Arama

Kadın ve Erkek - Sayfa 8

Güncelleme: 1 Ekim 2016 Gösterim: 206.222 Cevap: 214
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
18 Mart 2006       Mesaj #71
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
Ağır bir hasta hastanede. Tüm ailesi bekleme odasinda doktorlardan haber bekliyor.

Sponsorlu Bağlantılar

Yorgun ve umutsuz bakisli bir doktor çikiyor "Tek yasam sansi var oda beyin nakli. Böyle bir ameliyati ilk olarak deneyacegiz, tabi masraflar hastanin ailesine ait."


Aile, saskin, yorgun, çaresiz... Aralarindan biri "Peki ama fiyat nedir diyor ?"


"Degisir" diyor cerrah. 5000 Euro erkek beyni kullanirsak, 200 euro kadin beyni kullanirsak.


Uzun bir sessizlik çöker. Beyler gülmemeye çalisirlar. Hanimlarla gözgöze gelmekten kaçarlar. Ama aralarindan biri merakini yenemez, peki doktor bu fiyat farkinin nedeni nedir? diye sorar.


Cerrah gülümser. "Eh tabi, ayni arabalar gibi, kadin beyinleri ucuz oluyor akillarini çok kullandiklari için. Kullanilmis akil, kullanilmis beyin. Erkek beyni hiç kullanilmamis sifir km araba gibi pahalı oluyor."


ZEKI BIR KADINA ILETMEYI UNUTMAYIN! Smiley32


Hikâyenin ortasinda gülümseyen beylere selâm.

Hikâyenin sonunda gülümseyen kadınlar...hepinize sevgiler..
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
20 Mart 2006       Mesaj #72
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
Kadın Erkek Rekabeti
Kadın: Kişiliğimiz kullandığımız arabanın beygir gücü ile doğru orantılı olarak değişmiyor
Sponsorlu Bağlantılar
>>Erkek: Sizin kişiliğiniz beraber olduğunuz erkeğin cüzdan gücü ile değişiyor

>>Kadın: Kırmızı ışıkta yanımızdaki arabanın bizden önce çıkması yada bir aracın bizi sollaması hiçbir şey ifade etmez
>>Erkek: Bizim için de çevremizde diğer hemcinsimizin sahip olduğu mücevherat veya üzerindeki pahalı giysi hiçbirşey ifade etmez

>>Kadın: Kas olacak diye bir zorunluluğumuz yok
>>Erkek: Selüloitler olmayacak gibi bir zorunluluğunuz var ama...

>>Kadın: Aşık oluyoruz korkmadan.
>>Erkek: Biz de oluyoruz.... azıcık ödümüz patlıyor ama sebep olanlar UTANSIN

>>Kadın: Evde, banyoda, kıl-tüy dökmeyiz.
>>Erkek: Küvetteki, lavabodaki, yataktaki ve yemekteki saçların çoğu size ait.

>>Kadın: Her sabah tıraş olmak zorunda değiliz.
>>Erkek: Valla ben tıraş olmayı ağda yaptırmaya tercih ederim şahsen.

>>Kadın: Biri birimizin ağzını yüzünü kırdığımız sporlar yapmıyoruz.
>>Erkek: Vahşi bakışlarla birbirinizin gözünü oyduğunuz kıskançlık, haset, çekememe sporlarıyla yeterince uğraşıyorsunuz.

>>Kadın: Hiç iki kadının silahla oynarken birbirini vurduğunu duydunuz mu?
>>Erkek: Hiç iki erkeğin "aman tanrım benim elbisemin aynısını giymiş" diye mahvolduğunu duydunuz mu?

>>Kadın: Horlamıyoruz
>>Erkek: Halt etmişsiniz, hatta hıçkırmıyor, geğirmiyor ve hapşırmıyorsunuz da. Yoksa siz insan değil misiniz?? Size Afrodit diyebilir miyim?

>>Kadın: Az bildiğimiz bir şey üzerinde çok fazla konuşabiliriz.
>>Erkek: Yani çok konuşup hiç bir şey söylemezsiniz

>>Kadın: Birbirimize eşek şakaları yapma adetimiz yoktur.
>>Erkek: Çevrenizde ki diğer hatunlar hakkında senaryo dedikodular üretme alışkanlığınız var ama

>>Kadın: TÜKÜRMEYİZ
>>Erkek: KIRITMAYIZ!!

>>Kadın: Sanat eserlerinin %90'ı kadınlardan esinlenilmişdir.
>>Erkek: Sanat eserlerinin % 90'ı erkekler tarafından yapılmışdır.

>>Kadın: Uzağa işeme, uzağa tükürme, yüksek sesle geğirme gibi aptalca karizma krikolarımız yok
>>Erkek: Ortamın en güzeli olma, en zayıf olma, en pahalı giyineni olma, en zengin kocayı bulma gibi krikolarınız var ama

>>Kadın: Askere gitmiyoruz
>>Erkek: Hamile kalmıyoruz

>>Kadın: Kol saatimiz de aynı zaman da hesap makinesi, takometre, barometre, termometre ve radyo olması gerekmiyor.
>>Erkek: Çantamızda ruj, allık, pudra, yedek çorap,ıslak mendil, vs taşımamız gerekmiyor.

>>Kadın doğum günü, evlilik yıldönümü gibi özel günleri parmağımıza kırmızı iplik bağlamadan da hatırlayabiliyoruz
>>Erkek: Ütüyü fişde, yemeği ocakta, arabanın anahtarını kontakta unutmuyoruz. Bunlar daha faydalı.....

>>Kadın: Ortalıkta alakasız her türlü nesne ve sözcükten cinsel çağrışımlar çıkarıp günün yarısını seks düşünerek geçirmeyiz...
>>Erkek: Valla geyik olsun diye yapıyoruz. Hem siz günün yarısını güzelleşmeğe çalışarak geçiriyorsunuz. HANGİ AMAÇLA : ))

>>Kadın: Kel olmuyoruz (pu ha ha ha)
>>Erkek: AMA GÖĞÜSLERİNİZ SARKIYOR!!!


Son düzenleyen Blue Blood; 2 Nisan 2006 11:02 Sebep: görsel düzenlendi
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #73
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TATLI CADI!!
Kral Arthur, bir soruya doğru cevap verebilirse hayatı
kurtulacak, aksi takdirde ölecektir. Soruya cevap verebilmesi
için 1 sene süresi vardır. Soru aynen söyledir:

KADINLAR NE İSTERLER?

Bu soru tabi ki, dünyanın en zor sorusu. Ancak,
kralın fazla bir tercih şansı yoktur.
Ülkesine geri döner. Türlü alimlere, bilir kişilere danışır
ama soruya tam bir doğru yanıt bulamaz.
Bu sorunun cevabını sadece yaşlı bir cadı bilmektedir.
Artık en son gün gelmiştir ve Arthur mecburen cadıya gider.
Cadı soruya cevap verecektir ancak bir şartı vardır.
Cadı cevap karşılığında Arthur'un yakın arkadaşı,
en iyi ve yakışıklı şövalyesi ile evlenmek istemektedir.
Arthur yıkılır ve bunu kabul edemeyeceğini söyler
ve cadının yanından ayrılır. Şövalye olanları duyar,
krala koşup hiçbir şeyin Arthur'un hayatından daha önemli
olamayacağını söyler. Ve cadıdan cevabı alırlar.

KADINLAR HER ZAMAN KENDI ÖZGÜR
İRADELERİYLE KARAR ALMAK ISTERLER.

Evet kesinlikle doğru olan bu cevap sayesine kralın
hayatı kurtulur ancak, şövalyenin hayatı sönmüştür.
Nihayet şövalye için en kötü an yani,
gerdek gecesi gelir. Ancaaaakk...Odaya girdiğinde
karşısında cadı yerine dünyanın en güzel kadınını görür.
Şövalye şaşırır ve sorar. "Sen kimsin?".
Kadın cevap verir:. "Ben evlendiğin cadıyım.
Ancak gündüzleri son derece çirkin ve geceleri
son derece güzel olurum. Ya da, gündüzleri
son derece güzel ve geceleri son derece çirkin olurum.
Nasıl gözükeceğime sen karar vereceksin".
Şövalye çok kısa bir süre düşünür.
Geceleri mükemmel bir sevgili mi yoksa
gündüzleri eşiyle beraber kazanacağı saygınlık mı?
Ve şöyle cevap verir: "Nasıl olmak istediğine sen karar ver
lütfen, ben senin her haline karşı saygılıyım."
Cadı bu karar karşısında çok sevinir. "Sen bana
seçme özgürlügünü verdin ve beni kısıtlamadın şövalyem.
Bu yüzden ömür boyu yanında güzel ve
saygılıbiri olarak gözükeceğim".
sonuç ?

KADINLAR, İSTER, SON DERECE GÜZEL...
İSTER, SON DERECE ÇİRKİN OLSUN...
HERZAMAN CADIDIRLAR ... Msn Happy)))
AMA TATLI...
BEN TATLI CADI DEĞİLİM BİLGİNİZE Msn Grin
hikaye10001 yuz
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
21 Mart 2006       Mesaj #74
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
Kadın ve erkek, kedi ile köpeğe benzer

Genellikle kadınlar kedileri, erkekler köpekleri sever... Neden dersiniz? Karakterleri birbirine benzer de ondan! Nasıl mı? Örneğin; kedilerin ne yapacağı önceden kestirilemez, oynamak isterlerse, yanınıza gelirler. Canları istemezse yanınıza bile uğramazlar. Köpekler sizinle tanışır tanışmaz ilgi beklerler. Köpekler aynı anda hem aptal hem de sevimli görünebilirler...

kedikopek001
KEDİ NEDİR?

1. Kedi canı ne isterse yapar.
2. Kedi sizin sözünüzü pek dinlemez.
3. Kedinin ne yapacağı önceden kestirilemez.
4. Sizin yanlız olmak istediğiniz anlarda kedi oynamak ister.
5. Sizin oynamak istediğiniz anlarda kedi yanlız olmak ister.
6. Kedi her miyavladığında ilgilenmenizi ister.
7. Kedinin ruh hali çok değişkendir.
SONUÇ: Kediler yumuşacık tüylerin altına saklanmış kadınlardır.

KÖPEK NEDİR?

1. Köpek evde gözüne bir yer kestirir ordan onu kaldırmanın imkanı yoktur.
2. Köpek içerki odada bir cips pakedi açsanız sesi duyar, ama aynı odada siz ona bişey söylediğinizde duymaz.
3. Köpek aynı anda hem aptal hem sevimli görünebilir.
4. Köpek siz mutsuzsanız ulumaya başlar.
5. Siz oynamak istediğinizde köpek de oynamak ister.
6. Siz yanlız kalmak istediğinizde köpek yine de oynamak ister.
7. Köpek eşyalarını her tarafa bırakır.
8. Köpek ağzıyla iğrenç şeyler yaptıktan sonra sizi öpmeye çalışır.
9. Köpek sizinle tanışır tanışmaz hemen ilgi bekler.
SONUÇ: Köpekler yumuşacık tüylerin altına saklanmış erkeklerdir.
pasaklikedi - avatarı
pasaklikedi
Ziyaretçi
22 Mart 2006       Mesaj #75
pasaklikedi - avatarı
Ziyaretçi
SİZİN KAVGACI TİPİNİZ HANGİSİ?

kavga Ne yazık ki tartışma ve kavga günlük yaşamın kaçınılmaz bir parçası artık. Hangi tipte kavgacı olduğunuzu bildiğinizde böyle durumlara karşı önlem almak ise kolaylaşıyor.

Bazen bir damla ağzına kadar dolmuş bardağın taşmasına sebebiyet verebiliyor. Hele eşiniz bilmem kaçıncı defadır çıkarken çöp torbasını kapının önüne koymayı unutuyor ya, dayanılmaz bir durum değil mi bu? Ya da banyodan bir türlü çıkmayı bilmemesi yeterli bir sebep değil mi? Bu ve bunun gibi bir sürü son damla ile önemli tartışmalara sürüklenebiliyoruz yer yer.

Çoğunlukla günlük hayatın parçası olarak ortaya çıkan bu tarz küçük anlaşmazlıkları basit bir gülümseme, şakayla karışık bir takılma ya da bir kucaklaşma ile çözmek mümkün. Ama bu önemli hamleyi yapamaz da araya biraz zaman girmesine sebep olursak işte o zaman bir damlanın sebebiyet verdiği küçük anlaşmazlığın büyümesi kaçınılmaz oluyor.

Barışmak için her şeyden önce barışmaya hazır olmak lazım elbette. Flensburg Üniversitesi Psikoloji bölümünde 250 kişi üzerinde yapılan bir inceleme sonucunda insanlar bu yönden 4 farklı kişilik tipine ayrılmıştır:

Uzlaşıcı tip (%29):

Uysal ve uyumlu bir karakter sergilerler. 45–54 yaş arası yüksekokul mezunları arasında daha yaygın olarak tespit edilmiştir. Barışçı ve karşı tarafa saygılı bir çizgileri vardır. Yapıcı ve uzlaşmacı tavır takınırlar. Tartışma anında hedefinden sapma göstermez ve kurallarına bağlı kalır. Her iki tarafı da memnun edebilecek orta noktaları bulmaya çalışır. Şayet tartışmadan haklı çıkan taraf kendisi olursa, karşı cephenin gönlünü almayı ihmal etmez. Haksız çıktığında da küsüp geri çekilmeyi değil yine birlikte hareket etmeyi seçer.

Şayet sizin tipiniz de bu ise, başkalarının tartışmalarında arabuluculuk yapacak ideal kişisiniz aynı zamanda. Bu kişilik yapısını taşıyan birisi ile anlaşmazlığa düştüğünüzde ise kendi görüşlerinizi mantıklı nedenleri ile birlikte ortaya koyabildiğiniz ölçüde ikna edici olabilirsiniz; böyle bir durumda en önemli mesajınız ise ortak bir çözüm arayışında olduğunuzu ısrarla vurgulamak olmalıdır.

Kışkırtıcı tip (%22):

Hiç kimseyi gözetmeksizin sadece bir tek haklı tanır, o da kendisi. 25–34 yaş arası erkekler arasında daha yaygındır. Genellikle tartışmayı başlatan taraf olurlar ve hiç barışçı değildirler. Savundukları şeyden emin olmasalar bile çok iyi rol yapar ve sonuna kadar savunurlar. Yer yer fiziksel güç kullanmaktan da çekinmezler. Tartışmadan haklı çıktıkları anda zafer kazanmış gibi kutlarlar, haksız çıkan tarafın duygularını düşünmezler. Hani olmaz ya, nadiren haksız taraf olarak ilan edilirlerse intikam yemini ederler.

Bu tipte bir insansanız şayet sizi ancak yeni bir anlayış çizgisine gelmeye davet edebiliriz: “Lütfen başkalarına size nasıl davranılmasını istiyorsanız öyle davranınız.” Bu tarz bir kişilik ile tartışmaya girenlere tavsiyemiz ise hemen egemenliklerini tanımamalarıdır. Açık ve net bir şekilde kendi görüşünüzü ortaya koyun ancak gereksiz kelime oyunları ve uzatmalardan kaçının. En iyisi onu mümkün olduğu kadar duymamanız ve kendi yolunuza gitmeniz olacaktır.

Kararsız tip (%22):

Kendini ifade etmekte problemleri vardır. Onun için kavga sırasında bir öne çıkar, bir geri çekilir. Bu grupta daha çok 25–34 yaş arası bayanları görüyoruz. Endişeli ve kendine güvenmeyen bir çizgisi vardır. Kendi görüşünü savunurken ciddi bir direnç ile karşılaştığında yarı yoldan döner. Çoğunlukla kendilerini karşı tarafın yerine koymayı da iyi becerdiklerinden haklı çıktıkları tartışmalar sonunda muhataplarına karşı çok ileri gitmiş olabilecekleri düşüncesiyle üzülebilirler. Haksız çıktıklarında ise sıklıkla küserek ayrılırlar.

Böyle kararsız kişilik yapısındakilere ilk önerimiz hedefinizi net bir şekilde gözünüzün önünde tutmanız. Durmadan gelgitler içerisinde bir çözüme ulaşmanız oldukça zor olacaktır çünkü. Karşınızdaki muhatabınız bu tipe uyan bir kişilik yapısı sergilediğinde ise sakın kendinizi onun gelgitlerine kaptırmayın. Karşı tarafın net bir görüş ortaya koyamaması sizi kendi hedefinizden saptırmamalı.

Çekinik tip (%27):

Asla kavgayı başlatmaz. Bunun için kendini barışmak için ilk adımı atmamakta da haklı görür ama. Bu grupta karşımıza daha geniş bir demografik dağılım çıkıyor; 25–44 yaş arası ve 54 yaş üzeri hem kadın hem erkekler, çoğu kez de lise ve daha düşük düzey okul mezunları ön planda yer alıyor. Hırssız ve mütevazı bir tavır içindedirler. Dolayısıyla tartışma potansiyeli olan birçok olaydan daha baştan kaçınırlar. Tartışmayı anlamsız ve rahatsız edici bulduklarından mümkün olduğunca uzak dururlar. Başlayan tartışmalarda barışma ve uzlaşma konusunda çok başarılı olmasalar da tartışma ortamına nadiren girdiklerinden bunun için özel teknikler geliştirmeye de ihtiyaç hissetmezler.

Bu tipteki insanlara aslında kendilerinin de bir görüş ortaya koymaları gerektiğini önereceğiz. Devamlı kaçak güreşerek bir yere varılamayacağını yapıcı bir tartışma ortamından da kazanç elde edilebileceğini kabul etmeleri gerekmektedir. Muhatabınız bu kişilik tipine uygun bir yapı sergilediğinde ise onun beklentilerine uygun şekilde koruyucu bir üslup takınmaktan kaçınmak daha doğru olacaktır. Yoksa problemleri sümenaltı etmiş olmaktan başka bir şey yapmış olmazsınız ve bunlar orada durduğu müddetçe de sizi rahatsız etmeye devam edecektir. Bunun için, tıpkı kararsız tipte de yapmanız gerektiği gibi, karşı tarafın sorumluluğunu almadan kendi sınırlarınızı açık ve net bir şekilde – ama mutlaka dostane tavırla – belirleyin.
Son düzenleyen GusinapsE; 2 Haziran 2006 19:29 Sebep: görsel düzenlendi
esmerven34 - avatarı
esmerven34
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #76
esmerven34 - avatarı
Ziyaretçi
kadınlar olmazsa erkekler bu dünyada hiçbişey değil bundan herkes emin olsun ......
NihLe - avatarı
NihLe
Ziyaretçi
23 Mart 2006       Mesaj #77
NihLe - avatarı
Ziyaretçi
ERKEK OLMAK;

Hayatına bir sürü kadın girmesi değildir, önemli olan,kaç kadını gerçekten sevdiği ve onlara ne kadar dürüst olabildiğidir...

ERKEK OLMAK;

Geniş omuzlara sahip olmak değil önemli oaln, kaç kadına o omuzlara yaslanacak kadar güven verdiğidir...

ERKEK OLMAK,

Kalın bir sese sahip olmak değil önemli olan,nazik ve duygulu cümleler kurabilmektir.

ERKEK OLMAK

Romantik bir ortamda güzel sözler fısıldamak değil önemli olan, her sözünün kalbinden gelmesidir.

ERKEK OLMAK

Vurdu mu oturtmak değil, önemli olan dokunuşundaki yumuşaklıktır.

ERKEK OLMAK;

Büyük ve ağır eşyaları kolay kaldırmak değil öenmli olan, hayatın yükünü cesurca taşıyabilmektir...

ERKEK OLMAK;

Kıllı bir vücuda sahip olmak değil, önemli olan o vücutta nasıl bir kalp taşıdığıdır...
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Nisan 2006       Mesaj #78
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Çok ilginç bir yazı...
Kadınların neden çok konuştuğunu artık daha iyi anlıyoruz...
Beynimiz gelişmiş...

Kadını konuşturan dili değil, beyni!

ABD'li bilim adamlarının araştırmalarına göre kadınların daha fazla konuşmalarının nedeni, beyinlerinin iletişimle ilgili kısmının erkeklerinkine oranla altı yıl erken gelişmesi.

İletişim zekâsı
POPÜLER Bilim ve Kültür Dergisi Focus, şubat sayısında 'kadın zekâsı'nı masaya yatırdı. New Jersey Devlet Üniversitesi'nden Prof. Jeanette Haviland ve Prof. Carol Maletesta'nın dergide yayımlanan araştırmasına göre, beynin yazılı ve sözlü anlatımla yüzleri ayırt etmeyi sağlayan bölümü, kızlarda, altı yıl daha erken olgunlaşıyor. Ayrıca kız çocuklarının görsel iletişim yeteneği erkeklerinkinden daha hızlı gelişiyor.

Yeniliklere açıklar
YENİ doğan bebekler üzerine yapılan araştırmalarda, kız çocuklarının beşikten itibaren erkeklere nazaran çevreyle çok daha fazla görsel iletişim kurduğu ortaya çıktı. 2 ay-16 yaş grubundan 508 çocukla yapılan araştırmaların bir diğer sonucu ise kızların 'keşfetme zevki'nin daha gelişmiş olması ile yeniliklere daha açık olmaları. Erkeklerin ise 'uzaysal düşünme yeteneği' kızlarınkinden daha gelişkin.
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
2 Nisan 2006       Mesaj #79
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Bir kadın

Nerede, hangi koşulda olursa olsun, sıcacık sevgi ve şefkatleriyle onu hiç yalnız bırakmayan yaşlı ana-babasına sarıldı. ‘Meraklanmayın, her şey daha iyi olacak’ dedi. ‘Daha iyi olacak’ diye tekrarladı içinden. ‘Artık uzaklarda değil, size yakın bir kentte olacağım, sık sık görüşeceğiz.’ Annesi, sanki kızını bir daha götürecekler kaygısıyla artık iyice sesli ağlıyor, yaşlar yanaklarından süzülüyordu. İki eliyle annesinin yüzünü kavradı. Öptü. ‘Haydi! Yapma artık. Bitti’. ‘Sizi üzecek bir şey yapmayacağım’. ‘Hayata ekleneceğim, kaldığım yerden’ dedi. Otobüse bindi. Kenarda, sanki daha da yaşlanmış iki ihtiyar, kızlarını yeni bir tutsaklığa uğurluyorlarmış gibi üzgün, daha çok tedirgin hareket saatini bekliyorlardı. Gülerek el salladı onlara. İnip tekrar sarılmak istedi. Korkuyordu. İnerse vazgeçecekti. Güven istiyordu ruhu. Güven, karşılıksız ve katıksız bir sevgi. Onların yanında çok yoğun hissettiği bu duygulara teslim olmak istiyordu. Gitmeliydi oysa, gitmeli ve ‘hayata eklenmeliydi’. Cesaretini toplayıp, yeniden baktı ve gözden yitene kadar el salladı onlara.

Yanında oturan kadın, merakla süzüyordu onu. Bir dolu soru sormak ister gibi gülerek bakıyordu. İçi daraldı birden. Kimseyle konuşacak hali yoktu. Düşüncesinden utandı, yanındaki kadına acıdı birden. Ama herhangi bir sese katlanacak durumda değildi. Başını geriye yasladı, uyur gibi kapadı gözlerini.

Geride bir dolu anıyı bırakıp, bu küçük sahil kentine yerleşmeye karar vermişti. Yaşadıklarını, çerçeveleyip koymuştu yüreğine. Genç yaşa sığdırılan bir dolu anı; sevinç, dostluk ve acı. ‘Yeniden başlamak’ diye düşündü, hayata eklenmek’. Taa derinden bir sıcaklık yayıldı bedenine. Yüreği kıpır kıpır etti.

Elinde üç-beş eşya ve kitaplarından oluşan bavuluyla indi otobüsten. Bir süre eski bir tanıdığın yanında kalacaktı. Tutsaklık hala bacaklarına hükmeder gibi, ağır ağır yürüdü.

Sanki yarıda kesilmiş bir filme start verilmiş gibi hissetti . İnsanlar; bir süre önce ara verdiği yaşamın akışında, sokakta, özgür, bıraktıkları yerden yürümeye başlamışlardı. Hayat devam ediyordu işte. Hiçbir şey durmamıştı ki. Gülümsedi.

Dolmuşa bindi. Arka koltukta, yaşlı bir kadının yanına oturdu. Yabancı gibi. Önünde iki genç kız, birbirlerine bir şeyler anlatıp, gülüşüyorlardı. Bir adam, inmek için izin istedi. Yanındaki kayıtsız, bacaklarını çekti. Adam sinirlendi, yüzü gerildi. Başını iki yana sallayıp, çantasını güçlükle yukarı kaldırıp kapıya yanaştı. İndi.

İşte yaşam, insanlar, öfkeler, sevinçler. Ne değişmişti ki?

‘Uygun bir yerde inebilir miyim lütfen’ dedi. Sesi uzak bir tanıdık gibi yayıldı araçta. Bir-iki göz gezindi üzerinde. Ürkek adımlarla indi, uzaklaşan dolmuşa baktı. Tenha bir ara sokakta yürümeye başladı. Hava soğuktu. Kazağının yakasını çenesine kadar çekti. En çok burnu üşürdü. Elini nefesiyle ısıttı.

Zile bastı, bir süre sessizlik. Tedirgin oldu, ‘çok mu erken?’ geldim düşüncesiyle sıkıldı. Ayak sesleri. Kapı açıldı. Güler yüzüyle karşıladı Fatma onu. Buyur etti. Sarıldılar.

- ‘Nasılsın?’
- ‘İyiyim’.
- ‘Hadi gel içeri’
Salonun kapısı açıldığında sobanın sıcağı vurdu yüzüne. Çantasını bir köşeye bırakıp, sobaya yöneldi. Ellerini uzattı. Koltuğa oturduğunda rahatlamıştı biraz. Fatma değişmemişti, her zamanki güler yüzüyle konuşuyor, anne-babasını soruyordu.

Kahvaltıda hoşbeş ettiler. Yaşadıklarını merak ediyordu Fatma. Kısaca söz etti. Komik şeyler anlattı ona. Aklında kalanların acılar değil, yaşadıklarının komik olanları olması şaşırttı onu. ‘Traji-komik’ diye düşündü. Fatma’yla birlikte yüksek sesle gülerken buldu kendini. Sanki yabancı birine bakar gibi kendine şaşırdı. Ağız dolusu gülüyordu işte. Hayata eklenmek bu muydu?

Fatma işe gitti. Döndüğünde, yüzünde hınzır bir gülümsemeyle, ‘bıraktığım yerde öylece oturmuş gibisin’ diye seslenerek paltosunu çıkardı.

Sanki yıllardır burada, birlikte yaşıyormuş gibi günü tüketmişlerdi. Geç olmuştu. Yatağını hazırlayan Fatma, ‘Rahat ol, kendi evindeymiş gibi. Kısa zamanda yoluna girer her şey. Alışırsın’ diyordu bir yandan.

Küçük bir büro açmayı düşünüyordu. Eski işini yapacaktı. Çalan telefona yöneldi. Fatma’ydı. ‘Saat 13.00’de meydandaki saatin önünde buluşalım’ diyen sesi coşkuluydu. Hazırlandı. Birlikte sokakta yürürken. ‘Çok büyük değil ama, isteğin gibi bir yer. Kirası da ucuz. Adama ne iş yapacağını bir türlü anlatamadım. Artık sen uygun tümceleri bulursun’ dedi.

Adam büronun anahtarını verdiğinde, şaşkın bakakalmıştı. Birlikte bir kat aşağıya indiler. Elindeki anahtarla ne yapacağını bilemiyor olmanın utancına kapılmıştı birden. Hemen toparlandı acemice anahtarı çevirdi, içeri girdiler. Aydınlık bir yerdi. Pencerelere asacağı perdeyi, masayı nereye koyacağını düşündü hızla.

Bir masa, bilgisayar, telefon vb. gerekli şeyleri tamamlamış ve yerleşmişti. Kendisine ait bir mekanı vardı. ‘Artık burada da yaşayabilirim’ dedi gülerek. Fatma şakacıktan suratını asıp, ‘Dur hele, o günlerde gelecek. Yakında bir de ev buluruz. Acelen ne!’ diye çıkıştı.

Bekleyiş, Fatma’nın çevresiyle kurduğu ilişkiyle, işlerin yavaş yavaş açılmasını izleyen günlerle son buldu. İş hanındaki ‘burada ne iş yapılıyor acaba?’ meraklarını yenemeyen komşular, kapıyı tıklatıp kafalarını uzatıyor, ‘kolay gelsin’ diye söze başlıyorlardı. ‘Dergi, kitap vb. yazılı dokümanları yayına hazırlıyorum’ diye başlıyor kısaca yaptığı işi anlatıyordu. Bir süre sonra gece geç saatlere kadar çalışan bu kadını kabullendiler.

İki ay sonra şirin, küçük bir ev de buldular Fatoş’la. ‘Evdeki bir miktar haşereyi saymazsak, yalnızlık koyacak mı sana’ dedi Fatma. Bir süre daha kalması konusunda çok ısrar etmişti ama Zehra ‘hayır’ demişti. Artık inadının ne kadar güçlü olduğunu öğrendiği kadına ısrar etmenin manasızlığını bilen Fatma, içi rahat etmese de ev bulması konusunda da ona yardımcı olmuştu.

‘Kahve yapayım ve yorgunluk atalım’ dedi Zehra. ‘Sana çok şey borçluyum’. Fatma sarıldı ve ‘değmez’ manasında kafasını çevirdi. Gözyaşını görmesini istemedi. Zehra fark etti, görmezlikten geldi. Yoksa birlikte oturup saatlerce ağlayacaklardı.

Yaz gelmişti. İşler fena değildi. Kentteki üniversiten gelen tez-makale vb. yazıyor ve bir sanat dergisini yayına hazırlıyordu.

Suzan’la ve sevgilisi Mert’le böyle bir nedenle tanışmışlardı.. Suzan Tıp Fakültesi son sınıf öğrencisi. Mert bir anarşist.

Ah! Suzan. Aynı dili konuştuğu bu kızı ne çok seviyordu. Bazen sessizce gelir, yanağına bir öpücük kondurup, masanın üstüne bir zarf bırakıp, geldiği gibi sessizce ayrılırdı.

İlişkilerinin en çok da bu yanını sever, sanki çok büyülü bir şeymiş gibi bakardı zarfa. Açmaya kıyamazdı. Önce üzerindeki ‘Su’dan Sevgili Zeliş’e’ yazısını okurdu. Sonra özenle çıkarırdı içindeki kağıdı. Bu da sürprizdi. Kağıtlar; bazen mavi, bazen pembe, bazen sarı renkti. Ama her zaman ince pelur kağıttı.

Her defasında işine ara verir, yeni sürprize kendini hazırlardı. Bir çeşit oyundu onun için bu. Koltuğuna iyice yerleşir, bir sigara yakar ve okuduklarıyla kaybolmaya hazırlanırdı.

“Sevgili dostum. Dün konuştuklarımızı düşündüm dün gece. Oysa ders çalışacaktım. Ama nafile. Hani şu sohbetlerimizi süsleyen, aşık olduğun kente göçmek isteyişin konusunda hayli kafa yordum. Aslında senin gibi bende biliyorum ki asla gidemeyeceksin/gitmeyeceksin oraya. Bu da senin ‘türkün’ ...

Tüm sıkıntılara karşın, yaşama bakışındaki bu sadeliği, beklentisiz sevgiyi nasıl biriktirdin? Nasıl becerdin bütün bunları? Hoş geldin Zeliş. Hoş geldin.

Ve bu sana;

"Bir başka ülkeye, bir başka denize giderim," dedin,
"bundan daha iyi başka şehir bulunur elbet.
Her çabam kaderin olumsuz bir yargısıyla karşı karşıya;
-bir ceset gibi- gömülü kalbim.
Aklım daha ne kadar kalacak bu çorak ülkede?
Yüzümü nereye çevirsem, nereye baksam,
kara yıkıntılarını görüyorum ömrümün,
boşuna bunca yıl tükettiğim ülkede."

Yeni bir ülke bulamazsın.
Bu şehir arkandan gelecektir. Sen gene aynı sokaklarda
dolaşacaksın. Aynı mahallede kocayacaksın;
aynı evlerde kır düşecek saçlarına.
Dönüp dolaşıp bu şehre geleceksin sonunda. Başka bir şey umma-
Bineceğin gemi yok, çıkacağın yol yok.
Ömrünü nasıl tükettiysen burada, bu köşecikte,
Öyle tükettin demektir bütün yeryüzünde de.


“Bu şehirde, dilimi anlayıp beni şenlendirdiğin için sağol” Su...

Zarfı, özenle diğerlerinin yanına koyardı.

***

‘Bir kadın ve öyküsü’ derdi sık sık. ‘Hadi anlatsana, anlat’ Sanki onun biriktirdiği her şeyi, yaşamın bir öğretisi sayarak dinlerdi onu. ‘Duygu dünyanın zenginliği beni sarhoş ediyor Zeliş‘ diye hayran bakardı yüzüne.


Mert’i görmeye, o küçük sahil kasabasına gittiklerinde, yanlarına gelen uzun boylu o adama ‘işte’ diyen yüreğinin atışı nedendi? Her zaman çok sakin olan Zehra’ya yüreğindeki bu telaş çok yabancı gelmişti. Bu kez saklanamamıştı. Bakışmışlar, Su, göz kırpmıştı. Mert’le uzaklaşıp, onu ‘bu tanıdık adamla’ yalnız bırakmasına kızamamıştı.


Telefonda annesine; ‘Meraklanma anne, her şey yolunda, hayata eklendim’ dedi. Büronun kapısını kapatıp, terminale gitmek üzere bir dolmuşa atladı.

‘Ah! Su..., aşkla bile seninle tanıştım. Asıl sen hoş geldin dünyama’ dedi. Yüzünde belirgin bir gülümsemeyle otobüse bindi. O küçük sahil kasabasına, sevgilisine giderken, kalabalık ürkütmüyordu onu artık. Onlardan biriydi....


Son düzenleyen Blue Blood; 2 Nisan 2006 10:54 Sebep: görsel düzenlendi
Pollyanna - avatarı
Pollyanna
Ziyaretçi
3 Nisan 2006       Mesaj #80
Pollyanna - avatarı
Ziyaretçi
Erkek Severse
Erkek severse katiksiz sever

Erkek severse delikanli gibi sever

Erkek severse sinir tanimaz

Erkek severse çapkinlik yapmaz

Erkek severse kirmaz

Erkek severse aglar

Erkek severse aglatmaz

Erkek severse seffaf sever

Erkek severse yalan olmaz

Erkek severse incitmez

Erkek severse para harcar

Erkek severse yaratir

Erkek severse arastirir

Erkek severse seksi düsünmez

Erkek severse cömert olur

Erkek severse nazik olur

Erkek severse adam olur

Erkek severse ölümüne sever

Erkek severse bir kere sever

Erkek severse ayrilmaz

Erkek severse aldatmaz

Erkek severse yalan söylemez

Erkek severse

Erkek severse telefon parasindan batar

Erkek severse aç kalir bogazindan bisey geçmez

Erkek severse romantiklesir

Erkek severse en aptal ask sarkilarini bile çok manali bulur

Erkek severse bir sirini açiklar

Erkek severse biranin yerine sevgilisini tercih eder

Erkek severse Türkiye 1.Ligi onu alakadar etmez

Erkek severse Türkiye 1.Ligi onu alakadar etse bile sevgilisinle maça gider Msn Happy

Erkek severse iç güdüleri gelisir

Erkek severse hassaslasir

Erkek severse simarir

Erkek severse her zorluga katlanir

Erkek severse evlenmekten korkmaz

Erkek severse ileriyi düsünür

Erkek severse kararli olur

Erkek severse hayvani duygularindan arinir

Erkek severse kizgin kumlardan serin sulara gider

Erkek severse herseyi yapar

Erkek severse aptallasir

Erkek severse afallar

Erkek severse kavga etmez

Erkek severse arada bir düsüp bayilir Msn Happy

Erkek severse süpriz yapmak ister

Erkek severse hefeslendirir

Erkek severse kiskirtir

Erkek severse kanatlandirir

Erkek severse isirir

Erkek severse dogal olur

Erkek severse yasamayi sever

Erkek severse sorumluluk hisseder

Erkek severse hiç yapmadigi seyleri yapabilir

Erkek severse hayati dondurur

Erkek severse sikilmaz

Erkek severse sevdigini söler

Erkek severse yerinde duramaz(Hiperaktiflesir)

Erkek severse siir yazar

Erkek severse saklamaz

Erkek severse vazgeçmez

Erkek severse rüyada gidir

Erkek severse ask yarasi çeker

Erkek severse pul koleksiyonunu atar

Erkek severse daglardan çiçek toplar

Erkek severse mektup yazar

Erkek severse umudunu hiç bir zaman kaybetmez

Erkek severse olgunlasir

Erkek severse kalpten sever

Erkek severse sinekleri öldürmez

Erkek severse aksamlari uyurken kuzu saymaz

Erkek severse günde 1 saat ona yeter

Erkek severse çekip gitmez

Erkek severse erkek sinekten bile sevgilisini kiskanir

Erkek severse güzel sözler etmeye bayilir

Erkek severse gönülden yanar

Erkek severse asktan yorgan dösek yatar

Erkek severse zamanin nasil geçtigini anlamaz

Erkek severse özel günleri asla unutmaz

Erkek severse sarhos olur

Erkek severse arkadaslarinin basinin etini yer

Erkek severse son kullanma tarihi geçmis seyleri yemez

Erkek severse gözünü dört açar

Erkek severse minibüslere kalemle sevgilisinin adini yazar

Erkek severse hakli olsa bile haksiz oldugunu bazen kabul eder

Erkek severse bagislar

Erkek severse dilencilere para verir

Erkek severse çiçek yaptirir

Erkek severse hediye alir

Erkek severse çok kolay kandirilir

Erkek severse unutmaz

Erkek severse sevgilisinin telefon numarasini kendi numarasindan daha iyi bilir

Erkek severse kendine güvenir

Erkek severse ileriye yönelik yatirimlar yapar

Erkek severse dogru yoldadir

Erkek severse kazanir

Erkek severse söz dinler

Erkek severse eline geçen firsatlari iyi degerlendirir

Erkek severse günesin dogusunu izlemek için erken kalkar

Erkek severse hep dua alir

Erkek severse kul,köle olur

Erkek severse asiklara saygi duyar

Erkek severse dans dersleri alir

Erkek severse eglenmesini bilir

Erkek severse inanmak istemedigi seylere inanmaz

Erkek severse kalp'inden agri çeker

Erkek severse gözleriyle konusabilir

Erkek severse bir çok seyi göze alir

Erkek severse sogan ve sarimsaktan uzak durur

Erkek severse gençlesir

Erkek severse içi hep kipir kipirdir

Erkek severse kuslar gibidir

Erkek severse hosgörülü olur

Erkek severse inkar etmez

Erkek severse asla laf söyletmez

Erkek severse yaninda nazar boncugu tasir

Erkek severse içindeki zamparayi öldürür

Erkek severse sevgilisinin kokusunu 100 km uzaktan alir

Erkek severse alaskadayken bile içi yanar

Erkek severse sevgilisini ailesiyle tanistirir

Benzer Konular

21 Haziran 2018 / Ziyaretçi Cevaplanmış
11 Şubat 2018 / Misafir Cevaplanmış
24 Ağustos 2012 / Misafir Sağlıklı Yaşam