Arama

Madencilik Terimleri Sözlüğü

Güncelleme: 22 Haziran 2008 Gösterim: 11.957 Cevap: 14
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #1
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
CAM, 1) Silis veya bor anhidriti gibi cam haline gelebilen, alkaliler gibi kolay eriyen ve kireç gibi dayanıklılığı arttırıcı elementlerden meydana gelmiŞ bir karıŞımın ergitilmesiyle yapılan saydam ve çabuk kırılan madde. 2) Sırça. 3) Kadeh. CAMBO, —> Jumbo.
CAM CİLA, Saydam minerallerinin çoğunda bulunan cila olup cam, dağ kristali, barit ve birçok silikatlar bu görünümü verirler.—> Minerallerin parlaklığı.
Sponsorlu Bağlantılar
CAM İPLİĞİ, —>Cam yününden veya pamuğundan, normal iplik yapım sistemlerine göre çekilmiŞ veya süzgeçlerden basınç altında elde edilmiŞ cam iplik. Cam maddesi inceldikçe elastikiyet kazanır. Bu özellikten dolayı, yaklaŞık 0,5 mikron incelikteki cam iplikleri birbirleriyle katlayarak bükmek ve istenilen kalınlığa getirmek mümkündür. Cam ipliği sanayide özel Şekilde yapılmıŞ süs veya kadın eŞyaları dokunmasında kullanılmakta ve bazen de fantezi iplik yapımında diğer mensucat ham maddeleriyle karıŞtırılabilmektedir.
CAM PAMUĞU, Pamuk yığını halinde elde edilmiŞ cam lifi. Cam pamuğu, erimiŞ cam kitlesinin 1500-1700°C arası sıcaklıkta ve yüksek basınçla gayet ince delikli (takriben 0,5-4 mikron) eleklerden geçirilmesiyle elde edilir. Lif haline gelen camın, süzgeç deliklerinden fıŞkırma hızı dakikada yaklaŞık 21.000m. olmalı ve çıkan lifler dönen bir Şerit üzerine düŞerek fırın ağzından derhal uzaklaŞtırılmalıdır. Pamuk yığını görünüŞünde olan cam pamuğundan, normal iplik yapma sistemleri ile iplik yapılabildiği gibi, ısıyı ve elektiği iletmediği için kurutma sobalarında veya buzdolaplarında izolan olarak kullanılabilir.
CAM YÜNÜ, İnce elyaf haline getirilmiŞ cam yığını. Elyaf incelikleri 3-4 mikron arasında değiŞir. Bu malzemenin ısıya karŞı kötü iletken olması izolan olarak kullanılmasını sağlar.
CANAVAR DÜDÜĞÜ, 1) İçinden hava ya da buhar geçince uyarıcı ses çıkaran ve uzaklara kadar tehlike iŞareti vermek için kullanılan araç. 2) Siren.
CAP ROCK (Keprok), Petrol, gaz, tuz domu yataklarını örten geçirimsiz örtü tabakası. —> Petrol yatakları. —> Örtü tabakası.
CARALOX, —> Korund.
CARDOX SİSTEMİ, —> Kardoks yöntemi.
CASİNG, —> Muhafaza borusu.
CEBİRE, Rayları birbirine bağlamaya yarayan pabuç.
CEBRİ HAVALANDIRMA, —> Tali havalandırma.
CEP, 1) Her tip galeri, varagel, vinç dip ve baŞlarıyla ara katlarda; korunma, malzeme koyma vb. amaçlarla genellikle bu galeri istikametine dik istikamette açılan kısa ve kör rekup veya sığınılabilecek boyuttaki yuva. 2) Petrol, doğalgaz ve cevher yataklarında ana kütleden ayrı veya bağlantılı olarak teŞekkül etmiŞ küçük zuhur. 3) —> NiŞ.
CEP SANTRALI, —> Kojenerasyon sistemi.
CER HALATI, Varagel ve vinçte yükü (arabaları) çeken halat.
CER KUESİ, Havai hatların taŞıyıcı halatlarını gerdirmeye yarayan, özel Şekilde hazırlanmıŞ çelik konstrüksiyon pilon.
CER MAKARASI, —> Molet.
CEVHER, Doğrudan doğruya veya bazı iŞlemler sonucu zenginleŞtirilerek endüstride tüketim yeri bulunabilen ve ekonomik değeri olan bir veya birkaç mineralden oluŞmuŞ kayaç. Cevher, metal üretiminin hammaddesini teŞkil eder. Değerli mineraller metalik elementleri içermiyorsa cevher tabiri yerine endüstriyel hammadde deyimi kullanılır.
CEVHER HAZIRLAMA, Cevheri, zenginleŞtir-meye hazır duruma getirebilmek amacıyla yapılan; kırma, öğütme, tane büyüklüğüne göre sınıflan-dırma gibi iŞlemler topluluğu.
CEVHER ZENGİNLEŞTİRME, Cevher hazırlama iŞlemlerine tabi olmuŞ ürünün; flotasyon, ağır mayi, manyetik, elektrostatik vb. usullerin uygulanması suretiyle metalurjik iŞlemler yapılabilir veya satılabilir niteliğe getirilmesini sağlamak amacıyla yapılması gereken iŞlemler topluluğu.
CEVHER ZENGİNLEŞTİRME EĞRİSİ, —> Yıkama eğrileri.
CEVİZ, —> Satılabilir.
CHANGE KUM KONİSİ, Derin ağır ortam (ağır mayi) ayırıcısı.—> Statik ağır ortam (ağır mayi) ayırıcıları, —> Kömür yıkama yöntemleri
CHARLES GENEL KIRILMA KANUNU, Kırılma hakkında yalnızca belirli kırılma Şartlarını karŞılayan;—> Rittinger, —> Bond ve —> Kick kanunlarını genel bir diferansiyel denklemle ifade eden bir kırılma kanunu:
d(d)
A=ƒ - C ———— kwh / t,
d 01 da
burada C ve a, ıntegrasyon için aynı zamanda değiŞken kabul edilen yalnız kaba çözümler için sabite olarak kabul edilen değerler,
d01 : Besleme malın ortalama tane iriliğini,
d02 : KırılmıŞ malın ortalama tane iriliğini ifade
eder.
Bu formülden a=2 için —> Rittinger, a= 1 için —> Kick, a= 1,5 için —> Bond kanunu elde edilir. Kırılmada a değeri yalnız 1, 1,5 veya 2 değerlerini değil, kırılma Şartlarına bağlı olarak 1 ile 2 arasındaki bütün değerleri alabilir.
CFR (COST AND FREIGHT- MAL BEDELİ VE NAVLUN), İŞleme konu olan malların belirtilen varıŞ yerine kadar taŞınması için gerekli olan masrafları ve navlun bedelini satıcının ödemesi anlamına gelen uluslararası ticaret kavramı. Ancak CFR anlaŞmasında, mallara iliŞkin kayıp ve hasar riski ile birlikte, malların gemi bordasına aktarılmasından itibaren meydana gelebilecek olaylardan kaynaklanan bütün ek masraflar, mallar yükleme limanında gemi bordasına geçtiği andan itibaren satıcıdan alıcıya devrolur. CFR terimi, malların ihraç iŞlemlerinin satıcı tarafından yapılmasını öngörür. (Incoterms 1990).
CIF (COST, INSURANCE AND FREIGHT-MAL BEDELİ SİGORTA VE NAVLUN), —> CFR terimindeki yükümlülüklerine ek olarak taŞıma sırasında malların kayıp ve hasar riskine karŞı deniz sigortası yaptırma yükümlüğünü ifade eden uluslararası ticaret terimi. Alıcının, CIF anlaŞmasında dikkate alması gereken husus, satıcının asgari düzeyde bir sigorta yaptırabileceğinin beklenmesidir. CIF terimi, malların ihraç iŞlemlerinin satıcı tarafından yapılmasını öngörür. (Incoterms 1990).
CLAUS YÖNTEMİ,—> Kükürt.
CIP (CARRİAGE AND INSURANCE PAİD TO - TAŞIMA VE SİGORTA BEDELİ ÖDENMİŞ OLARAK TESLİM), Satıcının— —> CPT teriminde belirtilen yükümlülüklerine ek olarak; malların taŞınması sırasında kayıp ve hasar riskine karŞı alıcıya yük sigortası sağlama zorunda olduğu durumunu ifade eden uluslararası ticaret terimi. Diğer bir deyiŞle; satıcı, sigorta sözleŞmesini akdeder ve sigorta primini öder. Ancak; alıcı; asgari sigorta kapsamına göre, sigorta iŞleminin yapılacağını dikkate almalıdır. CIP terimi, malların ihraç çıkıŞ iŞlemlerinin satıcı tarafından yapılmasını öngörür. (Incoterms 1990).
CIP-YÖNTEMİ, —> Karbon in pulp yöntemi.
CIVA (Hg), Özgül ağırlığı 13,6 gr/cm3, atom numarası 80, atom ağırlığı 200,61 olan ve normal ısıda sıvı halinde bulunan gümüŞ renkli metal. Cıva yalnız ısıtıldığında değil, normal sıcaklıkta da zehirli buhar çıkartır. Cıvanın en önemli minerali sinober (HgS) dir. Termometre, barometre, vakum tulumbaları, cıva buharlı lambalar ve redresörlerde cıva kullanılır. Ayrıca aynaların sırlanmasında, altın ve gümüŞ üretiminde, tıpta tedavi maddesi olarak cıvadan faydalanılır. Cıva elde edilmesi, prensipte civanın 400°C cıvarında buharlaŞtırılarak soğutulması esasına dayanır. Dünya cıva ticareti, sinober cevheri olarak değil,özel olarak imal edilmiŞ metal ŞiŞeler içinde ve 76 pound olarak yapılır ve üretim miktarı ve rezervler de ŞiŞe olarak ifade edilir.
İlk üretim (birincil) cıva metalinin % 99,9 derecesinde saf, temiz ve parlak bir görüntüye sahip olması, diğer baz metallerin bünyesinde 1 ppm (part per million)’den az olması istenir ve bu durum da her türlü kullanım alanında ticari iŞlem görür. Daha saf cıvanın elde edilmesi için birkaç kademeli destilasyon iŞlemine ve elektrolitik rafinasyona tabi tutulması gerekir. 1970’li yıllarda cıva fiyatlarındaki dalgalanmaları önlemek, arz ve talep dengesini sağlamak amacıyla ASSIMER (Assocition of Mercury Producer), Meksika, Cezayir, İtalya, Ispanya ve Yugoslavya’nın katılımıyla kurulmuŞ, fakat aktif olamamıŞtır.
CIVATA, Birbirine bağlanmak istenen ağaç veya metal parçalar üzerinde hazırlanmıŞ olan deliğe yerleŞtirilerek somunu sıkılmak suretiyle bağlamayı sağlayan tesbit ve ekleme parçası. Cıvataların tesir tarzı, vidalar ve kamalarda olduğu gibi eğik düzlem kanunlarına dayanır. Cıvata diŞleri üçgen, yuvarlak, trapez, testere vb. Şekillerde tek ağızlı (tek helezon), iki ağızlı (çift helezon) olarak da yapılır. Cıvatanın baŞı altı köŞe, çekiç, silindirik veya yarım yuvarlak olabilir. BaŞının Şekline göre altı köŞe-, çekiç-havŞe-, dörtköŞe-, gömme (havŞe)-, gömme ve mercimek-, ve yarım yuvarlak baŞlı cıvata vb. Şeklinde isimlendirilir.
CİLA, 1) Bir yüzeyi dıŞ etkenlerden (yağmur, su, sıcaklık gibi) korumak ve, veya parlaklık gibi güzel bir görünüm vermek için kullanılan kimyasal bileŞik. 2) Parlaklık. Cilalı (parlak) yüzeylerin ayırımını ve tarifini yapabilmek ve ayrıca minerallerin doğal görünümünü belirtmek için kullanılan kelime. —> Minerallerin parlaklığı.
CİLALI PLAK, Mermer iŞletmeciliğinde perdahlı plâkların cilâ makinalarında cilâ taŞı ve cilâ malzemesiyle cilâlanmıŞ hali.
CMC, İçine büyük miktarda alkali ve toprak alkali tuzlar karıŞan sondaj çamurunun bozulan özelliğini düzelten bir bakıma çamuru stabilize eden bir kimyevi madde olup, kimyasal ismi karboksimetilselülöz’dür.
COĞRAFİ İŞARETLER, —> Patent.
CONTA, İçerisinden sıvı, buhar, basınçlı hava ve gaz nakledilecek olan boruların ve bu nevi maddelerin içinde saklanacağı veya sıkıŞtırılacağı muhafaza düzenlerinin parçaları arasında sızdırma ve kaçağı önlemek (geçirmezliği sağlamak) amacıyla kullanılan lastik, plastik, bakır, kurŞun, bazı alaŞımlar, mantar, amyant, klingirit vb. maddelerden imal edilmiŞ malzeme.
COREX YÖNTEMİ, Demir-çelik üretiminde yüksek fırın teknolojisine alternatif olarak geliŞtirilen çelik üretimine yönelik bir direkt ergitmeli redüksiyon prosesi. —> Yüksek fırın prosesine benzeyen bu yöntem koklaŞamayan kömüre dayalı sıcak metal üretimi yapar. Corex prosesinde kok fabrikası ortadan kalktığı için maliyeti oldukça düŞüktür. Corex yöntemine göre çalıŞan tesis ilk olarak Güney Afrika, Iscor-Pretoria iŞletmelerinde kurulmuŞtur.
COWARD ÜÇGENİ, Metan, oksijen ve azot karıŞımlarından oluŞan grizu ortamını gösteren patlama diyagramı. —> Şekil.
CPM, Kritik Yol Metodu (Critical Path Method) deyiminin kısaltılması. —> Kritik yol metodu. Şebeke planlaması.
CPT (TAŞIMA ÜCRETİ ÖDENMİŞ OLARAK TESLİM), Malların belirlenen varıŞ yerine taŞınmasında navlunun satıcı tarafından ödendiğini ifade eden uluslararası ticaret terimi. CPT anlaŞmasında, malların taŞıyıcıya aktarılmasından sonra mallarla ilgili kayıp ve hasar riski ayrıca bu teslim iŞleminden sonra meydana gelebilecek olayların yarattığı bütün ek masraflar satıcıdan alıcının üzerine geçer. “ TaŞıyıcı” bir taŞıma sözleŞmesi çerçevesinde malların demiryolu, karayolu, denizyolu, havayolu, nehir ya da bunlardan bazılarının birarada kullanılmasıyla taŞınması iŞlemini bizzat üzerine alan ya da bunu yapma taahhüdünde bulunan herhangi bir Şahsı tanımlar. Eğer malların belirlenen varıŞ yerine ulaŞtırılması için birbiri ardına taŞıyıcılar kullanılıyorsa, birlikte risk de devredilmiŞ olur. CPT terimi, malların gümrük çıkıŞ iŞlemlerinin satıcı tarafından tamamlanmasını öngörür. (Incoterms 1990).
CROSS METODU, Kesitler üzerindeki eğitim değiŞtiği her noktanın kotları ve baza olan yatay mesafeleri ile yapılan ve böylece alan bulmaya yönelik hesap Şekli.
CUT OFF GRADE, 1) Bir madenin üretim miktarının ayarlanması ile değiŞen ve ekonomik iŞletilebilirlik sınırını belirleyen en düŞük tenör. 2) Tenörün iŞletilebilirlik noktası.
CÜRUF, 1) Katı yakıtların yanması sonucu artakalan, eriyip katılaŞmıŞ maddeler. 2) Metallerin izabesinde fırında en üst kısımda toplanan ve yerine göre atılan veya özel iŞleme tabi tutularak inŞaat kumu, kaldırımtaŞı, cüruf çimentosu vb. imalatta kullanılabilen artık. —> Yüksek fırın cürufu.
CÜRUF ÇİMENTOSU, Yüksek fırın cürufların-dan da yararlanılarak imal edilen çimento.
CYMET YÖNTEMİ, Ferrik klorürün oksitleyici özelliğini kullanan hidrometalurjik prensiplerine dayalı bakır üretim yöntemi.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #2
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
ÇAĞLAYAN, —> şelale.
ÇAKIL,
5 mm.’den büyük ve 200 mm.den küçük olan, çimentolanmamış taş veya mineral parçaları. Çakılın büyüklerine moloz, küçüklerine de fiske çakıl denir.
Sponsorlu Bağlantılar
ÇAKMAKTAŞI ,
a) Gri, kahverengi veya siyah renkli kuars türü. Konkoidal olarak kırıldığından kenarları keskindir. ilk insanlar tarafından alet yapmakta kullanılmıştır. b) Jaspis ile opal karışımından oluşan amorf bir taş. Rengi genellikle kahverengi olup, sedefsel kırılımlıdır. Bünyesindeki suyu kaybederse üzerinde beyaz bir kabuk oluşur. Süstaşı olarak değersizdir, sertliği ve aşındırıcı özellikleri vardır. Çelikle çarpma sonucu yaydığı kıvılcım kav veya pamuk fitili tutuşturarak ilkel anlamda kibrit yerine kullanılmıştır. Mekanize olmamış tarımda biçilmiş ekinler harman sürmede kullanılan döğenlerin altına muayyen bir şekilde yerleştirilen çakmaktaşlarının kesici özelliğinden yararlanılarak; harman döğüldükten sonra yaba kullanarak; tabii rüzgarın itme gücünden de yararlanılarak; tahıl ve samanın birbirinden ayrılmaları sağlanır. —> Gizli kristalin kuars, Sileks.
ÇAMUR,
—> şlam.
ÇAMURLAMA,
1) Yanmaya elverişli madenin bir kısmının eski üretim alanlarında bırakılması nedeniyle çıkan veya çıkabilecek yangının önlenmesi için havadan yalıtma amacıyla eski üretim alanının çamurlu su ile doldurulması. 2) —> Ambuaj.
ÇAMUR KLAPESİ,
—> Tarak Gemisi.
ÇAMUR POMPASI,
1) Sondaj sıvısını kuyu dibine basarak kuyu cidarından yükselmesi devrini tamamlatan, genellikle, pistonlu pompa.
ÇAMAŞIR TOPRAĞI,
—> Kil
ÇAMUR TABANCASI,
—> Karıştırıcı.
ÇAMUR TERAZİSİ,
Sondaj çamurunun yoğunluğunu ölçmeye yarayan bir tür kollu terazi. Kolun bir tarafındaki ölçek içine doldurulan çamurun yoğunluğu kolun diğer tarafındaki denge göstergesi vasıtasıyla okunur.
ÇAN,
Kuyu, vinç ve varagel dip ve başlarında veya bunların ara katlarında bulunan sesle işaret verme düzeni.
ÇANCI,
1) Varagel, vinç ve kuyuda işaret vermekle görevli kişi. 2) işaretçi. 3) Kampanacı. 4) Saçcı.
ÇAPRAZ AYAK ,
—> Diyagonal ayak.
ÇAPRAZ ÇERÇEVE TAHKİMATLI AYAK İŞLETME METODU,
Küp tahkimatlı ayak işletme metodunda olduğu gibi, özel bir şekilde çentili olarak hazırlanıp ocağa indirilen ağaçların çapraz olarak (daha ziyade tavan ve tabana uyumlu), yerleştirilmesine dayanan ağaç tahkimatlı (üretim) işletme metodu.


ÇAPRAZ SARIMLI HALAT,
Kordon içindeki tellerin sarım yönü ile halatı teşkil eden kordonların sarım yönü birbirininin aksi istikamette olan halat. Kordonlar sağ tarafa doğru sarılmışsa çapraz sargılı sağ halat; sol tarafa doğru sarılmışsa çapraz sargılı sol halat diye ayrılırlar.
ÇARIK,
1) Sondajda muhafaza boru sisteminin en ucuna takılan ve borular kuyuya inerken küçük engelleri bertaraf ederek boruyu koruyan özel kron. 2) Keysing şu. 3) şu.
ÇARKLI BAGER,
—> Döner kepçeli ekskavatör.
ÇARKLI HAVÖZ,
Çarklı potkapaç makinesi.
ÇARPMALI DELME SİSTEMİ,
Delici ucun (balta) mekanik bir kuvvet veya yerçekimi etkisinden yararlanılarak kayaç veya cevher kitlesine çarpıp kırıntılar koparması suretiyle delik delme (sondaj yapma) sistemi.
ÇATAL DİREK,
Boyunduruk, sarma veya belleme altına, destek veya ek destek olarak yetiştirilen bir ucu kurt ağızlı diğer ucu sivriltilmiş maden direği.
ÇATAL RAPTİYE,
1) iki ucu dövülerek sivritilmiş ve dik olarak geniş U şeklinde bükülmüş demir. Çatal raptiye ağaç bağla ilerleyen galerilerde hem alındaki bağların devrilmemesini ve hem de aralıklarının muhafazasını sağlamak için yan direklere çakılarak kullanılır. 2) —> Bağlantı kancası.
ÇATLAK FAYLARI,
—> Gül diyagramı.
ÇATLAK SÖKÜMÜ,
Açık işletmelerde patlayıcı madde kullanarak yapılan atımlarda meydana gelen çatlaklar arasında kalan parçaların düşerek tehlike yaratmalarını önlemek amacıyla yapılan temizleme işi.
ÇEKİCİ LAĞIMDA ÇALIŞAN DELİCİ,
1) Çekici hemen matkabın arkasında bulunan bir tip martoperforatör. 2) Down the hole hammer.
ÇEKİÇ BAŞLI CIVATA,
Başının genişliği şaft (mil) çapına eşit çekiç görünümünde özel civata.
ÇEKİÇLEME,
Mermer işletmeciliğinde sadece çekiç kullanılarak taşların işlenmesi.
ÇEKİÇLE YÜZLENMİŞ MOZAİK TAŞ (ÇEKİÇLEME MOZAİKİ),
Mermer işletmeciliğinde, imalât yüzünün bilinen bir kural gereğince şekillendirilmesi için, taş yüzlerinin ve yanlarının çekiçle düzeltilmiş hali.
ÇEKİÇLİ KIRICI,
Silindirik bir gövde içinde; dökülen madene çarpacak şekilde yerleştirilmiş olan sabit veya hareketli parçaların monte edildiği milden (rotor) oluşan kırıcı.
ÇEKME DENEYİ,
Bir tele veya çubuğa artırılan kuvvet tatbik edilmesi halinde kuvvet ve uzama arasındaki bağıntıyı tesbit için yapılan deney. Çekme deneyinden elde edilen verilerle çizilen eğriye de çeki-uzama diyagramı denir. Kuvvetin çubuk üzerinde kalıcı deformasyon bırakmaya başladığı P noktasına “Elastikiyet Sınırı” ve kuvvet daha artırılmaya devam edildiği takdirde telin kuvvetle orantılı olarak uzamasının devam etmesinin durduğu Fº noktasına “Akma Sınırı” denir
ÇEKME KEPÇELİ TARAK DUBASI,
—> Tarak Gemisi.
ÇEKTİRME BAĞLAMALARI,
—> Presli ve sıcak geçme.
ÇELİĞE SU VERME,
Allotropik bir metal olan demirin osternit fazında uygun bir sıcaklığa kadar ısıtılarak su, yağ veya havada ani olarak soğutulma işlemi. Ani soğutma işlemi sonucunda demirin bünyesinde ferrit ve pörlik teşekkül etmez; strüktürü ostenit halinde kalır. Demir, ostenit fazında sert ve kırılgandır.
ÇELİĞİ HAVADA TAVLAMA,
Dövüldüğü veya haddelendiği zaman kristalleri muayyen bir istikamete dizilen ve muhtelif istikametlerde değişik fiziki özellik gösteren çeliğin tavlanıp havada soğutulmak suretiyle strüktürünün homojen bir hâle getirilmesi işlemi.
ÇELİĞİ MENEVİŞLEME,
Söndürme işlemine tâbi tutulmuş bir çeliğin sertliğini azaltmak ve selabetini (sağlamlığını) çoğaltmak için tekrar 723ºC’nın altında bir sıcaklığa kadar ısıtılarak havada soğumaya bırakılması. Menevişlemede ısıtma, çeliğin arzu edilen sertliğine göre ayarlanır.
ÇELİĞİ SÖNDÜRME,
Çeliğin kritik suhunetin üstüne kadar ısıtılarak suya, yağa veya uygun bir sıvıya atılarak soğutulması.
ÇELİĞİN KARBÜRASYONU,
>Çeliğin sementasyonu.
ÇELİK KORDLU BANT,
—> Bant.
ÇELİĞİN NİTRASYONU,
Demirin Cr-Al-Mo, Cr-Mo, V; Cr-V gibi metallerle alaşımından elde edilen kaliteli çeliklerin amonyak gazıl ile (500º - 650º) ısıtılarak amonyaktaki azotun 0,5 mm derinliğe kadar çeliğin yüzeyine nüfuz etmesi olayı. Nitratlama suretiyle çeliğin yüzeyinin sertliği bazen, Rockvel C-72 sertliğine kadar ulaşabilir.
ÇELİĞİN SEMANTİT HALİ,
%6,55 C ihtiva eden çelik (Fe3C). Çelikteki C bu miktardan az olursa pörlit meydana gelir.
ÇELİĞİN SEMENTASYONU,
Çeliğin yüzeyine dışardan karbon ilave etmek için çelik karbonlu bir madde veya karbonlu bir gaz veya karbonlayıcı bir sıvı içinde kritik suhunetin üstüne kadar ısıtılarak yapılan işlem. Sementasyonla çeliğin yüzeyinin karbonu arttığından su verme suretiyle çeliğin dış kısmı sert, iç kısmının da selabetinin (sağlamlığının) yüksek olması sağlanır.
ÇELİĞİ TAVLAMA,
Çeliğin fırında veya havada ısıtılması.
ÇELİK,
—> Pik demirin özel fırınlarda ısıl işleme tabi tutularak asilleştirilmesi sonucu elde edilen ürün. içinde en fazla %1,7 C bulunduran bir Fe-C alaşımıdır. Çelikler ayırca çok az miktarlarda Mn, Si, P, S gibi cevherden gelen elementlerle Cr, Mo, Ni, W, V gibi özel olarak katılan alaşım elementleri ihtiva edebilirler. Bu alaşım elementleri çeliğin fiziksel ve mekaniksel özelliklerini geliştirmeye yarar. Karbon oranı %0,2 - 0,4 arasında olana “Orta Karbonlu”; 0,4’den fazla olana da “Yüksek Karbonlu” çelik deniz.
ÇELİK 18/8,
Bünyesinde % 18 krom ve % 8 nikel içeren çelik.
ÇELİK BAĞ,
Çelik profilden yapılmış tahkimat birimi.
ÇELİK DİREK,
1) Genellikle iç içe geçmiş çelik iki profilden mamûl, uzatılıp kısaltılabilen tahkimat ünitesi, 2) Etanson metalik.
ÇELİK DÖKÜM,
Muhtelif fırınlarda elde edilen çeliğin hazırlanmış kalıplara dökülmesi işlemi. Dökümden sonra, parça, özelliklerini iyileştirmek için normalize tavına tâbi tutulur.
ÇELİK DÖVME,
Karbonlu ve alaşımlı çeliklerin belli bir tav sıcaklığında bir dövme tezgâhı yardımıyla plastik deformasyonu. Dövme parçaların ağır hizmet koşullarında iş gören parçalar olması nedeniyle, emniyet ve mukavemet özelliklerinin kazandırılması, dövme sanayinin konusunu teşkil eder. Dövme sanayi mamüllerinin dövme taslakları adı altında ithalat mevzuatına göre gümrük tarife istatistik pozisyonları şöyledir: 7207.19.40 Dövme taslakları (karbonlu çeliklerin) , 7207.20.93/99 Dövme taslakları (karbonlu çeliklerin), 7224.90. 61/73 Dövme taslakları (alaşımlı çeliklerin). Karbonlu çelikler ayırımı, bünyesinde % 0,25’den az karbon ihtiva edenler için 19.40; % 0,25’den fazla karbon ihtiva edenler içi ise 20.93/99 pozisyon numaraları ile ifade edilmektedir. —> Dökme demir.
ÇELİK HALAT,
Muhtelif çaplarda (Ø0,03 ilâ 4 mm.) çelik (56 ilâ 210 kg./mm2 mukavemetli) tellerden oluşmuş yuvarlak veya üçgen toronların (kordonların) bir öz üzerine (halat özü) çeşitli yönlerde sarılmasıyla meydana gelmiş bir kuvvet nakil elemanı. Tellerin ve toronların aynı yönde, aksi yönde, sağ yönlü, sol yönlü sarılmalarıyla —> Paralel sarımlı, —> Çapraz sarımlı, —> Karışık sarımlı, sağ veya sol sarımlı halat diye isimlendirilirler. Çelik halat; bazı işyerlerinde; çelik tel halat, tel halat ve kablo olarak da isimlendirilir. —> Plastik kaplı çelik halat, Halat damar düzenleri, Halat dolamı, Metalik alan, Yassı halat, Halat simgeleri, Oval-, Yuvarlak-, Üçgen damarlı halat-, Preforma halat-, Halat dolamı-, Metalik alan-, Seale filler-, Basit sarımlı-, Filler-, Warrington seale, Seale-, Warrington-, Lifözlü damar-, Halat simgeleri, Halat damar (toran) düzenleri, Dönmez tip halatlar, Yassı halat.
ÇELİK ÖRGÜLÜ BANT,
—> Bant.
ÇELİK SARMA,
Genellikle çelik direkle birlikte kullanılan özel çelik profilden yapılmış başlık. —> Sarma.

ÇELİK TAHKİMAT,
Çelikten yapılmış birimlerle kurulan tahkimat düzeninin tümü. —> Madeni tahkimat.
ÇELİKTE KRİTİK SUHUNET,
Çelikteki ferrit, pörlit veya semantitin tamamen austenite dönüşmesi için çeliğin ısıtılması gereken asgari sıcaklık. —> Allotropik metal.
ÇENE,
Sondaj çalışmalarında kullanılan anahtar, fren ve morsetlerde tij ve boruları kavrayan özel parçalar. Bu parçalar genelikle lokma denilen özel cıvatalarla sıkılır.
ÇENELİ KIRICI,
iri kırma aşamasında kullanılan biri sabit biri hareketli iki kırma yüzeyinin (yanak) yukardan aşağıya doğru daralan açılı bir konumda monte edilip kısa titreşim hareketi tesiriyle taşı veya madeni ezerek kıran ve kırılan parçaların alttaki dar aralıktan ayağıya düşmesini sağlayan makine. 2) Konkasör.
ÇENTİ,
1) Ağaç tahkimatta, dikme, boyundu-ruk, sarma, belleme vb. direklerin balğantısı için direk başlarında balta veya testere ile açılan, özel biçimli diş veya oyuntu. 2) —> Çinti.
ÇERÇEVELİ YONU,
Mermer işletmeciliğin-de, taşın derz kenarının kalemle dar bir şerit halinde işlenmiş olanı.
ÇEVRESEL ETKİ DEĞERLENDİRMESİ (ÇED),
Gerçekleştirilmesi planlanan faa-liyetlerin çevreye olabilecek olumlu ya da olumsuz etkilerinin belirlenmesinde, olumsuz yönde etkilerin önlenmesi ya da çevreye zarar vermeyecek ölçüde en aza indirilmesi için alınacak önlemlerin, seçilen yer ve teknoloji alternatiflerinin tesbit edilerek değerlendirilmesinde ve faaliyetlerin uygulanmasının izlenmesi ve denetlenmesinde sürdürülecek çalışmalar. Canlıların yaşamları boyunca ilişkilerini sürdürdükleri ve karşılıklı olarak etkileşim içinde bulundukları fiziki, biyolojik, sosyal, ekonomik ve kültürel ortam da çevre diye ifade edilir.
ÇEYN KONVEYÖR,
—> Zincirli konveyör
ÇIKARILMAYA HAZIR REZERV,
—> Görünür rezerv.
ÇIKIŞ HAVASI,
Ocakta kullanılıp nefeslikten dışarı atılan kirli hava.
ÇIKMAZ YOL,
1) Nefesliği olmayan galeri. 2) —> Çuval dibi. 3) Cul de sac.
ÇIMA,
Maden damarının fay zonlarında incelip iz haline gelmesi.
ÇİFT BEŞGEN PRİZMA,
Dik çıkmak istenilen doğrultunun iki tarafınında görülmesine olanak sağlayan çift prizma düzeni. —> şekil. Mimari gönye, Prizma.

ÇİFT DRAGLAYN YÖNTEMİ,
(TANDEM DRAGLAYN YÖNTEMİ), Örtükazı diliminin fazla kalın olması durumunda uygulanan dekapaj yöntemi. Bu yöntemde dilim, üst ve alt kademe olarak ikiye ayrılır. Üst kademede çalışan kısa bumlu draglayn tekrar kazı yapmaksızın kazdığı malzemeyi alt kademe önüne yığar. ikinci draglayn, birincinin çalışma alanı dışında ve takriben 100-150m gerisinde ve dilim kalınlığının altyarısı üstünde çalışır. ikinci draglayn’ın bumu daha uzun olup % 25 civarında tekrar kazı yapar ve çalışmasının ilk safhasında birinci draglayn tarafından dökülen yığının üstüne çıkmak suretiyle ve buldozerin de yardımı ile kendine çalışma platformu hazırlar. Daha sonra 90° ve daha az açı altında çalışarak ve tekrar kazı yaparak ilerler. —> ­şekil: çift draglayn yönteminde 1. ve 2. draglayn’ın konumu.
ÇİFT KAPI,
Ocak içinde kapı ile ayrılan bir bölümde, insan veya araçların kapıdan geçişleri sırasında ocak havasının kaçması için belli aralıklı iki kapıdan oluşan kapı düzeni. —> Havalandırma kapısı.
ÇİMALAR- (GRELİN),
Bir kendir öz üzerine veya yedinci bir halatın meydana getirdiği öz üzerine sarılan altı halatın kendi aralarında halatlama yapılarak elde edilen halat. Bu halatlar elastikiyet ve bükülgenliğinden dolayı, genellikle sapan ve gemi palamarları yapımında kullanılır. —> şekil, Çelik halat.
ÇİMENTO,
Başlıca silisyum, kalsiyum, aluminyum ve demir oksitleri içeren hammaddelerin (kireçtaşı, kil, marn, killi şist) belirli oranlarda karıştırılıp öğütülerek en az sinterleşme (Pluzolonik maddeler) temperatürüne kadar pişirilmesi ile sağlanan kilnkerin, tek veya daha fazla cins katkı maddesi ile birlikte belli bir incelikte öğütülmesi ile elde edilen hidrolik bağlayıcı. Çimento, uluslararası standart sanayi tasnifinde (ISIC), 369 ana grup ve 3692 kod numarası ile sanayide kullanılan esas kimyasal maddeler grubunda yer alır. Türk standartları katoloğuna göre aşağıdaki belirtildiği gibi çeşitlendirilir :
1- Portland çimentoları ve katkılı portland çimentosu (TS-19)
2- Yüksek fırın curuf çimentoları (TS-20)
3- Traslı çimento (TS-26)
4- Beyaz portland çimentosu (TS-21)
5- Harç çimentosu (TS-22)
6- Uçucu küllü çimento (TS-640)
7- Sülfatlı curuf çimentosu (TS-809)
8- Erken dayanımlı yüksek çimento (TS 36-46)
—> Beyaz çimento, Curuf çimentosu.
ÇİMENTOLAMA,
1) Sondaj kuyularının yıkıntılı zonlarının çimento ile özel şekilde sağlamlaştırılması işlemi. 2) Muhafaza borularının içinde bulunduğu formasyona sağlam ve sızdırmaz bir şekilde bağlanması için özel düzenlerle boru arkasına çimento enjekte edilmesi. Çimentolama tapası muhafaza borusu ucundaki çarığa ulaştığında pompa basıncıyla kauçuk deforme olur ve çimentolu çamur halka boşlukta yükselir. ikinci tapa ilk tapaya ulaştığında yeteri kadar çimento, halka boşluğu doldurdu demektir. Tapadaki valf tertibatı, pompalama durduktan sonra çimentonun geri dönmesine engel olur. 3) Su geçirir tabakaların boşluklarına çimento, kil, bitüm vb. enjekte edilerek su geçirmez duruma getirilmeleri işlemi.
ÇİMENTOLANMA,
Kayaç parçacıklarından oluşan kırıntı (klastik) tortullarının, mineral maddelerin gözeneklerine çökelmesi sonucu kaynaşması ve sertleşmesi. Bu süreç bir tortul kayacın oluşumunun son evresini oluşturur. Çimento (bağlayıcı malzeme), kayacın ayrılmaz ve önemli bir parçasını oluşturur ve kayacın gözenekliliği ve geçirgenliği çökelme sürecini belirler. Pek çok mineral, hidrotermal eriyik olarak bağlayıcı malzeme rolünü üstlenebilir; en yaygın bağlayıcı malzeme türü silistir. Kalsit ve diğer karbonatlar ile demir oksitler, barit anhidrit, zeolitler ve kil mineralleri de benzeri rol oynayabilirler. —> Sementasyon.
ÇİMENTO SEKTÖRÜ,
Başlıca silisyum (Si), aluminyum (Al), kalsiyum (Ca) ve demiroksitleri (Fe2O3) içeren hammaddelerin, teknolojik yöntemlerle sinterleşme derecelerine kadar pişirilmesi (kavrulması) ile elde edilen yarı mamul madde klinkerin tek veya daha fazla katkı maddesi ile ögütülmesi yoluyla üretilen hidrolik bağlayıcıları içeren bir üretim sektörü.
ÇİMENTO ŞERBETİ,
—> Sondaj çimentola-masında kullanılan su ve çimento karışımı. Çimento şerbetine; duruma göre, çimentonun katılaşmasının çabuklaştırılması, geciktirilmesi, viskozite düşürülmesi, hafifletilmesi veya ağırlaştırılması için ilave maddeler de katılır.
ÇİNKO,
Periyodik sistemin 30 numaralı elemanı. Demir dışı metal grubuna dahildir. Atom ağırlığı 65,38, ergime noktası 419°C, kaynama noktası 906°C, özgül ağırlığı 7,14 gr/cm3 500°C civarında buharlaşmaya başlayan çinko bu özelliği ile 100°C’ın çok altında buharlaşmaya başlayan su’ya benzer. Hadde - Çinkosunun çekme mukavemeti 14-36kg/mm2, uzama %20-60’dır. Katı dökme çinko, 90-120°C ve 140-170°C aralıklarında iyi haddelenir ve preslenir, lehimlenir ve kaynaklanır. Rutubetli havada, çinko yüzeyi koruyucu bir çinko karbonat tabakası oluşturur.
En önemli çinko cevherleri zinkblende, çinko-karbonat’tır. Kavrulma ve redüksiyonla elde edilen ürüne elektroliz yoluyla %99,999 saflık kazandırılır. Çinkonun alaşımları birçok yerde kullanılır. Plâka hâlinde evlerin çatılarında, tel ve boru olarak, oksitleri boyalarda, çelik sacların galvanizasyonunda kullanılır.
ÇİNKO SPESİFİKASYONLARI,
Ticarette işlem gören çinko metâlinin bazı ülkeler standardına uygun olarak belirlenen muhteva oranları. (1) ASTM’ye göre azami Pb, Fe ve Cd dikkate alınır: (a) Prime western (P.W) Pb %1,400; Fe %0,050; Cd % 0.200; Zn %98,00. (b) High Grade Pb %0,030; Fe %0,020; Cd %0,020; Zn %99,90; (c) Sepcial High Grade Pb %0,003; Fe %0,003; Cd %0,003; Zn %99,99.(2) ingiltere’de G.O.B. spesifikasyonu P.W’ne yakın olup, azami %1,35 Pb ve %0,04 Fe sınırları vardır. Bunun dış “Continous Galvanising Grade” (azami %0,35 Pb ve biraz Al) ile “Controlled Lead Grade” (azami 0,18 Pb, Al yok) gibi galvanizciler için bazı kaliteler mevcuttur. P.W. veya G.O.B. sıcak daldırma için, daha saf kaliteler ise kalıp döküm için kullanılır. (3) Ayrıca ABD normlarında kalıp döküm maksadı için “ZAMAK” adı verilen alaşım kullanılır. Zamak 3; Al%3,5-4,3; Cu %0-0,25; Mg %0,03-0,08; Fe % 0-0,10; Pb %0-0,007; Cd %0-005; Sn %0-005 ihtiva eder ve geri kalan kısmı çinkodan ibarettir.
ÇİN PORSELENİ
, Hamuru genellikle yüzde 50 kaolen, yüzde 25-30 feldispat, yüzde 20-35 kuars karışımından meydana gelen sert porselen. Buna feldispatlı porselen de denir. —> Porselen.
ÇİNTİ,
Tahkimat direklerinin uçlarının balta veya testere ile özel kesilmiş şekli.
ÇİNTİLİ BAĞ,
Birer uçları çintili iki yan direk ile iki ucu çintili bir boyunduruktan teşkil edilen yamuk biçimindeki ağaç tahkimat türü. —> Ağaç tahkimat.
ÇİZGİLİ KOD,
—> Barkod.
ÇİZİCİ,
—> Plotter.
ÇİZİK SERTLİĞİ,
Ağzının şekli belli olan küçük bir bıçağın muayene parçası üzerinde bastırılıp çekilmesi sırasında meydana gelen çizginin genişliğinin ölçülmesi suretiyle tesbit edilen sertlik.
ÇİZİLMİŞ ÇAKIL,
—> Moren.
ÇOK DERİN İŞLETME,
Derinlere inebilmek için huni şeklinde açılmış olan ve derinliği 80 m den fazla olan açık işletme. Bu işletmelerde basamaklar; taşıma araçlarının işletmenin en derin noktasına inebilmelerini sağlamak için, spiral şeklinde düzenlenir. Kaya mekaniği bakımından meydana gelebilecek heyelânlar işletme derinliğini sınırlar.
ÇOK JETLİ YAKICILAR,
—> Toz kömür yakıcılar.
ÇOK KATLI İŞLETME,
Maden yatağının işletmeye elverişli, biri diğerinin üzerine konumlu en az iki kata ayrılabildiği işletme şekli. Katlar arası mesafe diğer birçok faktörün yanısıra bilhassa mineral rezerv miktarı ve günlük üretime bağlantılı olarak saptanır.
ÇOK ŞEKİLLİ MİNERALLER,
—> Polimorf mineraller.
ÇOMAK,
—> Köstek. Köstek atma.
ÇÖKELTME HAVUZU,
Sulu dolgu yönteminde çamurlu sularda askıda bulunan maddeler çökeltilip temiz su elde edilmesini sağlayan havuz.
ÇÖKME,
—> Tasman.
ÇÖKTÜRÜCÜ REAKTİF,
—> Reaktif. Flokulant
ÇÖMLEK KİLİ,
Bileşiminde bir miktar kalker bulunan ve parmaklar arasında toz hâline gelebilen bir çeşit plâstik kil. Su ile kolaylıkla yoğrulduğundan tuğla ve çömlek yapımına elverişlidir.
ÇÖRT (ÇERT),
—> Çakmaktaşının daha çabuk kırılan beyaz, sarı, gri veya kahverenginde olabilen katışık cinsi. Buna boynuztaşı da denir.
ÇÖRT BİT,
Silisli formasyonun delinmesinde veya çakmaktaşı geçilmesinde kullanılan aşınmaya dayanıklı özel matkap.
ÇÖZELTİ,
Çözeltme işleminden sonra faydalı element veya elementleri içeren eriyik.
ÇÖZÜLEBİLEN BAĞLAMALAR,
Kama, cıvata, düz, konik veya kertikli pimlerle yapılan bağlamalar.
ÇÖZÜLEMEYEN BAĞLAMALAR,
Perçin, sıcak geçme, kaynak, lehim, tutkal vb. bağlayıcılarla yapılan bağamalar.
ÇÖZÜNÜRLÜK,
—> Solübilite.
ÇÖZÜŞME,
—> Dissosiyasyon.
ÇUBUKLU DEĞİRMEN,
Silindirik bir gövde içine yerleştirilmiş aşınmaya dayanıklı çok sayıda çubukların öğütülecek mâlzeme ile birlikte düşük hızda (—> Kritik hız altında) döndürülmesi suretiyle kuru veya sulu öğütme yapan değirmen.
ÇUBUKKOD,
—>Barkod.
ÇUBUK KÜKÜRT,
—> Kalkaroni usulü.
ÇUKUR,
Madeni alınmış açık işletmelerin geride bıraktığı topoğrafik görünüm. Büyük açık işletmelerde; tabii topografyası madencilik faaliyeti nedeniyle bozulan arazinin ıslah edilmesi masrafları da fizibilite (yapılabilirlik) hesaplarına dahil edilir. Bazı durumlarda çukurlar sun’i bir göl hâline getirilir.
ÇUVAL DİBİ,
1) Taşdolgu ile kapatılmış galeri veya taş dolgu içinde bırakılan ve ayrı bir çıkış yolu olmayan kısa galeri. 2) Cul de sac. 3) —> Çıkmaz yol.
ÇÜRÜK DOLGU,
Mermer madenciliğinde kullanılan bir terim olup taş boşluklarına oluşumun direncinden daha az direnci olan bir malzemenin dolması.
ÇÜRÜKGAZ,
—> Egzos.
ÇÜRÜME,
Fiziksel, kimyasal ve organik olayların etkisi ile minerallerin ve kayaçların değişmesi sonucu yeni mineraller ve eriyiklerin teşekkülü. 2) Bozuşma. 3) Alterasyon. 4) Tefessüh.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #3
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
GABARİ, Taşıtlarda yükün yükseklik ve genişlik ölçüsü. GAGAT, —> Oltu taşı.
GALEN (GALENİT),
Ağır, çabuk kırılabilen, gümüşgrisi renginde, kübik sistemde kristallenen ve kusursuz kübik yüzeylerde dilinimi olan, sertlik derecesi 2,5 ve yoğunluğu 7,5 gr/cm3 kuvvetli metal cilalı, kurşun (gümüş) grisi renginde, çizgisi grimsi siyah, hamlaçta çatırdayarak eriyen kurşun tanesi veren, kömür üzerinde sarı iz bırakan, ekseriyetle bünyesinde gümüş izomorf mahlût halinde veya mekaniki karışmış olarak bulunan, hidrotermal olarak filonlarda çinko blend (ZnS), gümüş madenleri, pirit, barit, kalsit, kuars vb. minerallerle birlikte veya metazomat teşekkül olarak kalsit ve dolomit arasında bulunan “ kurşun sülfür” (PbS). Eskiden galen kristalleri radyo imalinde de kullanılıyordu.
GALERİ,
1) Bir tarafı kapalı tünel. 2) Yeraltında açılan geçit yolu.
GALERİ AÇMA MAKİNESİ,
Lağımların, yolların ve tünellerin açılmasında karşılaşılan kayaçların ve madenin tam mekanize olarak kazılıp yüklenmesi işini yapmaya yarayan iş makinesi. Galeri açma makineleri tam kesit ve bum tiplerinde imal edilir.
GALERİ ATEŞLEMESİ,
Açık işletmelerde büyük miktardaki kitlenin kazısını sağlamak için cevher veya kayaç içinde T şeklinde galeri sürmek ve bu galerilerin ucunda oluşturulan ceplere patlayıcı madde yerleştirilmek suretiyle yapılan ateşleme usulü.
GALERİ TAHKİMATI,
Galeriyi çalışılabilir duruma sokmak ve açık tutmak için ağaç, demir ve beton kullanarak yapılan bağ. Ağaç tahkimatta boyunduruk ve direk birbirine dik olarak vurulduğunda “Polonya tahkimatı”, eşkenar yamuk biçimde vurulduğunda “Alman tahkimatı” isimlerini alır.
GALVANİZLEME,
1) Madeni bir parçayı korozyondan korumak için bir çinko tabakasıyla kaplama usulü. Galvanizleme, ya madeni parçayı erimiş çinko banyosuna batırmak (sıcak galvanizleme) veya elektrolizle (soğuk galvanizleme) yapılır. 2) Galvanizasyon.
GALVANOMETRE,
Elektrikli cihazları, elektrik akımı devreleri ve madencilikte özellikle elektrikli kapsüllerle teşkil edilen devrelerin kontrolunda kullanılan ohmmetre.
GALVANOPLASTİ,
—> Galvanoteknik.
GALVANOSTEJİ,
—> Galvanoteknik.
GALVANOTEKNİK,
—> Elektroliz yoluyla cisimler üzerine metalik kaplama işlemi. Galvanostejide üzerine kaplama yapılacak metal cisim bizzat katod olarak kullanılır. Metal cisim, metal tuzu konulmuş bir kap içinde asılır ve katoda bağlanarak galvanik banyo içindeki anod plâkaları veya kafesinden çıkan iyon akımına maruz bırakılır. Cisim üzerine çökelen metal önce çözeltiden gelir, çözeltiden katoda giden metal tekrardan anod metalinden çözünerek çözeltiye katılır. Kaplama kalınlığı, akım şiddeti ve geçen zamana bağımlıdır. Galvanoplasti ile ağaç, jips ve mum (vaks) modellerin metal kopyaları elde edilir. Bunun için cisimler üzerine ince bir grafit tabakası serpilerek iletken hâle getirilir. Bundan sonraki işlemler galvanostejide olduğu gibidir. İşlemden sonra oluşan yeterli kalınlıktaki örtü, modelden ayrılarak içine genellikle yumuşak kurşun dökülür. Bu metodla örneğin plâkların orijinal master kalıpları ve matbaa yazılarının kopyaları elde edilir. Galvanoplasti ile şekil ve profil verilir; metal olan veya olmayan parçalar metal veya alaşım tabakasıyla kaplanarak korunur. Son derece ayrıntılı yüzeylerin kopya edilmesi, madalya türü mâlzemelerin yapımı ve duyarlı boyutlardaki boruların üretimi vb. ürünler bu şekilde elde edilir. Galvanoplastide elektroliz kabının uçları arasındaki gerilim, anotların çözünür olması veya olmaması durumuna göre değişir. İşlemin süresi ve verimi, katoddaki akımın yoğunluğu ile ters orantılıdır. Bununla beraber akım şiddetinde aşırı bir yükselme, hidrojen iyonlarının oluşmasına yol açarak işlemin verimini düşürür. Gümüş kaplamada gümüş ve potasyum çift siyanürü, gümüş siyanür, gümüş nitrat ve potasyum siyanür eriyik olarak kullanılır. Gümüş kaplamada katot akımının şiddeti, anotlar ince gümüş ise, bir voltluk gerilim altında desimetre kare başına 0,01 ve 0,045 amper arasındadır. —> Elektrotipi.
GANG,
1) Bir cevher yatağında cevherle birlikte bulunabilen ve ekonomik değeri olmayan madde. 2) Damar taşı. 3) Sokma.
GANG SİSTEMİ,
Çok sayıda damarın basit veya kompleks şekilde birbirlerine paralel veya birbirlerini keser durumunda bulunmaları halinin meydana getirdiği görüntü.
GARNET
, —> Grena.
GAYRİ ŞEFFAF MİNERALLER,
—> Opak mineraller.
GAYT,
—> Kayıt.
GAZ,
1) Genellikle sabit bir şekli ve belirli bir hacmi olmayıp, sınırsız olarak yayılabilen ve basınç artması veya sıcaklık azalmasının etkisi ile sıvı veya katı hale getirilebilen madde. 2) Petrol menşeli fiziksel hali gaz olan hidrokarbonlardan propan, propilen, normal butan ve izobutan bileşikleri veya bu bileşiklerin karışımları. 3) Kerosen (gazyağı)nın halk dilindeki adı.
GAZ ALEVLİ KÖMÜR,
Bünyesinde % 30-45 uçucu madde ihtiva eden kömür.
GAZ BOŞALMASI,
—> Gaz intişarı.
GAZ ÇIKIŞI,
—> Gaz intişarı.
GAZ DEDEKTÖRÜ,
Havada bulunan gaz oranlarını saptamaya yarayan optik veya yanma esasına dayalı ölçü yapan aygıt. —> Riken gaz dedektörü, MSA (Metan dedektörü). Drager (CO dedektörü) —> Şekil. Periyodik ölçme yaparak kayıt yapanları ve uzaktan ölçü yaparak bilgileri yerüstünde kurulan erken uyarı istasyonunda bulunan kaydediciye gönderen sistemler de gereken yerlerde emniyet bakımından kurulmaktadır.
GAZ DEDEKTÖR SİSTEMLERİ,
Propan ve bütana uygun, muhafazası sızdırmaz tipte, çalışması esnasında dış yüzey sıcaklığı hiçbir zaman 300°C’u geçmeyen, sanayi tipi, sertifikalı, bütan ve/veya propan kaçağını algılayarak bu gazların havadaki alt, patlama sınırının en fazla %20’sine ulaşıldığında yangın ikaz ve emniyet sistemlerini çalıştıran sistemler (TS 144 RG, 6.5.1998)
GAZ DİNAMİĞİ,
—> Aerodinamik.
GAZ DRENAJI,
Çevredeki formasyonlarda bulunan metan gazının, ocak havasına karışmadan önce emilmesini sağlamak amacıyla yapılan işlem.
GAZ EMME,
—> Absorpsiyon.
GAZ GALERİLERİ,
Metan drenajı amacıyla, kömür tabakalarının tavanından vaya tabanından tabakalara paralel sürülen ve giriş tarafı bir barajla kapatılan galeriler.
GAZ İNTİŞARI,
1) Kömür veya yan kayaçtan gelen ve uzun bir süre devam eden gaz çıkışı. 2) Gaz boşalması.
GAZ KAPTAJI,
İntişar eden gazı, boru içine almak suretiyle zararsız hale getirilerek atılacağı yere veya ekonomik olarak kullanılacağı yere kadar sevkini sağlama.
GAZLI KÖMÜR,
Yağlı kömürler ile gaz alevli kömürler arasında % 15-30 uçucu madde ihtiva eden kömür.
GAZ MASKESİ,
Zehirli gazlardan korunmak amacı ile, özel olarak yapılmış gereç.
GAZ NUMUNESİ ALMA,
—> Numune.
GAZ ORTAM SAHALARI,
—> Patlayıcı gaz ortamı.
GAZ PATLAMASI,
Hava ve gaz karışımının infilak etmesi.
GAZ TÜRBİNLİ SANTRALLAR,
—> Elektrik enerjisi üretim tesisleri.
GECİKMELİ KAPSÜL,
—> Kapsül.
GECİKMESİZ KAPSÜL,
Ateşlenmesi ile patlaması aynı anda olan kapsül. —> Kapsül.
GEÇ BAŞLAMA ZAMANI,
—> Şebeke planlaması.
GEÇ BİTİRME ZAMANI,
—> Şebeke planlaması.
GEÇİCİ İŞ GÖREMEZLİK,
İş kazası veya meslek hastalığı dolayısiyle, personelin işinde geçici bir süre çalışamayacağının hekim raporuyla belirtilmesi hali.
GEÇİCİ TAHKİMAT,
Ana tahkimat öncesi yapılan tahkimat. —> Muvakkat tahkimat.
GEÇİRİMSİZ SERAMİK ÜRÜN,
Özelliklerini hamurun yüksek sıcaklıkta ergiyerek yumuşamasından ve camlaşmasından kazanan seramik ürünler. Bunlar sinter seramikler olarak da bilinir ve türleri şunlardır :
1- Kumtaşı parçalar mamülü ürünler . Bunların hamuru serttir ve saydam değildir.
2- Porselenler. Bunların hamuru sert, beyaz, yarı saydamdır ve kendi aralarında iki türe ayrılır :
a) Sert porselenler ki bunların, hamuru ve sırı feldispat veya feldispat-kalker karışımından hazırlanır. b) Yumuşak porselenler ki bunların hamurunda suni (frit) veya fosfatik bir eritici bulunur ve sırı, kurşun bileşiklerinden yapılır.
3- Sıhhi tesisat porselenleri. Bunlar camlaşmış ürünler serisinde, kumtaşı parçalarla porselen arasında yer alır ; pişim usülleri ve görünüşleriyle de ince çini ve porselen arasında ara ürün niteliği taşır ; hamurları gözenekli ve yarı saydamdır.
GEÇİŞ KÖPRÜSÜ,
—> Take.
GEÇMELİ HOBEL İŞLETMECİLİĞİ,
—> Hobel işletmeciliği.
GEİGER SAYACI,
Uranyum ve toryum yataklarının yani radyoaktif maden yataklarının aranmasında kullanılan cihaz. Sayacın esasını, ekseninde negatif elektrik yüklü tel bulunan içi radyasyonla iyonize olan gaz dolu tüp ve sinyal tertibatı teşkil eder.
GEM,
1) Ziynet eşyası olarak işlenmek üzere kesilen ve parlatılan elmas, yakut, topaz vb. dayanıklı, nadir, kıymetli ve yarı kıymetli taşlar için kullanılan genel terim. 2) Mohs’a göre mineralojik anlamda kuvarsı çizen ve sertliklerine göre birbirinden ayrılan, ışığı yansıtan parlak ve güzel mineraller. 3) Arkeolojik anlamda oyulup işlenmiş taş. Gem’i konu alan bilim dalına “Gemoloji” denir. 4) At koşumunun bir parçası.
GEMOLOJİ,
—> Gem.
GEMTAŞI,
—> Gem.
GENEL EĞİM AÇISI,
1) Basamakları teşkil edilmiş şekilde açılmış bir açık işletmenin heyelan yapmadan durabilmesini sağlayan, basamak köşelerinden geçtiği varsayılan doğruların yatay düzlemle yaptığı dar açı. 2) Şev.
GENEL GİDERLER,
Maden işletmesinin yönetimi ile ilgili ücretler; mühendislik, fenni nezaret, topografya, etüd-arama, kırtasiye, kira, haberleşme ve ulaşım giderleri; sigorta ve ısıtma-aydınlatma ücretleri; vergi-resim harç; yatırım ve işletme giderlerinin faizleri, verilen teminatların masraf ve komisyonları, dava takip, istişare ve denetim giderleri.
GENEL İŞLETME RANDIMANI,
Tüm satılabilir üretim miktarının üretimle ilgili olarak yapılan yevmiyelerin tamamına veya işçi saatine bölümü ile elde edilen değer. Birimi kg/yev. t/yev. veya kg/saat, t/saat. Tüm yevmiye adedi = İçeri A + Dışarı B + (Lavvar-Harman) C.
Not: Türkiye’de kazmacı ve bacacı randımanları tuvönan üretime, içeri ve umumi randıman hem tuvönan ve hem de satılabilir üretime, genel işletme (harman sonu) randımanı ise yalnız satılabilir üretime göre hesaplanır. Bu randımanların birimi kg veya ton/yevmiye olarak tanımlanır.
GENEL JEOLOJİ,
—> Jeoloji.
GENEL MEYİL AÇISI,
Açık işletmede en alt basamak (graden) ile en üst basamağın kenarlarını yani basamak alın düzlemi ile basamak tabanını teşkil eden yatay düzlemlerin ara kesiti doğruları arasına çizilen dik doğru parçasının yatay düzlemle yaptığı dar açı. Genel meyil açısı, cevher ve örtü tabakasının yapısına, yerinde yapılan gözlemlere ve tecrübeye dayanılarak tek bir genel meyil veya değişen tabaka, cevher veya kömür karakterine göre birkaç ayrı genel meyil açısı şeklinde tesbit edilir. İşletme buna göre projelendirilir.
Genel meyil açısı aşağıdaki şekilde hesaplanır:
N : Basamak sayısı
h : Basamak yüksekliği (m)
a : Basamak genişliği (m)
b : Basamak meyilli alnının izdüşüm
genişliği (m)
: Genel meyil açısı (½)
(N-1) . a + N . b
Cos  ---------------------------
N . h
a = b = h şeklinde düzenlenmiş basamaklarda genel meyil 29½ . 44’ 30½’dir. —> Şev, Şev açısı, Genel eğim açısı.
GENERATÖR,
1) Gaz tekniğinde generatör gazı veya odun gazı elde etmek için kullanılan fırınlar. 2) Elektroteknikte mekanik enerjiyi elektrik enerjisine çeviren makine. Mekanik enerjinin elektrik enerjisine dönüştürülmesinde üç şartın birarada olması lazımdır. Bu şartlar da; a) Manyetik alan, b) Bu alanda bir bobin, c) Ya mıknatısta veya bobinde hareket olmasından ibarettir.
Dalgalı akım elde edilen makinelere “Alternatör”, doğru akım elde edilenlere de “Dinamo” denir. Manyetik alanda dönen bobinde oluşan akım, sinüs eğrisi karakteri gösterir. Sinüs eğrisinin tam bir devri gösteren kısmına peryot, saniyedeki peryot adedine de frekans denir. Dalga şeklinde olan sinüs eğrisinin alt yarısı bir komutator (kollektör) vasıtası ile yukarı katlanırsa sıfırdan yukarı yükselip alçalan bir doğru akım meydana gelir. Bunu tam bir doğru akım haline getirmek için çok sayıda birbirinden ayrı, izole edilmiş sargılar aynı alan içinde döndürülür. Bu husus dinamonun çalışma prensibini gösterir.
GENERATÖR GAZI,
Yanan bir kömür yatağı içine sıcak hava ile buhar sevk edilerek elde edilen ve içinde % 20-30 CO, % 10-12 H2, % 2-5 Co2, % 50-55 N2 ve % 10 civarında hidrojen bileşikleri ve içinde bulunabilecek oksijen % 0,5’ten aşağı olan yanıcı gaz. Koktan elde edilen generatör gazının kalorifik değeri 1050 kcal/m3 civarındadır.
GENİŞ ÇAPLI SONDAJ,
Yeraltı madencili-ğinde başyukarı ve kelebelerin açılması veya körkuyuların kazılmasında kolaylık sağlamak üzere kullanılan özel sondaj makinesi. Geniş çaplı sondajı gerçekleştirebilmek için iki kat arasında evvela bir pilot sondaj yapılır. Geniş çaplı kesici kafaların çalıştırılmasında bu pilot sondajdan yararlanılır. Geniş çaplı sondaj makinelerinin kesici kafaları tam kesit, kademeli veya karot şeklinde kesme yapabilecek sistemlerde imal edilir.
GENİŞ LAĞIM ATEŞLEMESİ,
Çapı 50 mm ile 350 mm arasında olan lağım deliklerinin patlayıcı madde ile doldurularak ateşlenmesi tarzında uygulanan bir ateşleme metodu.
GENLEŞTİRİLMİŞ PERLİT,
Tasnif edilmiş perlitin 850-1150 C°’de ısıtılması sonucu, hacmi büyümüş, düşük yoğunlukta materyal.Genleşmiş perlit en yaygın olarak inşaat sanayiinde sıva agregası, yalıtım betonu ve hazır yapı elemanları hazırlanmasında; kimya sanayiinde, dolgu maddesi, katalizör, pigment taşıyıcı olarak; gıda sanayiinde, özellikle şeker ve bira üretiminde filtre malzemesi olarak; çelik endüstrisinde döküm sonrasında çeliğin sıcak tutulması işleminde; makine sanayiinde, titreşim damperlerinde; tarım sektöründe genel olarak toprağın havalandırılması, nemli tutulması işlemlerinde, fide ve fidan yetiştirmede kullanılır. Genleştirilen perlit yoğunluğuna ve kullanım yerlerine göre aşağıdaki isimler altında pazara sunulur :
a-) Genleştirilmiş Perlit : Normal perlit (80 kg/m3),
Standart perlit (80-120 kg/m3) ve
Süper perlit (120-150 kg-m3)
b-) Hazır Sıvalar : Çimentolu kaba izosıva (450 kg/m3),
Çimentolu ince izosıva (1150 kg/m3),
Alçılı kaba izosıva (450 kg/m3),
Alçılı ince izosıva (500 kg/m3),
Derz harcı (900 kg/m3),
Yüzey düzeltme (900 kg/m3)
c-) İzo beton : (Yalıtım betonu, 400 kg/m3)
d-) Blok tuğla : (8x50x33,3 cm, 0, 166 m2)
e-) Etiper pano : (6x60x250-300 cm)
f-) Mikronize perlit : 150-300 mikron (150 kg/m3)
50-150 mikron (200 kg/m3)
g-) İzoşilte : (0,5 m2)
GEOİD,
Yerçekimi ölçümlerinin sonuçlarına göre yer küresinin şeklini ifade için kullanılan terim. Geoid şekli, dünya denizleri yüzeyleriyle aynen çakışmaktadır. Geoid, dönen bir elipsoidin şeklinden biraz sapmaktadır. Geoide en yakın şekil —> Sferoid dir. Bu nedenle ölçümbilimde standart referans yüzeyi olarak sferoid kullanılır; bununla beraber, geoid ve sferoid yüzeyleri arasında yer yer -90 ve x50m arasında oynayan farklar vardır.
GEOMETRİK ŞEKİLLİ OLMAYAN BİR YÜZEYİN ALANI,
1) Düzgün geometrik şekillere bölünemeyen yüzey alanının hesaplanması. Bunun için ya şeklin yüzeyi eşit ve dar şeritlere bölünürerek,
h0+hn
F= b (h1+h2+h3+...+hn-1+ —————)
2
(b genişlikleri eşit)
formülü uygulanır veya alan planimetre aleti ile ölçülür. F: alan, b: şeridin dar kenarı, h: şeridin uzun kenarı. 2) Düzgün olmayan bir yüzeyin alanı. —> Şekil.
GERÇEK DAMAR KALINLIĞI,
Sondajda veya mostrada tesbit edilen damar kalınlığının, damar meyli dikkate alınarak hesaplanan damarın tavan ve tabanına dik kalınlığı. Rezerv hesaplarında damarın gerçek kalınlığı dikkate alınır. —> Damar kalınlığı, İşletilen ortalama damar kalınlığı m= gerçek damar kalınlığı, m’= Mostrada görünen veya sondajda kesilen kalınlık = Damar meyil açısı a- Mostradan m=m’.sin  b- Sondajdan m=m’.Cos . —> Şekil.
GEREKÇE RAPORU,
Genel olarak hazırlanacak projenin esaslarına ilişkin açıklamaları, bu esasların kabulü için zorunlu nedenlerle teknik ve ekonomik hesapları gösteren rapor.
GERİDEN KESTİRME,
Aynı doğru üzerinde bulunmayan koordinatları belli üç noktadan ve bu noktaları gören bir noktaya alet kurup gözlem yaparak okunan açılar yardımı ile gözlem yapılan noktaya koordinat nakli. —> Kolins metodu.
GERİ FIRLATMA SERTLİĞİ,
Sertliği bilinen özel bir çekicin belirli yükseklikten malzeme üzerine düşürülmesi sonucu çekicin geri sıçrama yüksekliği ölçülmek suretiyle tesbit edilen sertlik ölçüsü.
GERİLİM,
1) İki nokta arasındaki elektrik akımını sağlayan neden. 2) Potansiyel farkı. 3) Voltaj.
GERİ TEPME,
1) Denge durumundan harekete başlayan bir cismin kendine uygulanan kuvvete ters yönde bir kuvvet uygulaması. 2) Patlayıcı madde doldurulan delik ateşlendiği zaman gazın istenen işi yapmayıp delikten geri püskürmesi.
GEVŞEME,
Tabii konumundaki kitlenin çatlak, yarık ve klivaj gibi ayrılma yüzeyleri nedeniyle mukavemetlerini kaybetmesi hali.
GEVŞETMELİ ORTA,
Alında ikinci bir serbest yüzey yaratmak amacı ile birbirine yakın ve paralel delinmiş lağım deliklerinden bazılarının boş bırakılması ile oluşturulan orta düzeni.
GEYZER,
Kızgın su, buhar ve bazı durumlarda çamuru devamlı, kesikli veya infilak şeklinde dikey olarak püskürten kaynak. Geyzer sularından çökelen silisli tortuya geyzerit denir.
GEYZERİT,
Bileşimi hidrate silis olup, kaynaçların silisli sularının çökelmesinden meydana gelen kayaç. Tüflere benzeyen bu kayaç bileşimi dolayısı ile mineralojide opal’in bir türü olarak kabul edilmektedir. Geyzerite kaynaçtaşı da denir.
GEZER AKTARICI,
Döner kepçeli ekskavatör bant örtükazı yönteminde ana nakil bandı ile dökücü alış bandı arasındaki bağlantıyı sağlayan paletli veya raylı mobil aktarıcı.
GİDAJ,
—> Kayıt.
GİYDİRİLMİŞ YEVMİYE,
Çıplak yevmiye + Sosyal giderler.
GİZLİ KRİSTALİN KUARS,
Kristalleri ya mikroskopik büyüklükte veya daha küçük olan kuars türleri. Kalsedonlar, çakmak taşları, çertler, akik taşları, melinit, oniks, krisopras, karnalin ve jasp bu gruba girer.
GLAUBERİT,
—> Glauber tuzu.
GLAUBER TUZU,
Kimyasal formülü Na2 SO4. Ca SO4 olan doğal sodyum sülfat minerali. Glauberit de denir. Saf glauber tuzu teorik olarak % 44 Na2 SO4 içerir.
GLORİ HOL,
1) Bir açık işletmeyi yeraltı taşıma galerisine bağlayan kısım. 2) Bir kapalı işletmede maden yatağında çalışılan panonun alt kısmında bulunan ve içerisinde gravite ile nakliyat yapılan bür. —> Yeraltı Huni Açıkayak İşletme Metodu, Glori hol nakil yöntemi.
GLORİ HOL NAKİL YÖNTEMİ,
Yeraltı huni açık ayak işletme metodu veya açık işletmede yapılan üretimin ocağın tabanında ve merkezi bir yerinde açılan kuyu vasıtasıyla yeraltı malzeme kırma, hazırlama ve nakil galerisine sevk edilerek buradan direkt bandla ocak dışındaki fabrika sahasına nakledilmesi yöntemi. —> Şekil.
GNAYS
, a) Granitin ve magmatik veya tortul kayaçların başkalaşıma uğramasından dolayı meydana gelen metamorfik kayaç. Muskovitli gnays, granit-gnays, hornblendli gnays, enjekte gnays türleri mevcuttur. b) Mika kristalleri, kuars ve feldispat içeren ve tabakalanmış bir görünüm arzeden başkalaşım kayacı.
Gnayslar, içerdikleri minerallere, oluşum süreçlerine, kimyasal bileşimlerine ve başkalaşım sürecinden önceki ana kayacın türüne göre ortognayslar ve paragnayslar olarak ikiye ayrılır. Ortognayslar korkayaçların, paragnayslar ise özellikle tortul kayaçların başkalaşıma uğraması sonucu oluşur.
GODE ZİNCİRİ,
—> Zincirli bager.
GOIC,
Suudi Arabistan, Irak, Kuveyt, Bahreyn, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin üyesi bulunduğu endüstriyel müşavirlik konularında körfez organizasyonu teşkilatı.
GONYOMETRE,
Kristal eksenlerine göre mineral yüzeylerinin açılarını ölçmeye yarayan araç.
GOSSAN,
—> Demir şapka.
GÖBEK,
1) Demiryolu makaslarında makasın ortasında birbirini kesen rayların birleştiği yer. Göbek yardımı ile araba tekerleği aynı ray üzerinden öbür ray üzerinde bulunan aralıktan geçerek gidiş yönünü muhafaza eder. 2) Orta çekme. Orta.
GÖÇERTMELİ AYAK İŞLETME METODU,
1) Altı kesilmiş cevherin kendi ağırlığı, üstteki tabakaların ağırlığı veya her ikisinin birden etkisi ile parçalanıp akması veya maden alınırken tavanın göçertilmesinin sağlanması suretiyle kömür ve metalik cevher yataklarına uygulanan tahkimatlı yeraltı (üretim) işletme metodu. Göçertmeli ayak işletme metodları uzun ayak, yatay (tavandan tabana üstten kesme) dilimli, meyilli dilimli, arakatlı, blok göçertmeli (normal, ızgaralı, skrey perli) ayak işletme metodu diye sınıflandırılabilir. 2) Çalışılan alın tahkimatı arkasında tavan tabakaları kontrollu olarak göçertilen ayak.
GÖÇERTMELİ BADAMALI (SUN’İ TAVANLI) UZUN AYAK METODU,
—> Dilimli göçertmeli ayak işletme metodu. Badama tabiri, hazırlanan üst dilim ayağın çalışılması sırasında tabana 200 x 17 x 5 cm boyutlarındaki kalasların yerleştirilip bunların üstüne çapraz olarak 15 cm genişliğinde ve 3 cm kalınlığında tahtaların çakılması ile daha sonraki ayağın tavanı olarak hazırlanmış olan sun’i tavanı ifade etmektedir.
GÖÇERTME USULÜ,
Genel olarak üretim yapılan yerde meydana getirilen boşluğun göçertilmesine dayanan üretim yöntemi. —> Şekil. Bu yöntemde cevheri veya kömürü alınan boşluğa dolgu yapılmaz ve tahkimat malzemeleri alındıktan sonra tavan çökertilir veya göçmeye terkedilir.
GÖÇME,
—> Heyelan.
GÖÇÜK,
1) Yeraltı imalatında tahkimatın yetersizliği veya eskiyip dayanıklılığını kaybetmesi sonucu tavanın göçmesi hali. 2) Çökme. —> Tasman.
GÖKTAŞI,
1) Gezegenler arasında hareket eden ve gaz haline geçmeden yeryüzüne ulaşan taş ve maden parçası. 2) Meteor.
GÖKYAKUT ,
%80-93 nisbetinde Al2 O3 ihtiva eden korindon. Muhtemelen pegmatitlerden ayrışmışlardır. Bünyesine giren Fe ve Ti nedeniyle açık maviden çivit rengine kadar değişen renklerde bazen de menekşe rengini alan, nadiren saydam ve genellikle saydam görünüme sahip, korund türü bir mineral. Ayrıca korindon zefir veya safir olarak da adlandırılır. Asterizm (altışualı yıldız) özelliği diğer korindonlara göre daha açıktır. Kızdırılınca rengi kaçar, soğuyunca eski rengini almaz. Taşın değeri rengine, temizliğine ve iriliğine göre değişir. Saat fabrikalarında ve ince teknik işlerde kullanılır. Sentetik safir imali, tabii safirin fiyatını düşürmüştür. Sertliği 9 olup, elmastan sonra gelir.
GÖL KALKERİ,
İçinde tatlı su midye ve gastropot fosillerine rastlanan ve gölde teşekkül etmiş yoğun ve ince tabaka halinde bulunan kalker. Kireçli suların göllere dökülmesi halinde bazı göl kalkerleri travertenler şeklinde çökelir.
GÖMLEK,
1) Pompalarda, patlamalı motorlarda, buhar makinelerinde pistonun içinde çalıştığı sabit veya değiştirilebilir silindirlerin (gömlek) aşınmalarından sonra, silindir kalibrasyonunun müsaade edilen toleranslar içinde tutulabilmelerini sağlamak amacıyla, imal edilen ve silindir boşluğuna çakma suretiyle yerleştirilen silindirik parça. Bunlar çelik, paslanmaz çelik, bronz, zırhlanmış çelik (sinter bazalt kaplama), porselen vb. maddelerden imal edilirler.
GÖNYELEME,
Mermer işletmeciliğinde taşın bir kenarının doğrultularak gönye tatbiki ve gönyeye göre diğer kenarının izlenmesi.
GÖRÜNÜR REZERV,
Ana kuyu, tali kuyu, galeri, kılavuz, başyukarı, başaşağı, desandri, yarmalar vasıtasıyla dört yanı; devamlılık arzeden muntazam yataklarda ise üç yanı (diğer bir yanı birkaç sondajla) açılmış bulunan maden kesimlerini belirleyen rezerv kavramı. Görünür rezerv kısmında istihsal için gerekli olan bilgilerin tesbit edilmiş olması istenir. Bu bilgiler genellikle; maden kalitesi, hidrojeolojik şartlar, yataklanma durumu ve rezerv sınırı, mineralizasyon durumu ve dağılışı, tektonik karakterler, jeolojik faktörler hakkındadır. Görünür rezerv işletmelerde ihzarat durumuna göre; “çıkarılmaya hazır” ve “çıkarılmaya hazır değil” (belirli) diye iki ayrı rakamla ifade edilir. Pratikte görünür rezervin hata sınırı, çok iyi bilinen yataklarda ± % 5, genellikle ± % 20 olarak kabul edilir.
GÖTÜRÜ İŞ ANLAŞMASI,
İşveren ile işçi arasında yapılan (kesene) iş anlaşması. Arkadaşlık grubu ve tek adam türlerinde olabilir. Bu anlaşmada yapılan iş miktarı, duruma göre; malzeme kullanımı, vagon adedi, uzunluk (cm, m), yüzey (m2), hacim (m3) ve zaman ölçülerine göre tesbit edildiği gibi, vagon adedi ve karışık biçimde ölçü birimleri ile de tesbit edilir.
GÖZENEKLİLİK,
—> Prozite.
GÖZENEKLİ SERAMİK ÜRÜN,
Bünyele-rinde porlar yani boşluklar bulunan, topraksı bir kırılma gösteren ve gazları, sıvıları, yağları geçirme özelliğine sahip seramik ürünler. Bunlara poröz seramikler de denir ve üç türü vardır:
1- Demir oksitle az veya çok kırmızıya boyanmış geçirimli hamurdan yapılan parçalar arasında pişmiş toprak kaplar, silisyum ve alkali maddeli veya kurşunlu sır vurulan çömlekler, hamurun rengini örten kalayoksit temelli saydam olmayan emaye ile kaplanmış kalaylı çiniler gibi.
2- Isıya dayanıklı ürünler, tuğla gibi.
3- Beyaz ve ince hamurdan yapılmış geçirimli ürünler ; bunlar pişmiş toprak parçalarından daha yüksek ısıda pişirilir ve saydam bir emaye ile kaplanır, ince çini, pipo toprağı gibi.
GÖZLEMSEL EPİSANTR,
Depremin ardından yapılan gözlemsel incelemede, maksimum şiddetin çevrelediği alanın merkezi.
GÖZTAŞI,
Halk arasında öldürücü bir zehir olarak bilinen bakır sülfattan ibaret mavi renkte zehirli tuz.
GRABEN,
Her iki tarafı faylarla yükselmiş veya çevresine göre çökmüş arazi kitlesi. —> Horst.
GRADEN,
—> Basamak.
GRAFİT (C),
Metal parlaklığında gri siyah renkli yumuşak ve kolayca ufalanabilen, kırılgan, elle dokunulduğunda yağlı hissi veren, kağıda sürüldüğünde iz bırakan, çözücülerde çözünmeyen ergimeyen ısı ve elektriği iyi ileten sertlik derecesi; özgül ağırlığı 2,0 , çizgisi kül renginde, toprak gibi veya pul pul ince tabakalı altıgen yapraklar biçiminde kristallenen karbon minerali.—> Kömür diyağramı.
Grafit mağmatik ve metamorfik kayaçlarda şist ve mermerler içinde yeni gnays, şist kuarsit, mermer, granit, pegmatit, karbonlu killi ardavaz ve yaşlı kristalin kayaçlar içinde bağımsız bölümler, büyük kütleler ya da damar halinde bulunur. Grafit karbonlu maddeler içeren tortulların başkalaşım geçirmesi veya mağma içindeki karbonların kristallenmesi ile de oluşur.
Yüksek ısılı mağmanın kömür yataklarını kesmesiyle mağma etrafında da grafit teşekkül edebilir.
Yapay olarak amorf kömürlerin elektrik fırınlarında ısıtılmasıyla da grafit elde edilebilir.
Kurşun kalemlerin temel malzemesi olan grafit, ayrıca pota yapımında, döküm kabı astarlarında, cilalarda, elektrot olarak ark lambalarında, pillerde ve elektrik motorları fırçaları yapımında, galvano plastide, çekirdek reaktörlerinde motron yavaşlatıcı olarak kullanılır. Grafit sıcaklığa direnci nedeniyle çeşitli yağlayıcılara dakatılır.
GRANAT
, —> Grena.
GRENOT
,—> Grena.
GRANİK APLİT,
İnce taneli granitik tekstürü olan ve tamamen açık renkli minerallerden genellikle kuvars ve ortoklastan oluşmuş dayk. —> Pegmatit.
GRANİTİK DOKU,
—> Granitik tekstür.
GRANİT,
Bünyesinde kuars, feldspat, pljioklaz, ortoklaz, mika, hornblend, ojit gibi mineraller bulunan magmatik- derinlik kayaç gurubu. (Bulundurduğu minerallerin çokluğuna göre granit; amfibollü, pioksenli, siyah mikalı, beyaz mikalı, çift mikalı (granülit) adını alır. Plajiyoklaza ortozun eşlik edip etmemesine göre granite “ plajiyoklazlı” veya “ alkali” granit denir. “Monzonitli” granit, alkalili bir granittir ve bulunan feldispatlar (plajioklazlı ve alkali) oranı eşittir.
Bu gruba giren kayaçlar silis ve alkalilerce (feldispatlar) zengin; kalsiyum, demir ve mağnezyumca (biyotit, amfibol v.d.) fakirdir .
Granitin rengi genellikle feldispat etkisinde belirmiş olup kırmızımsı, sarımsı, beyazımsı veya kahverengimsidir. Granit; yapı taşı, döşeme taşı, kaldırım kenar taşı ve dekoratif taş olarak inşaat sektöründe kullanılır.
Ticari piyasada aralarında siyenit, serpantin, diyabaz gibi kayaçların da bulunduğu “ silisli sert taşlar” alt sınıfı kapsamında yer alır.
Dekoratif amaçla istenen granitin, bir diğer farklı granit rengi ile veya başka bir dekoratif kayaçla (mermer gibi) renk uyumu, ahenk, fiziki görünüm gibi kriterlere göre kambinezonu yapılır. Aşağıdaki çizelge böyle bir çalışmanın sonucunu göstermektedir.
GRANİT PEGMATİT,
—> Pegmatit,
GRANİTİK STRÜKTÜR,
Jeolojik bir zaman zarfında yavaş yavaş kristallenen ve kristalleri gözle görülebilecek büyüklükte (granitte olduğu gibi) olan kayaçların yapısı.
GRANİTİK TEKSTÜR,
1) Granitin içindeki elemanları gözle görülebilecek derecede ve aynı büyüklükte olmakla beraber, bunlardan kuarsın en son kristallenmesi nedeniyle diğer elemanları kaplayıp ve kayacın iskeletini teşkil etmesi suretiyle oluşan doku. —> Şekil. Bu nedenle granitteki kuarsların diğer mineraller gibi düzgün kristalleri yoktur. Bunlar sanki yalnız bir kristalden ibaretmiş gibi aynı optik doğrultuya sahiptir. 2) Granitik yapı.
GRANİTİK YAPI,
—> Granitik strüktür.
GRANÜLASYON,
Malzemelerin kum veya ince taneler haline getirme işlemi.
GRANÜLİTİK DOKU,
—> Granülitik tekstür.
GRANÜLİTİK TEKSTÜR,
Granitik dokunun aksine kuvars da dahil birbirine bitişik kristallerden ibaret kayaç dokusu. —> Şekil Bu nedenle mikroskopla incelenen bir granülit plağı değişik renkli bir mozaik görünümünde olur.
GRANÜLOMETRİ,
—> Elek analizi.
GRAVAK,
1) İçinde kuars, bazan feldspat ve mika ile killi şist vb. parçalar bulunan gre, puding, breş ve şistler arasında bir kayaç. 2) Yığıntı teşkil eden çeşitli tane büyüklüğünde taş (kuvarsit, gnays, diyabaz) kırıntı ve parçaları az killi bir çimento (mika, kuvars, karbonat) maddesi içinde şistik bir taşlaşmaya dönüşmüş paleozoik yaşlı, kendine has bir kayaç.
GRAVİMETRE,
1) Cisimlerin, özellikle sıvıların özgül ağırlıklarını ölçen cihaz. 2) Yerçekiminin etkisini yani ivmesini ölçmeye yarayan taşınabilir jeofizik cihazı.
GRAVİMETRİ METODU,
Yerkabuğu içinde bulunan yoğunluğu çevresine göre az veya yüksek bir kütle o yörenin yerçekimi ölçümlerinde farklılıklara sebep olması esasına dayanılarak yeryüzünün muhtelif noktalarında yerçekimi ölçülüp farklılıklarının saptanmasıyla kabuk içinde mevcut olabilecek bir kütlenin tespitine dayanan jeofizik maden arama metodu.
GRAVİTE,
1) Suyla, mukayeseli olarak irtibatlandırılan bir sıvının yoğunluğu veya özgül ağırlığı. Antuvan Bome sıvıların yoğunluğu konusunda bir sistem ortaya koydu. 1921 yılından beri petrolün Bome skalasının yerine API skalası geçmiştir. Bome derecesinin formülü şöyledir:
140
= ------------------------- - 130
Sp. Gr. 60½F
Sp. Gr . 60½F fahrenheit derecesinde sıvının özgül ağırlığı veya yoğunluğu demektir. —> API Gravite. 2) Bome.
GRAVİTE NAKLİYAT,
Yerçekiminden yararlanılarak yapılan taşıma.
GRAVİTE RAMBLE (DOLGU),
Graviteden (yer çekiminden) yararlanılarak yapılan (ramble) dolgu.
GRAVİTE YÖNTEMİ,
Minerallerin özgül ağırlıklarının farklı olmasından yararlanarak yapılan zenginleştirme. Gravite zenginleştiril-mesinde, özgül ağırlık farkından kaynaklanan, akışkan ortamda hareket farklılığı yanında, şekil ve tane büyüklüğü de önemlidir. Gravite ile zenginleştirmede konsantrasyon; ağır ortam ayırmasında yüzme-batma esasına göre; jiglerde basma ve emme hareketlerinin etkisiyle oluşan tabakalaşma sayesinde; “Reichert konisi” ve “Humphreys” spirallerinde sabit bir yüzey üzerindeki akışkan ortamda özgül ağırlık farklılıklarından oluşan sıralanma sayesinde; sarsıntılı masalarda ise yüzeye sarsıntı veya orbital hareket verilmesi suretiyle sağlanır.
GRE,
1) Doğal çimentonun kum tanelerini birleştirmesi ile meydana gelen kayaç. Bunların çimentoları silisli, killi, kalkerli, dolomitli, marnlı, demirli ve jipsli olabilir. 2) Kumtaşı.
GRENA
,Genel formülü A3 B2 (Si 04)3 olan, aynı fiziksel özelliklere ve kristal yapısına sahip kompleks silikat mineralleri grubunun genel adı. Genel formülde görülen A: Ca, Mg, Fe,veya Mn, B ise Al,Fe,Cr,Ti olabilir. En yaygın grena türleri almandin Fe3 Al2 (Si O4)3-ve Pirop- Mg3 Al2 (Si O4)3 dır. Almandin koyu kırmızıdan kahverengi siyaha, pirop ise kankırmızısı renkte kristallidir. Grena içinde mavi hariç tüm renkleri görmek mümkündür. Kübik sistemde, kristalleşir.Grena süs taşı ve sertliği 7 civarında olduğundan aşındırıcı olarak kullanılır. Yüksek kalitedeki endüstriyel grena aşındırıcı toz olarak ve aşındırıcı kaplamaların elde edilmesinde; düşük kalitedeki grena hava püskürtme suretiyle yüzey temizleme ve su filitrasyonu ortamlarında kullanılır. Kaplanmış aşındırıcılar için ANSI 874,18-1977; parlatma ve diğer genel endüstriyel kullanım amaçları için ANSI 874,12-19976; askeri amaçları için MİL-A- 22262 (SH) standartlarına uygun olarak ticari işlem görür. Grena; almancada “Granat”, ingilizcede “Garnet”, fransızcada “Grenot” olarak tanımlanır ve Türkçede de tüm bu isimler kullanılmıştır. Ayrıca grena Ural zümrütü olarak da bilinir. Grenaya halk dilinde “Nartaşı” ve “Süleyman taşı” da denir.
GRES POMPASI,
1) Gresör. 2) —> Yağlama sistemleri.
GRES YAĞI,
sabun ve madeni yağın emülsiyonundan elde edilen ürün. Gresyağı (kolot yağ) yavaş dönen, kaba ve aşınmanın fazla rol oynamadığı ve çok tozlu yerlerde çalışan makinelerde kullanılır. Gres yağı akmaz, yatak içinde dönen muylunun sürtünmesi sonucu oluşan ısının gres yağını eritmesi ile yağlama gerçekleşir.
GREYDER,
Zemini düzeltmek için geliştirilmiş, özellikle yop yapımında kullanılan özel iş makinesi.
GRİ DÖKME DEMİR,
Bileşimindeki karbon, grafit halinde bulunduğu için, kırıldığı zaman gri renkte görünen —> Dökme demir olup, yeterli miktarda silisyumla birlikte yüksek fırının sıcak (yüksek oranda kok ve çok sıcak hava) olarak çalıştırılması sonucu elde edilir. Buna karşılık beyaz dökme demirlerdeki silisyum oranı çok düşüktür ve fırının nisbeten soğuk olarak çalıştırıldığını ve süratli bir soğuma hızını gösterir.. “ Sıcak dökme demir”, “ Soğuk dökme demir” deyimleri de bundan ileri gelir.
GRİZU,
Metan gazının hava ile muayyen bir nisbette karışımından oluşan patlayıcı ve yanıcı (ocak gazı) gaz. Metan gazının hava ile karışımı hacim olarak % 0-5 ve % 14-28 arasında yanma, % 5-14 arasında patlama özelliği gösterir. En şiddetli patlama havadaki metan gazı oranı % 9,5 iken olur. 15 m3/da dan fazla veya verilen havanın % 0,025’i kadar metan gazı çıkan veya herhangi bir bacasına günde birkaç defa metan toplanabilen maden ocağı, grizulu ocak sayılır. —> Metan.
GRİZU ALARM AYGITI,
Havadaki grizu oranının, önceden saptanmış sınırına ulaşması halinde ışıklı (optik) ve/veya sesli (akustik) olarak uyarı yapan aygıt.
GRİZU PATLAMASI,
—> Grizu.
GRİZULU OCAK,
—> Grizu.
GRİZU MUAYENESİ,
1) Ocaklarda işyerlerinde grizu olup olmadığının tesbiti için yapılan iş. 2) Grizu kontrolu.
GUANO,
sahil ve adalarda rastlanan azot ve fosfat bakımından zengin deniş kuşu dışkıları.
GÜCÜK,
Tahkimat direkleri hazırlanırken direk uçlarından kesilen fazla parçalar.
GÜÇ FAKTÖRÜ,
Bir alternatif akım devresinde elektrik akımının enerji olarak kullanılan kısmının payı. —> Şekil. Güç faktörü kilovat’la (kW) ifade edilen “gerçek” iş yapan gücün, kilovoltamper’le (kVA) ifade edilen “zahiri” güce oranlaması ile bulunur. Gerçek güç kW, zahiri güç kVA ve reaktif güç (kVAr) bir dik üçgenin kenarları olarak gösterilir. Böylece gerçek güç kW’nin, zahiri güç kVA’e bölümü bu iki güç arasındaki ø açısının kosinüsü (Cos ø) “güç faktörü” diye isimlendirilen oranı verir. kVAr miktarı azaldıkça, ø açısı küçülür ve kVA’nın büyüklüğü kW’a yaklaşır. Bir tesiste manyetik özellikleri olan motorlar, tarnsformatorlar ve kaynak makinelerinin kullanımı arttıkça kVAr ve dolayısıyla ø açısı büyür, bunun sonucu olarak da Cos ø küçülür. Reaktif güç büyüdükçe elektrik üretim ve iletim şebekesinin faydalı olarak kullanılabileceği güç kısmı küçülmekte ve iletimdeki elektrik enerjisi kayıpları artmaktadır. Bu nedenle güç faktörü düşük olan tesislerde güç faktörünü yükseltmek (iyileştirmek) için “kompanzasyon kondansa-törleri” kullanılması gere-kir. En ideal güç faktörü 0,92-0,95 arasıdır.
GÜÇ FAKTÖRÜNÜN İYİLEŞTİRİLMESİ,
Elektrik şebekesinin —> güç faktörü cos ø’yi yük-sek tutmak için yapılan ça-lışmalar.
GÜHER,
Cevher.
GÜHERÇİLE,
Patlayıcı madde ve gübre imalinde hammadde olarak kullanılan azotlu tuz. (NH4NO3).
GÜLBAHAR TOPRAĞI,
Boya hammaddesi olarak kullanılan demiroksit.
GÜL DİYAGRAMI,
Maden ocakları, taş ocakları, ayaklar veya herhangi bir arazide tesbit edilen çatlak ve fayların istikametlerinin istatistik yöntemiyle değerlendirilmesi sonucu çizilen ve o yerin tektonik yapısını değerlendirmeye yarayan gül şeklindeki diyagram. —> Şekil. Bu değerlendirmede fay atımları da dikkate alınabilir. Eğer arazide 1 kuvvet çifti etkisi ile kıvrılma meydana gelmişse, gül diyagramında 3 ayrı fay sistemi görülür. Gül diyagramında en kesif olan fay istikameti “kıvrım faylarını” bunlarla 45½ açı yapan faylar, “köşegen faylarını”, kıvrım faylarına dik ve sayıları en az olan faylar da “çatlak faylarını” teşkil eder. Faylar bu şekilde isimlendirildikten sonra arazinin hangi istikametten gelen kuvvetlerle kıvrılmaya tabi olduğu söylenebilir.
GÜMÜŞ (Ag),
Beyazımsı, gri renkte, parlak, kolay işlenebilen, tel haline gelen değerli metal. Özgül ağırlığı 10,5 kg/cm3 dur, 960°C de erir. Gümüşe doğada serbest halde rastlanıldığı gibi (+1) ve (+2) değerli bileşikler halinde de rastlanır. Duyarlı bileşiklerinde genelde (+1) değerlidir. Diğer yandan Ag iyonu, Cu, Pb-Zn ve Sb elementleriyle de yer değişimi yapabildiğinden bu elementlerin bünyesinde de, belirli oranlarda gümüşe rastlanır. En önemli gümüş bileşikleri, arjantit (Ag2 S) ve gümüş klorür (Ag Cl) dür. Uluslararası piyasalarda saf gümüş değeri 1000 kabul edilir. Ticari gümüş ise enaz 999 saflıktadır (% 99,9 Ag). Ayrıca “ Sterling Silver “ diye bilinen ve özellikle süs eşyalarında kullanılan cinsi vardır ki, 925 kalite diye bilinir. (% 92,5 Ag, % 7,5 Cu).
Gümüşün % 40-50 kadarı fotoğraf sanayiinde, % 20-30 kadarı elektronik sanayiinde, % 3-5 kadarı para imâlinde, % 10 kadarı süs eşyası ve takılarda, % 5 kadarı alaşımlarda, % 5 kadarı dişçilikte ve % 5 kadarı yapay yağmur yağdırma işlerinde tüketilir.
GÜMÜŞ STANDARDI,
Gümüş üreticilerinin uyması gerekli olan ve ticari işlemlerde aranan özellikler. TSE tarafından tesbiti edilen gümüş standardı henüz yayınlanmamıştır. (1997). ASTM-B413-69 standardına göre:
99,90 Vasıf: Ticari kütükler veya külçeler olarak yaygın bir şekilde tercih edilen en az binde 999 saflık oranına sahip gümüş.
99,95 vasıf: En az 999,5 saflık oranına sahip gümüş.
99,99 vasıf: En az 999,9 saflık oranına sahip gümüş.
ASTM E29: Tanımlanan sınırlı değerlerde anlam taşıyan rakamların basamaklarının belirtilmesi için standart.
ASTM K378: Toz tekniği ile gümüşün spektrografik analizi için metod.
GÜNEŞTAŞI,
—>Güntaşı.
GÜNİTAJ YAPMAK,
1) Çimento ince kum ve su karışımını püskürtmek suretiyle bir yüzeyin tahkimi (sıvanması) veya hava ve su ile irtibatın kesilmesini sağlamak için yapılan iş. 2) Şatgrid.
GÜNTAŞI,
Feldsipat grubuna ait kıymetli taş niteliği taşıyan bir kayaç. İçinde birbirine paralel vaziyette çok ince levhamsı demir oksit (hematit) parçaları bulunur ve bunlar taşa yanardönerlik özelliği kazandırır.
GÜRÜLTÜ,
Kişilerin huzur ve sükununu, beden ve ruh sağlığını bozan ve işyerlerinde çalışanların meslek hastalığına uğramalarına neden olan, istenmeyen, hoşa gitmeyen, rahatsız edici ses. Sesin sıkışma ve seyrelmeleri arasındaki tazyik farkına “ses basıncı” denir. Ses basıncı arın milyonda biri “mikrobar” olarak ölçülür. İki kütlenin birbirine çarpması ile ortaya çıkan sese “darbe gürültü” denir. Ses ölçü birimi olarak, bulucusu Alexander Graham Bell adına izafeten “Bell” ve bunun onda biri —> “desi Bell” kullanılır.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #4
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
İBRAHİM ETHEM PAŞA (1818-1893), İlk Türk Maden Mühendisi. Miralay rütbesiyle önce Darı Şura-yı Askeriye’de ve Sarıyer bakır madeninde görevlendirilmiş, sonra Gümüşhacıköy maden müdürlüğüne, 1845’te de Keban ve Ergani madenleri başmühendisliğine tayin edilmiştir. Ethem Paşa, siyasi hizmetlerinden çok, ilmi hizmetleri ile faydalı olmuştur. Darülfünun’a tabiat dersleri için kıymetli koleksiyonlar hediye etmiştir. İÇE DÖMKE, Çalışmakta olan bir açık işletmenin, madeni alınmış kesimine pasanın boşaltılması.
İÇERİ (A) RANDIMANI,
Yeraltı randımanı, —> Randıman.
İÇ KUYU,
—> Kör kuyu. Kelebe.
İHBAR,
1) “ 3213 sayılı Maden Kanunu”nda kullanılan bir deyim olup, arama ve ön işletme ruhsat sahasında olmamak kaydı ile evvelce tesbit edilmemiş bir maden zuhurunun “ETKB Maden İşleri Genel Müdürlüğü “ ne bildirilmesi. 2) Genel anlamda, yasa dışı bir iş yapanı ele vermek amacıyla gizlice bildirim, haber verme.
İHMALİ FENNİ,
Bilimsel olarak gereken ilginin gösterilmemesi.
İHRAÇ,
Ocaktan maden, taş, vb. çıkarma işlemi.
İHRAÇ HALATI,
İhraç tesisinde kullanılan halat.
İHRAÇ KULESİ,
—> Şövelman.
İHRAÇ KUYUSU,
İçinde madencilikle ilgili her türlü taşımanın yapıldığı kuyu.
İHRAÇ SİSTEMİ,
Kuyu kafesini ocak içine indirip yeryüzüne çıkaran çelik halatlı sistem. İhraç sisteminde halat ya tambura sarılır veya halatın tambura sürtünmesi suretiyle kaymadan kafesin hareketini sağlar. Bunlardan birincisine tamburlu, ikincisine de köpe ihraç sistemi denir.
İHRAÇ VİNCİ,
İhraç sisteminde hareketi sağlayan mekanizma. İhraç vinci elektrik, buhar veya su gücünden yararlanılarak tahrik edilir.
İHZARAT,
Maden üretimine başlamadan yapılan büyük hazırlıktan sonra maden rezervi içinde (panoda) devam eden kısa ömürlü her türlü hazırlık çalışmaları. İhzarat tamamlandıktan sonra üretime geçilebilir. Belirli faz farkı ile hazırlık ve üretim birbirini takip eder. —> Büyük hazırlık. Developman.
İHZARAT GALERİLERİ İHTİYACI,
1000 ton satılabilir maden elde edilebilmesi için gerekli galeri boyu veya hacmini ifade eden kavram (m/1000 t veya m3/1000 t). Bu ihtiyaç, damar kalınlığına, ayak boyuna ve ihzarat galerilerinin kullanılma sıklığına göre değişir.
İHZARAT LA¦IMI,
Kullanma süresi beş yıldan az olan hazırlık lağımı. Bu lağımlarla ilgili harcamalar lağımın ömrü dikkate alınarak amortismanlar dışında itfaya tabi tutularak maliyete intikal ettirilir.
İHTİRA BERATI,
—> Patent.
İKAZ DİNAMOSU,
Elektrik üreten bir dinamonun statorundaki bölümlere verilecek doğru akımı üreten dinamo.
İKİ ŞEKİLLİ MİNERALLER,
—> Polimorf mineraller.
İKİNCİL ALUMİNYUM,
Yeni ve / veya eski hurdadan elde edilen alüminyum.
İKİNCİL HAVALANDIRMA,
—> Tali havalandırma.
İKİNCİL PERVANE,
—> Tali havalandırma.
İKİZ,
Mineralojide bir mineralin aynı veya daha fazla kristallerinin belirli bazı kaideler altında ve değişik doğrultularda yan yana, bitişik veya iç içe girmiş bir halde teşekkül etmiş olması.
İKTİSADİ DEVLET TEŞEKKÜLÜ (İDT) ,
Ekonomik alanda ticari esaslara göre etkinlik göstermek üzere kurulan ve sermayesinin tamamı devlete ait olan Kamu İktidadi Teşebbüsü. 233 sayılı KHK’ye göre İDT sayılan KİT’ler :
Türkiye İhracat Kredi Bankası A.Ş. (EXİMBANK), T.C. Ziraat Bankası, Sümerbank, Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikaları İşletmesi (SEKA), Türkiye Çimento Sanayii TAŞ (ÇİTOSAN), Türkiye Demir Çelik İşletmeleri A.Ş. (TDÇİ), ETİBANK, Türkiye Petrolleri A.O. (TPAO), Petrokimya A.Ş. (PETKİM), Türkiye Gübre Sanayii A.Ş. (TÜGSAŞ), Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), Devlet Malzeme Ofisi (DMO), Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş. , Halkbank, Ağır Sanayi ve Otomotiv Kurumu (ASOK), Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu (TKİ), Et ve Balık Kurumu (EBK), Toprak Mahsülleri Ofisi (TMO), Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), Yem Sanayii TAŞ, Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK), Orman Ürünleri Sanayii Kurumu (ORÜS), T.C. Turizm Bankası A.Ş. , Türkiye Emlak Bankası A.O. (KONUTBANK), Türkiye Gemi Sanayii A.Ş., Türkiye Denizcilik İşletmeleri (TDİ) ve Denizcilik Bankası A.O. (DB) .
Özelleştirme ve uygulamalarının düzenlenmesine ve bazı kanun ve kanun hükmünde kararnameler-de değişiklik yapılmasına dair 24.11.1994 tarih 4046 nolu kanunla KİK başlıklı bölümde yer alan kuruluşlardan “Türk Hava Yolları A.Ş. (THY), Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü (ÇAY-KUR), Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü(TİGEM) “ bu bölümden çıkarılarak İDT bölümüne eklenmiş ve 233 sayılı KHK ekinde belirtilen KİK’ler T.C. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü (TCDD), Devlet Hava Meydanları İşletmesi Genel Müdürlüğü (DHMİ), Tütün, Tütün Mamülleri Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü, T.C. Posta İşletmeleri Genel Müdürlüğü, Türk Telekominikasyon A.Ş. olarak yeniden düzenlenmiştir.
İLMENİT,
—> Titanyum, titan.
İLERİ TEKNOLOJİ MERKEZİ,
—> Tekno-park.
İLERİDEN KESTİRME,
Yanına gidilemiyen bir noktanın yerini belirlemek için, aralarındaki mesafe hassas olarak ölçülen iki noktaya alet kurup bu şekilde oluşan üçgenin aletlerin bulunduğu noktalardaki açıları ölçülüp gidilemeyen noktanın yerinin saptanması.
İLERLEME,
1) Galeri sürülmesinde her bir ateşleme sonunda elde edilen ilerleme miktarı. 2) Sondajda delme işlemi.
İLERLEME HIZI,
Kazı yapılan işyerlerinde (lağım, taban, ayak, kuyu, kelebe, kılavuz, sondaj) günlük veya vardiyalık ilerlemeyi metre cinsinden belirten bir ölçü kavramı. —> Kesme hızı.
İLERLEME YÖNÜ,
Ayakların ilerlediği yön. Bu yön damar istikametinde, damar meylinde ve damar meyli aksine olabilir. —> İşletme yönü.
İLERLETİMLİ AYAK,
—> Uzun ayak.
İLETKENLİK ANİZOTROPİSİ,
—> Jeoelektrik maden arama metotları.
İLK ÇUKUR,
—> Ön dekapaj.
İLK YARDIM,
Hasta veya yaralı bir kimseye, tıbbi müdahale derhal yapılamadığı takdirde, doktor gelinceye kadar veya hasta yahut yaralı doktora veya hastahaneye götürülünceye kadar tatbik edilen acil hal tedavisi. Doğru tatbik edildiği takdirde ilk yardım, ekseri hallerde tabii teneffüsü yeniden sağlar; kan kaybını azaltır; şoku hafifletir veya izale eder; yaraların ve yanıkların mikrop kapmasına, kırık ve çıkıkların hareketine mani olur; ızdırabı azaltır; hastaya kuvvet kazandırır ve sıhhi yardım temin edildiği zaman hastanın veya yaralının iyileşme ihtimalini çoğaltır.
İMALAT HARİTASI,
1) İşletilmekte olan bir maden damarının ve damar çevresindeki madencilik yapılarının muayyen bir ölçekle plan düzlemi üzerine çizilmesi suretiyle elde edilen harita. Bu haritada ramble edilmiş kısımlar farklı tarama çizgileriyle ifade edilir. Damar istikamet ve yatımı, senklinal ve antiklinaller, tektonik arızalar özel işaretlerle belirtilirler. İmalat haritası, ocak emniyeti bakımından yangın çıkan kısımları, yeraltı suyu sahalarını, barajları, emniyet topuklarını ve ruhsat sınırlarını da gösterir. 2) İşletmelerde üretim yapılan yerleri, miktarları ve yapılış şeklini gösterir, ölçekli, beyan niteliğinde harita.
İMALAT PLANI,
Yeraltı madenciliğinde sürülen galerileri, taban yollarını ve üretim ayaklarında yapılan çalışmaları, açık işletmelerde de dekapaj ve kömürde, basamakların ve alınların durumunu gösterir harita.
İMALAT YÖNÜ,
—> İşletme yönü.
İMLA HAKKI,
1) Galerilerde veya üretim yerlerinde istenen kazıyı yapmak için, lağım deliklerine konması icap eden patlayıcı madde miktarı. 2) Barut hakkı. 3) Doldurma hakkı.
İMPEDANS,
Ohm - alternatif akım direnci.
İMPULS YÖNTEMİ,
Bir katod lambasında, impulsların gidiş-gelişi arasında geçen zaman farkını dikkate alarak yapılan uzunluk ölçme yöntemi. Bu yöntemde modüle edilmiş bir dalga; verici tarafından ölçülecek mesafenin diğer ucuna gönderilir, oradan kuvvetlendirilerek geri yansıtılır ve geçen zaman tesbit edilerek cihaz tarafından mesafe olarak gösterilir.
İMRARİYE,
6309’a göre Devlet Hakkı ödenerek üretilen madenin nakil ve satış müsaadesi. İmrariye ödenince imrariye tezkeresi alınmasına hak kazanılır. Yürürlükten kalkan 6309 sayılı Maden Kanunu’na göre mecburi imrar taahhüdü İ.R., İ.İ., sahaların sözleşmelerine konurdu. Bu durumda imrariye tezkeresi alınmadan maden sahasından çıkartılan (nakledilen) maden kaçak sayılır; imrariye 1,5 misli tahsil edilir ve hakimin takdirine göre de ceza verilirdi.
İNCE KIRMA,
—> Kırma.
İNCE KİLLİ DAMAR,
Mermer işletmeciliğinde kalınlığı çok az olan killi damar.
İNCE KÖMÜR,
—> Satılabilir.
İNCE YONU,
Mermer işletmeciliğinde, taş yüzeyinin imalât yüzeyine paralel olarak, yanlarının 5-10 cm derinliğine kadar kalem, tarak, mucarta ve midizle işlenmesi.
İNCO FLAŞ İZABE YÖNTEMİ,
Kanada’nın inco firması tarafından geliştirilmiş saf ticari oksijenin (~% 95 O2) kullanıldığı, pirometalurjik prensiplere dayanan blister bakır üretim yöntemi. İnco flaş izabe gazları otokumpu fırınına nazaran daha yüksek oranda SO2 içerir. Bu oran birincisinde % 10-15 olmasına karşın, ikincisinde % 80 civarındadır ve bu nedenle ınco yönteminde sıvı SO2 ve hatta elementer kükürt üretimi mümkün olur. Inco teknolojisinde cüruftaki bakır oranı daha düşük olduğu için, cüruf atılır. —> Bakır üretimi.
İNDİKATÖR KRİGİNG YÖNTEMİ,
Maden yataklarının sınırlarının koşullu olasılık dağılımlarının kestiriminde kullanılan parametrik olmayan jeoistatistiksel bir teknik.
İNDİRGEÇ,
—> Redükleyici.
İNDİRGEME,
1) Döndürme, dönüştürme, irca. 2) Redükleme. Redüksiyon.
İNDİRGENME,
—> Elektroliz.
İNFİLAK,
Patlama. —> Detonasyon. Şiddetli patlayıcı maddeler. Patlayıcı madde.
İNFİLAKLI FİTİL,
Dış yapısı çeşitli renk-lerde, özü de trotil denilen sarımtrak ve beyaza yakın patlayıcı madde ile dolu olan ateşleme fitili. Yanma hızı saniyede 7-9 km’dir. Yanması infilak şeklinde olur. Kangal halinde bulunduğu zaman infilakı halinde toplu patlayıcı madde tesiri gösterir.
Doldurulmuş ve sıkılanmış birden fazla deliğin ateşlenmesinde kullanılır. Emniyet bakımından; hiçbir zaman kangal halinde iken; yeteri kadar fitil açılıp kesilmez. Kesilecek uç bir tahta üzerine konulur, keskin bir bıçakla vurulmak suretiyle kesilir. Bıçağı sürterek infilaklı fitil kesmek tehlikelidir. İkinci bir kesiş tahtanın aynı yerinde yapılmaz.
İNGOT,
Kütük, çubuk, külçe veya blok halinde, ingot kalıbına dökülerek elde edilen, yeniden ergitme, dövme, haddeleme vb. işlemler uygulanmamış metal veya alaşım kitlesi.
İNHALASYON CİHAZI,
—> Pulmotor.
İNHİDAM,
—> Tasman.
İNKLİNASYON,
1) Arzın manyetik alanının yatay düzleme göre eğimi. 2) Serbest asılmış bir mıknatıs iğnesinin arzın manyetik alanında yatay düzlemle yaptığı açı. 3) Bir planet yörünge düzleminin arzın yörünge düzlemiyle meydana getirdiği eğim açısı. 4) Düzgün bir maden yatağının genel eğimi.
İNNOVATİON CENTER,
—> Teknopark.
İNSAN GÜCÜ İLE NAKLİYAT,
Madencilikte insan gücü kullanarak (manuel) kürek, el arabası veya küçük ocak arabasından yararlanılarak yapılan taşıma. —> Nakliyat.
İNSET,
Kuyunun dibinden veya herhangi bir yerinden yapılan lağım girişi.
İN-SİTU-METODU,
1) Uçucu madde, kömür ve bitüm ihtiva eden şistlerin içindeki enerji hammaddelerinin yerinde gazlaşmaları yoluyla enerji hammaddesi elde edilmesi yöntemi. 2) Tabii yerinde yapılan işlem.
İNTİFA HAKKI,
Başkasına ait bir maldan yararlanma, başkasına ait bir malı kullanma hakkı. —> Orman irtifak hakkı.
İNTİKAL,
—> Devir.
İNTERNET,
Birbirine bağlı bilgisayarların ağlarından oluşan ağların ağı olarak tanımlanan bilgisayar iletişim sistemi.
İNTRÜSİF KAYAÇLAR,
—> Derinlik kayaçları.
İRADE’İ SENİYE,
Maden işlerine taalluk eden ahvalde çıkarılan “Bakanlar Kurulu” kararı.
İPEK CİLA,
İnce kılımsı minerallerin verdiği görünüm olup; kılımsı jips, kılımsı barit vb. minerallerde vardır.
İRİ KÖMÜR,
—> Satılabilir.
İRSAL,
Gönderme, yollama irsaliye.
İRSALİYE,
Malı nakledenin veya naklettirenin, irsalatçıdan (göndericiden) almış olduğu ve malın sevk edildiğini ve durumunu gösteren ve ispata yarayan belge. Diğer bir ifade ile bir yere gönderilen eşyanın listesi, gönderme belgesi.
İRSALİYE MEKTUBU,
—> Nakliye senedi, İrsaliye.
İRTİFAK HAKKI,
Bir taşınmaz üzerinde diğer bir kimse veya taşınmaz lehine tesis edilen yararlanma ve kullanabilme hakkı. —> İndifa hakkı.
İS,
Yakıtların bünyesinde bulunan CnH2+2’in yanma esnasında parçalanması nedeniyle serbest halde çıkan karbon zerreleri.
İSLİM,
Bir işte kullanmak için hazırlanan buhar.
İSTALYA,
—> Starya.
İSTARYA,
—> Starya.
İSTİF,
1) Çeşitli litolojideki kayaçların bir arada (birlikteliği) bulunması. 2) Maden direklerinin stok sahasına yerleştirilmesi.
İSTİHDAM,
Hizmette kullanma.
İSTİHLAK,
Tüketim, yoğaltım.
İSTİHRAÇ,
1) Kazılmış madenin ocaktan çıkarılması. 2) Çıkarma. 3) İhraç.
İSTİHSAL,
1) Madenin, maden yatağı içerisinden kazılıp çıkarılması işlemi. 2) Üretim.
İSTİHSAL (ÜRETİM) METALURJİSİ,
Cevher veya konsantrenin kurutma, kavurma, eritme ve redükleme proseslerine tabi tutularak metal veya alaşımları elde etmek için yapılan metalurji işlemleri. —> Metalurji.
İSTİKAMET,
Damar veya tabaka düzlemi ile yatay düzlemin ara kesiti, diğer bir ifade ile tabaka yatımına dik ve damar düzlemi üzerinde olan doğru parçası. —> Direksiyon.
İSTİKŞAF,
Keşfetme, yoklama.
İSTİM,
—> İslim.
İSTİSMAR,
1) İşletme, yararlanma. 2) Sömürme.
İSTİSMARLI MADENCİLİK,
İlerisi için tedbirler almadan ve işletme zayiatı dikkate alınmadan maden yatağının kolay üretilebilir ve zengin kısımlarının işletilip geri kalan kısmının bırakılması şeklinde yapılan madencilik.
İSTMAN (EAST MAN) CİHAZI,
Geniş lâğım (çapı 50-350mm olan) eğimini kontrol etmekle kullanılan cihaz. Her ölçü noktasında lâğımın eğimi ve eğimin azimut değeri bir film üzerine tespit edilir. —> Klinometre, sondaj inklinometresi.
İŞARETÇİ,
1) Sinyalci. 2) Çancı.
İŞARETLEŞME,
Vinç, varagel, kuyu vb. ihraç tesislerinde vinç dairesi ile rösetlerdeki görevliler arasında belirlenen ve ihraç sisteminin yapması gereken fonksiyonunu açıklayan akustik (kampana veya zil), optik (sesli ve ışıklı) sinyallerle (anlaşma) haberleşme şekli. Buna göre: 1 vuruş: Stop, 2 vuruş: Çek (vira), 3 vuruş: Bırak (laçka), 4 vuruş: Adam geliyor, 5 vuruş: Adam geldi anlamındadır. Bu işaretleşme telefon aracılığı ile de yapılabilir.
İŞÇİ,
1) Bir akde bağlı olarak diğer bir kimsenin işyerinde bedenen veya fikren veya hem bedenen hem fikren çalışan kimse. 2) Sendikalar ve Sosyal Sigortalar kanununa tabi, fakat “Devlet Personel Kanununa” tabi olmayan kişi.
İŞÇİLİK,
1) İşçiye yaptığı iş karşılığı verilen ücret. 2) İşçi emeği. 3) İşleme (yapım) niteliği. 4) Üretim maliyeti hesaplamada o üretim için çalışan işçilerin tümüne ödenen para veya bunun % olarak ifadesi.
İŞ DE¦ERLENDİRME,
Bir işyerindeki işlerin, önceden tespit edilmiş, belli faktörler (kriter) açısından birbirlerine oranla taşıdıkları değerlerin, ücret tesbitine esas olmak üzere, rakamlar halinde ortaya konması.
İŞGÜNÜ,
Tatil, genel ve ulusal bayram günleri çıkarılmak suretiyle yıl içinde çalışılan günleri ifade eder. Tatil günlerinde de işyerinde çalışma yapılıyorsa, bu günler de işgünü olarak kabul edilir.
İŞ KAZASI,
1) İşverenin otoritesi altında sayılan bir zaman kesimi içinde, iş veya işin gereği meydana gelen, fizyolojik bir arıza ile sonuçlanan kaza durumu. 2) Çalışanların iradesi ve suç sayılan bir kusuru olmaksızın yapılan işten ileri gelen ve geçici veya sürekli işgöremezlik yahut ölümle sonuçlanan travmatizm veya hastalık hali. 3) İş gücünü doğrudan doğruya tehdit eden, bir yerde Sosyal Sigortalarla ve öncelikle korunan meslek riski.
İŞ MAKİNELERİ ÇALIŞMA VERİMİ,
İş makinelerinin çalışmalarından sağlanan fayda derecesi. Çalıştırılan iş makinesinin verimi, taşınan veya kazılan malzemenin cinsine, operatörün becerisine, makinenin çalışma ve bakım durumuna göre E=0,4-0,8 arasında değişebilir.
Yükleyici kepçesinin dolma faktörü ise; yüklenen malzemenin kolay, orta, oldukça zor ve zor yüklenebilmesine ve yığın halinde, kısmen kazı gerekli, ekskavatör veya dozerle kazılıp hazırlanmamış, patlatılmış ancak yerinden kopmamış büyük sert malzeme olmasına göre kepçe dolma faktörü k= 0,4-1,0 arasında değişebilir.
Bu faktörler dikkate alınarak yükleyicinin yapacağı iş miktarı; Q= (gx60xE): D g=g1xk formülleri ile hesaplanır.
Q= İş miktarı m3, g1=İş miktarı (m3/sefer-tam dolu kepçe)
D= Gidiş-dönüş ve yükleme zamanı (dakika)
g= İş miktarı (m3/ sefer-normal)
E= Çalışma verimi (—> Çalışma verimi)
İŞ MAKİNESİ ÇALIŞMA VERİMİ,
Çalışmada sağlanan fayda derecesi. Açık işletme örtükazı işinde çalışan kazıcı makinenın verimi; malzemenin cinsine, operatörün becerisine, makinenın çalışma ve bakım durumuna göre 0,42-0,83 arasında değişir. Bu husus aşağıdaki tabloda gösterilmiştir.
Kazıcı makinenin bakım derecesi
Çalışma Mükemmel İyi Normal Kötü
Durumu
Mükemmel 0,83 0,81 0,76 0,70
İyi 0,78 0,75 0,71 0,65
Normal 0,72 0,69 0,65 0,60
Orta 0,63 0,61 0,57 0,52
Uygun değil 0,52 0,50 0,47 0,42
İŞLEME,
Mermer işletmeciliğinde taş bloktan arzu edilen taş yüzü elde edilinceye kadar yapılan işlemlerin toplamı.
İŞLEME SUNDURMASI,
Mermer işletmecili-ğinde taş işlemeye mahsus, sadece üstü kapalı mahal.
İŞLETİLEBİLİRLİK,
1) Teknik ve ekonomik yönlerden, bir maden rezervinin işletmeye alınabileceğini ifade eden bir kavram. 2) Hazırlık, üretim, taşıma ve zenginleştirme giderleri çıktıktan sonra, geride belirli bir miktar kâr bırakabilecek şartları haiz olma.
İŞLETİLEBİLİR MADEN YATAKLARI,
Etüd yapıldığı sırada bilinen madencilik tekniği, teknolojisi ve ekonomisi bakımından, işletildiği takdirde iktisadi olabilecek veya işletilmesi politik yönden faydalı olacak maden yatakları.
İŞLETİLEBİLİR ORTALAMA TENÖR,
Bir maden yatağında veya bir maden işletmesinde kabul edilen işletme limit tenöründen daha yüksek tenörde olan cevher oluşumlarının ortalama tenörü.
İŞLETİLEBİLİR REZERV,
—> İşletilebi-lirlik.
İŞLETİLEN (DENGELENMİŞ) ORTALA-MA DAMAR KALINLI¦I,
Aynı anda değişik kalınlıktaki damarlarda çalışılan bir üretim ünitesinde her üretim noktasından yapılan üretimin damar kalınlığı ile çarpımlarının toplam üretime bölünmesi ile elde edilen damar kalınlığı. —> Damar kalınlığı.
İŞLETME,
1) Ekonomik ilkelere göre faaliyette bulunarak, mal ve hizmet üreten teknik ünite. 2) Herhangi bir mal veya hizmet üretimi için gerekli araç ve gerecin bu üretimi sağlayacak şekilde yerleştirildiği teknik birim. 3) Müesseselerin ve bağlı ortaklıkların mal ve hizmet üreten ve hükmi şahsiyeti haiz olmayan fabrika ve diğer birimleri.
İŞLETME BÜTÇESİ,
1) İktisadi faaliyet gösteren bir kuruluşun gelecek bir yıl içinde yapacağı işletmecilik faaliyetleri için insan gücü, üretim, pazarlama ve parasal yönden yapılan tahminlerin tümünü gösteren belge. 2) İş Programı. İşletme bütçelerinden karşılaştırma bakımından geçmiş yıllara ve içinde bulunulan yıla ait bilgilere de yer verilir. Yatırım ve finansman programları da işletme bütçelerinin eklerini teşkil eder. Bu itibarla yatırım ve finansman programı kesinleşmeden işletme bütçesi de kesinlik kazanmaz.
İŞLETME ÇUKURU,
Madeni alınmış açık işletmelerin geride bıraktığı topoğrafik görünüm.
İŞLETMEDE YER BELİRLEME,
Maden işletmelerinde çalışılan veya çalışılacak işlerlerinin veya ünitelerin (kuyu, desandri, lağım, taban, damar, ayak, pano, bölüm, kat, kartiye vb.) adreslenmeleri için uygulanan usül. Genel olarak açık işletmelerde tektonik hatlarla sınırlanmış panolar maden yatağının durumuna göre yer rümuzu, basamaklar da kotları ile birlikte bir sıra numarası verilerek belirlenir. Yeraltı işletmelerinde ise lağımlar, tabanlar ve başyukarılar sürüldükleri yöne ve kotlarına göre adreslendirildikleri gibi, birçok işletmeleri olan bir kuruluşta standart bir uygulama yapmak için yer, bölge, işletme, kat, kartiye gibi yerlere kodlar, lağım, damar, kuyu, desandri gibi yerlere de numaralar verilerek sözkonusu işyeri veya ünitelerin seri halindeki rakamlarla yerleri ifade edilir.
İŞLETME FAALİYET RAPORU,
Maden-cilik faaliyetlerinin, yönetmeliğinde belirtildiği üzere, fenni nezaretçi tarafından hazırlanan takdim metni.
İŞLETME HAKKI,
Herhangi bir sahada madencilik yapmak üzere İşletme Ruhsatı (İR) ve İşletme İmtiyazı (İİ) almış özel veya tüzel kişilerin doğan hakları.
İŞLETME HUDUDU,
1) Yeraltında bulunan madeni ekonomik olarak alabilmek için, kaldırılması gereken pasanın sınırını düşey ve çevresel yönde gösteren ayırım çizgisi. 2) Ruhsat sahasının sınırları.
İŞLETME İMTİYAZI (İİ),
Yürürlükten kaldırılan 6309 sayılı Maden Kanunu’na göre işletme yapabilme hakkı. İşletme imtiyazı, ilgili bakanlıkça aktedilecek bir mukaveleye istinaden Bakanlar Kurulu kararı ile 40-90 yıl süre için Limited, A.Ş. veya İDT’lere verilebilir veya bu imtiyaz hakkı kanunda belirtilen bazı durumlarda gene Bakanlar Kurulu kararıyla feshedilebilir. 3213 sayılı yeni maden yasasında İ.İ. terimi ve kavramı mevcut değildir.
İŞLETME İZNİ,
1) Ruhsat sahibine sahasında işletme yapabilmesi için, Maden Kanununa uygun olarak hazırlanmış işletme projesinin ilgili daireye tevdii üzerine işletme ruhsatı ile birlikte verilen izin. 2) Bir tesisin işletmeye alınabilmesi ve işletilmesi için “Resmi Makamlarca” verilen izin.
İŞLETME METODU,
Doğal konumda bulunan madenin en az zayiatla ve emniyetli olarak ekonomik şekilde çıkarılması için uygulanan sistem. Madenin büyüklüğü, şekli, yatımı ve istikameti, tavan ve tabanının özellikleri, ekonomik değeri, fiziki ve kimyevi özellikleri işletme metodunun seçiminde önemli faktörlerdir. Temel işletme metodları —> Kapalı (yeraltı) ve —> Açık (yerüstü) işletme metodları olarak iki ana gruba ayrılabilir. Yeraltı işletme metodları uygun şartlarda deniz, göl ve ırmak altlarında da uygulanabilir.
İŞLETME PLANI,
Maden kanununa göre işletmenin bir sonraki yılda maden ocağında yapacağı hazırlığı ve üretimi gösteren ocak planı. Bu plan “Maden Dairesi” tarafından onaylanır ve maden ocağı bu planda gösterildiği şekilde çalıştırılır.
İŞLETME RUHSATI (İR),
Arama ve ön işletme ruhsatı süreleri sonunda “Maden Dairesi’nden” temini gereken izin belgesi.
İŞLETME TALEBİ (İT),
Yürürlükten kaldırılan 6309 sayılı Maden Kanununun ilgili maddelerine göre, aramanın olumlu sonuç vermesi üzerine AR süresi içerisinde “Maden Dairesine” yapılan müracaat. İşletme talebinin olumlu sonuçlanması üzerine ya işletme ruhsatı (İR) veya işletme imtiyazı (İİ) verilirdi. 3213 sayılı yasaya göre sadece işletme ruhsatı verilmektedir.
İŞLETME YÖNÜ,
Hangi işletme metodu olursa olsun; madenin kazısı sırasında, maden yatağı içerisinde yapılan ilerlemenin yönü, yani ayağın genel ilerleme yönü. —> Kazı yönü. Kapalı işletme.
İŞLETME ZAYİATI,
Üretim metodu, gereği veya topuk vb. nedenlerle genel olarak alınamayan ve yerinde bırakılan kömür veya cevher miktarı. Zayiat, üretilmek istenen rezerv kısmının yüzdesi olarak ifade edilir.
İŞ PROGRAMI,
—> İşletme bütçesi.
İŞTİAL KARTUŞU,
—> Yemleme lokumu.
İTİCİ,
1) Araba ile nakliyatta arabaların veya katarın itmek suretiyle hareketini sağlayan mekanik tertibat (hidrolik, pnömatik, zincirli veya halatlı). 2) Ayak içinde, konveyörü gerektiğinde ayak alnına iten düzen.
İTME PİSTONU,
Uzun ayaklarda ayak ilerledikçe taşıma ve üretim donatımının komple olarak alına itilmesine veya kuyu nakliyatında arabaların kafese sürülmesi ve kafesten çıkarılmasına yarayan, basınçlı hava veya elektrohidrolik güçle çalıştırılan pistonlar. —> Kazı rendesi.
İZABE,
1) Eritme. 2) Eritilme. 3) Ergitme. Yüksek tenörlü veya zenginleştirilmiş cevherden metallerin elde edilmesi ile ilgili olarak yapılan işlemler. —> Metalurji.
İZABE FIRINLARI,
Cevherlerin izabesinde kullanılan fırınlar. Bunlar:
1. Tekneli Fırınlar
a) Vater Jacket Fırını
b) Yüksek Fırın
c) Kupol Fırını
2. Alev Fırınları
a) Reverber Fırını
b) Simens-Martin Fırını
3. Potalı Fırınlar
4. Elektrik Fırınları
a) Arklı
b) Dirençli
c) Endüksiyonlu (yüksek veya alçak frekanslı) fırınlar olmak üzere çeşitli sistem ve tiplerde kurulur.
İZLANDA SPATI,
Telemetre ve polarizan mikroskoplarda kullanılan saydam kalsit (CaCO3) kristali. —> Kalsit.
İZOHİPS BLOK METODU,
Damar izohips haritaları üzerinde faylarla sınırlanmış bloklar belirtildikten sonra planimetre ile bu blokların alanları ölçülerek; damar kalınlığı, damar meyli ve madenin yoğunluğu dikkate alınmak suretiyle yapılan rezerv hesaplama metodu. Bu metoda göre hesaplanan rezerv miktarının doğruluk derecesi yüzde yüze yaklaşabilir. —> Rezerv.
İZOJEOTERM,
Yeraltında, ortalama sıcaklıkları eşdeğer noktaların oluşturduğu eğri.
İZOMORF MİNERALLER,
1) Kimyasal bileşimleri birbirine yakın ve aynı şekilde kristalleşen mineraller. 2) Eşit şekilli mineraller.
İZOTROP,
Belirli fiziksel doğrultulara göre özelliği değişmeyen cisimler.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #5
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
KABAK DİREK, Tavan ve taban arasına vurulan tek direk. Vurulduğu yerin sağlamlığına göre baş kısmına takoz, dip kısmına da yastık konabilir. KABA KIRMA.
KABA YONU,
Mermer işletmeciliğinde, taşyüzlerinin imalât yüzeyine paralel yüzeyde tamamen ve taşyanlarının 3-5 cm derinlikte çekiç, murç ve keski ile işlenmesi.
KABARCIKLI DÜZEÇ
KABARMA,
1) Su veya basıncın etkisiyle kayaçların oldukları yerde hacimsel olarak büyümesi. 2) Kayaçların tabii konumlarından çıkarıldıktan sonra yani gevşetildikleri zaman meydana gelen hacim artması.
KABARTMALI CAM,
Dökme demirden bir masa üzerine dökülmüşve demire yapışmaması için aradan madenî bir levha geçirilirken yüzeyi pürtüklü bir görünüm kazanmışcam.
KABLO,
—> Çelik halat.
KABLOLU SONDAJ,
1) Takım dizisi balta (matkap), çelik tij, darbe boruları ve halattan oluşan sondaj metodu. Yükselme-düşme hareketiyle kuyu dibini döverek matkap, formasyonu parçalar. Takım kuyudan çıkarıldıktan sonra, kırıntılar sondaj kovasıyla (bailer) alınır. Kuyuya su gelmesi ve cıdarların yıkıntısı muhafaza borusuyla önlenir; muhafaza boruları çimentolanır. Bu durumda kuyu ilerlemesine bir küçük çapla devam edilir. Kuyu çapı 70-80 cm olabilir ve derine inilecek sondajlarda kuyunun başlangıç çapı büyük seçilir. 2) Churn-drilling.
KAÇAK,
1) Zaiyat. 2) Basınçlı hava, su veya elektriğin kontrol dışı kaybı. 3) Sondajda devridaim suyu veya çamurun kuyu içinden geri dönmeyip formasyon çatlaklarından kaybolması.
KABARMA KATSAYISI,
1) Tabii yerinden alınmışolan toprak, kayaç, cevher veya kömürün kazıldıktan sonraki hacminin ilk durumundaki hacmine oranını gösteren sayı. 2) Kazılmışm3/yerinde m3 (hacim oranı). Bu oran her zaman 1’den büyük olup, kazılan malzemenin cinsine göre; kum 1,15; toprak 1,20; kil, çok sert toprak 1,35-1,40; sert kömür 1,5-1,8; şist 1,65 ve gre de 1,8 civarındadır.
KAÇAK YOLU,
1) Grizu, yangın vb. tehlike hallerinde, insanları taze hava akımının bulunduğu yere ulaştıran yol. Kaçak yoluna 45 dk. ile en çok 90 dk. sonra ulaşılabilmelidir. Bu zaman, uzun ayak, galeri ve kör kuyudaki kaçışhızına; yatım, damar kalınlığı ve geçişyollarının kesit boyutlarına bağlıdır. Kaçak yolu yürümesi kolay ve bakımlı olmalıdır. 2) Kaçamak yol. 3) Nefeslik.
KADASTRO,
1) Arazilerin, arsaların yerini, alanını, sınırlarını belirtip plâna bağlama işi. 2) Taşınmazların şeklini, içeriğini ve hukuki durumunu belirlemek için düzenlenen sicillerin ve yapılan işlerin tümü.
KADEME,
1) Dekapajda kullanılan işmakinelerinin teknik özellikleri ile arazinin fiziksel ve jeolojik yapısına bağlı olarak belirlenen yükseklikte yatay dilimler. 2) İstihsale hazırlanan mermer basamağı. 3) Ayna tabanı. 4) —> Basamak.
KADEME BOYU,
Açım işletmede maden yatağının durumuna, sınırına ve pano boylarına göre örtü kazı ve üretim sahan kademelerin uzunluğu. —> Şekil, Pano boyu, Pano, Basamak.
KADEMELİ MATKAP,
Önceden açılmışbir kılavuz sondaj deliği yardımıyla delik çapını büyütmek için kullanılan yardımcı bir veya birkaç kademesi bulunan özel maktap. Bu matkap sondaj kuyularının taranarak genişletilmesi, ocaklarda kuyu, kelebe ve başyukarıların nihai çapa getirilmesi işlerinde kullanılır.
KADMİYUM,
Kimyasal sembolü Cd, atom ağırlığı 112,40, özgül ağırlığı 8,65 gr/cm3, ergime noktası 321½C olan gümüşbeyazı renginde metal. Tabiatta hemen tamamen çinko ile birlikte bulunur.
KADMİYUM SPESİFİKASYONLARI,
Ticarette işlem gören kadmiyum metalinin standartlara göre belirlenmişmuhteva oranları. Ticari kadmiyum % 99,95 ile % 99,9999 arasında bir safiyettedir. Kaplamacılıkta kullanılan kadmiyumun genellikle en çok: 0,015 Pb ve % 0,033 Zn ihtiva etmesi istenir. ASTM B440-76’ya göre standart kadmiyum metalinde, metal Cd dışında, en çok Zn % 0,034; Cu % 0,015; Pb % 0,025; Sn % 0,01; Ag % 0,01; Sb % 0,001; As % 0,003; Te % 0,003 olması gerekir.
KADRAN,
1) Saat, pusula vb. ölçü aletleri içine yerleştirilen ve üzerinde yazı, rakam ya da başka işaretler bulunan, ölçü aletinin şekline genellikle uyan düz satıh. 2) 10 x 10 cm. kesitinde biçilmişkalas.
KAFA,
Bütün boyutları yaklaşık aynı büyüklükte olan değişik geometrik şekillerdeki mostra vermişmaden yatağı tipi.
KAFALA,
Doldurma hakkının iyi hesaplanmaması veya yerleştirmenin doğru yapılmaması sonucunda patlayıcının patlatılmasından sonra lağım deliği dibinde oluşan çukur.
KAFES,
Dikey maden kuyularında insan, malzeme ve vagon (araba) nakliyatını sağlamak için kullanılan tek veya daha fazla katlı çelik konstrüksiyonlu kabin.
KAGİR (KÂRGİR) İNŞAAT,
Taşveya tuğladan yapılmışinşaat.
KAGİR TAHKİMAT,
Taşya da tuğladan yapılmıştahkimat.
KAİDE KONGLOMERASI,
1) Taban konglomerası. 2) Jeolojik periyodların başlangıçlarında oluşmuş, bir bakıma periyodların tabanını teşkil eden ve oturdukları zemin ile diskordans oluşturan konglomera serisi.
KALAMİN ,
1) Oksitlenmişçinko cevheri (eski deyim). 2) Hemimorfit [ Zn4 Si2 O7 (OH)2 H2O] 3) Avrupada smitsonit’e eski dönemlerden kalan alışkanlıkla kalamin de denir.
KALAS,
Kalın biçilmişuzun tahta.
KALAY,
Kimyasal sembolu “Sn”, atom ağırlığı 118,70; özgül ağırlığı 7,28 gr/cm3 olan kimyasal element. Metal olarak elde edildikten sonra yumuşak, beyaz ve kristalin olur ve normal sı-caklıkta bükülür; ısıtıldığında kırılganlaşır. —> Standart tip kalay. Yüksek kalite tip kalay.
KALDO YÖNTEMİ,
Boliden (İsveç) firması tarafından geliştirilen; Kaldo çelik-yapım prosesine dayanan, başlangıçta ikincil bakırları işlemeyi amaçlayan ancak sonraları öncellikle kurşun üretiminde faaliyet gösteren pirometalurjik prensiplere dayalı izabe yöntemi. Bu yöntemde; fırındaki su soğutmalı bir çubuk ile sıkıştırma ve iyi ısı transferi vermek üzere dönen bir tank kullanılır ve üstten üflemeli döner konverterler gibidir.
KALEM,
1)Mermer işletmeciliğinde 20-30 cm boyunda yassı ve keskin uçlu çelik taşişleme aleti. 2) Yazmak veya çizmek için kullanılan, çeşitli biçimde yapılmışkırtasiye mâlzemesi.
KALEMLİ,
—> Taraklı.
KALFA,
1) Yetişme aşaması çırakla usta arasında olan (işçi) zanaatçı. 2) Usta yardımcısı.
KALINLIK,
Mermer işletmeciliğinde, taşın oturduğu yüzey ile bu yüzeye paralel olan ve taşın en üst noktasından geçen yüzey arasındaki yükseklik.
KALIN KESİTLİ ÇUBUKLAR,
—> Uzun hadde ürünleri.
KALİBRASYON,
Bir imâlatın, cihazın veya tartı aletinin olması gerektiği şekil, biçim, ölçü veya yapıda olup olmadığını anlama ve değilse; düzeltme işlemi.
KALİFİYE İŞÇİ,
Yetişmiş, zanaatinde önemli bir ilerleme kaydetmişve beceri kazanmışişçi.
KALİTELİ ÇELİK,
Her türlü dövme ve makine imalat sanayiinde kullanılmaya uygun; kimyasal, fiziksel ve metalurjik özellikleri garanti edilebilen ve bu garantiyi vermek üzere ihtiyaç duyulan tüm güvenilir muayene, ölçüm ve deneyleri yapılmışolan, müşteri talebi üzerine, ilgili izlenebilir dökümanları sunulabilen karbonlu-, orta ve yüksek alaşımlı çelik mamulleri. Kaliteli çelikler kullanım alanlarına göre üç grupta değerlendirilir. a) Alaşımsız çelikler: Genel makine yapım çelikleri, Takım çelikleri, Asal çelikler. b) Az alaşımlı çelikler: Genel makine yapım çelikleri, Elektrodluk, Halatlık ve Tellik çelikler, Civata çelikleri, Takım çelikler, Yaylık çelikler. c) Yüksek alaşımlı çelikler: Özel yapı çelikleri, paslanmaz çelikler, Isıya dayanaklı çelikler, Takım çelikleri, cıvatalık çelikler.
KALKARONİ USULÜ,
Kükürt maden yatağından kütleler halinde üretilen cevherin; yakıtı az olan bölgelerde yığılıp ateşlenmesi suretiyle kısmen yanan kükürdün verdiği ısı ile diğer kısmın ergiyip akmasıyla yapılan kükürt üretimi.—> Şekil, Fraşmetodu.
Üretilen kükürt cevherinden kükürdün izabehanede elde edilmesi ise, üretilen cevherin büyük potalara konulup potanın alttan ısıtılması, kükürdün kaynayıp buharlaştırılması ve kükürt buharının soğutulmuşdiğer potalarda yoğunlaştırılması yoluyla yapılır (—> Şekil) ve daha sonra arıtılır.
Kükürt buharları sıvı hale geçmeden yoğunlaşacak olursa ince bir toz elde edilirki buna “ kükürt çiçeği “ denir. Eğer buharlar yoğunlaşırken sıvı hale gelirse bu sıvı ıslak tahtsa kalıplara çubuk şeklinde dökülür. Buna da “ çubuk kükürt “ denir.
KALKER,
—> Kireçtaşı.
KALKER TÜFÜ
, Pamuktaş. Fazla miktarda kalsiyum karbonatı havi yeraltı suları kaynak halinde dışarı çıktıkları zaman CO2’nin uçması ile kalsiyum karbonatın çökelmesinden oluşan kayaçlar. Bunlardan tüfler delikli, pamuktaşlar ise nisbeten daha kompakt olur, bu tür su kaynaklarına “Taşyapıcı kaynaklar” da denir, —> Mermer cisleri , Traverten.
KALORİMETRE,
Katı veya sıvı yakıtların kalorifik değerlerini tayin etmeye yarayan cihaz. Kalorimetrenin çalışma prensibi, yakıt numunesinin dışa karşı yalıtılmışkapalı bir kapta yakılarak kabın dıştarafında bulunan suyun ısınmasının tesbiti ile kalorifik değeri bulma esasına dayanır.
KALSEDON,
Kesif, kriptokristalli, ışınsal görünümlü şeffaf, beyaz veya renkli ve esas unsuru SiO2 olan, önemli miktarda çört ihtiva eden mineral. Genellikle bazalt içindeki boşluklarda bulunur. Bir tür ziynet taşıdır; akik’in malzemesini teşkil eder.
KALSİNASYON,
1) Cevherin bünye-sindeki kristal suyu ve CO2’in cevherden veya kayaçtan uzaklaştırılması işlemi. Cevherin bünyesindeki suyu uzaklaş-tırmak için 300½C, CO2’i uzaklaştırmak için de 600-800½C ısıtma gerekir. 2) Kireç taşından sönmemişkireç elde edilmesi (kireç yakma).
KALSİNE DOLOMİT,
—> Dolomit.
KALSİNE MANYEZİT,
Manyezit veya magnezyum hidroksitin döner ve dikey fırınlarda, 900½C-1100½C arasında bir ısıda kavrulması suretiyle elde edilen MgO terkibindeki ürün. Bu proseste genel olarak ton başına 75-100 kWh elektrik enerjisi veya 250-300 kg fuel-oil tüketilir.
KALSİNE ŞAP,
—> Şap.
KALSİT (Ca CO3),
Çok değişik kristal şekilli, çeşitlilik arzeden ve ekseriya tedrici olarak dolomit haline gelen, kalkerler içinde büyük kitleler, kayaç kovuklarında veya çatlaklarında küçük kristaller halinde bulunan sertliği 3 ve özgül ağırlığı 2,7 gr/cm3 olan bir damar minerali. Nadir bulunan şeffaf kalsit kristallerine İzlanda spatı, ikiz uzun ve sivri uçlu olan krsitallere “Köpek dişi kalsit”, mağaralarda damlayan sudan oluşan kalsit kristallerine “Sarkıt ve Dikit“ adı verilir.
Kalsit saf iken bazan saydam, genellikle opak ve ekseriya beyazdır. Katışıklar yüzünden sarı, portakal, kahverengi ve yeşil renkli tonlarda da olur. İlk kez 17. yüzyılda İzlanda’nın doğu kıyılarından elde edilen İzlanda spatı, Nikol ve Ahrens prizmaları gibi ışığı kutuplayan prizmalarda ve mikroskoplarda, polariskoplarda ve öteki optik aygıtlarda kullanılmaktadır. Beyaz mermer, traverten, tüf, tebeşir, albatr (süs eşyası yapmak için kullanılan sert, bandlı bir nevi traverten), oniks (bir nevi albatr olup, daha berrak ve yarı saydam olanı ışığı geçirir —> Oniks mermeri), Satin spat (kalsitin lifli ve ipek görünüşlü olanı.)
Kalsit, asit içinde CO2 kabarcıkları meydana getirerek erir. —> Aragonit.
KAMA,
1) Ağaç veya madeni bağların arkasını pekiştirmek ve tahkimatın normal çalışmasını sağlamak için kullanılan, testere ile ortasından (ekseninden) kesilmişince maden direğinin bir tarafı. İnce maden direğinin balta ile ortasından yarılması suretiyle elde edilen kamaya da şak kama denir.Kama metal veya teçhizatlı beton olarak imâl edilir. 2) Makine elemanlarında, iç içe iki silindir parçasının kaymadan birlikte dönmelerini sağlayan parça. Bunların kesitleri genel olarak diktörgen şeklinde olur ve kesmeye çalışırlar. Kamalar vurma kama (konik biçiminde yapılır) ve gömme kama olarak imâl edildiği gibi kullanıldıkları yere göre de enine kama, boyuna kama ve feder şeklinde de yapılır. 3) Taş, ağaç vb. masif kütleleri parçalamak için bu kütlelerin çatlakları arasına çakılmak suretiyle yerleştirilen (yarım balta) keski. 4) Mermer işletmeciliğinde kullanılan, ağzı genişve keskin kısa boylu meşe veya çelikden mamül ayırma aleti.
KAMA KAYMASI,
—> Heyelan.
KAMALAMA,
Ağaç, sac, beton lata veya telörgü gibi tahkimat malzemeleri ile tahkimat birimlerini birbiriyle irtibatlamak, gevşek kayaç parçalarının düşmesini engellemek, kayaç içindeki gerilimin bağlar üzerine eşit bir şekilde dağılmasını sağlamak amacıyla ağaç veya madeni bağların arkalarının takviyesi ve kaplanması.
KAMA ORTA,
Patlatıldıklarında, alında kama biçiminde ek serbest yüzey oluşturacak düzende dizilmişdeliklerin oluşturduğu orta. —> Orta çekme.
KAMAYÖ, KAME,
Oyulmak suretiyle üzerine kabartma resmi yapılmış, kenarı metal çerçeveli, iki katmanlı ve her katmanı ayrı renkli kıymetli taştan yapılmışbroş.
KAMPANACI,
—> Çancı.
KAMULAŞTIRMA,
İşletme ruhsat süresi boyunca ruhsat alanında kalan özel mülkiyet arazilerine madencilik faaliyeti için zoralım.
KAMU İKTİSADİ KURULUŞU (KİK),
Sermayesinin tamamı devlete ait olan ve tekel niteliğinde mallar ile temel mal ve hizmet üretmek ve pazarlamak üzere kurulan, kamu hizmeti niteliği ağır basan Kamu İktisadi Teşebbüsleri, 233 sayılı KHK’ye göre KİK sayılan KİT’ler: Türkiye Elektrik Kurumu (TEK), T.C. Devlet Demiryolları (TCDD), T.C. Posta Telgraf ve Telefon İşletmesi (PTT), Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ), Türk Hava Yolları (THY), Uçak Servisi A.Ş. (USAŞ), Çay Kurumu (ÇAY-KUR), Tekel İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TEKEL) ve Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) dir.
KAMU İKTİSADİ TEŞEBBÜSÜ (KİT) ,
Sermayesinin tamamı veya bir bölümü devlete ait olan yetkili bir kamu kuruluşunun denetiminde çalışan —> İktisadi Devlet Teşekkülü (İDT) ile —> Kamu İktisadi Kuruluşlarının (KİK) ortak adı. Türkiye’de KİT sistemi, 1935’lerde Sümerbank ve Etibank’ın kurulması ile başladı.1938’de çıkarılan bir kanunla Sümerbank, Etibank, T.C. Ziraat Bankası, Denizbank ve Devlet Ziraat İşletmeleri, İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) adıyla yeniden düzenlendi ve daha sonra kurulan İktisadi Devlet Kuruluşların yasa kapsamına alındı. Kamu İktisadi Teşebbüsleri terimi, ilk olarak 1961 Anayasasında geçti. 1982 yılı Anayasasında KİT’ler “Sermayesinin yarıdan fazlası doğrudan doğruya veya dolaylı olarak devlete ait olan kamu kuruluşve ortaklıkları” biçiminde tanımlandı. 1983 tarihli 233 sayılı KHK ile KİT’ler —> Kamu İktisadi Kuruluşları (KİK) ve —> İktisadi Devlet Teşekkülleri (İDT) olarak ikiye ayrıldı. Ayrıca müessese, bağlı ortaklık, iştirak ve işletme sınıflandırması yapıldı. İDT’ye ait olup, ona bağlı işletme ya da işletmeler topluluğu “Müessese” , sermayesinin %50’sinden fazlası İDT yada KİK’e ait olan işletme ya da işletmeler topluluğundan oluşan anonim şirketler “Bağlı ortaklık”, müessese ve bağlı ortaklıkların sermayelerinin en az %15’ine, en çok %50’sine sahip bulundukları anonim şirketler “İştirak” olarak tanımlandı.
233 sayılı KHK’ye bağlı olmayan KİT’ler ise ; Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ), Devlet Sanayi İşçi Yatırım Bankası (DESİYAB), Ereğli Demir Çelik Fabrikaları TAŞ (ERDEMİR), İller Bankası Genel Müdürlüğü ile İl özel idareleri ve belediyelerinin yarısından fazlasına tek başına ya da birlikte sahip oldukları iktisadi teşebbüsler, Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), T.C. Emekli Sandığı, Esnaf ve Sanatkarlar ve diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (BAz-KUR), Türkiye Radyo Televizyon Kurumu (TRT) ve Milli Piyango İdaresi (MP) olrak belirlenmiştir.
KANAL,
—> Yarma.
KANCA,
1) Küçük ocak arabalarını (vagonetleri) birbirine bağlayan düzen. 2) Vinçlerde halat ucuna bağlanan, vincin kaldırma veya çekme işlemini yapmasında kolaylık sağlayan parça.
KANCACI,
Arabaları kancalamak veya kancalarını kesmekle görevli işçi.
KANCA KESME,
1) Kancalanmışarabanın kancasını açma. 2) Raylı nakliyatta katarın ünitelerini bağlayan kancanın herhangi bir nedenle (kopma, açılma, kurtulma, vb.) açılması.
KANDİL,
1) Temeli tek bir kaldıraç ya da helezon bir yay olan tartı aracı. 2) Çıkarılan madenin satışında daralı veya darasız olarak tartılarak pazarlanmasını sağlayan tesis. 3) Eskiden kullanılan 44 okkalık bir ağırlık birimi.
KANTARCI,
Kantar tesisinde çalışıp, tartı işlerini yapan ve kayıtları tutan sorumlu kişi.
KANTAR FİŞİ,
Maden nakillerinde taşınan cevherin ağırlığını gösterir tartı makbuzu.
KANTAŞI ,
Doğada ender olarak bulunan hematit türü. Taşlanır ve perdahlanırsa, koyu çelik parlaklığını alır ve mücevher olarak kullanılır.
KANYON,
Ya nemli bölgelerde derin yarıklarda meydana gelmişveya kurak bölgelerde çok güçlü derinliğine aşınmadan doğmuş, çok dik yamaçlı boğaz biçimli vadi. Kapız.
KAOLEN ,
1) Belli ortam ve koşullarda, yeraltı ve yerüstü sularının veya termal eriyiklerin andezit, dasit, porfir gibi volkanik kayaçları bozuşmaya uğratması (alterasyon) sonucu oluşan aluminyum-hidrosilikat bileşiminde bir hammadde. Yeraltı sularının ve asit bünyeli termal eriyiklerin etkisi ile alkalili silikatlardan olan feldispatlar alkali metallerini (K toprağa geçer, Na ise su ile götürülür) ve kısmen de silislerini kaybederler ve bileşimlerine su alarak yeni bir mineral, kaolinit durumuna geçerler. Kaolenler, 2 H2 O, Al2 O3, 2 Si O2 gibi bir kompozisyona sahip sulu aluminyum silikatlardır. Kaolenleşme olayına feldispatlarla birlikte bulunan kuars, mika ve demirce zengin bazı mineraller de katılırlar. 2) Çin kili 3) Porselen kili.
Saf kaolen’in ergime derecesi 1.760°C ‘dir. Kaolene belirli oranlarda feldispat ve kuars katılarak öğütme ve çeşitli işlemlere tabi tutmak suretiyle porselen imal edilir.
a- Kaolen, kağıt sanayiinde selülozdan sonra en büyük hammadde miktarını oluşturur ; burada dolgu maddesi olarak kullanılır.
Bu tür kaolende aranan özellikler şöyledir :
Dolgu Kaplama
kaolen % kaolen %
Al2 O3 24-41 34-41
Si O2 45 45
Ca O en çok 1 en çok 1
Mg O en çok 1 en çok 1
Fe2 O3 0,5 0,5
Ham beyazlık en az 80 en az 80
Aşınma kaybı 50 mg 15 mg
b- Seramik kaoleninin ; suda dağılması, plastik olması, pişme küçülmesinin fazla olması, pişme renginin beyaz olması gibi özellikler taşıması istenir. Kaolen; porselen, duvar fayansı, izolatör imalinde refrakterlerde ve kaplama tuğlalarında kullanılır.
Seramik kaoleninin özellikleri :
Al2 O3 %30
Si O2 %70’den az
CaO+MgO %2’den az
Fe2 O3 %0-0,5
c- Gerek doğal, gerekse sentetik kauçuğun yapımında dolgu maddesi ve genleştirici olarak kaolenden yararlanılır.Cateks karışımına giren kaolen aşınmaya karşı direnci arttırır ve sertlik giderir.
d- Kaolen, kimyasal bakımdan atıl olması nedeniyle boyalarda genleştirici olarak kullanılır. Aranılan alıcılığa sahiptir.Rengi beyaz ve pahalı boya pigmenti ikame edici olduğundan maliyeti de düşürür.
e- Kaolen ayrıca plastik yapımında dolgu maddesi olarak da kullanılır. Yüzeyi cazip hale getirebilmekte, cazip renkler kullanılmasına imkan vermektedir.
KAOLİNİZASYON,
Taşyapıcı bazı minerallerin dekompozisyonu (çürümesi, alterasyonu) sonucu kaolen ve kil teşekkül etmesi olayı.
KAPALI TİP HALATLAR,
En dıştelleri yuvarlak olmayıp profilleri yardımı ile birbirine kenetlenmişhalat. Kapalı halatlar üzeri bir veya birkaç özel profilli tel katı ile kaplı, iç kısmı yuvarlak tellerden teşekkül etmişkatların meydana getirdiği tek demetli (toronlu) halat. Bu sebeple, bu halatın yapımı, ona mükemmel düz bir yüzey verdiğinden iç kısımı muhafaza edilmişve böylece halatın aşınmaya ve dönmeye karşı direnci de artmışolur. Bunlar daha ziyade ihraç tesislerinde ve teleferiklerde taşıyıcı halat olarak kullanılır. —> Şekil, Çelik halat, Halat damar düzenleri, Halat dolamı, Halat simgeleri.
KAPAK,
1) Başyukarılarda, ayaklarda veya göçük olmuşyerlerde malzemenin akmaması için kamalarla yapılan perde. 2) Ocak imalatı tavanında bulunabilen silisleşmişağaç fosilleri. —> Kapak taşı.
KAPAKLI OLUK,
Yükleme yerlerinde madenin banda verilmesini veya vagonların muntazam dolmasını sağlayan küçük silo çıkışı.
KAPAK TAHTASI,
Ağaç tomrukların tahta veya kalas olarak biçilmesi sırasında kenardan artık olarak çıkan kesiti daire parçası (sekman) şeklinde olan ağaç.
KAPAK TAŞI,
Birbiriyle açı teşkil eden yarık ve çatlaklar arasında olan ve alttaki madenin alınmasından sonra ani kopma tehlikesi gösteren kayaç kitlesi.
KAPALI İŞLETME,
1) Yeraltında bulunan maden kitlesini (yatağını) istihsal edebilecek duruma getirmek amacıyla uygulanan maden ocağı işletme sistemi. 2) Kapalı ocak.
KAPALI POLİGON,
—> Poligon.
KAPAN,
—> Petrol yatakları.
KAPASİTE,
1) İşmakinalarının birim zamanda yapabilecekleri işi gösteren ölçü. m3/h, m/h, cm/dk gibi. 2) Bir tesisten birim zamanda (saat, gün, ay, yıl) üretilebilecek maksimum miktar (t, m3, vb.)
KAPI,
—> Havalandırma kapısı. Çift kapı.
KAPLAMA,
1) Genişanlamda marangozlukta, çeşitli ağaçlardan elde edilen çok ince ahşap levhaların ahşap bir eşyanın yüzeyine yapıştırılarak örtülmesi işlemi. 2) Metal, plâstik ve porselen gibi malzemelerin, dayanıklığının artırılması ve görünümlerinin güzelleştirilmesi için sert ve geçirimsiz bir metal katmanla sıvanması. Altın, gümüş, paslanmaz çelik, palladyum , bakır ve nikel kaplamalar, malzemenin kaplama maddesini içeren bir çözeltiye daldırılması yoluyla elde edilir. Kaplama maddesi malzemenin yüzeyine kimyasal ya da elektro kimyasal etkiyle tutunur. —> Elektroliz, Galvanopasti (Elektrikli Kaplama), Elektriksiz Kaplama, Elektrolit.
Eşyaların süslenmesi amacıyla da yararlanılan kaplama işlemi, daha çok yumuşak malzemelerin dayanaklılığını artırmak ya da yenime (korozyona) karşı direncini artırmak amacıyla uygulanır.
KAPLAMA TAŞI,
Mermer işletmeciliğinde ayrı bir taşıyıcı imalât önüne kaplanmak üzere ön ve yanlardan başka arkaları da işlenmiştaşlar. Kalınlığı, arkasındaki dolgu kalınlığından azdır.
KAPLAN GÖZÜ,
—> Kristalin kuars.
KAPLİN,
—> Kavrama.
KAPMA EKSKAVATÖR,
1) Tutucu kepçe ile (kazı yapan) çalışan kazı makinesi. 2) Grayferli ekskavatör.
KAPSÜL,
Detonasyonu başlatmak için kullanılan patlayıcı madde (lokum) içerisine konan silindir biçiminde, içi duyarlı veya iki ayrı ecza maddesi ile doldurulmuşfitil veya elektrik akımı ile ateşlenerek patlamayı oluşturan ucu kapalı kovan. 2) Detonatör. Primer ecza, cıva fulminat gibi çok hassas bir patlayıcı maddeden; sekonder ecza ise tetril, nitropenta vb. brisanslı bir patlayıcı maddeden olur. Âdi ve elektrikli kapsül olmak üzere iki cinsi vardır. Elektrikli kapsülün de ayrıca; köprülü, aralıklı, saniyeli, milisaniyeli, gecikmeli (tavikli) kapsül olmak üzere kullanılacakları yere ve gayeye göre imâl edilen cinsleri bulunur. —> Elektronik gecikmeli kapsül.
KAPSÜL PENSESİ,
Fitilin kapsüle yerleştirilmesinden sonra kapsülün ucunu emniyetle sıkarak fitilin kapsül dışına çıkmasını sağlayan özel pense.
KARA ALTIN,
—> Petrol.
KARA BAKIR,
Fazlaca demir ve diğer yabancı maddeler içeren ve % 6-20 Cu tenörlü oksitli bakır cevherinin ergitilmesi sonucu elde edilen; renginden dolayı isimlendirilmiş, ürün.
KARA BARUT,
—> Barut.
KARA FASİYESİ,
—> Fasiyes. Nehir alüvyonları, sel alüvyonları, göl, lagün ve buzul fasiyesi olarak teşekkül etmiştortul tabakalar.
KARA ELMAS,
1) Kayaçları delmek işinde kullanılan siyah elmas. (Boarts) (Karbonado). 2) Mecazi manâda maden kömürü.
KÂRA GEÇİŞ NOKTASI,
1) Gelir ve giderlerin birbirine eşit olduğu üretim hacmi noktası. 2) Değişken üretim faktörleri maliyetinde bir veya daha fazla alternatiflerin ekonomik oldukları nokta.
KARA KEHRİBAR,
Siyah renkli, parlak, yoğun ve homojen bir linyit türü. İyi cila kabul ettiğinden yontularak ziynet eşyası yapımında kullanılır. —> Oltutaşı.
KARAKOL,
Asansör, vinç ve varagel başlarına, diplerine veya galerilere yapılan özel emniyet bariyeri (engeli).
KARAKTERİSTİK FOSİL,
1) Sadece belirli bir jeolojik devirde yaşadığı için, o fosilin içinde rastlandığı bir tabakanın yaşını tayin etmeye yarayan fosil türü. 2) —> Kılavuz fosil.
KARALOKS,
—> Korund.
KARAT,
1) Elmasları (kıymetli taşları) tartmak için kullanılan ağırlık birimi (3 1/6 troygram yani 205 mg.) Uluslararası sistemde metrik karat ise; 200 mg’lik bir ağırlığı ifade eder. 2) Altın alaşımının sağlık derecesi. Saf altın 24 karat olarak kabul edilir. Goldsmith standardına göre 22 karat altın; 22 parça altın, 1 parça bakır ve 1parça gümüşten ibarettir. —> Uluslararası Birimler Sistemine Dair Yönetmelik. Madde 38.
KARBON DİOKSİT (CO2),
Renksiz, kokusuz, asidimsi lezzetli, havaya nazaran yoğunluğu 1,52 ve O°C ve 760 mm cıva basıncında yoğunluğu 1,9768 kg/m3 olan zehirsiz, boğucu gaz madde. Havada % 3-4 oranında bulunması nefes almayı güçleştirir, % 5-6 dan fazla olursa şiddetli başağrısı, şuuru kaybetme ve ölüme yol açar. Taşkömürü ocaklarına verilen havada başlangıçta % 0,04 oranında olan CO2, ocaktan dışarı atılan havada % 0,2-0,6 civarında olur.
Ocaklarda, CO2 canlıların nefes alıp vermesi, ağaçların çürümesi, kömürlerin oksitlenmesi, yangınlar, kömür tozu veya grizu patlamaları, lağım atımları vb. nedenlerle oluşur. Ayrıca, jeolojik yapıdan dolayı arazide basınç altında bulunan CO2' nin yeraltında çalışılan yere ani olarak püskürmesi (degajı) suretiyle de ocak havasına karışır. Parlak ve normal yanan bir lambanın alevi havadaki CO2 % 3 civarında iken donuk ve kırmızımtrak bir renk alır, şûle kesik cızırtılı alçalışlar ve yükselişler gösterir. Lambanın şûlesi söndüğü halde o ortamda insan yaşayabilirse de yaşam için tehlikeli durum başlamışdemektir. CO2 havadan ağır olduğu için galeri ve kuyuların alt seviyelerinde, kuytu ve kör bacalarda toplandığından bu gibi yerlerde CO2 ‘i uzaklaştırmak için gerekli tedbirlerin alınması gerekir.
KARBON-IN PULP (CIP) YÖNTEMİ,
Gümüşkonsantresinden (yaklaşık % 50-80 gümüşiçeren çökelti) gümüşelde etme yöntemlerinden biri. Pulp İçinde karbon şeklinde de ifade edilebilen bu yöntem, uygulama sayısının azlığı nedeniyle, siyanürleme kadar rağbet görmemiştir. CIP tekniği liç çözeltilerinden altın ve gümüşkazanımı için uygulanır. Liç çözeltilerinde iyonik hale geçmişolan gümüşü aktif karbonun bünyesine absorblanmasından ibarettir. Aktif karbon; odun, kömür, hindistan cevizi, fındık, ceviz kabuğundan üretilir. Aktif karbonun tane boyutu, pulp içindeki katı taneciklerden daha iri olmakta ve elekler vasıtasıyla pulptan ayrılmaktadır. Daha sonra; etanol, kostik soda ve sodyum siyanür içeren çözeltiye 90°C’lık ısı sağlanır. Aktif karbona alınan gümüşdesorbe edilir. Aktif karbona yüklenecek gümüşmiktarı; altın/gümüşoranına, cevher özelliklerine, liç çözelti tenörüne ve değerli metal iyonları miktarına bağlıdır.
KARBON MONOKSİT (CO),
Kolay alevlenen, renksiz, kokusuz ve lezzetsiz, havaya nazaran yoğunluğu 0,97, O°C ve 760mm cıva basıncında 1m3’ünün ağırlığı 1,250 kg olan, karbonlu maddelerin yüksek ısıda ve hava yani oksijen azlığı olan yerlerde veya bunların yavaşyanması dolayısıyle teşekkül eden yanıcı ve özellikle zehirleyici, kâfi derecede oksijen alabildiği takdirde CO2 haline geçen gaz madde.
CO gazı havada % 15-28 oranında bulunduğu takdirde patlayıcı olup en tehlikeli oran % 20 dir. CO fazla ısı olan yerlerde daha az oranlarda olsa bile (500°C da %9 ve 600°C da % 7,5) patlayabilir.
Kömür madenlerinde, ocak, ayak, pano gibi yerlerde alınan hava nümunelerinde CO tesbit edilmesi buralarda yangın başlangıcının işareti olarak kabul edilir. Havadaki CO miktarı yangın nedeniyle kapatılan ocak kısımlarında baraj arkasından alınan hava numunelerinde CO oranı ölçülerek yangın durumu kontrol edilir. Alınan nümunede CO tesbit edilmemesi yangının söndüğünü ve barajın açılabileceğini gösterir.
CO zehirli olması nedeniyle çalışanların sağlığı bakımından havadaki oranı % 0,1-0,2 oranı bile insanı 15 dakika içinde rahatsız etmeyen bir kesiklik ve uyuklama hissi ile yavaşyavaştehlikeli bir duruma sokabilir.
KARBON SİYAHI , İhtiva
ettikleri aromatik hidrokarbonların, yüzdesi oldukça yüksek organik bileşiklerin bir reaktörde kısmi yanmaları sonucunda oluşan madde. Lastik sanayiinde; oto lastiği, makine parçaları, kablo, taşıyıcı bantlar, hortum, topuk va taban lastiği imalinde, boya maddesi olarak vernik, plastik, matbaa mürekkebi, daktilo şeridi, karbon kağıdı imalinde kullanılır. Pelet ve dökme halde piyasaya sürülür. Bir petrokimya sanayii ürünü.
KARBORANDUM ,
Aşındırıcı madde olarak kullanılan silisyum karbürün (SiC) ticari adı. Bileşiminde silisli kum, kok kömürü ve testere talaşı bulunan karışımın elektrik fırınlarında ısıtılarak Si O2+3C —>C Si2+2CO reaksiyonuna tabi tutularak silikon karpit yani karborandum elde edilir. Moos sertliği 9,6 olup, elmas ve borkarbürden sonra, bilinen aşındırıcı maddeler içinde en sert olanıdır. Yapay zımpara taşı üretiminde, en sert madenlerin işlenmesinde, özellikle tungsten karbürlü aletlerin bilenmesinde kullanılır. Yapay bir kristal olan karborandum, 1881 yılında Amerikalı Acheson tarafından ilk defa üretilmiştir.
KARBONLA ABSORBLAMA YÖNTEMİ,
—> Siyanür liçi ile altın üretimi.
KARA TUMBA,
1) Bir panoda, panonun kılavuzlar ve başyukarılar sürülerek topuklara ayrılması ve topukların alınması şeklinde uygulanan işletme metodu. 2) Bir tür ilkel oda ve topuk yöntemi. —> Tumba metodu.
KARBİT,
Karbonun bir metal veya yarı metal ile yaptığı ikili bileşikler. Hafif metallerin karbitleri su etkisi ile metal hidroksit ve karbonlu hidrojen verir. —> Karpit. Teknikte demir karbit (Fe2C) bir demir cinsidir. Wolfram karbit tabii sertliği yüksek bir metaldir.
KARBONİZASYON,
1) Kömürün oksijensiz bir ortamda ısıtılarak, gaz, sıvı ve katı ürünlerine ayrılması işlemi. Karbonizasyon işlemi ile kimyasal hammaddeler de üretilebilir. Karbonizasyon işleminin şartları üretim amacına yönelik olarak belirlenir. Madencilikte bu işlem kok üretimi ve briketleme için yapılır. Karbonizasyon işleminde çıkılan son sıcaklık ürün yapısını etkiler. Sıvı ve katran çıkışı 300 °C civarında başlar ve 550-600 °C ‘de sona erer. Buna karşın gaz çıkışı 900-1000 °C’ ye kadar devam eder. Karbonizasyon sıcaklığı 600 °C’ye kadar olan işlemlere “düşük sıcaklık karbonizasyonu”; 900 °C’ ye kadar olan işlemlere “orta sıcaklık karbonizasyonu”; 900 °C’ den yüksek olan işlemlere ise “yüksek sıcaklık karbonizasyonu” denir. 2) Odunun sathi yakılması suretiyle dayanıklı hâle getirilmesi. Bu işlemle odunu meydana getiren hücrelerdeki çabuk bozulan yumurta akı maddeleri yokedilir. Böylece odunun (ahşabın) toprakta ve suda çürümesine engel olunur. 3) İçeceklerin karbondioksitle muamelesi yani karbondioksit-lenmesi işlemi.4) Bitki artıklarını ayıklamak, yani yapağı yünü didilmişhâle getirmek için onu sülfürik asitle muamele etmek, ardından yünü ölçülü yüksek sıcaklıkta kurutmak. Bu şekilde bitkisel kısımların selülözu kömürleştirilir ve tıklatmak ve vurmak suretiyle bu kısımlar ayrıştırılır. Bitkisel kısımlar, boya maddeleriyle boyanmadığı için karbonizasyon işlemi lûzumlu olmaktadır. —> Piroliz. —> Kok fabrikası. —> Koklaşma
KARBOKSİMETİLSELÜLÖZ,
—> CMC.
KARBONADO,
—> Karaelmas.
KARBON ÇEVRİMİ,
Atmosfer ve hidrosferde dioksit şeklinde bulunan karbonun çökelme ve özümleme olayları sonucu biyosfer ve litosferde depolanması ve bu karbondioksitin doğalgaz, metamorfizma, endüstri, çürüme ve solunum yolu ile tekrar atmosfere dönüşü.
KARBONLU SEDİMANLAR,
İçerisinde bulunan karbon miktarına göre değişen ve çeşitli isimler alan sedimanter tabakalar.
KARBORANDUM,
Aşındırıcı madde olarak kullanılan silisyum karbürün ticari adı. Silisli kum, kok kömürü ve testere talaşı elektrik fırınlarında ısıtılarak SiO2+3C —> CSi2+2CO reaksiyonuna tabi tutulur ve böylece silikon karpit yani karborandum elde edilir. Moos sertliği 9,6 olup, aşındırıcı olarak yaygın biçimde kullanılır. Elmas ve borkarbürden sonra, bilinen aşındırıcı maddeler arasında en sert olanıdır. Ateşe dayanıklıdır ve yüksek sıcaklıkta diğer seramiklerden daha kusursuz bir elektrik iletkenidir. Yapay zımpara taşı üretiminde, en sert madenlerin işlenmesinde, özellikle tungsten karbürlü aletlerin bilenmesinde kullanılır. Karborandum 1891 yılında Amerikalı Acheson tarafından ilk defa üretilmiştir.
KARBÜRATÖR,
Patlamalı motorlarda akaryakıtın buhar durumuna gelip hava ile karıştığı cihaz.
KARDOKS YÖNTEMİ,
Sıvı karbon dioksit doldurulmuşve bir ısıtma elemanı içeren çelik bir kovan içinde oluşturulan yüksek basınçlı karbondioksit gazının aniden boşaltılmasıyla sağlanan patlatma yöntemi.CO2 gazının genleşmesi sonucu ortaya çıkan güçlü itme özelliği, kayacın bünyesindeki çatlaklara nüfuz ederek parçalanmalarını sağlar ve onları adeta serbest yüzeye doğru iter. Çelik kovandan ani olarak deşarj olan CO2 gazı da bu sırada çevresini soğutur. Kardoks bir patlayıcı olarak kabul edilmediği için patlayıcı maddelerin tabi olduğu resmi işlem dışındadır. Parçalanmak istenen kütle, kardoks tüplerinin girebileceği çapta ve derinlikte delinir ve içine kardoks tüpleri yerleştirilir ve seri olarak bağlandıktan sonra manyeto ile ateşleme yapılır. Kardoks sistemi, yapacağı işin özelliklerine göre; özel alaşımlı diskin kalınlığına, tüpün tipine, boşalma basıncının, hacminin varyasyonuna göre adapte edilebilir. İşin özelliklerine göre çeşitli boy ve çapta kardoks tüpleri vardır,
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #6
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
KARGİR TAHKİMAT, İnşaat taşları ile yapılan tahkimat türü.
KARIŞIK BAĞLAMA,
—> Elektrikli kapsül.
KARIŞIK GAZ,
—> Kuvvet gazı, Jeneratör gazı.
KARIŞIK SARIMLI HALAT,
Kordonları teşkil eden tellerin bir kordonda sağ sarımlı müteakip kordonda sol sarımlı olması durumundaki halat. —> Çelik halat, Halat dolamı.
KARIŞTIRMA LİÇİ,
—> Bakır liçi.
KARIŞTIRICI,
1) Flotasyon işleminde hava habbeciklerinin oluşmasını kolaylaştırmak ve mineral çamurunda (şlam) sürekli ve muntazam bir karışım sağlamak için kullanılan mekanik düzen. 2) Sondaj çamurunu belirli kıvamda tutmak için çamur tulumbasının basma borusundan alınan çamuru çamur tankı veya havuzuna püskürten (tabanca) boru. 3) Genel anlamda bileşim, tane iriliği, nem gibi özellikleri bakımından heterojen olan taneli malın hacimsel olarak homojen hale getirilmesini sağlayan düzen.
KÂRLILIK,
1) Kârın kullanılan kapitale oranının % olarak ifadesi. Burada, kullanılan kapital olarak ana kapital ile yabancı kapitalin toplamı veya yalnız ana kapital dikkate alınır. 2) Bir kuruluşun bir hesap dönemindeki varlık artışının göstergesi.
KARMA DİSKORDANS,
—> Aykırı tabakalaşma.
KARNALİN,
Ekseriya saydam, kırmızı veya kırmızımsı kahverengi tonlu bir —> Kalsedon.
KARO,
Ocakların çalışmalarında sürekliliği sağlamak için gerekli hizmetlerin görülmesine yarayan yer üstündeki kuyu binası, vinç binası, lavvar (eleme ve zenginleştirme) tesisleri, kuyu kulesi (şövalmanı), kompresör, vantilatör, direk harmanı, artık harmanı (hurdalık), lavvar suları arıtma tesisleri, enerji santralı ve buhar tesisleri, kömür ocaklarında kok fabrikası ile kömür siloları, yan ürün tesisleri, gaz deposu gibi yerüstü tesislerinin bulunduğu alan.
KARO ŞEFİ,
Bölge, bölüm veya ocak karosunda amirleri tarafından gösterilen işi teknik, idari ve emniyet bakımından emir ve nizamlara uygun bir şekilde yürüten ve her üç vardiyadan mes’ul olan kimse.
KAROT,
Yeraltında bulunan formasyonlar hakkında bilgi edinmek üzere geliştirilen özel delici uçlar (kronlar) yardımıyla sondaj yapılırken; doğal formasyondan kesilerek alınan silindirik numune.
KAROTİYER,
Sondajda karot numune alıp yeryüzüne çıkarmaya yarayan, genellikle standardize edilmişveya özel dizaynlı çok çeşitli çap ve tipteki numune alıcıları. Tek tüplü, çift tüplü, vayrlayn, üç tüplü (denison), rijit veya hareketli iç tüplü vb. tipleri vardır. —> Şekil.
KAROTİYER BAŞLIĞI,
Sondajda karotiyerin tijlere bağlanmasını sağlayan ara parça.
KAROT SANDIĞI,
Sondajda karot numunelerinin bir sistem dahilinde içine yerleştirildiği ve saklandığı sandık.
KAROT TUTUCUSU,
1) Sondajda karotun karotiyerden düşmesini önleyen parça. 2) Keçir. 3) Sekman.
KAROT VERİMİ,
Sondajda bir manevrada elde edilen karot boyunun o manevrada takımın ilerlediği mesafeye oranının yüzde olarak ifadesi.
KARPİT,
1) Kalsiyum karbür (CaC2) bileşiğine ticarette verilen ad. Karpitin su ile temasında oluşan kimyasal reaksiyonda asetilen gazı açığa çıkar. Bu özelliği nedeni ile karpit madencilikte veya diğer yerlerde aydınlatma amacı ile karpit lambalarında, sanayide de oksijen kaynağı işlerinde kullanılır. 2) Karpittaşı.
KARPİT LÂMBASI,
İçerisinde bulunan karpit (CaC2) ve suyun kimyasal reaksiyonu sonucunda çıkan asetilen gazının yakılması ve böylece ışık vermesi esasına dayanan aydınlatma aracı. Karpit lâmbası alevi açıkta olduğundan, patlama tehlikesi olan yerlerde kullanılmaz.
Karpit lambasının vardiyada karpit tüketimi 250 gr. civarındadır. Lambanın üst kısmına su, alt kısmına da karpit doldurulur. Üst kısımdaki su bir kelebek vida ile ayarlanmak suretiyle alt kısımdaki karpit üzerine damlatılır. Alevin ışığından daha fazla yararlanmak için lambaya bir de iç bükey metal reflektör de takılabilir. Asetilenin çıktığı meme tıkanırsa lamba söner; daha sonra tıkalı meme fırça ila açılır. —> Şekil
KARST VE KARSTLAŞMA,
Poröz, çözünebilir ve kalınlığı fazla kayaçlar (bilhassa kireç taşları) içinde, bunlar boyunca veya derine doğru hareket eden meteorik sularla daha az olarak çökel havzalardan türeyen ılık ve sıcak suların; derin yerleşimli mağmatik bir kaynakla ilişkili sıcak sıvıların oluşturdukları, çözünme, aşınma ve çökme ile oluşan erime yapıları. Genel olarak “Karstlaşma” bir olayı, “Karst” ise bu olay sonucunda ortaya çıkan yapıları anlatır. Karst sözcüğü Yugoslav dilinde kras ve İtalyan dilinde Carso sözcüklerinin Almanca’sıdır.
KARŞI AĞIRLIK,
—> Kontrupua.
KARŞI GALERİ,
Galeri açmada iki yönden ilerleme yapıldığı zaman, birine göre diğerinin aldığı isim.
KARTİYE,
Bir veya birkaç üretim ünitesinden oluşan ocak kısmı. —> Kat.
KARTİYE RANDIMANI,
Kartiyede yapılan üretimin; kartiyede üretim için yapılan işçi yevmiyesi sayısına bölümü ile elde edilen kg/yev veya t/yev değer.
KARTUŞ,
1) Silindir şeklinde hazırlanmışkağıt ambalajlı patlayıcı madde. Dinamit kartuşlarına dinamit lokumu da denir. 2) —> Lokum (Dinamit lokumu).
KASNAK,
Makinelerde birbirine paralel millerden dönme hareketinin birinden diğerine geçmesini sağlayan kayışların takıldığı çember. Hareket alan kasnakla hareket veren kasnak aynı yönde dönecekse, kayışdüz takılır, aksi yönde döndürülecekse çapraz takılır. Hareket alan ve hareket veren kasnaklar arasında, çap ve devir sayıları bakımından;
D1 m2
------- = ------- bağlantısı vardır.
D2 m1
KASÜR,
Yeraltı ve yerüstünde görülen arazi çatlakları.
KAŞIK,
Elle delinen lağım deliklerinde delik içinde meydana gelen tozu çıkarmak için kullanılan kepçe biçiminde bakırdan yapılmış(barutçu çubuğu) yardımcı alet (lağım kaşığı).
KAT ,
1) Maden ocaklarında üretim yapmaya esas teşkil edecek şekilde belirlenen ana üretim seviyeleri. 2) Üretilen madenin ana ihraç sistemine taşınması ve havalandırma için maden yatağını yatay olarak bölümlere ayırmak üzere sürülen galerilerin tümünü içine alan, yatay düzlem. 3) Kömür madenciliğinde bir maden ocağının birkaç kartiyesinden oluşan kısmı.
KAT AĞZI,
Galerilerin kuyu ile birleştiği yani insan, malzeme, cevher veya kömür naklinde yatay nakliyat sistemi ile dikey nakliyat sisteminin kesiştiği yer
KATAR,
1) Lokomotif ile vagonların oluşturdukları (demiryolu katarı) dizi. 2) Taşıt dizisi. 3) Yük treni.
KATILAMA,
Metal malzemelerin yenime (korozyon) karşı dayanıklılığını ve başka fiziksel özelliklerini geliştirmek amacıyla uygulanan yüzey işlemi. Malzemenin katılanacak bölgesi, katılama maddesini içeren bir katı, sıvı ya da gaz ortamda, yüksek sıcaklıklara kadar ısıtılır. Yüzeyinden içeri doğru katılanan malzemenin bu bölümünde yeni bir alaşım oluşur. Sanayide uygulanan başlıca katılama yöntemleri, çeliğin karbürlenmesi (karbon emdirme); demirli ve demir dışı metallerin kalorizasyonu (alüminyum emdirme); nikel, kobalt ya da vanadyum temelli alaşımların korunmasına ya da tuğlamsı metallerin çok yüksek sıcaklıklarda yükseltgenmesini önlemeye yönelik seramik kaplamadır. —> Sementasyon.
KATİNGS,
—> Kırıntı (cuttings).
KAT’İ PROJE,
—> Proje.
KAT LAĞIMI,
Bir maden ocağında ana üretim katını teşkil etmek ve maden yatakları veya kömür damarlarını kesmek için sürülen ve ana nakliyat kuyusuna bağlı olan ana lağım (galeri). Ara katlarda tali kuyularla pano arasında irtibatı sağlamak için sürülen lağımlara (galerilere) ise ara kat lağımı denir. —> Ocak (2).
KATLANMA,
1) Teşekkül eden bir antiklinalın bir tarafa devrilmesi ile meydana gelen kıvrılma. 2) Nap.
KATMAN,
—> Tabaka.
KATOT BAKIRI,
Normal olarak takriben 3ft x 3ft, bazan da daha genişolabilen; kalınlığı 0,5- 7/8 inç ve ağırlığı 350 libreyi bulan düz bakır levha. Katot bakırı elektrolitik bakır elde etme işleminin ürünü olup, olduğu gibi veya eritildikten sonra filmaşin, külçe veya sürekli döküm işleminden sonra piyasaya tel olarak sürülür.
KATRAK TEZGAHI,
4 ucu mafsal tertibatı sebebiyle ileri geri hareket edebilen ve yukarıdan aşağıya doğru ve dişli miller vasıtası ile muayyen bir süratle otomatik olarak inebilen, lamaları dikine ve iki ucundan sıkıca gerdirilmişbir çerçeve şaseden ve lamalara daimi olarak su ve kum verebilecek tertibat ve depodan, şaseye muayyen sayıda ileri geri hareketi verdiren bir motor ile biçilmesi arzu edilen bloklar sıkıca üzerine yerleştirilmiş, ray üzerinde hareket edebilecek şekilde imal edilmiştekerlekli bir vagonet şasesinden oluşan makine.
KATRAN,
Organik maddelerin kuru damıtılması ile elde edilen ürün. Sıvı yağ kıvamında, koyu kahverengiden siyaha kadar değişen renkte, ağır is kokulu, suda erimeyen bir akıcı madde olup, bitkilerden elde edilenine bitki katranı, maden kömürlerinden elde edilenlerine de maden kömürü katranı adı verilir.
KAVKILI BREŞ,
Deniz hayvanlarının kabukları ile birlikte teşekkül etmişgreli breş.
KAVLAK,
Maden ocaklarında atımdan sonra meydana gelen çatlaklar veya diğer yerlerde herhangi bir nedenle oluşan kılcal çatlakların zamanla büyümesi suretiyle ana kayaçtan ayrılıp askıda kalan ve tehlike yaratan, tıklatıldığında kof ses çıkaran taşveya cevher parçaları veya blokları.
KAVLAKÇI,
Süngü yardımıyla kavlakları söküp düşüren kişi.
KAVLAK DÜŞÜRME,
Ateşlemeden sonra veya vardiya başında tavanda, alında ve yanlarda bulunan gevşek kısımların (kavlaklar) düşürülerek, işyerinin emniyete alınması işlemi.
KAVRAMA,
1) Vagonları birbirine otomatik bağlama düzeni. —> Kanca. 2) Boruları birbirine bağlayan düzen. 3) Bir motorun milinin hareketini başka bir mile aktarma veya aynı eksende dönen iki mili birbirine bağlama düzenleri. 4) Taşıt araçlarındaki debriyaj. 5) Kaplin.
KAVŞAK,
İki galerinin kesişme yeri. İki galerinin kesişme durumuna göre tahkimat şekli özel olarak imal edilerek ilerleme sırasında yerine yerleştirilir.
KAVURMA,
Bir metali veya bileşiklerini oksijen, su buharı, C ve S veya Cl ile birlikte erime meydana getirmeden veya erime başlangıcında bir suhunete kadar ısıtılarak bünyesinde bir değişiklik meydana getirmek ve bu surette metal veya bileşiklerinin bir kısmını uçucu bir madde halinde uzaklaştırma işlemi.
KAYA KRİSTALİ,
—> Kuars (SiO2), Neceftaşı.
KAYATUZU,
Jeolojik devirlerde lagünlerin, özel durumlarda, buharlaşması sonunda oluşan, saf halde renksiz fakat yataklardan birçoğu gri, sarı, kırmızı ve hatta mavi yeşil renklerinde olabilen bir hammadde. Tabaka halinde yığılmışveya marnlar arasına katılmışolarak bulunur. Türkiye de önemli kayatuzu yatakları Çankırı Sekili, Tepesidelik, Gülşehir (İç Anadolu) ve Tuzluca, Kağızman (Doğu Anadolu)’da bulunur.
KAYAÇ,
1) Yerkabuğunu teşkil eden, herhangi bir şekilde birbirleriyle bağlantılı, büyük kütlesel ve oldukça muntazam, sağlam iç yapısı bulunan, bir veya birkaç mineralin bünyesinde sistemli bir şekilde dağılımı sağlanmışve herzaman isbatı mümkün olamayan bir bütünlük arzeden oluşum.
2) Genel olarak cevher veya kömürden başka yerkabuğunu oluşturan madde topluluğu 3) Taş. Kayaçlar genelikle oluşumlarında etkili olan sürelere bağlı olarak başlıca üç sınıfa ayrılır. Bunlar a) Magma olarak adlandırılan erimişmaddenin katılaşması ile oluşan korkayaçlar. b) Daha önceden var olan kayaçlardan ayrılan parçalardan ya da eriyiklerden çökelen maddelerden oluşan tortul kayaçlar. c) Korkayaçların ve tortul kayaçların mineral bileşimlerinin, dokularının ve iç yapılarının çeşitli koşullar yüzünden değişmesi ile oluşan başkalaşım kayaçları.
Bu üç sınıfa giren kayaçlar ayrıca, en başta kimyasal, mineralojik ve yapısal özellikleri olmak üzere değişik etkenlere bağlı olarak çok sayıda alt gruba ve tipe ayrılır.
KAYAÇBİLİM,
—> Petrografi. Taşbilim.
KAYAÇ KRİSTALİ,
—> Neceftaşı.
KAYA MEKANİĞİ,
Çeşitli etkiler altında bulunan kayaçların madde ve kütle olarak davranışlarını teorik ve uygulamalı olarak inceleyen bilim dalı. Kaya mekaniği, genel mekaniğin bir dalı olup, kayaların fiziksel ortamdaki kuvvet alanlarına tepkisini inceler.
KAYAÇ ŞAPI,
—> Şap.
KAYDIRMA,
Uzun ayak sistemine göre üretim yapan bir üretim yerinde ayak ilerledikçe taşıma ve üretim donatımının komple olarak alına itilmesi. —> Kazı rendesi.
KAYIŞ,
1) Dar ve uzun kösele dilimi. 2) Kasnaklar vasıtası ile iki paralel milin birinden diğerine hareketi nakletmekte kullanılan lastik, kösele vb. maddelerden yapılan eleman.
KAYIT,
1) Maden kuyularında kafesin öngörülen doğrultusunu muhafaza etmesine ve kuyu içinde yalpalanmadan hareket etmesine yarayan ağaç, ray, profil, çelit halat vb. malzemeden yapılan kılavuz. Kafes halatının kopması halinde, paraşüt tabir edilen emniyet mekanizması kafesin kayıtlara tutunarak durmasını sağlar. 2) Gayt. 3) Gidaj. 4) Kuyu kılavuzu.
KAYMA AÇISI,
Yığılmışmalzemenin kendini taşıyamayarak kaymaya başladığı eğik düzlemin yatayla yaptığı açı değeri. Kayma açısı, denge açısından biraz daha büyüktür.
KAYMA ŞEKLİNDE HEYELÂN,
Bir yerden başlayarak, bir yüzeye yayılma şeklinde devam eden ve âni olmayan heyelân türü. —> Heyelân, Devrilme şeklinde kayma.
KAYMAKTAŞI,
Rengi kar gibi beyaz olan, yarı saydam sıkı yapılı bir jips türü. Minerolojide albatr adını alır. Buna sumermeri de denir.
KAYNAÇTAŞI,
—> Geyzerit.
KAYNAK,
Maden yataklarının belirlenmesi bakımından uzun vadeli bir kavram. Kaynak yerkabuğunda doğal halde bulunan ve ekonomik işletilebilirliği, günün koşullarında veya ileride mümkün görülen; katı, sıvı veya gaz konsantrasyonları. Ancak kaynağın rezerv terimi ile ifade edilen bölümünün dışında kalan kısmı da potansiyel ve varlığı henüz tesbit edilememişkaynaklar olmak üzere iki ayrı bölümde ele alınır. Böylece; Kaynak = Rezerv + Potansiyel + Tesbit edilmemişkısım şeklinde gösterilir. Az da olsa belirli bir derinliğe kadar varlığı kabul edilen maden kütlesinin sadece jeolojik hipotezlere dayanarak daha derinlere doğru ekstrapolasyonu sonucu varlığı ümit edilen maden miktarını ifade için “Perspektif” deyimi de kullanılır. —> Şekil.
KAYTAN VİDA,
—> Yuvarlak dişprofilli vida.
KAZA,
1) Kasıt sözkonusu olmaksızın, beklenmedik ve sonucu, arzu edilmeyen bir olayın ortaya çıkardığı zararla ifade edilebilen her durum. Belirli bir zarar ve yaralanmaya sebep olan her olay, genel anlamda bir kaza olmakla beraber, her zaman işkazası olarak nitelendirilemez. 2) Beklenmedik bir çabuklukla bir zararı doğuran bütün sebepler kompleksi. Diğer bir ifadeyle kısa bir süre içinde çalışanı arızaya uğratan bir olay.
KAZA BİLDİRİ KAĞIDI,
Kazaya uğrayan işçinin kaza sonucu durumunu bildiren resmi kayıt.
KAZI,
Cevherin veya kömürün, oluştuğu ortamdan, el veya yardımcı bir araç ile kazılarak çıkarılması. —> Hafriyat.
KAZI KESİTİ,
1) Bir plana bağlı olarak yapılan atım sonucunda hasıl olan ve tahkimat yerleştirilmeden önce beliren galeri kesiti. 2) Brüt kesit.
KAZI MALİYETİ,
Cevherin, kömürün veya kayacın kazısı sırasında m3 veya ton başına düşen harcama.
KAZI RANDIMANI,
Kazılan maden miktarının kazı için yapılan işçi yevmiyesi adedine bölümü ile bulunan (kg/yev veya t/yev) üretim miktarı.
KAZI RENDESİ,
1) Uzun ayakta kömür üretiminde kullanılan bir tür rendeye benzeyen gereç. Bu gereç kömür damarına 5-8 cm kadar girerek yonga gibi kömür söker ve yandaki taşıma aracı üzerine düşürür. 2) Kömür sabanı. 3) Hobel. 4) Pulluk. 5) Saban —> İtme pistonu.
KAZI SINIFI,
Kömür işletmesinde kazı işlerinde çalışan kazmacı, bacacı, kazmacı yedeği vb. işçileri kapsayan grup.
KAZI YÖNÜ,
Hangi işletme metodu olursa olsun; madenin kazısı sırasında uygulanan kazı sisteminin ayak içindeki ilerleme yönü. —> İşletme yönü. Kapalı işletme.
KAZI YÜKSEKLİĞİ,
Açık işletmelerde kazı yapan işmakinesinin ulaşabileceği azami yükseklik. Kazı yüksekliği, basamak yüksekliğinden biraz küçük olup, ulaşılamayan kısmın kendi ağırlığıyla ve tehlike oluşturmayacak şekilde düşeceği dikkate alınır. —> Basamak yüksekliği.
KAZMA,
1) Madenin örtü tabakasını veya yantaşını kazıp kaldırmak, düzeltmek gibi işlerde kullanılan ağaç saplı demir veya çelikten imal edilen araç. Bunlar kullandırılacakları işe göre çeşitli şekillerde imal edilir. Kömür-, taş-, demiryolu kazması diye isimlendirilir. 2) Kazı yapma işi.
KAZMACI,
1) Yeraltı maden ocaklarında kazı yapılan alında kazma veya havalı tabanca ile kazı yapıp kömür, maden cevheri ve diğer katı mineralleri çıkarıp açtığı boşluğun tahkimatını yapan (kişi) usta. 2) Kazmacı ustası.
KAZMACI RANDIMANI,
—> Randıman.
KAZMACI USTASI,
—> Kazmacı.
KAZMACI YEDEĞİ,
Kazmacı yardımcısı, kalfa.
KAZMA KÜPÜSÜ,
Kömür kazısında veya lağımlarda kullanılan özel tipteki kazmanın çekiç veya balyos gibi kullanılan dip kısmı.
KEÇE,
—> Salmastra.
KEÇİR,
—> Karot tutucusu.
KEDİ GÖZÜ,
—> Kristalin kuars.
KEHRİBAR,
(Kelibar) Kırılabilen, hemen hemen saydam, soluk sarı renkte, sert gibi fiziksel özellikleri havi, soyu tükenmişbir çam ağacında bulunan “ süksinit asit” içeren fosilleşmişreçine. Kehribar sürtülünce hafif maddeleri çeker ve Yunanca adı “elektron” olduğu için, buradan” elektrik” kelimesi türetilmiştir. Kehribar eski çağlarda yaşayan sinek ve böcekleri de bünyesinde fosilleştirmişolabilir. Duman ve aromatik kokular çıkararak yanar.
KEK,
1) Kuyu cidarı yakınında bulunan sondaj çamurunun basınç etkisi ile suyu kısmen kaybederek kuyu cidarında muayyen kalınlıkta çökmesinden hasıl olan ve kuyu cidarını koruyan bentonit tabakası. 2) Cevher hazırlama tesislerinde filtrede yapılan süzme sonucu filtre yüzeyinde toplanan katı madde. 3) Pasta.
KELEBE,
1) Kattan kata yan taş, cevher veya kömür içinde aşağıdan yukarıya doğru dik olarak açılan (sürülen) başyukarı. Kelebe maden, malzeme ve insan inişçıkışı için ayrı ayrı sürüldüğü gibi, tek kelebe çok amaçlı olarak da düzenlenebilir. 2) Dikbaşyukarı. 3) Bür.
KELEBEK SOMUN,
Kolayca çevrilebilmesi için kanat biçiminde iki küçük çıkıntısı bulunan somun.
KELLY,
Rotari tablası sistemi ile çalışan makinelerde, rotari hareketini tijlere ileten ve tije benzeyen kare, altıgen, yivli-silindirik kesitli özel takım.
KEMER,
1) Lağım, tünel, geçit, köprü gözü, kapı, pencere gibi açmaların oyuğu aşağı bakan yay biçimindeki üst eşiği. Bunların şekli yarım daire, sivri, sepet kulpu veya daire parçası şeklinde ve taş, tuğla, beton vb. yapı malzemleri kullanılarak yapıldığı gibi sağlam arazide tavana hemen kavis şekli verilerek de galeri açılır. 2) Bele bir kez dolanıp toka ile tutturulan sert kayışve keten örgüden yapılan bel bağı. Tehlikeli yerlerde, kulelerde ve kuyularda çalışan işçilerin emniyetle çalışmalarını sağlamak için çalışma sırasında kancalı zincir veya halatla teçhiz edilmişkemere de emniyet kemeri denir.
KEMİK,
Mermer içindeki dolomit damarları.
KENARLIK PLAK,
Mermer işletmeciliğinde plâkların muayyen şekil ve ölçülere göre, kenarlarının kesilmişhali.
KENET YUVASI,
Mermer işletmeciliğinde madenî kenetlerin taşa tesbiti için açılan yuvalar. —> Madeni kenet.
KENEVİR HALAT,
Kendir denilen bitkinin sapındaki liflerden imal edilmişhalat.
KEPÇE,
Draglayn, ekskavatör, yükleyici (loder) gibi kazı ve yükleme makinelerinin toprak veya cevher kazmada ve yüklemede kullanılan belli hacimdeki kesici küreği.
KEPÇELİ BAGER,
Kazma ve yükleme işi yapan ağır işmakinesi. Kazma işi bir kepçe vasıtasıyla yapılır. Kepçe dip kapağının açılması ile malzeme -genellikle kamyona- boşaltılır. Kepçeli bagerler çalışılan zemin düzleminin üstünde durur; karşılarındaki malzemeyi çıkarır.
KEPÇELİ TARAK DUBASI,
—> Tarak Gemisi.
KERESTE,
1) Tomrukların boyuna biçilmesi ile elde edilen marangozluk ve inşaat malzemesi. 2) Yapı ve doğrama işlerinde kullanılan kadran ve tahtaların her çeşidi.
KERNİT (Na2 B4 O7. 4 H2O),
Doğada renksiz, saydam uzunlamasına iğne şeklinde küme kristaller halinde bulunan bir bor minerali. Atmosferik koşullarda tinkalkoni-te dönüşür. Sertliği 3, özgül ağırlığı 1,95 gr/cm3 ve B2O3içeriği % 51 dir. Soğuk suda çözünür. Kırka’da tinkal (Na-borat) kütlesinin alt kısımlarında rastlanmıştır. Dünyada ise Arjantin ve ABD’de bulunur. 2) Razorit.
KERTİ,
1) Küçük atımlı fay. 2) Basamak.
KESENE,
—> Götürü işanlaşması.
KESİT,
1) —> Profil. 2) Makta. 3) Bir cismin veya arazi parçasının incelenebilmesi için kesilmesi halinde ortaya çıkan kesinti yüzeyi. Arazinin kesitine jeolojik kesit, yolların meyil durumlarını göstermek üzere yapılan kesitlere demiryolu, karayolu kesiti vb., arazinin topoğrafik durumunu göstermek üzere yapılan kesite topoğrafik kesit denir. Kesit, yatay-, meyilli-, veya faydalı olacak her istikamette yapılabilir.
KESKER,
Çakmak taşı diye isimlendirilen amorf kuars.
KESKİ,
1) Bir tarafı keskin olarak yapılan büyük çekiç. 2) Bir tarafı büyük tornavida ağzı biçiminde ve bir tarafından darbe yapılabilecek şekilde düzlenmişyuvarlak veya çokgen kesitli çubuk. 3)Mermer işletmeciliğinde kullanılan, ucu yassı fakat keskin olmayan kalem .
KESKİN VARYOZ,
—> Varyos.
KESME,
1) Kömür tabakaları içinde, kömürün teşekkülü sırasında çökelmiş, bant halinde bulunan sert veya yumuşak şist tabakaları. 2) Arakesme. 3) Lavvarda kömürden ayrılan şist.
KESME HIZI,
Sondaj işlemlerinde; bir dakika içerisinde sağlanan ilerlemenin metre ile ifade edilen (m/dk) ve sondaj kronlarının birbirleriyle karşılaştırılmasını sağlayan hız kavramı. Kesme hızı, formasyon şartlarına olduğu kadar seçilen matkap cinsi, çap, baskı ve devir sayısına (d/dk) göre değişir.
KESME KÖMÜR,
—> Mikst.
KESME ŞİST,
—> Killi şist. Kömürlü şist.
KESME TAŞ,
Mermer işletmeciliğinde, bütün yüzleri ön, arka, alt ve üst yanları ince yonu olarak işlenmiştaşlar.
KESON,
Su altında sürdürülen yapı çalışmalarında veya yumuşak zeminlerde temel atmakta kullanılan kasa. Kesonlar genel olarak metal veya betonarme olarak prizma yada silindir şeklinde, uzunlukları ise kullanılacakları yerin şartlarına göre hazırlanır.
Suya indirilmek üzere üst bölümü açık kasa biçiminde imal edilecek kesonlar genellikle yerde hazırlanır ve daha sonra suya indirilerek kullanılacakları yere kadar yüzdürülür, burada kesonun kapalı tarafı daha önce hazırlanmışbir temel üzerine oturtulur. Kesonun açık üst bölümü ise su yüzeyinin üstünde kalır.
Üst ve alt bölümlerinin her iki tarafı da açık olan kesonlar; kullanılacakları yerde hazırlanır. —> Keson kuyu.
Kazı sırasında kesonun içinde toplanan kazılmışmalzeme kapma kepçe, kova, şlam tulumbası vb. araçlarla dışarı alınır. Keson dibe oturdukça üst bölümüne yenileri eklenir.
Basınçlı (pnömatik) kesonlar da açık kesonlara benzer ama bunların kazılan alt bölümlerinin üstünde hava geçirmez bir ek bölme yapılır. Bu hava sızdırmaz bölme ile kazılacak yer arasında basınçlı hava verilen bir çalışma odası bulunur. Böylece kazı yerine toprak ve su akışı denetim altına alınır. Bu şekilde hazırlanmışolan kazı odasında çalışan işçiler özel giysilere gerek kalmadan çalışabilir.
Yeraltı su seviyesinin altında açılan tuneller ve galerilerde gerekli basınçlı hava tazyiği; hidrostatik derinliğe göre her bir metre derinlik için tatlı su olan yerde 0,1 kg/cm3, deniz suyu olan yerde de 0,102 kg/cm3 olarak; uygulanır. Böyle bir basınçlı hava altında tunel ve galeri açma yöntemi 1930 yılında ABD’de Mişigan eyaleti Detroitte-Wintson, Ontario tunelinin açılması ve 1948 yılında Zonguldakta kurulan Çatalağzı santralına denizden soğutma suyu almak için deniz altına sürülen galerinin açılmasında uygulanmıştır.
KESON KUYU,
1) Kuyu kazılmasında gevşek (çürük, akıcı ve sulu) formasyonlarda uygulanan özel bir kuyu kazı metodu. Çürük arazide kuyu kazılacak yerde çember şeklinde bir mahmuz hazırlanarak, mahmuzun üstüne, tuğla, beton veya betonarme kuyu tahkimatı yapılır. Bu yapma kuyunun tabanında kuyu kazısına başlanır. Kuyu derinleştikçe yapma kuyu kendi ağırlığı ile arazinin içine kayar ve üstüne tahkimat ilave edilerek kazıya devam edilir.
Arazi içine kaymayı kolaylaştırmak için, özel durumlarda hidrolik baskı uygulanır.
Genellikle 30 m olan derinliklere kadar inilir. Bu kuyu kazı metodu ile 180 m’ye kadar inilebildiği olmuştur. 2) Batırmalı kuyu.
KEŞİF SONDAJI,
Mevcut olduğu tahmin edilen maden yatağının rezervi ve tektonik yapısı ile tenör veya kalitesinin öğrenilmesi, rezervinin saptanması, çeşitli kotlarda tenör veya kalite değişikliklerinin bilinmesi, maden yatağı sınırının tesbit edilmesi, yan kayacın niteliklerinin bulunması ve yeraltı sularının durumu hakkında bilgi edinilmesi amacıyla yapılan sondaj.
KEYSİNG ŞU (Casing shoe),
—> Çarık.
KILAVUZ,
Yüksekliği galeri yüksekliği kadar olan damarın doğrultusu boyunca, damar içinde sürülen uzunca ve yan tarafta topuklarla veya cevherle sınırlandırılmışolan bir arama, üretim veya hazırlık galerisi (yolu). Genellikle ince damarlarda kılavuzların tavan ve tabanını, damar meyli az ise, cevher veya kömür yatağının tavan ve tabanı; damar meyli dik ise, cevher veya kömür teşkil eder. Kalın maden yataklarında kılavuzlar maden yatağının istikametinde cevher veya kömür içinde veya maden yatağının tavanını veya tabanını takip ederek sürülür. Tavan veya taban takip edilerek sürülen kılavuzlar tavan veya taban kılavuzu diye isimlendirilir. —> Taban (tavan) galerileri.
KILAVUZ DELİKLERİ,
Galeri ilerlemelerinde, formasyon içerisinde su veya gaz birikimi olması muhtemel yerlerde emniyeti tahkik etmek veya ilerlemeyi kolaylaştırmak amaçlarıyla açılan ve boyları beşmetre civarında olan sondaj delikleri.
KILAVUZ FOSİL,
Tortul tabakalar fosilli olduğu zaman bunların teşekkül ettiği devri ve zamanı tesbit etmeye yarayan ve o devri karakterize eden taşlaşmışbitki veya hayvan kalıntısı. —> Karakteristik fosil.
KILIÇ DAMAR,
—> Damar (yatımı) meyli.
KILIFLI PATLAYICI MADDE,
Sulu yer-lerde açılan deliklerde kullanılmak üzere özel bir kap (manto) içinde pazarlanan patlayıcı madde.
KILSAY,
Mermer bloklar içindeki ince ve muhtelif istikametlerdeki silis veya aragonit damarları.
KIRICI,
—> Konkasör.
KIRILMA,
Minerallerin kırılma yüzeyinin ifadesi. İyi dilinim göstermeyen minerallerin darbe tesiri ile parçalanması. Mineralin kırılan yüzü kırılma görünümüne göre konkoidal kırılma (Obsidiyen), düz olmayan kırılma (arsenopirit), topraksı kırılma (kil), vb. çeşitli ifadelerle belirlenir. Yeni meydana gelmişkırıklar mineralin gerçek rengini gösterir. —> Refraksiyon.
KIRILMA MUKAVEMETİ,
Bir kayacın üzerine dik olarak yapılan basınca karşı bu kayacın kırılma anında gösterdiği mukavemet. Bu mukavemet 1 cm3 ve 1 inç3’lük numuneler üzerinde test yapılarak bulunur. Test parçasını teşkil eden prizmanın boyu kısa olursa mukavemet yüksek, uzun olursa mukavemet düşük olur.
KIRINTI,
1) Sondajda matkapların formasyondan kopardıkları ve devridaim sıvısı ile yeryüzüne atılan küçük parçacıklar. 2) —> Katings. 3) Sediman.
KIRMA,
1) Mineral veya kayacın boyutlarını küçültmek ve böylece 10 mm’ye kadar düşürmek amacıyla yapılan işlem. Bu da kaba kırma ve ince kırma diye iki ayrı safhada yapılabilir. Kaba kırma işleminde boyutlar 15 cm’ye kadar düşürülür. 2) İri boyuttaki ufalama.
KIRMATAŞ,
—> Balast.
KIRMIZI ALTIN,
24 karatlık saf altına gümüşyerine bakırın katılmasıyla elde edilen ve kızıl renginden dolayı halk arasında yapılan altın cinsi tanımlaması. —> Altın ayarı.
KIRMIZI BAKIR,
Saf bakıra verilen ad.
KIRMIZI KURŞUN,
—> Sülüğen.
KIRMIZI ZIRNIK,
Bir arsenik minerali olan turuncu rengindeki realgara (As2 S2) halk arasında verilen isim. —> Arsenik.
KIRŞEHİR TAŞI —>
Hacıbektaştaşı.
KISA GECİKMELİ KAPSÜL,
—> Milisani-yeli kapsül.
KISMİ RAMBLE,
Yeraltında açılan boşluklara muntazam aralıklarla yapılan dolgu türü. Zamandan ve harcamadan tasarruf amacı ile de yapılan bu ramble (dolgu) türü, damar istikametinde tarak şeklinde bir görünümde olduğundan bu dolguya “taraklı ramble” de denir.
KIT’A SAHANLIĞI,
Kara ülkesinin denizin dibindeki uzantısına verilen ad. Doğal uzantı 200 mile kadar gitmiyorsa belirlenmesi gereken uzantı. Bir ülke kendi kıta sahanlığında balıklar, deniz dibindeki petrol dahil her türlü madenleri işletme hakkını kazanır ve ekonomik imkanları denetler. Bu bölge üzerinde seyreden gemilerin geçişhakkına karışamaz.
KIVAM TANKI,
—> Kondisyoner.
KIVILCIM,
1) Demir, çelik ve taşgibi maddelerin birbirleri ile güçlü bir şekilde çarpışmasında sıçrayan ateşdurumundaki zerre. 2) Yanmakta olan bir maddeden herhangi bir etki sonucu kopup sıçrayan küçük ateşparçası.
KIVRIM,
Kayaç tabakalarında yan basınç etkisi ile dalgalı bir şekilde meydana gelen bükülmeler. Kıvrımların semer şekilli çıkıntılarına —> Antiklinal, tekne, şekilli girintilerine de —> Senklinal denir. Her kıvrımın iki tarafında bulunan eğimli tabakalara o kıvrımın yanları, iki yanın vücuda getirdiği açıyı ortalayan düzleme de eksen düzlemi, bu düzlemin tabakayı kesmek suretiyle yüzeyde hasıl ettiği çizgiye kıvrım ekseni denir. Yanlardaki eğimli tabakaların doğrultusu —> (İstikameti) kıvrımların eksenine paralel,—> Eğimleri (Yatımları) ise doğrultulara diktir. Kıvrımların bükük olan kısmına şarniyer denir. Kıvrım ekseni de şarniyerin doğrultusunu gösterir.
Kıvrımların basit bir şekli monoklinal kıvrım veya fleksürdür. —> Şekil. Ekseriya yatay tabakalarda daha belirgin olan bu çeşit kıvrım tek yanlı olup tabakaların bir kısmının çökmesi ile hasıl olur. Çökme olayı şiddetli olursa kıvrılan kısım fazla gerilir, inceleşir ve nihayet kırılarak kıvrım bir —> Fay şeklini alır.
Kıvrımlar; Normal, İzoklinal, Yelpaze şekilli kıvrımlar olarak üç şekilde meydana gelir. Bunlar doğru, eğik ve devrik olabilir.

virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #7
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
KIVRIM FAYLARI, —> Gül diyagramı.
KIVRIM EKSENİ
, —> Kıvrım.
KIYI FASİYESİ,
Deniz kıyılarında çökelmişolan konglomera ve greler gibi iri taneli tortul kayaçlar. —> Fasiyes.
KIZAK,
Seyyar (mobil) bir makineye ait çeşitli ünitelerin (motor, şanzıman, sondaj ünitesi gibi) üzerine monte edildiği çelikten yapılmışşase.
KIZAKLI KAUÇUK HASIR,
Ramble yapılırken, ramble malzemesinin alın tarafına akmasını önlemek için, ayağın üretim yapılan tarafına zemin ile sarmalar arasına konulan ve gerdirme tablası ile demir direklere dayayarak ayrıca üzerinde mevcut düzenle iyice gerdirilerek sun’i bir duvar durumuna getirilen perde. Eski ramble ile hasır perde arasında kalan boşluk sıkıştırılarak doldurulduktan sonra, kauçuk hasır perde vinç halatı ile kızak üzerinde çekilir ve bir sonraki ramble için hazır hale getirilir. Buna ramble perdesi de denir.
KIZILÖTESİ,
—> Enfraruj.
KIZILYAKUT,
—> Laltaşı.
KIZIŞMA,
Kömür madenlerinde, panolarda yapılan yetersiz havalandırma veya stoklardaki kömürlerde kömürün veya kömür içinde bulunan piritin yavaşyanması sonucu meydana gelen ısının dağılmaması sonucu kömür ısısının yükselmesi. Kömürün kızışmasının artması sonucu yavaşyanma açık alevli yanmaya dönüşebilir. Buna spontane (kendiliğinden tutuşma) yangın denir. —> Kömürleri stoklama.
KİCK KANUNU,
Kırma olayını tanelerin hacim küçülmesi yönünden ele alan ve buna göre kırma için sarfedilen enerjinin, hacim küçülmesi ile doğru orantılı olduğunu belirten prensip.—> Charles genel kırılma kanunu.
KİL,
1) Bileşimi sulu alüminyum silikat olup içinde mikroskobik kuars, feldispat, muskovit, turmalin, topaz vb. mineraller bulunan, dile dokundurulduğu zaman yapışan, tanecikleri 0,00025 cm. den daha küçük, birbirine yapışık parçalardan meydana gelen, feldispatların, gra-nite benzer kayaçların ayrışmasından oluşan, göl diplerinde ve diğer sakin sularda tabakalar halinde çökelen, ıslak iken kaygan, kırmızı, esmer, sarı, siyah renkli kayaç. 2) Tanecikleri 0,004 mm’den daha küçük, çimentolanmamışkil mineralleri topluluğu. Kil; tuğla, çömlek, porselen, seramik vb. sanayilerde kullanılır. Yarıdan fazla SiO2 ihtiva eden, renk giderme özelliği olan, beyaz, sarı, kahverengi ve mavi renkteki killere lekeci çamuru veya çamaşır toprağı denir. 3) Minerolojik bileşiminde % 90’a kadar kil minerali bulunduran kayaç.
KİLİT, 1) Tavan ve yan basınçlara karşı ağaç veya madeni bağları takviye için, bunların altına yapılan iki sarma ve sarmalar arası vurulan fırçalarla oluşan ilave tahkimat. 2) İki ucundaki yuvalara civata geçirilerek kapanan yarım bakla zincir veya halatları eklemeye yarayan makine parçası. 3) Kapı, pencere, çekmece vb. yerlerin açılıp kapanmasını kontrol altına almaya yarayan ve anahtarla işleyen aygıt. 4) Taşkemer inşaatında kemerin tepesini bağlayan inşaat taşı, anahtar-, kilit taşı.
KİLİT TAŞI,
Mermer işletmeciliğinde kemerlerin üst ortasındaki taş.
KİLLİ DAMAR,
Mermer işletmeciliğinde bank içinde, umumiyetle yatak sathına paralel olan, değişen şekil ve kalınlıktaki ve yapıştırıcı kabiliyeti haiz ve içinde kil bulunan damar.
KİLLİ ŞİST,
1) Killi bir kayacın kalın örtü tabakaları altında mekanik etkilerle (dinamometamorfizma) sertleşmesi (şistleşmesi) ile meydana gelen kayaç. Killi şistin rengi mavi, siyah, gri, yeşil ve bazen kırmızımtrak olur. Siyah renkli şistlerin içinde bir miktar kömür vardır. 2) Argilolit.
KİL SIKILAMASI,
Patlayıcı madde ile doldurulan lağım deliğinin geri kalan kısmının kil ile doldurulması.
KİMYASAL ÇÖKELLER,
Sular içinde erimişbir halde bulunan maddelerin çökelmesinden meydana gelen kayaçlar veya mineral topluluğu.
KİMYASAL KROM,
Krom oranı % 45 civarında, krom: demir oranı 1,6:1, SiO2 % 8’den az ve kükürdü çok düşük olan krom cevheri. Kimyasal krom tamamen sodyum dikromatların elde edilmesinde kullanılır. Bu işiçin konsantre edilmişkrom cevheri tercih edilir.
KİREÇ,
Kireçtaşının (kalker) yüksek bir ısının etkisi altında bırakılması ile elde edilen kalsiyum oksit (CaO)dan ibaret (sönmemişkireç) beyaz madde. Bünyesinde kil oranı % 6’ya kadar olan kirece yağlı kireç, % 6’dan fazla olanlara da zayıf kireç denir. Kireç su ile sönmüşkireç haline getirildikten sonra kumla karılır ve yapı harcı olarak kullanılır.
KİREÇ KAYMAĞI,
Kalsiyum klorürden ibaret sarımsı beyaz renkte ve klor kokusunda toz. Dezenfektan ve beyazlatıcı olarak kullanılır.
KİREÇ SÖNDÜRME,
Kalsine edilmiş(yakılmış) kireç taşından elde edilen sönmemişkirecin (CaO) su içinde Ca(OH)2 haline getirilmesi.
KİREÇ TAŞI,
1) Kireç yapmakta kullanılan özellikle kalsiyum karbonattan oluşmuşkayaç. 2) Kalker.
KİREÇ YAKMA,
—> Kalsinasyon.
KİREMİT-TUĞLA TOPRAĞI,
Tekniğine uygun işlendiğinde atmosferik etkilere dayanıklı ürünler veren, taneli parçalardan arınmış, yeterli derecede rutubetlendirildiğinde iyi şekil alma özelliği gösteren, keskin kenarlı şekillendirmeyi mümkün kılan, yavaşyavaşkurutmada çatlamalar göstermeyen, pişirildiğinde düz ve keskin kenarlı figürler veren, iyi tınlama sesi çıkaran, porozitesi az kil toprağı. İri taneler (kuvars feldispat, granit, killi şist) ihtiva eden killer de kiremit ve tuğla toprağı olarak kullanılabilir. Zararlı unsurlar (kalker, pirit, jips, vb.) ihtiva eden killer kiremit-tuğla imaline yaramazlar.
KİRİŞ,
1) Çift destekli taşıyıcı (yatay) yapı elemanı. 2) İnşaatta, döşeme tahtalarını çakmak üzere kılıçlama yerleştirilen dikdörtgen kesitli kalın kereste. 3) Profil demiri ya da betonarme yapıda döşeme ağırlığını ve döşeme üstüne gelen yükleri taşıyan ve kolonlara ileten yapı ünitesi.
KİRİŞ BOYUNDURUK,
Ramble duvarı üzerindeki ağaç sarmaları koruyan ve tavana direkt temas ederek tavan basıncını tutan yatay konumdaki ray demiri. —> Şekil.
KİRLİ HAVA,
Çalışılan yerlerden geçirilerek kullanılmışve sonra hava çıkıştarafına yöneltilmişocak havası (% 78 N2, % 17 O2, % 4 CO2 , % 1 Asal gazlar.)
KİVCET-CS YÖNTEMİ,
—> Kivcet yöntemi.
KİVCET-LZ YÖNTEMİ,
—> Kivcet yöntemi.
KİVCET YÖNTEMİ,
Bakır ve kurşun metalleri üretiminde kullanılan pirometalurjik prensiplere dayanan ve flaşsmelting yöntemini esas alan izabe fırını. Rusya’da geliştirilmişolan bu yöntemde sinterleme, yüksek fırın, curuf alma gibi kısımlar kombine edilerek otojen olarak çalışan bir direkt ergitme prosesine dönüştürülmüştür. Bu izabe yönteminde iki düşey bölüm, su ile soğutmalı bölme ile birbirinden ayrılan ergitme ve atık gaz şaftları bulunur. Kivcet adı; oksijen-flaş-siklon ve elektrotermik yöntem kelimelerinin Rusça karşılıklarından oluşur. Sistem kuru sülfür konsantresinin siklonlarda oksijenle kavrulduktan sonra flaşergitme yoluyla izabe edilip zengin SO2 gazının atılmasına dayanır. Eriyik daha sonra bir elektrik rezistans fırınında bazı reaksiyonların tamamlanması için indirgeyici bir ortamda (örneğin, çinkonun buharlaştırılması için) bekletilir. Burada bakır, nikel, kobalt ve değerli metaller mat fazına alınır ve periyodik olarak döküm yapılır. Daha sonra bilinen yöntemlerle konvertisajı yapılır. —> Şekil. Kivcet yönteminin genellikle Kivcet-CS ve Kivcet-LZ olmak üzere iki şekli vardır. Kivcet CS kurşun üretimi ağırlıklı olup Pb-Zn, Pb-Zn-Cu ve Pb-Cu konsantrelerini işlemede tercih edilir ve örneğin; % 60,6 Pb; % 0,30 Cu bulunan bir konsantreden; kurşunun % 96,5’u ve bakırın % 85’i elde edilir. Kivcet-LZ yöntemi ise selektif veya kollektif bakır bazlı konsantrelerin ekstraksiyonunda avantajlıdır. Örneğin % 14,24 Cu, % 2,46 Pb, olan konsantrenin ergitilmesi sonunda mat içinde bakırın % 97,9’u, kurşunun % 37’si toplanır —> Bakır üretimi, Şekil.
KİZELGUR,
—> Diyatomit.
KLASİFİKASYON,
Çeşitli tane büyüklüğünde olan parçaların durgun veya hareket halinde akışkan bir ortamda, tane büyüklüğüne göre ayrılması. Tane büyüklüğüne göre tasnif.
KLASİFİKATÖR,
1) Karışık durumda olup tasnife tabi tutulmak üzere verilen kayaç ve mineral parçalarını tane büyüklüğüne veya yoğunluklarına göre sınıflandırmaya yarayan cihaz. 2) Tasnif edici. 3) Sınıflandırıcı.
KLEPE,
1) Kapak. 2) Bir borudan geçen akışkanın geçtiği yönde açılıp, ters yöne akmak istemesi halinde otomatik kapanır kapaklı vana.. 3) Genellikle pistonlu pompalarda akışkanın geçtiği muayyen geçitleri tıkayan yaylı kapak veya bilyalar.
KLİNOMETRE,
Genel anlamda eğim ölçme aleti. 1) Yarısına kadar hidrofluorikasit (HF) doldurularak ağzı sıkıca kapanmışbir cam tüpün takım dizisi içine monte edilebilen metâl mahfazasından oluşan, sondaj kuyularının eğitimini ölçen gereç. —> Şekil. 2) Eğim ölçer.—> Isıtma cihazı, Eğim ölçer.
KLİVAJ,
1) Cevher, kömür ve yantaşlarda teşekkül etmişolan ve genellikle gözle görülmeyen çatlaklar. Kazı işlerinde kolaylık sağlaması bakımından bu çatlaklardan yararlanılır. 2) Petrografide, tabakalaşma yüzeyleri ile büyük bir açı yapacak şekilde teşekkül etmişolan ve kolayca ayrılma veya yarılma özelliği gösteren birbirine paralel yüzeyler. Klivaj basınç sonucunda oluşur, kayaçlara sekonder bir yapı verir. Bu basınç, bazı kayaçlarda da yeniden kristalleşmeye (rekristalizasyon) neden olur. 3) Kristalografide, kristallerin birbirine paralel yüzeylerinin kolayça birbirinden ayırma özelliği.
KLORÜRLEŞTİRİCİ KAVURMA,
Metal bileşiklerini klorla veya klor bileşikleri ile ısıtarak metalin klorürünü elde etmek için yapılan işlem.
KLİNKER,
1) Çimento üretiminde hammadde-nin kavrulması sonucu elde edilen ara ürün. 2) Kömür kullanılan kazanlarda külün ergimesi sonucu meydana gelen cüruf.
KLİNKER TUĞLASI,
Sinterleşmeye kadar pişirilmiş, birim ağırlığı ve basınç dayanımı yüksek ve dona dayanıklı inşaat tuğlası.
KOAKSİYAL KABLO,
Biri içte diğeri de bunun dışında eşeksenli boru biçiminde olacak şekilde imal edilmişiki iletkenli bir kablo. Bu iletkenlerden dıştaki, boru biçiminde, içteki iletken ise dairesel kesitli, çapı da borunun çapından daha küçük olan ve borunun içine, boru ile eşeksenli olacak biçimde yerleştirilmişbir teldir. Bu tel seyrek olarak yerleştirilmişyalıtkan destekler aracılığı ile borunun tam ortasında tutulur. Birkaç koaksiyal kablo, iletişim amaçlı başka iletkenlerle birlikte, ortak bir kılıf içine de yerleştirilebilir. Telekominikasyon işlerinde belirli amaçlar için kullanılır.
KOBALT,
Yoğunluğu 8,8 gr/cm3 olan 1490½C’da ergiyen, sert ve kırılgan kırmızımsı beyaz melat; atom numarası 27, atom kütlesi 58-93 olan kimyasal element (simgesi Co). Doğal kobalt tümüyle kararlı izotopu olan kobalt-59’dan oluşur; en uzun ömürlü yapay radyoaktif izotopu olan kobalt 60 (yarı ömrü 5,3 yıl), kobalt-59’un nükleer reaktörde nötronlarla ışınlanması suretiyle üretilir.
KOBUT,
Kaba işlenmişoltutaşı.
KOÇ BOYNUZU,
1) Varagel ve vinçlerde halatın ucunda bulunan koşum takımına bağlı, emniyet bakımından vagonun halkasından herhangi bir nedenle kolayca çıkmasını önlemek üzere, ucu koç boynuzu (helisel) biçiminde şeklinde kıvrılmışkanca. 2) Sondajda bir tür tahlisiye ucu.
KOJENERASYON,
Bileşik, ısı ve elektrik üretimi. Termik santrallarda enerjinin ancak % 35 civarındaki kısmı faydalı hale dönüştürülebilmekte, geri kalan kısım ise, çıkışbuharı, kazan kayıpları ve jeneratör kayıpları olmak üzere dışarıya atılmaktadır. Santralın çıkışbuharı ile dışarı atılan enerji başka amaçla yeniden kullanılarak sistemin verimi % 70 mertebesine çıkarılabilmektedir. Proses gereği buhar kullanması gereken sanayi tesisleri, ısı santralında elektrik enerjisi de üretmeyi öngördüğü takdirde bu anlamda enerji tasarrufu sağlayabilir.KONKOİDAL KIRILMA, —> Kırılma.
KOK GAZI,
Kalorifik değeri 4500 Kcal/m3 olup, terkibinde, % 50-55 H, % 25 CH4, % 12 N2, % 6 CO % 3 CO2, % 2 diğer hidrokarbonlar bulunan ve taşkömürünün koklaştırılması sırasında elde edilen yanıcı gaz. Gaz hava gazı olarak da kullanılır.
KOKARDENERZ,
Yantaşı teşkil eden ana formasyonun çatlaklarına birbirine paralel damarlar halinde çökelen kurşun-çinko cevherlerinin aynı zamanda yantaştan koparak çatlak içine yerleşmişparçalarının çevresini kabuk gibi saran kurşun-çinko cevherleriyle oluşturdukları bir cins cevher türü.
KOKİL,
1) Bir kum kalıbına yerleştirilen, üzerinde ergitilen madenin katılaştığı, maden parçası. 2) Dökümhanede kullanılan maden kalıp. Kokil kalıplama, dökümü yapılacak her parça için ayrı bir kum kalıp hazırlamak zorunluğunu ortadan kaldırdığı için, döküm işlerini basitleştirir. Bu kalıplama sistemi, ergime sıcaklıkları 800° C’in altında olan alaşımlar için çok elverişlidir; buna karşılık, kokillerin kendileri de dökme demir veya çelikten olduğu için, demirli alaşımların dökümünde bazı sakıncalar yaratır. —> Döküm.
KOKİL DÖKÜM,
—> Kokil.
KOKİL KALIPLAMA,
—> Kokil.
KOK KÖMÜRÜ,
—> Kok.
KOKLAŞMA,
Kömürün herhangi bir dışetki ile bünyesindeki gazların azalması sonucu poröz bir hal alması. Kömürleşmesi belirli bir düzeye erişmişolan kömürler ısıtılınca önce yumuşarlar sonra şişerek gaz çıkartırlar ve daha sonra tekrar sertleşirler. Sertleşme sonucunda oluşan çok gözenekli oldukça hafif ve gri renkli kütleye kok kömürü; kömürün kok haline geçmesi olayına da koklaşma denir.
KOLAPS,
Sondaj kuyusunda bulunan muhafaza borusunun aşırı formasyon baskısı vb. etkiler yüzünden göçmesi (ezilmesi) olayı.
KOLEMANİT,
Prizmatik kristaller halinde bulunan kalsiyum borat (bortuzu) (Ca2B6O11 . 5H2O). Daha ziyade cam yünü, fiberglas ve asitborik imalinde, çelik endüstrisinde de eritici olarak kullanılır.
KOLİMASYON,
Dürbün ekseninin yatay dönme eksenine muylu tam dik olmamasından kaynaklanan hata türü. Teodolit ile ölçmeye başlanılmadan önce, kolimasyon hatası kontrol edilir.
KOLİNS METODU,
Koordinatları bilinen A ve B noktaları ile koordinatları hesaplanmak istenen P noktasından geçen daireden yararlanılarak yapılan geriden kestirme hesaplama yöntemi.—> Geriden kestirme.
KOLLEKTÖR BANT,
Toplayıcı bant.
KOLLERGANG,
1) Yatay bir eksen etrafında döndürülen büyük kütleli iki silindirik tekerin yuvarlak bir öğütme tablası üzerinde hem kendi eksenleri etrafında hem de sistem aksı etrafında dönerek öğütmenin gerçekleştirildiği düzen. 2) Devlüp.
KOLLOFAN,
—> Fosfat.
KOLON,
1) Taş, çimento, ağaç, çelik vb. maddelerden yapılmışdikine konmuşdestek. 2) Sütun.
KOLON FLOTASYONU,
—> Flotasyon kolonu.
KOLUVİYAL PLASER , Diluvial
ve aluviyal olayların müşterek etkileriyle oluşan maden yatağı.
KOLTUK AMBARI,
Ocaklarda, kartiyerlerde veya şantiyelerde acil ihtiyaç olabilecek çivi, cıvata, vb. malzemenin ihtiyaç anında işyerine alınıp kullanılmasını sağlamak üzere açılan küçük ambar. —> Ambar.
KOMBİNE AYAK İŞLETME METODU,
Maden yatağının şekli, büyüklüğü, tipi ve örtü tabakası ile yantaşların karakteri dikkate alınarak çeşitli işletme metotlarının değişik şekilde veya müştereken bir blok veya panoda uygulanması. Bu uygulama blok göçertmesi ile yatay dilimli ayak; blok göçertmesi ile ambarlı ayak; dilimli göçertmeli ile ara katlı ayak; başyukarı açık ayak ile rambleli ayak; küp tahkimatlı ile rambleli ayak gibi çeşitli işletme metodlarının birlikte uygulanması şekillerinde olabilir.
KOMBİNE HOBEL İŞLETMECİLİĞİ,
—> Hobel işletmeciliği.
KOMPARTIMAN,
Bölme. Herhangi bir kuyu veya kelebe kesitinin çeşitli amaçlarla (insan, malzeme, cevher,hava için) kullanılan bölmelerinden biri.
KOMPLEKS CEVHER,
Kendisinden birçok metalin kazanıldığı cevher.
KOMPLEKS MADEN YATAKLARI,
—> Polimetamorfik maden yatakları.
KOMPANSATÖRLÜ NİVO,
Silindirik düzeç ile yataylamaya gerek kalmaksızın dairesel düzeç kullanılarak kabaca ayarlandıktan sonra, gözlem yapılan her doğrultuyu, dürbün içine asılan özel prizmalar düzeni sayesinde otomatik olarak yataylayabilen nivo türü. Kompansatörlü nivolarla yapılan ölçmelerde önemli zaman tasarrufu sağlanır. —> Şekil, 2) Otomatik nivo.
KOMPRESÖR,
Gaz, buhar veya havayı emerek sıkıştırıp basınçlarının yükseltilmesine yarayan makine. Sıkıştırma işlemi tek kademeli, çok kademeli olup; kademeler arasında sıkışmadan dolayı ısınan gaz, her cins buhar veya hava, bir üst kademe tarafından emilmeden önce, sıkıştırma randımanı artırmak için soğutulur. Pistonlu, dişli, kanatlı (turbo) vb. tipleri vardır.
KOMPRESÖR ÇİVİSİ,
Mermer ocaklarında mermer bloku ana kayadan ayırmak için kullanılan 3 cm çapında, 30-60 cm boyunda, ucu yassı keskin demir çivi. Bu çivi 10-15 cm aralıklarla matkapla mermer aynasında delinmişdeliklere —> Yapraklarlaberaber 5-10 deliğe birlikte çakılır.
KOMPRESYON,
—> Statik depresyon.
KOMPÜTER, —> Bilgisayar.
KONDANSATÖR,
1) Yoğunlaştırılacak su buharının su haline getirilmesi veya kompresör kademelerinde sıkışarak ısınan havanın soğutulmasına yarayan düzen. 2) Elektrikte içine elektrik enerjisi depo edilebilen aygıt. 3) Yoğunlaştırıcı.
KONDİSYONER,
1) Şlamın (pulp) katı parçacıkları ile reaktifin yakın temasını sağlamak ve şlamı flotasyon işlemine hazırlamak için kullanılan cihaz. Yapılan bu işlem, kondisyonlama diye de tanımlanır. 2) Kıvam tankı.
KONDÜKSİYONLA ISITMA,
Katı cisimlerin ihtiva ettikleri ısıyı etrafa yaymalarından yararlanılarak yapılan ısıtma.
KONGLOMERA,
1) Kum, çakıl, köşeli vb. ayrık kayaçlardan oluşan tabaka veya yığın boşluklarının bir çimento maddesi ile dolması veya bunların basınç etkisi ile birbirlerine bağlanmasından meydana gelen tortul kayaç. Bunların başlıcaları gre, arkoz, kuvarsit, puding ve breşdiye isimlendirilir. 3) Çakılkayaç.
KONİK AYIRICI,
Bir klasifikasyon veya ayırma gereci olup, tepesi aşağıda ve tabanı yukarıda ve ters konumda bir piramit şeklindeki ayırıcı. Bir üst kenarı boyunca gelen malzeme ile beslenir ve malzemenin akışkan ortamda karşı kenara taşınması sağlanarak karşı taraftan ince veya hafif malzeme alınır. Dipteki bir borudan da çöken ağır veya iri boyutlu malzeme tahliye edilir.
KONİK ELEK,
Kesik koni biçiminde hazırlanıp bu kesik koninin yan yüzeyi , istenilen tane büyüklüğüne göre eleme yapabilecek şekilde yerleştirilen elek saçlarının yatay eksenli bir mil üzerinde döndürülüp ve küçük ağızdan malzeme ile beslenip, besleme malzemesini çeşitli tane büyüklüklerine göre tasnif etmeye yarayan tasnif ünitesi. Bu elekler silindir şeklinde de imal edilir. Bu takdirde silindir elek ekseninden geçen mil yataklara meyilli olarak yerleştirilerek çalıştırılır. Silindirin yukarı ağzından beslenmek suretiyle tane büyüklüğüne göre tasnif yapılır.
KONİK KIRICI,
Kaba kırma aşamasında kullanılan ters kesik koni biçiminde sabit dışcidarın, iç kısmına eksantrik yataklanmışdüz kesik koni şeklindeki döner kırıcı ana parçanın montajı suretiyle oluşan, dışcıdarla, dönen iç koni arasında kalan taşveya cevher parçalarını eksantrik yataklanmanın dönme hareketi ile beraber yarattığı salınım sayesinde parçalayan, dışve iç konilerin en altta oluşturdukları aralıktan kırılan parçaların aşağıya düşmesini sağlayan makine.
KONİMETRE,
Gravimetrik ölçü esasına dayanarak havadaki toz miktarını ve toz sayısını tesbit etmeye yarayan cihaz. Konimetrenin çalışma esası belirli miktar havanın belli ağırlıkta bir filtreden geçirilmesiyle bu filtre üzerinde tutulan tozların ağırlığı saptanmak suretiyle (mg/m3 olarak) havanın içerdiği tozun ağırlığını veya filtre üzerinde tutulan tozların mikroskop altında sayılması suretiyle (toz sayısı/cm3 olarak) havanın içerdiği toz miktarı hesaplanarak madencilikte toz bakımından —> Hava kalitesi tesbit edilebilmektedir. Bu değerlendirmeden başka insan sağlığı bakımından filtrede toplanan tozların mineral içeriği ve tozların patlama tehlikesi de gravimetrik ölçü yolu ile tesbit edilebilir. —> Hava kalitesi, Tindalometre, Emisyon, Hava Kirleticileri, Kirli Hava. —> Şekil.KONİ ORTA, Patlatıldıklarında alında koni biçiminde ek serbest yüzey oluşturacak düzende dizilmişbir odak noktasına doğru delinmişlağım deliklerinin oluşturduğu orta. —> Orta çekme.
KONKASÖR,
1) Cevher veya taşkırma makinesi. 2) Kırıcı.
KONKAV BİT,
Kesici dudak kısmı matkabın eksenine doğru çukurlaşan ve karot almadan ilerleme yapan bir tür elmas matkap.
KONKOİDAL KIRILMA,
—> Kırılma.
KONKRESYON,
Tortul kayaçlar içinde bazen yumru veya topak halinde yuvarlak ve böbrek şekilli ve aynı merkezli kürelerden teşekkül eden, merkezlerinde ufak deniz hayvanı fosilleri veya kum taneleri bulunan kayaç oluşumları. Demir karbonat ve kilden oluşan böbrek ve mercek şekilli ve telsel ışınsal dokulu konkresyonlara sferosiderit denir.
KONSANTRASYON,
1) Maden yatağı teşek-külü sırasında, belirli minerallerin biraraya gelerek mineral muhtevası yüksek maden yatağı oluşması (mağmatik diferansiyasyon). 2) Cevher içindeki gang maddesinin ayrılması sonucu geri kalan miktar içindeki faydalı mineral oranının yükselmesi. 3) Bir eriyikte suyun buharlaştırıl-ması suretiyle erimişmadde oranının arttırılması.
KONSANTRASYON TESİSİ,
—> Konsant-ratör.
KONSANTRATÖR,
Minerallerin ve gang maddelerinin çeşitli fiziksel özelliklerinden yararlanılarak, uygun araçlar yardımı ile birbirlerinden ayrılmasını sağlamak için kurulmuştesis (zenginleştirme tesisi).
KONSANTRE,
Cevher hazırlama ve zenginleştirme işlemine tabi tutulan ham cevherden (tuvönan) ayrılması amaçlanan minerallerin zenginleştirilmesi suretiyle elde edilen ürün veya ürünler. Bakır-, krom konsantresi vb.
KONSANTRE RANDIMANI,
1) Ayırma işlemi sonucu elde edilen konsantre ağırlığının, bu konsantreyi veren ham (tüvönan) cevher ağırlığına oranı. 2) Lavvar randımanı. 3) Konsantrasyon oranı.
KONSİNYE,
Mülkiyet devri yapılmaksızın, malların satışsorumluluğunu yüklenen bir tüccar veya acentaya gönderilmesi tarzında yapılan satışanlaşması.
KONSOL,
Tek destekli taşıyıcı kiriş.
KONTAK,
1) İki farklı kayacın birbirleriyle temas ettikleri yüzey. 2) Özellikle intruzif bir kütlenin komşu formasyonla olan temas yüzeyleri. 3) Petrol yataklarında su-petrol veya petrol-gaz zonlarının birbirleriyle temas ettiği yüzeyler. 4) Elektrikte devreyi kapama veya kısa devre olayı.
KONTAK DAMAR,
—> Kontak maden yatağı.
KONTAK MADEN YATAĞI,
Genellikle sedimenter formasyonlar içine sokulmuşintruzif bir kütlenin kontak yüzeyleri civarında daha ziyade sedimenter formasyonlarda oluşan maden yatağı.
KONTAK METAMORFOZ,
Ergimişhaldeki mağma kitlesinin ve içinde bulunan gazların yan taşa etkisi ile meydana gelen başkalaşım. Hidrotermal- ve enjeksiyon metamorfoz da bir tür kontak metamorfozdur.
KONTAK METAMORF MADEN YATAKLARI,
Batolitin kontak zonunda oluşan başkalaşımın sonucu meydana gelen maden yatakları.
KONTAKT KURUTUCU,
Kurutulacak malzeme ile kızgın yüzeyin ya sürekli olarak veya ardarda temasta kalmasını sağlamak suretiyle kurutma yapan merdaneli veya borulu cihaz.
KONTAMİNASYON,
Radyoaktif maddelerin bir yerde çökelmesi suretiyle meydana gelen çevre kirlenmesi.
KONTİNİYUS-MAYNER,
Paletler üzerinde yürüyen, kesme kafasına yatay ve düşey hareket verebilen, arkasında yükleme düzeni bulunan, tavanın elverdiği ölçüde devamlı kazı yapabilen, genellikle kömür ve yumuşak formasyonlarda ekonomik olarak çalıştırılabilen üretim makinesi.
KONTİNÜ CERYAN,
Doğru akım.
KONTROL ELEKLERİ,
Uluslararası standartlar organizasyonunun (ISO) verdiği standartlara uygun olarak yapılmış, laboratuarlarda elek analizleri yapmak üzere kullanılan elek seti.
KONTRPUA,
1) İhraç tesislerinde ve asansörlerde kafesi dengelemek için kullanılan karşı ağırlık. 2) Denge ağırlığı. 3) Kontr balast. —> Payton, Şaryoportör.
KONTR LAĞIMI,
Ana nakliye kuyusunu çevreleyen galeri. —> Akrosaj.
KONTUR,
1) —> Akrosaj. 2) Cevher rezervi ile yankayacı ayıran çizgi. 3) Eşdeğerdeki noktaların birleştirilmesi ile elde edilen eğriler (izohips, izopah vb.) 4) Bir kütlenin dışhatlarının oluşturduğu görünüm.
KONVEKSİYONLA ISITMA,
Isıtılan gazların ve sıvıların hacminin genişlemesi ve yoğunluğunun azalması sonucu aşağıdan yukarı hareketinden yararlanılarak yapılan ısıtma.
KONVEKSİYONLU KURUTUCU,
İçerisin-den sıcak kuru buhar geçirilerek konveksiyon etkisiyle kurutmayı sağlayan tanbur veya siklon tipindeki akımlı kurutucu.
KONVERTER,
1) Uzun ekseni üzerine asılı, iç yüzü refrakter malzeme ile kaplı, oval veya silindirik şekilde olan ve yatay bir eksen etrafında dönerek boşaltma pozisyonuna getirilebilen özel pota. Potada metaller veya diğer malzemenin bir şekilden veya durumdan başka bir duruma dönüştürülmesi sağlanır. Kavurma konverteri ve eritme konverteri olmak üzere iki tipte yapılır. Kavurma konverterinde hava üflenerek, sülfürlü cevherin kükürt oranı düşürülür. Eritme, yani tasfiye konverterinde cihaz ısıtılmaz. Cihazın içinde bulunan erimişmaddeye hava üflenerek oksitlenme sağlanır ve bu suretle teşekkül eden ısı, maddeyi erimişhalde tutar. Konverter içinde pik demir Bessemer prosesi ile çeliğe, bakır matı bilister bakıra dönüştürülür. 2) Dönüştürücü.
KONVEYÖR,
Yatay veya az meyilli yerlerde çalışan, ya malzemenin döküldüğü zeminin hareket etmesi (band) suretiyle veya oluk üzerinde bulunan zincirin çekilmesiyle taşıma yapan düzen.
KOOGÜLASYON,
Anorganik elektrodlar kullanılarak flokülasyonun sağlanması.
KOORDİNAT NAKLİ,
Yalnız kuyularla yeryüzüne irtibatı olan yeraltı işletmelerinde, yeraltı imalat planlarının yeryüzündeki ölçmelerde kullanılan koordinat sistemine uygun olarak yapılabilmesi için yeraltında tesbit edilen noktaların, yerüstü koordinat sistemine göre, yerinin belirlenmesi işlemi. Bu işlem; (a, b) tek kuyuya iki şakül sarkıtarak; (c, d) iki ayrı kuyuya birer şakül sarkıtarak yapılır. —> Şekil.
KOORDİNAT SİSTEMLERİ,
1) Bir noktanın yerini belirlemeye yarayan polar P (f, , ) (mesafe, semt-, meyilaçısı) ve ortogonal P (x’, y’, z’) (apsis, ordinat ve kot) sistemlerinin ortak adı. 2) Başlangıç noktası, eksenler ve bir noktayı belirlemeye yarayan sayılardan müteşekkil iki-üç boyutlu–, polar–, küresel–, silindirik–, eliptik koordinat sistemi vb. sistemler. —> Şekil.
KOPİLYA (KOPİLYE),
—> Emniyet maşası.
KOPMA SINIRI,
—> Çekme deneyi.
KORBİT,
Kesici dudakları özel olarak yapılmışkesici küçük çarklarla teçhiz edilmişorta sert ve yumuşak formasyonlarda karot numune almaya yarayan matkap. Korbit; 4, 6, 8 çarklı (yıldızlı) olabilir.
KORDON,
—> Toron.
KOREKS YÖNTEMİ,
Demir-Çelik üretiminde yüksek fırın teknolojisine alternetif olarak geliştirilen çelik üretimine yönelik bir direkt ergitmeli redüksiyon prosesi. —> Yüksek fırın prosesine benzeyen bu yöntem koklaşamayan kömüre dayalı sıcak metal üretimi yapar. Koreks prosesinde kok fabrikası ortadan kalktığı için maliyeti oldukça düşüktür. Koreks yöntemine göre çalışan tesis ilk olarak Güney Afrika, Iscor-Pretoria işletmelerinde kurulmuştur.
KORELASYON,
İki formasyonun jeolojik yaşlarını veya stratigrafik pozisyonlarını kıyaslamak suretiyle birinin diğerine göre yaşve diğer özelliklerinin saptanması işi.
KORENDON (Korund),
1) Doğal susuz aluminyum oksitten (Al2 O3) oluşan mineral (Mohs sertlik derecesi 9, yoğunluk 3,95 ilâ 4,01). Elmastan sonra en sert doğal madde. Romboedrik kristalli, değişik renkli, saydam türleri ziynet taşı olarak kullanılan, asitlerde erimeyen mineral. 2) Safir. 3) Rubin. —> Yakut.
KORKAYAÇ,
Magamatik kayaç. Eriyik haldeki mağma malzemesinin soğuması ve katılaşması sonucunda oluşan çeşitli kristalin ya da camsı kayaçların ortak adı. Korkayaçlar başlıca üç —> Kayaç sınıfından birini oluşturur. Öbür kayaç sınıfları ise; başkalaşım (metamorfik) kayaçları ile tortul (sedimenter) kayaçlardır.
Korkayaçlar, mağmanın derinlere sokularak (derinlik kayaçları, gang kayaçları) ya da dışarı püskürmesinden sonra (yüzey kayacı yada püskürük kayaç) katılaşması suretiyle oluşur.
KORKORDANS,
—> Uygun tabakalaşma.
KORNİŞ TAŞI,
Mermer işletmeciliğinde imalât yüzünden dışarı çıkan ve ufki devam eden profiller.
KORUND ,
1) Trigonat sistemde kristalleşen, sertliği 9 olan ve bu özelliği ile değer kazanan doğal aluminyum oksit (Al2O3). Bütün korund kristalleri ısıtıldıklarında renkleri bozulur, kaybolur; ancak soğuyunca yine eski rengi alır. Korund minerallerine ender rastlanır; oluştuğu yerler siyenit pegmatitlerinin içleri ile, şist ve mermer serilerinin yer aldığı metamorfik istiflerin yine içleri veya ara yüzeyleridir. Aluvial yataklarda, primerlerden aşınıp gelmişolarak, plaser halde de bulunur. İyi halde kristalleşenler, renklerine göre yakut veya safir olarak isimlendirilir. 2) Yapay olarak; boksitin elektrik fırınlarında eritilmesiyle elde edilen aşındırıcı ürün ; tane, toz ve kalıp denilen özel şekillerde; alundum, aloxite, karaloks, exolen ve lionit gibi isimlerle de pazarlanır.
KORUYUCU BAKIM,
Devamlı veya zaman zaman çalıştırılması gereken makine, malzeme ve tesislerin devamlı olarak çalışır durumda tutulması amacı ile, bunlarda meydana gelebilecek küçük veya büyük arızaları tesbit-, teşhis-, ve tamir etmek (düzeltmek) üzere yapılan sistemli muayene, kontrol ve bakım.
KOSİNÜS Ø ,
—> Güç faktörü.
KOSTİK,
1) Alkali oksitlerinin söndürülmesi sonucunda elde edilen ürün (Ca (OH)2, KOH, NaOH gibi). 2) Sodyum hidroksit.
KOSTİK KALSİNE MANYEZİT,
Manyezitin 700-1100½C kavrulması ile elde edilen ürün.
KOŞUM TAKIMI,
1) Kuyularda kafesi veya kovayı halata bağlamak için kullanılan düzen. 2) Ocak arabalarının hayvan ile çekilmesini sağlamak üzere kullanılan teçhizat.
KOT,
1) Bir noktanın esas olarak alınan deniz seviyesi düzlemine göre yüksekliğini veya alçaklığını gösteren rakam. 2) Rakım. Kot veya rakımı gösteren rakam deniz seviyesinden yüksek bir seviyeyi gösteriyorsa (+), alçak bir seviyeyi gösteriyorsa (-) işaretli olarak yazılır.
KOVA,
1) Kuyu açma operasyonu sırasında pasanın içinde çıkarıldığı kap. 2) —> Beyler.
KOVALI BAGER,
1) Toprağı hem kazan ve hem de belirli bir mesafeye taşıyan işmakinesi. Eğik duran ve uzun olan bir kafes direk (bum) üzerinden geçirilmişolan çelik halata irtibatlı, ağız kısmı zemine bakan çelik kovası, zemine dalarak malzemeyi toplayan, vinç halatı yardımı ile kaldıran ve ekseni etrafında dönerek kovadaki malzemeyi boşaltan makine. Kovalı bagerlerle, bagerin oturduğu zemine göre alt seviyelerde hafriyat yapılır. 2) Çekme kepçeli ekskavatör. 3) Dreglayn.
KOVAN BOŞLUK
, Mermer madenciliğinde, taşın tabii yapılışında meydana gelmişolan iri tekil boşluk. —> Peteksel boşluk.
KOVART ÜÇGENİ,
—> Coward üçgeni.
KOYU KÜKÜRT,
İçinde azami % 0,25 oranında karbon bulunan koyu renkli kükürt.
KOYULAŞTIRMA,
Şlam içerisindeki katı/sıvı oranını katı lehine artırarak, daha yüksek yoğunlukta bir şlam elde etmek için yapılan işlem.
KÖMÜR,
Kısmi ayrışma sonucunda; bitkisel artıklardan oluşan karbonik madde. Belirli bir tabakalaşma gösterir; katı bir maddedir ve rengi koyu kahverengiden siyaha kadar değişir. Yakıt olarak kullanılan kömür, kırılgandır, ayrışım olmaksızın yanmaz ve suda çözünmez. Oluşumu esnasında bitkisel maddedir. Önce turbaya, sonra linyite ve en sonra da bitümlü kömüre dönüşür. Bitümlü kömür bitümünü kaybetme derecesine göre bazı yerlerde taşkömürü ve antrasit haline gelir. Linyitin tozu kahverengi, kömürün ise siyahtır. Linyit bünyesinde büyük oranda su ve kül ihtiva eder.
KÖMÜR DİYAGRAMI,
Hidrojen bakımından zengin veya fakir bozulmuşkarbonhidrat ürünlerini birbirlerine göre bir sıraya dizen iki kuşaklı diyagram. Bu diyagramda hidrojence zengin olanını “kerojen-piropisit” veya sapropelit kuşak, hidrojence fakir olanı ise “hümik” kuşak diye adlandırmak mümkündür. Hümik kuşakta gerçek kömürler (hümik kömürler) yer alır. Bunlar kendi aralarında turba, linyit, taşkömürü ve antrasit diye gruplanırlar. Sapropelit kuşaktaki maddeler ise bitümlü şeylleri (şistleri) oluştururlar. Bu iki kuşak arasında torbanit ve cannel’e de “hümik-sapropelit” kömürler denebilir.
KÖMÜR HAZIRLAMA,
Fiziksel ve mekanik işlemlerle kömürün özel kullanmalara uygun hale getirilmesi. Bu işlemlerle genellikle kömürde bulunan ve yanıcı olmayan kısımlar (artık) atılmışolur.
KÖMÜR KAÇAĞI,
Lavvarda zenginleştirme sırasında ayrılan şistlerle (artıklar) birlikte atılan kömür. Ayrılan artık içinde atılan kömür miktarının, tuvönan kömür içinde bulunan kömüre oranı, kaçağın yüzdesini verir.
KÖMÜR KESERİ,
1) Ayak dip ve başında iki adet tahrik motoru ve zincir tamburu ile ayak içinde ileri geri hareketi sağlayan zincir ve bu zincire bağlı dişli blok veya dişli sandık bulunan zincirin yukarı aşağı hareketi ile dişlerin kömüre çarpması suretiyle kömürden yonga kopmasını ve kömürün ayak dibine doğru naklini sağlayan düzen. 2) Ramgeret.
KÖMÜRLERİN SINIFLANDIRILMASI,
1) İstatistik sınıflandırma: Kömürlerin kimyasal, petrografik ve kalorifik değerlerine göre yapılan sınıflandırma.
2) Ticari gayelere göre sınıflandırma: Kömür ticaretinde kullanılan sınıflandırma sistemi. Kömür ticaretinde kömürler daha ziyade koklaşma özelliklerine göre; I-VII gruba ayrılır.
KÖMÜRLERİ STOKLAMA,
Büyük miktarlarda kömür kullanan fabrika ve merkezi ısıtma sistemi olan sitelerde kullanılan kömürlerin gerekli önlemler alınarak depolanması. Bu önlemler arasında kömür yığının fazla yüksek yapılmaması, kömürün kolay yanan malzemeyle karışmamasına dikkat edilmesi ve kömür yığının sık sık sıcaklığının ölçülmesi belirtilebilir. Eğer yığında ısı artışı meydana gelirse, yığının herhangi bir araçla aktarılarak (devredilerek) havalandırılması gerekir. Linyit kömürlerinin stoklanması için TKİ de geliştirilen stoklama örnekleri.
KÖMÜR YAKMA SİSTEMLERİ,
Isıtma ve buhar üretimi veya proseslerde ısıtma, pişirme, kurutma ve istenilen reaksiyon sıcaklığını sağlamak amacıyla bir besleyici veya brülör, yanma odası veya fırın ve yanma sonrası açığa çıkan ısının önemli bir kısmının geri kazanıldığı ısı değiştirici elemanlardan oluşan birbirlerine uyumlu şekilde tertiplenmişünite düzenlemeleri.
KÖMÜR YIKAMA YÖNTEMLERİ,
Ocaklardan üretilen tüvönan kömürlerin içinde bulunan şist vb. yabancı maddeleri ayırmak için uygulanan yöntemler. Lavvarlarda yıkanan kömürlerin boyutlarına göre yıkama ünitelerini “iri kömür yıkama” ve “ince kömür yıkama” olarak iki grupta toplamak mümkündür :
(Harsfall 1980)’a göre kömür yıkamada ; ayırmaya esas olan prensipler açısından;
1- Hidrolik yöntemler
- Jigler
- Spiral ayırıcılar
- Sallantılı masalar
- Ayırma konileri
2- Ağır ortam yöntemleri
- Statik ayırıcılar
- Santrıfüjlü ayırıcılar
3- Havalı ayırma
4- Flotasyon; yöntemleri şeklinde sınıflandırıla-bilmektedir.
KÖMÜRLEŞME,
Kömür oluşumu sırasında cereyan eden biyoşimik ve jeoşimik olaylar. Bu olaylar sonucu karbon miktarı artarken uçucu maddelerde azalma olur.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #8
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
KÖMÜRLÜ ŞİST, 1) —> Killi şist. 2) —> Kesme.
KÖMÜR RENDESİ,
—> Kazı rendesi.
KÖMÜR SABANI,
—> Kazı (kömür) rendesi.
KÖMÜR TOZU,
1) Kömür madenlerinde kömürde delik delme, kazı ve taşıma işlerinde kömürün parçalanmasından oluşan ve havada süspansiyon halinde bulunan 10 mikrondan küçük kömür zerrelerinin tümü. 2) Tane büyüklüğü 0,3 mm’nin altında olan kömür yığını, tane büyüklüğü 0,075 mm’nin altında olan kömür tozları “İnce toz” olarak tanımlanır. İçinde süspansiyon halinde 40-2000 gr/m3 kömür tozu bulunan hava, patlama (infilak etme) özelliği gösterir. Normal şartlar altında patlayabilir toz konsantrasyonu 70-80 gr/m3’tür. Bu miktar 400 gr/m3’e ulaşabilir. Havada yanıcı gazların bulunması (% 3 CH4 + 5 gr/m3 kömür tozu, % 2 CH4 + 10 gr/m3 kömür tozu gibi), kömür tozunun patlamasını kolaylaştırır. Havada bulunan kömür tozu ne kadar ince ise kömür tozunun patlama özelliği o kadar fazladır. 850 mikronun üzerindeki kömür taneciklerinin patlama olayında nadiren yer aldığı tespit edilmiştir. Havada bulunan kömür tozu kendi ağırlığı kadar su emerse veya % 40 oranında taştozu ihtiva ederse veya havadaki konsantrasyonu 4-5 kg/m3 olursa bu kömür tozu patlama ve yanma özelliğini kaybeder. Grizu ve kömür tozu infilaklarının sirayetlerini önlemek için ocaklarda uygun yerler, infilak anında bir su veya toz perdesi meydana getirmek üzere, taştozu veya su kasaları ile teçhiz edilir.
KÖMÜR TOZU İNFİLAKI,
Havada süspansiyon halinde bulunan (1 m3’te 40-2.000 gr) kömür tozunun infilak etmesi olayı. Grizu infilakinden sonra infilak eden yerdeki havada 70 gr/m3 kömür tozu olursa o da infilak eder. Genellikle grizu infilakinden sonra meydana gelen ikinci patlama, grizu infilakinin etkisi ile çevrede bulunan kömür tozlarının havaya karışması sonucu, kömür tozu infilakinden ileri gelir. Havada 4-5 kg/m3 kömür tozu varsa, havada bulunan kömür tozunun içinde % 40 oranında taştozu karışmışsa veya havada bulunan kömür tozu kendi ağırlığı kadar su emerse kömür tozu patlama ve yanma özelliğini kaybeder.
KÖMÜRÜN POROZİTESİ (GÖZENEKLİ-LİK),
Masif bir yapıya sahip gibi görünen kömürlerin bünyelerinde bulunan; boyutları birkaç mikron ile birkaç mm arasında değişen, bazan kılcal damara, küresel veya düzensiz yapıya dönüşmüşboşluklar. Gözenekliliği fazla kömür, stok yerinde oksitlenerek yanabilir. Kömürün gaz emme, buharda-sıvılarda şişme özelliği ve yoğunluğu gözenekliliğin bir fonksiyonudur.
KÖMÜR YIKAMA (ZENGİNLEŞTİRME) EĞRİSİ,
—> Yıkama eğrileri.
KÖMÜR ZAYİATI,
Kömür yatağında üretim sırasında üretilebilecek duruma getirilip teknik nedenlerle çıkarılamadan yeraltında kalan kömür. Kömür yatağından üretilen miktarın orada bulunduğu hesaplanan rezerve oranı, zayiatın yüzdesini verir.
KÖPE İHRAÇ SİSTEMİ,
Kuyularda kafes veya skip’i çalıştıran dengeli, kuyruk halatlı bir sistem. Bu sistemde, çelik halat sürtünme oluklu büyük bir tanburun üzerinden geçer ve tanburun yarısı veya daha fazla kısmı ile temas halindedir. Halat, baskı ve sürtünme kuvvetlerinden yararlanarak, tanburu döndürmek suretiyle çekilir. Halatın hareketi sonucu kafes ve dolayısiyle yük de çekilmişolur. En basit şekliyle halatla tanbur arasındaki sürtünme açısı (dolanma açısı) 180½’dir. Ana tanburun çapını iki kafes ekseni arasındaki mesafeden daha büyük yapmak ve yardımcı tanburlar kullanmak suretiyle sürtünme açısı büyültülerek ihraç vincinin çekeceği ağırlık artırılabilir. Bu sistemde halatın bir ucunda kafes veya skip diğer ucunda da kafes, skip veya kontrpua asılır. Sistem tek, iki veya dört halatlı olabilir.
KÖPE KASNAĞI,
1) Köpe sistemi ile ihraç yapılan kuyularda çekici halatın üzerinde bulunan ve sürtünme suretiyle hareket eden tambur. Bu tambur doğrudan veya dişliler vasıtası ile döndürülür. 2) Köpe tamburu.
KÖPRÜLÜ KAPSÜL,
İçinde bulunan kutupları birbirine bir rezistans ile bağlı ve alev alıcı hassas maddesi bu rezistans üzerine yerleştirilmiş, içinden elektrik akımı geçirildiği zaman rezistansın ısınıp alev alıcı hassas maddeyi ateşlemesi suretiyle dinamitlerin patlatılmasına yarayan kapcık.
KÖPÜK CAMI,
İnce cam bölmelerle birbirinden ayrılmışçok sayıda kabarcıktan meydana gelen cam. Köpük camı sünger taşına benzeyen bir yapı gösterir ve ısıyı tutar.
KÖPÜKTAŞI,
—> Pomza taşı.
KÖPÜRTÜCÜ REAKTİF,
—> Reaktif.
KÖRBACA,
Herhangi bir gaye ile sürülüp görevi sona erince terkedilen, çıkışı olmayan (galeri) baca.
KÖRBACA RAMBLESİ,
Kömürü alınmışolan yerde, aralarında muntazam boşluklar bırakılarak taşduvar örmek suretiyle yapılan dolgu usulü.
KÖRKUYU,
1) Yeraltında yukardan aşağıya doğru açılan ocak katlarını irtibatlayan ve yeryüzü ile direkt çıkışı olmayan kuyu. 2) Dahili kuyu. 3) İç kuyu.
KÖRKUYU KESİTİ,
Kullanılışamacı gözönünde bulundurularak kör kuyunun kompartımanlara ayrılışdurumunu gösteren yatay kesit. Kör kuyular nakliyat, kontrpua ve merdiven bölmelerini ihtiva eder.
KÖRMAKAS,
Manevra gayesi ile makas atılarak uzatılan diğer tarafla irtibatı olmayan demiryolu.
KÖRNEFES,
CO2 gazı.
KÖSTEBEK AÇIK AYAK İŞLETME METODU,
Cevher ve yantaşı sağlam olan nisbeten küçük metalik cevher (maden) yataklarında cevher yatağını takiben açılan kılavuz ve tünellerden ibaret şeklen köstebek yuvalarını andıran, hiç tahkimat gerektirmeyen veya lüzum görülen yerlere arada sırada çatal direk vurularak yalnız bacalardan kazılan cevherle iktifa edilen en basit yeraltı (üretim) işletme metodu. Bu usül ilkel olmakla beraber pratiktir ve fazla yatırım gerektirmez. —> Basit mağara açıkayak işletme metodu.
KÖSTEK,
Ocak arabalarını frenlemek için araba tekerleğine sokulan çomak. Çomak, ya bir kısa ve kalın sopa parçası ya da el tutacak tarafı yuvarlak halkalı bir demir çubuktur.
KÖSTEK ATMA,
Meyilli yollarda ocak arabalarının hızlı gitmesine (kaçmasına) mani olmak için vagon tekerleği deliğine çomak (köstek) sokmak suretiyle tekerleğin ray üzerine sürtünmesi sağlanarak fren yapma işlemi.
KÖŞE TAŞI,
Mermer işletmeciliğinde köşeleri teşkil için hazırlanan taş.
KÖŞEGEN FAYLAR,
—> Gül diyagramı.
KRAKİNG,
Petrolün içinde bulunan yüksek karbon zincirinin; sıcaklığın ve basıncın etkisi altında parçalanması suretiyle düşük hidro-karbonlar elde edilerek ham petrolden daha fazla benzin elde etme prosesi.
KRAL SUYU,
—> Altın suyu.
KRANK MİLİ,
Pistonlu motorlarda biyel kolu yardımı ile doğrusal hareketi dairesel harekete; pistonlu kompresörlerle dairesel hareketi doğrusal harekete dönüştüren mil.
KRATER,
1) Yanardağ ağzı. Yanardağların zirvesinde bazan da yamacında bulunan, lavların veya püskürük kütlenin çıktığı yuvarlak çukur. 2) Bir gök cisminin yüzeyinde, bir göktaşının çarpması ile açılan yuvarlak çöküntü.
KRAVAT,
Sondaj kuyusunda sıkışan tij veya boruları kurtarmak için kriko tatbik etmek amacıyla tij veya borulara kuyu ağzında kelepçe gibi monte edilen iki yarım daire şeklindeki kıvrımları tij veya borulara uyan ve birbirlerine cıvatalarla bağlanan iki çelik lama.
KREDİLİ LAĞIM,
Kullanma süresi beşyıldan fazla olan ve yatırım programı çerçevesinde ödenek alınarak sürülen ve yapılan harcamaları sabit kıymetlere intikal ettirilip amortisman yoluyla itfa edilen lağım.
KRELYUS METODU,
Dar çaplı tijler ve elmaslı delici uçla yapılan; yeryüzüne silindir şeklinde numuneler (karot) çıkarabilen arama sondajı metodu. Bu metodla yatay dönen milin hareketi, dişli kutusu vasıtası ile yatay olmayan sondaj tijlerine iletilir.
KRELYUS SONDAJI,
—> Elmaslı sondaj.
KREOZOT,
Ağaç emprenyesi (tahnid) işlerinde kullanılan; kayın ağacı katranından çıkarılan renksiz, sert kokulu ve dağlayıcı bir sıvı. İçinde fenoller, özellikle gayaben bulunur. Bazı ilaçların hazırlanmasında yararlanılır.
KRİBLAJ BANDI,
Lavvarda bulunan ızgaradan geçmeyen, tuvönan kömürün elenmesi veya tanburlu kısımdan geçirilmesi sonucu elek üstünde kalan iri parçaların kömür veya taşkısmının ayıklanarak ayrılmasını sağlamak üzere kurulan düşük sür’atli band. Bu band çelik paletli veya lastik bantlı olabilir.
KRİBLE,
Üretilen tüvenan kömürlerin ızgara veya elekten geçirilmesi sonucu ayrılan iri parçaların, triyaj’a (elle ayıklama) tabi tutulması suretiyle elle ayıklanan parça kömür. Kömürden ayrılan artıklara da krible taşı denir.
KRİBLE KESMESİ,
Krible kömür içinden elle ayıklanan taşve şist parçaları.
KRİBLE TAŞI,
—> Krible.
KRİPİNE,
Tulumbalarda emici hortum veya emici boruların ucuna takılan veya flanşla bağlanan, içinde geri döndürmez klepe bulunan ve yabancı cisimlerin tulumba tarafından emilmesini önlemek üzere sepet şeklinde (delikli) olan hortum ucu veya boru başı.
KRİPTOKRİSTAL,
1) Taneleri gözle görülemeyecek kadar küçük olan kristallerden oluşan. 2) Gizli kristalli. 3) Kristalleri gizlenmişkayaç.
KRİSTAL,
1) Buhar veya sıvı durumdan katı duruma geçen maddenin tabiat kanunlarına uygun şekilde, düzlem yüzeylerle sınırlı olarak aldığı şekil; yani maddenin katı taneli normal şekli. Kristalleşme tabiatın bir denge durumudur. Kristalleşmiyerek katılaşma durumuna da “ Amorf” denir. Kristalleşme süresi uzun olursa iri kristaller teşekkül eder. Kristalleşme kanunları, kristal köşelerinde yüzeylerin hiç değişmeyen açılarla birbirlerine kavuşmaları sonucunu yaratır. Tabiatta 7 üstgrup, 32 grupta 320 çeşit kaidelere uygun kristal kafesi olması gerektiği hesaplanmıştır. Kristâlleri tanımak için simetri elemanlarından yararlanılır. Üç çeşit simetri durumu vardır: Simetri düzlemi, simetri ekseni, simetri merkezi. Simetri düzlemi, kristali iki benzer parçaya ayırır. Yani ayna düzlemi gibidir. Simetri ekseni, kristalin 360° nin tam kesirleri (mesalâ 60°-90°) nisbetinde döndürüldüğünde ilk durumuyla aynen çakıştığı eksendir. Simetri merkezi, kristal içinde merkezden geçen her doğrunun, iki eşit parçaya ayrıldığı yerdir. Kristallerin bütün özellikleriyle —> “ Kristallografi” bilim dalı uğraşır.
Kristalleri yapılarına göre üçe ayırmak mümkündür. a) Atom yapılı kristaller. Elmas bu tip kristallere örnektir. Her atom, belli bir yönde, diğer dört atomla ve kovalans bağlarla sıkı bir şekilde bağlanmıştır; bu sebeple kristal son derece serttir ve çok zor ergir. Buna diğer bir örnek olarak grafit de gösterilebilir. b) Molekül yapılı kristaller. Örnek olarak I2 moleküllerinden meydana gelmişiyot kristalleri belirtilebilir, molekül içindeki atomlar kovalansla birlikte bağlandığı halde molekülleri bağlayan kuvvet bundan çok daha zayıftır; kristal kolay kırılabilir. Başka bir örnek, kristalleri S8 moleküllerinden yapılmışalfa ve beta kükürttür (rombik ve monoklinik kükürt.) c) İyon yapılı kristaller. Örnek tip sodyum klorürdür (Na Cl) . Burada yapıyı meydana getiren elementler iyonlardır ve her Na+ iyonu altı klor iyonuyla, her Cl iyonu altı sodyum iyonuyla çevrilidir; kolezyon, elektrostatik çekim kuvvetleriyle sağlanır.
2) Üç kısım silis, iki kısım kurşun oksit ve bir kısım potasyum hidroksitten meydana gelen; saydamlığı ve parlaklığı sebebiyle değerli olan; oyma ve yontma yapıldıktan sonra piyasada değer kazanan özel cam.
KRİSTAL TEŞEKKÜLÜ , Eriyiklerde
sıvılarda ve buharlarda (gazlarda) bulunan bir maddenin katı haline geçerken kristallerinin oluşması ile sonuçlanan süreç. Bu olay “ kristallenme “ ile eşanlamdadır.
KRİSTALİZASYON DİFERANSİYASYON,
Yüksek basınç ve ısı altında eriyik halde bulunan magmanın yeraltında herhangi bir çatlağa veya boşluğa yerleşerek içerisinde bulunan ergime derecesi yüksek ağır metal bileşiklerinin erken kristalleşmesi sonucu kendi ağırlıkları ile çökme suretiyle ayrılması. İlk ayrılanlar; manyetit, ilmenit, kromit gibi ağır minerallerdir. Bu şekilde oluşan maden yataklarına, kristalizasyon diferansiyasyon (erken kristalizasyon) maden yatakları denir.
KRİSTALİN KUARS (Si O2),
Kayaç kristali (Renksiz kristalin kuars) iri ve berrak kristalleri az bulunmasına ragmen, en çok raslanan kuars çeşidi olup iyi bir mücevher imalinde de kullanılan kuars türü.
Kristalin kuarslardaki renkler, ya içindeki manganez, demir, nikel gibi, karışık maddelerden veya dumanlı kuarsta olduğu gibi, radyoaktiviteden ileri gelir. Kuars ısıtıldığı zaman bu renklerden bazıları kaybolur. Kristallerde umumiyetle hava kabarcıkları ve az miktarda başka karışık minerallerin izleri vardır. Saç şeklindeki rutil krsitalleri, rutinleşmiş(TiO2) kuarsı veya “Venüs saçı”nı meydana getirirler. “Kedi gözü” ve “ Kaplan gözü” denilen kuars, asbest [ uzun ince kılımsı bünyeli olarak oluşan aktinolit (CaMg3Si4O12 ve FeO), amyant yahut asbest veya hornblende asbesti] lifleri ihtiva edebilir. Hematitle renklenmişolan kuarsa da demirli kuars denir.
Pembe kuars, mavi kuars, strin, ametist, dumanlı kuars, sütlü kuars ile katışık maddelerle birlikte bulunan kaplan gözü ve venüs saçı ismi ile anılan türler kristalin kuarsın başlıcalarıdır.—> Saydam kıymetli taşlar, Kuars, Kuarsın kıymetli taşları, Gizli kristalin kuars, Neceftaşı (SiO2).
KRİSTALİZASYON YOLUYLA AYIRMA,
Çözeltilerin içerdiği belli elementlerin veya bileşiklerin; çözeltme ortamında bulunan sıvının kısmi buharlaştırılması, çözeltinin soğutulması usüllerinden biriyle veya müştereken kristalleşmesini sağlayarak zenginleştirme.
KRİSTALLENME,
—> Kristal teşekkülü.
KRİSTALOGRAFİ,
Kristal haldeki madde-lerin oluşumunu, yapısını, fiziksel ve kimyasal özelliklerini inceleyen bilim dalı. —> Kristal, Kristal teşekkülü.
KRİSTAL SİSTEMLERİ,
Molekül yapılarına göre minerâllerin kristallenmesi sonucu meydana gelen kristallerin oluşum (teşekkül) sistemleri. Simetri kristallerin temel bir özelliğidir. —> Kristal. Bütün kristaller eğemen simetri öğelerine (unsurlarına) göre altı sınıfa ayrılır.
Bu kristal sistemleri izometrik (kübik), heksagonal (altıgen), tetragonal (dörtgen), ortorombik, monoklinal (monoklinik) ve triklinal (triklinik) sistemlerdir. Bazı kristaloğraflar trigonal ya da romboedral (romboredrik) sistemi yedincibir sistem olarak kabul etmekle birlikte bu sistem çoğunlukla heksagonal sistemin içinde tanımlanır. —> Şekil Kristalografi, Kristal.
KRİTİK BOYUT,
Eleme sonucunda elde edilen elek altı ve elek üstü ürünlerin içinde bulunabilen ve elek açıklığının 0,75 ile 1,5 katı arasında olabilen parçaların boyutları. Elek deliği boyutuna göre kritik parçaların varlığı elemenin güçlük veya kolaylığını belirler.
KRİTİK CEVHER STOKLARI,
Ekonominin buhranlı dönemleri geçiştirebilmesi için gerekli olan ekonomik büyüklükteki cevher stoğu.
KRİTİK FAALİYET,
—> Şebeke planlaması.
KRİTİK HIZ,
Bilyalı değirmenlerde, öğütülen malzemeyi teşkil eden taneciklerin herbirinin ağırlığının dönmenin yarattığı eksantrik kuvvete denk olduğu ve parçanın değirmen iç cıdarına sanki yapışmışgibi kalma durumunu yaratan hız.
KRİTİK TENÖR,
Bir cevher yatağında mevzii bir kısmın zenginleştirme tesisine veya dekapaj döküm sahasına gönderilmesinde ayırım yapılmasına ölçü olan tenör değeri. Diğer bir deyişle, kritik tenör altında olan kesimin tesislerinde işlenmesi ekonomik değildir.
KRİTİK YOL,
—> Şebeke planlaması.
KRİTİK YOL METODU,
Bir projede yer alması gereken faaliyetler ele alınarak bunların doğru yapılışsıralarını, teknolojik sırasını ve birbirleri ile çapraz ilişkilerini tesbit ederek projenin yürütülme-sinin ve takibini sağlamak için geliştirilmişyöntem. Kritik yol metodu deyiminin kısaltması CPM’dir.
CMP özellikle, projeyi teşkil eden işve faaliyetlerin süre ve maliyetleri oldukça hassas olarak tahmin edilebilen, bina inşaatı, tesis kurulması vb. projelerde uygulanır.
KRİTİK YOL PLANLAMASI,
—> Şebeke planlaması. Kritik Yol Metodu.
KRİYOLİT,
Sodyum aluminyum fluorit bileşiminde bir mineral (Na3 Al F6).Elektrolit olarak aluminyum metalurjisinde kullanılır. Hidroklorik asit, sodyum karbonat ve aluminyum hidrattan sentetik olarak da elde edilir. Doğal rezervleri yaygın değildir ; bilinen en önemli kriyolit yatağı Grönland adasındadır (İvigtut) ve kar beyazı kütleler halinde bulunur.
KRİZOPRAS,
Yarı saydam elma yeşili renkte bir —> Kalsedon. Rengi bileşimindeki nikel oksitten ileri gelmektedir.
KRİZOTİL,
—> Zebercet.
KROKİ,
1) Bir yerin, bir tesisin veya bir makinenin ölçeksiz olarak yapılan planı. 2) Taslak.
KROM ÇELİĞİ,
Elektrik veya Siemens-Martin fırınında ferrokrom ilavesi ile elde edilen çelik. % 0,5 Cr ilavesi, çeliğin sertliğini, mukavemetini ve elastikiyetini artırır. % 10-15 Cr ilavesi ile paslanmaz çelik elde edilir.
KROMİT,
Kimyasal formülü FeO. Cr2O3 veya FeCr2O4 (—> Spinel) olan krom mineralı. Kromit, bazik magmatik kayaçlar veya bunlardan meydana gelmişolan metamorfik kayaçlar içinde bulunur. Kromitin cevher olarak satılmasında en önemli unsurlar Cr/Fe oranı (raşyo) ile Cr2O3 ve SiO2 yüzdeleridir. Metalurji endüstrisi için Cr/Fe oranının 3:1, Cr2O3 miktarının ise % 46 civarında olması istenir. SiO2 miktarı ise % 3-10 arasında değişebilir.
KROM NİKEL ÇELİĞİ,
Bünyesine Cr ve Ni ilave edilmişsert ve elastik çelik (% 1,5-3,5 Ni ve % 0,5-1,5 Cr).
KRON,
1) Taç biçiminde, ortası delik, karotlu delmelerde kullanılan matkap. 2) Sondaj tijlerine bağlanan kesici ve delici uç. 3) Başlık. 4) Delici burgu ucu. 5) Jakbit. —> Şekil.
KROVN - BLOK ,
(CROWN - BLOCK) —> Sondaj kulesi.
KROSİNG,
—> Hava köprüsü.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #9
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
KUARS , Az çok saf halde bulunan kristalleşmişsilisyum dioksit (SiO2) çeşitlerine verilen ad. Kuars, birçok kayacın bünyesinde, yer kabuğunda en yaygın bulunan, sertliği 7, özgül ağırlığı 2,85 gr/cm3, çizgisi beyaz, çabuk kırılır ve kırılma yüzü sedef içi şeklinde (Konkoidal), ergime sıcaklığı 1785°C olan kayaç yapıcı bir ana mineraldir.Başlıca kuars çeşitleri şunlardır : Renksiz “saydam kuars” veya “dağ kristali”; kahverengi “dumanlı kuars”; sarı renkli “sitrin”; koyu portakal rengindeki “maderia sitrin”; yeşil renkli “kloritli kuars”; menekşe renkli “mor necef”; kan kırmızısı rengindeki “yemani”; pembe renkli “hematoyit kuars”; “kedigözü”, içinde amyant lifleri; “yıldıztaşı”, içinde mika pulları bulunan kuars türleridir. Kuars kristalin kitleler halinde bulunur ve şartlar müsait olduğu takdirde, heksagonal kristaller teşekkül eder. Ekseriya kalker kovuklarında bulunan çift uçlu kuars kristallerine, bazen “Herkimer elmasları” gibi lokal isimler de verilir. Daha büyük kristallerin de kovukları kapladığı görülür. Bunlar ekseriye mücevherat olarak kesilir ve “kaya kristalin” olarak adlandırılır. Bünyesinde su ihtiva eden kuarsa —> Opal denir. (Opal SiO2 x H2O amorf yani kuarsın kristalin olmayan ve bünyesinde % 3-9 su ihtiva eden türü.) Kristal halindeki kuars, eksenine tam dik olarak kesildiği zaman, elde edilen küçük bloklar üzerine basınç yolu ile küçük bir elektrik yükü yüklenebilir. Bu niteliğinden dolayı kuars; radyo, televizyon ve radarda da kullanılmaktadır. Güzel kuars kristalleri sanayide optik ve elektrik uygulamaları için çok aranır. Ne yazık ki çoğu kuars kristalleri gözle farkedilemeyecek şekilde optik ikizdir. Bu ikiz kristallerde, ışığı sola döndüren bir kristal ile ışığı sağa döndüren diğer bir kristal biraraya gelmiştir; bu yüzden böyle ikiz kristalden optikte yararlanılamaz. Elektrikte ikiz, piyezo elektriği azaltır veya tamamen yok eder. Kuars ısıtılınca hacmi artarak önce “tridimit”, sonra da “kristobalit” haline dönüşür.Metalurji fırınlarının silisle kaplanmasında bu polimorf dönüşümlerin gözetilmesi zorunludur. Ergitilen kuars, genleşme katsayısı çok düşük olan bir silis camı verir; bu sayede, ani ısı değişmelerine kırılmadan dayanabilen silis camından eşyalar yapılabilir. Bazı görüşlere göre kristallerin terapik etkileri de vardır. Bunlardan; saydam kuars kristali; üstlerindeki enerjileri kumaşlardan bile geçirerek yaşlanmayı geciktirir. Kuars kristali terapi kürlerinin en önemlilerindendir. Buna göre; vücudumuzdaki zihinsel, bedensel ve ruhsal düzeyimizi arttırıcı enerji üretir. Ortamdaki tüm negatif olumsuzlukları geri iter. Meditasyon için çok uygundur. Açıklık ve netleştirmede kılavuz bir taştır. Mavi kuars; troid ve metabolizma dengeleri üzerinde güçlendiricidir. Öksürük azaltıcı ve ateşdüşürücüdür. Zihin açıklığı ve güven duygusu sunar. Hata duygularını ortadan kaldırır. Tehlikeden koruyucudur. Cinsel problemlere iyi gelir. Pembe kuars; stresi giderici olup, hata duygularını, korkuyu ve öfkeyi azaltır. Negatif enerjiden koruyucudur. Ruhun inceliğinin sembolüdür. Huzur ve duygu yüklüdür. Sevgi taşıdır. Negatif enerjiyi çekip, boşaltma özelliğinden dolayı bilgisayar v.b. cihazların elektrostatik akım olumsuzluklarını giderir. Cihazların yanında bulundurulması tavsiye edilir.
Kuars jenetik olarak, 1- Magmatik, 2- Metamorfik, 3- Sedimenter kökenlidir. Doğada fay ve çatlaklarda filon halinde bulunur. Ayrıca cevher yataklarında gang minerali olarak rastlanır.
KUARSIN KIYMETLİ TAŞLARI (SiO2),
En iyi tanınan ve ikinci derecede kıymetli taşlar. Bunların en kıymetlisi olan kuarsın krsitalin olmayan türü ve diatomelerle silisli süngerlerin iskeletlerinden oluşan umumiyetle renksiz ve beyaz olup renklisi kıymetli taşolarak kullanılan opaller ile donuk beyaz, sarı, yeşil ve tuğla kırmızısı renklerdeki adi opal; opalin bir çeşidi olan gayzerit; diatomelerle (diatomit) diğer organizmaların mikroskobik kabuklarından meydana gelen “ tripolit” tebeşir gibi beyaz, ince, taneli fakat sert ve camı çizer (Moskof toprağı); Berrak, renksiz, camsı bir opal olan ekseriya kayaçların üstünde kabuk ve küçük damar dolguları halinde bulunan bazen yarı saydam veya beyaz olan “ Hyalit “ gibi opaller, kıymetli taşlar sınıfına dahildir.
Saydam kuars mücevher taşları; renksiz veya sarı, kahverengi, mavi, siyah, mor, pembe ve nadiren de yeşil renkte olur. Yarı saydam veya mat kuars mücevher taşları daha da çeşitli renk ve şekiller arzeder. Bir kısmı bandlı, çizgili veya beneklidir. Bunların isimleri bulundukları yerlere göre değişir. Bazılarının birkaç ismi vardır, bazı isimler de birden fazla taşiçin kullanılır.
Kuarsın kıymetli taşları arasında; yıldızlı pembe kuars, strin, dumanlı kuars, Ametist, kıymetli opal, ateşopali, siyah opal, beyaz kalsedon [ kırmızı renklisi-karnoel, Ni tesiriyle yeşil olanı krisopras (gözboncuğu), ipek yahut yosuna benzer yeşil yahut esmer yabancı madde içereni -mokkataşı ve yosunakik, muhtelif renkli yuvarlak ve ince tabaklardan ibaret olan kalsedona-akik (ağat)], sarduan, oniks (ekseriya siyah-beyaz veya kahverengi beyaz renkli düzgün şeritli bir akik) —> Kalsit, Jasp (mat kuars umumiyetle kırmızı, sarı, kahverengi yahut bu renklerin karışımı, bazen bantlı), kantaşı, krizopras (rengi bileşimindeki nikel oksitten gelen yarı saydam elma yeşili renkte bir kalsedon), karnalin (ekseriya saydam, kırmızı veya kırmızı kahverengi tonlu bir kalsedon); sayılmaktadır. —> Saydam kıymetli taşlar, Kuars, Kristalin kuars, Gizli kristalin kuars, Neceftaşı (SiO2).
KUARSİT,
1) Esas unsuru kuars olan taneli bir görüntüye sahip az çok şist yapısı gösteren metamorfik kayaç. 2) Gayet ince kuars tanecikleriyle silisli çimentodan oluşan gre. Bünyesinde % 75-95 SiO2 içeren kuarsite protokuarsit, % 95’den fazla bulundurana ortokuarsit adı verilir.
KUARS KUMU
, Granit, gnays vb. kuarsça zengin bir kayacın ağır bir tempoyla parçalanması veya kuarsça zengin bir ana kayacın üst üste faylanarak büyük basınçlarla parçlanması sonucu oluşan 2 mm’den küçük kuars (SİO2) tanecikleri. İkincil olarak kuarsitin öğütülmesi ile de elde edilebilir. Kuars kumu refrakter sanayiinde silika tuğla üretiminde, döküm sanayii ve cam sanayiinde kullanılır. Kullanım alanını belirleyen parametreler SiO2, Fe2O3, Al2O3; MgO, CaO,Co,Cr, As,P2O5 miktarları ve endüstrilerin gereksinimlerine uygun fiziksel özelliklerdir. Kuars kumu (perlit, pomza ve diyatomit gibi minerallerle birlikte), yalıtımlı hafif yapı malzemeleri adı altında gruplandırılır. Kuars kumları donmuşkar beyazı, renkli, şeker tozu görünüşlü ve çok ufak tanelidir. Demir oksit içeriyorsa, buna göre renk pembeden kızıla veya koyu kahverengine kadar değişir. —> EK-13.
KUARS LAMBASI,
Ultraviyole ışın veren kuars camından mamul lamba. Bunlar sağlık hizmetlerinde veya madencilikte, arama ve bilimsel incelemelerde kullanılır.
KULE,
Yüksek ve çoğu kez betonarme, çelik veya ağaç konstrüksiyon olarak silindir, kare prizma veya kesik piramit şeklinde imal (inşa) edilen (soğutma kulesi, ihraç kulesi, sondaj kulesi vb.) yapı. —> Sondaj kulesi.
KULLANILMIŞ HAVA,
1) Yeraltında çalışılan yerlerden dolaşarak nefesliğe (hava dönüşyoluna) gelmişolan ocak havası. 2) Kirli hava.
KULUÇKA MERKEZİ,
—>Teknopark.
KUM,
0,06-2 mm çapındaki ayrık mineral taneciklerinin birarada oluşturdukları yığılmalar.
Kumlar iri (0,6-2 mm), orta (0,2-0,6 mm) ve ince (0,06-0,2 mm) olmak üzere sınıflandırılır.
KUM MUHTEVASI,
Sondaj çamuru içindeki nisbeten iri aşındırıcı parçacıkların yüzde miktarı.
KUMPANYA,
1) Daha çok yabancı ortaklık. 2) Topluluk.
KUMTAŞI,
—> Gre.
KUPA,
—> Dibektaşı.
KUPOLA FIRINI,
Dökmecilikte kullanılan pik ve hurda demirleri eritmeye yarayan tekneli fırın.
KURBA,
1)Dönemeç. 2) Viraj. 3) Kurb. 4) Yolun yön değiştirdiği kısım.
KURŞUN,
Gümüşsü beyaz mavimsi gri renkte, tırnakla çizilebilecek kadar yumuşak, dövülebilir ama çekmeye elverişsiz, atom numarası 82, atom ağırlığı 207,19 ergime noktası 327,5°C kaynama noktası 1.744°C, yoğunluğu 11,29gr/cm3, peryodik tablonun IVa grubunda (karbon grubu) yer alan kimyasal element. (Simgesi Pb)
Kurşun tabiatta sülfür, karbonat, sülfat ve kompleks klorürler şeklinde bulunursa da bu metalin hemen yegane cevheri çok defa bir miktar gümüşde ihtiva eden kurşun sülfür (PbS) yani galendir. Kurşunun “ Servüzt (PbCO3) ismi verilen karbonat’ı ile “ Anglezit (PbSO3) “ adı verilen sülfat’ı cevher olarak büyük önem taşımamaktadır. Bu kurşun mineralleri hava ve suyun yavaşetkisiyle galenden meydana gelmişsekonder minerallerdir.
KURŞUN 210’LA TARİHLEME,
—> Kurşun, Uranyum-Toryum-Kurşunla Tarihleme.
KURŞUNİ BAKIR,
Antimonlu bakır sülfür.
KURŞUN LİÇİNGİ,
—> Kurşun üretimi.
KURŞUN SPESİFİKASYONLARI,
Ticarette işlem gören rafine edilmişkurşun metalinin bazı ülkeler standardına uygun olarak belirlenen muhteva oranları. Kurşun metalinin asgari rafine safiyetinin % 99,85 Pb olması istenir. % 99,999 safiyette “Zone Refined” tipi de vardır. LME’in “Grade Pure Lead”i içinde asgari % 99,97 Pb bulunur. ASTM B29-79 üç tip sınıflandırma yapmıştır: (a) Corroding; asg. % 99,94 Pb ve azami % 0,0025 Ag+Cu. (b) Common; asg. % 99,94 Pb, azami % 0,005 Ag, azami % 0,0015 Cu. (c) Chemical and Copper Bearing; asg. % 99,90 Pb, azami % 0,1 Ag + Cu.
KURŞUN ÜRETİMİ,
Kurşun cevherinden, kurşun konsantresinden, kurşun-çinko karışımlı konsantreden, liçing sonucu elde edilen kurşun çamuru veya çökeleğinden —> Pirometalurjik işlemler sonucu metal kurşun elde edilmesi. Pirometalujik işlemlerin uygulanarak metal kurşun elde edilen yöntemleri şunlardır:
1. İSP (Imperial smelting), 2. Reverber fırınları, 3. Water jacket fırınları, 4. Döner fırınlar, 5. Elektro-termik fırınlar, 6. Kaldo yöntemi (Boliden), 7. Kivcet CS yöntemi, 8. QSL (Queneau-Schumann-Lurgi) yöntemi, 9. Ausmelt-Isagmelt yöntemi, 10. Flash izabe yöntemi (Outo kumpu). Pirometalurjik yöntemler uygulanmadan önce kurşun cevheri konsantre haline getirilir veya hidrometalurjik yöntemlerle liçinge tabi tutularak çökeltilir. Kurşun cevheri zenginleştirilmeden önce kırılır ve öğütülür. Öğütme aşamasında genellikle çubuklu değirmen kullanılarak nisbeten yumuşak ve kırılgan olan cevherin aşırı öğütülmesi önlenir. İnce öğütme bilyalı değirmenlerde yapılır ve hidrosiklonla kapalı devre olarak çalıştıktan sonra zenginleştirme işlemi için flotasyon tesisine verilir. Kırma ve öğütme aşamasında iri mineral parçalarının kolayca kırılması özelliğini taşıyan cevherin bulunması durumunda, gravimetrik yöntemlerle bir ilk konsantrasyon elde edilmesi tercih edilir. Bu aşamada jig ve ağır mayi devreye konur ve buradan elde edilen ürün ince öğütme devresine verilir. Bu şekilde öğütme ve flotasyondan önce —> Gang parçaları devreden çıkartılmışolur. Elde edilen kurşun konsantesi sinterleme, izabe ve rafinasyon işlemlerine tabi tutulur. Kurşun cevherinin liçinge tabi tutulması suretiyle zenginleştirilmesi ise klorlu bileşiklerle veya sülfürik asitle, yapılır. Klorlu bileşiklerle muamele yapılmadan önce PbS halinde olan cevher 400-500°C ısı altında kavrulur ve Pb SO4 haline getirilir. Daha sonra kavurmaya devam edilir; KCl ve KCl3 katılarak PbCl2 elde edilir. Kurşun klorür ise hurda demirle reaksiyona girerek kurşunun çöktürülmesi sağlanır. Bu şekilde elde edilen kurşun çamuru izabehanede külçe kurşun haline dönüştürülür. Sülfürik asitle liçingde, kurşun cevheri içindeki empüriteler (istenmezler) asit altında eritilir ve çöken kısımda kısmen PbSO4 ve kısmen PbS kalır. Bunlar da daha sonra pirometalurjik yöntemlerden birisi ile kurşun külçesine dönüştürülür. Pirometalurjik yöntemlerden biriyle üretilen ham kurşun brülörle ısıtılan bir potada ergimişhalde iken döndürülerek çalışan bir karıştırıcı yardımıyla rafine edilir. Potaya toz halinde kükürt ilave edilerek kontrollü soğutma ile çözünmez duruma gelen bakır ayrıştırılır ve daha sonra kok kömürü tozu, ağaç talaşı vb. katılır, hava üflenerek indirgemeye tabi tutulan diğer metaller ayrılır. Sudkostik ilavesi ile de antimuan ve bizmut yüzeyde curuf olarak toplanır. Delikli kepçe ile yabancı maddeler alınır ve % 99,8 saflıkta yumuşak kurşun elde edilir.—> Kurşun spesifikasyonları. Gümüşün kurşundan ayrılması için de,saf çinko tozları ergimişkurşun içine atılarak çinkonun gümüşile amalgam oluşturması sağlanır. Bu amalgam gümüşköpüğü halinde yüzeyde toplanır ve süzgeçli kepçelerle alınır. Bu köpük, bir fırında brülörle ısıtılarak çinko uçurulur ve gümüşelde edilir. Uçurulan çinko ise yoğunlaştırılarak tekrar külçe çinko halinde kazanılır.
KURŞUNDAN GÜMÜŞ TASFİYESİ,
—> Kurşun üretimi.
KURTAĞZI,
Tahkimatta kullanılan fırçaların iki ucunun veya çatal direklerin sarma ile temas eden ucunun sarma direğine tam temas etmesini sağlamak için ay şeklinde balta ile veya silindirik testere ile özel olarak hazırlanan (çenti biçimi) ucu veya uçları.
KURTARMA CİHAZI,
Tahlisiye cihazı. Tahlisiyecilerin kullandığı, dışhava ile irtibatı olmayan, teneffüs devresinde oksijen tüpü ve teneffüs edilen oksijenden CO2’yi ayırma düzeni bulunan cihaz.
KURTARMA EKİBİ , 1
) Grizu, kömürtozu vb. infilak veya yanma olayında kazaya uğrayanları kurtarmak için teşkil edilen ve tahlisiye cihazları ile teçhiz edilmişekip. 2) Herhangi bir kazada kazaya uğrayanları kurtarmak için görevli ekip.
KURTARMA İSTASYONU,
—> Tahlisiye istasyonu.
KURTARMA RANDIMANI,
—> Metal kurtarma randımanı.
KURU BUZ,
Katı (dondurulmuş) karbondioksit.
KURU DELİK DELME,
1) Lağım deliklerinin delinmesi sırasında çıkan tozların havaya karışmasını önleyici bir tedbir alınmadan lağım deliği delme usulü. 2) Lağım deliklerinin delinmesi sırasında çıkan tozun vakumla emilmesi suretiyle havaya karışmasını önleyici bir düzenle lağım delme usulü. Bu usulle delik delmede emme başlığı takılabilen özel lağım burgusu ve toz emici cihaz kullanılır.
KURU HAZIRLAMA,
Tuvönan cevher veya kömürün, müşterinin istediği boyutlarda ve tenörde su kullanılmadan, satılabilir hale getirilmesi.
KURU TABANLI TOZ KÖMÜR YAKICI-LARI,
Alev sıcaklığının, kül ergime sıcaklığını geçmeyecek şekilde kontrol edildiği ve alevin ısı transfer yüzeylerini yalayacak şekilde geçtiği; külün aglomera edilmeden çekildiği yakıcılar. Bu tür yakıcılarda kül, yapışmadığı ve uçuştuğu için, elektrostatik çöktürücülerde ve filitrelerde toplandıktan sonra çekilir.
KURULU GÜÇ,
—> Elektrik enerjisi temininde kurulu güç.
KURUŞLU AMBAR,
—> Ambar.
KURUTMA,
Cevherle birlikte fiziki olarak sürüklenen rutubetin cevherden ısı yardımı ile veya mekanik bir yöntemle (santrifüj kuvveti) uzaklaştırılması.
KURVENBAND,
Yatay ve düşey hareket kabiliyeti olan dönemeçlere uyumlu nakliye bandı. —> Şekil.
KUŞ GÖZÜ,
Bir halatın bükümleri gevşetilmeden zorlanarak çekilmesi durumunda oluşan arızalı yer.
KUVARS,
—> Kuars.
KUVVET GAZI,
Generatör gazı ile su gazının karışımından elde edilen yanıcı gaz. Kuvvet gazı;
% 24,6-29,2 CO
% 14,8-10,1 H2
% 1,6-0,8 CH4
% 6,0-3,5 CO2
% 53,0-56,2 N2
ihtiva eder, kalorifik değeri 1.255 Kcal/m3’tür.
KUYRUK
, Mermer madenciliğinde, taşın arka yüzeyinden daha arkaya doğru uzayan kısmı.
KUYRUK HALATI,
1) Karşılıklı iki kafes ile çalışan bir maden kuyusunda, uçları iki kafesin tabanlarına bağlanan ve taşıma halatlarını dengeleyen çelik halat. 2) Alt halat. 3) Denge halatı.
Kuyruk halatları genellikle yassı halatlardan seçilir. —> Halat değiştirme.
KUYRUK KABLOSU,
Maden işletmeleri ve diğer şantiyelerde elektrikle çalışan ekskavatör vb. makineleri besleyen güç nakil kablosu.
KUYU,
Yeraltı işyerlerine ulaşmak amacıyla açılmışve kesit boyutları derinliğine oranla sınırlı, düşey ve düşeye yakın bağlantı yolu. —> Desandri.
KUYUBAŞI,
1) Kuyuya yerüstünden girişyeri. 2) Kuyu ağzında kurulu tesislerin tümü.
KUYUBAŞI MANEVRA İSTASYONU,
1) Maden kuyusu ağzında veya yerden 10 m kadar yükseklikte teşkil edilen, dolu ve boşvagonların manevra yapıldığı yer. 2) Kuyubaşı röseti. —> Kuyubaşı.
KUYUBAŞI RÖSETİ,
—> Kuyubaşı manevra istasyonu.
KUYU BİLEZİĞİ,
Kuyu kazısına başlandığı zaman kuyu ağzına yapılan daha kalın cidarı olan dairevi kuyu ağzı tahkimatı.
KUYUDİBİ,
1) Kuyunun en alt katla birleştiği yer. 2) Kuyudan insan, maden ve malzeme naklini sağlamak için yeraltında açılan ve kuyu ile irtibatlı akrosaj, skip cebi, tulumba dairesi vb. yeraltı yapılarının tümü.
KUYUDİBİ DOLDURMA YERİ,
­Kuyu dibinde veya ana kat seviyelerinin altında özel olarak açılmışskip ceplerine skiplerin kolayca doldurulmasını sağlamak için küçük silo ve olukların bulunduğu yer.
KUYUDİBİ HAVUZU,
Maden kuyusunda ocak sularının biriktiği en dip kuyu kısmı. Havuzun su alma kapasitesi; genellikle 24 saat boyunca gelen suyu depolayacak kadardır. Havuzun su seviyesi, kuyu kafesinin indiği en alt katın kotundan daha düşüktür. —> Su ihracı.
KUYU KAPAKLARI,
Maden kuyusu içine herhangi bir şeyin düşmesini önleyen kapama düzeni.
KUYU KAZI KOVASI,
—> Fonsaj kovası.
KUYU KAZI METODU,
Kayacın cinsine, su gelirine, inilecek derinliğe ve kuyu çapına bağlı olarak tercih edilen usul. Kumavim kayaç ve az su geliri olan yerlerde —> Standart kazı metodu; gevşek, kumlu ve su geliri fazla olan formasyonlarda; —> Formasyon dondurma, 30 m derinliğe kadar —> Keson kuyu, gevşek ve sulu yerlerde palplanşçakma veya arazinin su seviyesini düşürmek suretiyle özel kazı metodları uygulanır.
KUYU KAZI TULUMBASI,
Kuyu kazısı sırasında biriken suyu dışarı boşaltmaya yarayan ve su içine daldırılan küçük boyutlu, elektrik veya basınçlı hava ile çalışan düşük irtifalı güçlü tulumba. —> Şamandralı tulumba.
KUYU KESİTİ,
—> Ana kuyu kesiti. Kör kuyu kesiti.
KUYU KILAVUZU,
—> Kayıt.
KUYU KİRİŞLERİ,
—> Ana kuyu kesiti .
KUYU KÜRSÜSÜ,
1) Yeraltı işletmelerinde açılan kuyularla kat lağımlarının birleşme yerlerinde yatay nakliyat sisteminin dikey nakliyat sistemi ile uyumlu çalışmasını sağlamak için kuyu içi ve kat ağızlarına kurulan çelik veya ağaç kalaslardan imal edilmişiskele şeklinde (çerçeve) konstrüksiyon. Kafes kayıtları ve kat ağzı kapıları da bu çerçeveye monte edilir. 2) Kuyu çerçevesi.
KUYU TAHKİMATI,
Maden kuyusunun cidarlarına destek olmak ve böylece kuyu içinde insan ve malzeme taşınmasını emniyete almak için yapılan iksa.

KUYU TOPUĞU,
Kuyu yapısını ve kuyu başındaki tesisleri, çökmeden (tasman tesirinden) doğacak hasara karşı koruyabilmek için, kuyu çevresinde bırakılan emniyet topuğu. —> Topuk.
KUZEY ANADOLU FAYI,
Türkiyemiz yönünden Saros Körfezi’nde ilk belirtileri gözlemlenen, Marmara Denizi’ni katettikten sonra İzmit-Adapazarı-Gerede-Reşadiye-Erbaa-Erzincan-Varto’dan geçip Van Gölü’ne ve hatta İran’a doğru uzandığı tahmin edilen sağ yönlü doğrultu fayı. Anadolu’nun en etkili ve dünyanın sayılı fazlarından biridir. Kuzey Anadolu’da vuku bulan depremler bu fay ve buna bağlı küçük faylar üzerinde meydana gelmişlerdir.
KÜBAJ,
1) Açık işletmecilikte dekapajın m3 cinsinden yerinde ölçülen kabarmışhacmi. 2) Yeraltı işletmeciliğinde, kullanılan maden direklerinin hacim ifadesi.
KÜÇÜK BULUŞLAR,
—> Patent.
KÜÇÜK İŞLETME,
Günlük üretimi 100 ton ile 1000 ton arasında değişen maden işletmesi.
KÜÇÜK NOKTA HESABI,
Koordinatları bilinen iki noktayı birleştiren doğru üzerindeki noktaların koordinatlarını hesaplama yöntemi. —> Şekil.
KÜÇÜK TUMBA,
—> Külbütör.
KÜKÜRT,
(S) periyodik tablonun VIa grubunda (oksijen grubu) yer alan kimyasal element. Son derece tepkin bir A metaldir. Eski çağlardanberi “ateştaşı” olarak bilinir.
Kolay kırılabilir, kırılma yüzeyi midye kabuğu şekilli ( düz değil), yağ parıltılı, saf olanı kükürt sarısı açık sarı, kil karışmışolanı gri, bitüm karışmışolanı da kahverengi renkte, çizgisi beyaz olan, kristalleri elin ısısı ile çatlayan, ovalandığında negatif elektrikle yüklenen, 111°C da ergiyen, 270 °C da gögümtırak alevle yanarak kükürtdioksit çıkarıp kokusu ile belli olan, karbonsülfid de ( CS2) kolay çözülen, sertlik derecesi 1,5-2,5, özgül ağırlığı 2,0 olan son derece tepkin bir A metal ( metalik olmayan) element.
Kükürt, doğada çeşitli yollarla oluşur. Bunlar da a) Volkan oluşlu; 2H2S+O2—>2H2O+2S veya 2H2S+SO2—>2H2O+3S, b) Çökelti oluşlu; CaSO4+2C—>2CO2+CaS, CaS+O—>CaO+S, CaO+CO2 ––> CaCO3 c) Kaynak oluşlu; pek az da olsa kükürtlü kaynaklarda un şeklinde çökelir. d) Biojen oluşlu; bazı organizmaların hayat faaliyetiyle oluşur.
Kükürt, lastik üretiminde (kauçuğun elde edilmesinde) sülfürik asit üretiminde, kibrit yapılmasında, bitkilere zararlı olan haşaratı öldürmek, barut imalatı vb. yerlerde kullanılır.
Kömür, petrol ve doğalgaz kükürt bileşikleri içerir. Pirit ( FeS2), galen (PbS), zinober (HgS), sfelarit (ZnS) ve kalkopirit (CuFeS2) gibi sülfürler ile jips (CaSO4) ve barit (BaSO4) gibi sülfatlar da kükürt içeren önemli mineraller arasındadır.
Kükürt tuz domlarında bulunan kükürt çökellerinden ––> Solüsyon madenciliği, (Frasch yöntemiyle) çıkarılır. Bu işlem % 99,9 arılıkta kükürt elde edilmesine imkan verir. —> Şekil. Doğal gazdan, petrol arıtım gazlarından, piritlerden ve bakır-kurşun-çinko, kurşun cevherlerinin izabesinden açığa çıkan gazlardan da kükürt elde edilir. Kükürt öbür gazlardan çoğunlukla hidrojen sülfür (H2S) olarak ayrılır ve Claus yöntemiyle element halindeki kükürde dönüştürülür. Claus işleminde hidrojen sülfürün kısmi olarak yanmasıyla oluşan kükürt dioksidin gene hidrojen sülfürle tepkimeye sokulması sonucunda kükürt elde edilir. (2H2S+SO2—> 2H2O+3S). —> Üretim şeması.
Arı kükürt açık sarı renkli, tatsız, kokusuz, gevrek bir katıdır, elektriği iyi iletmez ve suda çözünmez.
Maden yatağından üretilen tuvönan kükürt cevheri, yakacağı az olan yerlerde,—> Kalkaroni usulü kükürt üretimi, büyük kütleler halinde yığılıp bu yığın ateşlenerek (burada kükürt kısmen yanar), bu yanmadan ortaya çıkan ısı geri kalan kısmı ergitir ve böylece ergimişkükürt elde edilir. Kükürt izabehanelerinde ise; (—> Şekil), bu işbüyük potalarda yapılır. Bu potalar alttan ısıtılır burada kükürt kaynar ve buharlaşır, kükürt buharları soğutulmuşdiğer potalarda yoğunlaştırılır daha sonra damıtılmak yoluyla arıtılır. Kükürt buharları sıvı hale geçmeden yoğunlaşacak olursa ince bir toz elde edilirki buna “kükürt çiçeği“ denir. Buharlar yoğunlaşırken sıvı hale gelen kükürt ıslak tahta kalıplara dökülür. Bu şekilde elde edilen kürde “çubuk kükürt“ denir.
Doğada saf veya çeşitli bileşikler halinde bulunan kükürt sarı renkli, kokusuz, atom numarası 16, atom kütlesi 32,06, kötü iletken, yoğunluğu 1,56 gr/cm3, 113°C’a doğru sarı bir sıvı vererek ergiyen, 220°C’a doğru kararıp ağdalı bir duruma gelen, ısıtma devam ederse tekrar akıcı olan 444,6°C‘da kaynayan suda çözünmeyip karbon sülfürde çözünen bir katıdır. A metal (metalik olmayan) sıvı kükürdün yavaşça soğutulmasıyla elde edilen ve uzun iğne benzeri kristaller oluşturan monoklinal yapıdaki kükürt ise; 96°C-116°C arasında kararlı olmakla birlikte oda sıcaklığında yavaşça rombik yapıya dönüşür. —> Polimorf metaller.
KÜKÜRT ÇİÇEĞİ,
Kükürt buharı yoğunlaştığı zaman teşekkül eden açık ksarı renkli toz kükürt. —> Kalkaroni usulü.
KÜKÜRT DİOKSİT,
Kimyasal formülü SO2 olup, 1 m3’ü 2.8446 kg. havadan 2.2 defa daha ağır, yangın ve infilak dumanlarında bulunan havada % 0,003 dahi bulunması solunum için zararlı olan ve % 0,1 oranında öldürücü etki yapan zehirli gaz.
KÜKÜRTLÜ HİDROJEN,
Kimyasal formülü H2S olup, 1 m3’ü 1,6 kg havadan ağır CO’dan daha zehirli, kimyasal olarak etki yapan, havada % 0,07 oranındaki miktarı insana rahatsızlık veren, % 0,1’i de insanın kendini kaybetmesine ve ölümüne neden olan zehirli gaz. Maden ocaklarında bu gaz kireç kullanılarak etkisiz hale getirilir.
KÜL,
Yakıtın içinde bulunan ve yanma olayı sonucunda yakıttan geri kalan, yanmayan ve ağırlık yüzdesi olarak ifade edilen artık. Yakıtın bünyesine teşekkül sırasında giren anorganik (CaSO4, FeSO4, SiO2, N2 gibi) maddelere sabit kül, üretim esnasında kömüre karışmışolan kil, kum vb. maddelere de serbest kül denir.
KÜL MONİTÖRÜ,
İngiltere atom enerjisi kurumu ve Milli Kömür Kurumu maden araştırma bölümü tarafından, öncelikle kömür için geliştirilmişolan ve kömürün kül miktarını devamlı olarak ölçen cihaz. Cihazın çalışma prensibi; pluton 238 izotopu tarafından radyasyona tabi tutulan kömür nümunesinden geriye yayılan X- ışınlarının devamlı ölçülmesi sonucu kül miktarının tesbit edilmesidir. Bu tesbite yardımcı olan faktör, kömür külünde bulunan atom numarası yüksek olan elementlerdir. Çünkü radyasyon emilmesi olayı, kimyasal elementlerin atom numaralarının artmasıyla doğru orantılıdır. Yanma olayından sonra külde bulunan Si 14, aluminyum 13, kükürt 16 ve demir 26 atom numaralarını haiz olan elementler, külün içinde bulunmayan ; hidrojen 1, karbon 6, oksijen 8 ve nitrojen 7 atom numaralı elementlere nazaran daha yüksek absorpsyon katsayısını haiz olduklarından külü teşkil eden bu elementler daha düşük X ışını yansıtmaktadırlar. Almanya Ruhrkohle şirketi tarafından ise amerikum 241 izotopu kullanan alternatif bir cihaz geliştirilmiştir.
Kül monitörü genellikle; sabit kül miktarı istenen kömür harmanlama tesislerinde (termik santrallerde), kül açısından kalite kontrolünde ve tesis çalışmasını kontrol için gerekli yönetim bilgilerinin elde edilmesinde kullanılır.
Kül monitörü sistem bakımından değişik bir şekilde jiglerde ve kömür silolarının dolma durumunu kontrol etmekte ramble ile kömür üretilen ayaklarda ramble malzemesinin üretilen kömüre karışıp karışmadığını kontrol etmek; gibi yerlerde de kullanım alanı bulmuştur.
KÜLBÜTÖR,
1) Ocak arabalarını bir manivela kolu ile tumba etmek için yapılmıştertibat. (Küçük tumba) —> Tumba. 2) İçine giren vagonları başaşağı çevirerek boşaltmakta kullanılan düzen. 3) Supaplar silindir kafasının tepesindeyken, bunların hareket kumandasını oradan göndermeye olanak veren parça (mil).
KÜLÇE
, 1) Eritilerek kalıba dökülmüşmetal veya alaşım kütlesi ; külçe altın, külçe gümüşgibi. 2) Bir işleme uğratılmamışbüyükçe metal parçası .
KÜLÜNK,
Genellikle mermer madenciliğinde kullanılan iki ucu sivri ve sapı kızılcık dalından yapılmışbalyoz.
KÜLÜNKÇÜ,
Külünkle mermer blokların yüzeylerini düzelten kalifiye işçi.
KÜP TAHKİMATLI AYAK İŞLETME METODU,
Hemen tahkimata ihtiyaç gösteren çok çürük maden yataklarında başyukarı, başaşağı veya V şekli ile ufki dilimli ve rambleli olmak üzere çeşitli şekillerde, maden yatağının şekline göre geliştirilebilen, maden için muvakkat bir mesnet teşkil etmek ve işçilerin işyerine girebilmelerine imkan vermek üzere kübik kasaların ağaçları özel bir şekilde centili olarak hazırlanıp ocağa getirilen ağaç tahkimatlı (üretim) işletme metodu. Bu usül diğer birçok işletme metodlarının uygulanmasında bırakılan topukların alınmasında da kullanılır. Eğer madenin taban ve tavanı (yan taşları) da çok yumuşaksa kübik kasalar kafi gelmeyeceğinden kazıdan sonra boşalan hacim ve kasaları bağlanan (tahkimatı yapılan) yerler derhal ramb-le edilir.
KÜRE,
Maden ocağı (Osmanlı dönemi deyimi.)
KÜRECİLİK,
Madencilik. (Osmanlı dönemi deyimi.)
KÜRESEL DOKU,
—> Sferolit doku.
KÜREVİ TESVİYE RUHU,
Üstü küre şeklinde bir cam ile örtülmüşkutudan ibaret, içinde eter ve hava kabarcığı, cam kubbenin ortasında, yatay durumu göstermesi halinde hava kabarcığının yerleştiği çizilmişküçük bir daire bulunan tesviye aleti. Kürevi tesviye ruhları genel olarak topoğrafik ölçme yapmaya yarayan aletlerin kaba tesviyesinde kullanılır.
KÜREVİYAT HATASI,
Topografik ölçmeler-de, dünya yüzeyinin tam bir düzlem olmaması yanında, dünyanın şeklinin de tam bir küre olmalıp, beyzi bir şekilde yani kutuplarda basık, ekvatorda şişkin olması nedeniyle meydana gelen hata. Dünyanın büyük yarıçapı 6.337.397 m., küçük yarıçapı 6.356.079 m’dir. Dünyanın ortalama yarıçapı 6.356.268 m’dir. Topografik ölçmelerde küreviyat hatası cetvel şeklinde hazırlanmıştablolara göre yapılır.
KÜREYİCİ,
Maden veya postayı, sabit bir makara üzerinden dönüşyapan sonsuz halat yardımıyla geriye doğru küreyen mekanik düzen.
KÜSKÜ,
1) Bir ucu sivri diğer ucu tornavida ağzı şeklinde yassıtılıp özel şekilde bükülmüşve bazı tiplerinde bu uca çivi vb. şeyler sökümünde yararlanmak üzere V şeklinde yiv açılmışvurma veya kanırma suretiyle koparma veya kavlak düşürmeye yarayan araç. 2) Mermer işletmeciliğinde kullanılan sivri veya yassı uçlu 0,5-1m boyunda çelik, delme veya yarma aleti.
KÜTLECE DOLDURMA ORANI,
Sıvılaş-tırılmışpetrol gazı depolama kurallarıyla ilgili bir kavram olup; LPG’nin 15,6°C daki nisbi yoğunluğuna bağlı olarak, depolama kabına konulmasına müsaade edilen LPG kütlesinin depolama kabının alabileceği 15,6°C daki suyun kütlesine oranıdır. (TS 144-6.5.1998) —> Hacimce doldurma oranı.
KÜTÜK,
Mayi metalin, kare, dikdörtgen veya çokgen kesitli kalıplara dökülerek soğutulması sonucu elde edilen ve dövme (forging), hadde (rolling) ve/veya çekme (extrusion) preslerinde kullanılan metal külçe.
KÜVEK,
—> Pomza taşı.
KVEBRAÇO,
Sondaj çamurunun özelliklerini iyileştirmek 150 ½C sıcaklıklara kadar çamurun bozulmasını önlemek için kullanılan, tanin ihtiva eden sondaj çamuru katkı maddesi.
virtuecat - avatarı
virtuecat
Ziyaretçi
17 Nisan 2007       Mesaj #10
virtuecat - avatarı
Ziyaretçi
LABORATUVAR PORSELENİ, Yumuşama derecesinin yüksek olması için feldispat oranı düşük tutulan, ısı farklarına dayanıklı olan, bu sayede de özel amaçlarla, genellikle laboratuvar malzemesi yapımında kullanılan sert porselen, —> Porselen. LAÇKA, —> İşaretleşme.
LAÇKA ETMEK,
Halatın salıverilmesiyle yükün aşağıya indirilmesi.
LAĞIM,
1) Taş içinde sürülen galeri. 2) Patlayıcı madde doldurmak için delinen delik.
LAĞIM ATEŞLEMESİ,
1) Üretim veya galeri ilerlemesi amacı ile delinmiş olan 50 mm’ye kadar çaptaki lağım deliklerine patlayıcı madde, elektrikli veya fitilli kapsülle doldurup sıkılamak suretiyle yapılan patlatma işlemi. 2) Atım. 3) Lağım atma.
LAĞIM ATMAK,
Lağım deliğine yerleştirilen patlayıcı maddeleri ateşleyerek patlatmak.
LAĞIM BURGUSU,
Ateşlemede gerekli delikleri açabilmek için martoperforatöre takılan bir ucu makineye uyacak şekilde, diğer ucu da ya tek ağızlı ya da yıldız şeklinde kesici uç olarak yapılan veya —> Jakbit(delici uç) takılabilecek şekilde konik veya dişli olarak hazırlanan yuvarlak veya 6 köşe profilli içi delik çelik çubuk.
LAĞIMCI,
1) Galeri açma (lağım sürme) işlerinde çalışan ve vardiyasındaki ekibin çalışma sorumluluğunu üstlenen; lağım delme, ateşleme, yükleme ve tahkimat işlerini yönlendiren (kişi) usta. 2) Lağımcı (lağım) ustası. 3) Taş içinde sürülen galeride (lağımda) çalışan kişilerin her biri. 4) Lağımcı yedeği. 5) Lağım işçisi (düz işçi). 6) Lağım ekibi.
LAĞIMCI USTASI,
—> Lağımcı.
LAĞIM BURGUSU,
Ateşlemede gerekli delikleri açabilmek için martoperforatöre takılan bir ucu makineye uyacak şekilde, diğer ucu da ya tek ağızlı ya da yıldız şeklinde kesici uç olarak yapılan veya —> Jakbit(delici uç) takılabilecek şekilde konik veya dişli olarak hazırlanan yuvarlak veya 6 köşe profilli içi delik çubuk. —> Burgu, Jakbit, Matkap çubuğu, Uç, Spiral burgu.
LAĞIM DELİĞİ,
İçinde patlayıcı madde kullanılarak kazı ve gevşetme yapmak için sondaj makinesi veya martoperforatörle silindir şeklinde açılmış delik. Lağım deliği kuru veya sulu usüllerle açılır.
LAĞIM EKİBİ,
Taş içinde sürülen bir galeride çalışan işçilerin tümü.
LAĞIM MAKİNESİ,
—> Martoperforatör.
LAĞIM NUMARALAMA VE İSİMLEN-DİRME,
—> İşletmede yer belirleme.
LAĞIM SÜRMEK,
Taş içinde galeri açma.
LAĞIM UCU,
Ateşlemeden sonra kayaç içerisinde kalan iş görmemiş lağım deliği kısmı.
LAKOLİT,
Kendisini sınırlayan diğer kayaçlara göre konkordan, yer yer dom şeklinde çıkıntıları veya konveks girintileri olabilen intruzif kayaç.
LALTAŞI ,
Parlak kırmızı, özellikle nar çiçeği, şarabi kırmızı, kan kırmızısı renginde, bazı türleri de kahverengimsi kırmızı veya morumsu kırmızı arasında olan; minerolojide pirop veya magnesiatongranat olarak bilinen ve gröna grubuna giren bir mineral (Mg3 Al2 Si3 O12). Biraz Cr, Fe ve Ca ihtiva eder. Serpantinlerden husule gelir. Bu mineral “Kızılyakut” olarak da tanımlanır.
LAMBAHANE,
Yeraltı maden işletmelerinde çalışan işçilerin kullandığı ocak lambalarının; emniyet kurallarına uygun olarak hazırlandıktan sonra, işçiye verilip alındığı, tamir ve bakımlarının yapıldığı yer.
LARCODEMS AYIRICISI
, İngilterede geliştirilen 0,5-100mm arasındaki kömürlerin yıkanmasında (zenginleştirilmesinde) kullanılan tuvönan kömürün tek bir ünitede yıkanmasına imkan veren, kapasitesi diğer ayırıcılara göre yüksek (120 cm çapındaki bir ünitenin kapasitesi 250 t/h civarında olan, yapı olarak, Vorsyl ayırıcı ve Dynawhirpool’un bileşimi hücreden oluşan, Dynawhirpool gibi yatay düzlem ile 30° lik bir açı yapacak şekilde monte edilip çalıştırılan,) kömür zenginleştirme (yıkama) ünitesi.—> Santrıfüj ayırıcılar, Ağır mayi ile ayırma, Kömür yıkama sistemleri. —> Şekil.
LATA,
Dar ve yassı, uzun kereste.
LATERİT,
1) İyi drene edilmiş rutubetli, tropik, subtropik bölgelerde teşekkül eden ayrışmış kırmızı toprak. Lateritin silisyumu ayrışmış ve özellikle demir ve alüminyum hidroksitle konsantre olmuş bir muhtevası bulunduğundan, uygun bir ortamda laterit demir, alüminyum, manganez veya nikel cevheri haline gelebilir. 2) Hindistan’da altere olmuş bazaltik kayaç.
LAV,
Bir volkanın krateri içinde bulunan ve kraterinden dökülen (akan veya püsküren) sıvı halindeki erimiş maddeler ile bu sıvının soğuması ile meydana gelen düzensiz katı kütle. Deniz dibinde oluşan lavlara görüntülerinden dolayı yastık- veya pilovlavlar denir.
LAVE KÖMÜR,
Ocaklardan üretilen tuvönan kömürlerin lavvarda zenginleştirilmesi (yıkanması) sonucu satılabilir olarak elde edilen yıkanmış kömür. Lavvarda zenginleştirme sonucu elde edilen satılabilir ara ürüne “Mikst”, ayrılan ve atılan atığa da “Lavvar şisti” denir.
LAVVAR,
1) Kömür madenciliğinde kömürü yıkama (hazırlama ve zenginleştirme) tesisi. 2) Madencilikte tuvönan ürünlerin zenginleştirilerek daha uygun fiyatla satışını sağlamak veya nihai ürün elde etme aşamasına hazırlamak için ocaktan çıkan madenlerin ilk işleme (hazırlama ve zenginleştirme işlemlerine) tabi tutuldukları tesis. 3) —> Konsantratör.
LAVVAR RANDIMANI,
—> Konsantre randımanı.
LAVVAR ŞİSTİ,
—> Lave kömür.
LEASİNG ,
Bir işletmenin ihtiyaç duyduğu ve genellikle maliyeti yüksek araçları doğrudan satınalmak yerine kiralanmasına (leasing) imkân veren bir finansman yöntemi. Parayı leasing yoluyla çalıştırmak amacıyla kurulmuş şirketler vardır. Bunlar genellikle bir bankaya bağlı olurlar, ancak bağımsız şekilde de çalışabilirler. Leasing işlemleri iç ekonomide olduğu gibi, uluslararası ekonomide de yaygın olarak uygulanır.
LE BLANC YÖNTEMİ,
Sentetik —> Soda külü üretim yöntemlerinden biri. Bu yöntem; sofra tuzu ve sülfürik asidin ısıtılmasından elde edilen sodyum sülfatın, karbon (kömür), ve kireç taşı ile kavrulması ve sonra su ile muamele edilmesi şeklindedir. Reaksiyon 900-1000° C de yürütülür. Bu yöntemle yapılan üretimler büyük kapasitelere ulaşmamıştır. Bu yöntemde ayrıca fazla miktarda kömüre ve aynı zamanda demir, silis,aluminyum içermeyen kalsiyum karbonata ihtiyaç vardır.
LEHM,
1) Demir bileşiklerinden dolayı sarıdan kahverengiye kadar değişen renklerde tuğla yapımında ana hammadde olarak kullanılan kil. 2) Nehirlerin taşmaları sırasında toprak üstünde bıraktıkları, bileşimlerinde demir oksit, kum, kalker ve humus bulunan ve toprağın ziraata elverişliliğini artıran çökeller. 3) Mil.
LEKECİ ÇAMURU,
—> Kil. Lekeci kili.
LEKECİ KİLİ,
1) Bileşiminde fazla miktarda su bulunan ve su ile yoğrulmayan gri yeşilimtrak ve bazan beyaz renkli kil. Bu kil yağlı maddeleri emdiğinden leke çıkarmada ve yün dokuların yağlarını almada kullanılır. 2) Lekeci çamuru.
LEVHA TEKTONİĞİ,
1) Geometrik bakımdan yerin litosfer yani dış kabuğunun birtakım katı levhalardan meydana geldiğini, kinematik bakımdan ise, bu levhaların birbirine göre hareket halinde olduğunu ileri süren, yerkabuğu hareketlerini ve yapısını tüm olarak konu edinen tektonik terimi. Bu olay okyanus ortası sırtlarında; arz kabuğunun zayıf olduğu yerlerde mağmanın çıkışı suretiyle yeni orojenezlerden dolayı iki plakanın birbirinden ters yönde ayrılması, bir yarık meydana getirmesi, levhaların yatay yönde birbirine göre yer değiştirmesi, birbirleri ile çarpışması (bu durumda çarpışan levhalardan birinin aşağıya mantoya sapıp, manto içinde eriyerek yok olması) şeklinde olur. 2) Plaka tektoniği (pleyt tektonik). 3) Tabla tektoniği.
LİBOR,
Londra’da alınıp satılan paranın fiyatı. Libor kelimesi, İngilizce “London Inter Bank Offering Rate” kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kelime. Londra’da bankalar arasında oluşan faiz oranı. Londra’da paranın çıplak faizi. Türkiye’de bankalar arasındaki talebe göre “gecelik faiz oranları” gibi bir faiz oranı; ama, bu parayı sahibinden alıp, kullanıcıya veren, ticaret bankası, bankalar topluluğu veya yatırım bankası gibi aracı bankaların, müşteri (kullanacak ülke veya firma)’nın güçlü veya güçsüz olduğuna göre liborun üzerine ülke ve firma dikkate alarak bir “risk primi” ekliyor. İşte bu risk primine “Marjin” (ekleme) veya “artı puan” denmektedir.
LİÇ ÇÖKTÜRME - FLOTASYON YÖNTEMİ,
1930 larda Ruslar ve Amerikalılar tarafından aynı zamanlarda geliştirilen bu yöntem, oksit ve sülfürlü bakır mineralleri karışımını içeren cevherlerden oksitli kısmı sülfürik asitle liç, liç solüsyonundan bakırı flotasyonla diğer katılardan ayırarak kazanma esasına dayanan bakır üretim yöntemi.
Metodun endüstriyel ölçüde tatbikatı ise ancak 1950 den sonra gerçekleştirilebilmiştir. Özellikle Rusya’da sülfürlü bakır cevherlerinin üst bölümlerindeki oksitlenmiş kısımlardan bakırı ekonomik olarak kazanmak için bu yöntem tercih edilmektedir. Liç, genellikle 2.5gr/lt civarında sülfürik asitli solüsyonlarla yapılmaktadır. Liç edilecek cevher ince öğütülmekte ve solüsyon gerekirse ısıtılmaktadır. Çöktürme 1mm. den küçük parçalara kesilmiş düşük karbonlu hurda demirle veya bilhassa batıdaki tatbikatta, -35 mesh sünger demirle yapılmak.
LİÇ SOLÜSYONU,
—> Bakır liçi.
LİÇİNG (Leaching) ,
Düşük tenörlü cevher içindeki metali çözdürücü eriyikler vasıtasıyla metal tuzları eriyiği hâline getirme ve daha sonra metali çökeltme işlemi. Buna yerinde çözelti madenciliği de denir. Bu usul ileride nisbeten düşük tenörlü cevherlerin de işletilmesinde veya maliyetin düşürülmesi zorunluğu olduğunda rağbet görecek ve geliştirilecektir. Yerinde madenciliğin en basit versiyonunda; bir dizi sondaj kuyusuna çözeltiler pompalanır ve formasyonlar arasında, diğer bir dizi üretim kuyularına doğru bir basınç oluşturulur. Çözücüler formasyon arasından geçerken, hedef madenleri çözer (yıkar-leaching) ve onları üretim kuyularına taşır. Sondaj pompaları; bu maden yüklü çözeltileri bir işleme tesisine ulaştırabilmek için yüzeye pompalar. Bu sistemde pompa basınçları, boru hatlarındaki doluluk oranları, kuyular arasındaki tasarlanan yolda çözeltinin kaçak yapması üzerinde durulması gereken unsurlardır. Genellikle oksitli bakır ve uranyum cevherleri sülfürik asitle, karbonatlı bakır cevherleri amonyum tuzları ile, sülfürlü bakır cevherleri ferrik tuzlarla liç edilir.—> Liç. Yerinde liç.
LİDİT,
—> Mihenk Taşı. Jasp.
LİF,
İnorganik (mineral) ve organik (bitkisel, hayvansal) menşeli tabii ve sun’i iplik şeklindeki katı ve dayanıklı madde.
LİF ÖZLÜ DAMAR,
Çelik halat damar türü olup, damarı oluşturan tellerin bir lif özü üzerine sarılmış bir veya daha fazla tel sıralarından meydana gelmesi şeklindeki çelik halat.—> Halat damar düzenleri, Çelik halat. Bu tip damarlardan meydana gelen halatlar daha esnektir ve bükülebilirler.
LİKİT DİFERANSİYASYON,
Magma sıcaklığı 1500½C’ın altına düştüğü zaman, mağma içindeki sülfid ve silikatların iki eriyik halinde ayrılması. Bu şekilde pirotin, pentlandit, kalkopirit gibi sülfitli maden yatakları oluşur.
LİKİTMAGMATİK-PNÖMATOLOTİK GEÇİŞ YATAKLARI,
Diferansiyasyon yoluyla ana magmadan ayrılan gazların yardımı ile yukarıya sürüklenmiş ve içinde fazla hafif ve uçucu olan kısımların yanında suyun da etkisi ile pnömatojen yatak özelliklerini gösteren özel bir maden yatağı tipi.
LİMİT KOT,
Açık işletme metodu ile yapılan üretimin, aynı saha için yeraltı işletmeciliğine göre daha ucuz olduğu, son ulaşabileceği derinlik.
LİMİT TENÖR,
Bir maden yatağında veya bir maden işletmesinde teknik, ekonomik veya diğer bir özel nedenle, cevheri işletmek veya yerinde bırakmak veya çıkarılmış olan cevheri işlemek veya düşük tenörlü diye atmak gibi iki farklı işlemi birbirinden ayırma sınırını belirleyen tenör; başka bir ifade ile ekonomik ve ekonomik olmayan cevher kitlelerini sınırlamak amacı ile kullanılan deyim.
LİNEER TİP PATLAYICI,
Orman yangınları ile mücadelede kullanılan, el ile veya kazı makinelerine göre daha kolay ve ucuz olarak kanalların (hatların) açılması işlevini gören, yaklaşık 3-3,5 m genişlikte bir alanı bitki örtüsünden arındırabilen suya dayanıklı, bir tür infilaklı fitil. Lineer patlayıcılar en az 15-20 m uzunluğunda, 3-4 cm çapında ve 30-35 kg’lık paketlerde satılırlar. —> PETN esaslı patlayıcı fitiller.
LİNYİT KÖMÜRÜ,
Taşkömüründen daha genç, kahverengi, koyu kahverengi veya siyah renkte, dokuları amorf, ağaçsı veya lifli, yüksek oranda rutubet ihtiva eden, porselen üzerinde çizgisi kahverengi olan kömür cinsi.
Yapılarında çoğunlukla % 5’ten fazla (genellikle ortalama % 15 civarında) reçine ve bitkisel balmumu bulunur. Külsüz kuru kömürde serbest karbon miktarı % 75 civarındadır.
LİNYİTLERİN BRİKETLENMESİ,
Linyit kömürlerinin, mekanik sıkıştırma ile, ince taneler arasında bağ oluşturarak, çeşitli şekillerde iri boyutlu parçalar elde etme işlemi. Sıkıştırma herhangi bir şekille yapılabilmekle beraber kömür briketlemede genellikle merdaneli presler kullanılmaktadır. Bu presler yardımıyla 3500 kg/cm2 basıncın üzerine çıkılabilmektedir. Prese malzeme beslemesi ise üstten veya yandan, cebri veya serbest akış yöntemi ile yapılır.
Linyitlerin briketlenmesi kullanılan yöntem ve malzemeye bağlı olarak ;
— Briketleme sıcaklığına göre: Soğuk briketleme, Sıcak briketleme
— Bağlayıcıya göre : Bağlayıcısız briketleme , Bağlayıcılı briketleme
— Katkı maddesine göre : Katkılı briketleme, Katkısız briketleme
şeklinde sınıflandırılabilmektedir. Briketlenecek malzemeyi akışkan ve yapışmaz hale getirmek veya briketlerin kimyasal içeriğini düzenlemek için bağlayıcıların dışında mineral yağlar, parafinler, gliserin, glikol, silisyum, grafit, nişasta, talk, sterik asit, molibden sülfit vb. maddeler de kullanılabilmektedir. Briketlemede kullanılan bağlayıcılar ise; aşağıda özetlenmiştir. —> Çizelge —> Briketleme —> Briket
LİNYİTLERİN ULUSLARARASI KLASİ-FİKASYON SİSTEMİ,
Uluslararası klasi-fikasyon sisteminde külsüz ve havada kurutulmuş (30½C ve % 96 rutubet), yukarı ısı değeri 5700 kcal/kg’dan aşağı olan ve linyit olarak kabul edilen (—> Tablo) kömürlerin uluslararası bir düzeyde sınıflandırılması.
Linyitlerin uluslararası sınıflandırılmasında birinci parametre olarak mutlak rutubet miktarı ile ısı değeri yani kömürün yakacak değeri olarak kıymeti, ikinci parametre olarak da kömürün içindeki bitüm oranı yani kömürün kimya sanayii hammaddesi olarak kıymeti alınmaktadır.
Bu parametrelerden birincisi maden kömürlerinin birinci rakamı olan (0-9) sınıf numaralarının devamı olarak, (10-15) linyit kömürünün rutubet oranını, ikincisi de (00, 10, 20, 30, 40) susuz, külsüz madde üzerinden hesaplanan bitüm oranını ifade eder.
Yukarı ısı değeri 5700 kcal/kg (30½C ve % 96 rutubetli ortamda)’dan aşağı olan kömürlerin uluslararası klasifikasyonu. —> Tablo, Kömür.
LİONİTE
—> Korund.
LİSİNG,
—> Leasing.
LİTOPON,
—> Barit.
LODER,
1)Ön kısmında kepçe veya toplayarak yükleme düzeni bulunan paletli, lastik veya demir tekerlekli ve elektrik, basınçlı hava veya dizel motoruyla tahrik edilen yükleyici. —> Yükleme makinesi, Çalışma verimi.
LOG,
1) Sondaj kuyusunda geçilen tabakaların litolojik ve/veya stratigrafik olarak grafikle gösterilmesi. 2) Sondaj kuyusunda derinlere doğru rezistivite, self-potansiyel, gamma-ray’in yoğunluğu veya hızı gibi fiziksel özelliklerin grafikle gösterilmesi. 3) Sondaj kuyusunda delinen formasyon cinslerinin; su, petrol, gaz veya başka minerallerin derinliklerinin; kullanılan takımların boy ve çapları vb. faktörlerin kaydedilmeleri.
LOKMA,
—> Çene.
LOKOMOTİF NAKLİYAT,
Ekskavatör, yükleme siloları veya oluklar, yükleme istasyonu, yükleme bantları vasıtası ile yüklenen cevher, kömür veya malzeme vagonlarının katar olarak hazırlanması ve katarın ray üzerinde çekilerek tumbaya, dışarıya, hazırlama ve temizleme tesislerine veya döküm yerine taşınması.—> Nakliyat, Elektrikli lokomotif.
LOKUM,
1) Dinamit veya benzeri patlayıcı maddelerin, genellikle parafinli kağıda silindir biçiminde sarılmış ticari şekli. 2) —> Kartuş.
LÖKOKRAT
, Bir tür —> Granit olup, bu kayaçta koyu renkli mineraller granit yüzeyinin yirmide birini kaplar.
LÖS,
Gayet ince ve köşeli kuars tanecikleri ile killi, kalkerli bir çimentodan oluşan sarı renkli ve parmaklar arasında toz haline gelebilen tortul kayaç.
LPG,
—> Sıvılaştırılmış petrol gazı.
LÜMİNESAN MİNERAL,
—> Ultraviyole ışın.
LUMİNESANS METODU,
Minerallerin floresans, fosforesans, termoluminesans ve triboluminesans özelliklerinden yararlanılarak mineralleri tanıma esasına dayanan maden arama metodu. Floresans ve fosforesans metotlar için ultraviyole ışık üreten lambalar kullanılır. Termoluminesans metotta ısıtılan ve ısıdan etkilenen mineral uzun süre ışık yayar. Triboluminesans mineral, sürtme ve çarpma etkisiyle karanlıkta ışık saçar.
LÜLETAŞI,
Serpatin’in ayrışmasıyla oluşan beyaz, sarımtrak, gri renkli, donuk (mat) görünümlü kil minerali [ 2MgO. 3SiO2. 2H2O) veya (H4 Mg2 Si3 O10) . İnce kristalli, yumrular halinde, yoğun kütleli sertliği 2-2,5 ve özgül ağırlığı 2 gr/cm3 fakat porözdür. Suda yüzer ve dille dokunulduğunda kuvvetli yapışma özelliği gösterir. Ülkemizin önemli doğal zenginliklerinden olup, yeni üretildiğinde veya ıslatılmak suretiyle kesici aletlerle el işlemeciliğine uygun, şekillenebilir bir özelliğe sahiptir. Daha ziyade Eskişehir ilimiz çevresinde yoğunlaşan üretim ülkemiz turizmine önemli katkılar sağlar. Lületaşı, Eskişehir taşı ve  sepiyolit olarak da isimlendirilir. Aynı ana kayaçtan kurtulan veya başka bir kaynaktan hasıl olan MgO çok sığ bir bataklık ortamında yine mağnezyum hidro-silikata dönüşerek çökelirse, lületaşı gibi katı kütleler yerine, tabakalı kil şeklinde teşekkül eder. Bunlara sedimanter sepiyolit veya sepiyolitik kil denir ve ß- sepiyolit diye anılır. Lületaşı suda yüzer. Sepiyolitik kil suda batar ve dağılır. Lületaşının bünyesindeki SiO2 ve MgO miktarı - sepiyolitten fazladır. Sepiyolitik kil, hayvan toprağı olarak da bilinir.
LYCAL,
Herreshoff fırınında elde edilen kostik manyezitin piyasadaki adı.