Arama

Neden uyuruz?

Güncelleme: 26 Ocak 2015 Gösterim: 30.682 Cevap: 5
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
8 Mart 2011       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Neden uyuyoruz?
MsXLabs.org
Sponsorlu Bağlantılar

İşte hayatımızla ilgili son derece önemli bir soruya bir sürpriz cevap daha!
'Hiç kimse bilmiyor.'

Cevabın kolay olduğunu, uykuda enerjimizi şarj ettiğimizi söyleyebilirsiniz, ama bilimsel araştırmalar bunu göstermiyor. Yapılan araştırmalarda, İngiltere'de 70 yaşında bir kadının, her gece bir saat uyuyarak, hatta bir keresinde 56 saat uyanık kaldıktan sonra sadece 1,5 saat uyuyarak ertesi gün tam performans ile hayatını sürdürebildiği gözlemlenmiştir.
Aslında normalde, hepimizin bildiği gibi, bir gece dahi uyumasak, ertesi gün adrenalin nedeni ile bütün aktivitelerimiz yavaşlamaktadır. İki gece üst üste uyumayan insanda ise durum daha kötüdür. Dikkat ve konsantrasyon düşer, hatalar artar.
Üç günden sonra insan hayal görmeye başlayabilir, düşünce berraklığı kaybolur. Daha sonra ise artık insan gerçekle ilişkisini keser. Fareler üzerinde yapılan deneylerde bir canlıyı uyanık tutmaya çalışmakla ölümüne neden olunabileceği ispatlanmıştır. Ayrıca arka arkaya geceleri yetersiz uyuyanlarda da benzeri problemler gözlemlenmiştir. Uyku süresince oluştuğu gözlemlenen diğer iki olaydan biri çocukların büyüme hormonlarının gelişmesi, diğeri ise bağışıklık sistemimiz için gerekli olan kimyasalların salgılanmasıdır.
Fakat soru hala yerinde duruyor! 'Niçin uyuyoruz?'
Kimse bilmiyor. İşte size çeşitli teoriler.
  • Uyku, insana kaslarını ve diğer dokularını onarma, yaşlanan veya ölen hücrelerini yenileme şansı verir.
  • Uyku, insan beynine hafızasındaki bilgileri düzenleme, gereksizleri unutma ve arşivleme şansı verir. Rüyalar da bu işlemin bir parçasıdır.
  • Uyku, enerji tüketimimizin miktarını azaltır. Bu nedenle günde 4-5 kez yerine üç öğün yemekle yetinebiliriz. Gece karanlığında zaten hiçbir şey yapamayacağımızdan, anahtarı kapatarak enerji tasarrufu yaparız.
  • Uyku, bütün gün çalışan beynin bir şarj süresi olabilir. Diğer organlardaki enerji harcanmasını kısarak, beyin hücre aktivitele-ri için gerekli olan enerjiyi artırabilir.
  • Uyku hakkında tüm bildiğimiz, geceleri iyi bir uyursak, sabahları kendimizi iyi hissettiğimiz, hem vücudumuzun, hem de beynimizin yeni bir gün için kendisini tazelediği olgusudur.
Uyku nedir?
Uyku insan hayatında sırrı tam olarak çözülememiş enteresan bir olaydır. Uykunun nasıl olduğunu bir bakıma hepimiz biliriz. Uyuyan bir insanda aşağıdaki durumlar gözlemlenir:

  • Yatarak uyur.
  • Gözleri kapalıdır.
  • Çok yüksek bir ses olmadıkça, hiçbir şeyi işitmez.
  • Daha yavaş ve ritmik olarak nefes alır.
  • Adaleler tamamen gevşemiştir. (Eğer bir koltukta otururken uyumuşsanız, derin uykuda koltuktan düşebilirsiniz.)
  • Bir veya iki saatte bir kendi vücudunu elleri ile kontrol eder.
Bunlara ilave olarak kalp atışı yavaşlar ve beyinde rüya denilen çok ilginç olaylar oluşur. Diğer bir deyişle uyuyan insan çevresinde oluşan şeylerin çoğuna ilgisizdir. Uyuyan bir insan ile komada olan bir hasta arasındaki en önemli fark, uykuda olanın yeterli bir dış müdahale ile uyandırılabilmesidir.
Vahşi doğada yaşayan hayvanlar için bu düzgün ve etrafa ilgisiz, yaklaşık sekiz saatlik uyuma periyodu pek mümkün görünmemekte, bu durumun insanın evrimi süresince oluştuğu sanılmaktadır.
Sürüngenler, kuşlar ve memeliler hepsi uyurlar. Onlar da uykularında kısa süreler için de olsa çevreleri ile ilişkilerini keserler. Bazı balıkların ve kurbağa gibi hem suda, hem de karada yaşayanların da belirli sürelerde aktivitelerini yavaşlattıkları, fakat hiçbir zaman çevre ile ilgilerini kesmedikleri biliniyor. Böceklerin ise uyuyup uyumadıkları bilinmiyor, ancak onların da bazıları gece, bazıları gündüz hareketsiz kalıyor.
Beyin dalgaları üzerine yapılan çalışmalar sonucu, sürüngenlerin rüya görmedikleri, kuşların çok az, memelilerin ise hepsinin uykularında rüya gördükleri saptanmıştır. İlginç olan noktalardan biri şu ki, inekler ayakta uyurken değil de, yatarken rüya görebilmektedirler.
Hayvanların uyku süreçleri de farklıdır. Örneğin insan bir kere ve uzun süre uyurken, köpekler kısa aralıklarla bütün gün uyurlar. Hayvanların bazıları uyku için geceyi tercih ederken, bazıları gündüzü tercih eder.
İnsanların uyku ihtiyacı yaşlandıkça azalır. Yeni doğmuş bir bebeğin uyku ihtiyacı günde 20 saat iken, dört yaşında 12 saate, on sekiz yaşında 10 saate düşer. Yetişkinler uyku için 7-9 saate ihtiyaç duyarlar ama, genelde 6 saat yeterlidir.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Ocak 2012       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bence uykunun en önemli sebebi göz ve beyin dinlendirmesidir. Bu esnada hem harcadığımız enerjiyi kullanmamış yani uyumayan birine göre daha az enerji harcamış oluruz. Aslında uyurken televizyon izlediğimizden daha fazla enerji harcıyoruz, bu enerji ile bağlı değil.
Çok uyuyan insanları düşünelim; onlar da gerçek hayattan çok uzaklaşmış oluyorlar. Enerji depolamak ve dinlendirmek için olduğunu kanıtlayabiliriz. Çok enerjik insanlar mesela çocuklar hep hiperaktif bir hareket içerisindedir veya yaşlılar yaşı büyük olanlar onlar hem vücut olarak yaşlıdır ama gene de o kadar fazla enerjiye sahip değildir. Hap kullananlar o gün hiç uyumamakta ve sürekli iş yaparlar sabah bakarız ki gözleri kan çanağına dönmüş, yani bu olay hem dinlenme bu esnada enerji depolamaya yarar.
Sponsorlu Bağlantılar
Rüya olayı beynin düşüncelerinin boş bir yerde toplanıp canlanmasıdır. Bu olaylar sürerken biz Rüya görüyoruz. Her zaman gördüğümüz söylenemez ama genellikle görürüz. Verdiğiniz şıklarda doğru ama onlar alt başlık olarak toplanabilir.

Teşekkür ederim.

derin adam - avatarı
derin adam
Ziyaretçi
1 Haziran 2012       Mesaj #3
derin adam - avatarı
Ziyaretçi
Bence en iyi teori bu:

"Uyku, bütün gün çalışan beynin bir şarj süresi olabilir. Diğer organlardaki enerji harcanmasını kısarak, beyin hücre aktiviteleri için gerekli olan enerjiyi artırabilir."
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
d_n_z - avatarı
d_n_z
VIP VIP Üye
20 Mayıs 2014       Mesaj #4
d_n_z - avatarı
VIP VIP Üye
Neden uyuruz?
Neden uyuduğumuz ya da uykunun tam olarak ne işe yaradığı, henüz kesin yanıtları bulunamamış ama üzerinde birçok farklı varsayım üretilmiş sorular. Bu varsayımları iki temel gruba ayırabiliriz.
  • Uykunun güçlendirici etkisi
  • Uykunun uyum sağlatıcı etkisi

Uykunun Güçlendirici Etkisi
Bu gruptaki tezlerden birine göre, yavaş dalga uykusu sırasında birçok beyin hücresinin etkinliğinin azalması, beyne kendisini toparlama ve onarma şansı veriyor.

Ne var ki, REM uykusu söz konusu olduğunda birçok hücre uyanıkken olduğu kadar etkin olduğundan bu varsayım pek kabul edilebilir sayılmıyor. REM sırasında asetilkolin içeren sinir hücresi grupları etkin hale geçiyor. Bununla birlikte, REM uykusu sırasında norepinefrin, serotonin ve histamin gibi nörotransmiterlerin salgılanmasının durmasıyla reseptörlerin dinlenmesi ve duyarlılıklarına yeniden kavuşması da bu tezi güçlendiriyor. Bu nörotransmiterler, amin grubu içerdikleri için bunlara monoaminler de denir. Monoaminler, beyinde yeni bağlantılar yapmakta da görev alıyorlar. Bunların salgılanmasının durmasıyla, REM uykusu sırasında beyin hücrelerinin yoğun etkinliği sonucu yanlışlıkla beyindeki bağlantıların değişmesi de önlenmiş oluyor.

Kimi araştırmacılarsa, REM uykusunun belleğe katkıları olduğu görüşünde. Ancak bu konuda yapılan araştırmalar, bellek ve uyku arasındaki ilişkiyle ilgili henüz sağlam kanıtlar ortaya koyabilmiş değil. Beyin hasarı nedeniyle ya da ilaçla REM uykusundan yoksun kalanların aynı bellek performansı gösterebildikleri gözlenmiş. Bununla birlikte, uykudan yoksunluğun bir konuda yoğunlaşmayı olumsuz yönde etkilediği biliniyor. Ayrıca, bir gecede REM uykusunda geçirilen süre hemen hemen hepimiz için aynı, ancak kimimizin belleği diğerlerinden daha güçlüdür.

Yapılan bir araştırmanın sonucuna göre, gün boyunca basketbol oynayıp şut atma çalışması yapmak gibi beceriler isteyen şeylerden sonra uyumak, bu becerilerin pekişmesine yardımcı olurken, düşünsel beceri isteyen işlerden önce iyi bir uyku çekmek çok daha yararlı.


Uykunun Uyum Sağlatıcı Etkisi
Bu teze göre, REM uykusunda beyin hücrelerinin etkinliklerindeki artış, memelilerin çevredeki tehlikelerle başa çıkabilmelerini kolaylaştırıyor. Memeliler REM uykusu sırasında termoregülasyon yapamadığından, sinir hücrelerinin bu etkin hali, beynin metabolizmasını yükselterek koşullara kolay uyum sağlamayı kolaylaştırıyor.

Bir başka tezdeyse, REM uykusundaki sinir hücrelerinin yoğun etkinliğinin ve enerji tüketiminin, sinir hücreleri bağlantılarının genetik olarak programlanmasında rol oynadığı ileri sürülüyor. REM uykusunun dış uyaranlar gibi rol oynayarak sinirsel gelişimin olgunlaşmasını sağladığı söyleniyor.

Bir diğerindeyse, uykunun hayvanların kendilerini korumak için gereksinim duydukları bir şey olduğu iddia ediliyor. Gün ışığında avlanan hayvanlar için gece karanlık olduğunda uyumak, enerji depolamak ve hatta av olmamak için daha uygun deniyor.
iLKiMimmmMsn Angel
mavisiyah - avatarı
mavisiyah
Ziyaretçi
14 Temmuz 2014       Mesaj #5
mavisiyah - avatarı
Ziyaretçi
Uyku, kişinin kendisinden ve çevreden habersiz kaldığı bir istirahat halidir. Uyku esnasında vücut ısısı, kan basıncı ve solunum hızı azalır. Uyku vücudun tamirinde, büyümesinde ve hastalıklara karşı bağışıklık kazanmasında rol oynayan önemli bir ihtiyaçtır. Beyin elektrik akımlarını kaydeden EEG (Elektro -Ensefalogram) kullanılarak uykunun iki periyoddan oluştuğu bulundu: Hızlı göz hareketleri (rapid eye movement)’nin olduğu REM ve derin uykunun olduğu non-REM priyotları. Rüyalar REM periyodunda görülür ve bu periyotta göz ve diğer kas hareketleri olmakla birlikte kişiyi uyandırmak daha zordur. Derin uyku (non-REM) fiziki, REM uykusu ise ruhi tamirde önemlidir,

Uyku günlük tecrübelerin hafızaya yerleşmesi ve nörotransmitter maddelerin dengelenmesinde rol alır. Uykusuz kişi halüsinasyonlar görür.

Uyku esnasında, arka planı tam olarak anlaşılamamış garip davranışlar sergileriz. Mesela, Kanada’da bir adam uyurgezerken kayınvalidesini katletmiştir. Bir adam rüyasında davetsiz bir misafirden kaçarken, arabasıyla kaza yapmadan ailesinin evine ulaşabilmiştir. Amerikalı bir kadın uyurken yatak odasının duvarına Amerikan haritasını çizmiş ve 50 eyaletin başkentini doğru işaretlemiştir. Yine bir kadın uykuda yediği çikolatalardan 20 kg almıştır.

Amerika’da 30 milyon kişi kronik insomnia,apne ve narkolepsı gibi uyku bozukluklarından muzdariptir. Çoğumuzda ise, sabah yorgun ve gözlerimizde acı ile uyanma vardır. Eğer vücudumuzda uykuyu başlatan moleküller ve bu molekülleri aktive eden olaylar tam bilinse küçük ve büyük uyku bozuklukları tedavi edilebilir.

Araştırmacılar uykunun beden yorgunluğuyla direkt ilgili olmadığını söylemektedirler. Mesela, sabah şafakla birlikte birkaç saat çalışarak bedenini yoran veya koşan bir kişide öğleyin uyku ihtiyacı hissi oluşmaz. Buna bakarak, bilim adamları uykunun daha çok beyinle ilgili olduğunu düşünmüşler ve beynin uykuya kesinlikle ihtiyacı olduğu konusunda birleşmişlerdir.

İnsanda uyku-uyanıklık şeklindeki günlük ritmik değişiklikleri, melatonin hormonu düzenler. Gün ışığı melatonin salgısını azaltır, gece ise salgılanma hızı artar. Melatonin insanın biyolojik saatini düzenler. Mesela; günlük zaman dilimi farklarının oluştuğu kıtalar arası uçak yolculuğunda bozulan biyolojik saatin yeniden ayarlanmasını sağlar. Son yıllarda uykuda salgılanan melatoninin yaşlanmayı engellediğine dair epeyce çalışma yapılmış ve bazı ülkelerde tedavi amacıyla kullanılmaya başlanılmıştır. Bu yüzden, Kur’an-ı Kerim’de buyurulduğu gibi uyku önemli bir nimet ve ikramdır.

Zihinsel faaliyet uykusuzlukta azalır. Ciddi uyku eksikliklerinin farelerde öldürücü olduğu bulunmuştur. Uykusuz bırakılan farelere normalden daha çok yem verilmesine rağmen kilo kaybı engellenememiştir.

Uyku yeme, içme gibi bir ihtiyaçtır. Stanford Üniversitesinden Benington ve Heller uykuda gündüz boşalan beynin glikojen depolarının dolduğunu öne sürdüler. Onlara göre uykuyu başlatan molekül adenozindir. Beyin glukoz kullanır. Glikojen beyin hücrelerinde depolanır. Benington’a göre gündüz glikojen parçalanarak glukoza dönüşür ve enerji için harcanır. Uykunun non-REM periyodunda da, bu boşalan glikojen deposu tekrar doldurulur.

Benington ve Heller’e göre beyin uzun süre uyanık kaldıktan sonra adenozin seviyesinde oluşan değişiklikler, beyni uykuya götüren olayları başlatır. Yani uyku ihtiyacı arttıkça adenozin üretimi de artmaktadır. Üretilen adenozin miktarı non-REM uykuda EEG dalgalarının büyüklüğünü belirler. EEG dalgaları ne kadar büyük ise uykunun derinliği de o oranda artmış demektir.

Adenozin analoğu olan N6-Siklopentiladenozin verilen sıçanlarda derin uyku oluştuğu ve bu sıçanların uyandıktan sonra uzun süre uyanık kaldıkları gözlendi. Kafein ve çayda bulunan teofilin gibi sinir uyarıcı ve uyku açıcı maddelerin adenozin reseptörlerini bloke ederek non-REM uykuyu engelledikleri bulunmuştur. İllinois Üniversitesinden M. Radulavachi adenozin analoglarının uykuyu başlattıklarını, adenozin antagonistlerinin ise uykuya dalmayı zorlaştırdıklarını buldu.

Beyinde adenozin, nöronların ateşlenmesini azaltmakta ve adenozin reseptörleri bloke edildiğinde ise nöronlar çabuk ateşlenmektedirler. Nöronların ateşlenmesinin azalması uykuya, artması ise uyanıklığa sebep olmaktadır. Heller’e göre adenozin kendi reseptörleri ile birleşince, nöronun membranında bulunan potasyum kanalları açılır ve pozitif yüklü potasyum hücrenin dışına çıkar. Sonuçta, adenozin bu nöronun uyarılabilirliğini veya ateşlemesini azaltır.

Eğer uykuda glikojen depoları yenileniyor ve bu yenileme sadece non-REM uykuda gerçekleşiyorsa, niçin REM uykusuna giriyoruz diye bir soru akla gelebilir. REM uykusu non-REM uykusuna tekrar geri dönmemizi sağlar. REM uykusunda pozitif yüklü iyonlar hücre içine girerler. Pozitif yüklü iyonların hücre içinde birikmesi bizim tekrar non-REM uykusu periyoduna geçebilmemizi sağlar. Non-REM uykusu beyin hücrelerinin yeterli enerji depolayabilmesi, bağışıklık sisteminin aktif hale gelmesi, büyüme ve vücudun tamiri (restorasyonu) gibi fonksiyonlar için şarttır.

Uyku ile ilgili yukarıda bahsedilen adenozin hipotezi oldukça yeni ve orijinal bir konudur. Bu hipotezin kesinleşerek teori haline gelebilmesi için daha çok çalışmaya ihtiyaç vardır.

Sonuç olarak, adenozin teorisi sonuçlanır ve adenozin analoğu olan maddeler uyku problemlerinde tedavide kullanılır ise bu önemli bir tıbbi ilerleme sayılabilir. Özellikle uykuya dalamayan yaşlı insanlar için bu maddelerin tedavide kullanılması önemlidir.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Ocak 2015       Mesaj #6
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Uykunun tek sebebi rüyalardır. Rüya tabirleri ile geleceğe ışık tutarız. Dinlenme gibi bir şey ama beyin dinlenmesi. Çünkü vücut hücreleri kendini yenileyebilir. Ama beyin unutmakla yenilenir. Uyuduğumuzda kısa da olsa unuturuz her şeyi. Ben çok araştırdım. Mesela Japonlarda 6 saatten fazla uyumak yasak. Yani beyin şarj etmek gibi.

Benzer Konular

1 Mayıs 2011 / Ziyaretçi Cevaplanmış
18 Şubat 2015 / aşukun maşuğu Soru-Cevap
2 Ağustos 2011 / murat6507 Soru-Cevap