Arama

Gitmek mi Kolay? Yoksa Kalmak mı? - Sayfa 60

Güncelleme: 29 Mayıs 2012 Gösterim: 254.649 Cevap: 1.073
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
21 Mayıs 2007       Mesaj #591
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Git

Sponsorlu Bağlantılar


Bana değil
Uzaklara bakıyorsan
Benimle değil
Başkalarıyla paylaşıyorsan
İçimi değil
Dışımı seviyorsan
Birdenbire değil
Yavaş yavaş öldürüyorsan beni
O zaman çek git hayatımdan.


Özlem Uluğ

Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
21 Mayıs 2007       Mesaj #592
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Çaresizliğimin çığlığı bu,
Senelerdir içimde kapalı kalan,
Sponsorlu Bağlantılar
O kül rengi sabahlardan...

Bu acıyı taşıyamazsa kalbim
Korkarım...
Gözlerime rezil olurum
Nilüferlerdir böyle bembeyaz,
Gözyaşları içinde sereserpe açan,
Ve ben seni gözyaşlarımda bulurum...
Çarem yok, ağlamaktan başka,
Kalbini açtığın günden beri
Sevgime direnen aşka...

Bir gün göremeyeceksin beni,
Gözbebeğinden süzülen kristal bakışlarda....
Teselli etmeyecek dökülen gözyaşların
Yine burkulacak yüreğin,
Acı bir çığlık kopacak içinden,
Ve aklına gelecek bana yaptığın hataların...
Pembe şafaklar, karanlık gecelerde gizli,
Ayrılmak istiyorsun biliyorum,
Yağmur bulutundan...
Sakın verme kalbini yeni bir aşka,
Ben katlanırım ayrılığa,
Her gün yeniden ölerek,
Ama elimden bir şey gelmez,
İçten içe ağlayarak,
Susmaktan başka.

-Baharlar Sakladım Dudaklarımda isimli kitabından

Ahmet Beltekin

NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
22 Mayıs 2007       Mesaj #593
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Gitmekmi Zor Kalmakmı?

Yokluğunda odamın fersiz ışığına sığınıyorum
Lambada titreyen alev ürkütüyor beni
Olumsuzluk çıkmazında ellerim duada
Dönmenin imkânsızlığı günahkâr kılıyor beni

Özlem yürekte çığlıklarda, dilime ulaşmakta
Belkiler bedenimde belde belde yayılmakta
Düşüncelerim beni hasta sayıp yatağa bağlıyor
Yaşanmışlığımız, dönmeni imkânsız kılıyor bende

Bir avuç umut yutuyorum gözü kapalı
Kendimden geçiyorum karanlık göz kapaklarımda
Sabahın boz mavisi ayıltıyor beni
Yokluğun umutlarımı yakarcasına mavilerimi kızıl kılıyor

Bir kar tanesi gibi düşüyor kirpiklerime hayalin
Gitmek mi zor kalmak mı der, ağlar gözlerim hayaline
Ölmek mi zor yaşamak mı diyerek hayalini urgan yapıyorum
Hayalinin ömrünü az kılıyor kar tanesi

Hasretin kızgın çöllerindeyim, adımlarım özlemine gömülüyor
Tek bir umudum kaldı elimde, bir yudum suyla arakam
Çatlamış dudaklarıma dayandı bir yumruk canım
Döneceğinin umudu beni yaşar kılıyor

Kızgın çöllere kar yağar mı sevgili?
Belki de ben bu imkânsızlığa duacıyım
Bir kar tanesine razı oluyorum tüm nefesimi adayarak
Bir kar tanesi yeter miydi sevgili, yangınlarıma?
Bendeki sevdan, böyle delicesine beni ihtimali kılıyor



Selma Koç
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
22 Mayıs 2007       Mesaj #594
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Ayrılık Sevdaya Dahil

Acilmis sarmasik gulleri kokulariyla baygin
En gorkemli saatinde yildiz alacasinin
Gizli bir yilan gibi yuvarlanmis icimde kader
Uzak bir telefonda aglayan yagmurlu genc kadin
Ruzgar uzak karanliklara surmus yildizlari
Mor kivilcimlar geciyor daginik yalnizligimdan
Onu cok ariyorum onu cok ariyorum
Heryerimde vucudumun agir yanik sizilari
Bir yerlere yildirim dusuyorum
Ayriligimizi hisettigim an demirler eriyor hirsimdan
Ay isigina batmis karabiber agaclari gumus tozu
Gecenin irmaginda yuzuyor zambaklar yaseminler unutulmus
Tedirgin gulumser
Cunku ayrilik da sevdaya dahil cunku ayrilanlar hala sevgili
Hic bir ani tek basina yasayamazlar
Her an otekisiyle birlikte hersey onunla ilgili
Telasli karanlikta yumusak yarasalar
Gittikce genisliyen yakilmis ot kokusu
Yildizlar inanilmiyacak bir irilikte
Yansimalar tutmus butun sahili
Cunku ayrilmanin da vahsi bir tadi var
Oyle vahsi bir tad ki dayanilir gibi degil
Cunku ayriliklar da sevdaya dahil
Cunku ayrilanlar hala sevgili
Yanlizlik hizla alcalan bulutlar karanlik bir agirlik
Hava agir toprak agir yaprak agir
Su tozlari yagiyor ustumuze
Ozgurlugumuz yoksa yalnizligimiz midir
Eflatuna calar puslu lacivert bir sis kusatti ormani
Karanlik coktu denize
Yanlizlik cakmak tasi gibi sert elmas gibi keskin
Ne yanina donsen bir yerin kesilir fena kan kaybedersin
Kapini bir calan olmadi mi hele elini bir tutan
Bilekleri bembeyaz kugu boynu parmaklari uzun ve ince
Simsicak bakislari suc ortagi kacamak gulusleri gizlice
Yalnizlarin en buyuk sorunu tek basina ozgurluk ne ise yarayacak
Bir turlu cozemedikleri bu olu bir gezegenin soguk tenhaligina
Benzemesin diye ozgurluk mutlaka paylasilacak suc ortagi bir sevgiliyle
Sanmistik ki ikimiz yeryuzunde ancak birbirimiz icin variz
Ikimiz sanmistik ki tek kisilik bir yalnizliga bile rahatca sigariz
Hic yanilmamisiz her an dusup dusup kristal bir bardak gibi
Tuz parca kirilsak da hala icimizde o yanardag agzi
Hala kipkizil gulumseyen sanki atesten bir tebessum zehir zemberek ASKIMIZ

Atilla İlhan
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
23 Mayıs 2007       Mesaj #595
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Yalvarış

Ya Rab bu hasrete can dayanmıyor;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.
Her adımda bir engel var, salmıyor,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Mümkün mü bu yolda maksuda ermek?
Mümkün mü sılada dost yüzü görmek?
Aşığa ar gelir geriye dönmek;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Çekilmez bir şelek vurdun arkama;
Şaşırdım yollarda kaldım, akşama.
Umudum her zaman bakidir amma,
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Sevip sevilmemek varsa kaderde,
Hangi doktor ilaç verir bu derde?
Hastayım, susuzum gurbet illerde;
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Ey hanlar hanını halkeden Hancı!
Bir yudum aşkınla doğdu bu sancı.
Ey fakir ekmeği, Mümin inancı!
Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun.

Abdurrahim Karakoç
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
24 Mayıs 2007       Mesaj #596
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Daha Herşey Bitmedi

Pembe bir gurubun letâfeti
Hoş dokunuşlarla sıvazlar önce
Rehâvete sarınır bütün beden
Uzanır dimağın sükûnetle
Haz duyarak gevşer el ve ayaklar
Süzülür gözlerin, meyletmez bakışa
Toplanır günebakanlar, kapanır dışa
Kendiliğinden gelir yasaklar

Daha bu saadet hazmedilmeden
Batmış olur güneş, değişir renkler
Suyu kesilir zevk çeşmesinin
Işıkla beraber yavaş, usulca
Geri çekilir saadet ve haz
Hafifçe sallanırsın biraz
Bronz bir grilik buz keser önünde
Ürperirsin, üşümeye ramak kalır
Gözlerin tutunacak bir yer aramaktadır
Hangisi nedir? Kestiremezsin
Sağa-sola seğirtirsin kısa kısa
Hep tereddüt, hep çekince
Bitiyor dürtüsü aklından geçince
Zınk diye çakılır kalırsın

Birdenbire çöker üstüne gece
İliklerine sokulmaktadır karanlık
Bigâne olmaya kalksan bir anlık
Acı dürter zehir gibi
Bütün bedene yayılır da işkence
Hiç kımıldamadan put gibi durursun
Çaresizlikten kudurursun
Her taraftan siyah yağar, doldurur
Ve her şey bu siyahta kaybolur

Tam bitti artık zamanındayken
Serin bir yel gelip çarpar yüzüne
İncecik bir pırıltı titreşir önce
Yeniden uyanır yüreğin
Ağarma başlar doğudan azar azar
Gayrı ihtiyari de olsa, o yana dönünce
Şafak atar ufukta,
Şafak atar yürekte..
Ve en kılcal damarına kadar
Uzanır hayat yine, yeniden


Güneş serper ışıklarını cömertçe
Alır, dirilirsin
Tad olur, doyum olur, hırs olur
Suyun ışıltısını, kuşun kanat sesini
Tekerin gıcırtısını, menekşenin rengini
Her şeyi, herşeyi kucaklar, gerilirsin
Dinamik bir patlamaya can atarcasına
Azmine biraz da şevk katarcasına
Canlılık büyür alabildiğine
Gerekenlere verilirsin
Ve bilinmez bu ne kadar sürer
Bir de bakarsın uzun uzun olmuş gölgeler
Boşalmış bir çuvalcasına
Yerlere serilirsin..
Daha her şey bitmemiştir halbuki,
Daha her şey bitmedi! ..

Hünkar Dağlı
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
25 Mayıs 2007       Mesaj #597
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Hangi Ayrılık Kolay

Hangi sevgili var ki, senin kadar duyarsız ve kalpsiz?
Ve hangi sevgili var ki, benim kadar çaresiz?

Hangi ayrılık var ki, böyle kanasın ve böyle acısın?
Ve hangi taş yürek var ki, benim kadar ağlasın?


Hangi gün karar verdin, küt diye çekip gitmeye?
Hangi lafım dokundu sana, böyle inceden inceye?
Hangi otobüs söyle, hangi uçak, hangi tren?
Seni benden götüren, beni bir kuş gibi öttüren.
Hangi kırılası eller dolanır, kırılası beline?
Hangi rüzgar şarkı söyler, o ay tanrıçası teninde?
Hangi çirkin gerçek uğruna, tükettin güzel ütopyamızı?
Hangi boşboğazlara deşifre ettin, en mahrem sırlarımızı?
Hangi cama kafa atsam?
Hangi kapıyı omuzlayıp kırsam?
Hangi meyhanede dellenip, hangi masaları dağıtsam?

Bende bu sersem başımı, karakolun duvarına vursam.
Kendimi caddeye atıp, arabaların altına savursam.
Hangi tercih beni en hızlı şekilde öldürür?
Hangi şekil öldürmez de, ömür boyu süründürür?
Kayıp ilanı mı versem, şehir şehir dolanmak yerine?
Ödül mü koysam, ölü veya diri seni bulup getirene?
Hangi ayrılık var ki, böyle diş ağrısı gibi durmadan zonklasın?
Hangi cam kesiği var ki, böyle musluk gibi içime damlasın?
Hiç sanmam! ...
Hasta kalbim bunu bir süre daha kaldıramaz! .
Feriştah olsa, böyle eli kolu bağlı bekleyip duramaz.
Hangi mübarek dua,
Hangi evliya tesir eder, seni döndürmeye?
Hangi aptal mazeret ikna eder, ateşimi söndürmeye?
Olur mu be! . olur mu?
Bu da benim gibi adama yapılır mı?
Aşk dediğin mendil mi?
Buruşturup bir kenara atılır mı?
VEFA bu kadar basit mi? Alınır mı? Satılır mı?

Hangi hırsız çaldı, seni yırtık cebimden?
Hangi pense kopardı bizi birbirimizden?
Hangi uğursuz hamal taşıdı valizini?
Hangi çöpçü süpürdü yerden bütün izini?
Hangi yaldızlı otel çarşaf serip barındırdı?
Hangi süslü manzara seni kolayca kandırdı?
Hangi şarlatan imaj böyle çabuk ilgini çekti?
Hangi pembe vaadler o saf kalbini cezbetti?

Dağ gibi adamı eze eze! .....
Hangi anası tipli parlak çömeze,
Hangi alemlerde kahkahanı ettin meze?
Hangi yamyamlara yedirdin o masum rüyamızı?
Hangi mahluklar çiğnedi el değmemiş sevdamızı?
Hangi bıçak keser şimdi benim biriken hıncımı?
Hangi mermi dağıtır insanlara olan inancımı?
Hangi bekçi, hangi polis artık zapteder beni?
Ve! .. Hangi su bağışlatır?
Hangi musalla temizler seni?

Bu Nasıl Ayrılık? ...


Yusuf Hayaloğlu
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
25 Mayıs 2007       Mesaj #598
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Aşk çok eski bir şeydir sevgili.
Onun içinden o çileli çocukluğumuz geçer.
Sevdiğimiz insanların çocuklukları da...
Oradan üvey anneler, eksik babalar, parasız yatılılar geçer.
Ve sonra aşk bütün bunları alır, daha da eskilere gider,
hep o ilkel acıya, o yaban ağrıya...

İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır.
Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır...
Bazen denizler, kıyılar çeker insanı.
İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde
yaşanmasından korkulup vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu.
Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara...
Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi...

İşte şimdi biz de sevgili, ya olmadık zamanlarda
umutsuzluğa kapılıp, soluğu evlerde alacağız, ya da denizler,
kıyılar çekecek bizi. Nasıl biz başkalarının
korkaklığını taşıyorsak, başkaları da bizim korkaklığımızı taşıyacak, yenilgimizi, umutsuzluğumuzu...

Birazdan sabah olacak...
Para, tarifeler, beklentiler, randevular, taksitler, iş,
anneler ve korkular başlayacak...
Bunlar varsa ve bizim için geçerliyse aşk yoktur ve
hiç olmamıştır sevgili. Birbirimizi kandırmayalım...

Hadi güne hazırlan. Yaşadıklarımızı unutmaya çalış.
Aşk bize güvenip verdiği büyüsünü, sırlarını,
cesaretini, bilgeliğini ve o ilkel, o yaban ağrısını geri
alacak. Bunlar olurken içimiz bir an çok üşüyecek, sonra geçecek...

Hadi, oyalanma birazdan yarın olacak...

Aşkta yarın yoktur sevgili...

Cezmi Ersöz
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
25 Mayıs 2007       Mesaj #599
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Zor değil kavuşmak sen de istersen,
Kaptan da ben olurum, tayfa da ben,
Mutluluk yaşanan sahile yelken,
Açalım seninle desem, var mısın ?

Doğmak-ölmek kader, yaşamak sanat,
Söylesene ki me yaramış inat,
Takıp kollarımıza iki kanat,
Uçalım seninle desem, var mısın ?

Kargadan başka kuş konmazmış leşe,
Palamuttan başka ne verir meşe,
Birlikte her yere mutluluk neşe,
Saçalım seninle desem, var mısın ?

Varsın deli divâne desin çoğu,
Dilersen batıya, istersen doğu,
Bırakıp bir kenara varı yoğu,
Kaçalım seninle desem, var mısın ?

Otursak bir yerde şöyle yan yana,
Koyu bir sohbete dalsak can cana,
Doldursa sâkiler biz kana kana,
İçelim seninle desem, var mısın?

Farkına vardın mı? Bu iş uzadı,
Düşünmeden vur bıçağa masadı,
Bizdik sevgi eken, şimdi hasadı,
Biçelim seninle desem, var mısın ?

Dediğin Olsun - Kıvılcım Yayınları 2000

Mümtaz Beğen
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
26 Mayıs 2007       Mesaj #600
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
Dün gece düşüncelerim yine sen kokuyordu
Beynimin her köşesini esir almıştın
Yine içime girmişti yokluğun
Yine kendi kendimle seni konuşmaya başladım
Biliyor musun, sen gittikten sonra hayat bulanık bir hayal
Ev soğuk, çayın tadı yok
Sen gittikten sonra ne uyku var gözümde
Ne de merakla okuduğum kitabın son yedi sayfası
Sarı bir hüzün şimdi firara meyilli aklımın rakibi
Seni daha da ısıtmak için içimde
Gözlerimi kapatıp yüzüne sürüyorum yüzümü
Sözlerin gözlerimde birkaç damla yaş
Dudağında bakire bir gülümseme
Ve tenime işliyor tenin kokusu
Ellerin ateş topu sen dokundukça ben eriyorum
Gözlerimi açsam gideceksin, biliyorum
Dün gece kafatasım dar geldi beynime
Beynim dar geldi düşüncelerime
Bir infilak arifesi terkettim evimi
Yollara düştüm, şuursuzca değil
Dümeni sana kırdım
Rotam geçici vuslat, yalancı bahar, bir kelebeğin hiç göremiyeceği mevsim
Yağmur başlamadı ben yürürken
Hani filmlerdeki gibi
Kuruydu hava, kuruydu yollar, kuruydu gözlerim
Nasıl bir cesaretti dün geceki bilemezsin
Gel yine bir parçam ol, demeye gelmemiştim
Senden aşka dair hiçbir şey istemiyecektim
Geldim çünkü sen herşeyimi bilenimsin
Sen benim kapısı olmayan, duvarı olmayan
Dört bir yanı açık hanemsin
Dün gece bildik bir yüz görmek istedim
En bildik yüz sendin
Aşka mı esirim sana mı bilemedim
Aşk sende mi anlam buluyor dersin ?

İşte dün gece sana bunları anlatmaya geldim
Defalarca çaldım kapını
Kapı aşındı, elim aşındı, yüreğim aşındı
Dün gece sana geldim, çaldım kapını
Açan olmadı...

Funda Güven

Benzer Konular

2 Ekim 2008 / Sedef 21 Taslak Konular
10 Ekim 2012 / Misafir Soru-Cevap
14 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük