Arama

Kur'an-ı Kerim'de Adı Geçen Hayvanlar

Güncelleme: 3 Nisan 2019 Gösterim: 13.414 Cevap: 2
maya - avatarı
maya
Ziyaretçi
21 Şubat 2009       Mesaj #1
maya - avatarı
Ziyaretçi

Kur’an-ı Kerim’de adı geçen hayvanlar

Canlı ve cansız yüzlerce varlığın adının geçtiği Kur’an-ı Kerim’de onlarca hayvan ismi de geçmektedir. İşte onların tüm listesi:

Dünya Bülteni / Dini Araştırmalar Merkezi
Birçok yerin, mekânın, bitkinin, canlı ve cansız varlıkların adının geçtiği Kur’an-ı Kerim’de onlarca hayvan ismi de geçmektedir. (Daha önceki araştırmamızda Kur’an’daki bitkilere yer vermiş idik. Bu araştırmamızda ise Kur’an’daki hayvanlara yer ayıracağız.)

Sponsorlu Bağlantılar
Kur’an-ı Kerim’de adı geçen hayvanlardan bazıları (domuz gibi) haramlıkları anlatılmak için zikredilmiştir, bazıları insanoğlunun bazı çirkin davranışlarının vasıflandırmak için kullanılmıştır (Eşek, köpek ve karga gibi), bazıları da (Deve, sinek, sivrisinek ve örümcek gibi) Allah’ın ayetlerini tefekkür için anlatılmıştır ve bazısı da (at gibi) hayvanların teşrifi için zikredilmiştir.

Kur’ân’ın bazı sûrelerinin adı hayvan adını taşımaktadır: Bakara (inek) sûresi, Nahl (arı) sûresi, Ankebût (örümcek) sûresi, Neml (karınca) sûresi, Fil sûresi. Bu sureler isimlerini içerdikleri konulardan dolayı almaktadır. Örneğin Bakara sûresi ismini İsrailoğulları’nın kestiği inekten dolayı almaktadır. En’âm sûresindeki En'âm ise; koyun, keçi, deve, sığır ve manda cinslerini bir arada ifade eden bir kelimedir.

Ayrıca Kur’an-ı Kerim’de hayvanlar bazı toplu isimler adı altında zikredilmiştir. Örneğin: ed-Dabbe (14 kez), ed-Devvab (4 kez), (Dabbe, insan dahil tüm mahlukatı da içerir veya sadece hayvanları. “Dabbetu’l Arz” ise ağaçları kemiren haşaratı içerdiği gibi kıyametin haberci olan hayvanı da ihtiva eder.), et-Teyr/kuş (34 kez), Tair (5 kez) (Ebabil kuşları, İbrahim (as)’in kuşu ve İsa (as)’ın kuşunu da içerir) ve el-Cevarih (1 kez) (Bu da Dabbe’den köpek gibi ve kuşlardan Şahin gibileri içeren bir kelimedir). Bu arada, Kur’an’da geçen “es-Seb’û” kelimesi aslan, kurt, kaplan ve sırtlan gibi yırtıcı ve pençeli hayvanları ihtiva eden bir kelimedir. Kur’an’da 32 kez geçen En’âm kelimesinin manasını ise yukarıda belirtmiştik.

Bu arada, Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde hayvanların bazı özellikleri örneğin Fil’in hortumu gibi veya hayvanlardan elde edilen ürünleri adlarına da yer verilmektedir. Kur’an’ın çeşitli yerlerinde, çeşitli hayvanlardan da bahsedilmektedir. Örneğin Köpek 17, Maymun 16, Domuz 15, Yılan 14, Koyun 13, Deve 12, Öküz ve İnek 11, At 10, Katır 9, Eşek 8, Kurt 7, Arı (6) Karınca 5, Örümcek 4, Sivrisinek, 3 ve Sinek ise 2 defa Kur’an’da isim olarak zikredildiği görülmektedir.

Hayvanlar da birer topluluk ve ümmettir
Kur’an’ın hayvanlarla ilgili dikkat çekici bir ifadesi de, hayvanların da “ümmet” olduklarının ifade edilmesidir. İslâmi gelenek ve literatürde özel ve önemli bir kavram olan “ümmet”in hayvanlar için de kullanılması gerçekten dikkat çekicidir:

“Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiç bir kuş yoktur ki, onlar da sizin gibi birer ümmet olmasınlar. Biz Kitabta hiç bir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra onlar Rablerinin huzuruna toplanacaktır.” (el-En’âm / 38)

Bazı İslam alimleri, Ehl-î hayvanları koyun ile keçiden, sığır ile mandadan ve at ile deveden ibaret olmak üzere başlıca altı cins olduğu söylemişler ve köpek, kedi, at, eşek gibi hayvanları da etleri yenmeyen ehlî hayvanlar arasında saymışlardır. Dinimizde kurban ve zekât gibi mâlî ibadete konu olan ehlî hayvanlar “En’âm” adı verilen deve, sığır-manda, koyun-keçidir.

Kur’an, ayrıca hayvanları yaratıcının sanatındaki mahareti ve üstünlüğü dile getiren bir başka sanat eseri olarak da takdim eder: “Kuşkusuz sizin için hayvanlarda da büyük bir ibret vardır. Zira size, onların karınlarındaki fışkı ile kan arasından(gelen), içenlerin boğazından kolayca geçen halis bir süt içiriyoruz.” (en-Nahl / 66)

Hayvanların insanlara “boyun eğdirildiği” ve faydaları Kur’an-ı Kerim’de şöyle haber veriliyor: “Görmediler mi ellerimizin yaptıklarından kendilerine nice hayvanlar yarattık ta kendileri onlara mâlik olmaktadırlar. Onları kendilerine boyun eğdirdik. İşte binekleri onlardandır ve onlardan yiyorlar. Kendileri için onlarda daha birçok faydalar ve içecekler var. Hâlâ şükretmiyorlar mı?” (Yâsîn / 71 -73).

Öte yandan, Kur’an-ı Kerim’e göre; Yüce Allah insanlara hayvanları eğitecek bilgi, beceri ve kabiliyet vermiştir. İnsanlar hayvanların nasıl öğrendiklerini tespit etmişler, daha sonra da onları eğitmişlerdir. Kur’an, hayvanların eğitimine av hayvanlarını örnek göstermiştir. Günümüzde öğrenme psikolojisini araştıran birçok bilim adamı da hayvanların öğrenme yeteneklerini incelemiştir. Hayvanların öğrenme kabiliyetini inceleyen araştırmacılar koşullandırma yöntemine ulaşmışlardır. Kur’an’da sözü edilen hayvan eğitimi de koşullandırma yöntemine dayanmaktadır.

Hadis-i Şeriflerde hayvanlar
Kur’an’ın konuya verdiği öneme paralel olarak, Hz. Peygamber’in de hayvanların korunması, onlara merhamet ve şefkat gösterilmesi konusuna çok önem verdiği görülmektedir. Onun hayvanlara şefkat gösterilmesi, korunması, eziyet edilmemesi, aşağılanmaması konularında gösterdiği titizlik gerçekten de dikkat çekicidir. Günümüzde, Allah’ın en mükerrem yaratığı insana her türlü işkence ve zulümler hâlâ uygulanırken, Hz. Peygamber’in (SAV) hayvanlara bile işkence ve zulüm yapılmasını yasakladığı görülmektedir.

Bu çerçevede, Hz. Peygamber (SAV) Müslümanlara sadece insanlara değil, bütün canlılara karşı merhametli olmalarını öğretmiştir: Merhametli olanlara Rahman (yani merhamet sahihi olan Allah) merhamet eder. Yerde olanlara merhametli olun ki, gökte olanlar da (melekler) size rahmet etsin. (Tirmizî, "Birr" B. 16).

Yine yukarıda ifade edildiği gibi, “Haksız olarak bir serçeyi öldürenden, Cenab-ı Hak kıyâmet gününde hesap soracaktır”. Ayrıca Hz. Peygamber (SAV)'in, kuşların yuvalarının bozulmamasını, yumurta ve yavrularının alınmamasını da emretmiştir. Bir yuvadan aldığı yavruları torbasına doldurup şehre getiren birine Peygamber Efendimiz onları derhal analarının yanına, aldığı yuvaya iade etmesi uyarısında bulunmuştur. Böylece bu sevimli yavrularının anne yuvalarında ve tabii ortamda özgürce büyümeleri temin edilmiştir.
Ad:  hayvan.JPG
Gösterim: 1985
Boyut:  106.2 KB
Hz. Peygamber’in bu tavır ve tavsiyelerinin tarih boyunca Müslümanlar üzerinde çok etkili olduğu görülmektedir. Hz. Peygamber’den aldıkları bu bakış açısıyla hareket eden Müslümanlar herkese karşı merhamet ve hoşgörüyle bakmışlardır. Düşmanlarına bile işkence etmemişlerdir. Başka din ve inanç sahipleri Müslümanlar arasında huzur içinde yaşamışlardır. Bu merhamet, sevgi ve hoşgörü medeniyetinden hayvanlar da nasibini almıştır. Ayrıca hayvanlara iyi davranmanın insanı cennete, kötü davranmanın ise, cehenneme girmesine sebep olabileceğini de yine bizzat Hz. Peygamber (SAV)’in hadislerinden anlıyoruz.

Kur’an-ı Kerim’de adı geçen hayvanlar:

1- Deve

“Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremiyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!” (el-A’raf / 40)

2- Sivrisinek

“Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder? derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır).” (el-Bakara / 26)

3- Katır

“Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.” (en-Nahl / 8)

4- Buzağı

“Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim'e müjde getirdiler ve: "Selam (sana)" dediler. O da: "(Size de) selam" dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.” (Hud / 69)

“Musa'ya kırk gece (vahyetmek üzere) söz vermiştik. Sonra haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz.” (el- Bakara / 51)

5- İnek

“"Bizim adımıza Rabbine dua et, bize onun ne olduğunu açıklasın" dediler. Musa: Allah diyor ki: "O, ne yaşlı ne de körpe; ikisi arasında bir inek." Size emredileni hemen yapın, dedi.” (el-Bakara / 68)

“Yahudilere bütün tırnaklı hayvanları haram kıldık. Sırtlarında yahut bağırsaklarında taşıdıkları ya da kemiğe karışan yağlar hariç olmak üzere inek ve koyunun iç yağlarını da onlara haram kıldık. Bu, zulümleri yüzünden onlara verdiğimiz cezâdır. Biz elbette doğru söyleyeniz.” (el-En’** / 146)

6- Yılan


“Bunun üzerine Musa asasını yere attı. O hemen apaçık bir yılan oluverdi!” (el-A’raf / 107)

“Bunun üzerine Musa asâsını atıverdi; bir de ne görsünler, asâ apaçık bir yılan (oluvermiş)!” (eş-Şuara / 32)

7- Çekirge


“Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirgeler, bitler, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular.” (el-A’raf / 133)

“Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde kabirlerden çıkarlar.” (el-Kamer / 7)

8- Eşek - Merkep


“Tevrat'la yükümlü tutulup da onunla amel etmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan merkebin durumu gibidir. Allah'ın âyetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür! Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.” (el-Cum’a / 5)

“Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.” (en-Nahl / 8)

“Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.” (Lokman / 19)

9- Dev Balık – Balina


“Yunus kendini kınayıp dururken onu dev bir balık yuttu.” (es-Saffat / 142)

“Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani o, dertli dertli Rabbine niyaz etmişti.” (el-Kalem / 48)

10- Domuz

“Allah size ancak ölüyü (leşi), kanı, domuz etini ve Allah'tan başkası adına kesileni haram kıldı. Her kim bunlardan yemeye mecbur kalırsa, başkasının hakkına saldırmadan ve haddi aşmadan bir miktar yemesinde günah yoktur. Şüphe yok ki Allah çokça bağışlayan çokça esirgeyendir.” (el-Bakara / 173)

“De ki: Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki pisliğin kendisidir- ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış birşey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim (bunlardan) yemek zorunda kalırsa bilsin ki Rabbin bağışlayan ve esirgeyendir.” (el-En’** / 145)

11- At


“Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.” (Al-i İmran / 14)

12- Kurt


“(Babaları) dedi ki: Onu ***ürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım. Dediler ki: Hakikaten biz (kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler sayılırız.” (Yusuf / 13-14)

“Ey babamız! dediler, biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusufu eşyamızın yanında bırakmıştık. (Ne yazık ki) onu kurt yemiş! Fakat biz doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın.” (Yusuf / 17)

13- Sinek


“Ey insanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de!” (el-Hacc / 73)

14- Bıldırcın

“Ve sizi bulutla gölgeledik, size kudret helvası ve bıldırcın gönderdik ve "Verdiğimiz güzel nimetlerden yiyiniz" (dedik). Hakikatte onlar bize değil sadece kendilerine kötülük ediyorlardı.” (el-Bakara / 57)

“Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık; Tûr'un sağ tarafına (gelmeniz için) size vâde tanıdık ve size kudret helvası ile bıldırcın eti lütfettik.” (TA-HA / 80)

15- Koyun

“(Dişi ve erkek olarak) sekiz eş yarattı: Koyundan iki, keçiden iki... De ki: O, bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram etti? Eğer doğru iseniz bana ilimle söyleyin.” (el-En’** / 143)

16- Kurbağa

“Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirgeler, bitler, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular.” (el-A’raf / 133)

17- Örümcek


“Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; hâlbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi!” (el-Ankebut / 41)

18- Karga

“Derken Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. (Katil kardeş) "Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar da olamadım mı ki, kardeşimin cesedini gömeyim" dedi ve ettiğine yananlardan oldu.” (el-Maide / 31)

19 – Kelebek


“O gün insanlar yayılmış kelebekler gibi olurlar.” (el-Karia / 4)

20 – Fil


“Görmedin mi Rabb'in fil sahiplerine ne yaptı?” (Fil / 1)

21- Maymun


“İçinizden cumartesi günü yasağını çiğneyenleri elbette bilirsiniz. İşte bundan dolayı onlara "sefil maymunlar olun!" dedik.” (el-Bakara / 65)

“De ki: "Allah katında cezaya çarptırılma bakımından bunlardan daha kötüsünü size haber vereyim mi? Allah, kimlere lanet etmiş ve gazabına uğratmışsa; kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte bunların makamı daha kötüdür ve onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır".” (el-Maide / 60)

22- Aslan

“Aslandan kaçmaktalar.” (Müddessir / 51)

23- Bit


“Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tufan, çekirgeler, bitler, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular.” (el-A’raf / 133)

24- Köpek

“Dileseydik elbette onu bu âyetler sayesinde yükseltirdik. Fakat o, dünyaya saplandı ve hevesinin peşine düştü. Onun durumu tıpkı köpeğin durumuna benzer: Üstüne varsan da dilini çıkarıp solur, bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte âyetlerimizi yalanlayan kavmin durumu böyledir. Kıssayı anlat; belki düşünürler.” (el-A’raf / 176)

25- Keçi


“(Dişi ve erkek olarak) sekiz eş yarattı: Koyundan iki, keçiden iki... De ki: O, bunların erkeklerini mi, dişilerini mi, yoksa bu iki dişinin rahimlerinde bulunan yavruları mı haram etti? Eğer doğru iseniz bana ilimle söyleyin.” (el-En’** / 143)

26- Karınca

“Nihayet Karınca vâdisine geldikleri zaman, bir karınca: Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin! dedi.” (en-Neml / 18)

27- Arı

“Rabbin bal arısına: Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan kendine evler (kovanlar) edin.” (en-Nahl / 68)

28- Hüdhüd

“(Süleyman) kuşları gözden geçirdi ve şöyle dedi: Hüdhüd'ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?” (en-Neml / 20)

Son düzenleyen Safi; 3 Nisan 2019 23:51
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Nisan 2009       Mesaj #2
Misafir - avatarı
Ziyaretçi

1. Deve


Araf suresi 40. Ayettte bazı kimselerin cennete girmelerinin zorluğu yada imkansızlığı anlatılırken iğne deliği kadar küçük bir yerden deve kadar büyük bir hayvanın geçmesinin zorluğuna değinilerek konu daha iyi şekilde anlatılmıştır. Türkçede balık kavağa çıkıncaya kadar tabirine benzer şekilde deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremezler şeklinde ifade edilmiştir.
Sponsorlu Bağlantılar

“Bizim âyetlerimizi yalanlayıp da onlara karşı kibirlenmek isteyenler var ya, işte onlara gök kapıları açılmayacak ve onlar, deve iğne deliğine girinceye kadar cennete giremeyeceklerdir! Suçluları işte böyle cezalandırırız!” (el-A’raf / 40)

Bu ayette geçen / el Cemel kelimesi deve anlamına gelmektedir.

2. Sivrisinek


Kur’an’da geçen hayvanlardan bir tanesi de sivrisinektir. Bakara Suresi 26. Ayette “Allah, gerçekleri açıklarken sivrisinek kadar, hatta daha da küçük nesneleri bile örnek vermekten çekinmez.” İfadesiyle Allah’ın anlatmak istediği bir konuyu en basit nesnelerle dahi en iyi şekilde anlatabileceğine vurgu yapılmıştır. Bu ayette geçen baudaten kelimesi sivrisinek anlamına gelmektedir.

Şüphesiz Allah (hakkı açıklamak için) sivrisinek ve onun da ötesinde bir varlığı misal getirmekten çekinmez. İman etmişlere gelince, onlar böyle misallerin Rablerinden gelen hak ve gerçek olduğunu bilirler. Kâfir olanlara gelince: Allah böyle misal vermekle ne murat eder derler. Allah onunla birçok kimseyi saptırır, birçoklarını da doğru yola yöneltir. Verdiği misallerle Allah ancak fâsıkları saptırır (çünkü bunlar birer imtihandır).” (el-Bakara / 26)

3. Katır


Kur’an’da geçen bir diğer hayvan da katırdır. Nahl Suresi 8. Ayette Allah’ın insanlara vermiş olduğu ulaşım imkanlarından bahsedilirken at eşek ve katırlar örnek olarak verilmiştir. Tabiki ulaşım araçları bunlardan ibaret değil hatta günümüzde araba uçak gibi vasıtaların yanında artık bunlar kullanılmıyor bile. Ancak Kur’an’ın indiği dönemde yaşayan insanların anlayacağı şekilde örnekler verilmiş ve Allah daha nice nakil vasıtaları vermiştir şeklinde de gelecekte geliştirilmesi muhtemel ulaşım araçlarına işaret edilmiştir. Bu ayette geçen el biğal kelimesi katır anlamına gelmektedir.

“Atları, katırları ve eşekleri binmeniz ve (gözlere) zinet olsun diye (yarattı). Allah şu anda bilemeyeceğiniz daha nice (nakil vasıtaları) yaratır.” (en Nahl / 8 )

4. Buzağı


Kur’an’da bahsi geçen hayvanlardan biri de buzağıdır. Hud Suresi 69. Ve Bakara Suresi 51. Ayetler olmak üzere iki farklı yerde buzağıdan bahsedilmektedir. Hud Suresi 69. Ayette İbrahim as’a elçi olarak gelen meleklere Hz. İbrahim kızarmış bir buzağı ikram etmiştir. Tabiki melekler buzağıyı yememişlerdir.

Bakara Suresi 51. Ayette ise Musa as’ın kavminin buzağıya taptığı anlatılmaktadır. Allah, Hz. Musa’ya 40 günlüğüne Tur dağına çıkmasını emreder. Bu süre zarfı içinde de kavim Hz. Musa’nın yokluğundan dolayı Samiri isimli kişinin altından yapmış olduğu buzağıya tapmaya başlamıştır.

“Andolsun ki elçilerimiz (melekler) İbrahim’e müjde getirdiler ve: “Selam (sana)” dediler. O da: “(Size de) selam” dedi ve hemen kızartılmış bir buzağı getirdi.” (Hud / 69)

“Musa’ya kırk gece (vahyetmek üzere) söz vermiştik. Sonra haksızlık ederek buzağıyı (tanrı) edindiniz.” (el- Bakara / 51)

5. İnek


İnekten hem Kur’an’da bahsedilmiş hem de Kur’an’daki surelerden birisine isim olmuştur. Bakara, inek anlamına gelmektedir ve Kur’an’ın 2. suresinin ismi de bakara suresidir. Bu surenin 67-73. ayetleri arasında ve En’am Suresi 140. Ayette inekten bahsedilmektedir.

Bakara suresinde Yahudilere bir inek kesmeleri emredildiği ve onların da ineğin her ayrıntısını sorarak işlerini zorlaştırdıkları ve neredeyse ineği kesmeyecekleri ama sonunda kestikleri anlatılmaktadır.

Hani Musa kavmine, “Allah size bir sığır kesmenizi emrediyor.” demişti. Onlar da “Sen bizimle eğleniyor musun? demişlerdi. Musa, “Kendini bilmez cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.” demişti. (67) “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın.” dediler. Musa şöyle dedi: “Rabbim diyor ki: O, ne yaşlı, ne körpe, ikisi arası bir sığırdır. Haydi emrolunduğunuz işi yapın.” (68) Onlar, “Bizim için Rabbine dua et de, rengi neymiş? açıklasın.” dediler. Musa şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o, sapsarı; rengi, bakanların içini açan bir sığırdır.” deri.(6) “Bizim için Rabbine dua et de onun nasıl bir sığır olduğunu bize açıklasın. Çünkü sığırlar, bizce, birbirlerine benzemektedir. Ama Allah dilerse elbet buluruz” dediler. 70 Mûsâ şöyle dedi: “Rabbim diyor ki, o; çift sürmek, ekin sulamak için boyunduruğa vurulmamış, kusursuz, hiç alacası olmayan bir sığırdır“. Onlar, “İşte, şimdi tam doğrusunu bildirdin” dediler. Nihayet o sığırı kestiler. Neredeyse bunu yapmayacaklardı. 71 Hani, bir kimseyi öldürmüştünüz de suçu birbirinizin üstüne atmıştınız. Halbuki Allah gizlemekte olduğunuzu ortaya çıkaracaktı. 72 “Sığırın bir parçası ile öldürülene vurun” dedik. (Denileni yaptılar ve ölü dirildi.) İşte, Allah ölüleri böyle diriltir, düşünesiniz diye mucizelerini de size böyle gösterir. 73

En’am suresi 140. Ayette ise yine Yahudilerle ilgili bir durum anlatılmaktadır. Yaptıkları zulümlerden dolayı Yahudilere tırnaklı hayvanların ve koyun ile ineğin iç yağlarının haram kılındığı anlatılmaktadır. Bu ayetlerde geçen bakara kelimeleri inek anlamına gelmektedir.

Yahudilere tırnaklı hayvanların hepsini haram kıldık. Sığır ve koyunların ise, sırtlarında veya bağırsaklarında bulunanlar, ya da kemiklerine karışanlar dışındaki iç yağlarını (yine) onlara haram kıldık. İşte böyle, azgınlıkları sebebiyle onları cezalandırdık. Biz elbette doğru söyleyenleriz. 146

6. Yılan


Kur’an’ın iki farklı yerinde yılandan bahsedilmektedir. Bu iki ayette de Hz. Musa’nın asasının yılana dönüşmesi anlatılmaktadır. Buna göre Hz. Musa Allah’ın emri ile firavuna Allah’ı anlatmak üzere gitmiştir. Usulünce söyleyeceklerini söylemiş Allah’ın peygamberi olduğuna dair delilleri olduğunu da belirtmiştir. Bunun üzerine firavun öyleyse delillerini göster demiştir. Hz. Musa da asasını yere atmış ve asa büyük bir yılana dönüşmüştür.

Bu olay A’raf Suresi 107 ve Şuara suresi 32. Ayetlerde anlatılmıştır ve bu surelerde geçen su’ben / kelimesi yılan anlamına gelmektedir.

Bunun üzerine Musa asasını yere attı. Bir de ne görsünler, apaçık bir ejderha. (A’araf 107)

Bunun üzerine Mûsâ, asasını attı, bir de ne görsünler asa açıkça kocaman bir yılan olmuş. 32

7. Çekirge



Kur’an’da iki yerde de çekirgeden bahsedilmektedir. Araf Suresi 133. ve Kamer suresi 7. ayetlerde el cerad / kelimesi çekirge olarak geçmektedir.

Araf suresi 133. ayette bir musibet olarak çekirgelerden bahsedilmektedir. Ayetin tefsirine göre Mısırda, Hz. Musa’ya inanmayan toplumu, önce sel baskını ile Allah uyarmış. Yine iman etmeyince bu sefer çekirgeler basmış ve tüm ürünlerini yemeye başlamışlar. Arkasından bitler, kurbağalar ve kanla da aynı şekilde imtihan olmuşlar ancak yinede Musa (as)’a iman etmemişlerdir.

Biz de, her biri ayrı ayrı birer mucize olmak üzere başlarına tufan, çekirge, ürün güvesi (haşerât), kurbağalar ve kan gönderdik. (Hiçbirinden ders almadılar.) Büyüklük tasladılar ve suçlu bir kavim oldular. A’raf 133

Kamer suresi 7. Ayette de haşrin dehşeti içinde kabirden kalkan insanların çekirgenin bakışları gibi şaşkınlık içerisinde kabirlerinden kalkacakları bildirilmiştir.

Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi bakışları perişan (utançtan yere bakar) bir halde kabirlerden çıkarlar. (Kamer 7)

8. Eşek


Eşek Kur’an’da 3 farklı yerde geçmektedir. Cuma Suresi 5. Ayette Tevratla sorumlu tutulan Yahudilerin, Tevratla amel etmeyenleri, ciltlerce kitap yüklü eşeğe benzetilmiştir.

Nahl suresi 8. Ayette atlar eşekler ve katırların ulaşım vasıtaları ve göze hoş gelen, bugünün Ferrari ve Porshleri gibi zinet olarak yaratıldığından bahsedilmektedir.

Hem binesiniz diye, hem de süs olarak atları, katırları ve merkepleri de yarattı. Bilemeyeceğiniz daha nice şeyleri de yaratır.8

Lokman suresi 19. ayette ise Lokman (as)’ın oğluna verdiği öğütlerden birisi de alçak sesle konuşmaktır. Bu ayette lokman (as) en kötü sesin eşek sesi olduğunu belirterek yüksek sesle konuşmayı da eşeklerin sesine benzetmiş olmaktadır.

“Yürüyüşünde tabii ol. Sesini alçalt. Çünkü seslerin en çirkini herhalde eşeklerin sesidir!” 19

9. Balık


Saffat Suresi 142. ayette ve Kalem Suresi 48. ayette büyük bir balığın Yunus (as)’ı yuttuğu anlatılmaktadır. Bu ayetlerde geçen hut / kelimeleri balina gibi büyük balık anlamına gelmektedir.

Böylece, Yûnus kendini kınayıp dururken balık onu yuttu. Saffat 142

Sen, Rabbinin hükmüne sabret. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma. Hani o, (balığın karnında) kederli bir halde Rabbine yakarmıştı. Kalem 48

10. Domuz


Kur’anda iki yerde domuzun haram olduğundan bahsedilmektedir. Bakara Suresi 173. ve En’am suresi 145. Ayetlerde geçen hınzır / kelimesi domuz anlamına gelmektedir.

Allah, size ancak leş, kan, domuz eti ve Allah’tan başkası adına kesileni haram kıldı. Ama kim mecbur olur da, istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın yemek zorunda kalırsa, ona günah yoktur. Şüphesiz, Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. Bakara 173

De ki: “Bana vahyolunan Kur’an’da bir kimsenin yiyecekleri arasında leş, akıtılmış kan, domuz etiki o şüphesiz necistirya da Allah’tan başkası adına kesilmiş bir (murdar) hayvandan başka, haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Fakat istismar etmeksizin ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın kim bunlardan yeme zorunda kalırsa yiyebilir.” Şüphesiz Rabbin çok bağışlayandır, çok merhametlidir.En’am 145

11. At


Allah’ın verdiği her nimet çok güzel bir hediyedir. Ancak bazıları vardır ki insan onları büyük bir arzu ile ister ve elde etmek için peşinde koşar. Peşinde koşulan ve normalde helal olan bu nimetler bu durumda insanın imtihanı haline gelir. Bu tarz nimetlere örnekler verirken Allah güzel atları da saymış ve insanın şehvetle bunların peşinden koştuğunu bildirmiştir. Artık günümüzde insanlar daha çok lüks arabalarının olmasını istemekte ve onu elde etmek için uğraşmaktadırlar.

“Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah’ın katındadır.” (Al-i İmran / 14)

12. Kurt


Kurt kelimesi Yusuf (as)’ın kıssasında geçmektedir. Daha küçük bir çocuk iken Yusuf (as)’ı ve anne ve babası bir olan kardeşi Bünyamin’i, anneleri farklı olan diğer kardeşleri kıskanmaktadırlar. Bu kıskançlık dolayısı ile Yusuf’u öldürmek isterler. Aralarından bir tanesi de onu öldürmek yerine kervanların geçtiği yerdeki bir kuyuya atalım da oradan geçen bir kervan onu alsın der. Bu konuda anlaşırlar.

Sonra babalarına, hayvanları otlatmaya giderken Yusuf’u da yanlarında götürmek istediklerini söylerler. Babaları Yakup Peygamber buna razı değildir. Ya Yusuf’u bir kurt yerse der. Onlarda biz güçlü bir topluluğuz onu koruruz derler ve babalarını istemese de ikna ederler. Ve hz. Yusuf’u kuyuya atıp eve geldiklerinde de babalarına biz oyun oynarken Yusuf’u eşyalarımızın başında bırakmıştık. O arada kurt gelip Yusuf’u yemiş derler. Bu olay Yusuf Suresi’nde ayrıntılı şekilde anlatılmaktadır ve bu surenin 13,14 ve 17. Ayetlerinde de kurt kelimesi geçmektedir.

Bu ayetlerde geçen zi’b / kelimesi kurt demektir.

“(Babaları) dedi ki: Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım. Dediler ki: Hakikaten biz (kuvvetli) bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu kurt yerse, o zaman biz gerçekten âciz kimseler sayılırız.” (Yusuf / 13-14)

“Ey babamız! dediler, biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusuf’u eşyamızın yanında bırakmıştık. (Ne yazık ki) onu kurt yemiş! Fakat biz doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın.” (Yusuf / 17)

13. Sinek


Allah, insanların kendisi dışında batıl olarak edindikleri tanrılarına tapınmayı güzel bir örnekle anlatmaktadır. Bu durumu insanların Allah dışındı tapındıkları tüm tanrıları bir araya gelseler bir sineği dahi yaratamazlar hatta sinek onlardan bir parça alsa, o parçayı dahi geri alamazlar şeklinde ifade etmiştir. Bu durum cahiliye dönemi Arap toplumunun putlara taptığını düşünürsek çok daha iyi anlayabiliriz. Helvadan yapılmış bir put düşünelim ki o dönemde yapılırdı. Bu puttan gelip bir sinek bir parça alıp yese put bu sineği nasıl engelleyebilir yada nasıl o parçayı geri alabilir.

Bu durum Hac suresi 73. Ayette anlatılmaktadır ve bu ayette geçen zübab / kelimesi sinek anlamına gelmektedir.

“Ey İnsanlar! (Size) bir misal verildi; şimdi onu dinleyin: Allah’ı bırakıp da yalvardıklarınız (taptıklarınız) bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geri de alamazlar. İsteyen de âciz, kendinden istenen de!” (el-Hacc / 73)

14. Bıldırcın


Allah Teala, Yahudiler’e Tih çölündeyken çeşitli nimetler vermiştir. Çöl gibi sıcak bir yerde üzerlerine bulut göndererek onlara gölgelik yapmış, ve yiyecek olarak da kudret helvası bıldırcın eti indirmiştir. Yahudilerse bu nimetlere bile nankörlük etmişlerdir. Bu durum Bakara Suresi ve Taha Suresi’de anlatılmaktadır.

Ve üstünüze o bulutu gölge yaptık, ve size ihsan ettiğimiz hoş rızıklardan yiyin, diye üzerinize kudret helvası ve bıldırcın indirdik. Onlar, bize zulmetmediler, lakin kendi nefislerine zulmediyorlardı. (el-Bakara / 57)

“Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık; Tûr’un sağ tarafına (gelmeniz için) size vâde tanıdık ve size kudret helvası ile bıldırcın eti lütfettik.” (TA-HA / 80)

15. Koyun


Müşrik Araplar, bazı hayvanların etlerinin yenilmesini haram saymışlar ve haksız olarak bunun Allah’ın bir hükmü olduğunu ileri sürmüşlerdir. Âyette eti yenilen hayvanlardan koyun, keçi, deve ve sığır türleri özellikle zikredilerek onların bu hayvanların etlerinin yenilmesiyle ilgili iddiaları çürütülmüş, Allah’ın böyle bir hükmünün bulunmadığı açıklanmış; ayrıca bunların dişi ve erkek cinsleri arasında etlerinin yenilmesi bakımından fark bulunmadığını bildirmek için bunlar eşler halinde anılmıştır. Bu hayvanların helal olduğu açıkça anlatılmış olmaktadır.

Bu durum En’am Suresi 143. Ayette dile getirilmiştir.

Sekiz çift; koyundan iki, keçiden de iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Eğer doğru sözlüler iseniz bana bir ilimle haber verin.” (En’am 143)

16. Kurbağa


A’raf Suresi 133. ayete göre Mısır’da Hz. Musa’ya inanmayan toplum Allah tarafından uyarılmıştır. Bu uyarılar çeşitli şekillerde gerçekleşmiştir. Buna göre sekiz gün geceli gündüzlü şiddetli bir yağmur yağmış, kimse evinden dışarı çıkamamış, seller evlere dolmuş, boğazlarına kadar su içinde kalmışlar, aralarında bulunan İsrailoğulları’nın evlerine ise bir şey olmamış. Böylece bir hafta boyunca bütün Mısır bir deniz gibi olmuş, işten güçten kalmışlar. Bu boğulma tehlikesi altında Hz. Musa’ya başvurup “Rabbine dua et, bu belayı başımızdan kaldır da sana iman edelim.” demişler. O da dua etmiş, tehlike savuşmuş, fakat bundan sonra bitkiler öyle fışkırmış ki, arazide benzeri görülmemiş bir feyiz ve bereket ihtimali baş göstermiş. Bunu görünce “Bizim korktuğumuz şey, bir musibet değilmiş, meğer büyük bir hayırmış.” demişler, iman etmekten vazgeçmişler. Bunun üzerine Allah çekirge âfeti göndermiş, ekinlerini ve meyve bahçelerini yiyen çekirge sürüleri evlerine, tavanlarına ve elbiselerine kadar üşüşmüş, yine Musa Aleyhisselam’a koşup feryad etmişler, Allah Teâlâ da bir rüzgar göndermiş çekirgeleri sürüp denize dökmüş. Bakmışlar ki, geriye kalan ürünleri kendilerine yetecek “Eh bu kalan bize yetişir.” demişler, yine iman etmemişler. Bunun üzerine Allah Teâlâ, onlara bitleri musallat etmiş, çekirgeden arta kalan ürünleri yemeye, elbise ve bedenlerine kadar girip kanlarını emmeye başlamış. Hz Musa’ya üçüncü defa gelip yine feryad etmişler, Allah’ın izniyle bu bela da başlarından uzaklaştırılmış. “Artık” demişler, “senin bir sihirbaz olduğunda hiç şüphemiz kalmadı.” Daha sonra deniz tarafından gayet yoğun bir karaltı çıkmış ve başlarına kurbağalar yağmaya başlamış, öyle ki, yerleri yurtları kurbağa ile dolmuş. Her hangi bir örtüye veya yiyeceğe el atsalar, hemen bir kurbağa çıkar, ağızlarına, burunlarına atılırmış. Dördüncü defa tekrar gelip yine yalvarmışlar, o da kendilerinden kuvvetli bir ant alarak Allah’a dua etmiş, Allah Teâlâ, bu kurbağa belasını da bir yağmurla sürüp denize dökmüş ve onlardan uzaklaştırmış, lakin onlar yine antlarını bozmuşlar, küfür ve fesattan vazgeçmemişler. Bunun üzerine de Allah Teâlâ kan göndermiş, içecekleri ve kullanacakları sular kan olmuş kalmış. Birisi bir İsrailoğlu’nun ağzından bir yudum su sormak (emmek) istese o bile kan kesilirmiş veyahut sürekli olarak burunlarından kan fışkırırmış.

Biz de açık seçik mûcizeler olmak üzere onların üzerine tûfan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim olmakta direndiler. (A’raf 133)

17. Örümcek


Örümcek, Kur’an’da bahsedilen ve bir sureye isim olan hayvanlardan birisidir.

Allah’tan başkasını kendilerine bir yardımcı, bir kurtarıcı olarak görüp ilahlaştıranların durumu Kur’an’da anlatılırken örümceğe benzetilerek anlatılmıştır. Çünkü örümcek bir yuva yapar ama sinek yakalamaktan başka bir işe yaramaz. İçinde oturulmaz. Tehlikelerden korumaz. Hatta hafif bir rüzgarda bile uçar gider. Dayanıksız çürük bir yapıdır. İşte Allah’tan başka ilah edinenlerin durumu da bu şekilde çürük bir temele dayanmaktadır. Bu durumu Allah teala örümcek ağına benzeterek çok güzel şekilde anlatmıştır.

Ankebut suresi 41. Ayette bu durum anlatılmıştır ve bu ayette geçen el ankebut / kelimesi örümcek anlamına gelmektedir.

Allah’tan başka varlıkların korumasına sığınanların durumu, örümceğin durumuna benzer: Örümcek, (ağını) kendine bir yuva yapar, ama yuvaların en çürüğü de örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi! (Ankebut 41)

18. Karga


Habil ve Kabil, Adem (as)’ın iki oğludur. İkisi de Allah’a birer tane kurban sunmuşlardır. Ancak birisinin kurbanı kabul edilmiş birinin ki kabul edilmemiştir. Kabil, kurbanı kabul edilmeyince, Habil’e kıskançlığından dolayı seni öldüreceğim demiştir. Habil ise kardeşine öğütte bulunmuş, Allah’tan kork, niyetini düzelt demiştir. Kendisini öldürmeye kalksa bile kardeşine el kaldırmayacağını söylemiştir.

Kabil, bu nasihatlere aldırmamış hatta kardeşinin bu uysal hali, onun gözünde durumu biraz daha kolay göstermiş ve kardeşini öldürmüştür.

Bunu yapınca da paniğe kapılmış kardeşinin cesedini ne yapacağını şaşırmıştır. Allah, o anda bir karga göndermiştir. Karga yeri eşelemiş bunu gören kabil, “yazıklar olsun şu karga kadar bile olamadım” demiştir. Karganın yeri eşelemesinden ilham alarak yeri kazıp kardeşini gömdü.

Bu olay Maide suresinde anlatılmaktadır ve 31. Ayette geçen ğurab / kelimesi karga anlamına gelmektedir.

Ardından Allah, kardeşinin cesedini nasıl gömeceğini ona göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. “Yazıklar olsun bana! Şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten âciz miyim?” dedi, ettiğine de pişman oldu. (Maide 31)

19. Kelebek


Karia Suresi’de Kıyamet gününde insanların kabirlerinden kalkarak mahşer yerine gidişleri, ateşe doğru uçup da ateşe girince kanatlarını açarak yayılıp kalan kelebeklere benzetilerek tasvir edilmiştir. İnsanlar o anda korku ve dehşet içerisinde dağınık bir halde bulunacaklarından yüce Allah onları sağa sola dağılmış kelebeklere benzetmiştir.

O gün insanlar sağa sola dağılmış kelebekler gibi olur. (Karia 4)

20. Fil


Habeşistan’ın yönetiminde bulunan Yemen’in genel valisi Ebrehe her yıl Mekke’deki Kâbe’yi ziyaret eden Arap hacılarını San‘a’ya çekmek için burada Kulleys veya Kalîs (kilise) denilen büyük bir katedral yaptırdı. Çeşitli bölgelere propagandacılar göndererek mâbedi ziyaret etmeleri için halkı San‘a’ya çağırdı. Ancak bu ümidi gerçekleşmeyince Kâbe’yi yıkmaya karar verdi ve muhtemelen 570 yılında, içinde mahmûd (mamut) adlı filin de bulunduğu büyük bir ordu ile Mekke üzerine yürüdü. Ebrehe, hareketini engellemek için karşısına çıkan bazı güçleri etkisiz hale getirerek yoluna devam etti. Gönderdiği bir müfreze, içinde Hz. Peygamber’in dedesi Abdülmuttalib’e ait 200 devenin de bulunduğu Mekkeliler’e ait çok sayıda deveyi ele geçirdi. Abdülmuttalib, Ebrehe’ye gelerek develerinin iadesini istedi; Ebrehe’nin Kâbe ile ilgili bir sorusu üzerine Kâbe’yi merak etmediğini, çünkü onu sahibinin koruyacağını söyledi. Ertesi gün Ebrehe, ordusuna Kâbe yönünde hareket emri verdi. Fakat kaynaklarda belirtildiğine göre en öndeki fil (mamut) yerinden kımıldamadığı gibi askerler de üzerlerine taşlaşmış çamur yağdıran sürü sürü kuşlar tarafından –âyetteki benzetmeyle– “yenilip çiğnenmiş ekin” gibi imha edildi. Yaygın inanışa göre bu olay Hz. Peygamber’in doğumundan elli-elli beş gün veya üç ay önce vuku bulmuştur.

3-5. âyetler ise felâketin nasıl cereyan ettiğini yani Allah tarafından gönderilen sürülerle kuşun fil ordusunun üzerine pişkin tuğla türü taşlar yağdırarak onları nasıl hayvanlar ve haşarat tarafından yenmiş ekin artığına çevirdiğini ifade eder.

Rabbin filin yanındakilere neyi nasıl yaptı görmedin mi? (Fil 1)

21. Maymun


Maymun Kur’an-ı Kerim’de iki farklı yerde geçmektedir.

Birincisinde Cumartesi yasağına uymayan Yahudilerin maymun olduklarından bahsedilmektedir. Allah Teala Yahudilerin azgınlıkları nedeniyle Tur dağını başlarının üzerine kaldırmış ve tam helak olacakları zaman Yahudiler Allah Teala’nın emirlerine uyacaklarına dair söz vermişlerdir. Ancak daha sonra yine verdikleri sözü tutmamışlar ve Allah’ın emir ve yasaklarına uymamışlardır. Örnek olarak da A’raf Suresi 165. ayette açıklandığı üzere Cumartesi yasağını çiğnediklerinden bahsedilmiştir. Cumartesi günleri Yahudilikte kutsal gün olduğu için bu gün ibadete ve istirahate ayrılır ve çalışılmaz. Ancak deniz kenarındaki bir kasaba halkı bu gün balık avlamaya devam etmişlerdir. Bu sebeple Allah da bu yasağa uymayanlara maymun olun demiştir.

Şüphesiz siz, içinizden Cumartesi yasağını çiğneyenleri bilirsiniz. Biz onlara, “Aşağılık maymunlar olun.” demiştik.(Bakara 65)

İkincisi ise Maide Suresi 60. ayette yine içlerinden domuzlar ve maymunlar çıkarılan bir topluluktan bahsedilmiştir. Bu durum İslam inancını hakir gören insanlara bir ders verme amacıyla anlatılmıştır. Hakir görenlere, asıl hakir görülecek inanç, işte inanç sanıp gittikleri yok bu olan ve sonucunda da maymun ve domuzlara dönüşülen bu yoldur, denilmek istenilmiştir.

Bu âyetin iniş sebebinde de şu iki rivayet vardır: Ezan okununca müslümanlar namaza kalktıklarında yahudiler gülüp alay ederek “Kalktılar, kalkmaz olsunlar; kıldılar, kılmaz olsunlar; rûkû ettiler, etmez olsunlar” derlermiş. İkincisi ise; Sûddi’nin rivayetine göre Medine’de bir hıristiyan varmış, müezzinin “Ben şahitlik ederim ki, muhakkak Muhammed Allah’ın Resulüdür” dediğini işittiği zaman “Allah yalancıyı yaksın” dermiş. Bir gece hizmetçisi elinde bir ateş ile odasına giderken bir kıvılcım sıçramış, hane halkı da uykuda imiş, derken bir yangın çıkmış, hıristiyan da bütün âilesi ile beraber yanmış gitmiş, bu âyet de bunun üzerine inmiştir.

De ki: Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size haber vereyim mi? Allah’ın lanetlediği ve gazap ettiği, aralarından maymunlar, domuzlar ve tâğûta tapanlar çıkardığı kimseler. İşte bunlar, daha kötü olan ve doğru yoldan daha ziyade sapmış bulunanlardır.

22. Aslan


Müddessir Suresi’nde Kur’an’ı inkar edenlerin durumu aslandan kaçan yaban eşeklerine benzetilmiştir. Aslandan kaçan eşekler gibi Kur’an’dan ve Kur’an’ın emirlerinden kaçmaktadırlar.

Onlar sanki aslandan kaçan yaban eşekleridir. (Müddessir 50-51)

23. Bit ve Kene


Allah’ın ayetlerini inkar edenlere inanmaları için mucizeler gönderilmiştir. Yine inat ederlerse yine mucize nevinden uyarı olarak bela ve musibetler gönderilmiştir. A’raf Suresi 133. ayette bu durumdan bahsedilmektedir.

Buna göre Musa (as)’a inanmayan Firavun ve bölge halkına bazı musibetler gönderilmiştir. Sekiz gün geceli gündüzlü şiddetli bir yağmur yağmış, kimse evinden dışarı çıkamamış, seller evlere dolmuş, boğazlarına kadar su içinde kalmışlardır. Aralarında bulunan İsrailoğulları’nın evlerine ise bir şey olmamıştır. Böylece bir hafta boyunca bütün Mısır bir deniz gibi olmuş, işten güçten kalmışlar. Bu boğulma tehlikesi altında Hz. Musa’ya başvurup “Rabbine dua et, bu belayı başımızdan kaldır da sana iman edelim.” demişler. O da dua etmiş, tehlike savuşmuş, fakat bundan sonra bitkiler öyle fışkırmış ki, arazide benzeri görülmemiş bir feyiz ve bereket ihtimali görünmeye başlamış. Bunu görünce “Bizim korktuğumuz şey, bir musibet değilmiş, meğer bir büyük hayırmış.” demişler, ve iman etmekten vazgeçmişler. Bunun üzerine Allah çekirge âfeti göndermiş, ekinlerini ve meyve bahçelerini yiyen çekirge sürüleri evlerine, tavanlarına ve elbiselerine kadar üşüşmüş, yine Musa Aleyhisselam’a koşup feryad etmişler, Allah Teâlâ da bir rüzgar göndermiş çekirgeleri sürüp denize dökmüş. Bakmışlar ki, geriye kalan ürünleri kendilerine yetecek “Eh bu kalan bize yeter.” demişler, ve yine iman etmemişler. Bunun üzerine Allah Teâlâ, onlara bitleri musallat etmiş, çekirgeden arta kalan ürünleri yemeye, elbise ve bedenlerine kadar girip kanlarını emmeye başlamış. Hz Musa’ya üçüncü defa gelip yine feryad etmişler, Allah’ın izniyle bu bela da başlarından uzaklaştırılmış. “Artık” demişler, “senin bir sihirbaz olduğunda hiç şüphemiz kalmadı.” Daha sonra deniz tarafından gayet yoğun bir karaltı çıkmış ve başlarına kurbağalar yağmaya başlamış, öyle ki, yerleri yurtları kurbağa ile dolmuş. Her hangi bir örtüye veya yiyeceğe el atsalar, hemen bir kurbağa çıkar, ağızlarına, burunlarına atılırmış. Dördüncü defa tekrar gelip yine yalvarmışlar, o da kendilerinden kuvvetli bir ant alarak Allah’a dua etmiş, Allah Teâlâ, bu kurbağa belasını da bir yağmurla sürüp denize dökmüş ve onlardan uzaklaştırmış, lakin onlar yine sözlerini bozmuşlar, küfür ve fesattan vazgeçmemişler. Bunun üzerine de Allah Teâlâ kan göndermiş, içecekleri ve kullanacakları sular kan olmuş kalmış. Birisi bir İsrailoğlu’nun ağzından bir yudum su emmek istese o bile kan kesilirmiş veyahut sürekli olarak burunlarından kan fışkırırmış.

Âyette, nitelik ve süre hakkında hiçbir bilgi ve işarete yer verilmeksizin ancak bu gibi felaketlerin onlara gönderildiği zikr olunmuştur ve buyurulmuştur ki;

Mufassal mufassal âyetler olarak, yani, her biri ayrı ayrı birer açık delil olarak gönderildi. Onlardan her biri Musa’nın hak peygamberliğine ve Allah’ın kudretinin sonsuzluğuna ve Firavun kavminin helâke doğru gittiğine, hak ve hakikatı anlayıp bir an önce Allah’a iman edip, yalvarmalarına, tevbe edip yola gelmelerine delalet eden açık, seçik belgeler idi. Onlar kibre kapıldılar, büyüklük tasladılar, iman etmeyi kibirlerine yediremediler. Ve bunlar böyle mücrimler, günahkârlar sürüsü bir kavim idiler.

Bu ayete göre gönderilen musibetlerden birisi “kummel”dir. Bu kelimenin tam anlamı ile ilgili birkaç farklı görüş vardır.

Birincisi henüz tohumundan yeni çıkmış ve kanatlanmamış çekirge yavrusudur ki, buna ve gayet küçük karıncalara dahi denilir.

İkincisi buğdaya düşen güvedir ki, buğday biti denilir. Bu iki mânâ Abdullah b. Abbas’dan rivayet edilmiştir.

Üçüncüsü siyah renkli küçük böcekler, yani başta bit olmak üzere genellikle siyah kabuklu küçük haşereler ki bu mânâ, Hasen ve Saîd b. Cübeyr’den nakledilmiştir.

Daha önceki görüşlerle birlikte ele alındığında, tefsirlerin hepsini içine almaktadır. Nitekim Habib b. Sabit, “cu’lan” yani pislik böcekleri diye, Ebu Ubeyde “hamnan” denilen bir nevi kurd ve kene diye, Ebu Atay-ı Horasanî ve Zeyd b. Eslem, kummeli maruf, yani kehle dediğimiz bilinen bittir, kummel de kaml de birer lugattır, diye zikretmişlerdir. Ve İbnü Zeyd’den hikaye edilerek, pire olduğu da söylenmiştir.

Sonuç olarak “Kummel” Firavun kavminin ya ürünlerine, ya bedenlerine veya her ikisine birden üşüşmüş olan çeşitli cinsteki küçük haşerelerdir. Biz de burada bit ve kene başlığıyla bu haşereleri ele almış olduk.

Biz de ayrı ayrı mucizeler olarak onların üzerine tûfan, çekirge, haşere, kurbağa ve kan gönderdik. Yine de büyüklük tasladılar ve günahkâr bir kavim oldular. (A’raf Suresi 133)

24. Köpek


A’raf Suresi 176. ayette inkar eden birinin durumu köpeklerin durumuna benzetilmiştir. Çünkü köpekler yorulsalar da dillerini sarkıtıp solurlar yorulmamış olsalar da. Bununla bu kişilerin dine davet edilip uyarılmaları ile kendi hallerine bırakılmaları arasında bir şeyin değişmeyeceği anlatılmıştır.

Bu ayetin Hz. Musa zamanında İsrailoğulları âlimlerinden Bel’am b. Ebr veya Ken’anîler’den Bel’am b. Baura namında birisi olduğuna veya Araplar’dan Ümeyye b. Ebissalti Sakafî hakkında nazil olduğuna dair bir kaç rivayet vardır. Bel’am, bazı ilâhî kitaplar hakkında bilgisi olan, duası makbul bir veli iken Arz-ı Mukaddes’e girme meselesinde Hz. Musa’nın yada Yuşa’nın aksine dünya sevgisi ile zorbalara arka çıkmıştır.

Ümeyye b. Ebissalt da bazı din kitaplarını okumuş ve bir peygamberin geleceğine inanmış ve gelecek olan peygamberin kendisi olması ümidine kapılmıştır. O sırada Hz. Muhammed’e peygamberlik verilince hasedinden dolayı küfre sapmıştır.

Burada önemli olan şahıs değildir. Önemli olan anlatılan karakterdir. Uyarılara uymayan ve burnunun dikine giden bu karakterdeki insanlar köpeğe benzetilerek anlatılmıştır. onu yorsan da kendi haline bıraksan da bişey değişmez hep dilini sarkıtarak solur. Köpeklerin “Onları uyarsan da, uyarmasan da birdir.” (Bakara, 2/5) ayetinde anlatılan durumun aynısı bu ayette tekrar dile getirilmiştir.

Dileseydik o âyetlerle onu elbette yüceltirdik. Fakat o, dünyaya saplanıp kaldı da kendi heva ve hevesine uydu. Onun durumu köpeğin durumu gibidir: Üzerine varsan da dilini sarkıtıp solur; kendi hâline bıraksan da dilini sarkıtıp solur. İşte bu, âyetlerimizi yalanlayan toplumun durumudur. Şimdi onlara bu olayları anlat ki düşünsünler. (A’raf 176)

25. Keçi


Kur’an’da helal ve haramın belirlenmesi hususunda ayetlerin belirleyici olduğunu açıklamak için koyun ve keçi örnek olarak verilmiştir. Bunların erkeğinin de dişisinin de helal olduğu belirtilmiştir. Ayetlerde açıklananın dışında insanın aklı ile haram ve helali tespit edemeyeceği açıklanmıştır.

Sekiz çift; koyundan iki, keçiden de iki. De ki: “İki erkeği mi haram kıldı? Yoksa iki dişiyi mi, ya da o iki dişinin rahimlerinin, kendisini kapsadığı (yavruları) mı? Eğer doğru sözlüler iseniz bana bir ilimle haber verin.” (En’am 143)

26. Karınca


Süleyman (as)’ın büyük bir ordusu vardır. Bu ordu ile sefere çıktığında karınca vadisi denilen bir yere geldiklerinde bir karınca diğer karıncaları uyarmış ve yuvalarına girmelerini söylemiştir. Çünkü Süleyman (as)’ın askerleri farkına varmadan onların üzerine basıp ezebilirler. Burada Süleyman (as)’ın askerlerinin bunu kasıtla yapmayacakları farkına varmadan istemeden böyle bir durum olabileceğine de işaret edilmiş olmaktadır.

Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, “Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesinler” dedi. (Neml 18)

27. Arı


Nahl Suresi’nde Allah Teala’nın arıya vahyettiğinden bahsedilmektedir. Bu vahiy elbette peygamberlere gelen vahiy gibi bir vahiy değil, ilham etmek şeklinde anlaşılmalıdır. Allah arıya kendisine kovanlar edinmesini vahyetmektedir. Arılar da kendilerine verilen bu ilham ile kovanlar edinir yani yuvalar edinir ve bu yuvaların içerisinde yaşarlar.

Rabbin, bal arısına şöyle ilham etti: “Dağlardan, ağaçlardan ve insanların yaptıkları çardaklardan (kovanlardan) kendine evler edin.”

28. Hüdhüd


Süleyman (a.s) Beyt-i Makdis’in inşasını tamamlayınca hac için hazırlanıp Harem-i Şerife gider. Burada istediği kadar kaldıktan sonra Yemen’e yönelmiştir. Sabahleyin Mekke’den çıkıp öğleyin San’a’ya varır. San’a hoşuna gider ve orada konaklar fakat su bulamaz. Hüdhüd kuşu ise onun yol gösterisidir ve suyu iyi bulur. Bunun üzerine hüdhüdü arar ama bulamaz, çünkü Süleyman (a.s) konakladığında havada bir tur atmış ve başka bir hüdhüdün durduğunu görmüş, yanına inmiştir.İkisi anlaşmışlar, ve yanına gittiği hüdhüd bizim hüdhüde bir şeyler anlatır. Bunun üzerine onun anlattıklarını görmek üzere beraber uçarlar, daha sonra ikindiyi müteakip gelir ve gördüklerini Süleyman (as)’a anlatır. Gitmiş Sebe’yi görmüş öğrenmiş ve bunları anlatmıştır.

Süleyman, kuşlara göz atıp yokladı ve şöyle dedi: “Hüdhüd’ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?” (Neml 20)

Son düzenleyen Safi; 4 Nisan 2019 00:13
Misafir - avatarı
Misafir
Ziyaretçi
3 Nisan 2009       Mesaj #3
Misafir - avatarı
Ziyaretçi
1- Kur’an-ı Kerim’de tüm hayvanlar için ortak kullanılan kelime dâbbe dir. Dabbe tüm hayvan sınıflarını içerisinde barındıran bir kelime olup Kur’an-ı Kerim’de 18 yerde geçmektedir.

2- Ehli hayvanları içerisine barındıran deve, sığır, koyun ve keçi cinsi hayvanları da “en’âm” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de geçmektedir. En’an kelimesi Kur’an-ı Kerim’de32 yerde geçmektedir.

3- Sığır veya inek olarak meali verilen “bakar” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de 9 ayette geçmektedir.

4- Deve anlamına gelen cemel, damir, işar, ibil, naka vb kavramllar 16 ayette geçmektedir.

5- At olarak tercüme edilen “hayl” kelimesi 5 yerde, “âdiyât” kelimesi 1 yerde, “ciyâd” kelimesi 1 yerde buna benzer farklı kelimelerle at toplam 7 yerde geçmektedir.

6- Koyun anlamında “da’n” kelimesi 1 yerde, “ğanem” kelimesi 3 yerde, “na’ce” 4 yerde Toplamda koyun anlamında Kur’an-ı Kerim’de 8 ayette geçmektedir.

7- Kuş anlamına gelen “tayr-tâir” Kur’an-ı Kerim’de 20 ayette

8- Sivrisinek anlamına gelen “beûda 1 ayette geçmektedir.

9- Katırlar anlamına gelen “biğâl” kelimesi 1 yerde,

10-Örümcek anlamında ankebût Kur’an-ı Kerim’de 2 ayette geçer

11-Çekirge anlamındaki “cerâd” Kur’an-ı Kerim’de 2 ayette

12-Ağaç kurdu anlamındaki “dâbbetu’l-arz” 1 ayette

13-Kurbağalar anlamındaki “dafâdi’ ” kelimesi 1 yerde,

14-Kuş sürüsü anlamındaki “tayran ebâbîl” 1 yerde,

15-Fil anlamındaki “fîl” kelimesi 1 yerde,

16-Karga anlamındaki “ğurâb” kelimesi 2 yerde,

17-Eşek anlamında “hımâr” 2 yerde, “hamîr” 2 yerde, “humur” 1 yerde, (değişik kelimelerle eşek toplam 5 yerde),

18-Domuz anlamında hınzîr kelimesi 4 yerde, bunun çoğulu “hanâzîr” 1 yerde (domuz toplam 5 yerde),

19-Bir kuş adı olan “hüdhüd” 1 yerde,

20-Arslan anlamında “kasvera” 1 yerde,

21-Köpek anlamında “kelb” kelimesi 5 yerde,

22-Maymun anlamında “kırade” 3 yerde,

23-Haşerat anlamında kummel kelimesi 1 yerde,

24-Keçi anlamında “ma’z” 1 yerde,

25-Arı anlamında “nahl” 1 yerde,

26-Karınca anlamında “neml” 3 yerde,

27-Bıldırcın anlamında “selvâ” 3 yerde,

28-Balık anlamında “hût” 4 yerde, balık anlamında “hîtân” 1 yerde, balık anlamında “nûn” 1 yerde (değişik kelimelerle balık toplam 6 yerde),

29-Yılan anlamında “sü’bân” 2 yerde, yılan anlamında “hayye” 1 yerde, (yılan toplam 3 yerde),

30-Kurt anlamında “zi’b” kelimesi 3 yerde,

31-Kara sinek anlamında “zübâb” kelimesi 2 yerde zikredilir.

32-Bunun yanında; 2/Sûre-i Bakara, 6/Sûre-i En’âm, 16/Sûre-i Nahl, 27/Sûre-i Neml, 29/Sûre-i Ankebût, 100/Sûre-i Âdiyât, 105/Sûre-i Fîl gibi sûreler de isimlerini o sûrede zikri geçen bu hayvanlardan alır.
Son düzenleyen Safi; 3 Nisan 2019 23:55

Benzer Konular

22 Aralık 2012 / adsızzz Müslümanlık/İslamiyet
10 Kasım 2016 / eda Cevaplanmış
6 Ocak 2014 / Misafir Cevaplanmış
15 Aralık 2010 / Ziyaretçi Cevaplanmış
25 Kasım 2011 / enis Müslümanlık/İslamiyet