Arama

İstanbul'daki semtler isimlerini nasıl almıştır?

Güncelleme: 23 Mayıs 2012 Gösterim: 8.141 Cevap: 3
hadiseyim - avatarı
hadiseyim
Ziyaretçi
27 Kasım 2008       Mesaj #1
hadiseyim - avatarı
Ziyaretçi
İstanbul da ki semtler ismini nasıl almış?

Sponsorlu Bağlantılar


Aksaray – Aksaray’dan gelenler buraya yerleştirilmiştir. Bu semt adını bu günkü Aksaray Şehrinden gelenler vermiştir.

Ahırkapı
- Padişah sarayının sonunda ki has ahırın (Padişahın atlarının barındığı ahır) yanında olduğu için Ahır Kapısı diye anılmıştır.

Akaretler - Sultan Abdulaziz Taşlıkta Aziziye camiinin giderlerini karşılamak üzere bir vakıf kurmuştur. Bu vakfa gelir sağlamak için de gelir getiren anlamında Akaretler yaptırmayı planlamıştır. Bu planı bitirmek ise II.Abdulhamit’e nasip olmuştur. Bu yüzden semtede Akaretler denmiştir.

Altunizade - Altunizade İsmail Zühtü Paşa’nın yaptırdığı cami, semtinde bu adla anılmasına sebep olmuşştur. Zühtü Paşa’nın babası altın alım satımı ile iştigal ettiğinden Zühtü Paşa’ya da Altunizade denmiştir.

Arnavutköy – Önceleri, Boğaziçi’nin bu sevimli semtinde Arnavutlar oturduğu için buraya bu ad takılmıştı.

Ataköy - Ataköy’ün eski adı Baruthane dir. II.Mahmut tarafından buraya baruthane yapılmıştır. O zamanlar Ataköy (İstanbul’un dışı sayıldığından baruthane yapımı için uygun bir alan olarak görülmüştür.) Daha sonraları Emlak ve Kredi Bankası bu bölgeye 50 - 60 bin nüfuslu bir yerleşim yeri kurmuştur(1950). Yeni yerleşim yerinin adı da Ataköy olur.

Ayazağa - İsmini yeni çeri kethudası Ayaz Ağa’nın çiftliğinden almıştır. Abdulaziz döneminde buraya yaptırılan saray bugün binicilik okulu olarak kullanılmaktadır.

Ayrılık Çeşmesi (Haydarpaşa’da) – Eskiden hac alayı bu çeşme çevresinde toplanır, oradan yola çıkardı. Hacca gidenler eşlerine, dostlarına orada veda ederek ayrılırlardı.

Bağlarbaşı - Çok eskiden bir Ermeni manastırına ait bağların başladığı yermiş. Zamanla oraya Bağlarbaşı denmiştir.

Balat - Rumca saray anlamına gelen palation sözcüğünden geldiği söylenir. Önceleri İstanbul’un kapılarından birine verilin bu ad, sonraları semtin adı olmuştur.

Bebek - Fatih Sultan Mehmet Han buranın muhafazası için gönderdiği komutanın lakabından gelmektedir. (Bebek Çelebi Bebek Çavuş)

Bedesten - Arapça bir söz olan Bezzaz dan türetilmiştir. Bez, kumaş taciri, Manifaturacı anlamına geliyor. Kumaş tacirlerinin bulunduğu yere de bezzazistan denildiğinden. zamanla halk arasında ağza kolay gelmesinden dolayı bedestan’a dönüşmüştür.

Beylerbeyi – III. Murat devri beylerbeylerinden Mehmet Paşa’nın yalısını bulunduğu için köye bu ad verilmiştir.

Cihangir – Kanuni Sultan Süleyman pek sevdiği oğlu Cihangir için burada bir cami yaptırmıştı. Semt adını bu Cihangir Camisi’ nden almıştır.

Çarşamba – Samsun Çarşamba ovasından gelenler yerleştirildiği için buraya da Çarşamba denilmiştir.

Çengelköy – XIX. Yüzyılda Kaptan-ı deryalıklarda, valiliklerde bulunmuş, yiğitliğiyle tanınmış Çengeloğlu Tahir Paşa burada bir mescit yaptırmıştı.

Harem – Üsküdar Sarayı’ nın harem dairesine gidecekler bu iskeleye çıkarlardı.

Haydarpaşa – III. Selim vezirlerinden Haydar Paşa oradaki kışlayı yaptırmıştı.

İhsaniye – Selimiye kışlası ile Karacaahmet arasındaki bu mahallenin bulunduğu yerde eskiden bir saray vardı. Padişah yıkılmaya yüz tutan bu sarayın arsasını halka “ihsan” ettiği (bağışlandığı) için semtin adı “İhsaniye” kalmıştır.

Kabataş – İskelenin bulunduğu yerde eskiden büyük bir taş vardı. Osmanlı devri ileri gelenlerinden “Köse Kahya” diye tanınmış Mustafa Necip çelebi bu taşı yontturup iskele haline getirdi.

Kadıköy – Bugün Osmanağa Camisi diye anılan caminin yerinde eskiden Kadı Mehmet Efendi’nin yaptırdığı bir mescit vardı. Semtin adı bundan dolayı “Kadıköy” kalmıştır. Bugünkü camiyi I. Ahmet devrinde Babüssaade Ağası Osman Ağa yaptırmıştır. Diğer bazı kaynaklara göre Bizans’ın fethinden sonra burası İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’e bağışlanmış, bundan ötürüde semt “Kadıköy” adını almıştır.

Kanlıca - Bu bölgeye Kanuni Sultan Süleyman tarafından Anadoludan Türkmen ve göcebe bazı türk kabileleri getirtilip yerleştirilmiştir. Bu göçebelerin buraya yerleşmeleri kağnılarla olduğu ve çok uzun bir süre içinde ancak yerleşebildikleri için halk arasında bu bölgeye Kağnıca, sonralarıda Kanlıca denmiştir.

Kuzguncuk – Fatih Sultan Mehmet devrinde, Kuzgun Baba diye anılan bir derviş burada oturmuştu.

Taksim - İstanbul sularının bir bölümünün buradan taksimi yapıldığı için burasıda suların taksimi (ayrımı) yapılan yer olarak kalmıştır

Üsküdar – Farsça “Konak” anlamına gelir. Eskiden Anadolu’ya İran’a, Arabistan’a gidip gelen kervanlar burada konaklardı.

Vaniköy – Eski adı Papazbahçesi’ydi. IV. Mehmet, Şeyh-i Sultani Esseyit Mehmet Vani (Vanlı) ye bu yerleri hediye etti, o da kendisine burada bir yalı, bir iki ev yaptırdı.

DERF_YORK - avatarı
DERF_YORK
Kayıtlı Üye
5 Aralık 2008       Mesaj #2
DERF_YORK - avatarı
Kayıtlı Üye
Okmeydanı:
Bildiğim kadarıyla Fatih sultan Mehmet İstanbulu fethetmeden önce yeni çerileri ( Asker ) Okmeydanın,da adı üzerinde Ok atarak pratik yaparlarmış..
Sponsorlu Bağlantılar
Sonralarıda adı Okmeydanı olarak kalmış.

Bi 2 metre uzunluğunda mermerden oluşan Hedefler varmış bunların sayısıda 250 nin üzerindeymiş
Ama malesef zamanla ya kırılmış yada kaldırılmışdır..
Bir kaç tanesinin evlerin bahçe içerisinde kaldığı söylenir..

Eyüp Sultan:
Peygamberimize ev sahipliği yapıp Makamı cennet adı ile; anılan
Emeviler zamanında İstanbul kuşatmasına (671) katılan ve burada şehit olan
Ordusuyla gelip İstanbulu fet etmek için yola çıkan fakat hastalanıp güçden kesildiğinde
Ordusuna beni en son gittiğiniz yerde defnedin diyip Ruhunu teslim eden..
Eyüp el ensari Hazretlerinin Türbesinin olduğu yerdir.
Asıl gerçek ismi Halid bin Zeyd ebu Eyyüb el-Ensari'dir.

1453'de Fatih Sultan Mehmed istanbul'u fethederken Akşemseddin hazretleri rüyasında gördü ve orayı kazdırınca bir dört köşe yeşil somaki mermer göründü. Üzerinde kabri Eba Eyyubi Ensari, bu Eba Eyyüb'ün mezarıdır, yazılıydı. Taşı kaldırdılar. İçinde Eba Eyyüb'ün vücudu safran ile boyanmış kefen içinde terü taze ve sağ ellerinde tunç mühür vardı. Burada nurlu türbesini yaptılar. Bu çevrede 33 sahabi yatmaktadır. ( AnaLiiZ )

Yenikapı:
4. Murat devri. Padişah tarafından, mey (şarap), afyon ve fal bakmak yasaklanmış. İstanbul'da bütün meyhaneler ve keşhaneler "underground" takılmaya başlamış. 4. Murat bi gece, tebdil-i kıyafet İstanbul'a indiğinde, karşıya geçmeye karar verip bi sandal kiralamış.
Sandalcı müşterisinin sultan olduğunu bilmiyomuş tabii. Bi ara, sandalın yanından sarkan bi ipi çekmiş. İpin ucunda bi testi! Sultan, "Ne var o testinin içinde?" diye sormuş. Sandalcı "Ne olacak, mey işte" diye gülerek müşterisine ikram etmiş. Her ne kadar yasaklamış olsa da, 4. Murat'ın alkolle arasının iyi olduğu bilinir. İkramı kabul etmiş ama yine de, "Mey yasak. Hünkarımız görse kafanı vurdurtur diye korkmuyo musun?" diye sormaktan da geri kalmamış. Sandalcı da haliyle, "Yahu hünkar ner'den görecek bizi denizin ortasında" demiş.
Aradan biraz zaman geçmiş. Sandalcı bu kez de, teknenin tahtalarından birini kaldırıp aradan afyon çıkarmış ve nargilesine atarak körüklemeye başlamış. Gönlü zengin adam, hemen müşterisine de ikram etmiş. Sultan yine kabul etmiş ama yasağı gene hatırlatmış. Sandalcı aynı şekilde, "Kim görecek ki bizi denizin ortasında" demiş. Biraz daha vakit geçmiş. Bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkarmış. Hünkara, "Ver 5 akçe de falına bakayım" demiş. Fal 4. Murat'ın en kızdığı şeymiş, ama "Hadi biraz daha sabredeyim" diye düşünüp, "Bak bari" demiş.
Fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, "Efendi, sorunu sor bakalım" demiş. Padişah, "Hünkar şu anda nerededir?" diye sormuş. Sandalcı taşlara bakıp "Hünkar şu an denizdedir" demiş. 4. Murat güya endişelenmiş havalarına girip, "Sakın yakınımızda bi yerde olmasın" diye sormuş sandalcıya ve tekrar iyice bakmasını söylemiş. Sandalcı taşlara tekrar bakmış ve birden, 4. Murat'ın ayaklarına kapanıp, "Affet beni hünkarım " diye yalvarmaya başlamış. Kıyıya dönene kadar yalvarmaya devam etmiş. Padişah dayanamayıp, "Sana bi soru sorucam. Eğer bilirsen seni affederim. Bilemezsen boynunu anında vurduracam" demiş. Sandalcı sevinçle, "Padişahım çok yaşa" demiş ve merakla soruyu beklemye başlamış.
4. Murat, sandalcıya, "Dönüşte İstanbul'a hangi kapıdan giricem?" diye sormuş. Tabii sandalcı hemen itiraz etmiş, "Hünkarım, şimdi ben hangi kapıyı söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. Affinıza sığınarak, gireceğiniz kapıyı bi kağıda yazsam ve size versem; kapıdan geçtikten sonra okusanız olur mu?" demiş. Hünkar başını "Olur" anlamında sallayınca, sandalcı tahminini yazıp kağıdı vermiş.
Padişah kağıdı alır almaz, daha bakmadan, yanındaki fedaisine, "Hemen boynunu vur şu kafirin" emrini vermiş. Sonra da, "Surlara yeni bir kapı açıla! İstanbul'a oradan giricem" demiş çevresindekilere. Kapı 5-10 dakikada açılıp, padişah ve erkanı şehre girmiş. 4. Murat bi ara, sandalcının kağıda hangi kapıyı yazdığını merak etmiş. Kendinden çok eminmiş, laf olsun diye cebindeki kağıda bakmış. Ama okuyunca hayretler içinde kalmış. Sandalcı kağıda şunları yazmışmış: "Hünkarım, yeni kapınız vatana millete hayırlı uğurlu olsun"
O gün bugündür de işte o kapı, "Yenikapı" olarak anılıyormuş.

''Beşiktaş'' ismiyle ilgili anlatılan 2 rivayetten biri, semtin ismini Barbaros Hayrettin Paşa'nın gemilerini bağlamak için diktirdiği 5 taştan aldığı, diğeri de burada yaptırılan kiliseye Kudüs'ten getirtilen beşik taşından geldiği yönünde.

''Beyazıt'' adının ise Sultan II. Beyazıt'ın semtte kendi ismiyle anılan bir külliye yaptırmasından geldiği biliniyor.


Beyoğlu: Semt adını, İslamiyet'i kabul edip burada oturmaya başlayan Pontus prensinden veya 'Bey Oğlu' diye anılan Venedik prensinin burada oturmasından aldı

Bakırköy: Bizans döneminde ismi 'Makri Hori' olan semt, 14. yüzyılda Osmanlı topraklarına katıldıktan sonra 'Makriköy' olarak anılmaya başlandı. Cumhuriyet'in kurulmasının ardından Türkiye sınırları içerisinde kalan yabancı kökenli isimlerin değiştirilmesi sırasında Atatürk'ün isteğiyle semt, Bakırköy adını aldı.

Bahçelievler: 1930'larda, Fikret Yüzatlı, yüzölçümü 500 dönüm olan incirli Çiftliği'nin sahibiydi. 0 dönemde Fikret Yüzatlı'nın bir arkadaşı olan Ali Galip Ersel ismindeki emlakçının bu çiftliği satılığa çıkarmasıyla birlikte Bahçelievler'in kuruluş hikayesi başladı.

Bağcılar: İlçe, Osmanlı döneminde Rum ahalinin yaşadığı Mahmutbey Nahiyesi'nin köylerinden biridir. Zamanla bu köylerden biri olan Çıfıtburgaz'ın adı Bağcılar olarak değiştirilir.

Beykoz: Tarihi gelişimi M.Ö. 7OO'lü yıllara dayanıyor. Bu tarihte bölgeye deniz yolu ile gelen Traklar, Bebrik adıyla bir devlet kurmuşlar. Köy kısa zamanda gelişmiş ve Kral Amikos bu köye kendi adını vermiş. 1402 yıllarında Yıldırım Beyazıt tarafından Osmanlı imparatorluğu topraklarına katılınca adı Amikos'tan Beykoz'a dönüşmüş.

Çatladıkapı: Bizans döneminde yapılan surların 'Sidera' adlı kapısı, 12'de yaşanan depremde çatlayınca, hem semt, hem de kapı bu isimle anılmaya başlandı.

Çemberlitaş: Bizans'ın en önemli meydanlarından Constantinus Forumu'nun büyük sütunlarından birisi olan Çemberlitaş, bulunduğu bu semte adını verdi.

Eminönü: Galata Köprüsünün Eminönü tarafında Fatih Sultan Mehmed döneminden beri gümrük eminliği binası bulunmakta idi. Halk arasında 'Eminlik önü' denilen semt günümüzde Eminönü olarak adlandırılmaktadır.

Fatih: Bu semt adını İstanbul'u fetheden Fatih Sultan Mehmed'in kendi adına yaptırmış olduğu cami ve külliyesinden alıyor.

Feriköy: Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan 'Madam Feri'ye bölge toprakları bağışlandı ve semtin ismi bu şekilde oluştu.

Galata: 'Gala' kelimesi Rumca'da 'süt' anlamı taşıyor ve semtteki süthanelere gönderme yapılarak 'Galata' ismi türetildi. Diğer bir anlatıya göre de bu isim, İtalyanca'da 'denize inen yol' anlamına gelen 'galata' kelimesinden geldi.

Kadıköy: Sur şehrinden gelen Fenikeliler (Tyrienler) bir şehir kurmuş, buraya 'Yenişehir' anlamına gelen Chalkedon demişlerdir. Daha sonraki yıllarda İstanbul Türkler tarafından zaptedilmiş ve Kadıköy, Fatih'in ilk kadısı olan Hıdır Bey'e makam ödeneği karşılığı verilmiştir. Eski adı Kadıköy olarak söylenip, günümüze kadar gelmiştir.

Karaköy: Bizans Devrinde Hasköy ve Karaköy arasındaki bölgede Karai Museviler oturmaktaydılar. Semt Osmanlı Döneminde de Karailerin oturduğu semt manasında Karaköy olarak bilinmektedir.

Kağıthane: Fatih Sultan Mehmed devrinde kağıt imal edilen imalathanelerden dolayı semt adını almıştır.

Kalamış: Eski yunanca 'sazlık ve kamışlık' yer manasında 'Kalamış' kelimesinden türetilmiş.

Samatya: Bizans Devrinde bu bölge kumluk arazi ve yer manasında 'Pshamatos-Psmathia' olarak biliniyordu. Söylene söylene Samatya oldu.

Sarıyer: ilçenin ismi sırasıyla Simas'tan Skletrinas'a, daha sonra Mezarburnu, Altın Yar, Sarı Lira Yer ve Sarıyar'a, son olarak da Sarıyer'e dönüştü. Sarıyar isminin altın ve bakır çıkarılan maden mahallesi ile şifa suyu arasındaki yarlardan geldiği biliniyor.

Silivri: Yoğurdu bile neredeyse tarihe karışacak semtin filmlere konu olacak köklü bir geçmişi var. Antik çağdaki ismi Selymbria veya Selybria.

Şile: Yunanca bir kelime olan 'Şile' nin anlamı yaban çiçeği. Şile adını bir bitki türü olan 'mercanköşk' ten alır.

Şişli: Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler diye anılan bir ailenin burada konağı olduğu ve 'Şişçiler Konağı'nın zamanla 'Şişliler Konağı' haline gelmesiyle semtin adının Şişli kaldığı rivayet edilmektedir.

Pendik: Semtin Bizans dönemindeki ismi 'her tarafı surlarla çevrili' anlamına gelen Pantikion ya da Pentikion'du. Bilinen en eski adı Pantikapion ve Pantikapeum, Roma dönemindeki ismi ise Panticio, Pantecio, Panticia.. Duvar anlamına gelen Pendik kelimesinin de bu eski isimlerden doğduğu sanılıyor. Bazı kaynaklara göre de Pendik 'beş burun' anlamını taşıyor. Ural dağlarından gelip bu bölgeye yerleşenlerin Farsça beş. köy anlamında 'Penchdeh' ismini kullandığı söyleniyor.

Teşvikiye: İsmin, Sultan Abdülmecit'in, bölgede yeni bir mahalle kurulması için teşvikte bulunmasından geldiği ve bu durum, Rumeli ile Valikonağı caddelerinin kesiştiği noktada bulunan bir taş kitabede de belgelendi.

Tophane: İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed bu bölgeye büyük bir tophane inşa ettirmişti. Osmanlı döneminde topların döküldüğü bu bina halen mevcuttur.

Ümraniye: Semtin ilk adı 'Yalnız Selvi'. Tarihi kaynaklara göre Ümraniye'ye ilk yerleşenler Frigya'lılar. Çam ağacını kutsal kabul eden Frigyalılar küçük ve Büyük Çamlıca' dan başlayarak Alemdağ ve Kayış Dağı'na kadar bütün araziyi çam ormanlarıyla donatmışlar. Arapça kökenli Ümran sözcüğünden gelen Ümraniye'nin anlamı kalkınmış, gelişmiş, bayındır yer demek.

Üsküdar: M.Ö. 7 .yy 'da bir Grek kolonisi olarak kurulan Halkedon'un (Kadıköy) iskelesi ve tersaneleri, bugünkü Üsküdar'ın yerleştiği alanda bulunur ve buraya Hrisopolis (Altın Şehir) denirdi. Yörenin bu adla anılması çeşitli biçimlerde yorumlanıyor. Pers işgali sırasında Anadolu Yarımadası'ndaki kavimlerden ve halktan vergi olarak toplanan altınlar buradaki hazinelerde saklandığı için yöreye bu adın yakıştırıldığı söyleniyor. Bir başka yoruma göre de Agamemnon'un oğlu Krizes kaçarak Anadolu'ya gelmiş ve Üsküdar'da öldüğü için şehir onun adıyla anılmış. Kimileri de, günbatımında evleri karşı yakadan yaldızlı gibi göründüğü için Üsküdar'a Altın Şehir adının verildiğini söylemektedir. Üsküdar adıysa, kimi kaynaklara göre Farsça 'ulak' anlamına gelen 'Eskudari' den türemiştir.

Veliefendi: Şeyhülislam Veli Efendi'nin sahibi olduğu topraklar üzerine kurulan hipodrom, semte de Veliefendi ismini verdi.

İstanbul:
Çeşitli dil ve medeniyetlerde farklı şekillerde adlandırılan İstanbul, Grekçe'de ''Vizantion'', Latince'de ''Bizantium, Antoninya, Alma Roma, Nova Roma'', Rumca'da ''Konstantinopolis, Istinpolin, Megali Polis, Kalipolis'', Slavca'da ''Çargrad, Konstantingrad'', Vikingce'de ''Miklagord'', Ermenice'de ''Vizant, Stimbol, Esdambol, Eskomboli'', Arapça'da ''Bizantiya, el-Mahsura, Kustantina el-uzma'', Selçuklular'da ''Konstantiniyye, Mahrusa-i Konstantiniyye, Stambul'' ve Osmanlıca'da ''Dersaadet, Deraliyye, Mahrusa-i Saltanat, Istanbul, Islambol, Darü's-saltanat-ı Aliyye, Asitane-i Aliyye, Darü'l-Hilafetü'l Aliye, Payitaht-ı Saltanat, Dergah-ı Mualla, Südde-i Saadet'' gibi bilinen farklı 33 isme sahip

^^ Ama benim bildiğim.. Fatih sultan Mehmet hanın İslambul Adını verdiği zamanla İstanbul olarak anıldığı yolunda ^^

( Alıntıdır )

Beni Ona sorsanız, 1 ölüyüm. Bana O'nu sorsanız tüm kalemlerim...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
İstanbul’daki Semtler İsimlerini Nerden Aldı?

Aksaray: Fatih’in sadrazamı İshak Paşa, İç Anadolu Bölgesi’ndeki Aksaray’ı ele geçirdikten sonra orada yaşayan bölge insanlarını bugünkü Aksaray semtinin bulunduğu yere gönderir. Aksaraylılar da semte adlarını verirler.

Ahırkapı: Marmara Denizi’nin kıyısında yer alan yedi ahır kapısından birisi olan bu semte, Padişah atlarının bulunduğu has ahırın yanında yer aldığı için Ahırkapı ismi verildi.

Aşiyan: Günümüzdeki ismini şair Tevfik Fikret’in burada bulunan, Farsça’da kuş yuvası anlamına gelen ‘Aşiyan’ isimli evinden alıyor.

Akaretler: Sultan Abdulaziz Taşlıkta Aziziye camiinin giderlerini karşılamak üzere bir vakıf kurmuştur. Bu vakfa gelir sağlamak için de gelir getiren anlamında Akaretler yaptırmayı planlamıştır. Bu planı bitirmek ise II.Abdulhamit’e nasip olmuştur. Bu yüzden semtede Akaretler denmiştir.

Altunizade: Altunizade İsmail Zühtü Paşa’nın yaptırdığı cami, semtinde bu adla anılmasına sebep olmuşştur. Zühtü Paşa’nın babası altın alım satımı ile iştigal ettiğinden Zühtü Paşa’ya da Altunizade denmiştir.
Arnavutköy: Önceleri, Boğaziçi’nin bu sevimli semtinde Arnavutlar oturduğu için buraya bu ad takılmıştı.
Ataköy: Ataköy’ün eski adı Baruthane dir. II.Mahmut tarafından buraya baruthane yapılmıştır. O zamanlar Ataköy (İstanbul’un dışı sayıldığından baruthane yapımı için uygun bir alan olarak görülmüştür.) Daha sonraları Emlak ve Kredi Bankası bu bölgeye 50 - 60 bin nüfuslu bir yerleşim yeri kurmuştur(1950). Yeni yerleşim yerinin adı da Ataköy olur.
Ayazağa: İsmini yeni çeri kethudası Ayaz Ağa’nın çiftliğinden almıştır. Abdulaziz döneminde buraya yaptırılan saray bugün binicilik okulu olarak kullanılmaktadır.

Ayrılık Çeşmesi (Haydarpaşa’da): Eskiden hac alayı bu çeşme çevresinde toplanır, oradan yola çıkardı. Hacca gidenler eşlerine, dostlarına orada veda ederek ayrılırlardı.
Bağlarbaşı: Semt, en ünlü bağ ve bahçelerin bir dönem burada yer almasından dolayı bu adla anılıyor.

Bakırköy: Bizanslıların ‘Makri Hori’ dedikleri semt, 14. yüzyılda Osmanlıların eline geçince ‘Makriköy’ adını aldı. 1925′te ulusal sınırlar içindeki yabancı kökenli adların değiştirilmesi sırasında Atatürk’ün isteğiyle semt Bakırköy adını aldı.
Balat: Rumca saray anlamına gelen palation sözcüğünden geldiği söylenir. Önceleri İstanbul’un kapılarından birine verilin bu ad, sonraları semtin adı olmuştur.
Bebek: Fatih Sultan Mehmet Han buranın muhafazası için gönderdiği komutanın lakabından gelmektedir. (Bebek Çelebi Bebek Çavuş)
Bedesten: Arapça bir söz olan Bezzaz dan türetilmiştir. Bez, kumaş taciri, Manifaturacı anlamına geliyor. Kumaş tacirlerinin bulunduğu yere de bezzazistan denildiğinden. zamanla halk arasında ağza kolay gelmesinden dolayı bedestan’a dönüşmüştür.
Beşiktaş: İlk görüş, semtin ismini Barbaros Hayrettin Paşa’nın gemilerini bağlamak için diktirdiği beş taştan aldığı yönünde. Diğeri ise bir papazın burada yaptığı kiliseye Kudüs’ten getirdiği beşik taşını koyduğu ve ismin buradan geldiği yönünde.
Beyazıt: Sultan II. Beyazıt’ın buraya kendi ismiyle anılacak bir külliye yaptırmasından sonra semt, Beyazıt olarak anılmaya başladı.
Beylerbeyi: III. Murat devri beylerbeylerinden Mehmet Paşa’nın yalısını bulunduğu için köye bu ad verilmiştir.
Beyoğlu: Semtin isminin nerden geldiği konusunda çeşitli rivayetler bulunuyor. Bunlardan ilkine göre, İslamiyet’i kabul edip burada oturmaya başlayan Pontus Prensinden adını alıyor semt. Diğerine göreyse, ‘Bey Oğlu’ diye anılan Venedik Prensinin burada oturmasından geliyor semtin adı. Son bir rivayet de, burada oturan Venedik elçisine, yazışmalarda, “Beyoğlu” diye hitap edilmesinden semtin bu adla anıldığını söylüyor.

Bostancı: Semt, adını eskiden her türlü meyve ve sebzenin yetiştirildiği bostanlardan biri olmasından alıyor.
Cihangir: Kanuni Sultan Süleyman pek sevdiği oğlu Cihangir için burada bir cami yaptırmıştı. Semt adını bu Cihangir Camisi’ nden almıştır.
Çarşamba: Samsun Çarşamba ovasından gelenler yerleştirildiği için buraya da Çarşamba denilmiştir.
Çatladıkapı: Bizans zamanında yapılan surların Sidera adı bir verilen kapısı, 1532 tarihinde meydana gelen depremde çatlayınca, hem semt hem de kapı Çatladıkapı olarak anılmaya başladı.
Çemberlitaş: Bizans’ın en önemli meydanlarından Constantinus Forumu’nun bulunduğu yerdeki büyük sütunlardan birisi olan Çemberlitaş, semte adını verdi.
Çengelköy: Eskiden gemi çapaları bu köyde yapıldığı için isminin buradan geldiği tahmin ediliyor.
Çıksalın: Güzel manzaralı, geniş bir çevreye hakim olan bölgeye, halk arasında “çık, salın” denilmeye başlandı.
Eminönü: Osmanlı döneminde çarşıdaki esnafı denetleme yetkisi ‘Emin’lere aitti. Semt, adını burada bulunan ‘Gümrük Eminliği’nden alıyor.
Feriköy: Semt adını Sultan Abdülmecit ve Abdülaziz dönemlerinde yaşayan Madam Feri’den alıyor. Bölgede bulunan geniş topraklar padişah tarafından Madam Feri’nin eşine bağışlanmıştı. Ama eşi ölünce semt onun ismiyle anılmaya başlandı.
Galata: Gala, Rumca da “süt” anlamına geliyor. Bir rivayete göre Galata’nın adı semtteki süthanelere gönderme yapılarak türetildi. Başka bir görüşe göre ise İtalyanca ‘denize inen yol’ anlamına gelen ‘galata’ kelimesi düşünülerek bu isim verildi.
Harem: Üsküdar Sarayı’ nın harem dairesine gidecekler bu iskeleye çıkarlardı.
Haydarpaşa: III. Selim vezirlerinden Haydar Paşa oradaki kışlayı yaptırmıştı.

Horhor: Fatih’te bulunan semt, adını Horhor çeşmesinden alıyor. Rivayete göre Fatih Sultan Mehmet bölge civarında yürürken yerin altından su sesleri duyar ve yanındakilere, “Buraya bir çeşme yapın baksanıza ‘hor hor’ su sesleri geliyor” der ve buraya bir çeşme yapılır. Çeşme de semt de Horhor ismiyle anılmaya başlar.
İhsaniye: Selimiye kışlası ile Karacaahmet arasındaki bu mahallenin bulunduğu yerde eskiden bir saray vardı. Padişah yıkılmaya yüz tutan bu sarayın arsasını halka “ihsan” ettiği (bağışlandığı) için semtin adı “İhsaniye” kalmıştır.
Kabataş – İskelenin bulunduğu yerde eskiden büyük bir taş vardı. Osmanlı devri ileri gelenlerinden “Köse Kahya” diye tanınmış Mustafa Necip çelebi bu taşı yontturup iskele haline getirdi.

Kadıköy – Bugün Osmanağa Camisi diye anılan caminin yerinde eskiden Kadı Mehmet Efendi’nin yaptırdığı bir mescit vardı. Semtin adı bundan dolayı “Kadıköy” kalmıştır. Bugünkü camiyi I. Ahmet devrinde Babüssaade Ağası Osman Ağa yaptırmıştır. Diğer bazı kaynaklara göre Bizans’ın fethinden sonra burası İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’e bağışlanmış, bundan ötürüde semt “Kadıköy” adını almıştır.
Kanlıca - Bu bölgeye Kanuni Sultan Süleyman tarafından Anadoludan Türkmen ve göcebe bazı türk kabileleri getirtilip yerleştirilmiştir. Bu göçebelerin buraya yerleşmeleri kağnılarla olduğu ve çok uzun bir süre içinde ancak yerleşebildikleri için halk arasında bu bölgeye Kağnıca, sonralarıda Kanlıca denmiştir.
Kuzguncuk – Fatih Sultan Mehmet devrinde, Kuzgun Baba diye anılan bir derviş burada oturmuştu.
Okmeydanı: Fetih Ordusu kuşatmanın bir kısmını burada kurulan karargâhta geçirmiş. Semtin ismi de böylelikle Okmeydanı olarak kalmış.
Sütlüce: Bugün Sütlüce semtinin olduğu yerde Süt Menbat isimli bir Rum köyü vardı. Köyün bir köşesindeki bakır bir kadın heykelinin memelerinden su akar; bu suyun, kadınların sütünü çoğalttığına inanılırdı. Bundan dolayı semt, Sütlüce olarak anılır oldu.
Şaşkınbakkal: Henüz yerleşimin olmadığı dönemlerde yaz günleri denizden yararlanmak için bölgeye gelenlere bir bakkal dükkanı açıldığını görenler, burada iş yapılmayacağını düşünerek bakkala “şaşkın bakkal” yakıştırması yaptılar. Bundan sonra da semt Şaşkınbakkal olarak anılmaya başlandı.
Şişli: Şiş yapımıyla uğraşan ve Şişçiler diye anılan bir ailenin burada bir konağı olduğu ve ‘Şişçilerin Konağı’nın zamanla değişikliğe uğrayarak ‘Şişlilerin Konağı’ hâline gelmesiyle semtin adının Şişli olarak kaldığı anlatılıyor.
Tahtakale: Sözlük anlamı ‘kale altı’ olan Taht-el-kale’nin bozulmasıyla Tahtakale’ye dönüşen semtin, Mercan ya da Beyazıt dolaylarındaki eski sur benzeri yapının aşağı kotunda yer aldığı için bu ismi aldığı tahmin ediliyor.

Taksim: İstanbul sularının bir bölümünün buradan taksimi yapıldığı için burasıda suların taksimi (ayrımı) yapılan yer olarak kalmıştır

Teşvikiye: Sultan Abdülmecit’in bir mahalle kurulması için teşvikte bulunduğu semtin adı Teşvikiye olarak kaldı. Bu durumu, Harbiye Karakolu ile Rumeli ve Valikonağı Caddelerinin kesiştiği kavşakta bulunan iki taş belgeleliyor.

Unkapanı: Bazı satış yerlerinde Arapça’da ‘Kabban’ adını taşıyan büyük teraziler bulunduğundan, buraları Kapan adını taşırdı. Sahiline buğday ve arpa yüklü gemiler demirlediğinden, semt bu adı aldı.

Üsküdar: Bizans devrinde, Skutari denilen asker kışlaları, şehrin bu yakasında yer aldığı için semt Skutarion diye anılıyordu. Bu isim zamanla Üsküdar’a dönüştü.

Vaniköy – Eski adı Papazbahçesi’ydi. IV. Mehmet, Şeyh-i Sultani Esseyit Mehmet Vani (Vanlı) ye bu yerleri hediye etti, o da kendisine burada bir yalı, bir iki ev yaptırdı.

Veliefendi: Hipodrom bir zamanlar Şeyhülislam Veli Efendi’nin sahibi olduğu topraklar üzerinde kurulduğundan semtin adı Veli Efendi’yle anılıyor.
Alıntı..
biruni - avatarı
biruni
VIP Önce Sağlık
23 Mayıs 2012       Mesaj #4
biruni - avatarı
VIP Önce Sağlık
Alıntı
hadiseyim adlı kullanıcıdan alıntı

[B]İstanbul da ki semtler ismini nasıl almış?




Kadıköy İstanbul’un ilk kadısı Hızır Bey’e bağışlanmış, bundan ötürüde semt “Kadıköy” adını almıştır.

hızır beyin evi şimdiki kadıköy de idi. ismini de bu yüzden aldığı rivayet edilir.
Düşüncene katılmam şart değil, düşünceni anlatman için savaşırım...

Benzer Konular

1 Mayıs 2014 / Maalesef Soru-Cevap
27 Kasım 2011 / Misafir Soru-Cevap
20 Nisan 2012 / Misafir Cevaplanmış