Arama

Gitmek mi Kolay? Yoksa Kalmak mı? - Sayfa 94

Güncelleme: 29 Mayıs 2012 Gösterim: 254.671 Cevap: 1.073
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
28 Aralık 2007       Mesaj #931
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Ağlama sevdiğim…
Bu sana yazdığım son mektup sevdiğim.
Sponsorlu Bağlantılar
Bu mektup sende olunca ben olmayacağım sevdiğim.
Ağlama sakın ağlama sevdiğim.

Her gözyaşın kalbimi yakan ateş misali,
Ağaçtan dökülen son yaprak misali,
Rüzgârda kaybolan kâğıt misali,
Seni kaybeden bir ben, bir ben olurum sevdiğim.
Ağlama sakın ağlama sevdiğim.

Akmasın gözyaşın kıyamam,
Akan gözyaşında boğulurum yaşayamam.
Bak, bak gene o ezan,
Ama bu sefer benim ezanım,
Benim için okuyan ezan.
Kuşlar susmuş, rüzgâr durmuş,
Bir yağmur yağıyor sevdiğim.
Sen sakın yağma sevdiğim.

Ölüm bu; dur diyemesin, yapma diyemesin.
Yüreğimden kan akıyor,
Olguma olan özlemim akıyor,
Sana olan sevgim akıyor.
Sen sakın akma sevdiğim.

Anama sen söyle ben yapamam.
Anadır ona kıyamam.
Gözlerine baka baka ben gidiyorum diyemem.
Ezan bitiyor sevdiğim.
Arkadaşlar, akrabalar hep ağlıyor.
Babamda ağlıyor.
Ben hiç görmedim babamın ağladığını sevdiğim.
Babamın yeşil gözlerine ağlamak yakışmıyor.
Sen sakın ağlama sevdiğim.

Kana kana yüreği açıyor anamın.
Savrula savrula omuzlardan gidiyorum sevdiğim.
Ve beni taşıyan kardeşimi görüyorum.
Ağlıyor o da ağlıyor sevdiğim.
Sen ağlama sevdiğim, sen ağlama.

Beyazlar içinde gidiyorum.
Kalbim kanıyor, ben ağlıyorum, sevdiklerim ağlıyor.
Sen sakın ağlama sevdiğim.
Çünkü sana ağlamak hiç yakışmıyor.

Sen gül hep gül sevdiğim…
Sen gül hep gülü sevdiğim…
ADEM BAŞDAR..,,

DeLLy - avatarı
DeLLy
Ziyaretçi
28 Aralık 2007       Mesaj #932
DeLLy - avatarı
Ziyaretçi
git sen..
ben boyarım çatlaklarını duvarların..
Sponsorlu Bağlantılar
harcını sulamayı unutma sevdamızın..
git sen..
ben tutarım hesabını sensiz ayların..
sen sadece kendini üzülüyor sanırsın..
git sen..
ben resmini çizerim gözlerinin karasının..
ne ben akıllıyım artık ne de sen şapşalsın..
git sen..
ben bakarım ardından ayaklarının..
gözlerimde yaş bırak ki pınarları kurumasın..
bütün sokaklarım sana doğru..
git sen..
tutmak istiyorum giderken seni..
avuçlarım yosun bağlamış..
gittin diye söyleyemediklerimi bi bilsen..
ama boşver yine de..
git sen..
git..
MaRCeLLCaT - avatarı
MaRCeLLCaT
Ziyaretçi
9 Ocak 2008       Mesaj #933
MaRCeLLCaT - avatarı
Ziyaretçi
ADAK

sana şiirler okuyacağım gitme
güneşler doğacak yalnızlığımdan
sana bir ışık getireceğim
büyük aydınlığımdan

sana bir dolu umut getireceğim
küçük ellerine sığmayacak
sana afrika geceleri getireceğim
sımsıcak

sana çiçekler getireceğim
bozulmuş gül bahçelerinden
sana bir serinlik getireceğim
yağmur tanelerinden

sana avuç avuç yıkdız getireceğim
güneşimden başka
sana engin denizlerin maviliğini getireceğim
köpük köpük dalga dalga

sana bir rüzgar getireceğim
dağlardan tepelerden
gitme sana zamanı getireceğim
zamanın bittiği yerden
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
10 Ocak 2008       Mesaj #934
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Gelme Artık İstemiyorum Seni Gidişin bitişimdi.Söylemiştim sana.Dünyandım be sevgili.Seni duymasam da hissedebiliyorum nefretini.Sensizde mutluyum şimdi.Unutmak kolay olmadı belki,benliğimi kaybettim gençliğimi mahvettim,en önemlisi seni yitirdim ama unuttum şimdi.Yoksun ve artık olmayacaksın.Gerçekler her zaman acıymış daha iyi anlıyorum Giderken kendinle birlikte neleri götürdün valizinde biliyor musun? Bilemezsin ki nerden bileceksin.Ne kadar soyut olsalar da benim canım gibiydiler.Onları getirmeni çok bekledim.Aslına bakarsan beklediğim benden götürdüklerin değil ‘’SEN’’din.Ümitsiz yaşayamıyor insan.Ben ümit etmeyi de senden öğrendim aslına bakarsan.Bunca zaman geçti gelmedin.Bana düşen seni unutmaktı.Unuttum da yüreğim perperişan.Senin Yaptığın gibi senin unuttuğun gibi.Aramızda ki tek fark ne biliyor musun sevgili?Sen hiç düşünmeden unuttun beni.Bense her gün kanayan yüreğimi senin sevginle sararak.Nasıl kör etmişsin gözlerimi.Bir gülüşünle dünyaları yıkacak kadar güç verirdin bana şimdi değil gülüşün senin hayalin bile öldürüyor yüreğimi.bilesin diye söylemiyorum bunları sana.Bilsen ne fayda.Beni asıl kahreden senin böylesine zayıf olman.Bu kadar kolay vazgeçip,bu kadar kolay unutman.Sen her zaman ki gibi kolayı seçtin.Bense her gün ölümü.Ölümden korkum yok ama her gün aynı acıyı yaşamak ölümden beter sevgili. Gelmesen de olur şimdi dedim ya ben kanayan yüreğimi seninle kapatmasını öğrendim öğrenmesine de bir gün dönersen bıraktığın yerde değilim bilmeni isterim.Ben unuttum yalan aşkını ve seni.GELME İSTEMİYORUM
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
12 Ocak 2008       Mesaj #935
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Geleceğim

Şahit buna bu gece ay,
Bir gün sana geleceğim.
Bugünden başla sen de say,
Bir gün sana geleceğim.

Mecnuna Leylası gerek,
Biliyorsun var bu yürek,
Gerekirse yürüyerek,
Bir gün sana geleceğim.

Gelmiş ise vakti nikâh,
Ne ah fayda eder ne vah,
Belki güneşli bir sabah,
Bir gün sana geleceğim.

Bin bir zahmet ve emekle,
Belki yırtık bir gömlekle,
Ama tertemiz bir yürekle,
Bir gün sana geleceğim.

Gördüğün an şaşacaksın,
Coşacak çağlayacaksın,
Sevinçten ağlayacaksın,
Bir gün sana geleceğim.

Mümtaz Beğen
nünü - avatarı
nünü
Ziyaretçi
12 Ocak 2008       Mesaj #936
nünü - avatarı
Ziyaretçi
Gittin... Dudagima, çocuksu susuzlugumla asla doyamadigim öpücüklerinden birini kondurup gittin. "N'olur öyle bakma bana" dedin en son... Daha birkaç dakika önce, gözlerimde varliginla alevlenen yasam sevincinin yerine, boyun egmis, donuk ve daha simdiden hasretinle kavrulmus bir karanligi birakip gittin... Dolmustu zamanin... Yüregimdeki kum saatini, o göz açip kapayincaya kadar geçen "sen"den, sanki asirlarca tükenmek bilmeyen "sensizlige" tersyüz ederek gittin. Içimde, günlerdir yoklugunla zayiflamis, kalbi kupkuru kalmis ask çocugunu sevginle emzirme sarhosluguyla delirdigim su "üç saatin" içindeki yüzlerce "an"i "ani"ya dönüstürerek... Önce gözlerim öksüz kaldi yoklugunda. Sonra, nefesinin o bugulu sicakligindan mahrum kalan evimin rutubet kokulu duvarlari... Gittin... Iki askin arasinda saskin, ürkek ve çaresiz bir çocuk gibi savrulan kalbini cebine koyup, baska bir eve gittin uyumaya. Artik senin degildi evin,. "sizin"di. Benim özledigim o eski evin degildi gittigin... O eski ev... Oturup, zamanin o yagmursuz, o parça parça yüzüne bakarak, günesin bütün gün sadece yalayip geçtigi los pencerelerinde dalginligimizi biriktirdigimiz o ev... Susardik bazen... Ansizin, hesapsizca, belki de yorgun düserek... Akildisi bir hizla devinen imgelerin ortasinda, bir çig gibi ömrümüze yigilan anilardan birini seçip, dondurarak... Hayat, çok eskilerden gelen sonsuz bir ritüel gibi, bir gelenek gibi tekrar ederdi etrafimizda, umurumuzda olmadan... Elin çaya uzanirdi... Tenim dudaklarini özlerdi... Bir sözüm siirin olurdu... Demlenirdik. Gömüldükçe düslerin o büyülü uykusuna, askimin kalbimdeki ilahi melodisi çalinirdi kulaklarina birden. Nasil da ürkerdin... Karanliktan korkan bir çocugun teselli isligi gibi bölerdi sesin suskunlugumuzu... Ruhlarimizin biryerlerde bulustuguna, düslerimizin biryerde kesistigine inanmak istedigim bu hayattan çalinti anlari, beni bunun aksine inandirmaya çalisan bir sesle ve ilk önce hep sen bölerdin. Iste böyle anlarda yüzü daha da netlesirdi dünyaya gözlerinden bakan o yarali çocuklugunun... Iste ben en çok seni içimden dogru sevdigim böyle anlari severdim... Hayatin içinde seni barindirdigi her karesinde uzun uzun soluklar alarak, o günlük, o siradan ayrintilarini alabildigince büyütüp, içinde kaybolarak severdim seni... Odanin içinde, varligina yillardir asina oldugun bir esya gibi sessizce kaybolarak seni izlemek ve basinin üzerinden sonsuzluga akip giden düs bulutlarinda sekillenen her sözü, yüregimde senin için büyüttügüm siire misra yapip eklemekti seni sevmek... Sevmek hayatina taniklik etmekti benim için... Sabahlari evden çikmadan önce, uykundaki o en masum halini öpücüklere bogarken "gitme" diye sayiklayan sesine kiyamayip, patrona binbir yalanlar uydurarak sik sik ise gitmemekti seni sevmek... Sana kahvalti hazirlamakti. Özenle hazirlidigim sofraya istahla oturup, "Sen var ya, bir meleksin, neden seninle evlenmiyorum ki ben... Senden daha iyisini mi bulacagim" diyen muzip sözlerine sevinmek, belki de çocukça inanmakti... Ince ince kiyilmis, tabaga motif gibi islenerek dizilmis ve hep sevdigin gibi üzerinde zeytinyagi ve limon gezdirilmis domateslere, yaptigim mezelere duydugun minnete sasirmakti... Hayatina eklemekten çilginca zevk aldigim o sefkatli inceliklere duydugun minnete... Seni sevmek, bundan yillar önce, seni bir idol gibi içimde büyütüp, hayranligimin yavas yavas aska dönüsünü ürkekçe gizleyerek kaleme aldigim mektuplarima, ayni incelikle, ayni özlemle, ayni hayranlikla verdigin cevaplarina inanmamakti... Tüm israrlarina ragmen, bu essiz büyüyü bozmaktan çekinip, aylarca seni bir kez bile aramamakti. Sonra ansizin yollara düsüp, çocuklugumda kalbimde filizlenen sevdasi senin askinla yeseren bu kentin sokaklarinda izini sürmek, kendi sözlerinle "bu inceligin ve bu derin anlayisin yüzünü", yani o merak ettigin yüzümü, gözlerine tasimakti... Bulustugumuz cafede, aylarin günlerin telasi ve susuzluguyla, anlattigin seylerin hiçbirini algilamadan, sadece hayranlikla seni, o hepimiz gibiligini seyrederken, masanin altindan bir türlü çikartamadigin o telasli, o çocuk ellerinde kendini eleveren heyecanina inanamamakti... Seni sevmek, o gece raki içtigimiz köhne meyhaneden çikip yürüdügümüz sokaklarda, Nisan ayinda bir mucize gibi gökyüzünde dans eden kar tanelerinin Tanri'nin bu ask için gönderdigi bir isaret olduguna inanmakti... Seni sevmek kadinligimi, bedenimi ve hazzi ilk defa seninle kesfetmekti. 17 yildir sanki sadece senin için sakladigim bedenimi, en ufak bir tereddüt duymadan ve beklentisiz bir sarhoslukla sana sunmakti... Her dokunusunda kutsal bir ayinin o sicak ve tatli sarabini yudum yudum içer gibi... Seni sevmek, askin ugruna, ama senden izinsiz, baska bir kentteki hayatimi sifirlayip, yasadigin kente, yasadigin gögün altina, islandigin yagmurlarin altina gelip yerlesmekti. Senden baska, bu koca kentte bir basinalik ve kimsesizlikti seni sevmek... Sokaklarda tek bir tanidik simaya rastlamamaya alismakti güçlükle... Hücrelerimle beraber çogalan askini özgürce ve sinirsizca yasamak için ailemin sefkatli ve anlayisli kollarindan siyrilip kanatlanmak, yillanmis can dostlarin sevgisini çok uzaklarda birakmakti... Seni sevmek, yalnizligin soguk kollarindan biraz olsun siyrilip, nefes alabilmek için geceleri saatlerce tek basima Beyoglu'nun karanlik sokaklarinda kalabaligin soluguyla isinmaya çalismakti. Hiç tanimadigim insanlarin yüzünde senin yüzünü aramak, onlarin kaybetmis, umutsuz hayatlarinda yarali geçmisinin ve çocuksu düslerinin izlerini sürmekti... Seni sevmek, bu kentin tozlu, soluk isiklari ruhumu isirirken, ayni gecenin yildizlari altinda seni deliler gibi özlemekti... O geceyi de kollarinda geçirebilmeye seni ikna edebilmek için saatlerce sokaklarda dolasip, barlarda, kahvelerde oturup eve dönüsünü beklemekti... Bazen bu bekleyislerin sonu, yorgun düsmüs bedenimi sürükledigim evimde, o gece bir baska kadinin yaninda uyumana aglamak olurdu sabaha kadar... Ertesi gün bir sizofren gibi, hiçbir sey olmamis gibi tekrar seni sevmeye koyulurdum...sasirirdin. Çünkü, seni sevmek direnmekti sevgili... Güçsüz olani acimasizca yokeden bu kentin hoyratligina ve senin için artik inanmaktan çoktan vazgeçtigin, yasadigin hayalkirikliklariyla çok uzun zamandir kaybettigin o ask duygusunun gerçekliginin canli ispati olmaya direnmekti... Kalbine inançla ask tohumlari ekmekti seni sevmek... Sevmek o yitirdigin ask sarkisi adina sana umut vermekti... Seni sevmek, ait oldugun gökyüzünde seni özgür birakmakti... Koparmamakti kanatlarini... Ruhunun ve kaleminin tek besin kaynagindan, baska sevgilerin siirine ekledigi misralardan kiskançlikla seni mahrum etmeye yeltenmemekti... Sevmek, ruhumun tek sahibi olan seni sahiplenmemeye kanaya kanaya razi olmakti... Çocuksu bir saflikla tek vazgeçemeyeceginin ben olduguma kendimi inandirarak, hayatina boyun egmekti... Seni sevmek, bir babayi, bir canyoldasini hayatinin sonuna kadar yaninda oldugunu bildigin güvenilir bir dostu, ilgiye ve sefkate doymayan çaresiz bir küçük çocugu, ama en çok da tutkulu, kiskanç ve yüregi sonsuz maviliklere akan bir deli asigi sevmek gibiydi... Birgün ansizin, telefonda duydugun bir sese, ya da yeni tanistigin bir kadina asik oldugunu, sanki tepkimi ölçmek ya da seni nasil kiskandigimi görmek isteyen abartili bir heyecanla söylediginde, telasa kapilmamak, bunun gelip geçici bir duygu olduguna ve asla benden vazgeçemeyecegine inanmakti... Yine de içimdeki o kaçinilmaz endise ister istemez sarardi yüzümü... Sesim solugum kesilirdi birden... Iste, öyle anlarda beni simsiki sarip, tutkulu bir sevismenin ilk öpücüklerini dudagima kondururken, "Sen küçücük bir kizsin, biliyor musun" diyen sefkatli sesini severdim en çok... Ve aslinda ben dahil, hiç kimseye asik olamayacagini düsünür, hüzünlenirdim... Rüyalarimin gül kokusu... Sonra birgün aska açildi yüreginin sürgüleri... Sonra birgün siirlerin baska bir askin kokusuna büründü... Yikildi tabularin... Kirildi zincirlerin... Uzagima düstün.. Bu defa farkliydi, hissetmistim. Yalniz bedenini degil, ruhunu da paylasmaya baslamistin bir baska kadinla... Sonra sevmek yavas yavas kayisini izlemek oldu avuçlarimdan... Seni sevmek, sen sabaha karsi uyudugumu sanarak yanimdan kalkip bir baska yürekle telefonda özlem giderirken, içimde kopan firtinalari susturmaya çalismak oldu sessizce... Habersizce kapini çaldigim o gün, kapinda kalip, içeri girememek oldu... O güne kadar hiç olmazsa bana karsi dürüst olmanla, yasadiklarini benden gizlememenle, yalan söylememenle avunuyordum... Ama bir baskasini incitmemek, üzmemek için ondan gerçekleri gizledigini, yalanlarla da olsa onu korudugunu farkedince bu avuntu da terketti beni... Yalanlarini bile kiskanir oldum. Neden dürüst olmak için beni seçmistin sanki... Gerçegin acimasiz zindanlarinda neden beni kilitli birakmistin... Ne çok düsündüm bu sorularin cevaplarini... Ne çok sorguladim kendimi, nerde hata yaptigimi, neyi eksik biraktigimi... Kadinca oyunlardan haberim olmadi hiçbir zaman. Seçtigin yasam biçiminden koparmak, seni soluksuz birakmak demekti benim için. Hatam seni bir mülk gibi sahiplenmemek miydi? Acaba istedigin bu muydu? Seni yanlis mi tanimistim?.. Bana hep, ne kadar asil bir yüregim oldugunu söyler dururdun... Isyanim, kalbimin ezilmis parçalarinin üstünü örtüp, sessizce çekip kapini çikmak olurdu en fazla... Yalniz kalmak istedigini daha sen söylemeden yüzündeki bulutlardan hisseder, çikip giderdim... Özür diler gibi bir sesle, onun gelecegini söylediginde, sessizce çikip giderdim... Karsinda ben otururken, onunla saatlerce telefonda konustugunda çikip giderdim... Hep giderdim... Bu onurlu tavrimdi belki de ezen yüregini... Vazgeçemedigin tek yanim buydu belki... Sonra, sevmek yarali kadinligimi baska yüreklerle avutma yanilgisina kapilmak oldu... Buna hakkim oldugunu söyleyip dursan da, biliyorum, aslinda içten içe hiç affetmedin beni... Sen çoktan parçalanmistin zaten... Benim de yüregimi böldügümü düsünmek sana bile agir geldi... Oysa ben, seni degil, kendimi cezalandiriyordum baska bedenlerde... Ruhumu kemiren bu deli aski cezalandiriyordum... Bunu anlamadin mi sevgili? Sevmek seni degil çocuklugumu, düslerimi, kendimi aldatmak olmustu artik... Bana baglanan masum asklari seninle aldatmak olmustu... Kimseye veremedim yüregimi. Ne zaman baksalar içime, yüregimin kirik aynasinda kendilerinin degil, senin yüzünün aksini gördüler hep. Sessizce çekip gittiler. Farketmedim bile gittiklerini... Gittin... Seni sevmek, bensiz akip giden hayatina bir yabanci gibi uzaktan bakmak oldu çoktandir... O çocuk ellerinin, bir baskasinin saçlarinda gezindigini, aniden özlemle sarilip bir baska yüzü öpücüklere bogdugunu, sabahlari uykunda bir baska kadina sarilip bir baska yüzü öpücüklere bogdugunu, sabahlari uykunda bir baska kadina "gitme" diye sayikladigini düsünmek oldu, seni sevmek... Geceleri, kokuna hasret yatagimda ter içinde uyanmak, kendimin bile affedemedigi bir bencillikle, kalbindeki tek askin benimki olmasi için gözyaslari içinde Tanri'ya yalvarmak oldu.. Seni yasak bir ask gibi gözlerden uzakta, rutubetli duvarlar arasinda yasamak oldu, sevmek... Beni hayatindan disladigin için öfke nöbetlerine kapilip, bana bile yabanci gelen, hiç tanimadigim bir sesle sana bagirmak, haykirmak, aglamak, sonra pismanlikla affedip tutkuyla sana tekrar sarilmak oldu... Yabani bir ot gibi ruhumu sarip sarmalayan öfke ve kiskançlik duygulariyla benligimden uzaklasmayi kendime yakistirmamak, sikisip kaldigim bu karanlik dehlizde, kendi kalbimde, yalnizligimda, sensizligimde, kendi askimla delirmek oldu artik seni sevmek... Simdi, bu aciya bir son vermesi, kendisini terketmesi, sonsuzluga birakip gitmesi için birbirine yalvaran iki yüregiz artik... "Ayazda Iki Yürek" gibiyiz... Sen benim sizofren askimsin... Bense senin kanayan vicdaninim... Affet beni sevgilim... Verdigim sözleri tutamadim...
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
12 Ocak 2008       Mesaj #937
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Gel

Bir kaçak bahar gibisin kuruyan dallarıma çarpan,
Bir yel gibi bazen esiyor bazen duruyorsun,
Oysa yalancı bahar degil de yeşil yaprak olsan dalımda,
Dört mevsim solmasan kurumasan,
Bükermiyim dallarımı kururmuyum hiç,
Kaçma dilber,
Bahar ol gel meltem ol gel yagmur ol gel,
Gel solan bedenime bir tokat gibi çarp ki,
Kök salayım dünyaya ve sen oldukça bende varolayım,
Hadi kalk gel kurumuş bir çınar gibi yıkma beni.


Tolga Şahbaz
darklive - avatarı
darklive
Ziyaretçi
13 Ocak 2008       Mesaj #938
darklive - avatarı
Ziyaretçi
tabiki gitmek daha kolay
jöly - avatarı
jöly
Ziyaretçi
14 Ocak 2008       Mesaj #939
jöly - avatarı
Ziyaretçi
Var git artık

buralarda gece uzun
gün ışığı yakındır
var git artık
bakma ardına
ölüme fazla sokulma ama
düşün ki
mevsim rüzgarlarının savurduğu
bir orman insan
sev onu, sokul, konuştur
doludur fazla üstüne varma

hep susmak
susmak...
yetmiyor bazen
işte bu yüzden
bütün ışıkları yanmalı yeryüzünün
ozanlar her şeyi anlatmalı

var git artık
acıyı aşındırma
tut
ve at sevdaya uzayan çağlayana


Yılmaz Odabaşı
DeLLy - avatarı
DeLLy
Ziyaretçi
14 Ocak 2008       Mesaj #940
DeLLy - avatarı
Ziyaretçi
git

Benzer Konular

2 Ekim 2008 / Sedef 21 Taslak Konular
10 Ekim 2012 / Misafir Soru-Cevap
14 Şubat 2016 / Safi X-Sözlük