Arama

Karlar Kraliçesi

Güncelleme: 3 Nisan 2010 Gösterim: 10.030 Cevap: 0
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
3 Nisan 2010       Mesaj #1
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Andersen Masalları
Danimarkalı yazar Hans Christian Andersen, kendi hayatı için “güzel bir masal” demiştir. Yazar, hayatı boyunca sık sık seyahatlere çıkmış ve bu seyahatlerinde edindiği zengin deneyimleri, masallarında kullanmıştır. Küçük Deniz Kızı, Karlar Kraliçesi, İmparatorun Yeni Elbiseleri (Kral Çıplak), Çirkin Ördek Yavrusu ve Parmak Kız, Andersen’in en çok bilinen masallarındandır.
Karlar Kraliçesi
Sponsorlu Bağlantılar

Bir zamanlar, uzak diyarlarda, büyük bir kentte iki küçük çocuk yaşarmış. Birbirleriyle arkadaş olan bu çocuklar, birbirlerini kardeş gibi severlermiş. Erkeğin adı Kay, kızın adı Gerda’ymış. Kay ve Gerda sürekli birbirleriyle oynar, hiç ayrılmazlarmış. Gerda’nın bir de büyükannesi varmış. Büyük annesi çok sayıda masal bilir ve bunları sırayla anlatırmış. Bir gün Kay ve Gerda oynarken büyükanne onları yanına çağırıp;
- Çocuklar bugün size yeni bir masalım var. İsterseniz gelin anlatayım, demiş.
Çocuklar büyükannenin yanına koşup, can kulağıyla büyükannenin anlattığı masalı dinlemeye başlamışlar. Büyükanne çocuklara kışın her tarafı kaplayan, bembeyaz örtüsüyle ünlü Karlar Kraliçesi’nin masalını anlatmış. Çocuklar büyükannenin anlattığı masalı dinlemişler ve sonra da sonra yatıp uyumuşlar.
Ertesi gün uyandıklarında ne görsünler? Her taraf karlarla bembeyaz karlarla kaplıymış. Tüm çocuklar sokaklara çıkıp kızaklarla kaymaya başlamışlar. O sırada bir düzine beyaz geyiğin çektiği kocaman bir kızağın geçtiğini görmüşler. Çocuklar hemen bu büyük kızağın arkasına takılmışlar. Bir süre kaydıktan sonra çocukların çoğu kızağı bırakıp geri dönmüşler. Yalnız Kay, kızağı bırakmamış. Bu arada kentten de oldukça uzaklaşmış olduğunun farkına varmamış. En sonunda kızak kendiliğinden durmuş. Kızaktan bembeyaz pelerini içerisinde Karlar Kraliçesi inmiş. Kay, Karlar Kraliçesi’nin büyükannenin masalında dinlediği kraliçe olduğunu anlamış. Karlar Kraliçesi Kay’a:
- Çok üşümüşsün gel yanıma otur, demiş. Kay, Karlar Kraliçesi’nin yanına oturup onun verdiği pelerine sarılınca, üşümesi geçivermiş. Karlar Kraliçesi de yanında uyuyakalan çocuğu alıp şatosuna götürmüş. Meğer Karlar Kraliçesi yakaladığı çocukları şatosuna götürüp buzla kaplarmış. Kay’ı da bu şekilde buzdan bir heykelcik yapıvermiş.
Kentte ise Kay’dan uzun süre haber alamayan Gerda, arkadaşını aramaya koyulmuş. Karlarla kaplı ormana doğru yola çıkmış. Ormanda arkadaşını ararken küçük bir kulübe görmüş. Kulübeye yaklaşınca kapıyı ihtiyar bir kadın açmış. Bu kadın oralarda yaptığı iyiliklerle tanınan bir büyücüymüş. Kıza:
- Ne için geldiğini biliyorum yavrucuğum, arkadaşın Kay’ı arıyorsun. Bakalım bahçede duran karga arkadaşının yerini biliyor mu? diyerek Gerda’yı arka bahçeye götürmüş. Bahçede gerçekten de bir karga dalda bekliyormuş. Kargaya Kay’ın nerede olduğunu sormuşlar. Karga da onlara:
- Kay’ın nerede olduğunu ancak ormanda yaşayan küçük kız bilebilir, demiş. Bunun üzerine Gerda, yaşlı kadından izin isteyip yoluna devam etmiş. Ormanın derinliklerinde dolaşırken çok güzel bir kulübe görmüş. Kulübenin kapısı açılmış. İçeriden karakarganın bahsettiği küçük kız çıkmış. Gerda’ya:
- Hoş geldin, ben de senin gelmeni bekliyordum, demiş. Gerda’yı içeri alıp ateşin başına oturtmuş. Ona getirdiği yiyeceklerden vermiş. Daha sonra birlikte uyumuşlar. Sabah olunca, küçük kız Gerda’yı kulübenin yanındaki samanlığa götürmüş. İçeride güvercinlerle, geyikler varmış. Güvercinler ötmeye başlamışlar. Küçük kız güvercinlerin dilinden anlıyormuş. Gerda’ya güvercinlerin ne demek istediğini anlatmış.
- Güvercinler, Kay’ı Karlar Kraliçesi’nin kaçırdığını, onu şatosunda hapsettiğini, oraya nasıl gidileceğini geyiklerin bildiğini, söylüyorlar, demiş.
Bunun üzerine bu iki küçük kız geyikleri kızağa bağlamışlar ve yola çıkmak için hazırlık yapmışlar. Gerda küçük kıza, kendisine yardımcı olduğu için teşekkür etmiş. Birbirleriyle vedalaşmışlar ve Gerda geyiklerin çektiği kızakla yola çıkmış. Günlerce yol almışlar. Dünyanın en kuzey ucuna, bembeyaz kar örtüsünden başka hiçbir şeyin görülmediği diyarlara varmışlar. Burada sürekli, lapa lapa kar yağmaktaymış. Geyikler bir süre daha gittikten sonra bembeyaz bir şatonun kapısının önünde durmuşlar. Gerda, Karlar Kraliçesi’nin şatosuna geldiklerini anlamış. İçeriye girmiş. Şatonun içi de dışı gibi beyazmış. Gerda, şatonun içinde yürümeye başlamış. Bir yandan da Kay’a sesleniyormuş. Şatoda kendi sesinin yankısından başka ses yokmuş. Gerda, buzdan bir kapı görmüş. Kapıyı açmış içeriye bakmış. Odanın ortasında Kay’ı donmuş bir şekilde bulmuş. Sanki buzdan bir heykelcik gibiymiş.
Gerda, Kay’ın ölmüş olduğunu zannederek başlamış ağlamaya. O kadar çok ağlamış ki gözünden akan yaşlar yere dökülmeye başlamış. Gerda’nın gözlerinden akan yaşlarla, dondurulmuş Kay’ın buzları erimeye başlamış. Üzerini kaplayan buzların erimesiyle Kay kendine gelip konuşmaya başlamış:
- Gerda, seni gördüğüme çok sevindim, demiş. Gerda da Kay’ın ölmediğine çok sevinmiş. Kay, Karlar Kraliçesi’nin şatodan ayrıldığını fakat her an geri gelebileceğini söylemiş.
Hemen şatodan çıkıp geyiklerin çektiği kızağa binmişler.
Bu uzak kuzey ülkesinden ayrılıp evlerine geri dönmüşler. Yaşadıkları bu serüveni ikisi de unutamamışlar. Sonra da evlerinden fazla uzaklaşmayıp sadece büyükannenin masallarını dinlemişler.

Yazar Hakkında (bak. Hans Christian Andersen)
Hans Christian Andersen (1805-1875)
Dünya edebiyatının en önemli masal yazarlarından Hans Christian Andersen, 2 Nisan 1805'te Danimarka'nın Odense kentinde doğdu. Yoksul bir ailenin çocuğu olarak tek odalı bir evde doğan yazarın babası, ayakkabıcılık yaparak evini ve çocuklarını geçindirmeye çalışıyordu. Hans Christian henüz 11 yaşındayken babasını kaybetti ve yapayalnız kaldı. Düzenli bir eğitim alamadı. 14'üne bastığında, Kopenhag'a giderek Latince dersleri almaya başladı.Sık sık yurtdışına çıktı. Özellikle İtalya ve Fransa'ya yaptığı geziler onun sanatsal gelişimi üzerinde büyük rol oynadı. Bu yolculuklar sayesinde şiirsel yanı ağır basan ve gözleme dayalı anlatımın hâkim olduğu gezi kitapları ortaya çıktı.
1920'lere kadar yazdığı eserlerinde İskoç yazar Walter Sir Scott ile Alman Ernest Theodor Amadeus Hoffman ve Heine Heine'nin etkileri görünür. Yoksul insanların toplumsal gelişimini romantik bir dille anlatan romanlarıyla ün kazanan Andersen, 100'den fazla dile çevrilen masallarıyla dünya çapında ün kazandı. Sayıları 150'yi geçen masal ve hikâyeye imza atan Andersen, ilk eserlerinde Danimarka halk masallarından yararlandı ve onları geliştirdi. Daha sonra düş gücünü kullanarak kendine has bir biçim yarattı.
Hans Christian Andersen, hemen hemen bütün masallarında adaletli dünya özlemi, iyilerin kötülere karşı verdiği mücadelede elde ettikleri zafer ve soyluluk sıfatının doğuştan değil tavırlarla kazanıldığına dair düşüncelerini dile getirir. Yapıtlarında romantik eğilimlerin yanı sıra teknik buluşların ve doğabilimsel bulguların olumlanışına dayanan gerçekçi öğelere rastlanan yazar, sözlü anlatım tarzını kadar çocuksu hayalgücününü de ustalıkla kullanır. Ünlü masal ustası Andersen, 4 Ağustos 1875'te yaşamını yitirdi.
Biyografi Konusu: Karlar Kraliçesi nereli hayatı kimdir.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Benzer Konular

30 Aralık 2015 / CrasHofCinneT Siyaset ww
30 Aralık 2015 / CrasHofCinneT Siyaset ww
9 Şubat 2016 / Jumong Siyaset ww
9 Şubat 2016 / Jumong Siyaset ww