Arama

Platonik Aşk - Sayfa 35

Güncelleme: 12 Aralık 2018 Gösterim: 134.711 Cevap: 425
WhiTtRicX - avatarı
WhiTtRicX
Ziyaretçi
2 Şubat 2008       Mesaj #341
WhiTtRicX - avatarı
Ziyaretçi
flowers2211co0

Sponsorlu Bağlantılar
Gizli öznesin sen yüreğimde
imla kurallarını aşar bu sevda..seni sevdikçe..

gizli öznesi bol cümleler kuruyorum
seni seviyorum
kimi?
seni..
öznesini yüreğimde tutuyorum
noktaları kaldırdım
sana uzanan her kelimeyi,
virgüllerle uzatıyorum
yan yana oldukça çoğalacak,
dolaylı tümleçlerimiz
biriktirdiğim bütün belirtili sıfat tamlamalarını,
senin için koruyorum
...üç noktalar sana olan suskunluğum / susuzluğum
herkes duysun bu sevdayı diye,
avuçlarımdan gökyüzüne ünlemler gönderiyorum
devrik bir cümleydim senden önce
grameri bozuk bir yürek yangınıydım
sen geldin,
yerli yerine oturdu kelimeler
noktalı virgülle uzatıyorum hislerimi sana,
ulaşabildiğin yerden tamamlarmısın..?
özel isimleri büyük harfle başlayarak yazıyorum
yani adını
yani sevdanı
dahası bizi
parantez içinde yaşadıklarımız var,
aman kimse duymasın
tırnak içine aldım bendeki yerini,
kem gözlerin nazarı dokunmasın
haydi!
bir kesme işareti gönder bana,
ismimim dudaklarından çıkışını yazayım
haydi!
iki nokta üst üste gönder bana,
bende ne kadar var olduğunu sana açayım
gizli öznesi bol cümleler kuruyorum
seni seviyorum
kimi?
seni..
öznesini yüreğimde taşıyorum

ALINTIDIR


flowers2211co0

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
3 Şubat 2008       Mesaj #342
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
bilinmeyen sevda

Sponsorlu Bağlantılar
bugün gene efkarlıyım gözlerim gelmeyecek yarin yolunu gözlüyor
hergeçen kızda hiç tanımadığım seni arıyorum acaba o mu diyorum
cigaram elimde zehiri ciğerimde dumanı gözümde
ama senin yazın mektubunda kalp in kalpimde hayalin kafamın içinde gizli resimde
sevda yüregime oturdu gitmek nedir bilmiyor ben seni bekliyorum
gözlerine dalıp gitmek aşıklar tepesinde sevdamı istanbula haykırmak
seni seviyorum diye sana aşığım diye bagırmak istiyorum
sen benim tek yaşama umudumsun sen olmasan seni platonikde olsa sevmesem görmesemde seniolsun işte o zaman
canıma kıyardım gözlerim uzaklara dalıyor hiç gelmeyecek olan seni arıyor
ömrümden günler birbir gidiyor ama boş bi umudu kalbimin sıcaklığı ısıtıyor şimdi işte bu umutsuz da olsa bu platonik sevda beni sana ve hayata baglıyor
sevdiğim sen hiç gelmesende seni hiç görmesemde mektuplarınıda kessen 100 de bir milyonda 1 şansımda
olsa senin için ben bu ufacık olasılık ihtimaline muptala olacagım senin bana gelme ihtimalin yüzde birmilyaonda
bir de olsa ben seni yüzde birmilyaonda ikimilyar ihtimalle sevmeyedevam edecegim
aşkın kaf dagının ardındaysa oraya gidecegim okyanusun en hırçın en uzak dalgasına düşmüşse bile en dalgalı anaforlara dalıp alıp getirecegim
belki kurda kuşa yada köpek balığına yem de olacagım ama olsun ya değmezmi işte ne güzel senin yolunda ölecegim ve bu sevdamı senden habersiz mezara götürecegim yani velhasıl kelam seni sevecegim ama çok sevecegim

GÜNGÖR YILDIZ

miss_didem - avatarı
miss_didem
Ziyaretçi
4 Şubat 2008       Mesaj #343
miss_didem - avatarı
Ziyaretçi
PLATONİK AŞIĞIN ÖYKÜSÜ

Her doğan güneşle yeniden doğarım ben
Ve her gece yeni düşlere dalarım
Düşlerimde beraberizdir elele ve gözgöze
Kalbim kuş olur uçar o an!
Uyandığımda perdeleri açarım hemen
Ama güneş yok diye korkmam hiçbir zaman
Güneş yoksa umut vardır
Ve sen!
Senin birgün bana döneceğini umarak yola çıkarım
Akif ÖZMERCAN
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
24 Şubat 2008       Mesaj #344
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Sana uzaktan bakıyorum. Sana bakmak inanılmaz mutlu ediyor beni. Sen gidince aklım da senin peşinden sürüklenip gidiyor, yüreğim de.. Yanında biri mi var, ona bir şey mi söylüyorsun, onunla gülüyor musun.. içim yanıyor. Ama senden sonra gördüğüm o insan birden senden biri oluyor. Senin baktığın her yer artık güzel, senin konuştuğun her insan, özel oluyor.

Sen evine şu yollardan gidiyorsun. Ardından yürüyorum. Beni fark etmiyorsun. Önünden geçtiğin evlere, gölgesinde yürüdüğün ağaçlara, her gün bindiğin otobüse bakıyorum. Senin gözünle bakıyorum. Sen yokken de o yollardan defalarca geçiyorum. Senin kokun, senin havan, senin auran sinmiş havaya.. Sanki seni soluyorum.

Akşamları ne yaparsın acaba? Sofraya oturduğun zaman yanında kimler var? Hangi yemeği severek yersin, neyi sevmezsin? Kitap okur musun? Hangi kitapları seversin? Ne tür filmlerden hoşlanırsın? Televizyon izler misin? Gece sokağa çıkar mısın? Arkadaşlarınla en çok neye gülersin? En çok kim kızdırır seni..Hangi futbol takımını tutarsın?

Bilmeliyim. Senin hakkındaki bütün ayrıntıları öğrenmeliyim. Çünkü ben de o filmlere gideceğim, ben de o dizileri izleyeceğim, ben de o yemekleri seveceğim ya da nefret edeceğim. Bilmeliyim. Baştan kuruyorum dünyamı. Seninle yaşamaya başlıyorum.

Onca kalabalığın içinde, karmaşık yaşamın ortasında eğer sen varsan daha seni görmeden bir kuş gibi çırpınmaya başlıyor yüreğim. Bir ışık çarpıyor yüzüme, bir sıcaklık yürüyor göğsümde. Anlıyorum ki sen varsın. Sen ordasın. Sen gelmişsin. Bakmadan, başımı çevirip seni görmeden varlığının farkındayım.

Ey uzak uzak baktığım.. göz göze gelmeden, saçını okşamadan, değil bir rüyayı bir cümleyi paylaşmadan sevdiğim sevgilim. Bir aşk filiz verdi, fidan verdi, kök saldı içimde. Onu sana göstermek için ömrümü veririm.

RECEP ÖZTUNÇ
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
27 Mart 2008       Mesaj #345
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Hero afrodit’in rahibelerindendir ve aşka yasaklıdır. Yıllar sonra Afrodit’ in tapınığında yapılan bir törene katılmak için kuleden ayrılır ve orada Leandros ile karşılaşır. Birbirlerine aşık olan iki genç, Leandros’un Gece kuleye gelmesi ile aşklarını kutsarlar. Kızkulesi her gece iki gencin gizli aşkına tanıklık eder. Leandros’un yüzerek kuleye geldiği fırtınalı bir günde, Hero’nun yaktığı sevda ateşinin feneri söner. Karanlıkta yolunu kaybedenLeandros boğazın sularına gömülür.Sevgilisinin ölduğunu gören Hero da kendini Kızkulesi’nden boğazın sularına bırakır.”
Sana geliyordum. Tüm bağlarımı koparmış, tüm zincirlerden sıyrılmış olarak sana geliyordum.
İçimdeki aşk ırmağı gözlerime, ellerime ve tüm bedenime sıcacık akıyor, tüm uzuvlarımı saran bir sevda nöbetiyle sana geliyordum. Dalgalı sarı saçların, okşayıp akıyordu yanaklarını, boynuna doğru. Sonra ellerin, masanın üzerinde kitapları karıştırırken, yanaklarına dökülen saçlarını, geriye atmak için küçük hamleler yapan ellerin. En sonunda bıkıp bu hamlelerden, kulağının arkasına sıkıştırıyorsun perçemini. Alnın gözlerin açılıyor. Mavi bir deniz var gözlerinde. Krpiklerinin arasından bana baktığını hayal ediyorum. Gözlerim ıslanıyor. İşte o zaman bir sızı bıçak gibi saplanıyor yüreğime.
Uzaktan uzağa seviyordum seni. Akşam üzerleri gün batımına doğru bu çay bahçesine takılırdınız. Öğrenciydin. Büyük ir ihtimalle akademide resim eğitimi alıyordun. Giyinişin, rahatlığın, taşıdığın o büyük karton çanta, dağınıklığın, bunu gösteriyordu. Yine bir akşam üstü bahçenin kenarında oturmuş, Kızkulesi’nin akşam güneşinin yangınlarında yıkanan muhteşem halini resmediyordun karakalem olarak. Ben fotoğrafını çekerim Kızkulesi’nin. O fotoğraflardan birisini sana versem acaba kabul eder miydin? Tanışmamız için de vesile olurdu. Ama sana yaklaşamıyordum. Beni görmüyordun. Tüm cesaretimi toplayıp, her zaman oturduğunuz masanın en yakınında bir yere oturmuştum. Kitap okuyordum. Ama asıl okuduğum, senin yüreğimdeki sevdandı. Arada bir sesin geliyordu. Ukalaydın. Çekinmeden söylüyordun her şeyi. Sana her bakışımda, derin derin sigara çektiğini görüyordum. İnce uzun parmaklarının arasına sıkıştırdığın sigaranı, saçlarını savurarak, gözlerini kısıp öyle bir içişin vardı ki. Yakıştırırdım sana. Nefret ettiğim sigarayı bile yakıştırırdım.
Damarlarıma yürüyen, beni esir alan bu duygu yoğunluğu aşk mıydı? Bir hastalık gbi tüm uzuvlarımı esir alan bu anlaşılmaz hal aşk mıydı? Aşk ve sevgi üzerine yazılmış bir kitap okuyordum.
” Aşkın yer değiştirdiği olur, soğuduğu olur, yaktığı olur. Oysa sevgi, yerinden sevdiğinin yanından kalkmaz.” Diyor bilge yazar.
Kızkulesi’ne dair okuduğum efsaneden sonra sana olan aşkım daha bir güçlü büyüyordu içimde. Seni hayal ediyordum. Hero’nun yerine koyuyordum seni.Gizlice buluşuyorduk seninle.Sarı saçların kuğular gibi uzanan boynun, bütün bunlar sanki beni boğuyordu. Sayıklamalarla uyanıyordum geceler boyu.
Günler geçtikçe bu girdap daralıyor, aşk hastalığı tüm uzuvlarımı kaplamış halde hayattan kopuk yaşıyordum. Seni düşündükçe boğuluyordum. Bazen gri, bazen mavi bakan gözlerinin dalgınlığında boğuluyordum. Gözlerinin umursamazlığından ve soğuk aksinden ziyade bir kıyı arıyordum yalnız yüreğime. Geceler boyu sayıklamalarla uyanıyor, odamın duvarlarını yumrukluyordum. Sabah olunca, bitkin ve tükenmiş bir hal ile Salacak’ın, leylak ve yasemin kokan sokaklarına atıyordum kendimi.
Vedat bir gün bana, ” Hastasın sen ” dedi. Evet, ben gerçekten hastaydım. Platonik bir aşk hastalığı tümden esir almıştı.
Sana gelemedim. Ama bir gece, yıldızlar yalnızlığıma göz kırparken, denizin dinlenmiş sularından, yaşlı bir kayıkçıyla beraber kuleye gittim. İçimde yaşadığım gelgitlerle beraber gittim ve oraya adımımı atar atmaz da dünyam yıkıldı.
Akşam güneşinin hüzün dokunmuş kızıllığında aradım seni. Bulamadım. Benim uzaktan seyrederek, mest olduğum, hayaller kurduğum kuleden eser yoktu. Beton babalarla etrafı doldurulmuş, beyaz kuğular gibi Marmara’nın ortasında salınan o eşsiz beyazlığı adeta sarartılmış. Bir düş kırıklığı yaşıyordum. Uzaktan uzağa sevdiğim, büyük bir hayranlıkla resimlerini çektiğim kule ile içinde bulunduğum, zeminine bastığım kule apayrı şeylerdi sanki.

Kuleden döndüğüm birkaç gün sonra, seninle aynı masayı paylaştık. Vedat o gün beni ziyarete gelmişti. Çoktandır okula gitmiyordum. Merak etmiş, son günlerdeki halim zaten hoşuna gitmiyordu. Senden bahsetmiştim ona. ” Bir gün uğrarım sizin mekâna, her şeyin bir çaresi vardır” demişti. Her zamanki şakacı coşkun hali ile selam verip oturduğunda, sizin masanızda bir hareketlenme oldu önce, sonra hepiniz bizim masaya hücum ettiniz.
Böylesine hazırlıksız bir tanışmayı doğrusu beklemiyordum. Birden elim ayağım boşaldı. Sırtıma doğru soğuk bir ter akmaya başladı. Yüreğimde ise depremler. Başım hep önümde. Utangaç kızlar gibi kıpkırmızı kesildim. Vedat oysa hiçbir şeyden habersiz. Neşe içinde, konuşuyor, şakalaşıyor. Sonra birden durdu. Herhalde ben gelmiş olmalıyım aklına. Özür diledi önce. Sonra beni tanıttı sizlere. Oysa ben hepinizi öylesine tanıyordum. Yüzümün kızarmışlığına, sesimin kısıklığına şaşkın tebessümlerinizle karşılık verdiniz.
Kızkulesi’nde yaşadığım o büyük düş kırıklığını şimdi tekrar yaşıyordum. Vedat, beni sizlerle tanıştırırken, sana da göz ucuyla baktım. Gözlerinden gelen o soğuk rüzgârlarla buz kesti sanki yüreğim. Soğuk soğuk terliyordum. Ellerim masanın altında yumruklaşmış, çaresiz. Denizden gelen esinti terleyen sırtımdan, sac diplerimden, yanan yüzümden geçiyor. Üşüyordum. Temmuz sıcağında böylesine üşümek. Yabancılaşan bozguna uğrayan bir şeyler vardı içimde İçimdeki cerahat akıyor, derinden bir yaradan incecik sarı bir su boşalıyordu. Şuh kahkahaların umarsız bakışların, yüreğime bu aşkı tek başıma yaşadığım gerçeğini acımasızca kazıyordu sızılarla beraber.
” Aşk denizin içinde boğulmaktır, oysa sevgi denizin içinde yüzmektir. Aşk büyük, ğüçlü bir kandırmacadır, oysa sevgi sonsuz, salt dosdoğru, içten bir doğruluktur. Aşk çılgınlıktır.”
Bilge yazarın sözleri çarpıyordu kulağıma. Senin sesinin ve yüzünün soğuk aksi içimi eritiyordu sanki. Görmüyordun beni. Görmemiştin. Tanışırken, gözlerin uzaklarda, soğuk ukala bir hal ile beni selamlamış, o an yüreğimin yangınlarından, ellerimin titreyişinden haberin bile olmamıştı. Ama uzaklara değil de gözlerime baksaydın, oradaki aksini görecektin. Vedat kule ilgili hikâyeyi okuduktan sonra, ” bırakın bu saçmalıkları, aşk öldü haberiniz yok mu ?” dedin. Ve arkasından şuh bir kahkaha atıp, saçlarını geriye doğru savurdun. Sanki aşka dair ne varsa saçlarınla beraber savuruyor gibiydin.
Aylardır bu bahçeye geliyordum. Uzaktan uzağa yüreğimdeki sevdanı büyütüyordum. Platonik bir aşktı bu biliyorum. Benim korkularımın, çekincelerimin, yalnızlığımın tek sığınağı platonik bir aşk. Sesin değmezdi kulağıma, gözlerin gözlerime, yüreğin yüreğime. Uzaktın. Seni tanıdıkça bu uzaklık daha bir artıyordu. Bir hastalık gibi, tüm uzuvlarımı kaplayan görünmez, bilinmez bir mikroptan, düşüncelerimi tarumar eden esaretten arınıyor, derin bir uykudan uyanıyordum sanki. Düşünme melikelerimi elimden alan, geceleri karabasan düşlerle, acılara beni duçar eden, ellerimi kollarımı çaresiz devingenliklere salan bu anlaşılmaz, bu acımasız duygu artık yavaş yavaş terk ediyordu beni. Seni görüyordum. Sen beni görmüyordun. Sesini duyuyordum, merhametsiz bakışlarındaki soğuk rüzgârlar değip geçiyordu gözlerime, ben o zaman yüreğimi korumaya alıyordum.
” Aşk sevgilide içinin çektiği güzellikleri yaratır.”diyor bilge yazar. Yüreğimden gönderdiğim tüm mektupları artık yırtıyorum. Seninle tanıştığım gün yüreğimdeki son günün oluyor. Sana ait yüreğimde barındırdığım tüm güzellikler tarumar şimdi.
Başımı kaldırıyorum. Son kez sana bakmak için, Neden sonra senin masadan çoktan kalktığını görüyorum. Saçları neredeyse beline kadar olan birisi var yanında. Savrularak parkın çıkışına doğru yürüyorsunuz. Birden elini omzuna atıyor. Sen onun beline sarılıyorsun. Vedat’la benim şaşkın bakışlarımızı gören arkadaşlarından birisi, ” Akademideki en çekici hocadır. Ceyda sonunda kafaladı adamı. Aşktan anlamaz ama iyi adam tavlar.” Diyor.
Kızın bu sözlerinden sonra Vedat’ la göz göze geliyoruz. Ne olduysa o anda oluyor. Bir zehri boşaltır gibi, yüreğimdeki cerahati akıtır gibi, tüm acılardan ve hastalıklardan kurtulur gibi derin bir iç geçirişle bakıyorum Ceyda’ nın arkasından. ” Hadi kalkalım” diyorum
ferhat_erzar - avatarı
ferhat_erzar
Ziyaretçi
28 Mart 2008       Mesaj #346
ferhat_erzar - avatarı
Ziyaretçi
bence platonik işk die bişi yok aksini sölyen şöle geçsin Msn Tongue Msn HappyMsn HappyMsn HappyMsn HappyMsn Happy
RuYa - avatarı
RuYa
Ziyaretçi
29 Mart 2008       Mesaj #347
RuYa - avatarı
Ziyaretçi
Sana uzaktan bakıyorum. Sana bakmak inanılmaz mutlu ediyor beni. Sen gidince aklım da senin peşinden sürüklenip gidiyor, yüreğim de.. Yanında biri mi var, ona bir şey mi söylüyorsun, onunla gülüyor musun.. içim yanıyor. Ama senden sonra gördüğüm o insan birden senden biri oluyor. Senin baktığın her yer artık güzel, senin konuştuğun her insan, özel oluyor. Sen evine şu yollardan gidiyorsun. Ardından yürüyorum. Beni fark etmiyorsun. Önünden geçtiğin evlere, gölgesinde yürüdüğün ağaçlara, her gün bindiğin otobüse bakıyorum. Senin gözünle bakıyorum. Sen yokken de o yollardan defalarca geçiyorum. Senin kokun, senin havan, senin auran sinmiş havaya.. Sanki seni soluyorum. Akşamları ne yaparsın acaba? Sofraya oturduğun zaman yanında kimler var? Hangi yemeği severek yersin, neyi sevmezsin? Kitap okur musun? Hangi kitapları seversin? Ne tür filmlerden hoşlanırsın? Televizyon izler misin? Gece sokağa çıkar mısın? Arkadaşlarınla en çok neye gülersin? En çok kim kızdırır seni..Hangi futbol takımını tutarsın? Bilmeliyim. Senin hakkındaki bütün ayrıntıları öğrenmeliyim. Çünkü ben de o filmlere gideceğim, ben de o dizileri izleyeceğim, ben de o yemekleri seveceğim ya da nefret edeceğim. Bilmeliyim. Baştan kuruyorum dünyamı. Seninle yaşamaya başlıyorum. Onca kalabalığın içinde, karmaşık yaşamın ortasında eğer sen varsan daha seni görmeden bir kuş gibi çırpınmaya başlıyor yüreğim. Bir ışık çarpıyor yüzüme, bir sıcaklık yürüyor göğsümde. Anlıyorum ki sen varsın. Sen ordasın. Sen gelmişsin. Bakmadan, başımı çevirip seni görmeden varlığının farkındayım. Ey uzak uzak baktığım.. göz göze gelmeden, saçını okşamadan, değil bir rüyayı bir cümleyi paylaşmadan sevdiğim sevgilim. Bir aşk filiz verdi, fidan verdi, kök saldı içimde. Onu sana göstermek için ömrümü veririm...
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
30 Mart 2008       Mesaj #348
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
sevmek neymis

siir011

Uykuların kaçar geceleri
Bir türlü sabah olmayı bilmez
Dikilir gözlerin tavanda bir noktaya
Deli eden bir uğultudur başlar kulaklarında
Ne çarşaf halden anlar, ne yastık
Girmez pencerelerden beklediğin aydınlık
Kapanır yatağına çaresizliğine ağlarsın
Onun unutamadığın hayali
Sigaradan derin bir nefes çekmişcesine dolar içine
Sevmek neymiş birgün anlarsın


siir011
Birgün anlarsın aslında herşeyin boş olduğunu
Şerefin, faziletin, iyiliğin, güzelliğin
Gün gelirde sesini bir kerecik duymak için
Vurursun başını soğuk taş duvarlara
Büyür gitgide incinmişliğin, kırılmışlığın
Duyarsın
Ta derinden acısını çaresiz kalmışlığın
Sevmek neymiş birgün anlarsın

siir011
Birgün anlarsın ne işe yaradığını ellerinin
Niçin yaratıldığını
Bu igrenç dünyaya neden geldiğini
Uzun uzun seyredersinde aynalarda güzelliğini
Boşuna geçip giden yıllarına yanarsın
Dolar gözlerin için burkulur
Sevmek neymiş birgün anlarsın

siir011
Birgün anlarsın sevilen dudakların
Sevilen gözlerin erişilmezliğini
O hiç beklenmeyen saat geldi mi
Düşer saçların önüne ama bembeyaz
Uzanır gökyüzüne ellerin
Ama çaresiz, ama yorgun, ama bitkin
Bir zaman geçmiş günlerin uykusuna dalarsın
Sonra dizilir birbiri ardınca gerçekler acı
Sevmek neymiş birgün anlarsın

siir011
Birgün anlarsın hayal kurmayı
Beklemeyi
Ümit etmeyi
Bir kirli gömlek gibi çıkarıp atasın gelir
Bütün vücudunu saran o korkunç geceyi
Lanet edersin yaşadığına
Maziden ne kalmışsa yırtar atarsın
O zaman bir çiçek büyür kabrimde kendiliğinden

SENI SEVDIĞIMI BIRGÜN ANLARSIN

Ümit Yaşar Oğuzcan
black_and_you - avatarı
black_and_you
Ziyaretçi
7 Mayıs 2008       Mesaj #349
black_and_you - avatarı
Ziyaretçi
ya allah herkesi platonik aşk ızdırabından korusun
The Unique - avatarı
The Unique
Kayıtlı Üye
7 Mayıs 2008       Mesaj #350
The Unique - avatarı
Kayıtlı Üye
Hayatın yeni adımlarından birisiydi seni sevmek. Yeryüzü şahidim olsun ki böyle bir sevdayı yaşamadım. Gökyüzüne ithaf edilen bütün dualarıma bin bir kez şükür katıp öyle anıyorum sevdanı. Kırmızı kıpkırmızı akan savaş mağlubu nehir gibiyim. Her yanımda sanki birer ceset. Her yanımda sanki birer isyan mektubu. İçimde dökülen kan yaşlarının hesabını kimseye soramadım ki.

Hayatımı ithaf ettim sana da kimsenin haberi olmadı. Kırılmış kanatlarıyla uçmayı özleyen bir kuş gibi oldum. Ne uçabiliyorum nede uçmayı hayal ediyorum. Doğuştan uçma yeteneklerim çalınmışta öğrenmeyi bile beceremiyorum. Umutlarımı gasp etmişlerde gasp edenler faili meçhullerde. Ne arayan var meçhulleri nede merak eden. Sanki dünya kimsenin umurunda değil. Yıldırımların çakarken çıkardığı ses gibi boğuk gelirken sesim aşk şarkılarını nasıl söylememi beklerler anlamıyorum.
Ben sevdim mi adam gibi sevenlerden değil sevdim mi dünyayı dar edenlerdenim. Yırtıp göğün en derin mavisini kızıl geceye dalar oldum. Kızgınlığımda zarar vermek değil kendimi susmaya mahkûm ediyorum.
Gecelerin en yılgın bedenine sahip birisiyim.Yalnızlıklarımdan sıkılmışımda haberim yok sanki.En sadık dostumken şimdi düşmanım oldu kahrolası yalnızlığım.Umuduma yol,gecelerime güneş olacakken şimdi hazır gündüzlerimi de kast edip çalıyorsun benden.

Hayal gemisine binen hayalci gibiyim.Hep bir şeyleri hayal eden ama hiç bir şey elde edemeyen işe yaramayan bir hayalci.Kızıl gecenin kararan görüntüsü kadar ürkütücü gelen ama bir o kadarda insanı derinden etkileyen bir sevdadır sana duyduğum.

Gözlerini yüce dağın zirvesinden alan güzel.Bu mağrur bakışların sebebi ben miyim?Uğruna çok şeyler feda edebileceğimi bile bile uğrunda yaşamayı bile göze aldığım bu sevdayı elinin tersiyle itmene ne demeli?Vurup yumruğumu masaya git-gel sevdalar mı yaşamalıydım?Hiç ama hiç kimseyi umursamadan bencilce bir hayat mı paylaşmalıydım?

Bu gece son kez kapatıp gözlerimi sana dair şeyler düşüneceğim. Sana dair bütün umudumu yitirip gözyaşlarına boğulacağım.Sımsıkı sarılamadan hayaline bıraktım bütün seslenişlerimi suskunlaşacağım artık iyice.

Sevmek için bir insanı uğruna ölmek gerekmez.Onu en üzgün anında bile güldürmeyi başarabiliyor onu mutlu edebiliyorsan bu senin için en büyük hediyedir.Ve ben seninle yaşayabileceğim bütün mutlulukları tek bir bakışta yaşadım.Tek cümlenle dünyayı sevip son cümlenle dünyaya küstüm.

Fatih KISAPARMAK dinler misin?Ne diyor"Bu akşamda sensizliği anılara sarıp içtim.Kaybettikten sonra anlıyor insan.Meğerse hiç kimseyi senin kadar sevmemişim.Bi dönsen.En güzel yerinde biten o rüya yeniden yaşanır istesen.Yıldızları sermez miyim ayaklarına?Geldiğin yollara toz olmaz mıyım?Yine şafak söküyor. Uykuların unuttuğu gözlerim yine tavanda.Ah diyorum bi dönseydin son anda.Şarjörüne hasret sürdüm sazımın şimdi hüzün işgalinde yüreğim.Ve ben hala Mor Salkımlı O Sokak'ta bıraktığın yerdeyim."Belki sana yıldızları getiremedim yada yollarına toz olmayı başaramadım.Yada Allah'ın verdiği canı senin uğruna heba etmedim.Uykusuz kaldım evet dualarda ettim dönseydi diye.Ama hiç biri senin bana dönmeni sağlayamadı.Hüzünlerimi sayende işgal altına aldım.Her biri kuşatma altında.

Tek dileğim var sana dair.Hak ettiğin değil hak etmeni engelleyenlere inat bütün mutlulukların seninle olmasını diliyorum.Belki dileklerime burun kıvıracaksın belki de önemseyeceksin.Ama unutma bu gözler seninle huzur buldu sensiz o huzuru bıraktı kendi yoluna.Ve hiçbir zaman unutma ki hayata dair neyim varsa al senin olsun.Çünkü bu hayatı en güzel biçimde yaşamayı hak ediyorsun.Bununla gurur duyman gerekecek.Çünkü bu dünyada hiç kimse bu kadar mutluluğu senin kadar hak etmiyor.

Yorgun argın bir gece daha bitti.Artık bu hayat sensiz umurumda bile değil.Kaç kere vazgeçmek adına terapiler düzenlesemde umutlarıma bir türlü istediğim sonuçları alamadım.Şimdi bardaktan boşalırcasına yağan yağmura inat sırılsıklam sana gelemiyorum.Yılların yarattığı göz altındaki torbalara inat senin mutluluğunu ant içiyorum.
Yeminler biriktirsem de gözlerin uğruna artık tövbeler ediyorum. Biliyorum ki giden bir daha asla geri gelmeyecek. Bu kadar gözyaşı hep bir anı gibi dökülmeye devam edecek.Ama bir şeyi çok iyi anladım ki hiç kimse senin kadar sevilmedi ve sevilmeyecek

Hani bir yağmur yağarda bazen
Hani gök gürler ya arkasından
Hani şimşekler çakar peşinden
İşte öyle bir şey

Seni düşündüm dün akşam yine
Sonsuz bir umut doldu içime
Birde kendimi düşündüm sonra
Bir garip duygu çöktü omzuma

Hani ıssız bir yoldan geçerken
Hani bir korku duyarda insan
Hani bir şarkı söyler içinden
İşte öyle bir şey

Hani eski bir resme bakarken
Hani yılları sayarda insan
Hani gözleri dolar ya birden
İşte öyle bir şey

Seni düşündüm dün akşam yine
Sonsuz bir umut doldu içime
Birde kendimi düşündüm sonra
Bir garip duygu çöktü omzuma

Hani yıldızlar yanıp sönerken
Hani bir yıldız kayar ve insan
Hani bir telaş duyarda birden
İşte öyle bir şey...
Bir bildiğim varsa hiç bir şey bilmediğimdir. (:

Benzer Konular

22 Nisan 2008 / Kral_Aslan X-Sözlük
3 Şubat 2010 / ThinkerBeLL X-Sözlük
11 Mart 2012 / Mira Edebiyat