Arama

Abazalar (Abhazlar)

Güncelleme: 17 Aralık 2014 Gösterim: 25.993 Cevap: 9
Sensual - avatarı
Sensual
Ziyaretçi
8 Kasım 2006       Mesaj #1
Sensual - avatarı
Ziyaretçi
Abhazlar-Abazalar kimdir?
Genel olarak kıyı kesiminde oturanlar Hıristiyan, iç kesimlerde ve dağlar arasındaki vadilerde oturanlar Müslümandır. Dilleri Çerkes kabilelerinin dillerinden oldukça farklılaştığından, Kafkas dilleri arasında ayrı bir dil grubu olarak ele alınırlar.

Sponsorlu Bağlantılar
Kıyı kesiminde oturan ana Abhaz kitlesinden ayrı olarak dağlarda ve Kabardeyler ile Besleneylere yakın olarak oturan Abaza (veya Abazin)ların şivelerinde farklılıklar ortaya çıkmış ise de ana kitle ile zorluk çekmeden anlaşabilirler. Ancak ilişkileri ana kitleden çok Kabardaylar ve Besleneyler ile daha kuvvetli olmuştur.

Abhazlar İngur Irmağı'ndan kuzeye doğru Kafkas Dağları'nın zirvelerine ve Karadeniz kıyıları boyunca Adler'in ötesine kadar uzanan geniş bir bölgede yaşarlar. XIV.yüzyıla kadar Kuban boylarına kadar olan sahada da kolonileri vardı. Ancak kuzeyden inen Kabardayların baskısı sonucunda yerlerini tümüyle onlara bırakarak ana kitleleriyle Karadeniz kıyılarına inmek zorunda kaldılar. Bununla beraber Kafkas Dağları üzerinde ve Kuban Nehri ile bu nehre katılan ırmakların kaynaklarında bir kısmı kalmaya devam etti. Abazalar kendilerini kuzey ve kuzey batıdan çeviren Kabardaylar ve Besleneylerin tesiri altına girmişler ve birincilerin egemenliğini kabul etmişlerdir.

Abhaz-Abazalar güney ve güney-doğudan Gürcülerle, kuzey-doğudan Svanlar, Karaçay-Balkarlar ve Kabartaylar ile komşudurlar. Kuzeyden ise Besleneyler, Abzahlar ve Ubuhlar ile çevrili idiler.
İki ana kitleye ayrılırlar: Abhazlar (kendilerine Apsuva derler), Abazalar (Abazinler, kendilerine Aşuva derler).

Abhazlar, Karadeniz kıyıları boyunca İngur Nehri'nden, Adler'in ötesine ve hatta Soçi yakınlarına kadar uzanan kıyı şeridinde ve İngur Vadisi boyunca iç kesimlerde otururlar. Belli başlı oymakları beş tanedir; kıyı boyunca kuzeyden güneye doğru Ciget (Ziget)ler, Abzıblar, Ahçipsular (Ahçipsa). İç kesimlerde ise kuzeyde Zamballar (Hırps veya Tzaballar), güneyde ise Aybğalar vardır. Bu kıyı Abhazların bir kısmı Rusya ile iyi geçinme politikasını benimsemiş, bir kısmı ise Çerkes kabileleri ile birlikte veya ayrı olarak Rusya'ya karşı mücadele etmiştir ki bunlar genellikle Müslüman Abhazlardır.

Abazalar ise, Kuban'ın kaynaklarına yakın olan bölgede ve yukarı boylarında otururlar. İki ana gruba ayrılırlar;

I- Tapanta (Altı Kesek Abaza): Kuban kaynakları, Büyük ve Küçük Zelençuk vadilerinde otururlar. Yurtları Kuma ve Podkumuk sularına kadar uzanır. İsimlerini beylerinden alan altı gruba bölünürler. Dudaruk, Lo, Kliiç, Kyeç, Biberd ve Cantemir.
II-Şkaraya (veya Aşkar): Yedi oymakdan meydana gelir: Mudavey, Kazılbeğ, Şegerey, Tam, Başılbeğ, Barakay ve Bağ. Bu Abazalar Rusya ile savaşa en şiddetli bir biçimde katılmışlardır.



Abhazlar abazinler kimdir1 Abhazlar abazinler kimdir3

Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
27 Ocak 2007       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
Dünya Abhaz-Abazin/Abaza Halkları’nın yaşadığı tüm ülkelerden seçilmiş delegelerle 28.Eylül.2004 günü Abhazya’nın Başkenti Sohum’da yapılan
DÜNYA ABHAZ-ABAZİN/ABAZA HALKLARI BİRLİĞİ GENİŞLETİLMİŞ DELEGE TOPLANTISI SONUÇ BİLDİRGESİ Sohum, 28 Eylül 2004
Sponsorlu Bağlantılar

ªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªªª
İnsanlık tarihi boyunca, emperyalist ve(ya) milliyetçi yaklaşımların getirdiği her yönden kayıpların onarılamaz boyutlarda olduğu bilinmektedir. Emperyalist bir uygulamada Kafkasya’da yaşanmış; Çarlık Rusyası’nın zalim-acımasız uygulamaları, özellikle 19.yy’da hem bölge adına hem de insanlık adına büyük kayıplara yol açmıştır.

Kafkasya’da savaşı kazanan Çar Yönetimi, bölge halkı’ndan öldüremediklerini zorunlu göçe tabi tutmuştur. Bu uygulamaların sonucu olarak, Abhaz-Abazin/Abaza(aşağıda Abaza diye anılacaktır.) halkının’da dahil olduğu Kuzey Kafkasya’nın kardeş halkları olan Çerkesler, yüzde doksanlara varan oranda, Anavatanları’ndan uzakta/Diaspora’da yaşar hale gelmiştir.

Günümüzde, Diaspora’da yaşayan Çerkeslerin sayısı Anavatanlar’da yaşayan Çerkes sayısından çok fazladır. Dünyaya dağılmış olarak yaşamak zorunda bırakılan Çerkeslerin sayısı 8-10(*2) milyon olarak ifade edilebilir. Bu sayıya kimliklerini unutanlar dahil değildir. Bu sayının içinde, Diaspora Abazaları’nın sayısı 800 bin civarındadır.

“Dünya Abhaz-Abazin/Abaza Halkları Birliği”, dünya da dağınık halde yaşayan Abazaların sosyokültürel ve sosyoekonomik ihtiyaçlarını bilimsel yöntemler ile belirlemek ve bu ihtiyaçların karşılanması için projeler geliştirip-gerçekleştirmek üzere, tüm dünya’dan seçilmiş delegelerin katılımı ile 1992 yılında kurulmuştur.

Bu bağlamda: “Birlik”in seçilmiş Yönetim Kurulu bu defa ki toplantısına, tüm dünya dan delegelerin katılımını istemiştir. Dünya çapında seçilmiş delegelerin katılacağı bir günlük çalışma-değerlendirme toplantısının “gündem”i şu konulara ayrılmıştır:
  • Anadil’in korunması; geliştirilmesi bağlamında, Abhazya da ve Abaza diasporası’nın yaşadıkları ülkelerde yapılabilecek çalışmalar,
  • Abhazya’ya uygulanan haksız, mesnetsiz, insan haklarına aykırı çok yönlü ambargonun kaldırılması için yapılabilecekler,
  • Anavatanları dışında yaşamak zorunda kalan Abazalardan arzu edenlerinin Anavatanlarına dönüşleri için yapılabileceklerin görüşülmesi-belirlenmesi,
  • Abhazya’nın egemen bir devlet olarak tanınması için yapılabileceklerin görüşülmesi-belirlenmesi.
  • 14.Ağustos.1992-30.Eylül.1993 devresinde, Gürcistanın Abhazya’da sebep olduğu-yaşanan savaş ve sonrasında uygulanan ambargo’dan kaynaklanan “halkların insani yardım ihtiyacını” karşılamak bağlamında yapılabileceklerin görüşülmesi,
Gündem doğrultusunda yapılan bir günlük çalışma toplantısının ardından aşağıda yer alan çağrıların yapılmasına ve yapılması önerilip-kabul edilen konuların Dünya Abhaz-Abazin/Abaza Halkları Birliği Yürütme Kurulu’nca ve gerekli durumlarda kurula yardımcı olarak kurulacak “proje gerçekleştirme çalışma gurupları”nca gerçekleştirilmesine karar verilmiş ve bu bildiri kaleme alınmıştır.

Çağrıların içeriği, aşağıda başlıklanan konuları kapsayacak şekilde, “Dünya Abhaz-Abazin/Abaza Halkları Birliği Yönetim Kurulu”nca hazırlanacak ve anılacak taraflara ulaştırılacaktır:


ÇAĞRILAR:
  1. Bölge ile ilgili stratejik menfaatleri-emelleri sebebi-sonucunda, Diaspora da insanlarımızın yaşamasına sebep olan ülkeler Çarlık Rusya sı, Osmanlı Devleti ve Büyük Britanya ülkeleridir.
    • Bu ülkelerin mirasçıları ise Rusya Federasyonu, Türkiye Cumhuriyeti ve Büyük Britanya Devletleri’dir.
    • Bu ülkeler, “atalarının sebep olduğu tarihsel hatayı” kabul etmeli ve bu hatanın telafi edilmesi bağlamında gerekli her tür çalışmaya-projeye (bulunulan ülkelerde sosyokültürel ve sosyoekonomik ihtiyaçların karşılanması, Ata vatanları ile en geniş anlamda her tür ilişkilerinin kolaylaştırılması-sağlanması, geliştirilmesinin yanında, Atavatanları’na dönme haklarının resmen tescili; Atavatanları’na dönmek isteyenlerin dönüşü için her tür hukuksal zeminin oluşturulmasının yanında, dönmek isteyenlerin dönüşünün gerektirdiği iklimin oluşturulmasına her tür katkıda bulunulması gibi) destek vermelidirler. Taraf ülkeler ve uluslar arası kuruluşlar bu hakkı tescil etmeli, manevi ve maddi destek vermelidirler. Bu bağlamda “çağrı”nın muhatap bu ülkelere, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına yapılması-gönderilmesine,

  1. Diaspora’da yaşayan Abazaların yaşadığı tüm ülkeler yönetimlerine, diasporada yaşayan Abazaların sosyokültürel ve sosyoekonomik ihtiyaçlarının karşılanması bağlamında hazırlanacak projelere her türlü kolaylık ve desteğin verilmesi “çağrı”sının yapılması-gönderilmesine,
  1. 1994 yılından itibaren Abhazya’ya uygulanan çok yönlü ambargo haksız, mesnetsiz,insan haklarına aykırıdır. Bölge ülkeleri arasında yaşanan sorunların çözümünün zaman alması doğaldır. Ancak, bu sorunlar bahane edilerek “bireysel insan haklarının yasaklanması, yok edilmesi, ihlal edilmesi” kabul edilemez bir yaklaşımdır ve evrensel insan haklarına aykırıdır. Abhazya’ya uygulanan Ambargonun kaldırılması “çağrı”sının, başta Rusya Federasyonu ve Türkiye olmak üzere tüm taraf ülkelere, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatına yapılması-gönderilmesine,
  2. Bu bağlamda: Ambargo uygulaması haksızlığının Abhazya’nın yanında, Abaza Diasporası’nın en fazla yaşadığı ülke olan Türkiye için sakıncaları; zararları dikkate alınarak; Türkiye Devleti’nin vatandaşlarına karşı sorumluluğu da göz önünde bulundurulup, Türkiye’nin doğrudan Abhazya’ya gidiş-gelişlere izin vermesi için “çağrı”nın Türkiye Cumhuriyeti Devlet Yönetimi’ne yapılması-gönderilmesine,
  3. Tarihi süreç; şartlar; haksızlıklar sonucunda Abhazya’da Abhazca, ikincil bir dil haline gelmiştir. Bu durum normal dışıdır. Dili olamayan hiçbir kültürün mensupları yaşayamaz; kültürün ana öğesi olan dil öldüğü anda halk’da ölmüş sayılır. Bu durum bilimsel olarak da kabul edilmiştir. Ayrıca, bu durum iki açıdan daha kabul edilemez:
    • Kurucu halka ait dilin resmi devlet dili olmadığı durumda, o devletin varlığını sürdürmesi imkansızdır.
    • Bu durumda, kurucu halka ait dilin dışında o devlette yaşayan tüm kültürler; diller de süreç içinde yok olurlar-ölürler.
Bu sakıncaların en kısa sürede giderilmesi bağlamında; resmiyette de-fiiliyatta da Abhazca’nın resmi devlet dili olması için Abhazya Devlet Yönetimi’ne, Abhazya’da yaşayan tüm kültürler(halklar) mensuplarına, tüm taraf ülkelere, tüm uluslararası kuruluşlara ve tüm Diaspora yaşayanlarına “çağrı” yapılması-gönderilmesine,

  1. Abhazya, 1200 yıllık devlet geçmişine sahip bir devlettir. Günümüze kadar bulunabilen arkeolojik kanıtlara göre “sese dayalı ilk Alfabe/Modern Alfabe’yi bulan”
  1. (*3)bir halk olan Abazaların yaşadığı; tarihi derinliği yazılı tarihin çok gerilerinde olan bir devlettir. Abaza halkının tarihi(*4) günümüzden 5000 yıl öncesine kadar bilinebilmektedir. Dinlerden binlerce yıl önce doğru-mutlu yaşamı sağlayan “doğru yaşam felsefesi/Akabza’yı”(*5),(ne dini bir otoriteye ne de devlet otoritesi-yaptırımına dayandırmadan) bulmuş-uygulamış-başarılı olmuş bir halktır Abazalar.

    Abhazya, ister Sovyetler Birliği, ister post Sovyet döneminde de her tür hukuki(*6)varlığı tam bir “egemen” devlet idi. Abhazya’da yaşayan tüm halklardan oluşan Abhazya silahlı Kuvvetleri, Abhazya’yı işgal eden Gürcistan Birliklerini 30.Eylül.1993’de mağlup edip-sınırları dışına atarak da (de facto) egemenliğini tam anlamı ile kanıtlamıştır. 11 yıldan beri de yaşamını egemen olarak sürdürmektedir Abhazya.

    Abhazya’nın dünya Ülkeleri’nce tanınmaması her açıdan bir haksızlık, ikili standart örneğidir. Bu haksızlığın giderilmesi; Abhazya Devletinin egemenliğinin tanınması bağlamında, tüm dünya ülkeleri, taraf ülkeler ve kurum-kuruluşlara “çağrı” yapılması-gönderilmesine,
  2. 14.Ağustos.1992-30.Eylül.1993 devresinde, Gürcistan Birliklerinin Abhazya’da sebep olduğu savaş, Abhazya Vatandaşlarına her yönden onarılamaz zararlar vermiştir. Savaşın bitiminin ardından 1995 yılında Abhazya’ya uygulanmaya başlanan çok yönlü haksız ambargo da, vatandaşların mağduriyetini tümden arttırmıştır. Bu bağlamda, insanların ihtiyaçları olan her tür ‘insani yardımın’ uluslararası camiadan karşılanması gerekmiştir. Ancak, sağlanabilen insani yardımlar doğrudan Gürcistan Yönetimine teslim edildiği ve bu yardımlardan en ufak bir zerresinin dahi Abhazya Vatandaşlarına verilmediği de bilinmektedir. Bu gerçekten hareketle, Abhazya vatandaşları için yapılacak yardımlar, doğrudan Abhazya’ya gelmelidir.
Not edilen sebeple, mağdur durumda bulunan Abhazya vatandaşlarına yapılacak insani yardımın:
    • Doğrudan Abhazya Yönetimine teslim edilmesi ve yardımların Uluslar arası caöiayı temsil eden yardım kuruluşları temsilcilerinin gözetiminde Abhazya yetkililerince yapılması,
Konusunda, tüm uluslar arası camia ve yardım kuruluşlarına “çağrı” yapılmasına-gönderilmesine,
  1. Her ne kadar Abhazya Anayasasına göre ‘birinci dil-devlet dili’ Abhazca is de, bunun gerektirdiği diğer yasal düzenlemeler Abhazya Patlamentosu’nca çıkarılabilmiş değildir. Bu önemli eksik kısa sürede giderilmelidir. Bu bağlamda,
    • Abhazc’nın birnici dil-devlet dili olabilmesi için parlamentoca çıkarılması gereken kanunların kısa sürede çıkarılması için Abhazya Cumhuriyeti Parlamentosuna çağrıda bulunulmasına

KATILAN DELEGELERİN OY BİRLİĞİ İLE KARAR VERİLMİŞTİR.


AÇIKLAMALAR:
(*1)
Tarihi sürecin ve Abhazyanın coğrafi yapısının bir gereği olarak Abazalar, yaşadıkları bölge ya da ülkelere göre adlandırılır olmuşlardır. Örneğin, Karaçay-Çerkesk bölgesinde yaşayanlarına ‘Abazin’, Abhazya’nın dağ ya da yayla bölgesinde yaşayanlarına Aşkharua, Axua adı ile hitap edilmektedir. Tüm bu adlandırmalar tek bir halk olan Abazalara aittir.
(*2) 19. yy’ın ikinci yarısı’nda, Kuzey Kafkasya ve Abhazya’dan göç zorunda bırakılan Çerkeslerin sayısı ile ilgili farklı rakamlar telaffuz edilse de, tarafsız çevreler bu sayının bir milyonun üzerinde olduğunda mutabıktırlar.
Tarafsız çevrelerin asgari rakamı olan bir milyon baz alınır ve Çerkeslerin az ürediği dikkate alınsa dahi 15 milyona varan bir sayı hesaplanmaktadır. Ancak, zorunlu göçün ardından bir buçuk asra yakın bir zaman geçmesi sebebiyle birçok Çerkes kimliğini unutmuş olmalıdır.

Göç devresinde doğrudan ya da sonradan erken şehirlileşme sebebiyle erken asimilasyona uğrayanların dışında kalan ve Ata kültürü ile bağı güçlü halde devam eden diaspora Çerkesleri’nin sayısının 8-10 milyon kişi olabileceğini söylemek gerçekçi olacaktır.
Zorunlu göçe tabi tutulan Çerkesler ve sayıları için Prof. Kemal Karpat şöyle söylemiştir:
  • “......Daha yola çıkmadan açlık, sefalet, hastalık ve kitle ölümleri başlıyor. Bu bir SOYKIRIM, bir VAHŞETTİ...” “... Kanaatimce, Kafkaslardan o tarihlerde ve ondan sonraki tarihlerde 2 milyon ile 2.2 milyon arasında insan göç ettirilmiştir...”
(Prof Dr. Kemal KARPAT (Wisconsin Üniv.) –‘Ankara, çerkes sürgünü’nün ele alındığı panel- NART Dergisi, sayı: 37, sayfa:13):
(*3)
1960 yılında iki Fransız arkeolog tarafından Maykop’a çok yakın bir mesafede bulunan ve 1963 yılında St. Petersburg’da, Prof. G.TOURÇANİNOV ve ekibinin katılımı ile okunabilen, bilimsel yöntemler ile, M.Ö. 1300-1200, başka bir deyişle günümüzden 3300-3200 yıl öncesine tarihlendiği belirtilen, ‘Maykop Taşı’nda ki dil için, bir makalesinde Prof. TURÇANİNOV şöyle yazmaktadır:
  • “... Birçok okuma girişiminden sonra nihayet yazıyı okuduk. Bu yazı, Karadeniz Doğu sahillerinin otantik-yerli halkı olan ve tarihi bağlantısı antik yazarlarca efsanevi ‘Kolkhi’ye uzanan ABHAZCA idi. Abhazların Kolhis dışında, yazılı taşın bulunduğu yörede de yaşadıklarına bu belge tanıklık etmektedir...’
  • ‘...‘Modern Alfabenin atası durumunda olup günümüze dek bulunmuş en eski kaynak olmaktadır...”
(*4)Gilford Polgrave, 1872 yılında İngiltere/Londra’da yayımlanan “Doğu Araştırmaları” adlı eserinde, bölge halkları; örneğin Abhazlar ile ilgili şöyle bir yorumda bulunmaktadır:
“... Bu Abhaz halkının çok eskiye uzanan geçmişleri hakkında az bilgisi vardır. Fakat eski Yunan kayıtlarında, çok eskiden beri Karadeniz’in doğu kıyısında yaşadıkları belirtilir. Bu bölge kesinlikle bugün de yaşadıkları aynı yerdir. Fakat bu otoktonların nereden geldikleri hala bir sorudur. Uzun boylu, açık tenli, renkli gözlü, kumral saçlı insanlardır. Atletik sporlara ve hareketli hayata olan ilgi ve bağlılıkları, onların kuzey kökenli olabileceklerini gösteriyor. Karakterleri cesur ve girişken, ticarette eğilimli olup bir de çocuksu bir kurnazlıkları vardır. Çıkar elde etmek için örgütlenme yeteneğinden yoksundurlar. Buraları gezen hiçbir gezgin daha bu insanların gizemini çözememiştir.”

Rus kökenli araştırmacı-yazar Alexandre Başhmakov, 1937’de Fransa/Paris’le yayımlanan, “Karadeniz’de Yirmi Yüzyıl Etnik Evrim-Kimmerler-Çerkesler-“ adlı eserinde: “... Tarihin sırlarının anahtarlarını arayanlar, bunu bugün Kafkasya ve Pirenelerde yaşayan dağlı halkları araştırarak bulabilirler.”

Amerikalı profesör Reginald Aubrey Fessenden, 1923 Yılı’nda Amerika/Boston’da yayımlanan, “Kafkasya Berzahının Batık Uygarlığı” adlı altı bölümden oluşan eserinde, “...Genelde sonuç olarak vardığımız kanıları şöyle sıralayabiliriz:
- ...Kafkasya, dünyanın sabahının ülkesidir.
- Kafkasya insanlığın beşiği ve anavatanıdır.
- Tufan öncesinde ilk insanlık uygarlığı (Atlantis gibi) Kafkasya’da oluşmuştur.
- Kafkas kavimler bu uygarlığın yanaşması değil, aslıdır.
- Bugünkü Kafkas kavimleri de onların ahfadıdır.
- İleride yapılacak kapsamlı arkeolojik araştırmalar bu tezi daha iyi kanıtlayacaktır...”
(*5)
Abhazya’nın Aşkharua bölgesinden olup 19. yy.’ın ilk çeyreğinde Türkiye’ye göç eden bir ailenin mensubu olan ve sonradan dört çocuğu ile Kanada’ya göç eden ve günümüzde Kanada/Vernon’da yaşayan 89 yaşındaki Murat Yağan, Akabza’yı mealen şöyle tarif etmektedir:
  • Akabza, doğru-mutlu yaşam felsefesidir. Doğru yaşam kaideleri, sıfır yaştan-ölüme örnek olarak-olunarak öğrenilir-öğretilir. Kişi-toplum, doğru-mutlu yaşamı sağlayan kaideleri, sıfır yaştan itibaren-doğal ortamı içinde öğrendiği için, bunları hayata uygularken düşünmeye gerek duymaz; nefes almak(içgüdü) kadar doğal bir şekilde hayata uygulanır.
  • Akabza üç aşamalı bir doğru bir yaşam felsefesidir: a) Günlük yaşamı belirleyen kaideler, b) Entelektüel seviyeyi yükselten eğitim, c) Kişi-toplumun, ruhsal doygunluğu-bütünlüğünü sağlayan yaklaşım-eğitim.
(*6) Post Sovyet döneminde Abhazya’nın hukuki yapısı, Gürcistan ile hukuki ilişkileri şöyle idi: Sovyetler Birliği’nin; SSCB’den ayrılması konusunu düzenleyen 03.Nisan.1990 tarihli yasaya göre: Bir Sovyet Cumhuriyeti, SSCB’den ayrıldığı taktirde, ayrılan cumhuriyetle ‘özerk cumhuriyet’ statüsünde hukuki bağı bulunan özerk cumhuriyet(ler), SSCB’de kalma ya da kalmama veya ‘kendi devlet statülerini’ belirleme konusunda yetkili idiler. Aşağıda açıklanacağı üzere, Gürcistan SSCB’den ayrılma kararı aldığında Abhazya, SSCB’nin bu Yasasının verdiği tercih imkanını kullanarak, SSCB’de kalmayı seçti.
  • Abhazya, SSCB’ce alınan karar doğrultusunda; “SSCB ile birlikte olma ya da olmama kararı”nın verileceği 17.Mart.1991 referandumuna katıldı: Abhazya’da yaşayan halkların ekseriyeti, SSCB ile devam etme iradesini ortaya koydu. Referandum sonuçları SSCB Merkez Seçim Komisyonu tarafından da resmen onandı.
  • Bağımsızlık yolunda ilerleyen ve özerk cumhuriyetler ile sınırlarını emrivaki ile kaldırarak üniter devlet olmak isteyen Gürcistan, SSCB’nin 17.Mart.1991 referandumuna katılmadı. Bu defa Gürcistan, 31.Mart.1991’de referanduma gitti. Abhazya ise, bu referanduma katılmadı. Çünkü, yukarıda açıklanan; SSCB’nin ayrılmayı düzenleyen 03.Nisan.1990 tarihli Yasası’nın verdiği yetki ile Abhazya, SSCB ile birlikte olmayı tercih etmişti.
  • Gürcistan Yüksek Konseyi, 31.Mart.1991 Referandumu’nu esas alarak, 09.Nisan.1991’de yeniden ‘referanduma’ gitti: Bu referandum da, ‘Gürcistan’ın bağımsız devlet olduğu kararı alındı.
  • ‘09.Nisan.1991 referandumu’ ile Gürcistan, bağımsız devlet olma kararı almakla ‘Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti’nin “hukuki varlığı” sona ermiş oluyordu.
  • Gürcistan Sovyet Cumhuriyeti’nin “hukuki varlığı” sona erince, Abhazya Özerk Cumhuriyeti ile hiçbir hukuki bağı kalmamış oldu. Yani, iki ayrı devlet ortaya çıktı: Gürcistan Devleti ve SSCB’nin parçası olan Abhazya Devleti.
  • Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, 23.Temmuz.1992 tarihinde, Abhazya Devleti Parlamentosu’nda “Bağımsız Devlet olma” kararı oylandı; karar alındı. Aynı oturumda alınan ek bir parlamento kararı ile’de Gürcistan’a çağrıda bulunuldu: “1987 Sovyet Anayası’na uygun olarak, hazırlanan 1988 tarihli Abhazya ve Gürcistan anayasaları ile oluşan hukuki yapımızı ‘tek taraflı’ olarak yok ettiniz. Aramızda hiçbir hukuki bağ kalmadı. Gelin, “iki egemen komşu devlet olarak, yeni hukuksal durumumuzu görüşelim” dendi...
  • Abhazya Parlamentosu’nun çağrısına, Gürcistan Yönetiminin cevabı! gecikmedi: 14.Ağustos.1992 tarihinde Gürcistan Birlikleri, Abhazya’nın Doğu ve Batı Bölgeleri’ni işgal etti.
  • 30.Eylül 1993 : Abhazya Birlikleri, Gürcistan Birliklerini mağlup ederek , Abhazya’yı tamamen ‘Gürcü işgal Birlikleri’nden temizledi. Abhazya, tarihin derinliklerinden beri gelen hukuki statüsünü ‘savaşı’da (de facto) kazanarak tescil etti.
  • İroni...!: Birlikleri’nin yenileceğini anlayan ve moral kazandırmak için, Abhazya’nın işgal altında ki ‘Başkenti/Sohum’a gelen Eduard Şhewardnadze, başkent Sohum’u kurtaran ‘Abhazyalı Birliklerce yakalandı-esir alındı. Rus yetkililerin araya girmesiyle, Abhazya Güçlerinin esiri Şhewardnadze bağışlandı.
  • Savaştan sonra iki devlet arasında birçok barış görüşmesi yapıldı, bazı konularda anlaşmalar imzalandı ama uygulamaya sokulabilen anlaşma sınırlı oldu.
  • BM ve Rusya’nın aracılığı ve AGİT’in katılımı ile, 04.Nisan.1994 Tarihi’nde: Sorunun çözümü bağlamında , Abhazya ve Gürcistan arasında “Devlet-Kanun İlişkisi’nin bulunmadığını içeren bir anlaşma imzalandı. Bu, zaten var olan ‘de facto’ durumun tescili anlamına gelmektedir: Abhazya-Gürcistan Sorunu’nun, ‘iki komşu devlet’ in sorunu olarak; karşılıklı menfaatler doğrultusunda bir anlaşmaya ihtiyaç gösterdiğini, Birleşmiş Milletler ve taraf ülkelerde resmen kabul etmiş oluyordu bu anlaşma ile.
  • Her tür ‘devlet olma’ öğesine sahip Abhazya: 04.Nisan.1994 Anlaşması’ndan da anlaşılacağı üzere ‘Bağımsız Devlet’ olarak, başka ülke(ler) ile görüşme-anlaşma yapabilme hakkına’da sahiptir.

Son düzenleyen Daisy-BT; 1 Nisan 2011 22:19
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
21 Eylül 2007       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
TARİHTE ABHAZLAR

Abhaz halkının tarihi çok eskilere dayanır. Abhaz tarihi Antik Yunan kaynaklarından izlenebilmektedir. Antik Grekler, ayrım yapmadan Doğu Karadeniz kıyılarında yaşayan herkese „COLCHIS“ demişlerdir. Strabo'ya göre M.Ö. 1.yy da Abhazya'nın sınırları bugünkü Pitsunda kentinin bulunduğu yerden, Trabzon'a kadar uzanmaktaydı. Hekataios (M.Ö.500) Heniokhai'yi (Wubıh Yurdu) Abhazya'nın sınırları içinde göstermektedir. Karyanda ise (M.Ö. 500) Akhaioi (Achaenos) olarak belirttiği toplumu ve bölgeyi yine Abhazya ile çakıştırmaktadır.

Bu yöreler, Ortaçağ başlarında, Bizans İmparatorluğu'nun nüfuz alanı olarak görülmektedir. Dolayısi ile İmparator Justinyanus döneminde Hıristiyanlık dini ile tanışmışlardır. Özellikler Pitsunda yöresi, Abhaz Hıristiyanlığının dini ve kültürel merkezi olmuştur. Bu dönemim Hıristiyan kaynakları ve Ortaçağ Gürcü tarihçileri Abhazların varlığından söz etmektedir. 8. yüzyıl sonlarında Bizans İmparatorluğu'nun gücü azalınca, Abhaz Kralı 2.Leon, Abhazya, Egrisi, Likhe'yi de kendi tacı altında Abhaz Krallığı olarak birleştirmiştir.

Giderek Abhaz Krallığı bugünkü batı Gürcistan'ı da içine alan bir genişliğe ulaşmıştır. Bu durum 200 yıl sürmüştür. Bu dönem Abhaz Kralı 3.Bagrat’in Gürcü tahtına çikarak iki devleti birleştirdiği tarihe kadar sürmüştür. 790-975 tarihleri arasında „Abhazia“ adı, bütün Gürcistan'a verilen ad olarak kalmıştır. 13.yy'da Moğolların batıya yürüyerek Selçuklu devletini yıkmaları sonucu Gürcistan'ın özellikle doğu ve orta kısmı Moğolların eline geçmiştir. Tiflis yakılıp yıkılmış, Moğol vahşetinden kaçan Gürcüler batıda yoğunlaşmıştır. Bu olaylar sonucu devlet yönetimi çökmüş, devlet, eskiden olduğu gibi yine Abhaz ve Gürcü prenslikleri olarak ikiye bölünmüştür.

Abhazların Müslüman oluşu

14. yy'da Mingrel (Laz) Prensi Georgi Dadiani, Abhaz Hanedanı Çaçba’ları kuzeye sıkıştırarak Abhazya-nın güneyini, bugünkü Gal ve Oçamçıra bölgelerini ele geçirmiştir. Bu zaman dilimi içinde sıkışan nüfusun bir kısmı, kuzeydekileri de iterek harekete geçmiş, küçük bir grup Abhaz ile, Abhazya ve Wubıhbölgesi arasında oturanlar, bugünkü Adler, Loov Mitesta (Abazacada Mıtsaşta-ateş yolu) ile Mızımtavadisindenkalkarak ve Kulhor geçitlerinden kuzeye, bugünkü Çerkessk ve Khabardey topraklarına doğru yayılmışlardır. Abhazya topraklarında kalanlar ise, zaman zaman Mingrelya egemenliğinebaşkaldırarak çatışmalara girmişlerdir. Tam bu sıralarda,16. yy'ın başlarında Osmanlılar, Abhaz Halkı ile İslamiyet'i tanıştırmışlardır.

1500-1800 arası 300 yıl, Türk-Abhaz ilişkilerinin yoğun yaşandığı dönem olarak tarihte yer almaktadır.Abhazya'da Osmanlı egemenliği, Rus saldırıları sonucu 1810' da sona ermiştir. Bu dönemde Abhaz nüfusunun büyük bir çoğunluğu İslamiyet'i kabul etmiştir. Bu tarihten itibaren Rus-Abhaz çatışmaları başlamaktadır. Abhaz halkı, Çar yönetimini her fırsatta ayaklanarak kabul etmediğini belirtmiştir.

Abhazya Cumhuriyeti'ne doğru

1864'te biten Kafkas-Rus savaşları, bütün Kuzey Kafkasya'da olduğu gibi Abhazya'da da halka çok bü- yük felaketler getirmiştir. Bu dönemde Abhaz tahtında bulunan ve Rus ordularında generallik yapmış olan Çaçba Hamid (Mikhail Şervaşidze) 11-12 Mayıs 1864'deki intihar savaşlarını engelleyememiştir. Felaket, 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşıyla büyümüş ve Abhazya tarihinin en büyük nüfus kaybına ve kıyımına sahne olmuştur. Ülkede bugün yaşayan Abhazlar 120 bin civarındadır. Türkiye'de yaşayan Kuzey Kafkasyalıların 500 bin kadarının Abhaz kökenli olduğu dikkate alındığında, bu trajik sürgünün boyutları açıkça gözler önüne serilecektir. 1918 yılı içerisinde Abhazya'da ilk Sovyet yerel yönetimi kurulmuştur. Kırk gün süren bu yönetim, Menşevik Gürcü hükümetinin saldırısı sonucu ortadan kaldırılmıştır. Yeni yönetim kurulduktan hemen sonra Mahalli Askeri Devrim Komitesinin yöneticileri olan Efrem Eşba, Nestor Lakoba , Platon Agiyaşvili, N. Akırtaa, V.I. Lenin ve J. Stalin'e, Abhazya'ya ilişkin kararlarında ağırlık noktalarının şu üç şeyi kapsamasını bildirmişlerdir.

-Abhazya'nın birinci derecede bir devlet olarak ilan edilmesi,
-Abhazya'nın Sovyet Federayonu içerisinde yerini alması,
-Halkın kendi kaderine terk edilmemesi ve Sovyet Rusya ile bağdaşlaştırılması (henüz Gürcistan'a bağlı değil)

Özgür Abhazya Cumhuriyeti'nin kurulmuş olduğu 31 Mart 1921' de Lenin'e bildirilmişken Gürcistan ancak 21 Mayıs'ta, “Bağımsız Abhazya Cumhuriyeti'ni” tanıdığını açıklamıştır. Bu gelişmeleri tehlikelerde bekliyordu.

5 Temmuz 1921' de Komünist Parti Merkez Bürosu’nda toplanan Stalin'in verdiği karar şöyleydi: Parti çalışmaları açısından Abhazya'nın Özerk Cumhuriyet statüsünde ve Gürcistan Sosyalist Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalması gerekmektedir.

Stalin'in bu müdahalesi, Abhazya Cumhuriyeti'ne ve Abhaz halkına duyduğu ve saklayamadığı kin ve düşmanlığını da belirtmektedir. Stalin'in bu tutumunun, Sosyalist Rusya Federatif Cumhuriyeti'nin (RSFSR) ve Sovyetler Birliği Sendikaları Komitesinin (VISK) tepkisiyle karşılaştığı, 8 Eylül 1921'de açıklanmıştır. Bütün bu direnmelere karşın, Abhazya, 1922 yılında, başlangıçta anlaşmalı bir federatif statüyle Gürcistan devletine bağlanmıştır.

1931 yılında ise, “Karşılıklı Anlaşma ve Özel İttifak“ tek yanlı olarak bozulmuştur. Abhazya yalnızca özerklik hakkına layık görülerek Gürcistan Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlanmıştır .
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
25 Nisan 2008       Mesaj #4
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
DÜNDEN BUGÜNE ABHAZYA
I. TARIH ve DEMOGRAFYA

Abhazya ülkesinin ve Abhaz halkının tarihi çok eskilere dayanmaktadır. Abhaz tarihi Antik Yunan kaynaklarından izlenebilmektedir. Grekler, antik çağda seyyah bir toplum idiler. Gittikleri, ticari ilişki kurdukları her toplumu, dil farkı gözetmeksizin "Barbar" ismi ile nitelendirirlerdi. Karadeniz'in doğu kıyılarında yaşayanları da günümüze taşıyarak tanınmalarına neden olmuşlardır. Antik Grekler, ayrım yapmadan Doğu Karadeniz kıyılarında yaşayan herkese "COLCHIS" demişlerdir. Strabo'ya göre M.Ö. I.yy. da Abhazya'nın sınırları bugünkü Pitsunda kentinin bulunduğu yerden, Trabzon'a kadar uzanmaktaydı. Hekataios (M.Ö. 500) Heniokhai'yi (Wubıh Yurdu) Abhazya'nın sınırları içinde göstermektedir. Karyanda ise (M.Ö. 500) Akhaioi (Achaenos) olarak belirttiği toplumu ve bölgeyi yine Abhazya ile çakıştırmaktadır. Akınlar halinde Yunanistan yarımadasına gidip, antik Grek kültürünü yücelten, uygarlıklar kuran Akha'ları daha sonraki, büyük destanların doğduğu çağlarda, Yunanistan'dan gelip Anadolu kıyılarında Troia'yı kuşatırken görmekteyiz.

Abhazyanın kuzeyinde yaşayan, Akhaioi'lar Antik Yunan Akha'larinin atalarıdır. Iliada ve Odiccea'da kahramanlıkları anlatılan Akha'lar, Kafkas kültürünü Yunanistan'a taşımışlar ve orada yerli kültürle kaynaşarak büyük uygarlıklar yaratmışlardır. Antik çağ coğrafyacılarına göre Soçi ve Gagra civarı Akha yurdu idi. Akha'ların Wubıh, Abhaz ve Abazin'lerin ataları oldukları, bugün artık su götürmez bir gerçek olarak bilim çevrelerince bilinmektedir. Bu yöreler, Ortaçağ başlarında, Bizans Imparatorluğu'nun nüfuz alanı olarak görülmektedir. Dolayısle imparator Justinyanus döneminde Hiristiyanlık dini ile tanışmışlardır. Özellikler Pitsunda yöresi, abhaz Hıristiyanlığının dini ve kulturel merkezi olmuştur. Bu dönemim hıristiyan kaynakları ve Ortaçağ Gürcü tarihçileri Abhazların varlığından söz etmektedir. 8. yüzyıl sonlarında Bizans Imparatorluğu'nun gücü azalınca, Abhaz Kralı Levan II, Abhazya, Egrisi, Likhe'yi de kendi tacı altında Abhaz Krallığı olarak birleştirmiştir. Giderek Abhaz Krallığı bugünkü batı Gürcüstan'ı da içine alan bir genişliğe ulaşmıştır. Bu durum 200 yıl sürmüştür. Bu dönem Abhaz Kralı Bagrat III.'ün Gürcü tahtına geçerek iki devleti birleştirdiği tarihe kadar sürmüştür. 790-975 tarihleri arasında "Abhazia" adı, bütün Gürcüstan'a verilen ad olarak kalmıştır.13.yy'da Moğolların batıya yürüyerek Selçuklu devletini yıkmaları sonucu Gürcüstan'ın özellikle doğu ve orta kısmı Moğolların eline geçmiştir. Tiflis yakılıp yıkılmış, Moğol vahşetinden kaçan Gürcüler batıda yoğunlaşmıştır. bu olaylar sonucu devlet yönetimi çökmüş, devlet eskiden olduğu gibi yine Abhaz ve Gürcü prenslikleri olarak ikiye bölünmüştür. 14. yy'da Mingrel (Laz) Prensi Georgi Dadiani, Abhaz Hanedanı Çaçbaları kuzeye sıkıştırarak Abhazya'nın güneyini, bugünkü Gal ve Oçamçıra bölgelerini ele geçirmiştir.Bu zaman dilimi içinde sıkışan nüfusun bir kısmı, kuzeydekileride iterek harekete geçmiş, küçük bir grup Abhaz ile Abhazya ve Ubıh bölgesi arasında oturanlar, bugünkü Adler, Loov Mitesta(Abazaca'da Mıtsaşta - ateş yolu) ile Mızımta vadisinden kalkarak ve Kulhor geçitlerinden kuzeye, bugünkü Çerkesk ve Kabardey topraklarına doğru yayılmışlardır. Abhazya topraklarında kalanlar ise zaman zaman Mingrelya egemenliğine başkaldırarak çatışmalara girmişlerdir. Tam bu sıralarda 16. yy'ın başlarında Osmanlılar, Abhaz Halkı ile Islamiyet'i tanıştırmışlardır. 1500-1800 arası 300 yıl, Türk-Abhaz ilişkilerinin yoğun yaşandığı dönem olarak tarihte yer almaktadır. Abhazya'da Osmanlı egemenliği, Rus saldırıları sonucu 1810' da sona ermiştir. Bu dönemde Abhaz nüfusunun büyük bir çoğunluğu İslamiyet i kabul etmiştir. Bu tarihten itibaran Rus-Abhaz çatışmaları başlamaktadır. Abhaz halkı, Çar yönetimini her fırsatta ayaklanarak kabul etmediğini belirtmiştir. 1864'te biten Kafkas-Rus savaşları, bütün Kuzey Kafkasya'da olduğu gibi Abhazya'da da halka çok büyük felaketler getirmiştir. Bu dönemde abhaz tahtında bulunan Çaçba Hamid (Mikhail Şervaşidze) aynı zamanda Rus ordularında da tuğgeneral idi. Rusya ile inatla çatışmanın, halık yok edeceğini biliyordu. Buna rağmen 11-12 Mayıs 1864'deki intihar savaşlarını engelleyememiştir. Felaket, 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşıyla büyümüş ve Abhazya tarihinin en büyük nüfus kaybına ve kıyımına sahne olmuştur. Ülkede bugün yaşayan Abhazlar 100.000 civarındadır. Türkiye'de yaşayan Kuzey Kafkasyalıların 500.000 kadrının abhaz kökenli olduğu dikkate alındığında bu trajik sürgünün boyutları açıkça gözler önüne serilecektir. 1918 yılı içerisinde Abhazya'da ilk Sovyet yerel yönetimi kurulmuştur. kırk gün süren bu yönetim Menşevik Gürcü Hükümetinin saldırısı sonucu ortadan kaldırılmıştır.Yeni yönetim kurulduktan hemen sonra mahalli askeri devrim komitesinin yöneticileri olan Eşba Efrem, Lakoba Nester, Platon Agiyaşvili, N. Akırtaa, V.I. Lenin ve J. Stalin'e Abhazya'ya ilişkin kararlarında ağırlık noktalarının şu üç şeyi kapsamasını bildirmişlerdir.
- Abhazya'nın birinci derecede bir devlet olarak ilan edilmesi,
- Abhazya'nın Sovyet Federayonu içerisinde yerini alması,
- Halkın kendi kaderine terk edilmemesi ve Sovyet Rusya ile bağdaşlaştırılması (henüz Gürcüstan'a bağlı değildir).Özgür abhazya Cumhuriyeti'nin kurulmuş olduğu 31 Mart 1921' de Lenin'e bildirilmişken Gürcüstan ancak 21 Mayıs'ta "Bağımsız Abhazya Cumhuriyeti'ni" tanıdığını açıklamıştır. Bu güzel gelişmeleri tehlikelerde bekliyordu. 5 Temmuz 1921' de Komünist Parti merkez bürosunda toplanan Stalin ve avanesinin verdiği karar şöyleydi: " Parti çalışmaları açısından abhazya'nın özerk cumhuriyet statüsünde ve Gürcüstan Sosyalist Cumhuriyeti sınırları içerisinde kalması gerekmektedir". stalin'in bu müdahalesi, Abhazya Cumhuriyeti'ne ve abhaz halkına duyduğu ve saklayamadığı kin ve düşmanlığını da belirtmektedir. Stalin'in bu tutumunun Sosyalist Rusya federatif Cumhuriyeti'nin (RSFSR) ve Sovyetler Birliği Sendikaları Komitesinin (VISK) tepkisiyle karşılaştığı, 8 Eylül 1921' de açıklanmıştır. Bütün bu direnmelere karşın, abhazya 1922 yılında, başlangıçta anlaşmalı bir federatif statüyle Gürcüstan devletine bağlanmıştır.

1931 yılında ise "Karşılıklı Anlaşma ve Özel Ittifak" tek yanlı olarak bozulmuştur. Abhazya yalnızca Özerklik hakkına layık görülerek Gürcüstan Sosyalist Cumhuriyeti'ne bağlanmıştır. 1937-1953 tarihleri arası Stalin ve Beria'nın Abhazya'ya yönelik karakteristik baskıların uygulandığı yıllar olarak tarihe geçmiştir. Bu süreç içerisinde Abhazya paralelindeki diğer küçük cumhuriyetlerde ise Abhazya'dakinin tersine değişik bir uygulama gelişmiştir. Beria ve Stalin'in baskı ve zorla göç ettirme yöntemleri sonucu zaten karışık olan Abhazya'nın Demografik sorunları giderek karmaşık hale gelmiştir. Tarih boyunca, kültürü, dili, sosyal yaşamı hep farklı olagelmiş olan Abhazya ve Gürcüstan, zorla kıyılmış bir nikah ile birbirlerine bağlanmış olan eşler gibi idi. Abhaz ve Gürcü halkının bu farklılığı açık ve bilinen bir gerçektir. 1877 yılında Gürcüstan'da yayımlanan "Tiflis Vestnik" gazetesinin açıkça belirttiği gibi, "Abhazlar, etnografik, sosyal, ekonomik yaşamları ve dünya anlayışları ile komşusu oldukları uluslardan çok farklıdırlar." 19.yy'ın 70'li yıllarına kadar bu ülkede nüfus çoğunluğunu, ülkenin yerli halkı olan Abhazlar oluşturmakta idi. 1926 yılına gelindiğinde ise 60 değişik etnik grup yaşar olmuştur.
Aşağıdaki tablo şoven Gürcü yönetiminin yavaş yavaş Abhaz halkını yok edişini açık bir şekilde göstermektedir:

Abhazlar
58,961
Mingreller
3,414
Gürcüler
515
Yunanlar
2,056
Ruslar
972
Ermeniler
1,337
Estonlar
637
Diğerleri
1,460

1896 Sonlarında Abhazya'da Nufüs Dağılımı
Bu şekilde görülen en bariz, en çarpıcı husus 1896 da Abhazya'da 515 Gürcü yaşarken 1992 de nüfusun 240,000'e ulaşmasıdır. 1870 yılından itibaren ülke nüfusunun karmaşıklığı derhal etkisini göstermiştir. Bir gurup Abaza'nın Osmanlı topraklarına sürülmesi üzerine boş araziler yağmalanmıştır. Gürcü, Rusi Ermeni, Alman, Bulgar, Azeri ve diğer unsurlarla birlikte yaşam belirmeye başlamıştır.

1877 deki birinci nüfus sayımı kayıtlarına göre ülke nüfusunun %53 kadarı Abhaz iken 1926 yılında Abhaz nüfusu yarı yarıya azalmıştır. 1979 yılında yapılan sayım ise Abhaz nüfusunun %17'ye düştüğünü göstermektedir. Gürcü nüfusu ise aksine büyük bir artış göstermektedir.

Batı Gürcüstan topraklarından Abhazya'ya ailelerin yerleştirilmesi, Çar yönetimi döneminde başlamıştır. Gürcü menşeviklerinin uyguladıkları ulusları birbirine düşürme, terör ve Abhazların zorla Gürcüleştirilmesi politikası, Menşevik devlet adamı Ş.Z.Eliara'nın ağzından belgelenmiştir. Eliara 1926 yılında Gürcüstan'da S.I.K. teşkilat toplantısında "Hiç ara vermeden Abhaz halkının hak ve hürriyetlerini yok ediyorduk" demektedir.Stalin'in baskı yönetimi süresince abhaz halkının yaşamı giderek bir trajediye dönüşmüştür. Bir gece içerisinde yüzlerce Abhaz köylerinden toplanarak götürülmüş, bir çoğu katledilmiş, aydınlar kökten silinmiştir. Baskı rejimi yıllarında Abhazya'nın en seçkin insanları yok edilmiştir. Bu toplu katliamlar, nüfusu az olan Abhazya için büyük yıkım olmuştur.

Bu arada Abhaz dili yasaklanıyor, Abhaz tarihi, kültürü, ulusal devlet bilinci, yerel coğrafi isimler, Abhaz alfabesi yok ediliyordu. 1937 - 1938 yıllarında Gürcü alfabesi temel alınarak yeni bir alfabe hazırlanmış, Abhaz sözcüğü yazışmalardan çıkartılmış, Abhaz kimliği köreltilerek, herkesin Gürcü olduğu duyurulmuştur.

1937 den 1953 yılına kadar Gürcüstan'ın değişik yörelerinden bir çok aile zorla Abhazya'ya yerleştirilmiştir. Savaştan sonraki yıllarda da bu uygulamalar sürmüş, Abhaz okulları kapatılarak Gürcüce eğitim yapan okullar açılmıştır. 1948 yılında Sohum Kale'ye gelen Stalin utanmaz ve ahlaksız bir eda ile şöyle konuşuyordu: "Biz Gürcüler, Abazinlere nazaran Abhazlara daha yakınız. Tlihsiz Lakoba bunu bir türlü anlayamiyordu..." Stalin bu sözlerle Abhaz Ulusal lideri Lakoba'yı, Gürcülüğü kabul etmediği için, öldürüldüğünü övünerek açıklıyordu.

Abhazların ana dil yasağının yanıı sıra, parti ve devlet yönetiminden atılma ve işsiz kalma tehlikelerine de göğüs germeleri gerekiyordu. Gürcüler dışındaki diğer etnik guruplarda bu uygulamalarından nasiplerini almışlardır. Örneğin Mesket Türkleri ile Rumlar Kazakistan'a sürüldüler. Bu arada Abhazca olan SOHUM kent ismi Gürcüleştirilerek "SUKHUMI" olarak değiştirildi.
1948 yılında başlatılan, Abhaya'nın Gürcüleştirme politikası 1951de tamamlanmış, bu süre zarfında bütün yerleşim isimleri değiştirilmiştir. 1990 yılında bu değişikliklerin oranı %96'ya ulaşmıştır. Gürcüleştirme politikaları giderek çeşitli tepki ve huzursuzluklara yol açmış ve mücadele zorunluluğu doğmuştu. Bu mücadelenin bir göstergesi olarak da, Abhazya Anayasasında değişikliğe gidilerek Gürcüstan'dan ayrılma istekleri dile getirildi. Bu sırada Gürcüstan Komünist Parti Merkez Komitesi I.V. Kaputinov, Sohum'da düzenlenen binlerce kişinin katıldığı toplantıda söz alarak bu soruna ne şekil verilirse verilsin müzakeresini bile yapmayacağını açıklamıştır.

Bu gelişmelerden ve çalışmalardan somut sonuçlar alınmaması, Abhazya'da Gürcü olmaya etnik gurupları hareketlendirdi. Karşılığında da Tiflis'te ve Gürcüstan'ın diğer kentlerinde yeniden hortlayan Gürcü Menşevik bayrakları altında yürüyüşler, propagandalar yapılmaya başlandı. Nasyonal sosyalizme yönelik idealleri gaye edinen ve Gürcü olmayanları zorla Gürcüleştirme eylemine yönelik programlara devam ediliyordu.

Bir Gürcü edebiyatı yayın organı olan ve devletin yönetiminde yayınlanan "Literaturuli Sakartvelo - Gürcü Edebiyatı" adlı gazete, Gürcü nasyonal sosyalizminin en çarpıcı örneğini, Hitler'e rahmet okuturcasına veriyordu. Gazetede şöyle deniliyordu: "Gürcüstan'da Gürcülükten başka bir şey olmamalıdır. Gürcüstan'da Gürcü olmayan da Gürcüdür. Gürcüce konuşmalı, Gürcüce yazmalıdır. Her insan Gürcü kültürü ile yetiştirilmeli, Gürcü gelenek ve görenekleri ile yaşamalıdır. Yoksa hiçbir suretle Gürcü sayılmaz."

Abhazya Özerk cumhuriyeti'nde bundan böyle Sosyo-ekonomik ve kültürel kalkınmanın yeniden başlatılması Hak ve Özgürlüklerin arttırılmasıyla mümkün olduğu, bunun da Abhazya'nın 1921'deki statüsüne kavuşturulmasıyla olabileceği artık tartışma götürmez bir gerçek olarak su yüzüne çıkmıştı.

Efrem Eşba, altmış yıl önce, olacakları biliyormuşcasına şöyle diyordu: "Abhazya bağımsız bir statude, SSCB'nin bir üyesi olmalıdır. Bu ulusal düşmanlıkları kışkırtan unsurları yenmenin tek silahı, Abhaz ve Gürcü uluslarının emekçi halkların arasında hak eşitliğine dayanan kardeşliğin, kardeşlik güvencesinin yerleştirilmesidir. Bu iki halk arasında bu güvenlik kavramı yerleşince istenilen sonuca ulaşabilmek mümkün olacaktır."

Bütün bu huzursuzlukların ve kaynaşmanın sonucu, Abhaz Ulusal Cephesi Birliği'nin öncülüğünde, Gudauta bölgesinin tarihi Lıkhnı köyünde 18 Mart 1989'da tarihi büyük kurultay toplanmıştır. Bu toplantıya Abhazya bölgesi büro üyeleri, ulusal parlemento üyeleri, sanatçılar, bilimadamları, yazarlar, Abhazya'da bulunan etnik toplulukların temsilcileri ile halktan binlerce kişi katılmıştır. Toplantıda aşağıdaki kararlar çıkmıştır.Komünist Parti Sovyet Sosyalist Merkez Komitesi, SSC urası, SSC Bakanlar Kurulu, Abhazya Cumhuriyeti nin statüsünün yeniden ele alınarak Cumhuriyetin yeniden kurulması için Lenin'in sağlığında 1921'de ilan edildiği gibi;
Statü tekrar gözden geçirecek SSC Devletlerinin hak eşitliği için, çeşitli özellikler gösteren devletlerin çok yönlü Lenin Prensipleriyle bağdaşmasını sağlamaları gerekir.
Bildiri Gürcüstan Komünist Parti tarafından 29 Mart 1989 tarihinde reddedilmiştir. Olaylar bu şekilde gelişirken, bir yandan da Gürcüstan devlet üniversitesinin Sohumkale'de açılması gündeme gelmiştir. Sovyet ve Abhaz yetkilileri var olan gerginliği de dikkate alarak bu programın uygulanmasını ertelemişlerdir. Bunu üzerine saldırgan Gürcü milisleri Sohum'da şiddetli çatışmalara neden olmuşlardır. 15-16 Temmuz 1989'da 11 ölü 127 yaralı ile sonuçlanan Abhaz - Gürcü çatışmasından sonra Abhazlar, 18 Mart 1989 bildirgesinin en kısa zamanda yaşama geçirilmesinin gereğine inanmışlardır.

25 Ağustos 1990 günü Abhazya Özerk Cumhuriyeti Parlementosu'nda yapılan oylamada, 72 milletvekilinin 70'i Abhazya'nın gürcüstan'a bağlanmadan önceki statüsüne kavuşturulması doğrutusunda oy kullanmışlardır. Böylece abhazya 1921'de olduğu gibi, egemen bir Sovyet Cumhuriyeti olarak kalmak istediğini dünya kamuoyuna duyurmuştur.

Tarihinde Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin 11. Çağrısının 10. Oturumunda kabul edilen Abhazya Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nin Bağımsızlık Deklerasyonu, "Abhazya'nın bağımsız bir Cumhuriyet olduğunu seviçle ilan" ediyordu.

II. BAĞIMSIZLIK ve YENI GELİŞMELER

Abhazya Parlementosu bağımsızlık sonrası Gürcistan'la olan ve kangren haline gelen ilişkilerini somut bir biçimde nihai bir şekle bağlamak için 23 Temmuz 1992 tarihinde, tarihi bir karar alarak Abhazya Parlementosu bağımsızlık sonrası Gürcüstan'la olan ve kangren haline gelen ilişkilerini somut bir biçimde nihai bir şekle bağlamak için 23 Temmuz 1992 tarihinde, tarihi bir karar alarak Abhazya Özerk S.S.C. 'nin 1978 anayasasını yürürlükten kaldırmıştır. Böylece birlik antlaşmasından önceki statüye dönülmüş oluyorduç Abhazya Parlementosu'nun bu tarihi kararı şöyle ifadesini bulmuştur.

I. Abhazya Özerk S.S.C. 'nin 1978 anayasası geçersizdir.

II. Yeni bir anayasa kabul edilinceye kadar Abhazya S.S.C. 'nin 1925 anayasası yürürlükte olacak ve şu an yürürlükte olan yasama, yürütme ve yargı sistemi aynen muhafaza edilecektir.

Abhazya Parlementosu'nun bu tarihi kararı almasından önceki siyasal gelişmeleri özetle gözden geçirecek olursak:

Bilindiği üzere Gorbaçov'un iktidara gelmesiyle S.S.C.B. 'ye bağlı ülkelerin oluşturduğu birliğin dağılma süreci başlar. Birlikten ayrılan cumhuriyetler arasında yeni hukuki ilişkilerin kurulması zorunlu hale gelir. Bu zorunluluk Abhazya ile Gürcüstan'ın hukuki gelişmelerinide etkiler.

Abhazya'nın Statüsü ve Gürcüstan ile S.S.C.B. arasındaki ilişkiler 1978 anayasası ile düzenleniyordu. Gürcüstan Yüksek Sovyeti 1989 ve 1990yıllarında peşpeşe aldığı kararlarla 24.02.1920 tarihinden itibaren kurulan bütün devlet kurumları ile bu kurumlar ve makamlarınca alınan bütün hukuki kararları geçersiz saymıştır. S.S.C.B. 'nin dağılmasından sonra birlikten ayrılan Devletlere Gürcüstan geçici askeri konseyi 1992 Şubatında 1921 Gürcüstan anayasasına dönme kararı almıştır. Bu anayasa da Abhazya'nın Gürcüstan'a bağlı olduğuna dair hiçbir hüküm bulunmamaktadır. Böylece Abhazya'nın Gürcüstan içerisindeki fiili varlığı kendiliğinden sona ermiş oluyordu.

Bütün bu gelişmelerin arkasından Gürcüstan'ın nasıl Abhazaya'ya saldırdığı, Gürcü yönetiminin jenosite varan kıyımı Abhaz direnişi ve bu direniş sonucunda Gürcüstan'ın Abhazya'dan zorunlu çekilişi dünya kamuoyu tarafından yakindan bilinmektedir.

III. SAVAŞTAN SONRAKI DURUM

Bilindiği üzere Gürcüstan hükümeti ile Abhazya halkı arasında yukarıda ifade ettiğimiz nedenlerden ötürü bir savaş olmuş, bu savaş sonucunda Abhazya halkı de facto bir şekilde bağımsızlığını ilan etmiş durumdadır.

Taraflar arasında 3 Eylül 1992 tarihinden beri savaşın durdurulması, insan haklarının temini, taraflar arasındaki ekonomik ve hukuki sorunların düzenlenmesi, Abhazya Cumhuriyeti'nin siyasal statüsünün De Yura haline getirilmesi yani siyasi siyasi statünün belirlenmesi ve uluslar arası örgütlerin yapabilecekleri insani yardımlar gibi konularda süre gelen görüşmeler halen tıkanmış bir vaziyette devam etmektedir. Ancak bu süreç içerisinde Abhazya Cumhuriyetinin karşılaşmış olduğu çok ciddi ve hayati sorunlara bugüne kadar bir çözüm getirilememiştir. Bunu sonucu olarak bugün Abhazya Cumhuriyeti çok ciddi bir şekilde ekonomik müzakaya içerisinde bulunmaktadır.

Bu ambargoların uygulanmasında, objektif uluslararası hukuki bölgeler, devletler üstü bölgeler ve uygulama anlaşmaları Gürcüstan Devleti'ni tek taraflı müsamaha görmesi nedeniyle tarafgirane bir politik yol izlenmektadir.

Abhazya Cumhuriyeti'nden, uluslararası hukuk kurallarına ve devletler arası antlaşmalara, ayrıca taraflar arasındaki görüşmelere aykırı olarak insan hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılması, yaşam hakkının zorla elinden alınması, açlığa mahkum edilmek suretiyle gayrımeşru bir şekilde barışa zorlanması, Gürcüstan ile yapılacak barışı hızlandırmayacak, aksine daha da uzamasına neden olacaktır. Ayrıca bir halkın açlığa mahkum edilerek barışa zorlanmasına izin ve icazet veren uluslar arası bir yasal belge, bir teamül ve anlayış yoktur. Böyle bir uygulamada söz konusu olamaz. Bunun yanında bu ağır koşollar altında tesis edilecek bir barışın kurulsa bile, adil ve kalıcı olacağını iddia etmek mümkün değildir.

Bu sorunların yanında Abhazya Cumhuriyeti'nde, 23 Kasım 1996 tarihinde yapılması kararlaştırılan parlemento seçimleri ile ilgili birkaç noktanın da altını çizmekte yarar vardır.

BM Güvenlik Konseyi 22 Ekim 1996 tarihinde yapmış olduğu toplantıda Abhazya Cumhuriyeti'nde parlemento seçimlerinin yapılmamasını, bu şeçimlerin yapılmasının barışa zarar vereceğini ve görüşmeleri daha da zora sokacağını dile getirerek buna yönelik bazı endişelerini Abhazay Cumhuriyeti'ne yazılı olarak iletmiştir. Güvenlik Konseyi'nin bu endişe ve değerlendirmelerine yönelik Abhazya cumhuriyeti Parlementosunun görüşleri 30 ekim 1996 tarihinde yine yazılı olarak Güvenlik Konseyi'ne iletilmiş bulunmaktadır. Bu mektupta dile getirilen bazı görüşlerin de bilinmesinde yarar görüyoruz.

4 Eylül 1994 tarihinden beri tarafların ve gözlemcilerin de onayladığı görüşme tutanaklarından açıkça anlaşıldığı üzere Abhazya Cumhuriyeti ile Gürcüstan Devleti arasında fiili ve hukuki hiçbir bağ kalmamıştır. Abhazya Cumhuriyeti her ne kadar De Jura olarak diğer devletlerce de tanınmadi ise de görüşmelerde taraf olduğu ve fiilen bir cumhuriyet olarak var olduğu bir vakadır. Bu nedenle, Gürcüstan'ın Abhazya Cumhuriyetine ve Abhazya Cumhuriyeti'ninhukuksal tasarruflarına müdahale yetkisi hukuken yoktur. Esasen Abhazya Cumhuriyeti Özerk Cumhuriyet olarak Gürcüstan'ın bünyesinde yer alıdığı dönemlerde de Abhazya'da yapılan parlemento seçimlerine müdahale hakkı yoktu.

Abhazya Cumhuriyeti'nde yapılacak olan parlemento seçimleri bu ülkede yaşayan bütün etnik gurupların eşit haklarla temsil edileceği demokratik bir seçim olacaktır. Bu etnik gurupların yanında Gal Bölgesi'ne geri dönüş yapan mültecilerin ve Abhazya'yı kendi isteği ile terk edip geri dönenlerin de aynı haklara sahip olarak seçme ve seçilme hakkına sahip olduklarını belirtmek gerekir.

Yapılacak olan parlemento seçimleri Abhazya'nın iç işi olup Gürcüstan Devlet Başkanı'nın ve parlementosunun buna müdahale hakkı yoktur.

Taraflar arasındaki statü belirleme çalışmalarına gelebilecek zararlar konusuna gelince: Abhazya Cumhuriyeti'nin statüsünün belirlenmesi ve hukuki yapısını oluşturulması ulusların kendi kaderini tayin etme hakkından kaynaklanarak Abhazya halkının kendi iradesiyle belirlenecek bir husustur. Bu nedenle bu konunu Güvenklik Konseyi'nde gündeme gelmesine bile gerek olmadığı kanısındayız. Abhazya Cumhuriyeti ile Gürcüstan Devleti arasındaki münasebetlerin tanzim ve tesbiti devletler hukuk ilkelerine göre yapılmalıdır.

Gürcüstan Devleti'nin toprak bütünlüğünü ısrarla ifade eden devlet ve kuruluşların, savaş devam ederken kan akıtılmasının durdurulması ve savaşın sona erdirilmesi için Abhazya yönetimi tarafından yapılmış olan ısrarlı çağrılara vermemiş olmaları gerçekten şaşkınlık yaratmaktadır.

Bugün Gal Bölgesi'nde mevcut, Stabilize durumun bozulması için, Gürcüstan Devleti tarafından Basın-Yayın yolu ile, Radyo ve televizyonlar aracılığı ile ve diğer çeşitli tahrik ve Prokovasyonlar yapılmaktadır. Abhazya Cumhuriyeti'nin bu bölgede mültecilere yönelik hiçbir haksız eylemi söz konusu değildir. Bunu için eylemleri yapan kimselerin kimliklerinin belirtilmemiş olmasıda dikkate şayandır. Abhazya Cumhuriyeti ve halkı olarak BM tüzüğünde yazılı olan ve bütün imzalayan devletlerce uyulması zorunlu bulunan büyük ve küçük ulusların hak eşitliği ilkesinin Abhazya'ya da uygulanmasını talep ediyoruz. Gerek BM temsilcilerinin ve gerekse Rusya Federsyonunun bu ilkeler doğrultusunda hareket ederek Abhazya'da adil bir barışın kurulmasını acilen sağlamaları, en içten isteğimizdir.

Güvenlik Konseyi'ne yazılan mektubun içeriğini teşkil eden görüş ve düşünceler yukarıda kısaca vurgulanmıştır. İfade etmeye çalıştığımız sorunlar ve sorunların çözümlenmemesinin nedenleri yukaridaki ifade edilmiştir. Bunu yanında: Bu haksız ambargoların devam etmesi Türkiye Cumhuriyeti bakımından ayrıca çok hassa ve önemli sonuçları doğurabilme olasılığınıda belirtmek zorundayız. Zira öncelikle Türkiye Cumhuriyeti bir bölge ülkesi olup, Kafkasya'da büyük çıkarları vardır. Ayrıca Kafkasya'daki ve Abhazya'daki halklarla Türkiye Cumhuriyeti arasında vazgeçilemeycek kadar önemli tarihi, maddi ve manevi bağlar söz konusudur. Bunu yanında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan 7 milyonu aşkın Kafkas kökenli insan, bu haksız uygulamalar ve ambargolar karşısında çok hassas bir konuma gelmiştir. Bu haksız uygulamaların ve tek taraflı himayeci politikaların devam etmesi durumunda İnsiyatif dışı olayların oluşmasına engel olmak belki mümkün olmayacaktır. Bu nedenle Kafkasya bölgesinde barış ve istikrarın adil bir şekilde kurulması Türkiye Cumhuriyetini çok yakından ilgilendirmekte ve menfeatine olmaktadır.

Abhazya halkının ambargo altına aldırmak suretiyle her türlü insan hakları ve özgürlüklerini kısıtlamak ve dışarıyla olan bağlantısını keserek bir nevi ölüme terketmek suretiyle bu halkla barışa ulaşmanın imkansız olacağının Gürcü yönetimince çok iyi bilinmesi ve anlaşılması gerektiğinede inanıyoruz. Tabi, aynı yaklaşımın sorunlu olduğu diğer halklara da göstermelidir.

Netice olarak Dünya da henüz kirlenmemiş bir doğaya sahip olan etnik ve kültürel özellikleriyle, korunması gerekli Dünya daki sayılı coğrafi bölgelerden birini teşkil eden Kafkasya'nın ve özellikle Abhazya'nın barışa ve istikrara kavuşması, huzurun sağlanması, hukuk ve insan haklarının teminat altına alınması gerektiğine inanıyor; tarih boyunca özgürlükleri için, yaşamları için, büyük devletler tarafından uğratıldıkları haksızlıklara karşı usanmadan, yılmadan mücadele eden Abhaz halkının artık özgürce yaşama, huzura kavuşması için Dünya Kamu Vicdanına sesleniyoruz ve Abhazya'da Ambargoya son diyoruz
Son düzenleyen Daisy-BT; 1 Nisan 2011 22:21
Bluesorrow - avatarı
Bluesorrow
Ziyaretçi
8 Haziran 2008       Mesaj #5
Bluesorrow - avatarı
Ziyaretçi
SAVAŞ STRATEJİSİNİ YENİDEN YAZAN ÜLKE
ABHAZYA

Tüm dünyanın politik ve entellektüel çevrelerinde, askeri karargahlarında Abhaz halkının özgürlük ve bağımsızlık savaşının sonuçları hayretle tartışılıyor ve anlaşılmaya çalışılıyor.Saldırıyı planlayanların, yapanların ve onlara ilham verenlerin ardından her türlü analizci ve uzman, kendi ümitsizlikleri yüzünden 100000 kişilik bir halkın neredeyse bütün dünyanın desteklediği 5 milyonluk bir devlete karşı silahlı direniş göstermeye çalışmasını hep birlikte anlamsız buluyorlardı.Savaşan tarafların imkanlarının gerçek oranı, Abhaz halkının kaçınılmaz sonunu öngörüyordu.

Benzeri tahminler için bütün alışılagelmiş göndermeler yerindeydi.Abhazya cumhuriyeti'nin ne ordusu, ne silahı, ne de savaş deneyimi vardı. Gürcistan ordusu ise, Rusya'nın TransKafkasya askeri bölgesinin en son askeri teknolojisiyle tepeden tırnağa silahlanmıştı ve KuzeyKafkasya askeri bölgesi tarafından destekleniyordu.Ayrıca Güney Osetya'daki yıkıcı savaştan da 3 yıllık deneyimi vardı.

Abhaz halkı ve yöneticileri, "kardeş Gürcistan'ın" saldırmayacağından emindiler.Gürcistan yönetimi ise Kafkas Halkları Konfederasyonu'nun baskısıyla temmuz 1992 de durdurmak zorunda kaldığı, Güney Osetya halkına karşı uyguladığı soykırımın ardından, önceden hazırlanan Abhaz halkını yok etme planını gerçekleştirmeye koyuldu.Yüzyılların tecrübesiyle bilinen ve etkili bir yol olan "baskın"yöntemi.Şevardnadze'nin emriyle haince uygulandı. 1992 Haziran-Temmuz aylarında Abhazya'da Kafkas halklarının sanat festivali yapılıyordu. Aynı sırada Gürcistan yönetimi, hızlı bir şekilde birliklerini, ağır silahlarını kaydırıyor, suçlulardan oluşan çeteleri silahlandırıyor, macera ve zengin ganimet hayalleriyle"savaş ruhunu" uyandırarak, onları Abhazya sınırına gönderiyordu.Bunu yaparken de komutanlarının sözlerine göre 100bin Abhaz' yok etmek için 100bin Gürcü'yü feda ederiz" diyip, Abhaz halkını yok ettikten sonra, Kafkasya'daki yeni düzenin kurucuları ve onlara ilham verenler, "muzaffer ordularını" büyük Gürcistan'ı saran,Şevardnadze'nin deyimiyle"pigme" ve "lilliput" olarak gördükleri diğer Kafkas halklarının üzerine sürmeyi planlıyorlardı.

Derler ya "Tarih tekerrürden ibarettir".Kafkas halklarını yok ederken Rus çarı'nın ilk müttefiki Gürcülerdi.Yakılıp yıkılan halkın kanıyla sulanan ve boşaltılan Kafkasya'da Rus çarının ilk valisi Gürcü prensi Tsittianov idi.1804 te Kafkasya.2daki Rus birliklerine komuta ederken Kabardey'lere gönderdiği bir mesajında şunları söylüyordu."Topraklarınızı sulayan ırmaklar bulanık akmayacak. Ailenizin kanıyla boyanmış kıpkırmızı akacak."Kafkas halklarının celladı ve Fransız-Rus savaşı kahramanı General yermalov Tiflis'te üstlenmişti.21 mayıs 1864 te Soçi yakınlarındaki Krasnaya Polyana'da "Kafkas" savaşının bitmesinin kutlandığı gün Gürcü soyluları ve aydınları Rus çarı'na bu olay münasebetiyle bir kutlama telgrafı gönderdiler.Ekim devrimi sırasında Gürcü menşevikler 19.yy'da imha edilen Karadeniz kıyısındaki Çerkezlerin-Ubıhların,Şapsığların ve Natuhay Anapa'ya kadar olan topraklarını ve Trabzon'a kadarda Türk topraklarını ele geçirmeye çalıştılar. Stalin ve Beria'nın Bolşevikleri ise Svan'ları, Mengrel'leri, Gal bölgesi Abhazlar'ını Gürcüleştirdiler.Abhazya Cumhuriyetini lağvettiler ve yuttular.Balkarlar'ı Karaçaylar'ı sürdüler ve topraklarına tamamen el koydular. Çeçen ve İnguşlar'ı Orta Asya'ya sürgün edip topraklarını Gürcistan lehine paylaştılar.

AMA BU SEFER HESAPLAR TUTMADI VE BİLİNDİĞİ GİBİ ÇİÇEĞİ BURNUNDA GÜRCÜ SOYLULARININ SAVAŞ MACERASININ GALASI GAGRA OPERASYONUNDA HEZİMETLE SONA ERDİ VE MUHAFIZ BİRLİKLERİ GÜRCİSTAN SAVUNMA BAKANI'NIN KARDEŞİ OLAN ÖNDERLERİYLE BİRLİKTE GAGRA'DA YOK EDİLDİ.

Musa Y.Şenibe den alıntılardır....devam edecek.
Kaynak:AHAKUYTRA ABHAZYA ve ABHAZLAR'IN SESİ
Keten Prenses - avatarı
Keten Prenses
Kayıtlı Üye
16 Nisan 2009       Mesaj #6
Keten Prenses - avatarı
Kayıtlı Üye

Abhazya tarihi



Güney Kafkasya' nın batı yöresinde dağlarla deniz arasında uzanan, dört mevsimi bağrında barındıran, kıyılarında subtropikal bitki örtüsü, dağlarında bembeyaz karları eksik olmayan bu masal diyarına eskiden beri "Abhazya " ( Apsnı), insanoğlunun yer yüzüne ayak bastığı en eski çağlardan beri insanların yaşadığı bu ülka halkına " Abhaz " ( Apsuva ) derler.

Küçük Asya' da yaşamış Hititlerle, Kuzey Kafkasya' daki Adigeler' in akrabası olan Abhazlar' ın adına ilk kez Prinç Dönemi' ne ait yazılı kaynaklarda " Abeşla " olarak rastlanır. Asıl atalarının " Apsil, Snig ve Abazg " denen antik dönem Abhaz boyları olduğunu bildiğimiz bu halklar Kafkasya' nın Karadeniz kıyılarında feodal beylikler kurdular. Bu beylikler kültürel olarak Bizans ve Roma uygarlıklarına yakın yaşadı. Bizanslılar o döneme kadar Diyoskurya ve Pitunt adında ticari merkezler kurdular. İsa' nın doğumuna dört- beş yüzyıl kala oluşan bu merkezlerde yerleşen kolonistler miladi yılların başlangıcında Roma lejyonerleri tarafında püskürtüldü. Diyoskurya harabelerinin üzerine Sebastopolis adıyla askeri bir kale inşa ettiler. " En büyük " dedikleri İmparatorOktavya' nın anısına buraya Avgust-Sebastos adını koydular. VI. Yüzyılda Abhazya, Bizans Kolonisi oldu. Aynı zamanda da bir Hristiyan ülkesi haline geldi. İşte ozaman yukarıda adını saydığımız Abhaz feodal beylikleri konsolidasyona geçti. VIII. Yüzyılda Abhazlar, tüm Kafkasya' yı titretecek Abhaz Krallığı' nı kurmuş oldular.

X. yüzyılın sonunda Feodisi adındaki Abhaz Kralı' nın çocuksuz oluşu, varis bırakamaması, onu; tahtına kızkardeşinin oğlunu oturtmak zorunda bıraktı. O III. Bagrat adıyla tarihe geçen kraldı. Babası Gürcü, annesi Abhaz olan bu kral dayıları tarafından yetiştirilmiş olduğundan uzun süre bu krallığa Abhaz Krallığı dendi.

Babasının Gürcü olmasına rağmen Bagrat hanedanlığının kurduğu krallığa " Abhaz Krallığı" denmesinin nedeni, bu krallığın temelinin Abhaz kralları tarafından atılmış ve desteklenmiş olmasıdır. XV. Ve XVI. Yüzyıllarda Abhazlar tekrar kendi krallıklarını kurup Abhaz-Gürcü Birleşik Krallığından ayırdılar. Ama bu kez Osmanlı İmparatorlığu' nun gölgesinde yaşamak zorunda kaldılar. Yüzlerce yıl Hıristiyan din kültürünü alan Abhazlar' ın önemli bir kısmı Müslüman oldu.

1810 yılında Abhaz Krallığı, Rusya' nın himayesine girdi. Çok geçmeden Kafkasya' da ulusal bilinçlenme güçlendi. Abhazlar da bu bilinç içindeydi. 47 yıl süren Kafkas Savaşları bitene dek silahlarını teslim etmediler. O yıllarda, yani 1864 yılından itibaren Rus Çarlığı Abhazya' nın batısında yaşayan Abhazlar' ı, Adigeler' le birlikte anayurtlarından sürdü. Abhaz Krallığı' na da son verdi. Abhazya bir uçtan öbür uca Kazak çizmesi altında ezildi. Halk nüfus kaybına uğradı.

1866 yılında Abhazlar bağımsızlık uğruna tekrar silaha sarıldı. Adeta intihar savaşına giriştiler. Ama ne yazıkki buna güçleri yetmedi. Ertesi yıl Ruslar silah zoruyla, kalan Abhazlar' ı da sürdü. Ülke boşaldı. On yıl sonra Abhazlar tekrar silaha sarıldı. Ulusal bağımsızlık adına verdikleri her savaşın ardından bir kez daha sürüldüler. Bu kez ulus tamamıyla yok olma tehlikesi geçirdi.

1918 yılında anayurdunda kalmayı başarabilen Abhazlar kaybettikleri " ulusal devlet " yaşamın dizginlerini yeniden elegeçirdiler. Ama demokratların başındaki Gürcü Menşevikler, dizginlerin yeniden elden kaymasına, ülkenin karanlığa gömülmesine neden oldu.

1921 yılında Abhaz gençleri, Rus Bolşevikleri' nden de destek alarak Abhazya' yı, can yurtlarını bağımsız kıldı. Abhazya, " Sovyet Sosyalist Cumhuriyet " oldu. Bağımsız devlet statüsüne kavuştur. Abhaz ulusu yeniden canlandı. Ama neyazıkki zamanla Abhazya' nın devlet olma konusundaki başarısı engelnmeye, hakları kısıtlanmaya başlandı.

1922 yılında Abhazya, Gürcistan S.S. Cumhuriyeti' ne yalapçalap bağlandı. On yılda böyle geçti.1931 yılında otonom cumhuriyet olarak Gürcistan' a bağlandı. Lakoba' yı öldürdükten sonra Abhazya sadece görüntüde bir otonom cumhuriyet haline geldi. Gerçekte bir otonomi hakkı bile kalmamıştı. Artık Abhazya Gürcistan' ın bir rayonu ( bölgesi ) gibi görülüyordu.

30' lu yılların sonunda Abhazlar' ın derdine tercüman olabilecek tüm Abhaz aydınlarını, gençlerini yok ettiler. Latin alfabesine dayalı Abhaz yazı dilini kaldırıp, Gürcü alfabesini ve dilini yerleştirmeye çalıştılar. Gürcistan' ın doğu bölgesinden insanları getirip Abhazya' ya yerleştirdiler. Savaş yıllarıydı, Sovyet halkının başı tutusa söndürecek hali ve vakti yoktu. Herkes kendi derdindeydi, Abhazlar' ın problemleriyler uğraşacak tek bir merci yoktu.

1944 yılında Abhaz okullarını kapatmaya, Abhaz çocuklarına ana dillerini unutturup, Gürcüce öğretmeye başladılar. Gürcü faşistleri, Abhaz yer adlarını ( toponim ) değiştirmeyi de ihmal etmediler. 1948 yılından 1951 yılına kadar Abhazya' da 147 yer ve köy ismi değiştirilip Gürcüleştirildi. Gürcüler asimilasyonu hızlandırmak, halkı yok etmek için akıl almaz yöntemler uyguluyorlardı.

Bu asimilasyonun ötesinde bir şeydi, adeta bir soykırım, bir uluısu yaşarken yok etme yöntemiydi. Abhaz ulusunun kökünü Abhazya' dan tamamen kazımak istiyorlardı. Abir grup Abhaz' ı II. Dünya Savaşı' nda Almanlar' a yardım etti diye karalayıp imha ettiler. " Abhazya, Sovyetlerden ayrılmak istiyor." , şeklinde provakasyonlar yaparak Abhaz tarihini saptırmaya çalıştılar.

İşte, Pavle İngorakva gibi fanatik teorisyenler " Antik Abhaz boyları olan Abasglar ve Apsiller Abhaz kökenli değil, Gürcü kökenlidir. AbkazlAr' ın bunlarla hiçbir ilgisi yoktur. Abhazlar Abhazya' ya iki üç yüzyıl önce kuzeyden geldiler" gibi düzmece tarihlerle Abhazlar' ı yeniden yok etme teorileri üretmeye başladılar.

Abhazya 70 yıl Sovyet egemenliği altındaydı. Ama değişen bir şey yoktu. Her seferinde yeni bir ulusal sorun yaşıyorlardı. Sovyet döneminde Abhazlar, Abhazya' da nüfusun %18' ini teşkil edecek duruma düşürüldü. Her an başlarına kakılan nüfus azlığının nedeninin kendileri olduğunu, bir an olsun akıllarına bile getirmediler.

XIX. yüzyılda tüm Kafkas uluslarının kökünü kurutan sürgün dramını Abhazlar da ziyadesiyle yaşadı. Bu yüzden boşalan Abhaz toprakları yabancı uluslar tarafından yağmalandı. Bütün olumsuzluklara rağmen 1866 yılında Abhazya' da kalan Abhaz sayısı nüfusun % 60' ını teşkil ediyordu. Gürsüler ve Mingreller durmadan gelip yerleştiği halde onlarınsayısı o tarihlerde 26.000' i geçmiyordu.

Daha sonra Abhazya' da yaşayan Gürcü, Mingrel nüfusu 240.000' e ulaştı. Abhaz nüfusu ise kendi anayurdunda 100.000' e düştü. Bu yüzden Abhazlar demografik anlamda çok sıkıntılar çektiler. Her an karşılarına bir koz olarak çıkarılan bu problemin müsebbibleri, bunu ileri sürelnlerden başkası değildi

Quo vadis?
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
17 Kasım 2009       Mesaj #7
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Abhazlar (Abazaca: ??, Abhazca: Aşua, Rusça: Абази́ны ya da Аба́за), çoğunluğu Adigey, Karaçay-Çerkesya ve Abhazya'da yaşayan Kuzey Kafkas halkı. Abazinler olarak da bilinir. Abhazya'da yaşayan Abhazlar, Abazalara dil açısından en yakın halktır. Günümüzde Abazaların büyük bölümü Türkiye’de, Ürdün, Suriye ve Mısır gibi Arap ülkelerinde yaşamaktadır.


Tarih


Abhazaarın köklerinin Abhazya’nın batı ucundaki Sadzen’e dayandığı kabul edilir. Abhaza lar ilk olarak bu bölgeden 14-15. yüzyıllarda, ikinci olarak 18-19. yüzyıllarda göç etmişlerdir. Abhazların Aşhaura boyundan olanları 19. yüzyılda Çarlık ordularına karşı savaştılar. Tapantas’ta, Kbaada’daki (bugünkü Soçi’de Polyana Krasnaya) savaşta Rus birliklerine yenilerek Osmanlı topraklarına göç ettiler. Abhazların tarihsel toprakları Abhaz ülkesi, Abazinya veya Abazaşta olarak adlandır.

Din

Abazalar Sünni Müslümandır. Müslüman olmalarının da etkisiyle Abazalar, Rus yönetimin 19. yüzyılda Kuzey Kafkasya'yı ele geçirme savaşı sırasında direniş savaşına giriştiler ve Ruslara yenilerek Osmanlı topraklarına göç ettiler. abazalar müslümanliga osmanliya göc ettikten sonraki kusaklarda gecmislerdir..

Dil

Abazalar, Kuzeybatı Kafkas dillerinden biri olan Abazaca konuşunlar. Abazaca, Abhazca’ya yakın bir dildir. Karaçay-Çerkesya, Aşharua ve Tapanta’daki Abazalar iki diyalekti konuşurlar.

Nüfus

Rusya Federasyonu’nda 2002 sayımına göre 38.801 Abaza yaşıyordu. Abazaların önemli bir bölümü Türkiye’de yaşamaktadır. Sakarya,Kocaeli,Duzce,Eskisehir,Samsun, Yozgat,Corum ,Adana ve Kayseri (çoğunluğu Uzunyayla’da) illerine dağılmış olan Abhaz(Abaza) kökenlilerin 350.000 civarında olduğu tahmin edilmektedir
Vikipedi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
Rios - avatarı
Rios
Ziyaretçi
25 Kasım 2009       Mesaj #8
Rios - avatarı
Ziyaretçi
Abazalar

Batı Kafkasya’nın Karadeniz sahillerinde oturan bir kavim. Abaza memleketi, Karadeniz’in doğu sahilini ve Kafkasya’nın batı kıyısını teşkil eden arazinin kuzey tarafındadır. Abazalar, Kafkas Sıradağlarının en yüksek yeri olan Elbürz Tepesinin batıya doğru olan kısmının üzerinde yerleşmişlerdir.
Abazalar hakkında ansiklopedik bilgi

Batı Kafkasya’nın Karadeniz sahillerinde oturan bir kavim. Abaza memleketi, Karadeniz’in doğu sahilini ve Kafkasya’nın batı kıyısını teşkil eden arazinin kuzey tarafındadır. Abazalar, Kafkas Sıradağlarının en yüksek yeri olan Elbürz Tepesinin batıya doğru olan kısmının üzerinde yerleşmişlerdir.

Abaza memleketinin iklim ve havası mutedil ve rutubetli olup, çok güzeldir. Dağ ikliminin toprağa verdiği rutubet, ülkenin verimini arttırmıştır. Vadileri ve bayırları çok münbittir. Mer'aları boldur. Ziraat gelişmiş, hayvancılık çok ilerlemiştir. Dağlarında her çeşit av hayvanı ve kürkü kıymetli pekçok hayvan yaşar. Evcil hayvanlar da vardır. Bilhassa çok güzel cins atlar yetiştirilir.

Abazalar mert yaratılışlı ve sağlam ahlaklı insanlardır. Sözünde durmak, vazifeden kaçmamak, misafire hürmet etmek adet ve şiarlarıdır. Abazalarda zina en büyük suç sayılır ve en büyük cezayı gerektirir. Zina yapanlar memleketi terke mecbur edilir yahut köle kabul edilerek satılır veya öldürülür. Abaza kadınlarının kocalarına hizmetlerinde adete çok dikkat ederler, onların yanına oturmazlar. Çocuksuzlara nazaran çocuklu kadınlar daha imtiyazlıdır.

Aralarında kıymet ölçüsü olarak top ve karış dedikleri sayı ve uzunluk ölçüsü kullanırlardı.

Abaza lisanı başlı başına bir dildir. Bu lisan Çerkez dili kökenli olduğu halde, Abaza dili Çerkez dilinden ayrılmıştır. Birbirlerine benzemezler. Hatta metod ve telaffuzları bile değişiktir. Abaza lisanının yazısı yoktur.

Kuzeyindeki yolun sapa olması ve güneyindeki dağların bir silsile takip etmesi, memleketi istilalardan devamlı korumuştur. Abaza arazisi, dik, geçilmesi ve çıkılması güç sarp bir yer olduğundan, bu dağlar arasında oturan halk çevre ülkelerdeki hadiselerden etkilenmemiştir. Bundan dolayı Abazalar kendi örf ve adetlerini uzun zaman korumuşlardır. Osmanlılarla yüzyıllardan beri münasebeti olan Abaza ülkesine ıslahat yapmak üzere aynı ülkede doğup büyümüş ve Osmanlı hizmetine girmiş bulunan Ferah Ali Paşa tayin edildi (1781). Ferah Ali Paşa ülkesine geldiği zaman bu memleketi hiç değişmemiş buldu ve burada dört yıl çalıştı. İmar edip, geliştirdi. Anapa Kalesini inşa etti ve büyük bir şehir haline getirdi. Anapa şehrinin kurulması bölgenin ticari faaliyetlerini artırdı. Abazalar ve Çerkezler, Ferah Ali Paşa ve adamlarıyla iyi münasebetlerde bulundular. Alınan çok iyi tedbirler neticesinde kabileler, Osmanlı Devletini artık yadırgamayıp, Müslüman oldular. Kurtuluşu İslamiyette buldular. Batıl alışkanlıklarını ve yabaniliklerini bırakan Abazalar, Osmanlı’nın itaatkar bir tebası haline geldiler.

1827 yılında Osmanlı donanması Navarin’de batırılınca, Ruslar büyük kuvvetlerle Osmanlı Devletine karşı savaş açtı ve hızla ilerleyerek Edirne önlerine geldiler. Bu savaş sonunda Çerkezistan, Abaza eyaleti ve Ahıska civarı Rusların eline geçti. Buradaki müslüman halk Osmanlı topraklarına göç etti. Abazaların nüfusu, Ferah Ali Paşa zamanında Çerkezlerle beraber 100.000 haneydi. Bunlardan ancak 80.000 kişi Osmanlı topraklarına göç edebilmiştir. Kalanların bir kısmı savaşlarda ölmüş ve etrafa dağılmış, çok azı da vatanlarında kalmışlardır.

Abazalardan bir çok zat Osmanlı hizmetine girmiştir. Bunlardan yalnız ikisi Abaza lakabıyla anılır. En meşhurları; Siyavuş Paşa, Süleyman Paşa, Hasan Paşa, Mehmed Paşa, İbşir Mustafa Paşa, Damat Ahmed Paşa, Mehmed Paşa, Abaza Mehmed Paşa ve Abaza Hasan Paşadır.
Daisy-BT - avatarı
Daisy-BT
Ziyaretçi
28 Mart 2011       Mesaj #9
Daisy-BT - avatarı
Ziyaretçi

Abaza
Abhazlara Türkler tarafından verilmiş ad. Müslümanlığı kabul etmiş olanlarına Abaza, öbürlerine Abhaz denir. Rusların 1864'te Kafkasya'yı ele geçirmesinden sonra yarım milyona yakın Abaza Anadolu'ya göç etmiştir.

Abhazlar
Abhazya Cumhuriyeti'nde yaşayan Kafkasyalı bir kavim. Anayurtları, Batı Kafkasya'nın Karadeniz kıyılarıdır. 17. yüzyıldan sonra bir bölümü Kuzey Kafkasya'ya göç etti. Osmanlıların Karadeniz kıyılarına yerleşmelerinden sonra bir bölümü Müslüman oldu. Dilleri Abhazcadır. Ülkeleri tarih boyunca Mısırlılar, Yunanlılar, Romalılar, İskitler, Gotlar, Araplar, Türkler ve Farslarca istilâya uğramıştır.

Morpa Genel Kültür Ansiklopedisi
Jumong - avatarı
Jumong
VIP VIP Üye
17 Aralık 2014       Mesaj #10
Jumong - avatarı
VIP VIP Üye
Abhazlar
Abhazya Cumhuriyeti'nde yaşayan Kafkasyalı bir kavim. Anayurtları, Batı Kafkasya'nın Karadeniz kıyılarıdır. 17. yüzyıldan sonra bir bölümü Kuzey Kafkasya'ya göç etti. Osmanlıların Karadeniz kıyılarına yerleşmelerinden sonra bir bölümü Müslüman oldu. Dilleri Abhazcadır. Ülkeleri tarih boyunca Mısırlılar, Yunanlılar, Romalılar, İskitler, Gotlar, Araplar, Türkler ve Farslarca istilâya uğramıştır.

ansiklopedim.net
🌘 🚀