Arama

Babam - Sayfa 26

Güncelleme: 19 Mart 2012 Gösterim: 130.785 Cevap: 756
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
23 Mart 2007       Mesaj #251
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
baba seni özledim
kaç gece gözyaşlarımı bürüyerek uzandım yastığa
Sponsorlu Bağlantılar
biliyor musun kaç gece uykularımdan korkarak uyandım
yokluğun düşünce hatrıma
baba seni özledim

baba seni özledim
gözlerimde eski zaman renkler
intizârımı sürerek toprağa
bürüdüm yüzünü limon çiçeklerine

içimde soluyor yaşama isteği
solunca hayat dolu güller
durmayınca yanaklarımda
gözyaşlarım yine...

hani gözyaşım dedim ya
inanma, ağlayamıyorum hiç gönlümce
yüzümde derin çizgiler
gönlümde bir isyânı besliyorum:

«niçin gittin uzaklara niçin?
baba seni özledim.»

gönlümü incitiyor her tebessüm
kalbim çarpıyor her baba lafına
şimdi daha çok ilgimi çekiyor ölüler
âşinayım yeşil-beyaz mezârlarla

her yerde haykırıyor ölüm:
bana gel! bana gel
korkuyorum
o kadar yarım kaldı ki işlerim
belki de imkânsız tamamlanması
ölümü düşünüyorum baba acaba nasıl birşey
sen bilirsin karanlığa nasıl alışır insan
dostsuz- arkadaşsız sadece yıldızlarla
nasıl yaşar insan mezarda babasız
baba! bak hâlime gidişim hoş değil
gönlüm vuracak atını ölümün yeline
kıpırdayacak çiçeklerde sadece hasretim
belki iki-üç dost
yaşatacak hayâlim

ama baba seni özledim
özledim derken sanma çıkıp gittin dünyamdan
sanma silinip gittin baba
öylece sende kaldım şimdiyi unutmuş öylece
boğazımda düğümlenen hıçkırıklar, zehir olan yemekler
içtiğim su bile acı
düşününce toprak olduğunu
ayrılık ateşi çoktaaan harâb etti mülkümü
geriye kalan bir yangın yeri baba
geriye kalan bir ölünün evi
göğsüme işlenen sapsarı yüzün
ak saçların, merhametli bakışın
baba sesin nerede
gözlerin, ışığı mı süslediler
hani bayramlarda öptüğüm o gül kurusu el
hani canım babam gülüşlerin nerdeler
boğazımda kuruyan unutulmuş 'baba' sözü
gözyaşlarımda sessiz yetim ayrılıklar
özledim baba özledim
hayatım karanlık bir zindandan farksız
ışığım ol gel ışığım ol
asıl şimdi yitirdim güneşimi
asıl şimdi yetim kaldım ölüme
al canımı ey her kimsen
zulmün bu kadarı yeter
babama kavuştur beni ey toprak
babamı bana geri ver
affet babacığım verdiğin emekler için
geç anladım seni özledim diyebilmek için
her gece yastığımda için için
ağlarım yokluğunla
gel artık babam seni özledim

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
24 Mart 2007       Mesaj #252
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Unutulmuyorsun
(Babama)
Sponsorlu Bağlantılar


Yapraklar durgun,hiç hareket yok,
Sanki fışkıran nimetler,bereket yok,
Sessizlik,boş bakan gözler,
Bana birşeyler fısıldıyor,
Babana koş sarıl diyor,
Saatin zili çalıyor,
Anladım,babam gidiyor,
Engel olamam,
Dağları çin seddi gibi,
Önüne koyamam,
Sana fütursuzca bakıyorum,
Sadece dua ediyorum.

Uyan baba uyan,
Son kez ışıldayan gözlerinle bana bak,
Nur tanesi sözlerinle bana öğüt ver,
Gücüm kalmadı baba,yalvaramıyorum,
Sana doymadan,sen hayatı yaşamadan,
Gitme dur diyemiyorum,
Öyle bir güç varki baba,
Sesim kesildi,konuşamıyorum,
Sadece sana dua ediyorum.

Damarlarımdaki kanda seni hissediyorum,
Ahlaksız şuursuz yaşamda seni arıyorum,
Sen rahat ol baba,yattığın yerde rahat uyu,
Bu dünya *****ler,yalancılarla dolu,
Sen toprak altında değilsin,
Bulutlarda uçuyorsun,
Kalplerimizde coşuyorsun,
Dualarımızda bitiyorsun,
Sen unutulmuyorsun baba.!


alaaddin ikican
HayLaZ61 - avatarı
HayLaZ61
VIP BuGS_BuNNY
27 Mart 2007       Mesaj #253
HayLaZ61 - avatarı
VIP BuGS_BuNNY
Babam

-Babam’a-
yetmiş altı yılın gamı, çilesi,
Yüklenmiş üstüne çekemez babam.
Uzun bir hayatın derdi, belası,
Debelenir durur çıkamaz babam.

Bilseydi ki evlat, iyal boşumuş,
Çalıştığı bir lokmalık aş imiş,
Çekilmez yükleri hep o taşımış,
Yarına güvenle bakamaz babam.

Yedi evlat yetiştirmiş, büyütmüş,
Hayat değirmeni onu ögütmüş,
Yoksulluktan almanya’ya seğirtmiş,
Şimdi bir sigara yakamaz babam.

Dağ dememiş taş dememiş, dolanmış,
Siyah saçlar beyaz una boyanmış,
Bir bakmış ki koca dünya yalanmış,
Gene de bir duvar yıkamaz babam.

Diyor “bu dünyanın düzeni böyle”
Sen de oyalan da gönlünü eğle,
İnce torunlara bir selam söyle,
Bu dünyayla başa çıkamaz babam
Pirana Kovalayan Çılgın Hamsi...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
30 Mart 2007       Mesaj #254
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Babama

Muzaffer YANIK
p 0276 o
Seni öyle seviyorum ki,

Bütün varlığınla yüreğimdesin.

Gücün gücüm, acın acımdır benim.

Sen, her geçen gün gürleşen alev alev sevgimsin.



Varlığınla övünür, sevgin ile büyürüm.

Üzüntün duman olur, çöker başıma.

Gülücüğün güneşim, göz yaşın boranım olur benim.

Yok olur baharım,

Beyaz karlar yağmış gülüşünün üstüne.

Çıkma öyle soluk beniz ve

Ağarmış saçlarınla karşıma.



Fidan boyuna eğiklik,

Güleç yüzüne donukluk yakışmıyor.

Yakışmıyor! dişlerinin parlaklığını dudaklarının ardına gizlemek

Ve yenik düşmek küçücük bir iğneye;

Yakışmıyor! yaşama sırtını dönüp

Çaresizliği çekmek sineye.



Varlık içinde yokluk gördün,

Bütün sıkıntılarını umutla yokluğa gömdün.

Kızana güldün, kötülüğü iyilikle yendin.

Herkese dost oldun, yaren oldun,

Dostluk kuramadığın birisi vardı,

O da yine kendin oldun.



Aşılmaz dağları aşar,

Sarp geçitlerde at oynatırdın.

Fırtına olur eserdin tarlada, çayırda

İşlerdin toprağı şevkle, ümitle.

Ne oldu sana bilmem?

Bir iğneye mahkum olup

Hayata küsmen niye?



Sönük kalmasın kovanın,

Dinmesin vızıltın ve çarpsın kanatların.

Dursun yine çiçekler seni selama.

Acı ile gülmek zor olsa bile.

Yine de gül bizim için,

İçin için ağlama!

1992

arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
31 Mart 2007       Mesaj #255
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Babadan Oğula

Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?

Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
Baban attaya gitti.

Uzar gider bu atta;
Ve neler neler olmaz
Ve kimbilir ve hatta;

Bir mahşer gerisinde;
Babası döner bir gün,
Oğlunun derisinde...


Necip Fazıl Kısakürek
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
31 Mart 2007       Mesaj #256
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
BABACIĞIM

Babacığım saçlarına ak düşmeden kayboldu
Ne eli baston tuttu ne de ihtiyar oldu
Sanmıyorum kardeşim babam bahtiyar oldu
Anam bile gitti de bak ellere yar oldu

Ağla sen gözlerim ağla sen kaderime
Öksüzün yetimin derdi bu dünyanın neyine

Bir gün bana kaderim gülsün diye beklerim
Yalan dünya kahrını onun için çekerim
Derdine kederine tutsakmıyım ben neyim
Gülmesi haram olan bir tek kulun benmiyim

Ağla sen gözlerim ağla sen kaderime
Öksüzün yetimin derdi bu dünyanın neyine

Kalbimi hüzün sarmış dertler beni bağlamış
Bağdat gibi diyar ana gibi yar olmazmış
Meğer bunlar bir efsane hepsi birer yalanmış
Dünya zalimi güldürür saçını ağartırmış

Ağla sen gözlerim ağla sen kaderime
Öksüzün yetimin derdi bu dünyanın neyine

Babacığım seni güldürmeyen dünyada
Sana kavuşana kadar ağlayacağım
Nimeti bol tabiatı güzel olsada
Her yerinde yalnız seni arayacağım
Her yerinde bir tek seni arayacağım


yazarı bilinmiyor
arwen - avatarı
arwen
Ziyaretçi
1 Nisan 2007       Mesaj #257
arwen - avatarı
Ziyaretçi
Ah Babam Ah

Kınamayın, böyle garip garip baktığıma
Ne edeyim yine babam geliverdi aklıma
Yitirdim babamı, kalakaldım tek başıma
Halâ babamı arıyorum bakmayın yaşıma

Öldüğümde, onun yanına koyun naaşımı
Sakın ola silmeyiniz hicranlı gözyaşlarımı
Muhtemel ona mukabil görürüm babamı
Yaşasaydı, verirdim uğrunda tatlı canımı

Ah garip babam ah sen zorlukların adamı
Sen gidince, akbabalar yağma etti obamı
Hiç unutmadım unutamam ki ben babamı
Yaş kemale erse de çırayla ararım babamı

Belleğimin ilk satırına yazdım onun ismini
Hiç unutamadım, unutamam onun cismini
Korkmasın asla lekeletmem ben onun adını
Olsaydı hayatta verirdim ona kanımı/canımı

İstanbul - 18.01.2003-18:01

Bayram Tunca
marem3x - avatarı
marem3x
Ziyaretçi
1 Nisan 2007       Mesaj #258
marem3x - avatarı
Ziyaretçi
çok güzel olmuş eline sağlıkMsn Happy
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
1 Nisan 2007       Mesaj #259
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
BİR BABALAR GÜNÜ

Nafi ÇOKSÖYLER
p 0276 o
Aniden uyandım. Odanın içine ışık dolmuştu, sabahın ilerleyen saatleri olmalıydı ve yine nemli, sıcak ve boğucu bir gün başlıyordu Mersin’de. Eşimi uyandırmadan kalktım yavaşça, ön balkona gittim. Ufka kadar uzanan deniz, kumsal, bahçe ve bahçedeki tüm ağaçlar, güller, çitler, çimenler bir tablo kadar sessizdi. Lübnan asıllı bir yazarın nostalji yüklü bir romanı ile önceki günün gazetesinin ekini yanıma alıp aşağıya indim. Önce kumsal boyu yürüdüm amaçsızca, birkaç taş kaydırdım çarşaf gibi denizin üzerinde, birkaç deniz kabuğu aldım yerden ve beğenmeyerek denize attım onları. Denizin ıslattığı kumların sınırında oturdum bir süre. Amaçsız şekiller yaptım kumun üzerinde ve sonra onların neye benzediklerini araştırmaya koyuldum. Çok geçmeden sıkılıp geri döndüm, bahçede bir şezlonga oturdum. Ne kitaba ne de dergiye yoğunlaşabiliyordum. Gözlerimi yumdum ve sessizliği dinlemeye koyuldum, belki de sessizlik içinden bir kuş sesi bekliyordum, çocukluğumda olduğu gibi.

Eşimin sesini duydum o sırada, beni çağırıyordu. Hemen yukarı çıktım. Balkonda kahvaltı hazırlanmıştı. Bu aslında benim görevimdi genellikle ama bugün babalar günüydü, bir günlük mutlak sultanlık. Çocuklarım abartılı bir şekilde bana hizmet ediyorlar, yastıklar puflar getiriyorlar: “Ee, baba rahat mısın?”, “Başka bir isteğin var mı?”, “Omuzlarına masaj yapalım mı?” diyerek gülüşüyorlar ve etrafımda koşuşturuyorlardı.

Birazdan keyif çaylarımızı içerken babalar günü hediyelerim geldi. Eşim o yaz ihtiyacım olduğunu düşündüğü kareli kısa kollu bir gömlek almıştı. Hemen giydirdi, çok yakıştığını söyledi yanağıma bir öpücük kondurarak. Kızım yarım küre şeklinde cam bir ağırlık almıştı yazarken kağıtların kaymasını önlemek için. Oğlum nereden bulduysa, Münir Nurettin´in bir kasetini almıştı. Altında minik harflerle “Yeni Seslerle” diye yazıyordu ama olsun, çok duygulanmıştım. Ben böyle bir kaseti aslında babam için istiyordum.

Hemen babamın yanına gittim. Ankara’da bir yaz sonu, akşam üstüydü. Yine dayımlardaydılar. Bahçeyi sokaktan ayıran tahta parmaklık boyunca ilerleyip, kapıdan içeri girdim. Elma, armut, kiraz, kayısı ve dut ağaçlarını ve aralarındaki marul, maydanoz, nane ve soğan tavalarını geçip, beton avlunun önünde yaşlı bir asmanın tümüyle sardığı küçük çardağa geldim. Burası yolun tozundan, sesinden ve bakışlarından uzak küçük bir dünyaydı. O sırada avludaki otomatik pikapta yeni bir 78’lik dönmeye başladı, Ekrem Güğer’in bir şarkısı; "Dün ceylana tuzak kurdum…"

İçeri girip selam verdim. Babam, dayım ve Cemal Abi birlikte içiyorlardı. Her üçü de 40-50 yaşlarındaydı. Beni çocuk gibi değil de yaşıtları gibi karşılayıp buyur ettiler. Dayım bir duble rakı doldurup içine suyunu ve buzunu ekledi, şöyle bir babamın gözlerine baktıktan sonra bana uzattı. Babam gözü ile onaylamış, bir şey dememişti. Rakıdan iri bir yudum aldım. Cemal Abi kendi çatalıyla bir kavun parçası verdi ağzıma: “Nafi, afiyet olsun” dedi gülümseyerek. Dayım şarkıya eşlik etmeye başladı –sesi hep güzeldi, babamınki ise kötü. Gözlerimi kapadım, fıskiyeden etrafa dağılan nemli ve serin hava tüm vücudumu okşuyordu. Mersin´in boğucu sıcağı çok geride kalmıştı.

Karım: “Çok erken değil mi, birazdan gelecekler zaten?” diye sordu. Gözlerimi açmadan kaşlarımla hayır dedim. Çok geçmeden arkadaşlarımız gelmişti. Evin içi ana baba günüydü. Çocuklar ıslak ayakları ve havluları ile girip çıkıyorlar, erkekler çiğ köfte yaparken kadınlar salataları ve mezeleri hazırlıyorlardı. Balkon neredeyse Ankara’daki çardağı andırıyordu, ancak yeni kuşak kadın, erkek ve çocuklarıyla yer almıştı ve Minur Nurettin’in şarkıları denize doğru yayılıyordu.

Aklım hep babamdaydı. Fıkralar, gülüşmeler, şakalar ve çatal kaşık sesleri arasında ben hep O’nu düşünüyordum. Birden: “Babam bir gün…” diye başladım. Onunla ilgili komik olaylar, zekice esprileri arka arkaya gelmeye başladı. Arkadaşlarıma babamı tanıtmak istiyordum ve onlar da bundan hoşnuttu.
Sonunda babamı da alıp balkona getirdim. O’na da sofrada yer verdik. “Artık bardaklar onun şerefine kalkıyordu.
“Nafi’nin babasına”
“Mehmet amcaya”
Çok yaşlanmıştı, artık içemiyordu. Ama bize eşlik ediyor, kadeh kaldırıyor, kendi hikayelerini gülümseyerek sessizce dinliyordu. O’nun varlığı masamıza renk katmıştı. Ben coştukça coşuyordum. Ne kadar zaman geçti böyle bilemiyorum. Boşalan bardağımı bir kez daha dolduracaktım ki, elini bardağın üzerine kapattı ve gülümseyerek sadece benim duyabileceğim bir sesle: “Yeter,” dedi, “haydi sen git yat ve uyu.”

Babamı bırakmam lazım diyerek herkesten müsaade istedim. Birlikte kalktık sofradan ve yalpalayarak içeriye girdik. Yolda hiç konuşmadık. Şakran’ın sırtlarında çamlarla kaplı bahçeye geldiğimizde güneş iyice alçalmıştı. Mezarın üzerindeki birkaç otu koparıp toprağa çeki düzen vermeye çalıştım. Elimdeki bardaktan buzlu suyu baş ucundaki küçük testiye döktüm, toprağın susuzluğunu gidermek için. Sonra bardağı etajerin üzerine bırakıp kendimi yatağın üzerine attım. Ben ve çevremdeki her şey uzayda yuvarlanarak bir yere doğru gidiyorduk. Balkondan gelen gülüşmeler ve konuşmalar gittikçe azalıp kayboldu, yerini Ankara’daki bahçenin serinliğini de taşıyan bir taş plak şarkısına bırakarak.

“Allım allım allım, gül allım
Yanağı sümbül allım…”

Ben sadece onu dinliyordum ve içimde hoş bir hüzün vardı.



Mayıs 2002 / VAN
NiliM - avatarı
NiliM
Ziyaretçi
1 Nisan 2007       Mesaj #260
NiliM - avatarı
Ziyaretçi
Baba evlat ilişkisi


Baba evlat ilişkisi
Söyleme arsız olur, kitleme hırsız olur
Evlat hayırsız olur, Dikkatli olmak gerek

Korkutma kozun biter, döversen sözün biter
Seversen hüzün biter, dikkatli olmak gerek

Ne yumuşak ne sert ol, ne keder ol ne dert ol
Açık sözlü ol mert ol, dikkatli olmak gerek

Çocuk arkadaş ister, sen ona dostluk göster
Arkadaº ol hem önder, dikkatli olmak gerek

Ne Şımart ne de hor gör, arada fikrini sor
Evlat büyütmek çok zor, dikkatli olmak gerek

Sevgi en güçlü silah, hem vallahi hem billâh
Aksine olmaz iflah, dikkatli olmak gerek

Bazı Şeyleri görme, kızdığını gösterme
Her Şeye ceza verme, dikkatli olmak gerek

Nasıhat et misal ver, delirtmeyecek bal ver
İhtiyacını al ver, dikkatli olmak gerek

Zor meslektir babalık, zararlıdır kabalık
Geçmez artık zorbalık, dikkatli olmak gerek

Bal der sözümü dinle, çok iŞin var kendinle
Babalık Şefkatinle, dikkatli olmak gerek

Yazarı bilinmiyor

Benzer Konular

8 Ocak 2018 / Misafir Cevaplanmış
26 Ekim 2016 / Misafir Soru-Cevap