukları sanılan öbür gazlardan çoğunun bileşikleri elde edilince bu düşüncenin yanlış olduğu anlaşıldı ve "soy gaz" terimi yaygın olarak benimsendi. Gazların çoğu renksizdir. Bu ortak özellik dışında, birçok gazın kendine özgü ayırt edici özellikleri vardır. Örneğin oksijen yanmayı hızlandırır, karbon dioksit ise ateşi söndürür. Sönmek üzere olan bir ateşten alınan odun parçası oksijen dolu bir kaba daldırıldığında hemen alevlenir; buna karşılık karbon dioksit yangın söndürme aygıtlarında kullanılır. Güldürücü gaz adıyla bilinen diazot monoksidin solunması insanda gülme isteği, bilinç yitimi ve ağrıya karşı duyarsızlık yaratır. Boğucu ve zehirleyici olan klor gazı ise I. Dünya Savaşı'nda zehirli gaz olarak kullanılmıştır. Klordan başka, gene kimyasal silah (savaş gazı) olarak kullanılan ve çoğu bireşim yoluyla elde edilen gaz halinde birçok bileşik vardır.

MsXLabs.org & Temel Britannica


Son düzenleyen perlina; 14 Aralık 2016 18:23
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
14 Ağustos 2011       Mesaj #3
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi
Ad:  maddenin halleri.jpg
Gösterim: 6048
Boyut:  79.4 KB

Gaz ;

Maddenin, atomik ölçekten daha büyük ölçekte düşünülebilen üç evresinden biri.
Sıcaklık sabit kalmak koşuluyla, büyüklüğü ne olursa olsun, içine konulduğu tüm uzayı sürekli biçimde kaplamaya çalışan madde olarak da tanımlanabilir. Gazlar, yoğunluğu ve viskoziteleri düşük, sıkıştırılabilirliği yüksek, optik bakımdan saydam, kesinlikle rijit olmayan, başka gazlarla homojen biçimde karışabilen maddelerdir. Bunun en basit örneği hava ve su buharıdır. Yeterince yüksek sıcaklıklarda, bütün maddeler (birçoğu da bu duruma gelmeden önce kimyasal değişimler geçirerek) buharlaşır.

Bazen gazlar örneğin karbon dioksit ve su buharında olduğu gibi, bir yanma ürünüdürler; bazıları da doğal olarak bulunan ya da petrol ve kömürden elde edilebilen metan ve hidrojen gibi doğrudan yakıt olarak kullanılabilirler. Evrenin büyük bölümü, yıldızlararası hidrojenden oluşan gazlı bir ortamdır. Gazlar bazen sıvılarda çözünmüş hâlde bulunurlar; çözünürlükleri basınçla birlikte artar, sıcaklıkla azalır. Örneğin maden sodası, gazoz vb.de kabarcıklar olması, içinde çözünmüş bulunan karbon dioksitten dolayıdır.

Katı ya da sıvıların tersine, gaz molekülleri, kendi büyüklüklerine oranla birbirinden çok uzakta bulunurlar ve saniyede 100 metre dolayındaki hızlarla gelişigüzel ve serbestçe hareket ederler. Belli bir sıcaklık ve basınçta eşit hacimli gazlar, eşit sayıda molekül içerirler. İçinde bulundukları kabın çeperlerine çarpan molekülleri, gaz basıncının nedenini oluşturur. Atmosfer de dünyada bulunan her şeye bir insan ağırlığının birkaç katı bir basınç uygular ve atmosfer basıncı olmasa insan anında kaynayıp patlar. İdeal gazlar için basınç ve hacim çarpımı mutlak sıcaklıkla orantılıdır ve orantı sabitine evrensel gaz sabiti denir. Molekülleri arasında küçük çekim kuvvetleri bulunan gerçek gazlar, yüksek basınçlarda, bu ideal davranıştan saparlar.

MsXLabs.org & Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Son düzenleyen perlina; 14 Aralık 2016 18:27
Safi - avatarı
Safi
SMD MiSiM
14 Aralık 2016       Mesaj #4
Safi - avatarı
SMD MiSiM
Ad:  Gaz-Maddeler.jpg
Gösterim: 4513
Boyut:  58.2 KB

GAZ HALİ


Maddenin üç hali (sıvı, katı, gaz) arasında, yoğunluğu en az olan gaz halidir. Bir gazın molekülleri arasındaki uzaklık, bunların boyutlarına oranla çok büyüktür. Bir gazın molekülleri, sıcaklık yükseldikçe hızlanan, düzensiz ve sürekli bir devinimle çalkalanır (ısıl çalkalanma); üstelik birbirinden uzaklaşan bu moleküller, aralarında zayıf etkileşimlere (çarpışma dışında) girerler; bu olgu, gazların kendilerine sunulan tüm hacmi doldurmalarının ve dolayısıyla çok kolayca sıkıştırılmalarının nedenini açıklar.

Bir kaba, kimyasal etkileşime girmeyen birçok farklı gaz konursa, yayınarak homojen bir karışım oluşturur. Gazlar sıvılaştırılabilir ya da kaklaştırılabilir. (SIVILAŞTIRMA, KATILAŞTIRMA, SÜBLİMLEŞTİRME) Gazların özelliklerini açıklamaya yönelik çok sayıda kuramsal model vardır: bu modellerin en yalınları ve en ünlüleri ideal gaz ve Van der Waals gazıdır.

ideal gaz.


Bu modelde, çarpışmalar dışında, moleküller arasındaki etkileşimler göz önüne alınmaz. Moleküllerarası uzaklık, moleküllerin etkileşim enerjisi, kinetik enerjileri karşısında göz ardı edilebilecek ölçüde büyük olduğunda, gerçek gazların özellikleri, ideal gazın düşük basınçtaki özelliklerine yaklaşma eğilimi gösterir.

Van der Waals gazı


Moleküller arasındaki etkileşim, en düşük basamakta göz önüne alındığında, Van der Waals denklemi elde edilir. Bu etkileşim için, şu yalın model ele alınır: moleküllerin hacmi sonludur ve biçimdeğiştirmez küreler biçimindedir, dolayısıyla birbirine çaplarından küçük bir uzaklığa değin yaklaşamaz; öte yandan iki molekül birbirini çeker; bu çekim kuvveti yalnızca aralarındaki uzaklığa bağlıdır ve bu uzaklığın tamsayı kuvveti kadar azalır.
Kaynak: Büyük Larousse
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Son düzenleyen perlina; 15 Aralık 2016 13:53
SİLENTİUM EST AURUM
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
15 Aralık 2016       Mesaj #5
perlina - avatarı
Ziyaretçi
Maddenin üç halinden biridir. Bu haldeyken maddenin yoğunluğu çok az, akışkanlığı ise son derece fazladır. Gaz halindeki maddelerin belirli bir şekli ve hacmi yoktur.Katı bir madde ısıtıldığı zaman, katı halden sıvı, sıvı halden de gaz haline geçer. Bu duruma faz (safha) değişikliği denir. Sıvıyı meydana getiren tanecikler (atom veya moleküller) birbirlerini çeker. Sıvı ısıtıldığı zaman, tanecikler arasındaki çekim kuvveti yenilir ve tanecikler sıvı fazdan (ortamdan) ayrılarak gaz haline dönüşürler. Gazı meydana getiren tanecikler her yönde hareket edebilir ve bulundukları kabın halini alırllar. Gazlar birbiriyle her oranda karışabilir.Gazların birbiri ile oluşturdukları karışımlar homojendir. Hacimleri, dolayısıyla yoğunlukları basınç ve sıcaklığa tabidir. Genellikle gazın basınç veya sıcaklığının az miktarda değişmesi, gazın hacminde çok büyük değişiklikler meydana getirir. Bütün gazların genişleme ve sıkışma katsayıları aynıdır. Fakat sıvı ve katıların böyle bir özelliği yoktur. Bu yüzdendir ki, gazlar, katı ve sıvılardan daha kolay incelenir. Hareket halindeki gaz moleküllerinin (taneciklerinin), bulunduğu kabın cidarına (duvarına) çarpması sonucu meydana gelen etkiye, gazın basıncı denir. Bir silindir içindeki gaz, piston ile sıkıştırılırsa pistonun geri itildiği, ilk haline döndürülmek istendiği görülür ki, bu yukarıdaki olayın sonucudur. Pistonu ittirmek için yapılan iş, gazın basıncına karşı yapılan iştir. İzole halde yani çevreden yalıtılmış bir gaz, sıkıştırılınca ısınır. Sıkıştırılmış gaz genişletilirse soğur, yani yine bir iş yapar ve gaz moleküllerinin ortalama hızları düşer. Böylece basınç da azalmış olur.

Tarihçe


Gazlar hakkındaki mevcut bilgilerin ana kaynakları, hava üzerindeki ilmi çalışmalar, çeşitli gazların keşfi ve ısıyla ilgili araştırmalardır.
Torricelli, hava ile deneyler yaptı ve atmosfer basıncını keşfetti. 2208'te ilk cıva barometresini yaptı. Pascal ise, yüksek yerlerdeki hava basıncının deniz seviyesindekinden daha düşük olduğunu gösterdi. Otto von Guericke de, birbiri ile birleştirilmiş ve içindeki havası boşaltılmış iki yarım kürenin birbirinden ayrılması ile ilgili deneyi yaptı. Bu deneyde yarım küreleri birbirinden ayırmak için sekizerden 16 tane at kullanıldı.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
15 Aralık 2016       Mesaj #6
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Gaz yasaları,

gazlardaki termodinamik sıcaklık (T), basınç (P) ve hacim (V) aralarındaki ilişkileri açıklayan bir takım kanundur ve gazlar arasındaki ilişkileri açıklayan bir takım kanundur. Rönesans dönemleriyle 19. yüzyıl arasındaki dönemde bulunmuş birkaç yasadan oluşur.

Bu yasalar şunlardır ;

1 Amagat yasası
2 Boyle-Mariotte yasası
3 Charles yasası
4 İdeal gazlar

Amagat yasası


Bir gaz karışımının hacminin, karışımı oluşturan gazların aynı koşullarda ayrı ayrı kaplayacakları hacimlerin toplamına eşit olduğunu açıklar.

H2: 18 2 + 4 + 3 ⋅ 2 = 4 L {\displaystyle {18 \over 2+4+3}\cdot 2=4L} {\displaystyle {18 \over 2+4+3}\cdot 2=4L}
He: 18 2 + 4 + 3 ⋅ 4 = 8 L {\displaystyle {18 \over 2+4+3}\cdot 4=8L} {\displaystyle {18 \over 2+4+3}\cdot 4=8L}
Ar: 18 2 + 4 + 3 ⋅ 3 = 6 L {\displaystyle {18 \over 2+4+3}\cdot 3=6L} {\displaystyle {18 \over 2+4+3}\cdot 3=6L}

Boyle-Mariotte yasası


Gazların hacimlerinin basınçla ters orantılı olduğunu anlatan yasadır.

P 1 V 1 = P 2 V 2 {\displaystyle P_{1}V_{1}=P_{2}V_{2}\,} {\displaystyle P_{1}V_{1}=P_{2}V_{2}\,}

Charles yasası


Bu yasa gazların hacminin sıcaklıkla doğru orantılı olduğunu açıklar.

V 1 T 1 = V 2 T 2 {\displaystyle {\frac {V_{1}}{T_{1}}}={\frac {V_{2}}{T_{2}}}\,} {\displaystyle {\frac {V_{1}}{T_{1}}}={\frac {V_{2}}{T_{2}}}\,}

İdeal gazlar


En baştaki gaz yasaları - Boyle yasası (1662), Charles yasası (1787-1802) ve Gay-Lussac yasası (1809) - birleşip, toplam gaz yasasını oluştururlar:

P 1 V 1 T 1 = P 2 V 2 T 2 {\displaystyle {\frac {P_{1}V_{1}}{T_{1}}}={\frac {P_{2}V_{2}}{T_{2}}}} {\displaystyle {\frac {P_{1}V_{1}}{T_{1}}}={\frac {P_{2}V_{2}}{T_{2}}}}

Daha sonra Avogadro yasasının da eklenmesiyle ideal gaz yasası oluşmuştur:
P V = n R T {\displaystyle \qquad \qquad PV=nRT} {\displaystyle \qquad \qquad PV=nRT}

P paskal olarak basınç,
V kübik metre olarak hacim,
n gazın mol sayısı,
R gaz sabiti (8.3145 J/(mol K))
T de Kelvin olarak sıcaklıktır.

(Yukardakiler SI birimleridir. Yasa, her birimle çalışmaktadır, ancak gaz sabiti buna göre çevrilmeli ve sıcaklığın da mutlak sıfırda tam sıfır olduğu bir sistem kullanılmalıdır)

Başka önemli gaz yasaları olan Dalton yasası, kinetik teori ve Graham yasası da gazların basınç, hacim ve sıcaklığa göre nasıl davrandıklarını açıklar.Bu yasaların tamı tamına geçerli olduğu tüm gazlara, ideal gaz denir. İdeal bir gaz yoktur ancak bazı gazlar, bu yasalara daha çok uyabilir.
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
perlina - avatarı
perlina
Ziyaretçi
15 Aralık 2016       Mesaj #7
perlina - avatarı
Ziyaretçi

Maddenin Gaz Hali



BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.

Benzer Konular

14 Aralık 2016 / Misafir Cevaplanmış
15 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Fizik
15 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Fizik
15 Aralık 2016 / ThinkerBeLL Fizik
10 Ocak 2017 / Misafir Cevaplanmış