Arama

Anlayana - Sayfa 148

Güncelleme: 26 Kasım 2018 Gösterim: 626.215 Cevap: 3.995
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
17 Şubat 2008       Mesaj #1471
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Anlayana Utanmak da Onurdur

Sponsorlu Bağlantılar
Sabaha vardıramadık yine geceyi
gök!
patladı ha patlayacak
içim daralıyor canım
sensizlik ağrıma gidiyor...

Sensiz saatler geçmiyor
hatalar yapıyorum ardı ardına
şu hava bir patlasa da
belki gelirim kendime
denize ayın şavkı vurmuş ama
o da bekliyor hava patlasa...

Yaralandım yine gönül telimden
dokunsan hata
sarılsan hata
hayallerime de karışma gülüm
biliyorum senden izinsiz düşlüyorum...

Biliyorum suçlarımı
hatalarımı
utanıyorum
ar ediyorum
anlayana utanmak da onurdur...


05.06.2007 Sabahın tan vakti
Erdal İrfan

miss_didem - avatarı
miss_didem
Ziyaretçi
18 Şubat 2008       Mesaj #1472
miss_didem - avatarı
Ziyaretçi
YA BAŞLAMAYACAKTI....
Odamdayım
Sponsorlu Bağlantılar
Soğuk,karanlık,üşüyorum.
Ya hiç başlamayacaktı bu aşk
Ya da hiç bitmeyecekti..
Aytekin GEZİCİ

Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
18 Şubat 2008       Mesaj #1473
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
ANLATAMAMKİ


Sana duygularımı nasıl anlatsam
Buna kelimeler yetmez ki.
Gökyüzünden yıldızları indirsem,
Sana ışık olamam ki.
Sevgi bahçelerinden güller toplasam,
Sana açtıklarını anlatamam ki.
Gönlünde bir gonca gül olsam,
Seninle açacağını anlatamam ki.
Sen bir kuş, ben bir ağaç olsam,
Dallarıma kon diyemem ki.
Çağlayanlar gibi akmak istiyorum,
Bunu yinede anlatamam ki.
Seviyorum diye dağlara haykırsam,
Sana sesimi duyuramam ki.
Başını kalbinin üstüne koysam,
Nasıl attığını anlatamam ki.
Seninle buluşup el ele tutuşsam,
Heyecandan öleceğimi anlatamam ki.
Hep seninle kalsam, yanında olsam,
Seni sevdiğimi anlatamam ki.


Meryem BURMA
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
18 Şubat 2008       Mesaj #1474
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Okadar yakınsın ki bana,
Bir o kadarda uzak,
Sanki ilk defa aşık olmuş gibiyim,
Uzanabilsem bir adım kadar yakın.
Ama sanki ayaklarıma prangalar vurulmuş,
O bir adımı atamıyorum.
Sadece seyrediyorum seni,
Dizlerine yatıp, elini sımsıkı tutmak istiyorum,
Gökyüzüne bakar gibi,
Gözlerine dalmak istiyorum,
Sana bakarken prangaları ayağıma değil,
Yüreğime vurulduğunu hissediyorum,
İçin için yanan yüreğime,
Seni sevenin ben değil,
Yüreğim olduğunu anlıyorum,
Yüreğim senin dostluğunu istiyor,
Yüreğim senin sıcaklığını istiyor.
Kırmamı söylüyor zincirleri,
Ve ilk defa kırmaya çalışıyorum,
Doğru bildiğim şeyleri atıveriyorum bir tarafa,
Sırf sana daha yakın olabilmek için.İBRAHİM ÜNLÜER
the_pretty - avatarı
the_pretty
Ziyaretçi
19 Şubat 2008       Mesaj #1475
the_pretty - avatarı
Ziyaretçi
Sana Ait

Gökyüzünde bir oda açtım sana
Sadece sana ait olan
Sevgine, güzelliğine, iyiliğine ait
Hep sen varsın orda
Senin izlerin, senin tenin, senin kokun
Herşey sensin orda
Bir ben varım içerde
Seni yaşayan, sana ait olan
Ben senim zaten sen de ben
Farkımız yok artık birtanem
Seni yaşamak için
O odada kalacağım
Ta ki sen ben olmayınca kadar
Beni bensiz yaşamaya karar
Vereceğin zamana kadar...
yaremce - avatarı
yaremce
Ziyaretçi
19 Şubat 2008       Mesaj #1476
yaremce - avatarı
Ziyaretçi
Bir gün seni düşünerek son nefesimi verdiğimde,bunu bir üstünde dolaşan bulutlar bir de ayağını bastığın toprak bilecek.Bir tek onlar anlayacak halimden,bir tek onlar bilecek kadri kıymetimi,bir tek onlar dostluk edecek bana uzun uykumda...

Hiç iyileşemeyecek kalp yaralarımla sarıldığım beyaz kefenim,benim acılarım için sargı bezi olurken,ağrılarıma merhem olacak toprağın ve nefessiz kalan bedenime can verecek gökyüzü hep birden şahitlik yapacaklar seni ne kadar çok sevdiğime...
Gökyüzü kuşları dolaştıracak,toprak çiçekler bitirecek üzerimde.Kuşların ve çiçeklerin şarkılarıyla hasretim dile gelecek nice ömürler boyunca...
Eğer bir gün gezinirken güzel yüzünle sokaklarda,gelir de tatlı bir rüzgâr,dünyanın en tatlı güzel gözlerine,dünyanın en tatlı yanaklarına bir öpücük kondurursa bil ki bendendir...!!
Sana hasret gitmiş dudaklarımın hüzünlü özlem şarkılarına dayanamamış bulutların ve toprağın ricasına gelmiş bir rüzgârdan en riyasız,en içten,en yalnız ve en ölümlü öpücüğüdür o...!!!

Dünyanın tüm âşıklarından neşet etmiş ne kadar öpücük varsa,işte o zaman derin bir ah ederler halime.Tüm âşıklar mezarlarından bir titremeyle sarsılır,tüm kavuşmuş sevenler mutluluklarına pişman olup,en içten dualarla yakarırlar Rab'lerine.Tüm mutluluklarını bağışlamak isterler;
senin o güzel dudaklarının bir öpüşüne...
Ne çare ki,bedbaht ömrümün son sayfası da karalanmış,acıların alfabesiyle doldurulmuş ömür defterim mahşere kadar açılmamak üzere kapanmıştır.Lakin kapanmadan giden,sana bakmaya doyamadan giden gözlerim,mezarda da olsa hep seni gözler...

İmkânsızlığını bile bile bir Meleğin elinden tutarak gelip,son bir sözünü söylemeni beklemem ne kadar beyhude olsa da,bilsen ne büyük bir hasrettir ki,ölümlü bedenimi son uykusuna bir türlü bırakmaz...

Nice geceler gördüm,nice sabahlar;lakin toprağın karanlık bağrında gecemi gündüzümü ayırt edemeden seni beklerken bir bakarsın,sen ellerinde boynu bükük iki çiçekle gelirsin.
Adım sanım unutulsun diye ismimi bile yazdırmadığım mezar taşımı öpüp toprağımı okşarsın...
İki damla gözyaşı döküp beni ne kadar çok sevdiğini söylersin.Uzun uzun anlatırsın bana;mahcup ve kaçamak bakan gözlerimizle bakarak güç bela can verebildiğimiz üç beş kelimeyi konuşurken ne kadar mutlu olduğunu.Söylediğin her sözün sonunda bağıra bağıra seni seviyorum demek istediğini söylersin.
Gelip nefessiz kalana kadar öpmek istediğini.
Ve ben de seslenirim sana aşağıdan ;
Tıpkı benim gibi...

Ah sevgili...Gelip geçen ömre kurban edilmiş nice büyük bir sevgiydi bizimkisi.Zorlu dağların zirvelerinde binlerce kilometrelik beyazlığın ortasında açıveren kardelen gibiydi.Ya da milyonlarca kilometrekarelik bir çölün ortasındaki minik bir vaha.Ne karları eritebilirdik,ne de çölü yeşile çevirebilirdik.Olsun...Her şey için müteşekkirim sana.
Yaratıcının içime gizlediği şifreyi bulduran sevgine ...!!
Bil ki,şimdi üzerimde uçan bulutlar,altımda uzanmış toprak ve alfabemden sana sunduğum harfler yokluğunu aratmıyor bana.Çünkü neyim varsa,sensin...
Neye baksam sensin,Neye dokunsam sen...!!!



alıntı
LaDymm - avatarı
LaDymm
Ziyaretçi
19 Şubat 2008       Mesaj #1477
LaDymm - avatarı
Ziyaretçi
Hayatı yaşamak gün gelir ölmek
Nedir bilirmisin?
Uçurumun kenarında yürümek
Nedir bilirmisin?
Aldatmadan bir ömür geçirmek
Durmadan ağlamak
Kaybolduktan sonra unutulmak
Nedir bilirmisin?
Geçmişini silip yeni bir sayfa açmak
İnsanları uzaktan seyretmek
İmkansız olanı istemek
Nedir bilirmisin?
Sevdiğinle elele dolaşmamak
Sesini bile duymamak
Arkasından oturup ağlamak
Nedir bilirmisin?
Serseri dolaşıp kaldırım eskitmek
Bir ömür boyu gülmemek
Hayattan zevk almamak
Nedir bilirmisin?
Güneşin altında üşümek
Günde üç paket sigara içmek
Ölümlen yüzyüze gelmek
Nedir bilirmisin?
Kendini unutup
Başkasını düşünmek
Geceyi sabırsızlıkla beklemek
Nedir bilirmisin?
Kadere sitem etmeden
Boynunu hiç bükmeden
İhaneti kabul etmeden yaşamak
Nedir bilirmisin?
Deliler gibi aşık olmak isteyipte olmamak
Sevdiklerine kavuşamamak
Elini uzatıpta istediğini tutmamak
Nedir bilirmisin?
Seni besleyen şehirden uzaklaşmak
Yüreğini yağmurlara bırakmak
Yanlız kalmak
Nedir bilirmisin?
Sevipte sevilmemek
Özleyipte görmemek
Ağladıkça kör olmak
Nedir bilirmisin?
Yavaş yavaş erimek
Uzaklarda beklemek
Bir ömür boyu beklemek
Nedir bilirmisin? MUHSİN TUNÇ
Sedef 21 - avatarı
Sedef 21
Ziyaretçi
20 Şubat 2008       Mesaj #1478
Sedef 21 - avatarı
Ziyaretçi
Anlamak İçin


susan insan yalan söylemez
ve aslında herkes
susarken gerçeği anlatır.
sende beni anlamak istersen
en iyi an
sustuğum andır...


AHMET DEMIR
jöly - avatarı
jöly
Ziyaretçi
20 Şubat 2008       Mesaj #1479
jöly - avatarı
Ziyaretçi
Anlat

kuş ağzıyla anlat o masalları
o masal çocuklarına
sesine imbatı kat
göz göz nilüferler açsın gözlerinde
akşam, sefalar getirsin
ocakta alevden yazılar
gaibi oku!

seni susmak karanlık olur
ihanet kadar puslu
o yürek ansızın soğur
enlemleri boylamlar boyunca
bir çığlık yayılır ki
kutuplardan duyulur

kuş ağzıyla anlat o masalları
o masal çocuklarına
düşleri benzesin yaşamın güzellikleriyle
özlerine özlemler sinsin
bu ıssız geceyi kuşat
şafağı doku

kuş ağzıyla anlat o masalları
o masal çocuklarına

Hüseyin Yurttaş
anzu - avatarı
anzu
Ziyaretçi
21 Mart 2008       Mesaj #1480
anzu - avatarı
Ziyaretçi
images30vm1

KUTSAL OLANI YIRTMAK…
‘’…Kutsallık iki şeyle,bedenle ve yazıyla mühürlüdür.Beden de yazı da cildin içinde saklanır.Kutsal olanın yırtılması cildin de yırtılmasıdır.Cinsellik de budur,tam anlamıyla:KUTSAL OLANI YIRTMAK…’’

Cinselliğin içkin bir beden tanımıyla bütünleştiğini dile getirmek zorunlu görünüyor bana.Burada içkin sözcüğünü şu anlamda kullanıyorum:cinsellik,tek başına ve tek boyutlu olarak ‘yaşanan’ bir şey değil.Cinsellik benimizle ve bedenimizle ilişkili olduğu kadar öte benliğimizle,bilinçaltımızla da ilintili.Hatta,libido bağlamında,onların tayin edici unsuru.Bu yanıyla da bir ‘düşlem’ olgusu cinsellik.Bir düşlemin yaşanmayan bir ‘veri’ olmaktan çıkıp bir edime/eyleme dönüşmesi günlük hayatta kavrayabileceğimiz bir şey değil.Yani cinselliği yaşarken insan onun fizik boyutunun dışında ne kadar bir öte-gerçeklik yaşadığını bilemez.O anlamdaki cinselliği bilmek/tanımak doğrudan doğruya bir dil sorunsalıdır.Tıpkı,dilin ve anlatımın olmadığı noktada örneğin psikanalizin olamayacağı gibi.
Cinsellik tam da böyle bir anlama sahip.Bu nedenle cinsellik bedensel değil, ‘dilsel/sözel’ bir içeriğe sahiptir.Bir tür ‘mastürbatif cinselik’ demek de mümkün buna.Mastürbasyonun içerdiği tekillik/ yalnızlık boyutunu kuran ve kıran cinsellik imgesel bir anlatımdır.O anlatım ise sadece tahayyül etmeye dayanır.Bir anlamda imgeler kurmaya.Mastürbasyonun son aşamada dilsel olması bundandır.
Bir diğer noktada dil ve imgeler gücünü her zaman ‘aşırılıktan-fazlalıktan’ (excess)alır,ekonomiden değil.Bu bağlamda bakıldığında cinselliğin (aşırılık ve fazlalık



olduğunu kurgularsak) mitsel de olsa ‘kötülük’ kelimesiyle yan yana algılamak oldukça makul.Ama bu kötülüğü sadece karanlık/kapalı bir kötülük olarak kurgulamak bir hata.Söz ettiğim cinsellik-imge-dilsel/sözsel olanın kapsadığı mekanik içinde öne çıkan şey gerçekleştirilemeyendir.Cinselliği bize somutlaştıran da budur:cinsellik tekrar ve tahayyül/aşırılık çerçevesi içinde bakılırsa,asla gerçekleşmez;çünkü sonu yoktur.Cinselliğin ‘inanılmayan’ bir şey olması aynı zamanda bitimin bitimsizliği olduğuna götürü bizi.
İşte o ‘gerçekleşmeyenin’ günlük hayattaki karşılığı ‘kötülüktür’.İyilik,tanımlı olandır.Bitimli olandır;sonlu olandır.Çünkü kategoriktir.Kötülükse,tıpkı cinsellik gibi,tanımsız olanla özdeştir.Neredeyse hiç bitmeyecekmiş gibi duran,sürekli akan/boşalan anlamlar,tanımlar bunu vurgular:tanımsız olanın tezahürü:kötülük.Eğer aksi olsaydı,yani bir kez yaşanıp biten bir edim olarak düşünülseydi o sözsel/cinsel olamazdı.Olamazdı,çünkü,tekrarı olmayan cinsellik yoktur.O ancak olmayan cinselliktir ki,masalların dünyasına girer.
Cinsellikse doğrudan kötücül bir edimdir.Cinsellik,İNSANIN KENDİSİNDE SAKLADIĞI İKTİDARDAN VAZGEÇMESİDİR,İNSANIN BEDENİNİ BİR BAŞKASININ MÜDAHALESİNE AÇMASIDIR…





images52gm7


KIRILGAN RUHLARIN GRİ ŞARKISI

Büyük hayaller,büyük altüst oluşlar yaşadık.Üzüldük,kırıldık,çiğnendik,kabuğumuz-a çekildik.Bizi anlamadıkları yere gözyaşlarımızla birlikte umutlarımızı gömdük.Geri çekildikçe içimize kapandık,kapandıkça kapana kısıldık;yalnızlaştık.Oysa ne de kolay inanmıştık 20. Yüzyılın iletişim çağı olacağına.Berlin Duvarı’nı yıkmış,Çavuşeskuyu alaşağı etmiş,sınırları kaldırmış,uzun zamandır birbirine hasret,iki uzak akraba gibi kucaklaşmıştık bir an sahte bir duyguyla;artık ideolojilerin bittiğini ilan ederek.
Küreselleşen yeni dünya düzeninin gündemimize dahil edildiği 2000’li yıllara girerken,1900’lü yıllardan beri taşıdığımız bütün erdemleri de terk ettik.İdeolojilerin bittiği yerde,her şey ticarete havale edildi.Hepimiz bir şeyi satmanın,satın almanın telaşına düştük.Ve gelişen iletişim imkanları sayesinde oldukça kalabalık,büyük bir dünyada herkesle bu kadar yakın olduğumuzu düşünürken,içsel mesafelerin uçurumlara dönüştüğünü,uçurumların dibindeki yalnızlığımızı bir türlü göremedik.Bu yüzden egolarımızı kuşandık;ikiyüzlülüğümüzü,sahtekarlığımızı; karşımıza çıkanı devirdik,hesap sorduk;bir gün olsun hesap vermek istemedik.Ya gözümüze görünmeyenler?Üstüne bastıklarımız,ezip geçtiklerimiz,kuruttuklarımız,acımasızca savurduklarımız,öldürdüklerimiz;içinde insan olmanın,varoluşun acısını en derinden hissedenler;yani o kırılgan ruhlar…
İnsan bencilliğinin altın çağını yaşadığı günümüzde kırılgan ruhlara ne oluyor peki?




Sabun olmuyorlar belki,evet;ama her seferinde biraz daha başlangıçtan savruldukları kesin.Günümüzde bu kırılgan ruhlar daha da derinden kabuğuna çekilmekte,kendilerine gönüllü bir sürgün hayatını reva görmekte,böylesine itiş kakış bir dünyada olmaktansa,kendi pimini çekmeyi hayal eder hale gelmişlerdir .
Kayıp olmak…Sesini kaybetmek…Yaralı bir kurt gibi,cıngılın ortasında çığlık çığlığa uluyarak sesini duyurmaya çalışırken,ormanda hayvanlar cümbüşte…
Son düzenleyen anzu; 21 Mart 2008 20:49 Sebep: Mesajlar Otomatik Olarak Birleştirildi