Arama

Tüp Bebek

Güncelleme: 24 Temmuz 2014 Gösterim: 21.058 Cevap: 10
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
26 Eylül 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Tüp Bebek

Sponsorlu Bağlantılar
Genel Bilgiler
Tüp bebek, klasik yöntemler ile gebe kalamayan kadınlarda uygulanan bir tedavi şekli olup, erkek (sperm) ve dişi (yumurta) döl hücrelerinin laboratuar koşullarında birleştirilmesi sonucunda oluşan embryoların, rahme transferi ilkesine dayanır. Laboratuar koşullarında gerçekleştirilen döllenme, kendiliğinden (in vitro fertilizasyon) ya da insan eliyle, tek yumurta içine tek sperm verilmesi ile (mikroenjeksiyon) sağlanır.
Tüp bebek, önceleri enfeksiyon veya cerrahi işlem sonucunda tüplerinde kalıcı hasar oluşan kadınlarda uygulanmaya başlanmış, kısa bir süre sonra ise, kısırlığa yol açan diğer nedenlerin tedavisinde de kullanılır olmuştur. Bugün, endometriosis, nedeni açıklanamayan kısırlık olguları ve erkeğe bağlı kısırlıkta tüp bebek yöntemleri ile başarılı sonuçlar alınmaktadır. Özellikle son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon, sperm sayısının çok düşük olması ve hatta menisinde hiç sperm olmamasına karşın, testisinde sperm bulunan erkeklerin tedavisinde bir devrim olarak nitelendirilmektedir.
Tüp bebek yöntemlerinde kadının yumurtalıklarının uyarılması, çeşitli ilaçlarla (HMG: Humegon, Pergonal, Menogon veya FSH: Metrodin, Follegon) sağlanır. Yumurtalıkların uyarılmasının amacı, embryo oluşturmaya aday çok sayıda yumurta elde etmektir. Çok sayıda embryonun rahim içine yerleştirilmesinin (embryo transferi) gebelik şansını artırdığı gösterilmiştir (gebelik oranları, bir embryo yerleştirildiğinde yaklaşık %10, üç embryo yerleştirildiğinde ise %40-50 civarındadır).
Çiftin her ikisine ait üreme hücreleri elde edildiğinde laboratuar ekibi in-vitro yani vücut dışı koşullarda döllenme işlemini gerçekleştirmektedir.
Bu yöntemde erkek ve kadın üreme hücreleri vücut sıcaklığındaki uygun bir ortamda 48 saat bekletilmektedir. Bu sürede elde edilen yumurtaların yaklaşık yarısında döllenme oluşmaktadır. O zaman bu döllenmiş yumurtalar embryo (cenin) olarak adlandırılmakta ve son hedef olan kadın rahmine yerleştirilmektedir. Embryolar rahim içerisine rahim ağzından ince bir kateter ile yerleştirilmekte ve bu işlemler sonucu kadınların yaklaşık %50sinde gebelik oluşmaktadır. Ancak bu gebeliklerin bir kısmı düşük ile sonlanmakta ve tedaviye giren çiftlerin uygulama başına yaklaşık % 40ında çocukları olabilmekte, bu oran birçok uygulama sonucu % 70-80lere çıkabilmektedir. Geri kalan % 20-30luk grup modern tıbbın bütün olanaklarına rağmen günümüzde çocuk sahibi olamamaktadırlar.

Adım Adım Tüp Bebek
35 yaşını geçmiş çiftler ve bazı hastalıkları olanlar, korunmadıkları halde hamilelik oluşmuyorsa altı ay, daha gençler ise bir yıl bekleyip doktora başvurmalı
Günümüzde çevremizde çocuk sahibi olamayan çiftlere daha sık rastlar olduk. Bunda, artık kadınların çalışıp annelik yaşını ertelemesinin de payı var. Kadın-erkek kısırlığı, tedavileri ve tüp bebek konusuna, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. İsmail Çepni'nin verdiği bilgilerle başlıyoruz.


* Ne zaman bir çift kısırlık şüphesiyle hekime başvurmalı?

Bir yıl boyunca uygun sıklıkta birlikte olan (haftada iki-üç kez) ve bir doğum kontrol yöntemi kullanmadığı halde çocuğu olmayan çiftler hekime başvurmalı.

* Bu süre herkes için aynı mı?

Bir yıllık süreyi, bilinen bir problemi olmayan genç çiftlere öneriyoruz. Genç kadınların bir yıl sonunda gebe kalma şansı yüzde 85. Eşleriyle yumurtlama gününde birlikte olan, sağlık sorunu olmayan 35 yaşın üstündeki kadınlarda ise bu oran yüzde 25. Dolayısıyla birkaç ay gebelik olmadı, diye genç çiftlerin endişelenmeleri gereksiz. Ancak özellikle 35 yaşın üzerindeki kadınlar altı ay sonra doktora başvurmalı.
Yine âdet düzensizliği başlayanlar, yumurtalık, rahim veya karın ameliyatı olanlar, verem geçirenler, karın zarı iltihabı ya da karın içi enfeksiyonu geçirenler altı aydır gebe kalamıyorsa doktora gitmeli. Ayrıca kanser nedeniyle kemoterapi ya da radyoterapi alanlar bu tedavilerden önce hemen hekime başvurmalı.

*
Erkekler hangi durumlarda bir yıldan önce doktora gitmeli?
İnmemiş testis ameliyatı geçiren, hâlâ inmemiş testis sorunu olanlar risk grubunda. Kemoterapi ya da radyoterapi tedavisi alanlar, yetişkinliğinde kabakulak geçirmiş, testisleri normalden küçük olan erkekler oyalanmadan doktora gitmeli. İleri derecede şeker hastaları, aşırı alkol ve sigara tüketenler de doktora başvurması gerekenler arasında. Bir de varikosel dediğimiz testislerinde ele gelen kitle veya damar genişlemesi olan erkeklerin evlendiklerinde doktora gitmesi gerekiyor.

* Mesleklerin kısırlığa etkisi var mı?

Eşi aylarca uzakta çalışmak zorunda olanlar, ayakkabı tamiri gibi işlerde yapıştırıcı kullananlar, çok stresli görevleri olanlar, fırın işçileri ya da maden eritme ocaklarında aşırı ısıya maruz kalanlarda çocuksuzluk problemi daha sık görülebilir. Yine boya-badana işinde çalışanlarda, sanayide boyayla ilgili zehirli maddelere maruz kalanlarda bu ihtimal var. Yoğun kimyasal madde soluyanlar da risk taşıyor.

* Çocuk sahibi olamayan çiftlerin hangi uzmana başvurması gerekir?

Standart bilgilerle iyi donatılmış kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ya da konuyla uğraşan androloji uzmanı ilk başvurulacak hekimler olabilir. Ancak kısırlık konusunda uzmanlaşmış hekimler de tercih edilebilir. Önemli olan işini doğru ve güncel bilgilerle yapan doktoru bulmak.

* Peki doktora başvuran çiftlere ilk yapılan tetkik hangisi?

Çiftlerin vücut yapılarını değerlendirmek ve genel muayenelerini yapmak ilk basamaktır. Örneğin çok zayıf ya da çok şişman bir hanımda sadece kilo, sorunun sebebi olabilir. Kadınlar için önemli bir tetkik jinekolojik muayenedir. Ayrıca vajinal smear ya da rahim ağzı akıntı tahlili mutlaka yapılmalı. Jinekolojik muayenede rahim ve yumurtalıklarda yapısal bir problem, miyom, kist gibi herhangi bir sorunun olup olmadığını araştırırız.
Daha sonra ultrasonla yumurtalıkların ve rahimin durumuna bakarız. Ultrason bize yumurtlamaya hazır kaç tane yumurta keseciği olduğunu gösterir. Ayrıca rahim genişlemesi, miyom, yumurtalıklarda yer işgal eden bir kist ya da tümörün varlığı ultrasonla tespit edilebilir.
Daha sonra kadınlara yumurtlama olup olmadığını gösteren hormon testlerine geçeriz. Hormon testlerinin bir kısmı adetin üçüncü gününde, bir kısmı da âdetin 21-22'nci günü yapılıyor.
Erkekte ise ilk tetkik spermiogram dediğimiz sperm analizi yani meni tahlilidir. Ancak erkeklerde tahlil sonuçları çok değişken olabileceğinden iki-üç ay ara ile spermiogramı tekrarlamak gerekli.

Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
15 Şubat 2007       Mesaj #2
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Tüp bebek (Mikroenjeksiyon)
Yardımcı üreme teknikleri kadın vücudunda üretilen yumurta hücrelerinin vücut dışına alınarak erkeğin spermi ile laboratuvar ortamında döllenmesi ve elde edilen embriyonun kadın rahmi içine geriverilmesi ilkesine dayanır.
Sponsorlu Bağlantılar
Geçmişte spermin yada embriyonun laparoskopi eşliğinde tüplerin içine verilmesi (GIFT/ZIFT) gibi teknikler uygulanırdı. Artık modern tıp, yardımcı üreme teknikleri, tüp bebek (IVF) ve mikroenjeksiyonu (ICSI) tercih ediyor.
Tüp bebek ve mikroenjeksiyon arasındaki tek fark döllenme şekli olup tüp bebek yönteminde spermler ve yumurtalar biraraya konularak döllenmenin kendiliğinden olması beklenirken mikroenjeksiyon yönteminde her bir yumurtanın içine tek bir sperm mikroskopik kataterler ile enjekte edilir. Amerikan Hastanesi internet sitesinde bu önemli soruna değinerek, bilgiler veriyor.


TEDAVİNİN AŞAMALARI

GÖRÜŞME

İlk görüşmede IVF doktorunuz sizfen detaylı bir sağlık öyküsü alır, daha önce yapılmış tüm tetkik ve tedavilerinizi inceler. Gerekli gördüğü taktirde ek tetkikler isteyebilir, genetik ya da başka bölümlerden konsültasyon isteyebilir. Daha sonra bazal bir ultrason incelemesiyle rahim ve yumurtalıkların durumu hakkında bilgi sahibi olur. Bu inceleme sonunda herhangi bir patoloji saptanırsa buna yönelik tedaviye öncelik verilir. Problemin nedeni anlaşıldıktan sonra doktorunuz tedavinizin planını çizer ve YÜT programına alınıp alınmayacağınıza karar verir.

HORMONLARIN BASKILANMASI

IVF programında ilk hedef yeterli sayıda döllenme yeteneğine sahip yumurta hücresi elde edebilmek. Bu hedefe ulaşmak ve kontrolü ele alabilmak için vücudun kendi ürettiği hormonların zamansız ve düzensiz etkilerinin ortadan kaldırılması gerekir. Bu amaçla hormonları baskılayıcı ilaçlar kullanılır. GnRH analogları adı verilen ve enjeksiyon ya da burun spreyi olarak kullanılan bu ilaçlar değişik protokollere göre uygulanabilir.

KISA PROTOKOL

GnRHa uygulamasına adet kanamasının ilk günü başlanıp tedavi sonuna kadar (çatlatma iğnesinin yapıldığı gün) devam edilir.

ULTRA KISA PROTOKOL

Adet kanamasının ilk günü GnRHa başlanır ve üç gün verildikten sonra kesilir. Tedaviye hMG ya da FSH ile devam edilir.

UZUN PROTOKOL

GnRHa uygulamasına bir önceki döneminin yirmibirinci günü başlanır. Takip eden adet kanamasının üçüncü gününde baskılanmanın olup olmadığı yapılacak olan kan testi ile anlaşılır. Kan östrojen düzeyi azalmış ise baskılanma sağlanmış demektir. Bu durumda uyarı tedavisine başlanır ancak GnRHa uygulaması sona erdirilmez. Çatlatma iğnesinin yapılacağı güne kadar devam edilir.
Hangi protokolün size uygun olacağına karar verilir. Planlanan protokol, hangi ilacı ne zaman ve nasıl alacağınız size anlatılır ve yazılı yazılı belge olarak size verilir.

YUMURTALIKLARIN UYARILMASI
Tüm protokollerde adet kanamasının ikinci ya da üçüncü gününde temel ultrason incelemesi ve kanda östrojen tayini yapılır ve kullanılacak ilaç dozuna karar verilir. Uyarı tedavisi başladıktan sonra hasta belirli aralıklarla kontrole çağrılır. Bu kontrollerde vajinal ultrasonografi yapılarak gelerek gelişen folliküllerin sayısı ve büyüklüğü kontrol edilir. Zaman zaman yumurtalıkların durumuna göre kanda östrojen incelemesine gerek duyulabilir.
Tedavide amaç mümkün olduğunca fazla sayıda 16-20 mm çaplı follikül elde etmektir. Takipler esnasında kan östrojen düzeyleri kontrol edilerek ilaç dozu ayarlaması yapılabilir. Hedef 14 mm’den büyük follikül başına 200 pg/ml östrojen düzeyine ulaşmaktır. Folliküller yeterli büyüklüğe ulaştığında son olgunlaşnayı sağlamak için 5.000 -10.000 ünite human chorionic gonadotropin (hCG) enjeksiyonu yapılır. Tedavinin süresi değişken olmakla birlikte ortalama 10.4 # 1.7 gündür. Çatlatma iğnesinden 32-36 saat sonra yumurta toplama işlemi yapılır.
Ultrason takipleri sırasında değerlendirilen bir diğer faktör de rahimin içini döşeyen ve endometrium adı verilen tabakanın yapısı ve kalınlığıdır. Gebelik oluştuğunda endometriuma yerleşeceğinden bunun yapısı son derece önemlidir. hCG gününde endometrium 6 mm veya daha ince olduğunda gebelik şansı azalmaktadır. Kendi uygulamalarımızda bu tür hastalardaki klinik gebelik oranı %11.8’dir. Endometrial kalınlığın 14 mm’den fazla olması da olumsuz etki yaratmakta ve gebelik elde edilse bile düşük olma olasılığı artmaktadır.

YUMURTA TOPLAMA
OPU vajinal ultraonografi ile oldukça kolay ve konforlu bir şekilde gerçekleşmektedir. Hasta jinekolojik muayene pozisyonunda yatar ve üzeri steril örtüler ile örtüldükten ve vajina temizliği yapıldıktan sonra lokal anestezi vajinaya uygulanır ve ardından vajinal ultrosonsgrafiye başlanır. Vajinal uktrosonografi probu üzerinde bulunan, kılavuz içinde geçirilen bir iğne ile overlere ulaşılır. Her bir follikül çine girilerek içeriği özel bir aspiratör yardımı ile boşaltılır. Alınan sıvı hemen labarotuara yollanarak yumurta içirip içermediği mikroskop altında incelenir, eğer yumurta hücresi varsa ayrılır. Eğer follikülden yumurta elde edilemez ise aynı iğne içinden özel sıvı verilerek follikül boşluğu yıkanır ve içinde kalmış olabilecek yumurta alınmaya çalışılır. Bu şekilde tüm folliküller aspire edilinceye kadar işleme devam edilir. Her iki yumurtanın aspire edilmesi yaklaşık 15-30 dakika sürer. Işlem sonrası hasta dinlenme odasına alınarak bir süre istirahat etmesi sağlanır.
Lokal anesteziyi tolere edemeyen, ya da yumurtalıkların ve/veya folliküllerin özel durumu nedeni ile işlemin teknik olarak zor geçeceği düşünülen vakalarda genel anestezi tercih edilebilir. Bazen follikül sayısı fazla olmasına karşın içlerinde yumurta hücresi çıkmaz. Boş follikül sendromu adı verilen bu durumun en önemli nedenlerinde biri hatanın hCG yaptırmak ve 24 saat sonra OPU işlemini diğer yumurtalıkta tekrarlamaktır.
OPU işlemi sırasında aspire edilen follikül içeriği hemen labaratuara gönderilir. Özel bir mikroskop ile incelenen bu sıvının içinde bulunan yumurta kültür sıvısının içine konarak inkübatöre kaldırılır. İnkübatör, sıcaklığı 37 C, karbondioksit oranını da %5-6 düzeyinde sabit tutar. Olgun yumurta hücreleri 4-6 saat sonra döllenme için hazır hale gelmektedir. KOH sonrası çapı 18-22 mm arasında olan folliküllerin yaklaşık %80’inden döllenmeye uygun yumurta elde edilebilmektedir.

FERTİLİZASYON (Döllenme)
Kadından oositlerin (yumurta) toplandığı esnada erkek de sperm verir. Sperm alınması için en ideal yöntem mastürbasyondur. Menisinde canlı sperm bulunmayan kişilerde ise cerrahi olarak sperm alınır. Elde edilen meni özel bir kap içersine alınır ve likefiye olması(sıvılaşması) belklenir. Likefiye olan meni , sperm sayısı, hareketliliği ve şekli yönünden incelenir.
Tüp bebek planlanan hastalarda en önemli kriter hareketli sperm sayısıdır. Incelenen sperm döllenme için hazırlanır. Sperm hazırlanmaı iki nedenden dolayı önemlidir. Bunkardan birincisi menide bulunan yabancı proteinleri, temizlemek, ilncisi ise bazı reaksiyonları tetikleyerek spermin hiperakif olmasını sağlamaktır.
Yumurta kültürü ve sperm hazırlanması tamamlandıktan sonra fertilizasyon işlemine geçilir. Spermler ile yumurtalar bir arada bırakılırlar. Her bir yumurta hücresi için 20.000 sperm kullanılır. Sperm parametrelerinin bozuk olduğu durumlarda bu sayı arttırılabilir. Erkek faktörü varlığında veya nedeni açıklanamamış infertilite olgularında mikroenjeksiyon (ICSI) tercih edilmelidir. Işlemden 16-18 saat sonra döllenme olup olmadığı kontrol edilir. Döllenmiş yumurtada tek olan hücre sayısı ikiye çıkmıştır.
Döllenmiş yumurtalar tekrar kültür ortamına konur ve ileri aşamalara ulaşmalaları beklenir. Uygun aşamaya gelindiğinde embriyolardan kaliteli olanlarından belirli sayıda alınarak kadının rahmi içine transfer edilir.

EMBRİYO TRANSFERİ

Embriyolar iki hücreli aşamadan blastokist aşamasına kadar herhangi bir dönemde transfer edilebilmekle beraber, en sık tercih edilen transfer zamanı 4-8 hücreli aşamadır. Embriyolar bu aşamaya genellikle iki yada üçüncü günde ulaşmaktadırlar. Embriyo transferi iki-altıncı günler arasında yapılabilir.
Yardımcı üreme tekniklerinde transfer edilen embriyo sayısı ile klinik gebelik oranları arasında direkt bir ilişki mevcuttur. En iyi klinik sonuçlar 2-4 embriyonun transfer edilmesiyle alınmaktadır. İkiden fazla sayıda embriyo transfer edildiğinde çoğul gebelik oranları oldukça yükselmektedir; ancak bu risk artan kadın yaşı ile birlikte azalmaktadır. Çoğu gebeliklerin koplikasyon oranlarının yüksek olması ve erken doğum gibi nedenler ile maliyetin artması nedeniyle pekçok ülkede transfer edilen embriyo sayısının kısıtlanması yoluna gidilmektedir. İkiden fazla sayıda embriyo ancak 37 yaşından büyük ve daha önceki IVF/ICSI denemelerinin başarısız olduğu hastalarda yapılmaktadır. Günümüzde 35 yaşından genç her hasta sadece bir tane blastokist transfer edilmesi önerilmektedir.embriyo transferi yapılırken hasta jinekolojik muayene pozisyonunda yatırılır. Vajinaya spekulum takıldıktan sonra steril serum fizyolojik ile temizlik yapılır. Ardından özel kültür sıvıları ile rahim ağzı temizlenir. Embriyolog transfer edilecek embryoları katater içinde labaratuvardan getirir. İşlemi yapacak olan hekim karından yapılan ultrason eşliğinde embriyoları rahim içine bırakır.
Embriyo transferi işlemi ağırlıklı bir işlem değildir ve anastezi gerektirmez. İşlem sonrası endometriumu desteklemek için hastaya enjeksiyon, fitil ya da krem şeklinde hormon ilaçları verilir. Luteal faz desteği adı verilen bu tedavi eğer gebelik oluşursa 10. Haftaya kadar devem eder. Gebelik oluşmayıp adet kanamasının olduğu durumlarda ise kanamanın başlamasıyla birlikte tedavi kesilir.
Embriyo transferi sonrası 12. günde gebelik testi için çağrılır.

GEBELİK TESTİ

İlk önce idrarda daha sonra ise kanda gebelik testi (beta-hCG) yapılır. Kanda yapılan testin sonucuna göre gebelik olup olmadığına karar verilir. Testi pozitif olanlar iki gün sonra yeniden kanda gebelik teti için çağrılır. İki testin sonuçları arasında ilişki değerlendirilerek gebeliğin sağlıklı olup olmadığına karar verilir. Sağlıklı bir gebelikte iki gün sonra kan beta-hCG değeri yaklaşık iki kat artmalıdır. Bazı durumlarda bir süre sonra kan beta-hCG değeri sıfıra iner. Bu durum biyokimyasal gebelik olarak adlandırılır.
Bete-hCG’nin beklenenden daha farklı artışları ise, ektopik gebeliği(dış gebelik) dütündüren bulgulardan birisdir.
12 ve 14. günlerdeki beta-hCG değerleri istenilen şekilde artan vakalar klinik gebelik olarak kabul edilir ve 2 hafta sonra ilk gebelik ultrasonu için çağrılır. Bu ilk ultrasonda rahim içindeki gebelik kesesinin olup olmadığı ve eğer kese var ise kaç tane kese olduğu araştırılır. İkiz, üçüz yada daha fazla sayıda fetus bu ilk ultrasonda görülebilir.


ÖZEL UYGULAMALAR

CERRAHİ SPERM ARAMA (PESA, PTSA, TESE)
Erkeğin menisinde hiç sperm olmaması durumunda (azospermi) mikroenjeksiyon işleminde kullanılacak olan spermin testislerden alınması gündeme gelmektedir. Bu uygulamanın başlaması ile erkek kısırlığı konusunda devrim yaşanmıştır. Tıkanıklığa bağlı azospermi olgularında kanalların içine ince bir iğne ile girilerek sperm aranır (PESA). Bu tür olgularda kendi kliniğimizde sperm bulma oranımız %99.6’dır.
Tıkanmanın olmadığı durumlarda ise problem daha karışıktır. Bu durumlarda erkek yumurtalığının çeşitli bölümlerinde çok kısıtlı da olsa bir üretim söz konusu olabilmektedir. Yumurtalığın çeşitli bölümlerinden çok sayıda küçük parça alınarak bu parçaların içerisinde sperm hücresi aramak gerekmektedir. Parça iğne ile (PTSA) ya da açık cerrahi ile alınabilir (TESE). Bu teknikle hastaların yaklaşık %60’ında sperm bulunabilmektedir. Üretim bozukluğuna bağlı azospermi olgularında gebelik oranları biraz daha düşüktür.

DESTEKLİ YUVALAMA
Yardımcı üreme tekniklerine başvuran çiftlerin yarasından fazlasında embriyo gelişmesine rağmen gebelik olmamaktadır. Döllenme olmasına rağmen gebelik oluşmamasının kaynağı muhtemelen embryonun rahime yerleşme safhasındadır. Embriyonun rahim içine yerleştirilmesini takiben değişik olaylar oluşmaktadır. İlk olarak embriyo bölünmeye ve büyümeye devam etmekte belli bir boya erişince kendisini çevreleyen zarı (zona pellusida) yırtarak endometriumolarak adlandırılan rahim içindeki dokunun derinliklerine yerleşerek büyümesine burada devam etmektedir.
Gebeliğin oluşmamasının en önemli nedeni embriyonun bu zarı yırtarak dışarı çıkmaması ve dolayısı ile rahim duvarına yerleşmemesi olduğu kabul edilmektedir. Bu problemi çözmek için embryoyu, çevreleyen bu zarda transfer işlemi öncesi kimyasal veya mekanik yötemlerle küçük bir delik açılarak embriyonun bu zarı yırtması ve rahim duvarına yerleşmesi sağlanmaktadır. Yapılan bilimse çalışmalar bu yöntemle gebelik oranlarında hissedilir bir yükselme olduğunu göstermektedir. VKV Amerikan Hastanesi Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi’nde bu teknik kısaca şu şekilde uygulanmaktadır: İlk olarak embriyo mikroskopik bir iğne ile embriyo duvarından teğet geçilerek iki noktada delik açılır. Embriyo rahim içinde büyümesine devam ederken zayıf olan bu noktalarda zarını delebilir.

PREİMPLANTASYON GENETİK TANI (PGT)
Preimplantasyon Genetik Tanı (PGT), ailesinde genetik hastalıkları olan çiftlerin ya da uygulanan tedavilere cevap vermemiş intefil ailelerin tüp bebek yöntemi kullanılarak sağlıklı bebeğe kavuşmalarını sağlayan yeni bir genetik tanı yöntemi olup bu yöntemle çiftlerden elde edilen embriyolar tek tek incelenerek genetik olarak sağlıklı olan embriyolar anormal embriyolardan ayrılır ve anne adına genetik olarak normal olduğu saptanan embriyolar transfer edilir. Bu sayede genetik bozukluğu olan çocuğa sahip olma riski yüksek olan çiftler için hamilelik en başından kontrol altına alınmış olur. IVF’de olumsuz sonuçların başlıca sebeplerinden biri kromozom anomalisi dolayısıyla meydana gelen düşüklerdir. Bu nedenle PGT, özellikle ileri yaştaki IVF hastalarına ait oositlerde %43.1’lik gibi yüksek oranda kromozom anomalisine rastlanması sebebi ile ileri yaş anne adaylarına önerilmektedir. Ayrıca ülkemizde sıklıkla görülen talasemi ve orak hücreli anemi genetik hastalıkların gebelik öncesi analizi de PGT ile yapılabilmektedir. Gelişen genetik teknikler ve bilgiye ulaşma olanaklarının artması çiftlerin, PGT ve diğer prenatal tanı yöntemleri hakkında sağlık merkezlerine başvurmalarını kolaylaştırmıştır. Asıl amacı aileleri sağlıklı bebeklere kavuşturmak olan IVF, Preimpantasyon Genetik Tanı’nın uygulanması ile birlikte başarıya ulaşma konusunda bir daha atılmasını sağlamıştır.
BLASTOKİST TRANSFERİ
Son dönemlerde geliştirilmiş medium sistemleri kullanılarak embriyo canlılığı laboratuar ortamında daha da uzatılmış ve buna bağlı olarak günümüzde tüp bebek merkezlerinde, daha yüksek gebelik oranlarının elde edildiği 5. ya da 6. gün transferleri yaygınlaşmaya başladı. Buna blastokist transferi adı verilir. Embriyonun ana rahmine tutunmadan önce ulaştığı en son aşamaya blastokist aşaması denir.

Blastokist Transferlerinin Avantajları Şunlardır:
  • Gelitim potansiyeli daha iyi olan embriyoları seçebilme
  • Canlılğı yüksek olan daha az sayıda embriyo transfer ederek çoğul gebelik olasılığını azaltması
  • Embryo gelitimini daha iyi gözleyebilme
  • Embryoları en yüksek gelişim potansiyeline sahip oldukları dönemde yani blastokist aşamasında doldurabilme
  • Preimplantasyon genetiği uygulayan merkezlerde trophectoderm (blastokiste ait hiç hücre tabakaları) biopsisi uygulayabilmek ve bu doku embriyonik olmadığı için ethik problemleri ortadan kaldırabilmek
  • Embriyo canlılığının incelenebileceği metodlara fırsat tanıması.
EMBRİYO DONDURMA
İnsan gametlerinin ve embriyolarının dondurulmasının tüp bebek pratiğinde büyük önemi vardır. Tüp bebek uygulamalarında çoğul gebelik riskini en aza indirmek için genel yaklaşım en fazla üç embriyo transfer etmektir. Bu durumda akla gelen ilk soru elde edilen fazla embriyoların ne şekilde değerlendirileceğidir. Bu şekilde elde edilen fazla embriyoların dondurulması hastaya hem ekonomik, hem de psikolojik bir avantaj sağlar. Ayrıca dondurulan embriyolar transfer edileceği zaman hasta herhangi bir tedaviye gereksinim duymaz. Embriyo dondurma işlemi tüp bebek uygulamalarında başarı şansını arttıran bir işlem olarak da değerlendirilebilir.
Emriyo dondurma ve çözme işlemi, embryolar kimyasal maddelerle (kriyoprotektan) dengelendikten sonra soğutulması ve -196 C sıvı nitrojen içinde depolanması, çözüldükten sonra da krioprotektan ortamından uzaklaştırılarak ileri gelişimi sağlamak için özel kültür ortamlarının içine alınmasıdır. Her iki işlemde çok dikkatli yapılır. Rutin tüp bebek ve mikroenjeksiyon uygulamalarında embriyo dondurma ile gebelik oranları %15-25 arasında değişir. Aynı siklusda gebelik elde edilmiş ve kalan embriyolar dondurulmuş ise bu kez gebelik oranı %40 kadar olur. Çiftlerden izin belgesi alınarak dondurulan embriyolar Türkiye’de 1997 yılında yürürlüğe giren bir yasa ile üç yıl boyunca sıvı nitrojen içerisinde saklanabilir.


TEDAVİ SIRASINDA KARŞILAŞILAN SORUNLAR


Tedavinin İptal Edilmesi:

Hastaların tedaviye beklenen yanıtı vermemesi, yeterli sayıda follikül gelişmemesi gibi nedenlerle tedavi iptal edilebilir.
Yumurta Bulunamaması:
Özellikle yaşı ileri ve yumurtalık rezervi düşük kadınlarda folliküller yeterli büyüklüğe ulaşmasına karşın aspirasyon sırasında hiç yumurta bulunamayabilir.
Döllenmenin Olmaması:
Yumurta ve spermler normal olmasına karşın bazı yumurtalarda döllenme gerçekleşmeyebilir. Döllenme oranı %70 civarındadır.
Transfer Zorluğu:
Bazı durumlarda kadının genital organlarının anatomik yapısı nedeniyle transfer çok zor olabilir. Bu gibi durumlarda gebelik şansı düşmektedir.
Sperm Bulunamaması:
TESE uygulanan hastaların %40’ında sperm bulunamaz ve tedavi iptal edilmek zorunda kalınır.
Gebelik Testi Öncesi Kanama:
Test gününden önce kanaması olanlarda gebelik şansı düşmekle birlikte gebelik olmadığı anlamına gelmez.
Ovarian Hiperstimülasyon Sendromu (OHSS)
Yumurtalıkların tedaviye aşırı cevap vermesi ve karın boşluğu ile diğer vücut boşluklarında sıvı toplanmasıyla ortaya çıkan bir tabloolup şiddetli durumlarda hastanede yatarak tedavi gerekli olabilir. OHSS açısından riskli oaln kişilerde embryo transferi ertelenip embriyolar dondurulabilir.


GEBELİK ORANLARI

Yabancı üreme tekniklerinde gebelik oranları hasta yaşı, infertilite süresi infertilite nedeni, yumurta sayısı gibi pek çok değişkene bağlıdır. Bunlardan en önemlisi kadının yaşıdır. İlerleyen yaşla birlikte gebelik oranlarında da düşme görülür. VKV Amerikan Hastanesi Yardımcı Üreme Teknikleri Merkezi’nde 1996-2001 yılları arasında yapılan 7000’den fazla uygulamada transfer başına ortalama gebelik oranı %45 civarındadır. Yaşı 30’un altında olan hastalarda bu oran %60’lara kadar çıkarken, yaşın 40 ve üzerinde olduğu durumlarda %15’ler düzeyine indiği gözlenmiştir. İleri yaş sadece gebelik oranlarını etkilemez. Bu hasta gurubunda gebelik elde edilse bile, bu gebeliğin bir düşük ile sonuçlanma olasılığı genç yaştaki hasta gurubuna göre daha yüksek olur.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
7 Temmuz 2008       Mesaj #3
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
TÜP BEBEK NEDİR?
Tüp bebek uygulamasını kısaca özetlemek gerekirse, kadın ve erkeğe ait üreme hücrelerinin vücut dışı koşullarda döllenme işlemi diyebiliriz.
Bu yöntemde erkek ve kadın üreme hücreleri vücut sıcaklığındaki, uygun bir ortamda 48 saat bekletilir. Bu sürede elde edilen yumurtaların yaklaşık yarısında döllenme oluşur. Bu döllenmiş yumurtalar embriyo (cenin) olarak adlandırılır ve son hedef olan kadın rahmine yerleştirilir.
Embriyolar rahim içerisine rahim ağzından ince bir katater ile yerleştirilir. Bu işlemler sonucu kadınların yaklaşık %50'sinde gebelik oluşur. Ancak bu gebeliklerin bir kısmı düşük ile sonlanır. Tedaviye giren çiftlerin uygulama başına yaklaşık % 40'ında çocukları olur. Bu oran birçok uygulama sonucu % 70 - 80'lere çıkabilir. Geri kalan % 20 - 30'luk grup modern tıbbın bütün olanaklarına rağmen günümüzde çocuk sahibi olamaz.
Tüp bebek yöntemlerinde çeşitli ilaçlarla (Gonal-F, Puregon, Menogon) kadının yumurtalıklarının uyarılması sağlanır. Yumurtalıkların uyarılmasının amacı, embriyo oluşturmaya aday çok sayıda yumurta elde etmek. Çok sayıda embriyonun rahim içine yerleştirilmesinin (embriyo transferi) gebelik şansını artırdığı görüldü (gebelik oranları, bir embriyo yerleştirildiğinde yaklaşık %10, üç embriyo yerleştirildiğinde ise %40 -50 civarında).

Tüp bebek hakkında genel bilgiler
Tüp bebek, klasik yöntemler ile gebe kalamayan kadınlarda uygulanan bir tedavi şekli. Erkek (sperm) ve dişi (yumurta) döl hücrelerinin laboratuvar koşullarında birleştirilmesi sonucunda oluşan embriyoların, rahime transferi ilkesine dayanır. Laboratuvar koşullarında gerçekleştirilen döllenme, kendiliğinden (in vitro fertilizasyon) ya da insan eliyle, tek yumurta içine tek sperm verilmesi ile (mikroenjeksiyon) sağlanır.
Tüp bebek, önceleri enfeksiyon veya cerrahi işlem sonucunda tüplerinde kalıcı hasar oluşan kadınlarda uygulanmaya başlanmış, kısa bir süre sonra ise, kısırlığa yol açan diğer nedenlerin tedavisinde de kullanılır hale gelmiş. Bugün, endometriozis, nedeni açıklanamayan kısırlık olguları ve erkeğe bağlı kısırlıkta, tüp bebek yöntemleri ile başarılı sonuçlar alınır.

Özellikle son yıllarda uygulanmaya başlanan mikroenjeksiyon, sperm sayısının çok düşük olması ve hatta menisinde hiç sperm olmamasına karşın, testisinde sperm bulunan erkeklerin tedavisinde bir devrim olarak nitelendiriliyor.
proot - avatarı
proot
Ziyaretçi
7 Ekim 2011       Mesaj #4
proot - avatarı
Ziyaretçi
Kısırlık ve tüp bebek te sık sorulan sorular

Aşılama tedavisi
Tüp bebek öncesi, klasik tedavi içinde yer alan aşılama, rahim kanallarından en az bir tanesi açık olan (HSG filminde) ve sperm analizinde sperm özellikleri normal olan çiftlerde uygulanabilen bir yöntemdir. En fazla 6 kere yapılması önerilir. 3 veya 4 kere yapılmasına rağmen gebe kalınmazsa bu yöntemi devam ettirmenin pek faydası olmamaktadır. Genellikle başarı oranı % 8-15 arasında kabul edilir. Aşılama için kullanılan sperm örneğinin yıkanması önemlidir. Yıkanmamış sperm ile aşılama yapılmamalıdır.

Tüp bebek ve mikroenjeksiyon aynı mıdır?
Tüp bebek, uygulanan yöntemlerin Türkçe’de kullanılan genel adıdır. Mikroinjeksiyon bu yöntemlerin laboratuarda kullanılan teknik adıdır. Tüp bebek yapıldığı zaman zaten mikroenjeksiyonla yapılmaktadır.

Tüp bebek ne zaman yapılır?
Klasik kısırlık tedavisi ile (aşılama) sonuç alınamayan vakalar, rahim kanalları kapalı olanlar, sperm analizinde sorun olanlar, azospermi, kadın yaşının 37 ve üzeri olması gibi durumlarda uygulanır.

Tüp bebek programı için ne zaman başvurmalı?
Öngörüşme, muayene ve tetkikler yapılıp yönteme karar verildikten sonra adet kanamasının 2. günü başvurulmalı.

Bir program süresi ne kadardır?
Yumurta gelişmesi, toplanması, embryo oluşması, embryo transferi için uzun protokolda yaklaşık 1.5 ay, kısa protokolda 14-20 gün sürer.

Program ücret paketi nelerden oluşur?
Kullanılan ilaç ücreti dışında kalan, ultrasonla yumurta gelişmesi sırasında gerek duyulan kontrollar ve hormon tahlilleri, yumurta toplanması için hastaneye yatış, ameliyathane ve anestezi, laboratuar işlemleri, sperm alınıp hazırlanması, embryo transferi ve doktor ücreti (+ KDV) paket ücreti içindedir. Programa girmeden önce yapılan teşhis amaçlı hormon tetkikleri, rahim filmi (HSG), sperm tahlili, veya ilave tetkikler, yumurta gelişmesi amacıyla kullanılan ilaçlar ücrete dahil değildir. İlk öngörüşmeden ücret alımaz.

Erkeğin ilaç kullanarak sperm sayısı yükseltilebilir mi?
İlaç tedavisinden fayda görebilecek erkek sayısı oldukça azdır. Genellikle ilaçların pek faydası olmamakta. Azospermide ilaç tedavisi denenmekle beraber sonuç faydalı olmamaktadır. En iyi yöntem tüp bebek tedavisinin kendisidir. Erkek için kullanılacak ilaç masrafı da oldukça yüksektir.

Varikosel ameliyatı sperm eksiklikleri üzerine olumlu etki yapar mı?
Varikosel ameliyatı olup olmama sorusu çok sık gündeme gelen bir konudur. Bu konuda tüp bebek uzmanları ve üroloji uzmanları arasında bazı görüş ayrılıkları mevcuttur. Varikosel ameliyatının faydalı olma ihtimali en fazla % 50 vakada mümkün olabilir. İleri derecede sayı azlığı, hareket azlığı veya şekil farklılığı olan sperm analizi sonuçlarında pek düzelme olmuyor. Yine en iyi tedavisi yöntemi tüp bebek tedavisinde seçilmiş kaliteli spermin yumurta içine enjeksiyonudur (icsi).

Erken menapoz nedir ? tüp bebek yapılır mı?
Erken menapoz kadının 35 yaş öncesi adet görmemesi durumudur. Bu durumu olan kadınlarda çocuk isteği olsun veya olmasın mutlaka jinekolojik takipler yapılmalıdır. Çocuk isteği olan kadınlarda ilaç denemeleri yapılıp yumurta geliştirmeye çalışılabilir. Bu kadınlarda ön tetkiklerden sonra durum değerlen dirilmesi ne göre yumurta gelişmesi için hiç olmazsa bir kere deneme yapılabilir. Genç yaşta adetten kesilenler de bazan yumurtalıklar cevap verebilir. Yalnız tüm olumsuz ihtimaller hastaya önceden anlatılıp ona göre karar vermesine yardımcı olmak gerekir. Sonuçların pek yüz güldürücü olmadığı çiftlere önceden söylenmelidir. Ayrıca, bu tip hastalarda ilerdeki yaşamında gelişebilecek durumlar ile ilgili bilgi verilmesi gerekmektedir.

Daha önce 3 veya daha fazla başarısız tüp bebek denemesi olanlarda nasıl davranmalı?
Bu gibi durumlarda tüp bebek uygulamasından önce daha önceki uygulamalara ait tedavi safhaları ve embriyoların laboratuar bulgularını incelemek uygun olur. Gerekirse çift yeniden değerlendirilir, bazen ilave testler istenebilir. Karı-koca‘dan genetik test istenebilir. Yeni değerlendirme sonucuna göre nasıl bir tedavi uygulanacağına karar verilir.

Tüp bebek için kullanılan ilaçların kalıcı etkisi var mı?
Hayır, bu ilaçlar kalıcı bir etki bırakmazlar. Zaten insandaki hormonların benzerleridir ve yeni üretim teknolojisi ile hemen hemen saf hormon elde etmek mümkün olmaktadır.

Polikistik Over (PCO) ve Polikistik Over Sendromu (PCOS)’li kadınlar ne yapmalı?
PCOS’li kadınlar hormonal yönden farklı oldukları için en çok ilaçla tedaviden fayda görürler. Zaten en çok kısırlık sebebi aylık yumurta gelişmesinin olmayışıdır. İlaçla yumurtalık uyarısı genellikle yumurta gelişmesi ve iyi bir gebelik şansı ile sonuçlanır. Fakat bu tip kadınlarda bazen yumurta gelişmesi için gereken doz ayarlamalarında zorluklar ortaya çıkar. Ya hiç yumurta gelişmez veya istenenden çok yumurta gelişerek tedavinin devamını imkansız kılar. Bu tip kadınlar ayrıca diabet, hipertansiyon gibi diğer bazı rahatsızlıklara da aday oldukları için bu yönde de araştırılmaları ve gerekirse tedavileri yapılmalıdır. Hayat boyu takip gerekliliği konusunda uyarılmalıdırlar.

İleri derecede endometriozis veya çikolata kisti olanlar ne yapmalı?
Bu tip kadınlarda kısırlık tedavisi endometriozisin yerleşme alanlarına, ve yaygınlığına bağlı olarak farklılık gösterdiği için her kadını kendi durumuna göre değerlendirmek gerekir. Bazen kistlerin alınması gerekir, bazen kistler alınmadan tedaviye devam edilebilir. Endometriozisli kadınların hayat boyu takip edilmeleri gerektiği mutlaka hatırlatılmalıdır.

Miyom (myom) kısırlık nedenimi? olan kadın ne yapmalı?
Myomlar, rahimden kaynaklanan ve iyi huylu olan tümörlerdir, yani kanserle alakaları yoktur. Üreme çağındaki kadınların yaklaşık % 20-25’inde bulunurlar. Farkedilmeyecek kadar küçük olanlar yanında çok büyük olanlar da vardır. Senelerce büyümeden var olanların yanında çok hızlı büyüyen myomlar da mevcuttur. Myomların gebeliği engelleyip engellemediğine karar vermek bazen zor olmaktadır. Pek çok doktorun büyük bir myom mevcudiyetinde gebe kalıp doğum yapan hastası olmuştur. Benzer olarak senelerce çocuğu olmayıp da miyom ameliyatından sonra gebe kalan hastalar mevcuttur. Myomlar rahimdeki yerleşme yerlerine, sayılarına, büyüklüklerine göre çok farklı belirtiler verirler, bazen de farkedilmezler ve teadüfen muayene sırasında varlıkları saptanır. Bu nedenlerden dolayı her kadının kendi durumuna göre bir plan yapmak daha uygun olacaktır. Bir miyomun kısırlık nedeni olup olmadığına karar vermek için dikkatli bir jinekolojik muayene gerekir. Genellikle 5-6 cm boyutlarında olup ta sık kontrollarda büyüme gösteren myomlar operasyonla alınmalıdır. Myom olupta gebe kalan kadın sayısı az değildir.

Adet düzeni ve önemi
Üreme çağındaki kadınların çoğunun adet düzeni ortalama 28 günde bir ve 26-32 gün sınırları içinde normal kabul edilir. Adetlerini bu şekilde gören kadınların büyük kısmında doğal yolla veya dışardan verilen ilaçlarla yeterli sayıda yumurta gelişmesi beklenen bir sonuçtur. Adet düzeni 32 günden fazla aralıklarla olan kadınlarda, özekllikle de 2-3 ay gibi aralıklarla adet görenlerde yumurta gelişmesi çok nadir hale gelebilir. Bazan bu duruma değişik derecelerde tüylenme ve kilo artışı eşlik ederse polikistik over sendromu (pcos) olarak adlandırılır. Bu gibi durumlarda mutlaka ileri araştırma yapılması gerekir. Polikistik overli kadınlarda yumurta gelişmesi için dışardan verilecek ilaçlara ihtiyaç olabilir.
Bir de, adetlerini daha sık olarak gören kadınlar vardır; ör: 22-25 günde bir gibi. Bu durumda sık adetin durumu araştırılmalı, eğer herhangi bir neden bulunmuyorsa belirli aralıklarla kontrollar yeterli olacaktır. Bu gibi kadınlarda yumurta gelişmesini değerlendirmek için hormon testleri ve ultrasonografik takip yapılabilir. Eğer yumurta gelişmesi yeterli değilse dışardan ilaç tedavisi uygun olabilir.

40 yaş ve üzeri kadınlarda kısırlık:
Hangi nedenle olursa olsun bazı kadınların geç yaşta evlendiği bir gerçektir ve hepsinin çocuk isteği en doğal haklarıdır. 40 yaşından itibaren, hatta bazı çalışmalara göre 37 yaşından itibaren kadınlardagebe kalma şansı azalmaya başlamaktadır. Bu durumda olan ve çocuk isteyen kadınlarda klasik tedavilerin fazla uzatılmaması daha akıllıca olacaktır. Tüp bebek yöntemleri ile bile gebelik oranları % 10-20 seviyelerindedir.

Yüksek FSH nasıl değerlendirilir:
Kadınlarda adet kanamasının 2-3 günü yapılan FSH ölçümü laboratuar normal üst sınırından fazla ise FSH yükselmesinden bahsedilir. FSH hormonu genellikle 37 yaşından sonra yükselme eğilimi gösterir. Kadınlarda menopoza girmeden yıllar önce (7-10 sene) FSH hormonunda seyrek olarak yükselmeler tesbit edilebilir. Zaman içinde bu yükselmeler daha sık olmaya başlar. FSH yüksekliğinin değeri arttıkça yumurtalıklardan yumurta geliştirme kapasitesinde azalma olabilir. Bu durum ancak ultrason takipleri ile tesbit edilebilir. Eğer yumurta gelişmesinde azalma söz konusu ise dışardan ilaç verilerek çocuk isteyen kadınlarda tedavi yapılabilir. FSH yükselmesi olan kadınlarda gebelik oranlarının biraz daha düşük olabileceği kendilerine anlatılmalıdır. Ayrıca klasik tedavilerle çok uzun süreler vakit kaybedilmemelidir. Bazen yeni evli ve 40 yaş üzeri kadınlarda her şeyin normal olduğu söylenip uzun süre tedavi yapılmadığına şahit oluyoruz.
Efulim - avatarı
Efulim
VIP VIP Üye
31 Ocak 2012       Mesaj #5
Efulim - avatarı
VIP VIP Üye
Tüp Bebek Yöntemine Ne Zaman Başvurulmalı?

Tup Bebek Yontemine Ne Zaman Basvurulmali

Kısırlık tedavisinde en önemli faktörlerden biri yaştır ve çiftler vakit geçirmeden tedaviye başlamalıdırlar. Unutulmamalıdır ki kadınlarda kırklı yaşlarda doğurganlık dramatik bir şekilde düşmektedir.

Tüp bebekte ilk zamanlar laparoskopik aletlerle genel anestezi altında, karın duvarından delikler açarak yumurta toplanır; sperm ile yumurta aynı kaba konur, kendiliğinden döllenmeleri beklenirdi. Daha sonraları teknoloji ilerledikçe vajinal ultrason ile yumurtalar toplanmaya başladı ve ICSI denen spermin yumurtanın içine konulması işlemine geçildi.

Çocuk Sahibi Olamamanın En Sık Görülen Nedenleri
Çocuk sahibi olma duygusu, aile olma duygusu insanların en temel içgüdülerinden biridir. Dünya istatistikleri gösteriyor ki; her yedi çiftten birinin, doktor yardımı olmadan çocukları olamıyor.

• Kadınlarda evlilik yaşının geç olması,
• Kariyer sebebiyle çocuk yapma olayının ertelenmesi,
• İş ve büyükşehir yaşamının stres ve yoğun temposu
bilinen sebepler arasındadır.

Sorunun % 50 sebebi kadında olduğu gibi, %50 sebebi de erkek kaynaklıdır.

Çiftlerin korunmadan düzenli ilişkiye rağmen altı aylık bir denemeden sonra çocukları olmuyorsa mutlaka deneyimli, güvenilir bir merkeze başvurmaları gerekmektedir.

Ne Zaman Tüp Bebek Yöntemine Geçilir?
Günümüzde kısırlığın bütün nedenlerinin çözümü henüz yoktur. Ama bundan 20 yıl öncesine göre inanılmaz gelişmeler, başarılar elde edilmektedir. Çocuğu olmadığı için başvuran her hastaya IVF (tüp bebek) uygulaması yapılacak diye bir şey söz konusu değildir. Hasta öncelikle klasik yöntemle hamile kalabiliyor mu diye araştırılır, maliyeti daha uygun işlemlerle tedaviye devam edilir.
Standart protokolde üç kez aşılama yapılmış ve hamile kalmamış ise IVF (tüp bebek) uygulamasına geçilir. Kısırlık sebebiyle başvuran on hastadan sekizi (%80) klasik yöntemler veya aşılama ile IVF (tüp bebek) işlemine gerek kalmadan hamile kalabilmektedir.

IVF (tüp bebek) merkezi sadece tüp bebek yapılan merkezler değildir, olmamalıdır. (Amaç hastanın gebe kalmasını sağlamak ama bu arada, maddi ve manevi olarak çiftlere yardımcı olmaktır.) Genel olarak tedavi yaklaşımı özellikli bir durumu yoksa önce klasik tedavi yöntemleri, daha sonrasında aşılama (3 kez), en son olarak da IVF (tüp bebek) uygulaması olmalıdır.
Sen sadece aynasin...
SaglikON2 - avatarı
SaglikON2
Ziyaretçi
7 Mart 2012       Mesaj #6
SaglikON2 - avatarı
Ziyaretçi
Meme kanseri tedavisinde kullanılan ilaçlar, özelikle yumurtalık rezervi azalmış hastaların tüp bebek tedavisinde başarı şansını artırıyor.
kanser ilaci tup bebek2

Meme kanseri tedavisinde amaç yükselen östrojen hormonu değerinin düşürülmesidir. Çünkü bu hormon kanseri tetikler. Östrojen hormonu üretimi frenlendiğinde beyinde yumurtlama hormonu harekete geçer, bu da gebe kalma şansını artırır.
Kanser tedavisinde kullanılan ilaçların tüp bebek tedavisinde gebe kalma şansını artırdığını biliyor musunuz? Nasıl mı?
Meme kanseri, halk arasında kadınlık hormonu olarak bilinen östrojen hormonuna hassastır. Çünkü östrojen hormonu meme kanserinin gelişimini tetikleyebilir. Bu amaçla meme kanseri tedavisinde vücuttaki östrojen hormonu azaltılmaya çalışılır. Kadınlarda östrojen, erkeklik hormonu androjenlerden üretilir. Son 15 yılda popüler olan östrojen hormonun androjenlerden üremesini engelleyen ilaçlar meme kanseri tedavisinde de başarıyla uygulanmaktadır. Östrojen hormonun bir diğer etkisi; kadında seviyesi yükseldikçe yumurtalıkların gelişmesini engellemesidir. Başka bir deyişle östrojen hormonunun üretilmesine azaltacak olursak beyinde yumurtaları uyarmak için daha fazla faktör salgılanır. Tüp bebek tedavisine başvuran hastaların yüzde %30’unda yumurtalık rezervi azalmış olduğu dikkate alındığında bu tedavi umut vericidir.

Tedavi Masraflarını Düşürüyor, Gebelik Şansını Artırıyor!
Meme kanseri kullanılan ilaçlar tüp bebek tedavisinde masrafları düşürürken başarıyı artırıyor. Meme kanseri menopoz çağındaki kadınlarda daha yaygın görülür. Bu tip ilaçlar menopoz çağındaki kadınlarda kullanıldığında yeniden yumurtladıkları gözlemlenmiştir. Buradan yola çıkarak özellikle 1990’lı yılların sonunda Kanada’da tüp bebek tedavisi için meme kanseri tedavisinde kullanılan ilaçlar uygulanmış ve başarılı sonuçlar alınmıştır. Son yıllarda gerek tedavi maliyetlerini düşürmek gerek yumurtalık rezervi azalmış hastalarda başarı şansını artırmak amacıyla tüp bebek tedavilerinde biz de bu ilaçları kullanılıyoruz. İlk çocuk doğurma yaşının artığı dönemde yaşadığımız için özellikle ileri yaş ve yumurtalık rezervi azalmış kadınların tüp bebek tedavisine başvurma oranları artmıştır. Bu grup hastalarda alternatif tedavi olarak bu yol izlenebilir. Bir haftadan daha kısa uygulandığı için hastalarda herhangi bir yan etki veya kanser geliştirme etkisi olmamaktadır. Ayrıca daha önce geçirilmiş kanser hikayesi olan örneğin; rahim veya meme kanseri hastalarda tüp bebek tedavisi uygulanmak istediğinde vücutta östrojen hormonun yükselmemesi için bu ilaç rahatlıkla kullanılmakta ve hastalarda kanser tekrarlama riskini ortadan kaldırmaktadır.


Doç. Dr. Ulun Uluğ
Bahçeci Umut Tüp Bebek Merkezi
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzm.

plum - avatarı
plum
Ziyaretçi
28 Ocak 2013       Mesaj #7
plum - avatarı
Ziyaretçi
“Ailelerin umudu gerçek oluyor” kampanyası ile
2500 aileye çocuk sahibi olma imkanı


Acıbadem Sağlık Grubu’nun sosyal sorumluluk projesi kapsamında gündeme getirdiği ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın işbirliğiyle hayata geçen “Ailelerin Umut’u gerçek oluyor” kampanyası başlıyor. Bu kampanyayla 2 bin 500 çiftin, tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olması hedefleniyor. Bakanlık tarafından tespit edilecek 2 bin 500 ailenin, konaklama masrafları Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından karşılanacak, tüm tedavi giderleri ise Acıbadem Sağlık Grubu tarafından üstlenilecek.


Aileler nasıl belirlenecek?

Yeşil kartlı ve sosyal güvencesi olmayan, gelir seviyesi asgari ücretin altındaki ailelelere yönelik başlatılan kampanyaya başvuru, ailenin bağlı bulunduğu ilçedeki Sosyal Yardım ve Dayanışma Vakfı tarafından 7 Aralık 2012 tarihine kadar kabul edilecek. Yapılan başvurular sonucunda elde edilen veriler, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı Mütevelli Heyetlerince değerlendirilerek uygun nitelikteki 2 bin 500 aile 7 Aralık 2012 tarihine kadar tespit edilecek.


Başvuru kriterleri

Kampanyadan yararlanabilmek için ailelerin Bakanlığın belirlediği şartları taşıyor olması gerekiyor. Buna göre kimlerin başvuru yapabileceği şöyle sıralanıyor;
- Kendisinin ve eşinin sosyal güvencesi olmayanlar
- Gelir testi sonucunda yeşil kartlıların ve hiçbir güvencesi olmayanların dahil edildiği GO düzeyinde olanlar
- Genel Sağlık Sigortası kapsamında sağlık provizyonu 60/c-I kapsamında sigortalı olanlar
- 23-39 yaş aralığında bulunan kadınlar (Başvuru tarihi itibariyle bitirilen yaş kabul edilecek)
- Son üç yıl içerisinde normal ya da diğer tedavi yöntemiyle çocuk sahibi olamadığına dair raporu bulunanlar
- Çocuklarının sağlık sorunları nedeniyle çocuk sahibi olması gerektiğini doktor raporuyla belgelendirenler


Tedavi süreci nasıl yürüyecek?

Bakanlık tarafından tespit edilen 2500 ailenin kaydı Acıbadem Sağlık Grubu’na iletilecek. Bu süreçte aileler, ASG yetkilileri tarafından aranarak tedavi süreciyle ilgili bilgilendirilecek. Ailelerin tüp bebek tedavisinde, ASG’ye bağlı, 9 tüp bebek merkezi görevlendirilecek. Kampanya 1 yıl sürecek ve 2500 aileye bu süre içinde tüp bebek uygulaması yapılmış olacak.
AndThe_BlackSky - avatarı
AndThe_BlackSky
VIP VIP Üye
18 Haziran 2013       Mesaj #8
AndThe_BlackSky - avatarı
VIP VIP Üye
Tüp Bebek Tedavisinde Çatlatma İğnesi
MsXLabs.org

576ff2f15da6f348 400x300

Tüp Bebek tedavisinde ilk aşama yumurtalıkların uyarılmasıdır. Bu aşamada kadına yüksek dozda FSH içeren bir ilaç enjekte edilerek, birden fazla yumurta üretmesi sağlanır. Yumurtalıkların uyarılmasına adetin ikinci günü başlanır ve enjeksiyonlar ortalama 11 gün sürer. Bu süre içinde 3-4 kez ultrason yapılarak yumurtaların gelişimi izlenir.
Yumurtalar 17-20 mm büyüklüğe ulaştığında, yumurta çatlatma iğnesi (Pregnyl veya Ovitral) yapılır. Bu işlemden 48 saat sonra yumurtlama gerçekleşir. Yumurtaların bu süre dolmadan önce (35-36ncı saatte) toplanması gerekir.
Tüp Bebek tedavisinin başarısı açısından hastanın çatlatma iğnesini tam olarak kendisine söylenen zamanda yapması ve yumurta toplamaya tam zamanında gelmesi çok önemlidir.

Yumurta Toplamanın Gecikmesi:

Örnek Bir Vaka:

Tüp bebek tedavisi görmekte olan 32 yaşında bir kadının yumurtalıkları uzun protokol ile baskılandıktan sonra HMG kullanılarak tedavi uygulandı. Yumurta uyarılması başladıktan 12 gün sonra, 16-18 mm arası çaplarda 7 folikül üredi. Hastaya ertesi gün sabah 9.00'da 5000 ünite hCG enjeksiyonu (çatlatma iğnesi) yapması ve 2 gün sonra sabah 9.00'da (yani çatlatma iğnesinden 36 saat sonra) yumurta toplama işlemi için merkeze gelmesi söylendi. Ancak hasta, yumurta toplama için merkeze geldiğinde, çatlatma iğnesini yapılması söylenen saatten 24 saat erken yaptığı anlaşıldı. (yani toplamanın olması gereken saatten 60 saat önce)

Çatlatma İğnesinin Zamanlaması Neden Çok Önemli?

Daha önceki yıllarda tüp bebek tedavisinde karşılaşılan en büyük problemlerden biri, beyin sapından salgılanan ve yumurtlamayı tetikleyen bir hormon olan LH'nın erken salgılanması sonucu yumurta toplama işleminden önce yumurtlamanın gerçekleşmesiydi. Yumurtlama gerçekleşmese bile, yumurtlama öncesi yüksek LH seviyesine maruz kalmak, gelişmekte olan yumurtaya zarar verebiliyordu. Yumurtalıkların uyarıldığı siklusların %20'sinde erken LH salgılanması yaşanmaktaydı.
Ayrıca yumurtalıkların uyarılması, beyin sapından salgılanan LH salgısının miktarını azalttığından ve değişime uğrattığından, erken LH salgılanmasının tesbit edilmesini de zorlaştırıyordu. Bu da hastanın tüp bebek merkezinde yatırılmasını ve LH salgılanmasını tespit etmek için 3 saatte bir idrar tahlili yapılarak hormonların dikkatle takip edilmesini gerektiriyordu. Salgılanmanın idrarda tespit edilmesinden 25-28 saat sonra veya kanda tespit edilmesinden 30-34 saat saat sonra yumurtaların toplanması gerektiğinden, yumurta toplama işleminin ne zaman olacağı belli değildi. Bu durum, tüp bebek merkezi için izlemede lojistik açıdan sorunlar yaratıyor ve yumurta toplama işlemi zamanının planlanmasını engelliyordu. Sonuçta tedavi sikluslarının %15-30'u yumurta toplama işlemine geçilemeden iptal ediliyordu.
Ancak GnRH (gonadotropin salgılayan hormon) agonistlerinin kullanılmasıyla birlikte, tüp bebek tedavisinde yumurtalıkların uyarılması daha basit bir hale geldi. Bunların tüp bebekte kullanımı ilk olarak 1984'te tanımlandı
Üstüste uygulandığında GnRH agonistleri (Decapeptyl, Suprefact, Suprecur, Lucrin, Synarel, Zoladex) hipofiz üreme hormonları (yumurtalıkta yumurtanın büyümesini sağlayan hormon-FSH) üzerinde ilk 48 saat uyarılma etkisi (alevlenme etkisi) yaratır ve daha sonra bir baskılanma devresi olur. Baskılanma devresinde hipofiz GnRH salgılama faaliyetini tamamen durdurur.
Yumurtalıkların uyarılmasından önce GnRh agonistlerinin kullanılması ile endojen (iç kaynaklı) LH artışı ortadan kalkmış oldu ve dolayısıyla bu dönemde hastayı yoğun olarak izleme zorunluluğu da kalmadı. Ayrıca yumurta toplama zamanının önceden planlanması mümkün oldu. Bu bileşenler tüp bebek tedavisini sadece kolaylaştırmakla kalmadı, aynı zamanda başarı oranlarını da artırdı. GnRh agonistlerinin rutin olarak kullanılması ile ilgili yapılan çalışmalar, iptal edilen siklus sayısının önemli ölçüde azaldığını ve yumurta sayısında ve hamilelik oranlarında olumlu gelişmeler olduğunu gösteriyor.
Ancak öte yandan LH artışı, yumurtanın olgunlaşması için gereklidir. LH yükselmesinden yaklaşık 36 saat sonra, döllenmeye hazır, olgunlaşmış yumurtanın serbest kalması ile yumurtlama gerçekleşir. Bu süre içinde çift kromozom sarmalına sahip yumurta hücresi çekirdeği tek kromozom sarmalı kalacak şekilde bölünür. Kromozom sarmalının diğer yarısı döllenme sonucu sperm hücresinden gelecektir. GnRH agonistlerinin kullanıldığı uyarılmış tüp bebek tedavilerinde LH artışı olmaması nedeniyle, yumurtadaki bu son yumurtlama öncesi aşamanın tamamlanması için hCG(human chorionic gonadotropin) yani çatlatma iğnesi kullanılır.
hCG ya da çatlatma iğnesi uygulandıktan sonra çok uzun süre beklenirse, folikül çatlar ve eşzamanlı olarak yumurta karın boşluğuna dökülür. Bu nedenle çatlatma iğnesinden sonra yumurta toplamanın doğru zamanda yapılması çok önemlidir. Araştırmalar folikül yırtılmasının çatlatma iğnesinden sonra en erken 39 saat ve en geç 41 saat içinde olduğunu göstermektedir. Ayrıca tüm foliküller aynı anda çatlamaz ve ilk çatlayan folikül her zaman en büyük olanı değildir. Bu nedenle genellikle yumurta toplamanın hCG enjeksiyonundan 36 saat sonra yapılması planlanır.

Yumurta Toplamaya Geç Gelinirse Ne Olur?

Bu vakada hasta yumurta toplamaya çatlatma iğnesinden 36 saat sonra değil 60 saat sonra yani gecikerek gelmiştir. Foliküllerin çatlayarak karın boşluğuna dökülmüş olması çok muhtemeldir. İzlenebilecek yollar şunlardır:

1.Yumurta Toplama İşlemini ve Tedaviyi İptal Etmek:

Bu durumda olumlu sonuç alma ihtimali çok düşüktür. Üstelik hastanın anestezi ve operasyon risklerine ve maliyetine katlanması gerekeceğinden tedavinin iptal edilmesi en mantıklı olanıdır. Çatlatma iğnesinden sonra bu kadar geç kalındığında yumurta toplama ihtimali çok düşüktür ve toplanabilse dahi yumurtaların hamileliğin gerçeklemesi için fazla olgunlaşmış olması çok muhtemeldir.

2.Yumurtlama Belirtileri Yoksa Yumurta Toplama İşlemini Gerçekleştirmek:

Çatlatma iğnesinden 60 saat sonra foliküllerden veya rahmin arkasında barsaklarla arasındaki boşluktan (douglas boşluğu) yumurta toplanabildiği bazı vakalar bildirilmiş olmakla birlikte bu çok seyrek görülen bir durumdur. Öte yandan bu şekilde yumurta bulunsa dahi, bu yumurtaların döllenme ve bunun sonucunda oluşan embryolardan hamilelik oluşma ihtimali de çok düşüktür. Eğer bu yol izlenecekse, hasta sonucun belirsizliği ve başarı olasılığının düşüklüğü konusunda çok iyi bilgilendirilmiş ve bu durumu tamamen anlamış olmalıdır.

Yumurta Toplamanın Gecikmesini Önlemek İçin Ne Yapılmalı?

IVF tedavilerinde kullanılan değişik ilaçların sayısını ve hepsinin farklı zamanlamalarını göz önünde bulundurduğumuzda, bazı hastaların bunların bir kısmını yanlış yapmaları beklenebilir. Tedavinin sonucunu en çok etkileyenin de çatlatma iğnesinin zamanlaması olduğu söylenebilir. Doğru zamanın yakalanması için sadece birkaç saat vardır ve tek bir siklusta ikinci bir şans yoktur. Bu nedenle tüp bebek hastalarına çatlatma iğnesinin doğru zamanlanmasının ne kadar büyük önem taşıdığı hem sözlü hem yazılı olarak çok iyi anlatılmalıdır.

Tüp Bebek Tedavisindeki Hastalarımıza Önerimiz:

Tüp bebek tedavilerinde yumurtaların vücut dışına alınması çatlatma iğnesinden ortalama 34-37 saat sonra yapılmaktadır. Bu zaman aralığı dışında yumurtlamanın bu yumurtaları vücut dışına almadan gerçekleşme riski vardır. Bu durumda ise tedaviniz büyük olasılıkla iptal edilecektir. Bu nedenle çatlatma iğnesinin saatini çok iyi anlamak ve uygulamak gerekir. Kuşkuya düştüğünüz durumlarda sizinle ilgilenen doktorunuzu veya merkezimizde görev yapan herhangi bir doktorumuzu aramaktan çekinmeyiniz. Aynı şekilde Tüp bebek koordinatörümüz ve hemşirelerimiz de sizi bilgilendirmekten mutluluk duyacaktır. Gerekli telefon numaraları tedaviniz esnasında size verilecektir. Ayrıca tüm doktorlarımızın telefonlarını Amerikan Hastanesi santralinden alabilirsiniz.

Dr. Senai AKSOY


Kaynak: ART Tıp Merkezi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Bachata - avatarı
Bachata
Ziyaretçi
18 Haziran 2013       Mesaj #9
Bachata - avatarı
Ziyaretçi
Kadında ve Erkekte FSH Yüksekliği
MsXLabs.og

FSH hormonu beyinden salgılanan ve kadında yumurtalıkları, erkekte ise testisleri uyaran bir hormondur. Böylelikle hem üreme hücreleri olan sperm ve yumurtayı geliştirir, hem de kadınlık ve erkeklik hormonları olan östrojen ve testosteronu salgılatır. FSH ölçümü en sağlıklı adetin 2-7. günleri arasında yapılır. FSH hormonunun yükselmesi ise aslında kadında yumurtalıkların erkekte ise testisin yeterli fonksiyon göremediğini gösterir. Yani beyinden salınan FSH yükselerek yumurtalıklardaki üretim azlığını telafi etmeye çalışmaktadır. Normal çalışan bir yumurtalıkta FSH değeri genellikle 10 mIU/ml'nin altındadır. 10- 15 arasındaki değerler rezervlerin azaldığını ve gebelik şansının da göreceli olarak zayıfladığına işaret eder. 15- 20 arası değerlerde durumun daha ciddi olduğunu ve gebelik elde etmenin oldukça zorlaştığını çalışmalardan ve tecrübelerimizden bilmekteyiz. Genelde 25 den yukarı değerlerde ise tüp bebek tedavileri sonuç vermemektedir.

40 mIU/ml den yukarı değerler ise genellikle menopozu ifade eder.

Araştırmaların sonuçlarına göre zaman zaman normal değerler gözlense bile yükselme belirtileri gösteren FSH değerleri o birey için gebelik şansının azalmış olduğunu göstermektedir.

Yumurtalık rezervlerinin azalması aynı zamanda ultrason ile de kolaylıkla tespit edilebilmektedir. Yumurtalıklardaki 3-8 mm arasındaki boyutta izlenen ve antral folikül adı verilen küçük su keseciklerin sayısı azaldıkça FSH değerleri de yükselecektir.

FSH yüksekliği kadınlar için genelde yaşla ilişkili olan bir durumdur. Yani yaş ilerledikçe özellikle de 35 yaştan sonra FSH hormonunda yükselme gözlenebilir. Ancak bazen genç bayanlarda da yumurtalık rezervi azalmasına ve FSH yükselmesine rastlanabilmektedir. Bunun sebebinin en sık olarak genetik yapı olduğu düşünlmektedir.

İleri Yaşlarda İnfertilite Tedavilerindeki Yaklaşımlar

İleri yaştaki bir kadın gebe kalmaya karar verirse ilk yapılması gereken, gebelik meydana geldiğinde oluşabilecek tıbbi problemlerin ön araştırmasının yapılmasıdır. Önceden saptanmayan hipertansiyon ya da şeker hastalığı gibi durumlar gebelik sonrasında istenmeyen problemlere neden olabilir.

Bir kadın 6 - 12 aylık süre içinde gebe kalamamışsa, bu konuda tecrübeli bir jinekolog doktor tarafından değerlendirilmelidir. Gerekli ön testlerin tamamlanması 1 - 2 ay kadar sürer, uygun tedavi belirlenerek hemen başlatılır.

Alışılagelen testlerle birlikte, adetin belli dönemlerinde yapılan FSH, LH ve östradiol (E2) ölçümleri, yumurtalıkların durumu konusunda önemli bilgiler sağlar. Sonuçlar, kadının başarı şansı konusunda ek bilgiler verir.

İleri yaş grubundaki kadınlar, genetik problemleri bulunan gebelik şanslarının genç yaştaki kadınlara göre daha fazla olduğunu bilmelidirler. Gebe kaldıklarında, gebelikte yapılan amniosentez veya koryon villus örneklemesi gibi girişimlerle bu durumu ortaya koymak mümkündür.

Tedaviye rağmen sonuç alınamayan yaşlı infertil kadınlar için yurt dışındaki bazı merkezlerden genç kadın yumurtalarının satın alınması bir alternatifken, bu uygulama ülkemizde legal olmadığından evlat edinme düşünülebilir


BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
SaglikON2 - avatarı
SaglikON2
Ziyaretçi
30 Mayıs 2014       Mesaj #10
SaglikON2 - avatarı
Ziyaretçi
Yaşlı Çiftler Önce Tüp Bebek Tedavisi Denemeli
MsXLabs.org

yasli ciftler once tup bebek tedavisi denemeli


Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından yapılan araştırma sonuçları; 38 yaşın üzerindeki kadınların tüp bebek tedavisiyle çocuk sahibi olma şanslarının daha yüksek olduğunu ortaya koydu. Yapılan araştırmalar orta yaştaki çiftlerin diğer tedavi yöntemlerini atlayarak doğrudan tüp bebek denemeleri yapılması gerektiğini gösterdi.

Op. Dr. Halit Fırat Erden

Tüp Bebek, Üreme İmmünolojisi ve Cerrahisi Uzmanı
Amerika’da yapılan araştırmalar, 38 yaş ve üzeri kadınların IVF yoluyla ilk iki deneme sonrası hamile kalma olasılıklarının oral ya da enjekte edilebilir fertilite ilaçları kullanılarak yapılan tedaviye göre iki katı daha yüksek olduğunu gösterdi.

Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından yapılan yeni klinik deneme çalışmaları, bebek sahibi olmak isteyen ama hamile kalamayan orta yaştaki çiftlerin diğer tedavi yöntemlerini atlayarak doğrudan in vitro fertilizasyon (IVF) denemeleri gerektiğini kanıtladı. Aynı zamanda bu hamilelik sonrasında başarılı bir doğum yapma olasılıkları da iki kat daha fazladır. Bu yaş grubunda zaman gerçekten kritik önem taşımaktadır. En kısa sürede en etkili tedaviye geçmek izlenecek en doğru yoldur. Araştırmada deneme tamamlandığında başarılı bir doğum sonrasında dünyaya gelen bebeklerin beşte dördünden fazlasının IVF tedavisi ile elde edilen hamilelik ile doğduğu görüldü.

İleri yaş çiftler zaman kaybetmemelidir…
Oysa şu an işleyen sistemde fertilite yöntemleri başarılı olmadığı takdirde doktor IVF tedavisine geçer. Yani önce oral ya da enjekte edilebilir fertilite ilaçları kullanılarak yapılan tedavi denenir. Anneden alınan yumurta ve babanın spermi bir laboratuvar kabında birleştirilir ve oluşturulan embriyo annenin rahmine transfer edilir. Fertilite ilaç tedavisi denemelerinde çift hem zaman hem de maddi olarak yıpranır. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta; ileri yaş çiftler için zaman çok önemlidir. Oysa tüp bebek tedavisinde çiftin hem bebek sahibi olma şansı yüksektir hem de maddi anlamda diğer tedaviler için harcadığı parayı harcar.

New York Manhasset’teki North Shore Üniversite Hastanesi Üreme Merkezi’nde IVF tedavisini seçerek yumurtalıkların daha az sayıda yumurta üretmesi ve yumurtaların yaşlarından dolayı genetik olarak anormal olması gibi “çifte sorun” yaşayan orta yaştaki kadınların bu duruma rağmen hamile kalmalarına yardımcı olabildikleri saptandı. Fertilite doktorlarının bebek isteyen ileri yaş çiftlerin yaşlanmamasına izin vermemesi gerekir.

Sigorta şirketleri tüp bebek tedavisi için çalışmalara başladı…
ABD’de sigorta şirketlerinin bu önemli ve başarılı çalışmanın ardından sigorta kapsamlarında değişiklik yapmaları konusunda teşvik edilmesi için ciddi adımlar atıldı. Bu konuyla ilgili ABD Ulusal Sağlık Enstitüsü tarafından finanse edilen çalışma 29 Nisan tarihinde Fertility and Sterility web sitesinde yayınlanmıştır. Bu çalışmada Boston’daki iki fertilite merkezinde tedavi gören ve açıklanamayan infertilite sorunu olan orta yaştaki 154 çift rastgele üç gruba ayrıldı. İlk gruba oral fertilite tedavisi uygulandı, ikinci grup enjekte edilebilir ilaç tedavisi gördü, üçüncü grup için ise doğrudan IVF tedavisine geçildi. Çalışmaya katılan çiftler en az altı aydır hamile kalmayı deneyen ve daha önce çalışmadaki tedavilerden herhangi birini kullanmamıştı. Kadınlar 38 ile 42 yaşları arasında ve her iki partnerin de üreme sağlığı açısından herhangi bir sorunu yoktu.
İki deneme içinde:
  • IVF tedavisi alanların yüzde 49’u hamile kaldı ve yüzde 31’i doğum yaptı.
  • Oral yolla ilaç alanların yüzde 22’si hamile kaldı ve yüzde 16’sı doğum yaptı.
  • Enjekte edilebilir ilaç tedavisi uygulananların yüzde 17’si hamile kaldı ve yüzde 14’ü doğum yaptı.
İlk iki denemede bu üç tedaviden birini alıp başarılı olamayan tüm çiftler, takip eden tedavi denemesinde IVF tedavisi aldı. İlk başta çalışmanın IVF grubunda olan çiftlerin, oral yolla ilaç veya enjekte edilebilir ilaç tedavisi ile başlayan çiftlere göre toplamda yüzde 36 daha az denemeye gereksinim duyulduğu görüldü. Tedavi tamamlandığında, çiftlerin yüzde 71’i için klinik hamilelik ve yüzde 46’sı için sağlıklı doğan en az bir bebek ile sonuçlanmıştı. Çalışma kapsamındaki tüm doğumların yaklaşık yüzde 84’ü IVF tedavisi sonucunda gerçekleşmişti. Bulgular sigorta şirketlerini hamileliğin IVF tedavisi ile daha hızlı gerçekleştiği ve komplikasyonların daha az olduğu gerçeğini dikkate alarak IVF tedavisini sigorta kapsamına alma konusundaki tereddütlerini yeniden gözden geçirmeleri konusunda ikna etmesi gerektiğini dile getirdi. Oral yolla alınan ve enjekte edilebilir ilaçların yumurtalıkları aşırı stimüle ettiği hamileliklerin genellikle ikiz veya üçüz bebek ile sonuçlandığına dikkat çekmektedir. Bu hamilelikler daha komplike ve daha maliyetli olabilir.

Eğer sigorta şirketleri bu tedavi yolunu destekleyerek tasarruf edebileceklerini görürse, bu yöntemi sigorta kapsamlarına almayı tercih edecektir. Şu anda standart döllenmeyi karşılar ve bu nedenle hastalar ikiz bebek riskini alır. Bu bir çiftin tek embriyo ile sağlıklı bir hamilelik elde etmesine yardımcı olmaktan daha maliyetlidir. Bı nedenle sigorta şirketleri tüp bebek tedavisi ile ilgili değişiklik yapma konusunda çalışmalar başladı ki bu Türkiye’de de dikkate alınması gereken bir çalışmadır.

Araştırmacılar bu bulgulara dayanarak IVF tedavisi alma konusunda istekli olmayan orta yaştaki çiftlerin ikna edilerek, fertilite ilaçları kullanmaktansa vakit kaybetmeden oral yolla alınan fertilite ilaçları ile tedaviye başlamasını önerir.
Son düzenleyen _Yağmur_; 30 Mayıs 2014 13:25 Sebep: aktif linkler kaldırıldı.