Arama

Kadın Sağlığı

Güncelleme: 25 Temmuz 2014 Gösterim: 313.414 Cevap: 357
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Mart 2006       Mesaj #1
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Cilt tipiniz hangisi?

Sponsorlu Bağlantılar
Cildimizin bakımı ve tedavisi için gerekli malzemeler cilt türümüze bağlıdır. Bu sebeple her şeyden önce cildimizi tanımamız ve cildimize uygun bakım uygulayıp doğru ürünleri kullanmamız gerekiyor. Cildin türü, cilt dokusuna, rengine ve durumuna göre belirlenir. Koyu, esmer, buğday, sarı, beyaz gibi cilt renkleri cildin dokusunu etkiler. Cildin dört dokusu vardır: Yağlı, kuru, dengeli (normal) ve karma. Cildin durumu diye bahsedilen ise cildin hassas ya da pürüzlü olmasıdır. Bütün bunları göz önünde bulundurarak cildin türüne karar verebilmek için yüzümüzü iyice temizledikten sonra güçlü bir ışıkta bir büyüteçle incelememiz gerekir.


Yağlı Ciltler
Yağ bezlerinin fazla ‘sebum' çıkarması cildimizin yağlı olmasını sağlar. Aşırı sebum salgılanması daha çok koyu renkli ciltlerde görülür. Ancak kimi zaman açık renk bir cilt de bu yüzden soluklaşabilir. Yağlı ciltlerin derileri kaba, gözenekleri açıktır ve daima parlar. Bu tip ciltlerde çoğu zaman siyah noktalar, sivilceler çıkar, akne görülür. Yağlı cilt diğer cilt tiplerine göre daha uzun süre genç kalır, daha az çizgilenir, genellikle yaş ilerledikçe daha da çok güzelleşir. Ciltten bütün yağı almaya kalkışmak bezlerin daha çok çalışmasına yol açar. Bunun için sadece yüzeydeki yağların alınmasına çalışılarak bezlerin daha fazla çalışmasını önlemek gerekir. Sert sabunlarla, losyonlarla cildi temizlemeye kalkışmak, çoğu zaman epiderm denilen üst derinin kuruyarak pul pul kabarmasına yol açar.


Karma Ciltler
Yağlı ve kuru arasında kalan ciltler karma ciltlerdir. Bu cilt tipi çoğu kez, dengeli normal cilt tipiyle karıştırılır. Oysa dengeli cilt tipinde yüzünüzün her yerindeki nem ve yağ oranı aynıyken, karma ciltlerde yağ, alın, burun ve çene çevresinde yoğunlaşır. T şeklindeki bu hat, yağ çıkarır; geri kalan kısım yani yanaklar ve göz çevresi çok kurudur. Bu tip cildin yağlı ve kuru kısımları ayrı ayrı bakım ister. Bu yüzden karma ciltlerin bakımı diğer cilt tiplerine oranla daha zahmetlidir.


Dengeli (Normal) Ciltler
Yağı, nemi, asidi birbirine uyumlu olan cilt, dengeli cilttir. Bu cilt tipi ideal olmakla birlikte az bulunur. Bu tür cildin dokusu çok düzgündür, gözenekler hiç belli olmaz. Dokunulduğu zaman ele pürüzsüz gelir; ne ıslak ne de yağlıdır. Yalnız bu tür ciltler, kimi zaman özellikle mevsim dönümlerinde kuruma eğilimi gösterirler. Böyle zamanlarda cilde, kaybettiği nemi tekrar kazanması için bakım yapmak gerekir.


Kuru Ciltler
Suyun uçması, yağ bezlerinin yeterince çalışmaması ve yaşlanma, cildin kurumasına neden olur. Bu durum açık ten renkli kadınların %85'inde görülür. Cildin dokusu genellikle düzgündür ve gerginlik hissedilir. Kuru ciltler çabuk çatlar, pul pul olur ve soyulur. Genç yaşlarda bile göz ve ağız çevresinde çizgiler, kırışıklıklar görülebilir. Bu duruma sebep olan diğer etkenler ise, cilt tipine uygun olmayan kozmetikler, sert sabunlar, güneş, rüzgar, kaloriferli evler ve havalandırma tertibatları gibi dış etkenlerdir. Kuru cildi korumak için yapılacak en doğru şeylerden biri, yüzün neminin uçmasını engelleyerek su kaybını önlemektir. Bu yüzden kuru ciltlerin yağ eksikliğini gidermek için kremlerle takviye gerekir


Cilt Bakımının Sırları
Soğuk kış günlerinde yıpranan cildini doğru bakım yöntemleri ile koruyabilirsin. Birkaç basit uygulama ile sen de güzel ve canlı bir cilde sahip olabilirsin.


Cilt tipine uygun bakım
KURU CİLT

• İnce gözenekli

• Yanak kısımları pul pul ve kırmızı renkli

• Hassas
• Özellikle ağız ve göz çevresinde kırışıklıklar

Neler Yapabilirsin?
• Geceleri yüzün için yumuşak, sabun içermeyen likit temizleyiciler ya da süper yağlı temizleme sabunları kullanabilirsin. Sabahları yüzüne sadece sıcak su çarpmalısın.
• Gliserin ile formüle edilmiş nemlendiricileri seçebilirsin, bunlar nem kaybını geciktirir, daha fazla kurumayı önler.
• Yüzünü ve vücudunu hala nemli iken nemlendirici kullanmalısın.
• Yağ bazlı fondöten ve krem allık kullanmalısın. İçerdikleri yağ, çizgi ve kırışıklıkları yumuşatmaya yardımcı olacaktır.
• Her gün SPF 15 faktörlü bir koruyucuyu yüzüne ve boynuna uygulayabilirsin.

Neler Yapmamalısın?
• Yüzünü asla sert bir sabunla yıkamamalısın.
• Pütürlü temizleme ürünlerinden ve peelinglerden uzak durmalısın.

YAĞLI CİLT
• Büyük gözenekler
• Parlama (özellikle T-bölgesi)
• Saf olmayan bir cilt eğilimi

Neler Yapmalısın?
• Yüzünü günde iki kez yağlı ciltler için formüle edilmiş yumuşak bir likit temizleyici ile temizlemelisin.
• Eğer ihtiyaç duyuyorsan yağ içermeyen bir nemlendirici kullanabilirsin.
• Yağı, pırıltıyı ve sivilceleri önlemek için yağsız ya da yağı kurutan fondöten, pudra ve toz allık kullanabilirsin.
• 15 SPF koruma faktörlü bir koruyucuyu ara sıra uygulayabilirsin.

Neler Yapmamalısın?
• Yüzünü fazla ovalayıp fırçalamamalısın. Çünkü yağ cildin koruyucu bariyeridir.
• Cildini günde iki kereden fazla temizlememelisin.
• İhtiyacın yoksa nemlendirici kullanmamalısın.
• Yağı yok etmek için yüzünü pudralamamalısın. Bu cildinin tebeşir gibi görünmesine yol açar.

KARMA CİLT
• Yanak bölgesi kuru
• T-bölgesi yağlı

Neler Yapmalısın?
• Karma ciltler için formüle edilmiş temizleyiciler seçebilirsin.
• Nemlendiriciyi sadece ihtiyaç duyulan bölgelere uygulamalısın, T bölgesine kullanmak sivilcelere neden olabilir.
• Yağsız formüle edilmiş SPF 15 koruma faktörlü bir ürün seçebilirsin.
• Su bazlı ya da yağsız fondöten kullanmalısın.

Neler Yapmamalısın?
• Yüzünün değişik yerleri için farklı temizleyiciler kullanmamalısın. Zaman ve para kaybıdır bu.

• Bakım ve temizleyizi ürünler seçerken mutlaka bir uzmana başvurmalısın

.
Son düzenleyen Blue Blood; 29 Nisan 2006 20:32
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
3 Mart 2006       Mesaj #2
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
logo
fRomantik Fikirler Gerisi Size kalmışf
Sponsorlu Bağlantılar



Partneriniz bir iş ile meşgul olurken ona arkadan yaklaşıp sarılın.
Konuşurken, cümlenin tam ortasındayken, onu öpün.
Bir kağıda "seni seviyorum" yazın ve bu kağıdı onun ilerleyen saatlerde bulabileceği bir yere koyun; örneğin, çantasına veya pantalonunun cebine gibi.
Birlikte geçirdiğiniz güzel günün anısına o günü hatırlatacak birşey saklayın. Bir iki hafta sonra sakladığınız şeyi partnerinize gösterip o güzel gününüzü birlikte hatırlayın.
Partnerinizin kötü bir gün geçiriyorsa onunla nazik ve yumuşak ses tonunda konuşun.
Sevgilinizin yastığının üstüne bir çiçek koyun.
Partnerinizin işyerine çiçek gönderin. Onu diğer kişilerin önünde onurlandırmış olursunuz.
Partnerinize seksi iç çamaşır alın.
Bir hafta boyunca sevgilinize hergün, ufak dahi olsa, hediye alın.
El ele tutuşun.
Birlikte banyo yapın.
Arada bir birlikte ikinizin de keyif alabileceği içkiden için.
Haftada bir gece televizyonunuzu açmayıp sadece konuşmak ile geçireceğinize karar verin.
Eşinize çıkma teklifinde bulunun.
Birlikte yüksek sesle kitap okuyun.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Mart 2006       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Element : Kadin
Sembolü : Kn
Atom agirligi : 53,6 kg olarak kabul edilmistir ancak 40 kg'dan
200kg 'a
kadar degisik çesitleri bulunmaktadir.
Bulundugu yerler : Gezegendeki tüm kirsal ve kentsel alanlar
Fiziksel özellikleri:
1- Yüzeyi renkli film tabakasiyla kaplidir
2- Degisik sicakliklarda kaynar.
3- Bilinen bir sebep olmaksizin donar.
4- Özel ilgi
gördügünde erir.
5- Yanlis kullanimlarda isirir.
6- Islenmemisinden siradan maden filizine kadar pek çok halde
bulunur.
7- Dogru noktalara basinç uygulandiginda ürün verir.
8- Standart ölçüleri varsa da kolay bulunmaz.
9- Çekici özelligi nedeniyle fazla yaklasilmamasi önerilir.

Kimyasal özellikleri:
1- Altin,gümüs,platin ve diger kiymetli madenlerle yakin
akrabaligi
vardir.
2- Büyük miktarlardaki pahali maddeleri ve degerli taslari
absorblayabilir.
3- Belli bir sebebe bagli olmaksizin patlayabilir.
4- Sebepsiz yere çikip gidebilir.
5- Likitlerde çözünürlügü yoktur fakat alkolle
doyuruldugunda
aktivitesi
büyük oranda artar.
6- Dünyada bilinen en büyük servet indirgeyicidir.
7- Özellikle kapali alanlarda bir arada tutulmalari
tehlikelidir.
8- Çok sayida olmalari merkezi sinir sistemini etkiler.


Genel kullanim alanlari:
1- Genelde süs olarak.
2- Üretimde
3- Belli dozda kullanilmasi halinde rahatlamada büyük yardimci
özelligi
vardir.
4- Çok etkili temizleyici özelligi vardir.


Testler:
1- Saf numunesi dogal halde bulunabilirse rengi parlak pembeye
döner.
2- Daha iyi
bir numunesiyle kiyaslandiginda rengi yesile döner.
3- Kulaga zarar verdigi tespit edilmistir.


Potansiyel tehlikeleri:

1- Tecrübesiz ellerde çok tehlikelidir.
2- Birden fazlasiyla ilgilenmek yasal olarak engellenmistir
ancak degisik mekanlarda ve birbirleriyle direkt temas etmele rini engellemek kosuluyla bu yapilabilir.
3- Ayni mekanda, uzun süre birlikte olmak, çesitli sakincalar
olusturmaktadir.
4- Bagimlilik yapabilir ve tedavisi yoktur.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
4 Mart 2006       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Benler...


İnsanların birçoğunun vücudunda değişik sayıda ve büyüklükte ben bulunmaktadır. Bu benlerin bazıları doğuştan varolmakla beraber, bazıları da özellikle güneş ışınları nedeniyle sonradan oluşur. Aşırı derecede güneşe maruz kalınması benlerin yapılarını bozar ve sayıca artmalarına neden olur. Böylece cilt kanseri riski de ortaya çıkar.

Genetik yapımıza bağlı olarak, benlerin oluşumunda cildimize rengini veren pigment hücreleri rol oynamaktadır. Ancak tüm koyu renkli kabartıların ben olduğu söylenemez. Benler renkleri, büyüklükleri ve şekilleri ile farklılık gösterirler.

Benler aslında çok iyi takip edilmelidirler, çünkü bazı kişiler için cazibe unsuru olan benler oldukça tehlikeli de olabilir. Benler özellikle avuç içi, ayak tabanı, genital bölge, kemer ve sütyen altı gibi sürtünme ve tahriş olmaya elverişli bölgedeyse dikkatle takip edilmelidir. Ayrıca kozmetik ürünler de benler üzerinde olumsuz etkiye neden olabilir.

Özellikle malin melanoma dönüşme riski olan benler tehlikelidir ve bu benler konusunda uzman dermatologlar tarafından incelenmeli ve çıkarılmalıdır. Malin melanom cildimize rengini veren melanosit adındaki hücrelerin yapısının bozulması ve hızla çoğalması ile ortaya çıkan cilt kanseri tipidir. Malin melanom oluşumunda güneş ışınları, genetik yapımız ve kimyasal etkenlerin etkisi de gözönünde bulundurulmalıdır. Dünyada hızla artmakta olan bu kanser türünde erken teşhis konulması ve cildin korunması, ayrıca aylık periyodlarla benlerin takip edilmesi, herhangi bir renk değişimi, kanama, büyüme, iltihablanma gibi reaksiyonların olup olmadığının araştırılması çok önemlidir.

Bu tür incelemeler konusunda uzman bir dermatolog tarafından son yılların en gelişmiş teknolojisi dijital dermatoskopi ile kolayca yapılabilir. Vücudumuzdaki ben haritasını oluşturarak, her bir ben için görüntü alan ve sonraki muayenelerde ne gibi değişimler olduğunu matematiksel olarak hesaplayan bu yöntem cilt yüzeyi mikroskopisidir.

Malin melanom konusunda özellikle ailesinde deri kanseri olan kişiler, çok sayıda doğuştan gelen beni olanlar, açık tenli, sarı veya kızıl saçlı ve açık göz rengi olanlar düzenli olarak dematolojik kontrollerini yaptırmalıdırlar.

Ayrıca doğumda ve doğumu takip eden birkaç hafta içinde oluşan benlere konjenital, ergenlik döneminde oluşan benlere de displastik adı verilir.


Bu yazı bir çeviri ve derlemedir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #5
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Dr. Ender Saraç,
gün içerisinde yaşanan strese karşı vücudu korumak için örnek diyet hazırladı.



SABAH

Bol Tahıllı kahvaltı. Müsli (Yulaf ezmesi, buğday, elma kurusu, fındık, ceviz, badem, keton tohumu, mısır gevreği)
ılık süt
Müsliye tarçın katılabilir.


-Ara Öğün- Elma kompostosu (Az şekerli yapılmalı)


ÖĞLEN Bol yeşil salata (Salataya fesleğen, nane katılabilir.)
Orta büyüklükte beyaz et veya yoğurt, peynir veya omlet.


-Ara Öğün- Bir bardak ayran. Bir-iki saat sonra meyve veya komposto (Çok az şekerli)


AKŞAM Karbonhidrat (Makarna, pirinç)
Sulu yeşil sebze
Bakliyat (Mercimek, fasulye, nohut, soya)
Yemeklere zencefil katılabilir. Akşam yemeğinden sonra, taze meyve, üç-dört adet badem, üç-dört adet fındık yemeli. Gün içerisinde rezene çayı, ılık veya sıcak
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #6
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
HAMILELIK & EGZERSIZ

Hamilelikte Egzersizin Yararı?
·Toplum olarak zora gelmeyi pek sevmeyiz
Hele hamilelikde egzersiz yapmak... "Aman ha... Çocuğun düşer, erken doğum olur, bebeğine kordon dolanır."
Bu kocakarı inanışları modern hamilelik bakımının ayrılmaz parçası olan egzersizin toplumda yaygınlaşmasının önünde ayrı bir engel oluşturmaktadır.

Hamilelikte Egzersizin Yararı :

Hamilelikte egzersiz günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası olmalıdır. Egzersiz düzenli yapıldığı takdirde vücudu hamileliğin bazı olumsuz etkilerinden korur. Daha da önemlisi zihinsel ve psikolojik olarak rahatlık sağlar.
Kilo arttıkça, karın büyüdükçe ve şiştikçe Anne kendini ağır, hantal, cazibesiz ve sıkıntılı hisseder. Hareketliliğini kaybeder, iki büklüm ya da kambur gezmeye başlar.Özgüvenini kaybeder.


Egzersiz önemli bir psikolojik destek aracıdır.
4. aydan başlayarak lohusalık sonuna kadar zorlanmadan düzenli olarak yapılan egzersizler fizik gücü önemli derecede arttırır.
Egzersiz yapan hamile kendini çok daha iyi hisseder. Çocuğuna çok daha umutlu ve olumlu yaklaşır. Hamileliğini stressiz geçiren Annelerın bebekleri yaşantılarında psikolojik yönden daha sağlam olmaktadırlar.
Düzenli egzersiz ve diyet çok daha rahat ve sağlıklı hamilelik geçirilmesini sağlar.
Hamilelikte ve lohusalıkta yapılan egzersiz Anne'nın kendine güvenini destekler.

Hamilelikte vücutta oluşan önemli değişiklikler


·Hamilelik ilerledikçe sırttaki kemik zincire, karın duvarı kaslarına ve karın içi organların ve kadın üreme organlarının yerinde kalmasını sağlayan pelvik taban dediğimiz kaslara yük binmeye başlar. Bu bölgeler zorlanır.
·Ayrıca hamilelikte salgılanan hormonlar tüm dokuları gevşetir, yumuşatır. Destek sağlayan dokuların gücü azalır.
·Kas ve kirişlerinin esnekliği artar.
·Kalça ve diz eklemlerinin taşıma gücü azalır.
·Sırt kasları kısaldığı için sırt ağrıları ve yorgunluk ortaya çıkar.
·Memeler büyüdüğü için göğüs kasları kısalır, omuz arası ağrılar ortaya çıkar.

Egzersiz Sırasında Dikkat Edilecek Noktalar..
. Hareketler yavaş olmalıdır. Ani hareketlerden kaçınılmalıdır. Hareketler bilinçli yapılmalı, hangi hareketin ne işe yaradığı bilinmelidir. Hiç bir zaman zorlanmamalıdır.
Yorulana kadar yapılmalı, yoruldukça dinlenilmelidir.

Hareketlerin Amaçları..
a) Gerilmiş ve sarkmış sırt, karın, ve boyun kaslarının yeniden elastikiyet kazanmasını sağlar.
·b) Kısalmış bel ve göğüs kaslarını gerdirir.
·c) Diz, kalça, pelvis, ve omuz eklemlerindeki gerginliği azaltır.
·d) Göğüs kaslarını güçlendirerek memeleri destekler.
·e) Duruş şeklini düzeltir, akciğer kapasitesini arttırır. Tek bir solumada vücudunuza daha çok hava girer.

Hareketlerin Yapılma Sıklığı..
Günde iki kez (sabah ve akşam), her hareket 3-4 kez yapılarak başlanır. 10 sefere dek çıkartılır.·Hareketler dinlenme ve gevşemelerle yapılır.·Sırt üstü ya da yan yatar pozisyonlar tercih edilmelidir.Hareketleri zaman içinde oturarak ve ayakta tekrar edilmesi yararlıdır.

Egzersizlerin Yapılma Sırası..

Egzersizlere hafif hareketlerle başlanır. Kol çevirme, omuz ve boyun çevirme, gövde bükülmesi gibi hafif hareketler yapılır.
Hareketler müzik eşliğinde yapılmalıdır. Solunum egzersizler sırasında ritmik olarak alınmalı ve verilmelidir.

Karın ve Sırt Kaslarını Geliştiren Hareketler...
En önemlisi Pelvik tilt dediğimiz harekettir. Sırt üstü yere yatın, dizleri bükün ayak tabanlarını birbirinden 40 cm açık olarak yere koyun.Abdominal Toner.. Pelvik tilt pozisyonunu alın. Soluk verirken kalçayı kaldırın. Kafayı hafifçe kaldırın. Elleri dize doğru yaklaştırın. 4 saniye durun. Bu sırada normal soluk alın. Karın kasları ayrıksa elleri ileri uzatmayın. Karnınızı sıkıca kucaklayın. Ters taraftaki kası böylece orta hatta yaklaştırmış olursunuz.Oblik Abdominal... Aynı pozisyonda nefes verirken el ve baş beraber kaldırılır. Her iki el sol dize doğru götürülür. 4 saniye beklenir. Nefes verilerek gevşenir. Aynı hareketi sağ dize doğru tekrar edin.Kalça, Diz ve Bilek hareketleri... Pelvik tilt pozisyonunu alın.. Nefes alıp verin. Dinlenin. Soluk verirken sağ dizi çeneye doğru yaklaştırın, sonra tavana doğru soluk verirken kaldırın, 4 saniye tutun. Bu sırada ayak bacağa doğru yaklaşmış olacak. Soluk verirken yavaşça yere doğru indirin ve bükerek başlangıç pozisyonunu alın.

Boyun ve Omuz Kasları..
·Bağdaş kurup oturun.
·Boynunuzu dairesel olarak çevirin. Sonra omuzu sırasıyla kulağa, geriye, öne oynatın.
·Parmak uçlarınızı omuzlarınıza koyun. Dirseklere dairesel hareketler yaptırın.
·Sırt dik, çene yere paralel olacak.
·Bu hareketler sırt ve omuzdaki kasları gevşetir.

Sırtın Üst ve Karın Yan Kasları...
·Bağdaş kurarak oturun.. Dirsekler yanda ve bükük, parmak uçları omuzda.
·Soluk alırken sağ el yukarı dik kaldırılır. Gerdirilir.
·Gövde dik tutulur. Göğüs kafesi ve sırt gerdirilir. Bu pozisyon korunmalıdır. Hafifçe soluk verirken kolu başlama pozisyonuna getirin.
·Sol kol ile hareketi tekrar edin.
·Her iki kol ile tekrar edin
.·Zamanla gövdeyi dik tutarken sağ kol gergin vaziyette sola doğru eğilinir.

·Ters tarafa doğru tekrar edilir.Bu egzersizler akciğer kapasitesini çok arttırır. Göğüs kafesi ve sırtın üst kısımları gerilir. Karnın yan kısımları gerilir, güçlenir. Doğum sonrası iyileşme kolaylaşır. ·Göğüs hizasında kamburluklar düzelir.


Dolaşımı Kolaylaştıran Hareketler..
Ayak bileğindeki şişlikleri azaltmak için ayak parmaklarını yatar pozisyonda uzaklaştırın ve yaklaştırın. 6-8 kez yavaşça yapın. Ayrıca ayak bileğine iki yönlü dairevi hareketler yaptırın. Ayaklar biraz yüksekte olursa daha iyi netice alınır.
Varisleri olanlar, bacak krampları olanlar, oturarak çalışanlar için bu egzersizler çok yararlıdır. Bu durumlarda en az 30 kez tekrar edilmelidir.

El ve Parmaklar Için...
Oturur pozisyonda dirsekler ve eller bükük, masada, eller havada olacak. Yumruk yapıp ileri, geri ve döndürme hareketleri yapın.

Doğumdan sonra da bu hareketler yapılmalıdır. Doğum sonrası sarkmalarından korunma da ve ağrıların azalmasında çok yararlı bir harekettir..

Yasak Olan Hareketler..
·Çift olarak bacak kaldırmak
·Mekik
·Köprü
·Akrobatik ve hızlı hareketler
·Çömelme şeklinde oturma..



GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #7
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
DENGELİ BESLENME

Hayatınızda akılcı bir beslenme rejimi her zaman olmalı. Kilo vermeyi ertelemeyin. Eğer hızla kilo veremediyseniz, hayal kırıklığına uğramayın. Keza çok çabuk kilo kaybederseniz, yeme alışkanlıklarınızı değiştirmeniz imkansız. Herhangi bir tatlıyı yemeden veya bisküvi paketini açmadan önce kendinize sorun, "Ben gerçekten aç mıyım" eğer cevabınız olumluysa, on dakika bekleyin ve bu soruyu tekrar sorun.

Yiyeceklerinizi haftalık olarak planlayın. Böylece alışveriş yaparken, abur cubur satın almaktan kurtulabilirsiniz.Asla süpermarkete aç gitmeyin. Eğer insanlar tok karnına alışverişe giderlerse, besin değeri daha yüksek yiyecekler alıyorlar. Abur cuburdan da uzak duruyorlar.

Daha hareketli olabilmek için hayatınızda, beslenme rejiminizde değişiklik yapmaktan kaçınmayın.

Bir günlük tutun. Hem ne yediğinizi, hem de ruh halinizi kaydedin. Eğer istemediğiniz halde yemek yiyorsanız, bir dakika sonra kendinizi kontrol altına alabilirsiniz. İradeyi kullanmak, dakikalarla başlar, saatlik, günlük, haftalık, aylık... sürelerle devam eder. Daima geriye dönüp kendinizi kontrol edin..

Hiçbir zaman neden kilo vermek istediğinizi unutmayın. Sıkıldığınızda veya diyet yapmaktan yorulduğunuzda eski fotoğraflarınıza göz atın. Ve her verdiğiniz kiloda kendinizi nasıl hissettiğinizi hatırlayın. Değişimin zamanla ve sabırla olacağını hep aklınızın bir köşesinde bulundurun.

Geçmişi değiştiremeyebiliriz ama gelecek için şansımızı deneyebiliriz.

Eğer istemediğiniz halde yemek yiyorsanız, bir dakika sonra kendinizi kontrol altına alabilirsiniz. İradeyi kullanmak, dakikalarla başlar, saatlik, günlük, haftalık, aylık... sürelerle devam eder.

Yeryüzündeki hiçbir yiyecek, sizin kendinizi zayıf hissetmenizden daha lezzetli olamaz.

Artık biliyorum ki, doğru seçimler yaparsam, zayıflayabilirim. Her an şu soruyu soruyorum: "Buna ihtiyacım var mı, gerçekten onu yemeyi istiyor muyum?

Eğer yemek yemek istemiyorsanız, yemek yiyebileceğiniz bir yere gitmeyin.

Sosyal zorunluluk olarak, bir partiye gidiyorsunuz, ne yiyeceğinizi de planlayın

Eğer bir açık büfe ile yüz yüze iseniz, hemen salata bölümüne gidin ve tabağınızı salatayla doldurun. İkinci kez gittiğinizde kendinizi tok hissedeceksiniz ve daha fazla kontrol edebileceksiniz.

Her zaman ölçülü olun. Porsiyonlarınız küçük olsun.

Bol sebze, Az yağ, Bardak bardak su... .

Yemeğe başlamadan önce bir bardak su için ve bu sırada düşünün, "Şu anda yemek yiyorum ama hedeflediğim kilodan uzaklaşıyorum." Kendi kendinizle yapacağınız tartışmalar işe yarayacak.

Bilinçli bir şekilde yemek yiyin. Yavaş olun. Ağzınıza götürdüğünüz her lokmaya dikkat edin.

Her yemekten sonra dişleriniz fırçalayın. Ağzınızdaki temizlik duygusu sizin bir kaç saat acıkmanızı engelliyor.
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
5 Mart 2006       Mesaj #8
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Sizi Güzelleştiren, Onu Deli Eden şeyler
--şikayet: Dudak parlatıcısı o kadar yapış yapış ki kim o dudakları öpmek ister?
--Tavsiye: Dudak parlatıcınızı hem parlaklık, hem de renk vermek için birkaç kat kullanıyorsanız, bu alışkanlığınızdan vazgeçin. Alta renk vermesi için bir kat ruj, üstünede parlaklık vermesi için çok az parlatıcı sürmenizi öneriyoruz. Dudak parlatıcısının bir iki damladan fazla kullanılmaması gerektiğinide özellikler belirtiyoruz.
--şikayet: Saçları saç spreyinden bazen öylesine taşlaşmış oluyor ki parmaklarımı arasından geçiremiyorum.
--Tavsiye: Saçlarınızın formunu korumak için illa da dondurucu saç spreyine ihtiyacınız yok. Kuaförler saç spreyi ve jöleyi başınızdan aşağı boşaltmak yerine, önce az bir miktar, daha sonra yetmezse takviye yapmanızı öneriyor. Ayrıca saç spreyini en az 15 cm den püskürtmek saçınıza eşit bir dağılım kazandıracaktır. Son olarak ta saçınızla işiniz bittikten sonra, parmaklarınız saçınızın arasından geçirerek karışıklıkları açın..
--şikayet: Parfümü o kadar çok sıkıyor ki. Seksi olmaktan çok boğucu oluyor.
--Tavsiye:Erkeğinizin koku alma duyusuna saldıracağınıza dirsek içleri, kulak arkası, boynunuzun arkası göğüslerinizin arası gibi kritik noktalara süreceğiniz birkaç damla parfüm onun baştan çıkmasına yetecektir. Parfüm bulutu içinde olmanız, onu baştan çıkarmaktan çok boğulmasına neden olacaktır. itici olmamak için kokunuzun yarım metre öteden duyulmasına izin vermeyin. Parfümü 4 saatten az aralıkla tazelemeyin. Sizin kokunuzu duymamanız, başkalarının da duymadığı anlamına gelmez.
--şikayet: Saçlarını düzleştirmeye çalışması saatler sürüyor. sıkıntıdan patlıyorum.!
--Tavsiye: Aşkınızla daha fazla. Saç kurutma makinesıyla daha az zaman geçirmeniz içim radikal bir çözüm önerisi: Bırakın saçlarınız kıvırcık kalsın! Düz saçtan vazgeçemiyorsanız, zamandan kazanmak için, saçlarınızı önce havluyla iyice kurulayıp sonra kendi kendine kurumaya bırakabilir bu arada da makyajınızı yapabilirsiniz. Makyajınız bitince, zaten kendi kendine hafif ıslak olan saçlarınızdan iri tutamlar alarak az jöleyle harika saçlara kavuşabilirsiniz.
--şikayet; Parlak makyajı sarıldığımızda her yerime bulaşıyor.!
--Tavsiye: Parlak ve ışıl ışıl makyaj son zamanlarda oldukça moda ve gözede hoş geliyor ama simleri fazla kaçırmamak ve sadece sizde kalmaları kaydıyla. Erkekler oralarının buralarının parlamasından nefret ederler, hele bu yüzden bir de erkek arkadaşlarının alay konusu olursa, bu sizinle yapacağı bir kavga nedenidir. Simlerinizin bulaşmaması için, ışıltı veren pudranızı yüzünüze sürerken bir parça nemlendirici ile kullanmanız yeterli olacak.
--şikayet; Yatağa makyajla girdiğinde yastıklar berbat oluyor.
--Tavsiye: öncelikle şunu aklınızdan çıkarmayın: Yatağa makyajla girmek, yastıklardan çok cildinizi berbat ediyor. Cildiniz uyurken daha emici bir hal alıyor. Bu nedene fondoteninizi, gerekli vitamin ve minerallerden oluşan nemlendirici ile değiştirmeniz yeterli. Eğer makyajsız görünmek istemiyorsanız, sadece belirli yerlere kapatıcı kullanabilisiniz. Dudaklara hafif bir ruj, biraz rimel hem kendinizi iyi hissettirir hem de yastıklar temiz kalır.
--şikayet: O kadar çok vücut kremi sürüyor ki, vücudu yapış yapış oluyor!
--Tavsiye: Beklide gerçekten çok fazla krem kullanıyorsunuz. Ama uzmanlar diyor ki; Bu tamamen o kozmetik ürününün suçu.. Yağ bazlı nemlendiriciler cildinizde bir yağ tabakası bırakırken, su bazlı nemlendiriciler daha hafiftir ve daha kolay emilir.
GusinapsE - avatarı
GusinapsE
Ziyaretçi
6 Mart 2006       Mesaj #9
GusinapsE - avatarı
Ziyaretçi
Sivilcesiz olmak istiyorum

Çok gözenekli ve iyi temizlenmeyen ciltlerde siyah nokta oluştuğunu belirten uzmanlar, hem görünüm hem de sağlık açısından siyah noktaların oluşumunun engellenebileceğini kaydetti.

Gözenekler yağ üretip salgıladıkları için cildi alerjiden ve çevre kirliliğinden koruyor. Eğer gözenekler olmasaydı, yağlar derinin altına iner, yüzde kistler oluşur ve deri altında enfeksiyonlar meydana gelirdi. Ancak çok gözenekli ciltlerde, eğer cilt iyi temizlenmiyorsa siyah nokta oluşuyor. Uzmanlara göre hem görünüm hem de sağlık açısından siyah noktanın oluşmasını engellemek gerekiyor.
Yağlı ciltlerde gözeneklerin daha açık olduğuna dikkati çeken uzmanlar, herhangi bir sağlık problemi yaşayıp tedavi amaçlı ağır ilaçların kullanılmasıyla da cildin yağlanabildiğini kaydetti. Cildin yağlandığı zaman gözeneklerin açıldığını ifade eden uzmanlar, yapılan araştırmalar sonunda ultraviyole ışınlarının da gözenekleri genişlettiğinin belirlendiğini vurguladılar. İşte uzmanlara göre 8o|sivilceyle başa çıkmanın yolları:


Gözenekleri daraltmak için

Gözeneklerin açılması için ilk etapta gözenekleri kapatmaya çalışmak yerine, yağ ifrazatını durdurmak ya da dengelemek lazım. Yağlı ciltler daima su miktarı az olan ciltlerdir. Su miktarı az olduğu zaman ölü hücrelerin doku yüzeyine çıkıp asitli tabaka ile koruma faktörü oluşturması zorlaşır. Bu nedenle cildin yüzeyi dış etkenlerden zarar görür. O halde ciltteki su miktarı arttırılmalıdır. Yağ ifrazatının yavaşlatılması, ciltteki su miktarının artırılmasıyla mümkündür. Bunun için de su bazlı ürünler kullanılması ve doğru ürünün kullanılması şarttır. Cildinize uygun ürünü kullanmak için de bir uzmana danışmanızda fayda var.
35 yaş altı ciltlerde, gözenekler kendiliğinden kapanır. Dengeli bir cildin gözenekleri kendiliğinden kapanır. 35 yaşın altındaki genç ciltlerde gözeneklerin kapanması kolaydır. Eğer cildin su ve yağ dengesi düzelirse gözenekler ya kendiliğinden, ya bakımla ya da maskeyle kapatılabilir. Ama yaşınız 35'in üzerindeyse deri kalınlaşmış, çizgiler kırık çizgi haline gelmişse, bu gözenekleri kapatmak biraz daha zordur. Gözenekleri kapatmak için mücadele vermek yerine, daha fazla büyümemelerini önlemek daha iyi bir çözümdür.


Gözenekleri temizleyen bantlar işe yarıyor mu?

Siyah noktaları azaltmak için uygulanan yöntemlerden biri de bantlardır. Siyah noktaları kimi zaman tümüyle ortadan kaldıran bu bantların kullanımı çok kolaydır. Bantları yapıştırmadan önce uygulayacağınız alanı ıslatıyorsunuz, suyla birlikte yapışkan bir özelliğe kavuşan bandı yapıştırıp kuruyunca çıkartıyorsunuz. Ancak siyah noktaları alan bu bantlar, gözenekteki yağları boşaltamıyor. Oksitlenen bölümü alabilen bantların, dokunun içindeki kanalı kapatan yağ kütlesini alması mümkün değil.


Siyah noktalardan nasıl kurtulursunuz?

Siyah noktalar oluştuktan hemen sonra bir uzmana başvurup temizletilerek, uygun ürünle tekrar oluşmamasını sağlamak gerekir. Oluşmaması için de cildi, sabah akşam temizlemek gerekir. Ancak bunu sabunla yapmamak uygundur.


Cildi nasıl temizlemeli?

Cildi, türüne göre temizleme sütü ve tonikle temizlemek en doğrusudur. Ardından sürülecek bir nemlendirici kremle bakım tamamlanabilir. Makyaj yapılmasa bile, gündüz çok kirlenen cildi akşam mutlaka temizlemek gerekir.



Siyah noktalarınızı siz temizlemeyin

Yapılan yanlışlardan biri de siyah noktaları bilinçsizce sıkmak. Böylece kılcal damarlarda ve doku altı hücrelerinde tahribat meydana gelebiliyor. En iyisi bir cilt uzmanına gidip siyah noktaları temizletmek.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
6 Mart 2006       Mesaj #10
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Hamilelik ve annelik, dişinin beyin yapısını değiştiriyor ve anneleri bebeklerine karşı daha duyarlı hale getiriyor. Üreme ve doğum sonucunda, dişi memelinin beyninde, davranışlarını ve yeteneklerini geliştiren bir değişim yaşanıyor. Annelik davranışları aslında evrimde dişinin başarı şansını artırıyor. 40 yaşından sonra anne olanların, uzun yaşama şansı daha çok.

Anne olarak doğulmaz, anne olunur. İnsanlardan farelere ve maymunlara kadar dişi memeliler, hamilelikleri döneminde ve anneliklerinin başlangıcında temel yapısal değişimlerle karşı karşıya kalıyor.

Daha önce yalnızca kendi gereksinimlerine ve yaşamına yönelik olarak gelişen dişinin organizması, hamilelikle birlikte kendi yavrusunun bakımı ve ihtiyaçları doğrultusunda gelişim gösteriyor.

Yeni araştırmalar hamilelik, doğum ve emzirme döneminde son derece yoğun olarak yaşanan hormonal dalgalanmaların dişinin beyin yapısını değiştirdiğini, bazı bölgelerde nöronların büyüklüğünü değiştirdiğini ve diğer bölgelerdeki nöronları da yapısal değişimlere uğrattığını ortaya koyuyor.

Bazı bölgeler yuva yapmak, yavrularını temizlemek, onları daha büyüklerden korumak için düzenlenirken, düşünce, kontrol hafızası, öğrenme, korku ve strese karşı korunma gibi bazı bölgeler de yeniden yapılandırılıyor.

Hamilelik hormonu ve çocuk arzusu

Hormonların beyinde yol açtığı değişim yalnız annenin yavrusunu korumasına ve bakımına yönelik değil, aynı zamanda anneye yavrusuna daha iyi yaşam koşulları sağlayabilmesi için yeni yetenekler de kazandırıyor. Hatta beyindeki bu yeni donanımlar anne fare yaşlanana kadar sürüyor. Bütün araştırmalar yalnızca dişi fareler üzerinde yapılsa da, insanda da aynı özelliklerin söz konusu olduğu üzerinde duruluyor.

Memelilerin büyük çoğunluğunda annelik davranışları beynin aynı bölgeleri tarafından kontrol ediliyor.

50 yıl kadar önce bilim dünyası şunu keşfetti: Hamilelik hormonları, dişinin yavrusu için duyduğu arzuyu körüklüyor. 1940'larda Yale Üniversitesi'nden Frank A. Beach, dişi üreme hormonları olan östrojen ve progesteronun farelerde, hamsterlarda, kedilerde ve köpeklerde kızgınlık ve cinsellik gibi tepkileri düzenlediğini keşfetti.

Bunun ardından, Rutgers Üniversitesi'nde Hayvan Davranışları Enstitüsü'nden Daniel Lehrman ve Jay Rosenblatt, aynı hormonların farelerde annelik davranışları için de gerekli olduğunu ortaya koydu.

1984 yılında Robert Bridges, hamilelik döneminde östrojen ve progesteron salgılanmasının arttığını belirledi. Aslında, hormonlar kadar sinir sistemini etkileyen diğer kimyasalların da annelik davranışları üzerinde etkisi var. Örneğin, beynin hipotalamus bölgesinde üretilen ve acıyı dindirici özelliği olan endorfin salgılanması, hamilelik döneminde özellikle de doğumun hemen öncesinde artıyor.

Geç anne olanlar geç yaşlanıyor

Massachusetts Medical School'dan Craig Ferris, manyetik rezonanslı (MRI) görüntüleme tekniklerinden yararlandı ve anne farelerin beyinsel aktivitelerindeki değişimleri belirledi. Buna göre, süt veren annelerin beyinlerinde ödüllendirme ile ilişkili bölümde hareket daha da hızlanıyor. Bilim dünyasına göre bunun yorumu şu: Annenin bebeğini emzirmesine karşılık anneye verilen bir ödül, bir nimet!..

Güney Carolina Tıp Fakültesi'nden Jeffrey Lorberbaum, yine MRI tekniğini kullanarak, bebeklerinin ağlamasını duyan annelerin beyinlerini inceledi. Kadınların beyinlerindeki aktivite, farelerin beyinlerindeki aktivitenin aynısı oldu. Hipotalamus'un aynı bölgesi ve prefrontal ve orbifrontal bölgeler aydınlandı.

Anneler üzerinde yapılan araştırmalar, başka ilginç bulguları da ortaya çıkardı. Örneğin 40 yaş ve üzerinde hamile kalan ve çocuk doğuran annelerin, daha küçük yaşlarda hamilelik geçiren kadınlara kıyasla, uzun yaşama şansları daha yüksek. Bilim dünyası, bu bulguyu, 40'larında anne olan kadınların daha yavaş bir hızda yaşlanmalarına bağlıyor.

Baba beyinleri ne durumda?

Peki ya çocuk sahibi olmak, babaların beyinlerini nasıl etkiliyor? Kadınlarda olduğu gibi onlarda da bir değişim meydana geliyor mu? Yavrularına bakan babalar, bu durumdan dolayı beyinsel açıdan kazançlı çıkıyor mu? Bilim dünyası, elbette babaların durumunu da araştırıyor. Bunu için, küçük bir Brezilya maymun türü olan marmoset'ler inceleniyor. Marmosetler, monogam bir yaşam sürüyor ve yavrularının bakımını erkek ve dişi birlikte üstleniyor. Bugüne kadar elde edilen bulgular şunu gösterdi: Baba marmoset, yiyecek bulma konusunda, baba olmayan erkek bir marmosetten daha başarılı.

Her yere yetişen mucize kadının sırrı da annelik mi?

Nasıl oluyor da, anneler aynı anda birkaç işi birden yapabiliyor? Kadının annelikle birlikte kazandığı o geleneksel hünerin sırrı ne? Bilim dünyası, bir yandan da bunu çözmeye çalışıyor. Belki de anne beyninde meydana gelen değişimler, kadına, ortaya çıkan bir dizi yeni isteği karşılamada o hassas dengeyi kurduruyor: Çocuk bakımı, çalışma yaşamı, sosyal aktiviteler, ev işleri.... Doğrusu, bilim henüz bu sorunun yanıtını bilmiyor. Ancak araştırmalar gösteriyor ki, beynin yapısı ve aktiviteleri gerektiğinde değişebiliyor. Regensburg Üniversitesi'nden Arne May ve meslektaşları, havaya 3 topu atıp düşmeden tutmasını öğrenen kadın beyinlerinde, algılama ile ilgili bölgenin değişim gösterdiğini belirlediler

Benzer Konular

11 Aralık 2014 / ThinkerBeLL Sağlıklı Yaşam
19 Şubat 2013 / Demir YumruK Taslak Konular