Şövalyelik
MsXLabs.org & Temel Britannica & Vikipedi
Şövalye, (Fransızca; chevalier, İngilizce; knight), Orta Çağ'da at üstünde ve yaya olarak savaşabilen seçkin bir askeri sınıfa verilen addır. Britanya İmparatorluğu ve sömürgelerinde, şövalyelik soydan gelmeyen ve soyluluk ifadesi olmayan bir seçkinliktir. Orta Çağ'da şövalyenin temel görevi dövüşmek ve zırh kuşanmış atlı birliklere liderlik etmekti.
İlk şövalyeler, zırh giyen ve at üstünde çarpışan savaşçılardı. Hıristiyan Batı Avrupa'da, 814'te Şarlman'ın ölümünden sonra şövalyelere gereksinim duyuldu. Bu dönemde düzeni sağlayacak ve insanları koruyacak kadar güçlü bir yönetim yoktu. Avrupa Müslüman Magripliler, Slavlar, Macarlar ve İskandinavyalıların saldırılarına uğruyordu. Yasa yokluğu yüzünden her yerde istilacılar, soyguncular ve haydutlar türemişti. Geçimini barış içinde sağlamak isteyen herkes, büyük bir şato sahibi olan bir soylunun (senyör) korumasına sığınmak zorundaydı. Böylece gerek serfler (toprak köleleri olan üreticiler), gerek savaşçılar bu koruma karşılığında senyöre hizmet etmekle yükümlüydüler. Senyör şövalyelere kullanmalaniçin toprak, çoğu kez de bir şato verirdi. Karşılığında, şövalye yılın belli bir süresinde senyör için savaşırdı. Savaş alanlarında, giderlerini kendisinin karşıladığı donanımı ile hazır bulunur, ayrıca yıllık vergisini de öderdi (bak. Feodalizm).
Yaşamın zor ve acımasız olduğu 9. ve 10. yüzyıllarda saldırılara karşı koyan şövalyeler kültürlü ve kibar insanlar değil, güçlü, gözü pek, zorba, savaşmaya hazır kişilerdi. Şövalyeleri konu alanöykü ve şiirler şövalyeliği gerçekte olduğundan çok daha romantik gösterir (bak. Arthur).
Ortaçağ başlarında şövalyeler savaşmayı bilen, paralı savaşçılardı. Yaklaşık 11. yüzyıla doğru Avrupa'ya saldıran istilacilanpüskürtme işi sona erdi. Ama şövalyeler kendi aralarında savaşmayı ve yağmalamayı sürdürdüler. 10. yüzyılda, düzeni sağlamaya çalışan kilise, rahipler, kadınlar ve tüccarlar gibi bazı gruplara saldınlmamasım öngören yasalar koymuştu. 11. yüzyılda pazar günleri ve kutsal günlerde savaşmak yasaklandı.
Yoksulların, çaresizlerin ve kilisenin korunması gerektiği düşüncesi oldukça yavaş yayıldı. Bunun kabul edilmesi şövalyelerin yeni bir amaç bulmalarına yol açtı. 1095'te Papa II. Urbanus'un Clermont'da I. Haçlı Seferi konusundaki vaazı, şövalyeleri bu amaç çevresinde birleştirdi. Onlardan savaşmayı bırakmamaları, ama kilisenin hizmetinde savaşmalan(bak. Haçlı Seferleri) ve Hıristiyanca davranış bakımından insanlara örnek olmaları istendi.
Şövalyelik, Avrupa’nın değişik bölgelerinde farklı şekillerde yorumlandı, ancak temellerini Fransızlar belirledi. 12. yüzyılda şövalye olmanın temelleri keskin çizgilerle belirlenmiştir:
Bunlara ek olarak, bir şövalyenin uymasi ya da benimsemesi gereken hayat felsefesi denilebilecek 10 temel kural vardı:
MsXLabs.org & Temel Britannica & Vikipedi
Sponsorlu Bağlantılar
Şövalye, (Fransızca; chevalier, İngilizce; knight), Orta Çağ'da at üstünde ve yaya olarak savaşabilen seçkin bir askeri sınıfa verilen addır. Britanya İmparatorluğu ve sömürgelerinde, şövalyelik soydan gelmeyen ve soyluluk ifadesi olmayan bir seçkinliktir. Orta Çağ'da şövalyenin temel görevi dövüşmek ve zırh kuşanmış atlı birliklere liderlik etmekti.
İlk şövalyeler, zırh giyen ve at üstünde çarpışan savaşçılardı. Hıristiyan Batı Avrupa'da, 814'te Şarlman'ın ölümünden sonra şövalyelere gereksinim duyuldu. Bu dönemde düzeni sağlayacak ve insanları koruyacak kadar güçlü bir yönetim yoktu. Avrupa Müslüman Magripliler, Slavlar, Macarlar ve İskandinavyalıların saldırılarına uğruyordu. Yasa yokluğu yüzünden her yerde istilacılar, soyguncular ve haydutlar türemişti. Geçimini barış içinde sağlamak isteyen herkes, büyük bir şato sahibi olan bir soylunun (senyör) korumasına sığınmak zorundaydı. Böylece gerek serfler (toprak köleleri olan üreticiler), gerek savaşçılar bu koruma karşılığında senyöre hizmet etmekle yükümlüydüler. Senyör şövalyelere kullanmalaniçin toprak, çoğu kez de bir şato verirdi. Karşılığında, şövalye yılın belli bir süresinde senyör için savaşırdı. Savaş alanlarında, giderlerini kendisinin karşıladığı donanımı ile hazır bulunur, ayrıca yıllık vergisini de öderdi (bak. Feodalizm).
Yaşamın zor ve acımasız olduğu 9. ve 10. yüzyıllarda saldırılara karşı koyan şövalyeler kültürlü ve kibar insanlar değil, güçlü, gözü pek, zorba, savaşmaya hazır kişilerdi. Şövalyeleri konu alanöykü ve şiirler şövalyeliği gerçekte olduğundan çok daha romantik gösterir (bak. Arthur).
Ortaçağ başlarında şövalyeler savaşmayı bilen, paralı savaşçılardı. Yaklaşık 11. yüzyıla doğru Avrupa'ya saldıran istilacilanpüskürtme işi sona erdi. Ama şövalyeler kendi aralarında savaşmayı ve yağmalamayı sürdürdüler. 10. yüzyılda, düzeni sağlamaya çalışan kilise, rahipler, kadınlar ve tüccarlar gibi bazı gruplara saldınlmamasım öngören yasalar koymuştu. 11. yüzyılda pazar günleri ve kutsal günlerde savaşmak yasaklandı.
Yoksulların, çaresizlerin ve kilisenin korunması gerektiği düşüncesi oldukça yavaş yayıldı. Bunun kabul edilmesi şövalyelerin yeni bir amaç bulmalarına yol açtı. 1095'te Papa II. Urbanus'un Clermont'da I. Haçlı Seferi konusundaki vaazı, şövalyeleri bu amaç çevresinde birleştirdi. Onlardan savaşmayı bırakmamaları, ama kilisenin hizmetinde savaşmalan(bak. Haçlı Seferleri) ve Hıristiyanca davranış bakımından insanlara örnek olmaları istendi.
Şövalyelik, Avrupa’nın değişik bölgelerinde farklı şekillerde yorumlandı, ancak temellerini Fransızlar belirledi. 12. yüzyılda şövalye olmanın temelleri keskin çizgilerle belirlenmiştir:
- Prouesse (prowess); Savaş konusunda kendini ispatlamış olmak.
- Loyaute (loyalty); Sadakat.
- Largesse (generosity); Altındakileri yaptıkları iyi doğru işler karşılığında ödüllendirmek, cömertlik.
- Courtoisie (courtesy); Etiket, yerinde davranma, kurallara uyma.
- Franchise (free birth); Kanuni etkinin dışında ve soylu olarak doğma, hür doğma.
- Honeur (honor); Onur, şeref.
Bunlara ek olarak, bir şövalyenin uymasi ya da benimsemesi gereken hayat felsefesi denilebilecek 10 temel kural vardı:
- Kutsal saydığı değerleri ölümü pahasına korumak.
- Savunmasız ve acizleri korurken onlara saygı göstermek.
- Ülkesini sevmek.
- Düşmandan önce savaş meydanından geri çekilmemek.
- Tek bir bayana karşı aşk beslemek, ona bağlı olmak.
- Kötülüklerin ve acımasızlığın karşısında durmak.
- İnandığı değerlerle çakışmadığı sürece, emri altında olduğu amirlerinin tüm emirlere uymak.
- Sözüne sadık olmak, onurunu küçük düşürecek davranışlardan uzak durmak.
- Cömert olmak, kendisine gösterilen iyiliği asla unutmamak.
- Her durumda doğruluğun ve iyiliğin temsilcisi olmak.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!

Şövalyelik
