Arama

Anlayana - Sayfa 162

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 626.236 Cevap: 3.995
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1611
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Kolaymı Ha...

Sponsorlu Bağlantılar



Sensizliğe ağlarken
Yalnızlığı yaşarken
Gittiğini zannederken
Sen bana gülüyordun ha....

Yüzüne bile bakmam aramam bir daha
Sana şeref sözü yoluna çıkmam bir daha
Kapına gelmek bi yana geçmem bir daha
Yalnız seni kalpten silmek kolaymı ha..

Düştüğüm hali bende bilemedim
Doğru seni hayatımdan silemedim
Aşağılıksın ama buradan gidemedim
******te olsan bunu kalbe anlatmak kolaymı ha...


Ali Adıyaman

SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1612
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
CAN YÜCEL DEN ..BOŞVER BE YAŞI BAŞI

Sponsorlu Bağlantılar
gönlün ne kadar şık sen ondan haber ver?
şöyle atıp koyu grileri-siyahları sabahtan
sarı bir kaşkol atabiliyor musun boynuna ondan haber ver? koyma bir kenara yüreğini aç kapılarını gelene geçene yol verme girsin diye içeri ama gömme başını toprağa bir çift güzel göz uğruna.Bilirim yine yeşerecek bir çiçek bulursun bir dalda ama aklını kaybedecek bir aşk varsa avuçlarında bırak aksın yollarına.


yağ geç yık geç kimse inanmazsa inanmasın.
sen inan yüreğine
hem ona geçmezse kime geçer sözün?
büyü büyü... bak ellerin ayakların kocaman.
aklın da maaşallah yerinde
e ne diye tutarsın yüreğini uçmasın diye.
akıllı ol, yüreğin gelir peşinden
boşver yaşı başı


aşk var mı aşk sen ondan haber ver?
takılmışsın yüzündeki gözündeki çizgilere.
o çizgilerin yüreğine neler kazıdığını düşün
atmak mı istiyorsun kendini bir dereye soğuk bir
kış günü öl gitsin...
parayı pulu savurup
bir balıkçı köyünde balık tutmak mıdır isteğin
savrul gitsin...


Boş ver be yaşı başı kim tutar seni kim
kendi yüreğinden başka kim?
Aklını al da öyle git
ister bir duvara ister bir od aya ister kıra
bayıra vur da git.
Dert etme ellerini, onlar da gelir seninle
bırakmadıkça birine.






O biri de gelir gerçekten istediğin oysa
seveceksen ve öleceksen uğruna...
yaşa be yaşa da öyle git gireceksen toprağa

yaş 70 e gelse bile hayat daha bitmemiş.
sen mi biteceksin?
çekeceksen bile bayrağı
yaşadım ulan dibine kadar diyemiycek misin?

Can Yücel


ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1613
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Herseyim



seni sevdiğim kadar kimseyi sevmedim
seninle doğdum ,yasıyorum askı
yalnız seni istiyorum
seninle uyanmak,seninle ölmek istiyorum
sensiz gecmıyor bu zaman
resminde yetmıyor , hayalinde
herseyim oldun benım
artık gitme bu yürekten
seninle yasadı, senınle ölsün bu beden

Gamze Yıldız
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1614
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
KEŞKE

keşke güneşe haber verseydim,o gittiği halde doğmaya ve batmaya devam etti.
keşke yaşadığım anların değerini bilebilseydim.
keşke mavimsi rüyalar görebilseydim.
keşke ayaklarının dibinde gölgen olmasaydım.
keşke o farkımda olsaydı.
keşke evimi gözlerinin rengine boyasaydım.
keşke gökkuşağını ayaklarımın dibine serselerdi.
keşke gözyaşlarımı içime akıtmasaydım.
keşke cesur olsaydım,ardından gelecek kadar.
keşke kalbim bir çöl gibi kavrulmasaydı sıcaktan,soğuktan.
keşke yıllar su gibi akıp gitmeseydi
keşke ağır adımlar ile yürüyebilseydim,zamana karşı.
keşke her ayrılığa dayanabilseydim,yüreklice.
keşke kavuşmaları-ayrılıkları zorlaştırmasaydım,acemice.
keşke dostlarımı daha sık hatırlayabilseydim.
keşke bir merhabaya muhtaç olmasaydım
keşke sevgilinin gözleri beni bu kadar yakmasaydı.
keşke hayatım bir kitap olsaydı ve 102. baskısını yapsaydı.
keşke hayatım fazladan birşeyler anlatsaydı,farklı olsaydı,fuzuli olmasaydı günlerim.
keşke doğrularım yanlışlarımdan çok olsaydı.
keşke fotoğraflarım hep gülseydi.
keşke zamana bırakmasaydım herşeyi.
keşke vicdanım rahat olsaydı.
keşke gerçek benliğimi kolayca bulsaydım.
keşke bazan uzaklaşmasaydım kendimden,kaybolmasaydım beynimin derinliklerinde.
keşke her nevi hüznü taşımasaydı gönlüm.
keşke bir ağaç olsaydım,gölgelik.
keşke çocukken şekerli leblebiden daha çok yeseydim.
keşke dedem bana yine sade gazoz ısmarlasaydı.
keşke bir oğlum olsaydı.
keşke bu dünyanın bir misafirhane olduğunu bilebilseydim.
keşke başımı yastığa koyar koymaz uyuyabilseydim.
keşke daha çok insanın kalbine dokunabilseydim.
keşke yağmurlu bir gecede bebek sahilinde yürüseydim,bir başıma.
keşke boğazımda düğümlenen hıçkırık senin için olmasaydı.
keşke eşyalarım tozlanmasaydı.
keşke bana aldığın yüzükleri atmasaydım çöpe,sana kızdığımda..
keşke gördüğüm bütün rüyalarda sen de olsaydın.
keşke rüya gibi bi hayatım olsaydı.
keşke bisiklet kullansaydım,yemyeşil ormanlarda..
keşke balkonuma gelen kuşlara daha çok yiyecek verseydim.
keşke aziz düşmanlarım beni hep sırtımdan vurmasalardı.
keşke o geri dönseydi.
keşke yüzüme gülüp arkamdan konuşan dostlarım olmasalardı.
keşke kanatlarım olsaydı da nereyi arzu ettiysem oraya uçabilseydim.
keşke hayatımdaki yanlışları taşımak için vince gerek olmasaydı.
keşke yalınayak yürüseydim veliler gibi.
keşke yelken açsaydım bilinmeyen limanlara,seninle.
keşke bir hanımeli kadar beyaz olabilseydim.
keşke bana bir şans daha verilseydi hayatımı baştan düzenleyseydim.
keşke kaçmasaydım.
keşke ardımdan gelmesiydi.
keşke onun istediklerini ben yapabilseydim.
keşke o gece kalsaydım.
keşke bir koalam olsaydı.
keşke affetmeseydim onu.
keşke ağlamasaydım mezarında seni üzdüğümü bile bile.
keşke resimlerine bakabilseydim.
keşke odana kapansaydım yıllarca.
keşke acıyan yerlerim körelseydi.
keşke hislerime isim verebilseydim.
keşke ona herşeyi açıklasaydım.
keşke gerçekten yaşadığım anlarda sen de olsaydın.
keşke kanayan yüreğimin sitemleri daha az olsaydı.
keşke kurduğum hayallerin çocğu gerçek olsaydı.
keşke senin için ağlamasaydım,sebepsiz.
keşke veda,elveda kelimeleri olmasaydı sözlüğümde.
keşke ayrılık ve ölüm acısı olmasaydı.
keşke köpeğim Bobi ölmemiş olsaydı.
keşke uzay yolculuğuna çıkabilseydim.
keşke sessiz harflere bu kadar takılmasaydım.
keşke şiirlerdeki aşkı insanlara armağan edebilseydim ama hep başka bir insana.
keşke onunla karşılaşmasaydım.
keşke seçtiğim her kelime sevgi üzerine olsaydı.
keşke keşke demeyecek kadar inancım olsaydı.
keşke…

keşke hayatımda keşke yapmasaydım diyeceğim hiçbir şey olmasaydı

Alıntı
ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1615
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
Gidemem



Buradayım işte
Ne olursa olsun, ne sunulursa sunulsun
Hayat benden gizli cebime ne koyarsa koysun
İstekler, yolumun üstündeki riyakâr çiçekler
Eğer isterse gözlerimin gülücükleri solsun
Buradayım ister kalp atışlarım sussun
İster dertler tüm çilelerini üzerime kussun
Çok isterse galip o olsun
Ne olursa olsun ben buradayım
Hiçbir yere gitmeyeceğim
Ben sana çıkması yüzde yüz olasılıklı kuralardayım
Ömrüm sonlanana kadar seni bekleyeceğim

Bir adım atmam buradan
Zaman istediği mesafeyi alsın
Devran kaça katlanırsa katlansın
Ölüm haberleri şu bizim küçücük dünyamızı
İstediği zaman diliminde nasıl sallarsa sallasın
Yaşam eğer isterse beni geri sansın
İsterse zamanın çekiciliğinde yürüyüp
Yalan olan senden başka her şeye kansın
Çok isterse yarışa benden bir adım önce başlasın
Ben bir adım bile atmam buradan
Hiçbir yere gitmem gidemem ki
Yolumu bulamam ki sen olmadan
Senden başkasını sevemem ki...

Günler geçmiyor
Güneş istediği kadar ahkâm kessin
Yıldızlar nasıl isterlerse öyle kayıp gitsin
Her gün sadece tek bir soru ile geçiyor
Şu neden yaşadığımı bilemediğim dünyada
Özledim gül güzelim özledim seni nerdesin
Nerede yavan kelimeleri manidar kılan sesin
Takvimler ilerlemiyor sen yokken
Bak yine seni düşünüyorum
Kaç geceyi sabah ettim sana susamışken
Seni hiçbir şeye değişemiyorum



Samet Akman
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1616
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
Sevgi neydi?

?

Unuttuğumuz bir kavram mı ? Ya da hatırlayamadığımız bir şey miydi? Sevgi özlemle yanıp tutuşmaktı belki de....Gözlerindeki ışıltıyı hiçbir şeyle değişemediğiniz bir şeydi. Sözleriyle yada tavırlarıyla anlatamadıklarını, gözlerinden okumaktı sevgi.

Başkalarının gözünden bir şey anlayamazken, sevgi size gözlerden ne anlaşılması gerektiğini öğretmişti.



Sevgi neydi?

Başkaları yapınca onaylamadığınız şeylere, o yapınca göz yummaktı belki de. Körü körüne bağlanmak değil, ama katlanmaktı ve içinizden inşaallah bir daha olmaz diye dualar ettiğiniz şey miydi? Keşke kelimesini en çok kullandığımız anlar mıydı sevgiyi yaşadığımız anlar?



Sevgi neydi?

Onun yüzüne cesaretle bakıp söyleyemediğimiz sözü, içimizden defalarca söylemekti belki de. Sevgi vermekti…sadece vermek. Karşılık beklemeden, almadan vermek.

Her seferinde hayal kırıklığı yaşasan dahi verebilmekti. Yeri gelince saf olduğunu kabul etmekti. Bazı zamanlar salak kelimesini dahi kabullenmekti belki.

Sevgide karşılık beklemek olur muydu? Bu nankörlük müydü? Nefsine hakim olamamak mıydı? Senin verdiğin sevginin, binde birini istemek suç muydu? Zaten istesen de imkansız olduğunu bile bile sevmekti sevgi belki de...

Sevgi bütün hayata kulak tıkayıp, sadece onu dinlemek miydi? Bir gülüşü, bir bakışı için dünyaya kafa tutmak mıydı? Hiçbir zaman bulamadığınız delice cesaretleri göstermek miydi? Toplumun senden bunu beklemezdim sözlerini, sık sık duymaktı belki de sevgi…Sen gururlu biriydin ne oldu demeleriydi başka bir deyişle.

Sevgi; güçsüz ,zayıf bedeninizle ve ufacık ama kocaman kalbinizle göğüs germekti her şeye.



Sevgi neydi?

Çalmayacağını bildiğiniz halde zil sesi beklemek mi? Yoksa her çalan telefonda heyecanlanmak mı?

Baktığınız yıldızda, dolunayda, minarede, kaldırımda, gün batımında ve doğumunda, gülde onu görmek....duyduğunuz ezanda, bir müzikte kısacası her seste onun sesini duymak mıydı? Her yerde her zaman onu hayal etmek miydi?



Sevgi neydi?

Yenir miydi? Yoksa içilir mi?

Yan etkisi var mıydı acaba?

Negatif yönü mü fazlaydı? Yoksa pozitif yönümü?

Getirdikleri mi çoktu? Götürdükleri mi?

Sevgi her şeye rağmendi...Her şeye rağmen...



Sevgi neydi?

Sevgi yenilenmekti…Sürekli öğrenmekti…Sevgi; çocuk olmak, büyümek, olgunlaşmak ve hatta yaşlanmaktı.



Sevgi neydi?

Anlatılabilir miydi?

Herkesin tarifi herkese uyar mıydı?

Sana göre miydi? Bana göre miydi? Sevgi göreceliydi…Sevgi değişkendi...

Sevgi kendimizdi...

Sevgi bizdik… O’na o değeri veren, onu, seven, onu sevilmeye layık bulan bizdik. O’nu değerli kılan, onu vazgeçilmez yapan bizdik…İçimizdeki öteki kişiydi…

sevgi bizdik...



Sevgi neydi?

Aramak mıydı?

Bulduk mu sevgiyi?

....

Sevgi inanmaktı…

Sevgi inanmak istemekti.

Güvenmekti....

Sevgi üzüntüyü de, sevinci de yaşatan varlığı sevmekti. Varlığıyla sevindirir, yokluğuyla üzerdi.

Sevgi her an, her saniye, daha çok sevmek, daha çok özlemekti. Yanında olduğu halde özlemekti...özlemekti...özlemekti...

Ayrılmadan özlemek, gel demesini beklemeden gitmek, gel dediğinde uçmaktı...

Sana bir adım gelene, on adım gitmekti sevgi.



Sevgi neydi?

Bu kadar basit miydi?

Benim anlatabileceğim kadar basit miydi?

Ne kadar anlatmaya çalışsam, kullandığım sözcükler şu ufacık ve kocaman yüreğimin söyleyebileceklerini anlatmaya yetmezdi...asla yetmezdi.



Sevgi neydi?

Sevgi görmeden inanmak....

Varlığına inanmak...Sığınmaktı.

Sığınacak ufacık kuytu bir yer bulamadığında, ona sığınmak ondan yardım istemekti.

Çünkü en güvenilir yerdi orası. Ondan daha güvenilir, daha emin, daha yücesi yoktu.

Sevgi el açıp yalvarabilmekti ona en umutsuz anında. Herkesin unuttuğu ortamda, seni asla unutmayana yalvarmaktı, gözyaşları içerisinde saatlerce. Ondan yardım dilemekti çaresiz bir şekilde…asla ama asla yeise kapılmamaktı sevgi.



Sevgi neydi?

Dilinin sustuğu anda kalbinle ve gözünle konuşmak mıydı?

Söylenecek ne çok söz vardı oysa ki. Ama sevgi için yeter miydi?



Sevgi neydi?

Bu kadar basit miydi?

Yenir mi? İçilir miydi? Yoksa koklanır mı?

Anlatılabilir miydi?



Sevgi neydi?

"sevgi anlatılmazdı, anlatılamazdı, sadece yaşanırdı..."

Sevgi neydi???





ŞEYMA TAMER

ahmed - avatarı
ahmed
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1617
ahmed - avatarı
Ziyaretçi
...yaşamak...




yorgun bir akşam sefasında
kırılgan bir ruha teslim olmak ansızın
dağıtmak kendini en içtenliğiyle
kendine acıdan demli bir çay ısmarlamak
yıkmak dagları bir uçtan bir uca
sonra bir sabah yeniden doğmak

yaşamak
bir çocuğun gülüşünde,saklamak gözyaşını
boyamak denizleri bambaşka bir renge
şiirleri asmak bir gitarın en ince teline
yaprakların sesinden acıya melodi yapmak
bir kaşık suda boğmak tebessümü
hayata hüznün penceresinden el sallamak

yaşamak
sessiz ve derinden bağlanmak hayata
suskunluğu durgun bir nehirde yıkamak
ve tartmak bir sevdayı duygu terazisinde
saçlarına yıldızlardan ışık ışık taç yapmak
su olmak kızgın bir çölde açan çiçeğe
gönülden gönüle köprüler kurmak

yaşamak
mehtabın altında söylenen eski bir bestenin
hiç söylenmemiş mısralarını mırıldanmak geceye
hisleri karşılıklı tahtarevalliye oturtmak
ve izlemek saatlerce masum masum öylece
derin derin dalmak arasıra geçmişe
çocukluğu,yani en güzel çağın öldüğü zamanı hatırlamak
ve yine en son inadına
yaşamak yaşamak yaşamak

Mustafa Temel
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1618
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
Öyle bir hayat yaşıyorum ki,

Cenneti de gördüm cehennemi de
Öyle bir aşk yaşadım ki
Tutkuyu da gördüm, pes etmeyi de.
Bazılar seyrederken hayatı en önden,
Kendime bir sahne buldum oynadım.
Öyle bir rol vermişler ki,
Okudum okudum anlamadım.
Kendi kendime konuştum bazen evimde,
Hem kızdım hem güldüm halime,
Sonra dedimki 'söz ver kendine'
Denizleri seviyorsan, dalgaları da seveceksin,
Sevilmek istiyorsan, önce sevmeyi bileceksin,
Uçmayı seviyorsan, düşmeyi de bileceksin.
Korkarak yaşıyorsan, yalnızca hayatı seyredersin.
Öyle bir hayat yaşadım ki,
Son yolculukları erken tanıdım
Öyle çok değerliymişki zaman,
Hep acele etmem bundan, anladım...

F.W.Nietzsche
B.L.A.C.K - avatarı
B.L.A.C.K
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1619
B.L.A.C.K - avatarı
Ziyaretçi
Hayat...
SiyahLALE - avatarı
SiyahLALE
Ziyaretçi
23 Eylül 2008       Mesaj #1620
SiyahLALE - avatarı
Ziyaretçi
Nereye gidiyorsun ey insan!

Bak insan diyorum sana! İnsan… Peki, sen inanıyor musun insan olduğuna? İnanıyor musun gerçekten “inandığına” ? İnancına, inanman gerektiğine, neye ve neden inandığına? Sen sen ey insan! Nasıl yaşıyorsun? Dur dur! Sen yoksa yaşadığını mı sanıyorsun? Nedir senin için yaşamak?
Fecir vakti O’nu düşünerek açıyor musun gözlerini? Ellerin, ayakların kıpırdıyor mu? En önemlisi kalbin atıyor mu? Fark ediyor musun, bugün de nefes aldığını? Sen yaşıyor musun ey insan? ! Tenin sıcak mı, soğuk mu? Hissettiğin duygunun adı ne? Üşüyor musun, terliyor musun ve gerçekten hissediyor musun?
Yaşamak nedir senin için söyle? ! Açtın gözlerini… Ellerin, ayakların kıpırdıyor… Tamam, kalbin de atıyor… Peki, yeterli mi bu oluşlar yaşamana? Yerinden doğruldun, bastın yeryüzüne… Bunlara “izin verenden” bihabersen yaşıyor musun söyle?!
Adım attın günün kalbine… Çevrende eş, dost belki… Ya yalnızsın ya da paylaşıyorsun; o yaşadığını zannettiğin hayatı sevdiklerinle… Sesler geliyor harmanlanmış güzelliklerle… Hepsi hitap ediyor sana… Mutlu oluyorsun duyduklarınla… Mevsim belki yaz, belki de kış… Ya bir kuş sesi var dışarıda, ya da yaz
yağmurunun çatı üzerine vuruş sesi… Yani ıssız değil hiçbir yer… Peki, farkında mısın duyduğuna? Ve bu yaşamak mı ey insan söyle?! Sen inanıyor musun gerçekten yaşadığına?
Hissediyorsun şimdi soğuğu ve sıcağı… Sol yanında bir et parçası ki; bütün bedenin onun elleri arasında… Bir kıpırtı, bir hareket var; gün içinde belki de hiç hissetmediğin… Oysa seni ayakta tutan, sana sevgiyle ya da nefretle baktırtan o… Ah be insan! Sen bir kalp taşıyorsun… Yoksa taşıdığını sanıyorsun! İnsan! Sen kalbini biliyor musun? Nedir senin için kalp, söyle? !
Gözünde iki damla belirirse kalbin sızladığındandır… Sesini duymak istediğin birine hasretteysen, kalbindir o özlemi, o hasreti taşıyan. Yüzünde bir tebessüm oluştuysa, bil ki o et parçasına Yaradan sevgi koyduğu içindir ki; o et parçası “sahibini biliyorsa” hep tebessüm kardır…
Hiç düşündün mü ha bir kalp taşıdığını? Ey insan! Sen ne kadar da bencilsin… Bilmiyorsun ki o olmasa sen hiçsin! Bilmiyorsun ki taşıdığın her uzuv onunla hareket eder… Ah insan! Bak, hala insan diyorum farkındaysan! Biliyorum, diyorsun ki; “ Bana mı sesleniyorsun?” Yoksa sen insan değil misin? Bilmem… Belki sen öyle olduğunu zannediyorsun…
Düşüncen var bilirim… Seni her gün güzelliklerden alaşağı eden… Bir de nefsin ki; gaflet kuyusuna adım adım sürükleyen… Ne demeli bilmem ki! Kişi kendi iyiliğini istemezse başka fani onu ne kadar düşünür? Kendinden çok düşünür ey insan! İnan kendinden ve nefsinden çok düşünür!..
Şimdi asrısaadete uzan bir an… Kapat gözlerini… Emri verdin, kapandı gözlerin… Eğer ki “biliyorsan” düşün şimdi Efendimizi. Sen ki O’ndan asırlar sonra gelecektin… Ne görmüştü seni, ne de bilmişti… Karşı komşun değildir; senden bir şey bekleyerek iyilik yapan! Oğlun ya da kızın değildir O; menfaatle seni sevip, canım diyerek sarılan… Kara gözlerine vurulan, sesine aşina olup vazgeçilmezi olduğun eşin değildir O! Demem o ki ey insan, O
Peygamberin! O seni görmeden seven! O senin için gece gözyaşı döken… Senin belki adını bir kere bile aşkla anmadığın halde sana “kardeşim, ümmetim” diyen…
Ne o! Ağır mı geldi insan! Kaçırıyorsun gözlerini… Yoksa bir vicdanın olduğunu mu hatırladın sözler içine dokununca? O zaman şükret Yaradan’a hala vicdanım var diye… Hala bir yazı okuyunca, bir gerçeği duyunca sızlıyor diye…
Ah ben insan! Ne mutlu sana… Hatırladın ben insanım diye… “Ben dünyaya insan suretinde, sağlam, ayakları yere basan, gören, hisseden, duyan, dokunan, ağlayan, gülen biri olarak geldim… Bir kalbim var; Allah’ı (c.c) biliyor. Bir dilim var; O’nu zikrediyor. Ben yürüyen, koşan yani sapasağlam…”
İnsan! Demek insansın ha! Bu dünyaya neden geldiğini biliyor musun peki? Vazifen ne, ne için yaratıldın? Tamam geldin… Tamam sağlamsın… Peki, gerisi yok mu? Ye, iç, gez, toz, ağla, gül, bağır... Ah insan! Sen yaşamak diye buna mı diyorsun? Öyleyse Ashap yaşamamış… Evliya hiç gelmemiş dünyaya! Peygamberimiz (s.a.v) yaşamayı mı bilmiyordu yoksa? Yaradan sana öğretmiş de en sevdiği, bütün âlemi O’nun adı için yarattığı “Sevgilisine” mi öğretmemiş?
İnsan! Demek yaşıyorsun… Ah gafil ah! Sen bal gibi de yaşadığını sanıyorsun… Anlayacaksın biliyor musun? Fakat bu dünyadaki gibi; nasıl bir şeyi elinden kaçırdığında onun değerini
anlıyorsun, işte ölüm meleği gelip o farkında olmadığın, taşıdığını sandığın ruhunu aldığında duracaksın… “Ben nerdeyim? Ah be! Ben insandım, yaşıyordum, yaşadığımı sanıyordum!” diyeceksin.
İçinde taşıdığın ve her gün hareket halinde olan ama senin ı koşuşturmada, iş peşinde, para peşinde ya da peşinde koştuğun her ne ise, farkında olmadığın o et parçasının o an farkına varacaksın… “Durmuş!“ diyeceksin… Yani görevi bittiğinde, yani değerini yitirdiğinde, hiçbir özelliği kalmadığında, aç kalmış bir hayvana verdiğinde bir lokmada yutacak küçük bir et olduğunda… Hani seni ağlatan, sevgilerle
coşturan, kör kütük aşık olan, bazen sancılarıyla seni uyutmayan o kalbin çok geç farkında olacaksın…
İşte böyle insan! Bak hala insan diyorum sana… Yalan diyorsam söyle, vur yüzüme! İnan gocunmam… Ben de senin gibiyim… Fani, geçici, kendini bilmeyen ve yaşadığını zanneden…

Sen şimdi bana doğruyu söyle!
Sen nereden geldin?
Sen nereye gidiyorsun?
Yaşıyor musun, yoksa sen yaşadığını mı sanıyorsun?

zehra öner