Arama

Fıkralar/Komik Olaylar - Sayfa 52

Güncelleme: 19 Kasım 2016 Gösterim: 290.291 Cevap: 1.351
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
13 Haziran 2006       Mesaj #511
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TEMEL VE MAYMUN

Sponsorlu Bağlantılar

Nasa uzay üssünde yeni bir deneme yapılıyormuş. Gönüllü başvuranlar arasından Temel, astronot adayı olarak seçilmiş. Ön elemede oldukça sıkı testleri geçen Temel; 3 aylik ikinci bir eğitim ile iyi bir astronot olabilmiş. Beklenen an gelmiş ve Temel bir maymunla birlikte uzay mekiğine binerek havalanmış. Atmosfer aşıldıktan sonra Temel'in ilk işi; kendisine sıkı sıkıya söylenildiği gibi zarfları açıp maymunun ve kendisinin görev kartlarını okumak olmuş. Maymunun görevleri: "Yerküre ile bağlantıyı sürekli kontrol altında tutmak; her 2 saatte bir yörüngedeki sapmaları ayarlamak; füze içindeki hava basıncı, ısı, iletkenlik değerlerini aşağıya bildirmek; yakıt harcamasını ve motorların sırasını belirlemek..." diye devam ederken; okumaktan sıkılan Temel, kendi görev kartını açmış : "Maymunu iyi besle!"


---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ETMEZSEN ETME

Adamın biri, bir gün ağacın altında namaz kılıyormuş. Ağaçta bulunan başka biri de onu izliyormuş. Namazını bitiren adam daha sonra namazının kabul olması için Allah'a dua etmeye başlamış. - "Allahım sen namazımı kabul et." Ağaçtaki adam: - "Etmem", diye cevap vermiş. Adam şaşırmış. Tekrarlamış: - "Allahım sen kıldığım namazı kabul et." - "Etmem." Adamın şaşkınlığı iyice artmış. Yine: - "Allahım sen namazımı kabul et", demiş. Ağaçtaki adam tekrar: - "Etmem", deyince adam sinirlenmiş. - "Etmezsen etme. Zaten abdestsiz kılmıştım."

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

KARNE

Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!"
-"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Dile benden ne dilersen
Temel, Dursun'a arabasının öyküsünü anlatıyordu :
-"Bir gün otostop yapıyordum ki önümde, bu arabayla, mini etekli güzel bir bayan durdu ve beni arabasına aldı. Bir süre gittikten sonra kadın arabayı kuytu bir köşeye çekti. Mini eteğini iyice yukarı çekip, dudaklarını ıslattı ve "Benden ne istersen alabilirsin" dedi, ben de arabasını aldım."
Dursun : -"iyi etmişsin Temel, zaten mini etek sana hiç yakışmazdı!."

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
lionhead - avatarı
lionhead
Kayıtlı Üye
13 Haziran 2006       Mesaj #512
lionhead - avatarı
Kayıtlı Üye
BİTMEMİŞ SENFONİ
Bu da bir bakıs açısı tabii....? BITMEYEN SENFONİ * Bir kültür vakfinca kurulan senfoni orkestrasının da yönetim kurulu başkani olan bir sanayi kurulşunun genel müdürü o ayin konseri Schubert'in "Bitmemis Senfonisi"ne gidememesi üzerine konser davetiyesini şirketin verimlilik uzmanina verir ve ondan kendi yerine gitmesini ister. Ertesi hafta, verimlilik uzmanından teşekkür yerine bir "değerlendirme raporu" alır. Rapor şöyledir : Sayın Genel Müdürüm, isteginiz üzere konsere gitmiş ve aşağıdaki hususlari tespit etmiş bulunuyorum. Bilgilerinize sunulur :

Sponsorlu Bağlantılar
1 - Dört obuacı konserin önemli bir süresinde boş oturmuşlardir. Bunların sayısının azaltılmasi ve diğerlerinin konsere daha çok katkısının sağlanması yerinde olur.

2 - 0niki viyolinci ayni zamanda ayni hareketleri yapmakta ve ayni notalari seslendirmektedirler. Burada da personel tasarrufunun sağlanmasi gerekmektedir.

3 - Özellikle, onaltılık notalarin çalınması büyük ziyandir. Çünkü izleyiciler, sekizlik notalarla onaltılıklar arasindaki farkı anlar görünmemektedirler. Dolayisiyla sekizlik notalarla eser icra edilerek yüksek ücretli viyolin ustaları yerine stajyerlerin kullanilması sağlanabilir. Böylece maliyetler önemli ölçüde aşaği çekilebilir.

4- Yaylı sazlarla işlenen pasajların, nefeslı sazlarla aynen tekrarının yol açtıgı gereksiz duplikasyonlar önlenebilir; buradan hareketle iki saatlik konserin 20 dakikaya indirilmesi mümkün olabilir . Son söz ; eger Schubert bütün bunlari dikkate almış olsaydı, senfoniyi bitirebilir ve senfoninin adı da bitmemiş değil, "Bitmiş Senfoni" olurdu.

KARDEŞ

Uzun yıllar Rusların egemenliği altında yaşayan ve sonunda bağımsız Polonya'nın ilk Cumhurbaşkanı olan ünlü piyanist Paderewski'ye sormuşlar:
- Ruslara dost mu, yoksa kardeş gözüyle mi bakıyorsunuz?
- Kardeş gözüyle tabii! İnsan dostlarını kendi seçer!

Son düzenleyen lionhead; 13 Haziran 2006 22:05 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
yasamak kucuk bir umut we insana duyulan sewgiden ibarettir..
JENNIS - avatarı
JENNIS
Ziyaretçi
13 Haziran 2006       Mesaj #513
JENNIS - avatarı
Ziyaretçi
profilepic150557 4

Karne
t sagkose
bir piksel
Baba, ortaokul üçüncü sınıfa giden oğlunun elinde karneyle salona girdiğini görür. "Allah allah, dönem ne çabuk bitmiş..." diye düşünür ve oğluna seslenir:
-"Getir bakayım şu karneyi!"
-"Al baba..."
Adam karneye bir bakar ki, beden eğitimi ve resim dışındaki tüm dersler zayıf.
-"Bir dediğini iki etmiyoruz, bilgisayar dedin, bilgisayar aldık, ingilizce kursu dedin ingilizce kursuna gönderdik, gitar kursu, müzik aletleri, ne istersen yapıyoruz. Kız arkadaş uğruna harcadığın çiçek parasının haddi hesabı yok. Ne bu notların hali, rezil şey!"
-"Baba... O benim karnem değil ki, senin kitaplarını karıştırıyordum, birinin arasında karnelerinden birini bulmuştum..."
lionhead - avatarı
lionhead
Kayıtlı Üye
13 Haziran 2006       Mesaj #514
lionhead - avatarı
Kayıtlı Üye
Bush'a Yardım

Washington'un en kalabalık sokağında polis trafikte seyreden araçları tek tek durdurmaktadır , sıra bay john'a gelir polis memuru kafasını uzatır içeri ve bay john sorar;
Ne oldu memur bey neden durdurdunuz. Polis;Usame bin Ladin başkan Bush'u kaçırdı eğer 1 saat içinde 100 milyar dolar vermezsek başkan Bush'u benzin döküp yakacaklarmış. Bizde araç sahiplerinden yardım topluyoruz. der.
Bay John;Araç sahipleri ortalama ne kadar veriyor, der.

Polis; Ortalama 4-5 litre... Msn Happy)
yasamak kucuk bir umut we insana duyulan sewgiden ibarettir..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Haziran 2006       Mesaj #515
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
AYNI YERDE

Temel uzun zamandır gör­ mediği arkadaşı Cemal'le İstanbul'da karşılaşır:

* Uşak nasilsun pakayum?
* İyiyum...
* Çocuklarun nasuldur?
* Onlar da çok iyidur...

— Ha karin nasuldur?

Temel böyle sorunca Cemal'in birden yüzü deği­ şir... Temel arkadaşının karısının geçen yıl öldüğünü ha­ tırlayıp hemen şöyle der:

— Yani aynı mezarda mi yatayii?

lionhead - avatarı
lionhead
Kayıtlı Üye
13 Haziran 2006       Mesaj #516
lionhead - avatarı
Kayıtlı Üye
Karın mı Devletin mi?

Birgün bir amerikalı milletvekilini bir odaya almışlar ve sormuşlar:

'-karınmı yoksa devletinmi.'

amerikalı düşünmeden cevaplamış:

'-devletim.'

ordakiler:

'-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'

adam sıkılmış terlemiş ve sonunda dayanamıyarak:

'-yapamayacağım.' demiş.

daha sonra bir türk milletvekilini

aynı odaya almışlar.aynı soruyu sormuşlar:

'-karınmı yoksa milletinmi?'.

millet vekili hiç düşünmeden:

'-devletim' demiş

'-o zaman al şu tabancayı git yan odadaki karını vur.'

odadan önce bir silah sesi sonra bir cam sesi gelmiş.çıkınca sormuşlar:

'-ne oldu.'

'-sizin verdiğiniz silah kurusıkı çıktı bende karıyı camdan aşağı attım.

Temel birgün meyhanede dertli dertli içiyormus. Onu gören Dursun :
- Ne bu hal, demis. Temel :
- Bosver, demis. Dursun israr etmis, Temel dayanamamis ve baslamis
anlatmaya:
- Hani ben bir zaman Afrikaya gitmistim ayi avlamaya. Hatirladinmi?
Bayagi da uzun kalmistim hatirlarsan... Avlanmak için günlerce gezindim ve
sonunda buldum avlayacak bi ayi ama tam ates edecekken tüfek bozuldu. Ben de
kaçarken uçurumdan asagi düstüm...
- Eeeee, demis Dursun, Sonra...
- Hertarafim kan revan içinde komaya girmisim. Sonra ayi beni yuvasina
götürdü. Yaralarimi yaladi, balla, sütle besledi beni, iyilestikten sonra da
bana tecavuz etti aylarca...
- Buna mi üzülüyorsun, takma kafani ya bak bu kadar zaman gecti. Çoluk
çocuga karistin, mutlu bir hayatin var, demis Durmus.
Temel :
- Bu da hayat mi be birader... O Afrikada ben burda ooof offf...
----------------------------------------------------------------------
TEMEL BIR YARISMAYA KATILIP KAZANIR, VE KENDISINE BIR KITAP HEDIYE
EDILIR.KITABIN ADI DA DUZ MANTIK TIR. TEMEL HEDIYEYI ALIRKEN SORAR;

-bu kitapta ne yaziyo?
-okuyunca ogrenirsin...
-ben onunla ugrasamam anlat bakiim sen bana?
-ok bak simdi;senin evinde akvaryum var mi mesela_
-evet var...
-o zaman icinde su da vardir?
-evet var...
-içinde su varsa balik da vardir...
-evet var...
-balik varsa hayvanlari da seviyosundur sen?
-evet....
-hayvanlari seviyosan insanlari da seversin heralde?
-evet
-o zaman senin sevgilin de vardir?
-evet var
-yaşli gorunuyon o zaman senin karin vardir?
-evet var..
-e karin olduguna gore de homoseksuel diilsindir?
-evet...
-bak gordun mu?...

temel cok etkilenir! kitabi alir koltugunun altina eve dogru giderken
dursun u gorur... dursun sorar;

-temel o ne?
-duz mantik kitabi!
-nasi bisiy bu anlat bakiim...
-bak simdi;
-sizin evde akvaryum var mi?
-yook!
-o zaman sen i..nesin!! Msn Inlove
---------------------------------------------------------------
Temel ve iki mahkum daha , cezaevi yolundadir.
Herbirine, hapiste gecirecekleri gunler
icin bir esya getirilmesine izin verilmistir.

Otobuste, biri digerine doner ve sorar:
* Eeee sen ne getirdin ?
Diger mahkum bir boya kutusu cikarir ve bununla her seyi
boyayabilecegini soyler.

Ikinci mahkum bir deste iskambil kagidi cikarir
* Bunlarla poker oynayabilir,
fal bakabilir veya herhangi bir kagit oyunu oynayabilirim.

Temel'e merakla sorarlar:
* Sen ne getirdin ? Temel bir kutu cikarir ve gulerek :
* Bu *****leri getirdim. der.

Diger iki mahkumun kafasi karismistir. Merakla sorarlar :
* Bunlarla ne yapabilirsin ki ?
Temel siritir ve elindeki kutuyu gostererek,
* Kutuda yazdigina gore, bunlarla Ata binebilir,
Yuzmeye gidebilir, hatta paten kayabilirmisim..


Medeniyet
Gümrük kapısından bir İngiliz, bir Fransız, bir Türk geçmek için bekliyorlarmış. Gümrük görevlileri valizlerini kontrol etmeye başlamış. Önce İngiliz'in valizine bakmışlar. İçinden 7 adet don çıkmış. "Niye 7 tane?" diye İngiliz'e sormuşlar. O da "Haftanın yedi gün var. Hepsi için bir tane. Pazartesi, Salı, Çarşamba..." demiş. "Vay be! Helal olsun medeniyete, temizliğe bak adamlardaki." Sıra Fransız'ın valizine gelmiş. açmışlar bakmışlar 8 tane don. "7'yi anladık da niye 8?" diye sormuşlar. Fransız "Pazartesi, Salı, Çarşamba... Hergün için bir tane, bir tane de ne olur ne olmaz diye yedek aldım" demiş. "Vay be! Adamlardaki temizliğe medeniyete bak!" demiş görevliler. Sıra Temel'e gelince açmışlar bakmışlar tam 12 adet don. "Vay be! Ne varsa bizim insanımızda var. Şu medeniyete, şu temizliğe bak!" Sormuşlar "Neden 12 adet?" Bizimki cevap vermiş "Ocak, Şubat, Mart,......"



Karadenizli Temel ile Adanalı Birol birlikte tatile çikarlar.Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Geçen yıl kavga ettikleri hippiler de orada olduklari için biraz keyifleri kaçar ama pek umursamazlar. Tatillerinin ikinci gününün akşamı güzel bir yemek yiyip bir şişe de şarabı devirdikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Birol uyanır ve Temel'i de dürtükleyip uyandırır. Temel uyku sersemidir;
-"Ne oldu? Ne istisun?"
-"Temelcigim. Yukarıya bak ve bana ne gördügünü
söyle."
Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir:
-"Ha punun içun mu uyandırdun benu?. Paktum işte. Milyonlarca yilduz görirum...Işil işil parliyan milyonlarca yilduz..." Birol tekrar sorar:
-"Peki, bu sana neyi gösteriyor?"
Artik iyice uykusu kacan Temel biraz düşünür ve feylezofca cevap verir:
-"Teolojik olarak Allahun kudretinu ve kendu acizligimuzu corirum. Felsefi olarak, evrenun sonsuzlugunu ve onun karşisindaki onemsizliğimuzu corirum. Astironomik olarak galaksilerun, yilduzlarun, gezegenlerun varligini corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun cok guzel olacaginu corirum. Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun köru ve saatin 3 oldugunu, penu lüzumsuz yere uyandirduğunu coruyorum...niye sordun punu pana? Ha sana neyi costerur?"
Birol cevaplar:
-"Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar..."

YILIN FIKRASI...
YILIIN FIKRASI
Bir Amerikali, bir Ingiliz ve bir Irakli kahvede oturmus cay iciyorlar.
Amerikali cayini bitirince bardagi havaya firlatmis,
silahini çıkarıp bardaga ates edip parcalamis:
"Bizde bardaklar o kadar ucuzdur ki biz Amerika'da ayni bardakla iki kere
cay icmeyiz"

Ingiliz de bunun uzerine cayini bitirip bardagi havaya firlatmis ve
ates ederek bardagi parcalamis:
"Bizim Ingiliz kumsallarinda bardak yapacak cam icin o kadar cok kumsal
vardir ki, ayni bardakla iki kere cay içmeyiz"

Bunun uzerine Irakli da cayini bitirmis, bardagi havaya
firlatmis,silahini cekip Amerikali ve Ingilizi vurup oldurmus

"Bagdat'ta bu Ingiliz ve Amerikalilardan o kadar cok var ki, biz ayni
adamlarla oturup iki kere cay icmeyiz..."
Son düzenleyen lionhead; 13 Haziran 2006 22:30 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi
yasamak kucuk bir umut we insana duyulan sewgiden ibarettir..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
13 Haziran 2006       Mesaj #517
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
ARHAVİLİ

Gün: 12 Ekim 1492... Kristof Kolomb, batı yönüne giderek Hindistan'ı bulacağına inanıyor ya! Gitmiş, git­ miş... Amerika sahillerine yanaşmış... Sabah hava yeni aydınlanıyor. Kolomb, "Santa Maria" gemisinde büyük üniformasını giymiş. Zabitler ve tayfalar güverteye sıra­ lanmış...

Kıyıda da Kızılderililer sıralanmış. Başlarında Koca Reis var. Gemi yaklaşmış, yaklaşmış... Ses mesafesine girmiş...

Bu sırada gemidekilerden biri iki elini ağzına yanaş-

tırıp bağırıyor: "Ha orada bir Rize'li var midur?"

Kızılderili saflarından da birisi bağırmış: "Ha Rize'li yoktur, ama Arhavi'li vardır daa..."

KafKasKarTaLi - avatarı
KafKasKarTaLi
Ziyaretçi
14 Haziran 2006       Mesaj #518
KafKasKarTaLi - avatarı
Ziyaretçi
BABAM

Telefon çaldı.Okul müdürü açtı.İncecik bir çocuk sesi:

-Müdür bey,bizim oğlan bugün okula gelmeyecek.Biraz hastalandı da...

-Peki,siz kimsiniz?

-Ben mi..Babam..
Mystic@L - avatarı
Mystic@L
Ziyaretçi
14 Haziran 2006       Mesaj #519
Mystic@L - avatarı
Ziyaretçi
DİREĞİN SONU

Deliler, akıl hastanesinin yük­ sek bayrak direğine, birer birer tırmanıyorlar. Her çıkan deli, te­ pedeki bir noktaya bakıp kahka­ halarla gülüyor ve aşağı iniyor.

Asistan doktor da sonunda merak etmiş, tırmanmış ve dire­ ğin tepesine yapıştırılmış bir kâ­ ğıt üzerine yazılı şu 2 kelimeyi okumuş:

— Direğin sonu.

ChinaDoll - avatarı
ChinaDoll
Ziyaretçi
14 Haziran 2006       Mesaj #520
ChinaDoll - avatarı
Ziyaretçi
Postacılar

Nasrettin Hoca`nın bir gün paraya çok ihtiyacı olmuş ve Allah`a mektup
yazmış. Mektupta; "Allahım bana yüz altın gönderir misin?" yazıyormuş. Gitmiş
mektubunu postahaneye vermiş. Postacılar bakmışlar ki mektup Allah`a
gidecek, merak edip mektubu okumuşlar ve kendi aralarında altın toplamışlar
fakat 99 tane çıkmış. Bir zarfın içine koyup, Nasrettin Hoca`nın evine
bırakmışlar ve kapının arkasından dinliyorlarmış. Nasrettin Hoca mektubu açıp
altınları saymış ve Allah`a dua edip; "Allahım bi daha şu postacılarla gönderme,
hiç güven olmuyor." demiş...


Yüzme Olayı

Hocanin iki karisi varmış. Bir gün; "En çok hangimizi seviyorsun?" diye sormuşlar.
Hoca söylemek istememiş. Yeni karısı:
- İkimizde göle düşsek, önce hangimizi kurtarırdın?
demiş. Hocaeski eşine :
- Sen biraz yüzme biliyordun degil mi?


Görürsem Söylerim

Bir arkadasi Nasreddin Hoca ya gelmis.
- Bana bak Hoca, kulagini bükmesi benden... Su karina bir sey söyle, sabahtan
aksama kadar ev ev dolasiyor, konu komsu birakmiyor... Söyle de azicik evinde
otursun.
- Peki, demis Hoca, görürsem söylerim...


Görenler Ne Sanir?

Halktan bir grup toplanmis, merak ettikleri bir soruyu Nasreddin Hoca ya
sormuslar :
- Hocam, helada sakiz çignemek haram midir?
Hoca, biraz düsündükten sonra :
- Kara kapli, bu konuda bir sey demez. Ama çignememek iyidir.
- Neden?
- E, agizda sakizla heladan çiktigini görenler b.k yedigini sanabilirler...

Benzer Konular

30 Eylül 2007 / Aynacan Bilgisayar
28 Aralık 2008 / Ziyaretçi Cevaplanmış
16 Ocak 2014 / broken* Soru-Cevap
24 Nisan 2010 / Misafir Soru-Cevap