Arama

Sizin Şiirleriniz - Sayfa 57

Güncelleme: 28 Ocak 2021 Gösterim: 222.768 Cevap: 892
musaoz - avatarı
musaoz
Ziyaretçi
4 Mart 2008       Mesaj #561
musaoz - avatarı
Ziyaretçi
Masamız bir yaz ayı. Sandalye
Gölgesi ağacın
Sponsorlu Bağlantılar
Su damlacıkları düş kırıntılarıdır
Kuşların düşürdüğü

Senin yürüyüşünde
Yorgun bir yazmanın endamı
Sesin ki taçyaprağı
Ya da uçarı bir pembe
Soluğun terli, öfken terli. Sonra
Kilim yere serilir
Isınır taşlar suyun içinde
Kuyuların kumu çoğalır
Derin uykusuna dalar ay
Ya sonra
Sonrası bu işte

Kirinden pasından arınır dünya
Renk gelir dizlerime

Gölgeler ki içidir evrenin
Döker de seslerini
Kaybolur gider sokak içlerinde
Çocuk
Sıkıca kavrayıp resimli ipini
Gökyüzünü uçurur

Bereketli bir tarlanın işmarısın
İşveler içinde

Musa Öz
musaoz - avatarı
musaoz
Ziyaretçi
7 Mart 2008       Mesaj #562
musaoz - avatarı
Ziyaretçi
Yaz annemin mevsimi
İlkyaz kız kardeşimin. Babamın ise
Sponsorlu Bağlantılar
Sonbahar
Ah yorgun babam
Rüzgarlı tepeler gibi konuşan

Mevsimler için böyle güzel
Şarkılar söyleriz

Bir vakit ki kadınlar
Gün dönünce güz aylarında
Koyulaşan sütler gibi güleç
Ve yoğundurlar
Öyle derin ve manalı

Kadınlar için de söyleriz
Bu şarkıları

Bahanedir suların buharlaşıp
Bulutların yoğunlaştığı
Gökyüzünü yıkar aslında yağmur
Yeryüzü de
Faydalanır bu halden

Mor şarkılar söyleriz gökyüzüne
Arada işte böyle

Musa Öz
satirikon - avatarı
satirikon
Ziyaretçi
8 Mart 2008       Mesaj #563
satirikon - avatarı
Ziyaretçi
SEN BÖYLE GÜZELSİN

Bir dert daha koymam derdime
Gözlerin kelepçe nefsime
Benden sana zarar gelirse
ihanet sayarım kendime

Yeterki;
Kaybetme umudunu sen
Hep öyle kalsın gözlerin
O çocuk bakışın varken
Ne anlamı var sözlerin

Haydi gel, kaçma aşktan sakın
En korkusuz halini takın
Merak etme, ayrılıkla vurmam
Gözlerinden güneşini çalmam

Çünkü;

Sen böyle güzelsin.
Sen böyle güzelsin

Nejat EROL
musaoz - avatarı
musaoz
Ziyaretçi
8 Mart 2008       Mesaj #564
musaoz - avatarı
Ziyaretçi
I
Dudaklar yansa da dereler soğudu

II
Şarkılar söylüyor tarlakuşu
Geçerken hüzünlü gül sandıkları
Üşüyor anaların gözyaşıyla
Güleç göller, utangaç gökyüzü
Ve reçine kokuyor üzümler
Taneleri iri yar gülümsemesi

Güzdür şimdi anıları okşayan

III
Uçarken mavi gönül kelebeği
Evlendi, çoğalsın diye çocuklar
Ve bitti sevda, savruldu goncası
Ölü güller taşıyor koynunda
Ellerinde boş bir kuş yuvası

Güzel olsun diye meyveleri
Yaşlanan frenkincirleri, boz alıçlar
Gibi soldu her gebe kalışında
Ah hangi üzgün cephede şimdi
Uykusuz geceleri, can yongası

IV
Bir Yemen türküsü güz bahçesinde

V
Ve o bitmeyen kalp ağrısı

Musa Öz
mavigezegenx - avatarı
mavigezegenx
Ziyaretçi
8 Mart 2008       Mesaj #565
mavigezegenx - avatarı
Ziyaretçi
Costco'da yururken, koca bir sepet dolusu basilmis ve sahiplerini bekleyen
fotograflari farkettim. Muhtemelen birkac yuz paket, alfabetik olarak listelenmisti.
Birden herkesin ozel resimlerini iceren bu zarflarin acikta oyle durdugunu ve
alicilarini bekledigini gordum. Herhangi birisi bu resimlerden herhangi birini
calabilirdi veya birisi baska birisinin zarfini kendisininkiymis gibi alip parasini
odeyebilirdi.

Birden farkettim ki bu sistem calisir, cunku kimse baskalarinin fotografini eve
goturmek istemez. Kim kucuk Ashleigh'in agzindan bebek mamasi akarkenki resmini
ister? Veya Henderson'larin Florida'daki tatil resimlerini? Hayir, kimse baskasinin
resmini eve goturmek istemez.

Ama psikolojik seviyede, bunu hep yapiyoruz ve pismanlik yasiyoruz. Yanlislikla satin
aldigimiz fotograflar baska insanlarin realitelerinin resimleri. Ailemizin iliskiler modelini,
annemizin para korkusunu, agabeyimizin cinsellikle ilgili tutumunu, bakanimizin Tanri
ile olan iliskisini, ogretmenimizin politika ile ilgili dusuncelerini kendimizinmis gibi kabul
ediyoruz. Pek cok insanin realitesinin resimleri korku temelli, sinirlayici ve hizmet
etmiyor. Ama onlari eve goturuyor ve kendimize ait olduklarina inanana kadar kendi
hayatimizda cogaltiyoruz. Sonra, eger dikkat etmezsek, onlari kendi cocuklarimiza
geciriyoruz. Ardindan da kendimizin ve etrafimizdakilerin neden bu kadar mutsuz
olduklarina sasiyoruz. Hepsi bize hicbir zaman ait olmayan ****** ve mutsuz resimleri
kabul edip parasini odedigimiz icin.

Size ogretildiginin aksine, yasadiginiz realite sizin seciminiz. Realitenizi odaklandiginiz
resimlerle uretiyorsunuz. Herhangi bir realite resmine daha fazla odaklandikca, size daha
da gercek geliyor. Sadece gercek olduklarini dusunerek sayisiz dunya yaratip oralarda
yasayabilirsiniz. Bu, onlarin gercek oldugu anlamina gelmez, sadece onlara cok fazla
dikkatinizi verdiginiz ve inandiginiz anlamina gelir.

Klasik bir hikaye, ulkesinde bir arkadasini ziyarete giden bir adamdan bahseder. Gecenin
ortasinda adam banyoya gitmek icin uyanir ve yerde onu sokmaya hazir olumcul dev bir
yilanin kivrilmis durdugunu gorur. Ertesi sabah ev sahibi kalktiginda yerde misafirin olusunu
bulur ve yaninda da yerde kivrilmis olarak duran buyuk bir halat vardir. Misafir yilan
isirigindan dolayi degil ama korkusundan olmustur. Sanki yilan gercekmiscesine… Adamin
katili yilan degil, kendi zihnidir.

Bu kisa hikaye deneyimledigimiz tum korkular icin gecerlidir. Aydinlamis ustatlar korktugumuz hicbirseyin gercek olmadigini soylerler; korktugumuz seyler sadece hayalimizde varolurlar. "Korku" kelimesi "gercek gibi gorunen sahte delil" anlamina gelir. (fear: false evidence appearing real)

Pek cok insanin korktugu, ve korkularini korktuklarina saldirarak guclendirdikleri bir dunyada, akli basinda kalarak ve algiladiginiz yilanlarin aslinda halat oldugunu farkederek cok ciddi sifa ortaya cikarabilirsiniz. Zihninizle guc vermediginiz surece sizi hicbirsey incitemez. Baskalarinin sevginin varligini unuttugu bir durumda siz sevgiyi hatirladiginizda, istenmeyen fotograflari sepete geri koyar ve kendi fotograflarinizi alirsiniz.

O elestirel ses size ait degil. Siz yargi, eksiklik ve ayrilik dusunceleri ile dogmadiniz. Bunlarin hepsi ogrenilmistir ve zihninizden cikartilabilir. Cocuklar ve hayvanlar bizim en buyuk ogretmenlerimizdir cunku henuz fotograf departmanindan gecmediler ve baskalarinin berbat resim albumlerini satin almadilar. Cocuklar Tanri'yla surekli baglantidadirlar ve henuz baska turlusu onlara ogretilmemistir. Tanri'ya cocuklar, hayvanlar ve tabiat icin sukredin; onlar Ilk Masumiyet'e cankurtaran halatimizdir.

5 yalindaki bir cocuk ailesinin yeni dogan kucuk kardesimi hastaneden eve getirmelerini izler. Gunlerce kardesi ile yalniz kalabilmek icin ailesini rahatsiz eder. Cocugun bebege zarar verecegi korkusu ile aile direnir. Ama cocuk inat eder. Sonunda aile peseder ve olabilecek bir rahatsiz etme durumu icin bebegin odasina bir telsiz dinleme aleti koyarlar. Kaygilarinin aksine, cocugun bebegin odasinin kapisini kapattiktan sonra bebegin besigine yaklastigini ve ona egilip "Bana Tanri'dan bahseder misin? Ben unutmaya basliyorum" dedigini duyarlar.

Size ait olmayan resimleri sepete geri birakin. O karanlik fotograflar hic bir zaman size ait
olmadilar. Sizin tadina varacak, kendinize ait cok daha iyi resimleriniz var.

musaoz - avatarı
musaoz
Ziyaretçi
12 Mart 2008       Mesaj #566
musaoz - avatarı
Ziyaretçi
Yazın bittiğini nerden mi biliyorum
Susuverdi ağustosböcekleri
Kemençelerini, şarkılarını
Vurup sırtlarına çekip gittiler

Nereden mi biliyorum yazın bittiğini
Arıkuşları daha bir kilim renginde
Taşa, toprağa
Daha bir yakın uçuyorlar

Yazın bittiğini nerden mi biliyorum
Bir beyaza çalışıyorum ben
Gurbete ve ölüme gidiyorum akşamüzeri
Bir giz ile bütünleşiyorum
Oturup yazacağım bunları bir güz

Havada yeleğimin terli resimleri

Nerden mi biliyorum yazın bittiğini
Şu kızın göğüsleri
Uçmaya hazırlanan yaz sonu havası
Ergenliğini alıp götürüyor rüzgar

Sızıyor edası turuncu yollardan

Yazın bittiğini kimse bilmiyor

Musa Öz
musaoz - avatarı
musaoz
Ziyaretçi
12 Mart 2008       Mesaj #567
musaoz - avatarı
Ziyaretçi
Duyulmuyor dudağın derine yansıması
El ele duruşun yoğunluğu
Ve her yerde aynı ekmeğin kokusu
Elmanın ve öpüşmenin de
Ergenliğin tendeki esrimesi

Duyulmuyor kalbin dolaylı yorumları
Diz dize tutuşmanın Türkçesi
Savaşın acısı aynı her yerde
Bir çocuğun bilincimizi kamaştıran bakışı
Ah, aynı yoksulluğun sözcükleri

Duyulmuyor tenin tene ince sorusu
Terin tere sıvanan gülümsemesi
Kış ortasında bir ateşi
Ortasına alan insanların aynı devinimleri
Üzümü tane tane yemenin ustalığı
Ve aynı güle yürümenin edası

Duyulmuyor düşlerin uzun yolculuğu
İmgenin imgeye takılan halleri
Her yerde aynı sözün örgütlenişi
Ve ezgileri usulca savurmanın coşkusu
Ah, aynı taşın taş ile öpüşmesi

Aynı her yerde çocuğun duruşu

Musa Öz
musaoz - avatarı
musaoz
Ziyaretçi
13 Mart 2008       Mesaj #568
musaoz - avatarı
Ziyaretçi
Kızların intizarı çektiklerin
Dedi ablam usulca
Kimse silemez bu sihiri
Yazı solduruyor güz
Sıyrılıp geliyor, yerleşiyor avlusuna
Ama benim yüreğime
Gelmiyor gümüş rüzgar

Gelmiyor yüreğime ay yeli
Dolayıp da gün ışığını saçlarıma
Sürüyorum göğe
Gözlerimdeki kırık gamzeyi

Dizi sıyrık bir çocuğum ben
Ki ölürsem gizlice
Bilin ki bu yaradan ölürüm
Bir meneviş kuşuydum oysa
Uzak bir sürme çekerdim
Gökyüzünün koynuna
Ne düşlerimdeki sıyrıklar iyileşir
Ne dişlerimdeki çizikler

Benim yüreğime
Gelmiyor gümüş dizeler

Dizi sıyrık bir çocuğum ben
Kanıyor her gece
Ah, bu yüzden çektiğim intizarlar
Gül, yastıklara değince

Kızların uykusu çektiklerim

Musa Öz
musaoz - avatarı
musaoz
Ziyaretçi
13 Mart 2008       Mesaj #569
musaoz - avatarı
Ziyaretçi
AL BENEKLİ ANILAR

I
Uzanıp ısırıyorum elma kokulu
Mayhoş dişlerini kızın

Uyumlu türküsü o anda
Bozuluyor ağaçkakanın
Bir dal düşüyor başıma

II
Seriyorum yere kollarını
Başının altında
Göğsü nakışlı güz ayları
Sökülüyor dikiş yerinden
Gizli bir ibrişim
Turuncu rengiyle sarıyor ortalığı
Gül ve lale kokusu

Bir kuşun taçyaprağına
Sokulup uyuyorum

III
Anı gibi geçip gidiyor
Yürüyüşünde güz dalgınlığı
Gülüşü kaymağı balı
Süzülüp akıyor yollara

Ben düşlerimi topluyorum
Gidiyor o döküle saçıla

Musa Öz

ŞİİR

Belki de bir diş izidir şiir

Çocukça renklere bürünüyor
Gökyüzü güz dalgınlığıyla
Gülümseyip çiy bulutu diyor annem
İşte şiirdir bu
Dolunay utansa güzelliğinden
Peşine takılınca bulutlar

Bir kadının dudaklarından
Topladığım yaralı sözcükler
Karışıp gidiyor turna katarlarına
İşte şiirdir bu

Ay yasağı olan bir ülkede
Sepet dolusu düşleriyle delişmen bir kız
Usulca yürüyor kanayan yollarda
İşte şiirdir bu
Okusa geceyi, göğü koklasa
Evirip çevirse yıldızları

İçli şarkılarıyla yaz kuşları
Yokluyor yüreğini asker analarının
Üç damla gözyaşı, bir iç çekiş
İşte şiirdir bu

Çocukça deliliği bir kızın
Ve anıların üzgün kokuları

Musa Öz
Son düzenleyen musaoz; 13 Mart 2008 14:25 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
musaoz - avatarı
musaoz
Ziyaretçi
17 Mart 2008       Mesaj #570
musaoz - avatarı
Ziyaretçi
I
Nisan geçmiş buralardan
Yeşil izler, kekre kokular bırakarak
Ala kınalı topuklarıyla
Mayıs geçmiş buralardan

Dişi şarkılarıyla kadirne kuşları
Dağ elmaları yanık tadıyla

Ah gelmiyor koçak gönüllü yar

II
Kopuz gibi çalan yayını ve aşkını
Uzun ince mızrağını kuşanan
Asuman boyu, gök rengi gülüşlerini

III
Gül kokusudur Aslı ile Arzu
Hoyrat bir rüzgardan düşmüş de, usulca
Yurt edinmiş çoban ıslığını
Koca bir yalandır ilk başta masallar
Tanrılar ise bir avuç kum

IV
Tarih sahnesinden silindi
Gibi bir hüzün

V
Ölüme mi özendirdi tanrıça sevgilisini
Güz geçmiş buralardan

Musa Öz

Benzer Konular

6 Temmuz 2015 / Misafir Forum Oyunları
14 Eylül 2014 / Misafir Genel Mesajlar
5 Mayıs 2006 / Misafir Bilgisayar