Arama

Erkek Bakımı - Saç ve Kozmetik

Güncelleme: 24 Temmuz 2014 Gösterim: 25.051 Cevap: 6
AriThmetiCs - avatarı
AriThmetiCs
Ziyaretçi
30 Nisan 2007       Mesaj #1
AriThmetiCs - avatarı
Ziyaretçi
Saç ve kozmetik
Kişiliğimizin bir parçası olarak değerlendirilen saçlarımızın, bakımı ve şekillendirilmeleri kozmetiğin uğraş alanlarındandır.
Sponsorlu Bağlantılar
Saç dağılım, kalınlık, renk ve yoğunluğu kişilerde genetik olarak belirlenir, yaş ve ırka göre farklılık gösterir.

Saçın büyük bir kısmını çözünmeyen bir protein olan keratin oluşturur. Keratinde bulunan hidrojen, iyonik ve disülfür bağlarında yapılan değişiklikler ile kozmetik reaksiyonlar gerçekleştirilir.


Keratin, diğer proteinlere göre inert bir yapı gösterse de bazı reaktiflerle reaksiyona girebilir. Kaynar su, asitler, alkaliler, oksidan ve redüktör maddeler, saça etki edebilir ve kontrolsüz koşullar altında kullanılırsa, saça zarar verebilir.

Saçlar ancak kan dolaşımı ile maddelerin, özellikle de kükürt içeren aminoasitlerin saç folikülüne ulaşması ile beslenebilirler. İlaçların, vitamin veya mineral eksikliğinin ve eksik beslemenin saç gelişimini olumsuz yönde etkilemesi de bu şekilde açıklanabilir.
Saç uzamasını ve keratinizasyonunu etkileyen faktörlerin başında besin maddeleri gelir. Protein yetersizliği saçların dökülmesine, incelmesine ve beyazlaşmasına yol açar.

Saçların beyazlanması melanositlerin fonksiyonlarını kaybetmeleri ve sayıca da azalmalarına bağlıdır. Saç kökünde tirozinaz aktivitesinin vavaş yavaş kaybolmasından dolayı da saç beyazlaşabilir. Ayrıca kullanılan saç suları ve ilaçlar da saçların renginin değişmesine neden olabilir.

Düzenli saç bakımında temizliğin yanı sıra bakım ile ilgili kozmetik ürünlerin bilinçli kullanılması, oluşabilecek hasarların azaltılmasına ve saçın iyi bir durumda muhafaza edilmesine yardımcı olacaktır. İlgili ürünler baş derisini, saçı veya saç şeklini korumaya yönelik olabilirler. Bu ürünlerden beklenilen etkiler; temizlik, bakım, şeklin değiştirilmesi veya korunması ve saç renginin güzelleştirilmesi şeklinde sıralanabilir.


a) Şampuanlar
Şampuanların kullanım amacı kirliliğin (sebum, ter, kepek, çevresel koşullardan ileri gelen kirlilik, saç kozmetiklerinden kalan artıklar) saça ve saçlı deriye zarar vermeden uzaklaştırılmasıdır. Şampuanların temel maddesini anyonik, katyonik, amfoterik veya noniyonik yüzey etken maddeler oluşturur. Yapılarında yüzey etken maddelerin yanında, kıvam verici maddeler, köpük stabilizatörleri, aktif maddeler, opaklaştırıcı maddeler, koruyucular, renk ve koku maddeleri yer alır.


2)Yıkama Sonrasında Kullanılan Saç Bakım Ürünleri
Yıkama sonrasında kullanılan saç bakım ürünleri saç ve saçlı deriyi etkileyerek, saçı besleyen, dökülmesini önleyen ve saçların sağlıklı büyümesini sağlayan ürünlerdir. Kozmetik açıdan en yaygın görülen yağlanma, kepek ve saç dökülmesi problemlerine karşı ve saçtaki tahribatların giderilmesine yönelik hazırlanmaktadırlar.


a) Saçta Kalan Saç Bakım Ürünleri
Yıkama sonrasında temiz saça uygulanan ve saçta bırakılan bu ürünler çoğunlukla sıvı emülsiyon şeklinde losyon ve kremlerdir. Jel şeklinde de üretilebilirler.


Kuaför işlemleri, UV ışınları gibi etkenlerle zarar görmüş saçların ve baş derisinin bakımında veya kepeğe karşı ya da yağlı saçların bakımında kullanılırlar. Saçı derinlemesine nemlendirebilmeleri, hücrelere oksijen taşınmasını artırmaları, saçlı deride mikro sirkülasyonu hızlandırmaları ve deri lipitlerini azaltmaları istenir.

Kullanım amaçları, yıkama sonrası saçların şekil almasını kolaylaştırmak ve verilen şeklin korunmasına yardımcı olmak, ıslak ve kuru haldeki saçın taranabilirliğinin artmasını sağlamak, saçtaki statik yükü azaltarak uçuşmasını en aza indirgemek, saça parlaklık vermek şeklinde sıralanabilir. Baş derisi ile ilgili problemlerde (kepeklenme, fazla yağlanma) bakım ürünü saçların yanı sıra baş derisine de sürülmelidir. Temizlik amacıyla kullanılan ürünlerden daha uzun süreli olarak baş derisi ve saç üzerinde bekletildiklerinden etkileri belirginleşmektedir.


b) Saç Kürleri
İleri derecede tahrip olmuş saç ve saç gövdesi için hazırlanan preparatlardır. Belli aralıklarla ve yıkama sonrasında uygulanır, uygulamanın ardından durulanmayarak, saçta bırakılırlar. Saç uzadıkça, saçlı deriden uzak kısımlarda kutikul pulları kalkmaya ve kırılmaya başladığından kutikulde bozulmalar meydana gelir. Bakım maddeleri saçın yıpranmış, kırılmış kısımlarına nüfuz ederek etkili olur, saçları dış etkilerden korur, dolgunluk ve hacim verir, elastisite, çekme kuvveti ve doğal ipeksi görünüm kazandırırlar.


Saç kürlerinin en önemli yapı taşları katyonaktif maddelerdir. Günümüzün polimerik katyonaktif bileşikleri saça sıkı olarak tutunur. Üç ya da dört yıkama boyunca saçta kalan bu maddeler keratin tarafından çekilir ve saça dolgunluk, parlaklık ve şekil alabilirlik gibi fiziksel özelliklerini yeniden kazandırırlar. Katyonaktif bileşiklerin yanı sıra son zamanlarda silikonlar da (örn. polidimetil siloksan) önem kazanmıştır. Sitrik, tartarik veya laktik asit gibi organik asitlerin ilavesi de etkiyi belirginleştirir. Protein hidrolizatları, bitki ekstreleri ve vitaminler de bu ürünlerde yer alan aktif maddelerdir. Bu maddelerin baş derisini besleyici, baş derisindeki kan dolaşımını artıcı etkileri vardır.

c) Saç Suları (Saç Tonikleri)
Saç tonikleri genellikle saç büyümesini hızlandırmak ya da en azından dökülmesini engellemek amacı ile kullanılmaktadır. Günümüzde ise özellikle kepeğe karşı veya genel bakım amacı ile kullanımları ön plandadır.


d) Saçtan Durulanan Saç Bakım Ürünleri
Çabuk Kürler (Durulama Kürleri) Günümüzde, çabuk kürler (durulama kürleri) çok kullanılan ürünlerdir. Her yıkama sonrası kullanılan bu ürünler, genellikle 5-30 dakika arası saçta bekletilirler. Saçı ince bir tabaka halinde kaplayarak bakım yapmanın yanında, saçın şekil almasını da kolaylaştırırlar. Formülleri saç kürlerinin formülleri gibidir daha az yağlı kısım içerirler.


3) Saç Şeklini Korumak Amacı ile Kullanılan Ürünler
Saç şeklini korumak amacıyla kullanılan ürünler; jel, sprey veya köpük şeklinde hazırlanabilir. Temel formüllerinde, distile su, alkol, polimerler, yumuşatıcı maddeler, etken maddeler, koruyucu, renk ve koku maddeleri yer alır.


a) Saç Boyaları
Saç boyaları; saçın rengini değiştirmek veya beyaz saça istenilen rengi vermek amacı ile kullanılır, geçici, yarı sabit ve sabit olabilirler. Geçici boyalar yıkama ile saçtan çıkabilen boyalardır. Yarı sabit boyalar zamanla, yıkama etkisiyle saçtan çıkar. Sabit boyalar ise yıkama ile çıkmaz, saçta kalırlar.


Saça uygulanan kozmetik preparatlar, günümüzde birden fazla amaca yönelik kullanım olanağı sunmaktadır. Örneğin, şampuanlar, formüllerinde yer alan renk koruyucu, nemlendirici, hacim verici maddeler ve vitaminler gibi çeşitli ilavelerle, temel etkileri olan temizliğin yanı sıra, bakım yapma özelliği de taşımaktadır. Ancak ürünün saçta bırakılma süresi ile orantılı olarak, etki süresinin de kısa olacağı unutulmamalıdır. Yıkama sonrasında kullanılan saç bakım ürünleri ise, geniş bir yelpazeye yayılmış olarak, her saç tipine yönelik hazırlanmaktadır.

Sağlıklı görünümünü ve doğal dengesini korumak için mutlaka düzenli bir bakıma ihtiyacı olan saçlarımız için yapacağımız en doğru şey, saçın yaşam kaynağı olan saç derisinin de sağlıklı olması gerektiğini unutmamak ve kullanımı kolay, bileşimlerinde nitelikli hammaddelerin yer aldığı kaliteli ve saç yapısına uygun ürünleri kullanmaktır.
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
29 Mayıs 2008       Mesaj #2
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Erkek Bakım
Saç Yaşlanması Nasıl Önlenir ?

Sponsorlu Bağlantılar
Saçlarının renginde biçiminde ve yoğunluğundaki değişim, yaşlanmaya bağlı olarak görülüyor.

Bu değişim, insanın yaşını da ortaya koyabilen en önemli gösterge.

Alman Hastanesi dermatoloji uzmanlarından Dr. Belma Bayraktar, saç yaşlanmasının en önemli göstergesinin saç renginin ağarması olduğunu söyledi.

Dr. Belma Bayraktar saç ağarmasının genetik, metabolik ve çevresel faktörlerden etkilendiğini de anlattı:

"Yaşlanma ile kıl köklerindeki renk hücrelerinin kaybında ultraviyole ışınlarının etkisi, kronolojik yaşlanmadan daha önemlidir."

"Ayrıca beyazlaşan saçlarda bakır miktarının da azaldığı saptanmıştır. Erken saç ağarması kemiklerdeki mineral yoğunluğunun azalmasıyla bağlantılıdır."

"Menopoz sonrası kadınlarda saç ağarması ile osteoporoz arasında bir ilişki olabileceği de düşünülmekte."

Bayraktar, yaşlılık döneminde saçın büyüme hızının da yavaşladığını söyledi.

Erkek tipi kellikte görülen kıl kökü ve gövdesinin küçülmesi olayının her iki cinste de yaşlılığa bağlı olarak ortaya çıktığını belirten Dr. Bayraktar, "yaşlılıktaki kıl küçülmesi, erkek tipi dökülmedekinden daha yavaş ve hafif seyretmekte" dedi.

Saçların en büyük düşmanı çevre

Bayraktar'a göre saçta yaşlanma ile oluşan değişiklikleri en aza indirebilmek için, öncelikle çevreden gelen zararlı etkileri azaltmak gerekiyor.

Bayraktar, bu zararlı etkilerin başında ultraviyole ışınlarının geldiğini de anlattı:

"Güneş ışınlarının yanı sıra tedavi veya kozmetik amaçlı yapay ultraviyole kaynakları (PUVA tedavisi ve solaryumlar), saçın hem keratin yapısını hem de pigment oluşumunu bozar."

"Böylelikle saçlar zayıfladığı gibi rengi de bozulur. Ayrıca aşırı sıcak, soğuk, kimyasal zararlı etkenler de saçta yaşlanmaya bağlı fizyolojik yıpranmayı artırır."

"Menopoz sonrası endokrin eksikliklerin yerine konma tedavileri saç ve deride yaşlanmanın yaptığı etkilerin azalmasına katkıda bulunabilir."

Saçlara mezoterapi

Bayraktar, son yıllarda saç dökülmesini ve hasarını düzelten, doğal saç renginin korunmasına yardımcı olan keratin içerikli ağızdan alınan destek tedavi ürünlerinin de kullanılabileceğini söyledi.

Bayraktar, bu maddelerin üç-altı aylık kullanımı sonrasında saçlarda son derece olumlu sonuçlar elde edildiğini de vurguladı.

Deriye uygulanan mezoterapi yöntemiyle de saç yaşlanmasının önüne geçilebildiğini belirten Dr. Bayraktar "saçlı deriye uygulanan mezoterapi yöntemiyle kıl köklerinde bozulmuş olan dolaşımı canlandırıcı, kıl köklerinde yapılanmayı sağlayıcı, güçlendirici birtakım maddeler de enjeksiyon yoluyla verilmektedir. İşlem ağrısız olup, haftada bir beş seanslık tedavi çoğu kez yeterli gelmektedir" dedi

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
30 Mayıs 2008       Mesaj #3
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Saç Bakımı
Bakım yapmanın kadınlara özgü olduğunu düşünmeyin, artık erkekler de bakım yapıyor. Traş sonrası tahriş olan ciltler, yorgun yüzler, siyah noktalar bakımı ihtiyaç haline getiriyor. Bakımı yapılması gereken işler içinde görmekten vazgeçin. Bakım bir terapidir. Kadınlar için bakım yapmak, yemek, içmek, uyumak kadar doğal. Erkekler için de bakım yapmanın doğallaşması gerekiyor. Çünkü günümüz kadınları bakımlı erkekleri tercih ediyor.
Güzel ve bakımlı görünmenin ilk şartı pırıl pırıl, sağlıklı saçlara sahip olmak. Oysa bütün bir yaz boyu denizin tuzlu ve havuzun klorlu suyunda saçlarınızı hiç önemsemediniz. Bronzlaşmak uğruna güneşin yakıcı ışınlarına maruz bırakıldı. Nem oranı düşmüş, kurumuş, çatal çatal saçlarla başbaşasınız.En sağlıklı saç dahi, yaz boyunca sıcaklık ve nemin etkisiyle yıpranmaya mahkum. Yazın sonunda saçlarınıza yapabileceğiniz en büyük iyilik, mümkün olduğunca doğal bir tarz izlemek. Bu da fön makinası ve saç fırçasını bir süreliğine çekmeceye kaldırmak anlamına geliyor.
Erkek Bakımı - Saç ve Kozmetik
Saçlarınızı soğuktan koruyun....
Saçların yıpranmasına neden olan bir diğer etken ise kimyasal işlemler. Hemen hemen hepimizin bildiği
bir gerçek; boya, perma ve gölge işlemlerinin saça zarar verdiği. Biz size saçlarına bu
tarz işlemler yapan bayanların mutlaka ekstra bakım yapmalarını öneriyoruz. Farkında bile
olmadan kullandığımız alkollü jölelerden taraklara kadar bir çok şey aslında saçınızın
düşmanı. Evde yapılan maskelerin faydadan çok zarar verebildiği ve yanlış seçilmiş bir
şampuanın bile saçları çok yıpratacağını göz ardı etmemek gerek.
Saçınızı ciddiye alın....
Saçların soğuktan korunması, bunun için de vitamin takviyesinin şart olduğuna dikkat
edilmesi önemli yıpranmış saçlar için mutlaka bir saç uzmanımıza başvurun. Saçın canlı bir
organizma olduğunu unutmayın. Yağlanmanın, kepeklenmenin ve kırıkların nedenlerinin
dışsal etkiler olduğunu ve mutlaka ciddiye alınması gerektiğini kabul edin
reyan - avatarı
reyan
Ziyaretçi
5 Ocak 2010       Mesaj #4
reyan - avatarı
Ziyaretçi
Dünyada Erkek Kozmetiği

Yakın bir geçmişe kadar kadınlar kozmetik ürünlerine milyonlarca lira harcarken, erkekler sadece izlemekle yetiniyordu. Ancak artık zaman değişti; erkekler de kozmetik dünyasının nimetlerinden sonuna kadar yararlanmaya karar verdi. Bir zamanlar tıraş köpüğü ve losyonu dışında bakım malzemesi bilmeyen erkekler artık mağazalardan çeşit çeşit ‘yakışıklılık’ malzemeleri seçiyor. Bir Alman kozmetik ve parfüm derneği olan IKW’nin yaptığı araştırmaya göre erkeklerin %60’ına göre dış görünüş çok önemli.

Bunun altında yatan nedenler ise dernek tarafından, iş dünyasındaki rekabet ve bekar nüfustaki artış olarak gösteriliyor. Özellikle genç nesilde kozmetik tüketimi cinsiyetler arasında pek de farklılık göstermiyor. Araştırmacılar erkek kozmetik ürünlerinin satışındaki artışın 2010 yılında 648’den 725 milyon euroya çıkacağını tahmin ediyor.

Ürünlerdeki çeşitliliğin artmasına rağmen, sektör halen gelişmek için geniş olanaklara sahip. Endüstri hiçbir zaman yeniliklere karşı çekingen davranmadı ve bunun ne kadar doğru bir yaklaşım olduğu şimdilerde açıkça görülüyor. Üreticiler geçtiğimiz iki yıl içinde yatırımlarını ve yeni ürün sayılarını aniden artırdılar. Yeni ürünlerin pazara girişi 2003’te, 2002’ye oranla ikiye katlandı. Hedef yaş grupları talep gören ürünlerle beraber değişim gösterebiliyor. Yaşları 15-34 arasında değişen, çeşitli kozmetik ürünlerini haftada en azından bir kez kullanan kitlenin 2008 yılına kadar 1.6 milyon artması bekleniyor. Ayrıca 45 yaş üstü grup da yaşlanmayı geciktirici yada önleyici ürünlerin satışında gittikçe artan bir talep grafiği oluşturuyor. Her şeye rağmen hedef kitleyi geleceğin potansiyel tüketicileri olan gençlerin oluşturduğu çok açık bir şekilde ortada. Erkeklerin çok sadık müşteriler olduğu da düşünülürse, üreticiler böyle bir strateji izlemekte pek de haksız sayılmaz. Yapılan araştırmalara göre erkeklerin %77’si bir ürünü daha önceden kullandıkları ürün olduğu için kullandığını söylemiş. %57’sinin seçimini etkileyen temel faktörler ise ürünün paketi ve mağazadaki yerleşimi oluyormuş. Erkeklerin geleneksel olarak alışverişi sevmediğinin farkında olan mağaza yetkilileri ürünlerin yerleşimine çok önem veriyor; çünkü erkek bir ürünü kolayca bulamazsa hemen pes edip alışverişten vazgeçiyor. Bu nedenle son zamanlarda erkeklere özel kozmetik reyonları olan mağazalara rastlamak pek de zor değil.

Her ne kadar erkek kozmetiği alanındaki gelişmeler Avrupa ve Amerika kaynaklı olarak görülse de, artık Asyalı erkekler de yavaş yavaş kozmetiğin gerekliliğinin farkına varıyor. Vietnamlı bir kozmetik ürünleri kullanıcısı olan Thao’ya göre erkekler kozmetik kullanımı kadınlarınkine oranla daha titiz ve düzgün bir artış gösteriyor. Asya ülkelerinde kozmetik mağazalarındaki müşterilerin %10’unu erkekler oluşturuyor. Bu talep genellikle her zaman genç kalmak isteyen işadamlarından ve politikacılardan geliyor. Halkın gözünde sürekli çekici ve dinamik görünmek isteyen politikacılar bakımlılık akımın öncülüğünü yapıyor. Son araştırmalara göre erkek kozmetiğindeki satışlar geçtiğimiz yıl %9 artmış ve bu artışın batıda olduğu gibi katlanarak devam etmesi bekleniyor.

Türkiye’de Erkek Kozmetiği

Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de kozmetik denilince akla artık sadece kadınlar gelmiyor. Kadın tüketici açısından belli bir doygunluk ve buna bağlı olarak durgunluk yaşayan sektör, daha büyük bir heyecan ve dinamizmle erkeğe yöneliyor. Kozmetikçilerin erkeği raflara çekme çabasına kadınlar da olumlu yönde katkı sağlıyor. Ülkemizde artık evinden çıkıp iş hayatında önemli roller alan böylece hayatı erkekle paylaşan şehirli kadınlar, onlardan bakımlı ve yakışıklı olmalarını isteme hakkını artık kendilerinde buluyorlar. Sonuç olarak eskiden birkaç yerli parfümden oluşan erkek kozmetiği, kadın kozmetiğiyle yarışır bir hal alıyor. Artık her markanın kadın ve erkek için olan ürünleri raflarda yan yana bulunabilirken, en çok satanlar listesinde erkek ürünleri de yer alıyor. Kozmetik reyonlarındaki satış elemanları, her beş müşteriden birinin erkek olduğunu belirtiyor.

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Akademik Medya ve Kamuoyu Araştırmaları Grubu’nun İstanbul’un 25 ilçesinde 663 erkek üzerinde gerçekleştirdiği “Erkeklerde Kişisel Bakım Araştırması“nda erkeklerin de bakımlı olması gerektiğinin kabul gördüğü anlaşıldı. Araştırma sonuçlarına göre erkeklerin %14.6’sı cilt bakımı yaptırıyor, kozmetik denilince akıllara %21.7 oranı ile parfüm, %9.7 ile bakım ve %8 ile makyaj malzemeleri geliyor. Erkeklerin yarısı ‘Bakım, erkek için de gereklidir.’ görüşünü desteklerken, bu oran ‘Kesinlikle katılıyorum.’ diyenlerle beraber %76’ya ulaşıyor. Bunlar sadece yüksek gelir ve eğitim düzeyine sahip gruplarda yapılan araştırmaların sonuçları gibi görünse de; taşraya, özellikle de Doğu ve Güney Doğu Anadolu bölgelerimize baktığımızda sonuçların bu bölgeler için de geçerli olduğunu fark edebiliriz. Bu bölgelerimizde bir kültürel değişim dinamiği yaşanıyor. Kendilerinin karikatürize edilmesine yol açan ‘sertlik ve pislik’ imajına doğulu erkekler, kişisel bakım ile adeta bir set çekmeye çalışıyor.

2000’li yıllar dünyada olduğu kadar Türkiye’de de erkeğin o bilindik niteliklerinden sıyrılmış; cilt kremiyle yumuşak yüzlü, ithal parfümüyle mis kokulu olanını öne çıkarmakta geç kalmadı.

Erkek Kozmetiği Nereye Gidiyor?

Kozmetik ürünleri artık erkekler için de bir hayat tarzı satıyor. Sabahları erken kalkıp fitness center’a giden, beslenmesine özen gösteren, jogging yapan, iyi ve modaya uygun giyinmeyi seven 21. yüzyıl erkeği için kozmetik firmaları kolları sıvadı. Kadınlara oranla daha kalın ve dayanıklı olan erkek cildi, geç ancak daha ciddi yaşlanmaya uğruyor. Yaşlılıktan en az kadınlar kadar korkan günümüz erkekleri işte bu noktada kozmetik ürünlerinin cazibesine kapılıyor. Piyasalarda ise bu yönelimin artacağı kanısı hakim; çünkü aynı eğilim parfümlerde de yaşanmış. Önce tek tük ürünler piyasaya sürülmüş, talep patlaması yaşanınca raflar bir anda dolup taşmış. Aynı talep patlamasının cilt bakım ürünlerinde de yaşanmasını bekleyen üreticiler, erkek ürünlerine ciddi miktarlarda yatırım yapmaktan kaçınmıyor.

Bu aşırı talep artışını izlerken unutulmaması gereken bir şey de İngilizce’den dilimize geçen ve ‘görüntümüzü daha muntazam hale getirme yolunda değişim’ anlamına gelen ‘kozmetik’in aynı dilde birincisine paralel olarak şu anlamı taşıdığı: ‘Bir şeylerin daha iyi olduğuna inanmamızı sağlayan, ama sorunu gerçek anlamda çözmeyen değişim.
volture - avatarı
volture
VIP "Ipıslak Balık"
11 Şubat 2010       Mesaj #5
volture - avatarı
VIP "Ipıslak Balık"
Saç jölesi sinüzit yapıyor

Saçlara şekil verilmesi için kullanılan saç jölesinin ve alkollü içeceklerin sinüzite yol açtığı bildirildi.

Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Kulak-Burun-Boğaz Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Külahlı, sinüzitin burun çevresine yerleşmiş, içi havayla dolu boşluklar olduğunu söyledi.

Sinüzitin genellikle burun hastalığına eşlik ettiği için artık adına rinosinüzit (burun-sinüs iltihabı) denildiğini belirten Külahlı, “Teşhiste, tedavisinde ve sinüzitin tekrarlanmasının önlenmesinde her zaman burun öncelikle göz önünde bulundurulmalı” dedi.

Bazı durumlarda bir üst solunum yolu enfeksiyonu veya soğuk algınlığının ardından sinüs enfeksiyonunun meydana gelebileceğini ifade eden Külahlı, üst solunum yolu enfeksiyonunda burun ve sinüs mukozasındaki şişlik sinüsten buruna salgı akışını bloke ederek, sinüs içinde göllenmesine ve sekonder bakteri enfeksiyonuna (sinüzite) yol açtığını söyledi.

“Sinüslerdeki normal salgıların dışarı akmasını engelleyerek sinüzite yol açabilen diğer durumlar arasında, büyümüş geniz etleri, burun travmaları, burun içinde sıkışıp kalmış yabancı maddeler, burun yapısındaki anormallikler, yarık damak ve dişlerdeki iltihaplanmalar yer alıyor. Yukarıda sayılan durumlar nedeniyle sinüslerdeki salgıların akışı engellendiğinde sinüs içerisinde bakteriler çoğalmaya başlayabilir. Bu da sinüzite yol açar.”

Külahlı, havası çok nemli olan yerlerde veya düzensiz hava değişimi olan bölgelerde yaşayan vatandaşlarda sinüzit olma ihtimalinin daha yüksek olduğunu belirterek, “Kirli havayı devamlı teneffüs edenler de sinüs enfeksiyonlarına meyilli olmaktadır. Kuru, düzenli ve sıcak iklimi olan yerlerde yaşayanlarda sinüzit olma oranı çok düşüktür. Havası çok nemli olan yerlerde veya düzensiz hava değişimi olan bölgelerde yaşayan vatandaşlarda sinüzit olma ihtimali daha yüksektir” diye konuştu.

Burun ve sinüs içini döşeyen mukoza tabakasının fonksiyonlarını bozan sigaranın sinüziti tetiklediğini bildiren Külahlı, aktif sinüzitli hastalarda alkolün sinüzit şikayetlerini hızlandırabileceğini söyledi.

Külahlı, “Aktif sinüzitliyken alkol almak sinüzitin belirtilerini şiddetlendirebilir. Başını ıslak tutan, soğuk ve rüzgardan korumayan, banyo sonrası saçını hemen kurulamayan, terliyken rüzgarda kalan, ıslak saçla dolaşan insanlar üst solunum yolu enfeksiyonlarına daha kolay yakalanır. Özellikle saçların güzel görülmesini ve parlamasını sağlamak amacıyla gençler tarafından kullanılan jöle saçlarda ıslaklık oluşturduğu için sinüzite yol açıyor. Kış aylarında saçlarına jöle sürerek dışarı çıkanlar sinüzit ve nezle gibi hastalıktan kurtulamaz. Bu nedenle soğuk havalarda saçlara jöle sürerek dışarı çıkmak sinüzit gelişimini kolaylaştırır” dedi.

SİNÜZİTİN BELİRTİLERİ

Külahlı, soğuk algınlığı ve nezlenin hemen ardından ortaya çıkan akut sinüzitte burun tıkanıklığı, sarı, yeşil veya kanlı burun akıntısı, göz etrafında ağrı, diş ağrısı ile karışabilen yanak ağrısı, yüzde basınç hissi, öne eğilmekle artan yüz veya baş ağrısı ve kötü ağız kokusu belirtilerinin bulunabileceğini ifade etti.

Akut sinüzitte kuru öksürük, hafif ateş veya mide rahatsızlığı da görülebileceğini kaydeden Külahlı, kronik sinüzitte de koyu burun akıntısı, geniz akıntısı, burun tıkanıklığı, koku alamama ve özellikle geceleri artan öksürük belirtileri görüldüğünü söyledi.

KORUNMA YOLLARI

Vatandaşların günlük hayatında değişiklikler yaparak sinüzitten korunabileceğini bildiren Külahlı, kış aylarında özellikle kaloriferli evlerde iyice kuruyan havanın buhar makinesiyle nemlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Alerjisi olan vatandaşların alerji önlemlerine ve tedavisine özen göstermesi gerektiğini belirten Külahlı, şunları kaydetti:

“Saman nezlesi olanlarda alerji kontrol altında olmalıdır. Tekrarlayan sinüziti olan hastaların havuza girmesi sakıncalıdır. Tıbbi tedavinin yanı sıra evde, buğu, buhar tedavisi, burun damlaları ve tuzlu suyla burun temizliği yapılarak burnun açık tutulmasına özen gösterilmesi tedavinin başarısını artıracaktır. Özellikle sık tekrarlayan üst solunum yolları sinüzite yol açabileceğinden basit bir nezle bile önemsenmelidir. Uzun sürebilecek burun tıkanıklıklarına izin verilmemeli. Sigara içilmemesi, kirli hava ve klimalı ortamlarda uzun kalınmaması kişinin kendisinin alabileceği önlemlerdir. Soğuk algınlığı sırasında bol su için, uçak seyahatinden ve su altı dalışlardan kaçının.

Çocuğunuzun ev tozlarına alerjisi varsa evdeki halıları azaltmalısınız. Çocuğunuz soğuk algınlığına yakalandığında buharla nemlendirici kullanmalı, yatağın baş tarafını yüksek tutarak uyumasını sağlamalı ve burun pasajını açık tutmaya çalışmalısınız.”

KENCISii - avatarı
KENCISii
Ziyaretçi
24 Şubat 2010       Mesaj #6
KENCISii - avatarı
Ziyaretçi
cok scak suyla yıkaama mak lazım saçlar yıkandığı zaman ılık suyla yıkanmasılazım ve yağlı saçlarda her gün yıkanması lazım
Şeb-i Yelda - avatarı
Şeb-i Yelda
Ziyaretçi
24 Temmuz 2014       Mesaj #7
Şeb-i Yelda - avatarı
Ziyaretçi
Saç Yaşlanması Nasıl Önlenir ?




Saçlarının renginde biçiminde ve yoğunluğundaki değişim, yaşlanmaya bağlı olarak görülüyor.
Bu değişim, insanın yaşını da ortaya koyabilen en önemli gösterge.

Alman Hastanesi dermatoloji uzmanlarından Dr. Belma Bayraktar, saç yaşlanmasının en önemli göstergesinin saç renginin ağarması olduğunu söyledi.

Dr. Belma Bayraktar saç ağarmasının genetik, metabolik ve çevresel faktörlerden etkilendiğini de anlattı:

"Yaşlanma ile kıl köklerindeki renk hücrelerinin kaybında ultraviyole ışınlarının etkisi, kronolojik yaşlanmadan daha önemlidir."

"Ayrıca beyazlaşan saçlarda bakır miktarının da azaldığı saptanmıştır. Erken saç ağarması kemiklerdeki mineral yoğunluğunun azalmasıyla bağlantılıdır."

"Menopoz sonrası kadınlarda saç ağarması ile osteoporoz arasında bir ilişki olabileceği de düşünülmekte."

Bayraktar, yaşlılık döneminde saçın büyüme hızının da yavaşladığını söyledi.

Erkek tipi kellikte görülen kıl kökü ve gövdesinin küçülmesi olayının her iki cinste de yaşlılığa bağlı olarak ortaya çıktığını belirten Dr. Bayraktar, "yaşlılıktaki kıl küçülmesi, erkek tipi dökülmedekinden daha yavaş ve hafif seyretmekte" dedi.

Saçların en büyük düşmanı çevre

Bayraktar'a göre saçta yaşlanma ile oluşan değişiklikleri en aza indirebilmek için, öncelikle çevreden gelen zararlı etkileri azaltmak gerekiyor.

Bayraktar, bu zararlı etkilerin başında ultraviyole ışınlarının geldiğini de anlattı:

"Güneş ışınlarının yanı sıra tedavi veya kozmetik amaçlı yapay ultraviyole kaynakları (PUVA tedavisi ve solaryumlar), saçın hem keratin yapısını hem de pigment oluşumunu bozar."

"Böylelikle saçlar zayıfladığı gibi rengi de bozulur. Ayrıca aşırı sıcak, soğuk, kimyasal zararlı etkenler de saçta yaşlanmaya bağlı fizyolojik yıpranmayı artırır."

"Menopoz sonrası endokrin eksikliklerin yerine konma tedavileri saç ve deride yaşlanmanın yaptığı etkilerin azalmasına katkıda bulunabilir."

Saçlara mezoterapi

Bayraktar, son yıllarda saç dökülmesini ve hasarını düzelten, doğal saç renginin korunmasına yardımcı olan keratin içerikli ağızdan alınan destek tedavi ürünlerinin de kullanılabileceğini söyledi.

Bayraktar, bu maddelerin üç-altı aylık kullanımı sonrasında saçlarda son derece olumlu sonuçlar elde edildiğini de vurguladı.

Deriye uygulanan mezoterapi yöntemiyle de saç yaşlanmasının önüne geçilebildiğini belirten Dr. Bayraktar "saçlı deriye uygulanan mezoterapi yöntemiyle kıl köklerinde bozulmuş olan dolaşımı canlandırıcı, kıl köklerinde yapılanmayı sağlayıcı, güçlendirici birtakım maddeler de enjeksiyon yoluyla verilmektedir. İşlem ağrısız olup, haftada bir beş seanslık tedavi çoğu kez yeterli gelmektedir" dedi.

Benzer Konular

13 Temmuz 2016 / Moonay Sağlıklı Yaşam
1 Temmuz 2016 / ahmetseydi Sağlıklı Yaşam
14 Şubat 2012 / HerHangiBiri Sağlıklı Yaşam
24 Temmuz 2014 / Misafir Taslak Konular
22 Ağustos 2013 / Misafir Sağlıklı Yaşam