Ziyaretçi
Haçlı seferleri
Batılı Hıristiyanların Kudüs’ü ve öteki kutsal yerleri Müslümanların elinden almak için düzenledikleri askeri seferler. 1095-1270 arasındaki sekiz ana sefer ile 1291’den sonra düzenlenen bir dizi küçük seferden oluşur.
Sponsorlu Bağlantılar
11. yüzyılın son çeyreğine gelindiğinde Batı Avrupa bir dizi feodal krallıktan oluşuyordu. 10. yüzyıldan başlayarak büyük bir nüfus patlamasına sahne olan, bir yandan da ekili alanların genişlemesiyle tarımsal üretimleri artan bu ülkeler yeni pazarların arayışı içindeydiler. Bu dönemde yaşanan ekonomik canlanmayla birlikte İtalyan denizcileri Akdeniz’deki Müslüman egemenliğini tehdit eder duruma gelmişlerdi. Ama Doğu’nun ticaret yolları ve limanları Müslümanların denetimi altındaydı.
İspanya’nın 8. yüzyılda Müslümanlar tarafından fethi Hıristiyan dünyayı bir İslam kuşatması altına sokmuştu. Öte yandan, Bizans İmparatorluğu da güç durumdaydı. Hıristiyanlığın Yakındoğu’daki bu güçlü kalesi Emeviler ve Abbasiler karşısında büyük yenilgiler almış ve toprak kaybına uğramıştı. 1071’de Anadolu’ya girdikten sonra Nikaia’yı (İznik) merkez edinerek Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuran Türkler de imparatorluğun geleceğini sürekli tehdit ediyordu. Ayrıca başta Kudüs olmak üzere Hıristiyanların haç yerlerinin Müslümanların elinde bulunması Hıristiyan dünya için önemli bir rahatsızlık kaynağıydı.
Bizans imparatoru I. Aleksios Komnenos Selçuklu tehdidine tek başına karşı koyamayacağını görünce, Doğu ve Batı kiliseleri arasındaki gerginliklerin yumuşamaya başlamasını da göz önünde bulundurarak 1095’te Katolik Kilisesi’nden yardım istedi. 18 Kasım 1095’te Clermont Konsili’ni toplayan Papa II. Urbanus da Doğu Hıristiyanla- rım kurtarmanın bir din görevi olduğunu ve bu sefere katılanlann bütün günahlarının affedileceğini belirterek Bizans’a yardım çağrısında bulundu. Çağrı Urbanus’un beklediğinden de olumlu tepki uyandırdı ve sefere katılanlann giysi, kalkan, sancak ya da zırhlarında bir haç taşımaları kararlaştırıldı.
Clermont Konsili’nin ardından savaş hazırlıktan başladı. Bu arada birçok kişi düzenli ordunun toplanmasını beklemeden başıbozuk birlikler oluşturarak Doğu’ya doğru yola çıktı. Bunlann en ünlüsü köyleri ve kasabaları dolaşıp ateşli vaazlar vererek halkı sefere çağıran Pierre l’Ermite ile yardımcısı Yoksul Gautier’ydi. Bizans imparatoru I. Aleksios, Ağustos 1096’da Konstantinopolis’e (İstanbul) ulaşan Pierre’e asıl Haçlı kuvvetlerini beklemesini önerdi. Ama Pierre saflardaki sabırsızlık karşısında bu öneriye uymayarak hemen Anadolu’ya geçti. Nikaia’ya kadar ilerleyen bu yağmacı birlikler I. Kılıç Arslan karşısında yenilgiye uğrayıp kılıçtan geçirildiler.
I. Haçlı Seferi.
Asıl Haçlı kuvvetleri Urbanus’un talimatı uyannea Ağustos 1096’da harekete geçti. Batı Avrupa krallannın hiçbirinin katılmadığı ve çoğunluğunu Frank şövalyelerinin oluşturduğu Haçlılar dört ayn koldan yola çıktı. Birinci kol Fransa kralı I. Philippe’in kardeşi Hugues de Vermandois ile Aşağı Lorraine dükü Godefroi de Bouillon’un, ikinci kol Norman asıllı Bohemond’un, üçüncü kol Toulouse kontu Raimond de Saint-Gilles’in, dördüncü kol da Flandre kontu Robrecht’in komutasındaydı.
Yaklaşık 4 bin atlı ile 25 bin piyadeden oluşan Haçlı kuvvetleri bir yıl içinde Konstantinopolis’e ulaştı. Bu, ağır zırh ve silahlarla donanmış olması bakımından, o dönem için çok büyük bir güçtü. İmparator I. Aleksios Türklerden geri alınacak Bizans topraklarının kendisine bırakılacağı, fethedilecek yeni topraklarda da Bizans’a sadık yönetimler kurulacağı konusunda Haçlı önderlerinden söz aldı. Karşılığında Bizans da Haçlı ordularına yiyecek ve silah sağlayacaktı.
Haziran 1097’de Nikaia’yı ele geçiren Haçlılar Aleksios’la antlaşmaları uyarınca kenti Bizans’a bıraktılar. Anadolu’nun içlerine doğru ilerlerken Dorylaion (Eskişehir) önlerinde I. Kılıç Arslan tarafından durduruldular, ama çetin bir savaşın ardından onu geri çekilmeye zorladılar. Büyük güçlüklerle Anadolu’yu geçerek 20 Ekim’de Antiok- heia’ya (Antakya) ulaştılar ve sekiz aylık bir kuşatmanın ardından Haziran 1098’de kenti ele geçirdiler. Aleksios kuşatma sırasında Konstantinopolis’e döndüğünden, kuşatmaya komuta eden Bohemond aralarındaki antlaşmanın bozulduğunu ileri sürerek kenti Bizans’a vermeyi reddetti. Bu arada çıkan veba salgını, aralarında papalık temsilcisi Adhemar du Puy’nün de bulunduğu yüzlerce kişinin ölümüne yol açtı.
Antiokheia’yı ele geçiren Haçlı birlikleri Raimond de Saint-Gilles komutasında Kudüs’e doğru ilerlediler. Flandre kontu Rob- reeht, Godefroi de Bouillon, Tancrede de Hautville ve Normandiya dükü Robert de sonradan onlara katıldı. 7 Haziran’da Kudüs’e ulaşan Haçlılar bir aylık bir kuşatmadan sonra kenti Fatımilerden alıp Müslüman ve Yahudi halkı kılıçtan geçirdiler. Kenti kurtarmak için gelen Mısır ordusu yenilgiye uğratıldı ve Godefroi, Advocatus saneti sepulehri (Kutsal Kabrin Koruyucusu) unvanıyla kentin yöneticisi ilan edildi. Godefroi’nın ölümü üzerine yerine geçen kardeşi 11 Kasım 1100’de Kudüs Krallığı’m kurdu ve kendini I. Baudouin adıyla kral ilan etti.
Ardından Filistin kıyılarını ele geçiren Haçlılar burada Kudüs Krallığı’ndan başka üç devlet kurdular: Trablusşam Kontluğu, Antakya Prensliği ve Edessa (Urfa) Kontluğu. Başlangıçta sınırlarını genişletmek için çeşitli girişimlerde bulunan bu devletler sonraki yıllarda yalnızca topraklarını korumaya çalıştılar. Müslüman devletler ise aralarındaki çekişmeleri bir yana bırakıp Haçlılara karşı birleştiler. Bu arada Franklara cihad açan Musul atabeği İmadeddin Zengi öteki Müslüman devletlerin de desteğini kazandı. İmadeddin Zengi’nin 1144’te Urfa Kontluğumu ele geçirmesi Hıristiyan dünyasında büyük tepkilere yol açtı ve Papa III. Euge- nius 1145 tarihli fermanıyla yeni bir Haçlı seferi çağrısında bulundu.
II. Haçlı Seferi.
İkinci seferin birincisinden farkı, katılanlar arasında Avrupa’nın iki büyük hükümdarı olan Fransa kralı VII. Louis ile Alman imparatoru III. Konrad’ın da bulunmasıydı. Aynca, papalık fermanında sefere katılacakların ailelerinin ve mülklerinin korunacağı belirtilmişti. Öte yandan Bizans imparatoru Manuel Komnenos Haçlılara öteki seferde olduğu gibi kılavuz, yiyecek içecek ve teçhizat sağlayacağını, ama asker vermeyeceğini bildirmişti.
Alman imparatoru III. Konrad tahtın vârisi ve yeğeni Schwabenli Friedrich, Polonya ve Bohemya kralları ve öteki Alman soylularıyla birlikte Mayıs 1147’de yola çıktı. Konstantinopolis’e ulaştığında Manuel Komnenos tarafından karşılandı ve daha sonra Anadolu’nun içlerine doğru ilerlemeye başladı. Ama, Dorylaion yakınlarında Anadolu Selçuklu sultanı I. Mesud karşısında yenilgiye uğradı ve Nikaia’ya güçlükle kaçabildi.
Bir ay sonra, karısı Kraliçe Eleanor ile birlikte yola çıkan VII. Louis ise kasım ayında Nikaia’ya ulaşarak Konrad’la buluştu. Birlikte Ephesos’a (Efes) doğru ilerledi- lerse de Ephesos’ta hastalanan Konrad Konstantinopolis’e dönmek zorunda kaldı. Louis ise zorlu bir yolculuktan sonra Mart 1148’de Antiokheia’ya ulaktı. Antiokheia prensi Raimond, Louis’nin imadeddin Zengi’nin oğlu Nureddin Zengi yönetimindeki Halep’e saldırmasını istedi. Ama Louis bu öneriye uymayarak Kudüs’e geçti ve orada Konrad’la buluştu.
Kudüs’te Haçlı önderlerinin katıldığı bir toplantıda Şam’a saldın karan alındı ve 50 bin kişilik büyük bir ordu oluşturuldu. Haçlı kuvvetlerinin Şam’ı kuşatması üzerine korkuya kapılan Şam atabeği Unur, eski düşmanı Nureddin Zengi’den yardım istemek zorunda kaldı. Nureddin’in birliklerinin kente yaklaşması, yenilgiye uğrayacaklarını anlayan Haçlılann beş günlük kuşatmayı kaldırarak 28 Temmuz’da geri çekilmelerine yol açtı. II. Haçlı Seferi’nin başansızlıkla sonuçlanması Hıristiyan dünyasında geniş yankılar ve büyük bir üzüntü yarattı.
II. Haçlı Seferi’ni izleyen 25 yıl boyunca Kudüs Krallığı III. Baudouin ile I. Amalricus adlı iki yetenekli hükümdarın yönetiminde kaldı. Baudouin’in yerine geçen Amalricus 1153’te Aşkelon’u ele geçirdiyse de bu tarihten sonra Müslüman devletler tarafından kuşatıldı ve bir daha toprak kazanamadı. Bu arada Mısır’daki Fatımiler arasında karışıklıkların çıkması üzerine Nureddin Zengi, komutanlarından Şirkuh ile yeğeni Salaheddin Eyyubi’yi 1164’te Mısır’a gönderdi. Şirkuh’un ölümünden (1169) sonra Salaheddin Eyyubi’nin Mısır’ın gerçek hükümdan olmasıyla Müslüman dünyasındaki ikilik de sona erdi. Bu arada Anadolu Selçuklu sultanı II. Kılıç Arslan Bizans imparatoru Manuel Komnenos’u 1176’da Myriokephalon Savaşı’nda büyük bir yenilgiye uğrattı. Üç yıl sonra Salaheddin Eyyubi’nin Halep’i işgal etmesiyle, Haçlı devletlerinin dört bir yandan kuşatılması süreci tamamlandı. Salaheddin Eyyubi Kudüs Krallığı’yla ateşkes imzalayarak Mısır’a döndü.
Kudüs Kralhğı’nm 1186’da bir kervana saldırarak ateşkesi bozması üzerine Salaheddin Eyyubi Haçlı devletlerine savaş açtı. 4 Temmuz 1187’de Hattin yakınlarında yapılan savaşta Kudüs kralı Guy de Lusig- nan Salaheddin Eyyubi karşısında büyük bir yenilgiye uğradı. Salaheddin Eyyubi Guy de Lusignan’ın hayatını bağışladı, ama Hospitalier ve Templier Haçlı tarikatlarına bağlı yaklaşık 200 şövalyenin idamını emretti.
Savaştan sağ kurtulabilen şövalyeler fidye karşılığında serbest bırakılırken, piyadelerin çoğu esir pazarlarında satıldı. Böylece, Kudüs Krallığı’nm askeri gücü neredeyse tümüyle yok edildi. Hattin Savaşı’nın ardından yeni zaferler peşinde koşmaya başlayan Salaheddin Eyyubi kıyı boyunca ilerleyerek Akkâ’yı ele geçirdi. Eylül 1187’ye gelindiğinde krallığın önemli kalelerinden çoğu ve Tyros (Sur) dışında Tripolis’in (Trablus - şam) güneyinde kalan limanların tümünü almıştı. Ibelinli Balian komutasındaki bir avuç askerin koruduğu Kudüs kenti de 2 Ekim 1187’de Salaheddin’e teslim oldu. Salaheddin Eyyubi fidye karşılığında kent halkının Kudüs’ü terk etmesine izin verdi. Suriyeli Hıristiyanlarla Rumlar ise kendi istekleriyle kentte kaldılar.
III. Haçlı Seferi.
Kudüs’ün düştüğü haberi Avrupa’da geniş yankılar uyandırdı. Papa III.Urbanus’un ölümü üzerine onun yerine geçen Papa VIII. Gregorius bir ferman yayımlayarak yeni bir sefer çağrısında bulundu. Papanın çağrısına ilk yanıt Sicilya kralı II. Guglielmo’dan geldi. Guglielmo hemen bir donanma kurmak için hazırlıklara giriştiyse de Kasım 1189’da sefere katılamadan öldü. Bu arada Papa VIII. Gregorius o dönemde papalıkla arası açık olan Kutsal Roma Germen imparatoru I. Friedrich’e (Barbarossa) elçiler göndererek sefere katılmasını istedi. Papanın çağrısına olumlu yanıt veren Friedrich, Mayıs 1189’da o zamana değin bir araya getirilen Haçlı kuvvetlerinin en büyüğünün başında yola çıktı. Selçukluları yenilgiye uğrattıktan sonra Mayıs 1190’da Ikonion’a (Konya) ulaştı. Ama bir ay sonra Silifke yakınlarında Göksu’yu geçerken boğularak öldü. Friedrich’in ölümü Alman ordusunun dağılmasına yol açtı; ordunun ancak küçük bir bölümü Schvvabenli Friedrich ve AvusturyalI Leopold’un komutasında yola devam ederek Tyros’a ulaştı. Bu arada Avrupa’da İngiltere kralı I. Richard (Aslan Yürekli) ile Fransa kralı II. Philippe August Doğu’ya düzenlenecek sefer için kuvvetlerini birleştirmeye karar verdiler. İki kral Sicilya’nın Messina kentinde buluşarak karşılıklı hak ve yükümlülüklerini belirleyen bir antlaşma imzaladılar.
Philippe, 20 Nisan 1191’de Akkâ’ya (Acre) vardı ve kenti kuşatma altına aldı. Richard ise, uğradıkları deniz kazasından sonra Bizans hükümdarı Isaakios Komne- nos’a esir düşmüş olan kız kardeşi Joan ile nişanlısı Navarre’lı Berengaria’yı kurtarmak için Kıbrıs’a uğradı. Kendisine direnen Isaakios’u yenip Kıbrıs’ı ele geçirdikten sonra 8 Haziran’da Akkâ’ya ulaştı.
Haçlılar karşısında fazla direnemeyen Akkâ komutanı, Salaheddin Eyyubi’nin emirlerini çiğneyerek Temmuz 1191’de teslim oldu. Bu yenilgi karşısında şaşkınlığa düşen Salaheddin Eyyubi tutsakların karşılıklı değiştirilmesini öngören antlaşmayı onaylamak ve 1187’de ele geçirmiş olduğu Gerçek Haç’ı Hıristiyanlara geri vermeyi kabul etmek zorunda kaldı. Ama, Richard antlaşmaya uymayı reddedince görüşmeler yanda kesildi; Salaheddin Eyyubi de Gerçek Haç’ı vermeyi reddetti. Bu arada Philippe, Leopold ve Richard arasında anlaşmazlıklar çıkmış ve görevinin tamamlandığını düşünen Philippe ülkesine dönmüştü. Kadınlar ve çocuklarla birlikte bütün tutsakların öldürülmesini emreden Richard ise, yeni topraklar kazanmak amacıyla seferi sürdürdü ve 1191’de Arsuf’ta büyük bir zafer kazandı; ardından Yafa ve Daron’u (1192).aldı. Ama daha fazla ilerleyemediğinden asıl hedefi olan Kudüs’e ulaşamadı.
Sonunda Richard ile Salaheddin Eyyubi arasında 2 Eylül 1192’de beş yıllık bir barış antlaşması imzalandı. Buna göre Yafa’nın kuzeyindeki topraklar Haçlıların elinde kalıyor ve Hıristiyanların kutsal yerleri ziyaret etmelerine izin veriliyordu. Haçlıların bu seferdeki en büyük kazançları Kıbrıs’ın ele geçirilmesi oldu. Ada, izleyen Haçlı seferlerinde üs olarak kullanıldı, daha sonraki yıllarda bağımsız bir krallık oldu.
IV.Haçlı Seferi.
Papa III. Innocentius 1198’de IV. Haçlı Seferi için bir ferman yayımladı. Halkı sefere katılmaya çağıran Champagne kontu III. Thibaut’nun çağrısına pek çok Fransız soylusu olumlu yanıt verdi; sonradan bu sefer üzerine kitaplar yazan Fransız vakanüvisi Geoffroi de Ville hardouin de bunların arasındaydı. Sefere katılacak birliklerin Venedik gemileriyle taşınması kararlaştırıldı. Bunun için Venediklilere belirli bir para ödenecek ve fethedilecek topraklar Fransızlar ile Venedikliler arasında eşit olarak paylaşılacaktı.
Haçlıların bir bölümü doğrudan Anadolu’ ya gitmeyi yeğlediğinden 1202 yazında Venedik’e ulaşan Haçlı kuvvetleri beklenenden küçüktü. Öte yandan Venediklilere ödenmesi gereken para da karşılanamamıştı. Bunun üzerine, ulaşım masrafları karşılığında Macaristan’ın Zara (bugün Zadar) kentinin ele geçirilmesinde Venediklilere yardım edilmesi kararlaştırıldı. Sefere katılan pek çok kişi, Hıristiyan bir kente saldırılmasına karşı çıktıysa da Kasım 1202’de Zara alınarak Venediklilere verildi.
Bundan sonra Venedikliler tarafından, aralarındaki ticari rekabet nedeniyle doğrudan Bizans üzerine yönlendirilen Haçlılar, Zara’nın ele geçirilmesinin ardından Konstantinopolis’e doğru ilerlemeye başladılar. Thibaut’nun ölümü üzerine Haçlıların önderliğini Bonifacio del Monferrato üstlendi. 13 Nisan 1204’te Konstantinopolis’i ele geçiren Haçlı birlikleri, üç gün boyunca kenti yağmaladılar. Kentte düzen sağlanınca Bizans’ta birlikte hüküm süren VI. Aleksios ile babası II. Isaakios’u tahttan indirip Latin împaratorluğu’nu kurdular; Flandre kontu I. Baudouin imparator, Venedikli Tomasso Monosini de patrik ilan edildi. Bununla birlikte Bizans imparatorluğu Nikaia’da varlığını sürdürdü ve VIII. Mikhail 1261’de Cenevizlerin yardımıyla zayıf temeller üzerinde kurulu Latin împaratorluğu’nu yıkarak Konstantinopolis’i yeniden ele geçirdi. Müslümanlara karşı başlatılmasına karşın amacından sapan IV. Haçlı Seferi, Doğu ve Batı kiliseleri arasında her türlü uzlaşma planağım ortadan kaldırdığı gibi, Bizans İmparatorluğu’nun da zayıflamasına yol açtı.
V.Haçlı Seferi.
Haçlı seferlerinin Avrupa’da yarattığı dinsel coşku IV. Haçlı Seferi’nden sonra da artarak sürdü; hatta kitlesel histeriye dönüştü. 1212 yazından başlayarak düzenlenen iki ayrı Çocuk Haçlı Seferi’nde binlerce çocuk öldü ya da esir pazarlarında köle olarak satıldı. Bu gelişmeler karşısında Papa III. Innocentius yeni bir sefere karar verdi ve IV. Laterano Konsili’nde (1215) V. Haçlı Seferi için çağrıda bulundu. Kutsal Roma Germen imparatoru II. Friedrich, Papa III. Innocentius’a sefere katılma sözü vermişti; ama yeni papa III. Honorius, Friedrich’in ülke içindeki sorunlarla ilgilenmek için Almanya’da kalmasına izin verdi. Çoğunluğunu Almanların oluşturduğu Haçlı kuvvetleri Mayıs 1218’de, Kudüs tahtının yasal vârisi Jean de Brienne önderliğinde Mısır’a doğru gemiyle yola çıktı. Haçlılar Ağustos 1218’de Dimyat’ta stratejik önem taşıyan kaleyi ele geçirdiler. Eylül 1218’de papalık elçisi Pelagius’un önderliğinde çoğunlukla Fransızlar- dan oluşan yeni bir Haçlı birliği Anadolu’ya ulaştı. Pelagius Haçlıların kilisenin yönetiminde olduklarını öne sürerek Jean de Brienne’nin komutası altına girmeyi reddetti.
Haçlı ilerlemesi karşısında paniğe kapılan Eyyubiler Şubat 1219’da barış talebinde bulunarak Kudüs’ten de çekilebileceklerini belirttiler. Başta Jean de Brienne olmak üzere bütün Haçlı önderlerinin barış yapmaya hazır olmalarına karşın Pelagius bu öneriye karşı çıktı. Dimyat 5 Kasım 1219’da Haçlıların eline geçti. Pelagius Temmuz 1221’de Kahire’ye doğru ilerlemeye başladıysa da Nil’i geçemeyerek geri çekilmek ve daha önce önerilenden kötü koşullar içeren sekiz yıllık bir barış antlaşması imzalamak zorunda kaldı. V. Haçlı Seferi, papalık tarafından düzenlenenlerin sonuncusu oldu.
VI. Haçlı Seferi.
Kudüs Krallığı’nın vârisi Jean de Brienne’nin kız kardeşi Yolande (II. Isabelle) ile evli olan Kutsal Roma Germen imparatoru II. Friedrich, bu bağ dolayısıyla üzerinde hak iddia ettiği Kudüs tahtını ele geçirmek için, Papa III. Honorius’un da özendirmesiyle yeni bir sefer düzenlemeye karar verdi. Ama, 1227 yazında yola çıkmak üzereyken Haçlılar arasında bir salgın baş gösterince seferi erteledi. Honorius’un yerine geçen Papa IX. Grego- rius bu gerekçeyi ciddiye almayarak, seferi geciktirdiği için Friedrich’i aforoz etti. 1228’de Doğu’ya doğru denize açılan Friedrich savaştan çok diplomatik girişimlerle toprak kazanma yoluna gitti. Eyyubî sultanı el-Kâmil’le 1229’da Kudüs, Beytlehem ve Nâsıra’nın kendisine bırakılmasını öngören bir antlaşma imzaladı ve 10 yıllık ateşkes yaptı. Ardından Kudüs’e girdi ve aforoz edildiği için hiçbir din adamının giydirmek istemediği tacı kendisi giyerek Kudüs kralı oldu.
Ateşkes antlaşmasının sona erdiği 1239’da zayıf bir Haçlı birliği IV. Thibaut ve Cornwall’lu Richard komutasında Doğu’ya gönderildiyse de önemli bir başarı elde edilemedi. Moğol istilası karşısında batıya çekilen Harezmşahlar, Mısırlıların desteğiyle 1244’ te Kudüs’ü ele geçirip yağmaladılar. Böylece, Friedrich’in diplomasi yoluyla sağladığı kazanımların tümü yitirilmiş oldu.
VII. Haçlı Seferi. Kudüs’ün düşmesine ve Doğu Hıristiyanlarının papalıktan yardım çağrısında bulunmalarına karşın, Papa IV. Innocentius başka sorunlarla uğraştığından yeni bir sefer düşünmüyordu. Ama, Fransa kralı IX. Louis yeni bir haçlı seferi düzenlemek istediğini bildirince, onu desteklemeye karar verdi ve I. Lyon Konsili’nde (1245) sefer çağrısında bulundu.
Louis Ağustos 1248’de eşi, kardeşleri Charles d’Anjou (sonradan Sicilya kralı I. Carlo) ve Robert d’Artois, çok sayıda ünlü Fransız soylusu ve küçük bir İngiliz birliğiyle birlikte Doğu’ya doğru yola çıktı. Eylülde Kıbrıs’a ulaştı. Kışın geçmesini bekledikten sonra Mayıs 1249’da Mısır’a doğru ilerlemeye başladı ve bir ay sonra Dimyat’ı aldı. Çok geçmeden Louis’nin üçüncü kardeşi Alphonse de Poitiers komutasındaki birliklerin gelmesiyle Fransızlar daha da güçlendi. Robert d’Artois deneyimli komutanların karşı çıkmalarını dinlemeyerek Şubat 1250’de Mansure yakınlarındaki karargâha bir saldırı düzenledi. Ama büyük bir yenilgiye uğradı ve çarpışmada pek çok insan öldü. Bunun üzerine ordusuyla Robert’in yardımına koşan Louis, Mısır birliklerini Mansure yakınlarında yendi. Bu Haçlıların kazandığı son zafer oldu. Louis daha sonra Kahire üzerine yürüdüy- se de Eyyubi sultanı Turan Şah’a tutsak düştü. Dimyat’ın geri verilmesinden ve istenen fidyenin ödenmesinden sonra 6 Mayıs 1250’de serbest bırakıldı. Danışmanlarının hemen ülkesine dönmesi yolundaki önerilerine karşın Nisan 1254’e değin orada kalarak Eyyubilere tutsak düşmüş Haçlı askerlerini kurtarmaya çalıştı.
VIII. Haçlı Seferi.
Bu arada Eyyubileri yenerek Mısır’da iktidarı ele geçiren (1250) Memlûklar Doğu’daki Haçlı devletleri için büyük bir tehlike haline gelmişti. 1260’ta kendisinden önceki hükümdarı öldürerek Mısır tahtına çıkan Baybars, Salaheddin Eyyubi’nin tersine Hıristiyanlara karşı sert ve acımasız tutumuyla tanınıyordu. Doğu’ daki Latin kentlerini ve kalelerini bir bir ele geçiren Baybars, 1265’te Casearea (Horbat Kesari), Hayfa ve Arsuf’u, ertesi yıl Celile yi, 1268’de Antiokheia’yı, 1271’de de Hospitalier tarikatının güçlü kalesi Krakdes Chevaliers’yi aldı.
Bu yenilgiler Batı’da büyük yankılar uyandırdı ve ilk seferinde başarısızlığa uğrayan Fransa kralı IX. Louis yeni bir sefer için hazırlıklara girişti. Kardeşi Sicilya kralı I. Carlo’nun isteği uyarınca Tunus’u almaya karar vererek Temmuz 1270’te yola çıktı. Ama Kuzey Afrika’ya ulaştıktan hemen sonra hastalanarak öldü. Fransız Haçlılarına yardım için Prens Edward komutasında bir İngiliz birliği Doğu’ya gönderildiyse de geç kalındığından herhangi bir başarı sağlanamadı.
Bu dönemde kendi aralarında da bölünmeye başlayan Haçlılar, Baybars’ın ölümünden (1289) sonra bir dizi yenilgiye uğradılar. 1289’da Trablusşam düştü. Haçlıların anakaradaki son kalesi olan Akkâ da 1291’de Memlûklerin eline geçti. Papa IV. Nicolaus ile ardılları Doğu Hıristiyanlarma yardım için çeşitli girişimlerde bulundularsa da başarılı olamadılar. Daha önceki Haçlı seferlerine öncülük eden Fransa ise, İngiltere’yle arasındaki çekişmeler yüzünden Doğu sorunuyla ilgilenmedi. Büyük bir sefer düzenlenememesinin bir başka nedeni de Avrupa’nın 13. yüzyılın başlarındaki nüfus azalmasıyla birlikte ekonomik bunalımın eşiğine gelmiş olmasıydı.
Öte yandan Doğu’da çeşitli kentlerin yönetimini ele geçirmiş olan dinsel tarikatlar da askeri güçlerini yitirmeye başlamışlardı. Bunlardan yalnızca 1308’de Rodos’u, 1344’te de Smyrna’yı (İzmir) ele geçiren Hospitalier tarikatı toprak kazanabildi. Toton Şövalyeleri etkinliklerini Baltık bölgesine kaydırırken, Templier tarikatı 1312’de Papa V. Clementius tarafından dağıtıldı. Bu dönemin en önemli başarısı, Kıbrıs kralı I. Pierre’in İskenderiye’yi almasıydı; Kıbrıs ise Haçlılar için bir üs olarak kaldı.Haçlı seferleri 15. yüzyıla değin sürdüyse de artık amaç Kutsal Toprakları ele geçirmek değil, Niğde (1398) ve Varna (1444) seferlerinde olduğu gibi, o dönemde Avrupa’yı tehdit eden Osmanlılarm ilerleyişini durdurmaktı.
Sonuçlar.
Avrupa’da 12. ve 13. yüzyıllarda toplumsal yapının büyük bir değişikliğe uğramasında Haçlı seferleri de rol oynadı. Büyük toprak sahiplerinin bu seferler için gerekli parayı bulmak amacıyla mülklerini satmak zorunda kalmaları, bir yandan taşra aristokrasisini sarsarken bir yandan da kralların güçlenmesine yol açtı. Öte yandan başlangıçtaki zaferler papanın saygınlığını artırmışken sonraki yenilgiler kilisenin gücünü zayıflattı. Özellikle V. Haçlı Seferi Doğu ve Batı kiliseleri arasında uzlaşma umudunu ortadan kaldırdıysa da, Doğu Hıristiyanlarının bir bölümü zamanla papalık otoritesini kabul etti.
Haçlı seferleri ticareti de önemli ölçüde etkiledi. Haçlıların Doğu’ya deniz yoluyla taşınması bir yandan gemi yapımcılığım geliştirirken, bir yandan da bu yolla getirilen malların baharat ve ipekli kumaşla değiştirilmesi ticareti canlandırdı ve Ceno- va, Piza ve Venedik gibi kıyı kentlerini önemli birer ticaret merkezine dönüştürdü. Papaların ve kralların sefere mali destek sağlamak için İtalyan bankerlerine başvurmaları ise bankacılığı geliştirdi.
Haçlı seferleri Arap bilim ve felsefesinin Batı’da tanınması konusunda etkili olmadıysa da, Avrupa’da tarih yazıcılığının gelişmesinde önemli rol oynadı. Avrupa’da Haçlı seferlerini izleyen yıllarda gerek Latince, gerekse çeşitli ulusal dillerde düzyazı ya da manzum çok sayıda tarih yapıtı ortaya çıktı. Öte yandan Doğu Akdeniz kıyılarında kurulan çeşitli Haçlı krallık ve prenslikleri, Batı Avrupa feodalizmine özgü vasallık ilişki ve usullerinin, Müslüman Arap ve Türk devletlerinin fief ya da dirlik dağıtım sistemlerini bir ölçüde etkilemesine yol açtı.
Kaynak: Ana Britannica
Son düzenleyen Baturalp; 17 Kasım 2016 03:47