Arama

Kur'an-ı Kerim'i Anlamak - Sayfa 2

Güncelleme: 28 Ağustos 2014 Gösterim: 13.857 Cevap: 11
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
30 Haziran 2014       Mesaj #11
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Bir kardeşimiz yazılarımdan, peygamberimizi devre dışı bıraktığım izlenimini almış. Müslüman ım diyen bir insan, bunu aklından bile geçiremez. Arkadaşımız bana verdiği cevabında, Kur’an ın peygamberimize itaati, örnek almamız gerektiğini söylüyor ve benim yazdığım yazılarda, bunu göremediği izlenimini aldığını da belirtmiş.

Sponsorlu Bağlantılar
Bende bugünkü yazımı, bu konuya ayırdım. Ayrıca bu kardeşimiz, beni Kur’an a uymaya çağırmış, buna çok memnun olduğumu söylemeliyim. Yalnız tek bir şartla, KUR’AN I RİVAYETLERE GÖRE ANLAMAMAK ŞARTIYLA. Günümüzde bu şekilde Kur’an anlaşılmaya çalışıldığı için, dinde bölündük, parçalandık. Daha da kötüsü, Kur’an a uyduğumuzu zannederken, Kur’an ı kendimize uydurduk, bunun farkında bile değiliz.

Bizler eğer Kur’an, rivayet hadisler olmasaydı kapalı kalırdı, anlaşılmazdı diye inanırsak, bu peygambere uymak değil, RİVAYET VE SANIYA TABİ OLMAK OLUR, ÖNCE BUNU UNUTMAYALIM. Kur’an a uymak, onu bir bütün olarak anlamaya çalışmakla olur. Parçacı olarak kelimelere anlamlar vererek anlamak, Kur’an ı anlamak değil, Kur’an ı nefsimize uydurmaktır.

Arkadaşımızın söylediği gibi, Allah Kur’an da elçime uyun emrini vermiştir. Peki, peygamberimiz e nasıl bir görev, sorumluluk verilmiştir? İşte bunu görmezden gelip de, bizlere öğretilenleri doğru çıkarmak adına, Kur’an da asla bahsedilmeyen, birçok hükümleri de peygamberimiz koymuştur dine dediğimiz andan itibaren, Kur’an dan sapmış, Kur’an a değil RİVAYETLERE uymuş oluruz. Amacım, bunun fark edilmesi adınadır.

AKLA DEĞİL, KUR’AN A TESLİM OLALIM demiş kardeşimiz, bana verdiği cevapta. Bu tabir doğru olamaz. Çünkü akıl ve Kur’an paralel, yan yana yürür, asla ayrılmaz. Allah Kur’an da onlarca ayetinde, bizleri düşünmeye ve aklımızı kullanmaya yönlendirir.

Bana cevap veren kardeşimiz, benim peygamberimizi, devre dışı bıraktığımın izlenimini aldığını söylemiş. BUNU DÜŞÜNMEKTEN ALLAH A SIĞINIRIM. Elbette bana böyle bir iftira atanı da, Rabbime havale ederim. Hiç kimse peygamberimizi devre dışı bırakarak, İslam ı yaşayamaz. AMA HİÇ KİMSE, ALLAH IN ELÇİSİNE VERMEDİĞİ BİR YETKİYİ DE, VERMİŞ GÖSTEREREK, İSLAM I YAŞAYAMAZ.

Allah peygamberleri, uyarıcı, tebliğ edici, yol gösterici, öğüt verici olarak gönderdiğini birçok ayetinde bizlere anlatır. Bu örnekleri birçok yazımda vermiştim. Bu yazımda, iki örnek vermek istiyorum.

Kehf 56: BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. Kâfir olanlar ise, hakkı batıla dayanarak ortadan kaldırmak için batıl yolla mücadele verirler. Onlar ayetlerimizi ve uyarıldıkları şeyleri alaya almışlardır.

Ankebut 18: “Eğer siz yalanlarsanız bilin ki, sizden önce geçen birtakım ümmetler de yalanlamışlardı. PEYGAMBERE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.”

Yukarıdaki ayetleri ve buna benzer birçok ayetleri gördüğümüz halde, hala peygamberimizin yetki ve sorumluluklarına ilaveler yapıyor ve buna inandırılıyorsak, yanlış yoldayız demektir.

Allah ne diyordu Kehf 26. ayetinde, BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM. Bir başka ayetinde de tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer diyordu. Yine Yaradan geçmiş toplumların yaptığı hatayı, bizler yapmayalım diye, SANA TEBLİĞ ETTİĞİM KUR’AN LA ONLARA HÜKMET DİYEREK, ELÇİSİNİN KUR’AN DAN BAŞKA HİÇBİR KAYNAK KULLANMADIĞINI APAÇIK ANLATIYOR AYETİNDE. Lütfen şunu unutmayalım, Allah dinin tek hüküm koyucusudur asla da, DİNDE HÜKÜM ORTAĞI YOKTUR.

Peygamberimize iman etmekte nazlanan Ehli kitap, edindikleri rivayet inançları da Kur’an ın yanında yaşamak istediklerinde, bakın nasıl ayet indiriyor Allah.

Araf 185: Göklerin ve yerin hükümranlığı konusunda, Allah'ın yarattığı her şeyi ve ecellerinin yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? O HALDE KUR'ÂN'DAN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?

Casiye 6: İşte bunlar, Allah'ın ayetleridir. Bunları sana gerçek olarak okuyoruz. ALLAH'TAN VE O'NUN ÂYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?

Demek ki peygamberimizde yalnız Kur’an ı tebliğ etmiş ve yalnız Kur’an ile hükmetmiştir. Emir çok açık. Hatta bu konu ile ilgili, bir başka ayetinde de, bakın görev tanımını nasıl yapıyor elçisinin ve elçisini şiddetle nasıl uyarıyor.

Hakka 44–45–46: Eğer (Peygamber) BİZE İSNAT EDEREK BAZI SÖZLER UYDURMUŞ OLSAYDI, MUTLAKA ONU KUDRETİMİZLE YAKALARDIK. Sonra da onun ŞAH DAMARINI MUTLAKA KESERDİK.

Çok dikkat çekici değil mi? Allah çok açık bir hüküm veriyor ve diyor ki, elçimize indirdiğimiz Kur’an ın dışından, bize isnat ederek bunlarda dinin emridir, Allah ın emridir diye bazı sözler söylemiş olsaydı ONUN CANINI ALIRDIK DİYOR. Peki, bizler bunca ayetleri gördüğümüz halde, hala neler söylüyor ve bunlarda peygamberimizin dine koyduğu hükümlerdir, her şey Kur’an da yoktur deme cesaretini gösteriyoruz. Çok üzücü.

Hâlbuki Kur’an da her şey o kadar açık ki, yeter ki Kur’an ı rivayet ve sanı bilgiler ışığında, anlamaya çalışmayalım, bazı ayetleri görmezden gelmeyelim. Allah açıkça aşağıdaki hükmünü verdiyse, sizce Allah bizleri, Kur’an ın dışından bilgilerden de sorumlu tutar mı?

Zühruf 44: Doğrusu Kur'an, sana ve kavmine bir öğüttür. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ.

Allah bakın ne kadar açık bir hüküm vermiş. Sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyor. Bu durumda bu ve buna benzer yüzlerce ayeti görmezden gelip, üstünü örtüp, nasıl olurda bunları da peygamberimiz dine ilave etmiştir, bunlardan da sorumluyuz deriz ve bunlara inanırız?

Bunu söyleyen, bu ayetlerin hiç birisine iman etmiyor demektir. Böylece gerçek iman edenlerden de olmamış olacağının, lütfen bilincinde olalım. Allah bazı ayetleri görmezden gelenlere, üstünü örtenlere Kafir dediğini, lütfen unutmayalım.

Kelimelere kendi nefsimizden, hurafe inançlarımıza kanıt olsun diye lütfen anlamlar vermeyelim, manasını-anlamını Kur'an dan arayalım. Bizlere öğretilenler, Kur'an ın tek bir ayetine bile ters düşüyorsa asla kabul etmeyelim, yoksa hesabını veremeyiz.

Kur’an peygamberimizi örnek almamızı ister bizlerden. Dikkat ediniz ÖRNEK diyorum. Örnek insan dediğimizde, yaşamı, davranışları ve olaylar karşısında takındığı tavırdır ki, Allah da elçisinin bu yönlerini örnek almamızı emreder. Adı üstünde elçi. Elçiler gönderilene ilave yapamaz, ekleyemez. Tek bir kelimesini bile değiştirmeden, tebliğ eder. Bu hükümde Kur'an da zaten apaçık verilmiştir.

Ayrıca peygamberimiz devletinde başkanıdır ki, verdiği kararlara kesinlikle uyulmasını söyler Allah. Dikkat ediniz bu söylemler, peygamberimizin bizzat yaşadığı dönemlerle ilgilidir. Verdiği kararlara kesinlikle uyulması gerektiğini söylemesinin nedeni de, ona yardıncı olunmasını sağlamak, toplumu daha kolay yönetebilmesi adınadır.

Kur’an da geçen bazı örnekleri hatırlayınız. Allah ın elçisi en küçük bir hata yaptığında uyarılmakta ve Allah tarafından ikaz edilmektedir. Peygamberimiz dini tebliğ ve yaşamak adına, asla Kur’an ın dışına çıkmamış, yalnız sana indirdiğimle onlara hükmet diyerek, açıkça hükmünü vermiştir. Bizlerde peygamberimize uymak istiyorsak, yalnız Kur’ana uyarak, emin olmdığımız bilgilerin ardına düşmemeliyiz.

Sizlere hatırlatacağım, şu ayet üzerinde düşünelim şimdide.

Ali İmran 101: Allah’ın ayetleri size okunuyor, Resulü de aranızda; peki nasıl küfre sapıyorsunuz? KİM ALLAH’A YAPIŞIRSA DOSDOĞRU YOLA İLETİLMİŞTİR o.

Ayete dikkat ederseniz, Kur’an sizlere okunuyor ve Resulümde aranızda diyor. Böyle olduğu halde küfre sapıyorsunuz diyor. Çok dikkat çekici ve düşündürücü bir ayet. Yani her şey elinizin altında olduğu halde, siz Kur’an ın dışına çıkıyorsunuz diye uyararak, kim Allah a yapışırsa, yani kim KUR’AN A yapışırsa, dosdoğru yola iletilmiştir diyor. Sizce apaçık bu ayet, bizleri Kur’an dışına yönlendiryor mu?

Şimdide bu ayeti günümüz şartlarında anlamaya çalışalım. Allah ın ayetleri Kur’an bizlere okunuyor, hiç değişmeden Allah korumasında. Ama onun resulü örnek peygamberimiz aramızda değil. Elbette bizler, o dönemde yaşayanlar gibi şanslı değiliz, ama elimizde Allah ın koruması altındaki KUR’AN var. İşte ayetin sonunda, aslında apaçık bizlerin yapması gereken söyleniyor ve diyor ki, KİM ALLAHA YANİ KUR’AN A YAPIŞIRSA, DOSDOĞRU YOLDA GİDİYOR DEMEKTİR.

Bizlerin sarılacağı, inanacağı, rehber alacağı kitabın ne olduğu, Kur’an da onlarca ayetinde apaçık söylenmiştir. Bir örnek verelim.

Araf 3: (Ey insanlar), RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE UYUN VE O'NDAN BAŞKA VELİLERE UYMAYIN. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!

Bakın Allah ayetinde çok açık bir sınır çiziyor, hükmünü veriyor bizlere ve diyor ki, RABBİNİZDEN SİZE İNDİRİLENE, YANİ KUR’ANA UYUN VE ONDAN BAŞKA VELİLERE UYMAYIN.

Peki, bizler bunca açık ayetleri gördüğümüz halde, neler diyoruz? Ne yani peygamberimiz postacımıydı. Peygamberimizin de dine hüküm koyma yetkisi vardır. Bizlerde bunlara uymak zorundayız. Yalnız Kur’an ile iman olmaz diyoruz. Peki, bu sözler, yukarıdaki ayetlere uyuyor mu? Daha önce örnek verdiğim ayetlerinde tümüne uymuyor. Hatta yüzlerce ayet vardır ki, bizlerin yalnız KUR’AN IN İPİNE SARILMAMIZI EMREDER.

Allah elçim e uyun der, çünkü elçisine verdiği emir, KULLARIMA YALNIZ KUR'AN İLE HÜKMET EMRİDİR de ondan. Bu emri ve onca tembihi-uyarıyı alan Allah ın elçisi, sizce Kur’an ın dışından, dine hüküm koymuş, ilaveler yapmış olabilir mi? Karar sizlerin, herkes kendi imtihanını yaşıyor.

Allah resulüme uyun derken, yaşadığı dönemde, toplumun içinde onlara yaptığı liderliği konumunda, ona uyulmasını emrediyor. Ayrıca peygamberimizin verdiği kararlarda, bizzat Allah ın kontrolünde olduğunu görüyoruz. Onun içinde kesinlikle elçisine uyulmasını emreder, böylece elçisinin işini-görevini kolaylaştırır.

Şimdide tam tersini düşünelim ve diyelim ki, hayır peygamberimiz dine Kur’an dışından da hükümler koymuştur, ilaveler yapmıştır. Bizler bunlara da uymak zorundayız diye düşünelim bir an.

Bu durumda hemen kendimize soralım. Madem peygamberimiz dine ilaveler yaptı, neden Kur’an gibi onları da yazıya geçirmedi? Peygamberimiz tam tersine Kur’an dışından, din adına peygamberimize atfedilen sözlerin, yazımını bile yasakladı. Gerçi bunu söylediğimizde, önce yasakladı daha sonra serbest bıraktı denir. Asla peygamberimizin serbest bırakmadığını, dört halife devrinde de, hadis nakli yasağıyla nasıl mücadele edildiğini, yasağın devam ettiğini lütfen araştırınız.

Bu düşünceye inanmamız bizleri, dinde bölmüş ve birbirimize düşman etmiştir. Bölünmeyi tetikleyen, rivayet ve sanı bilgilere inanmaktır. Çok yakınımızda olan, Müslümanın Müslümanı nasıl katlettiğini, hala göremiyormuyuz? Her mezhep, birbirinin tam tersi, elindeki rivayete göre iman edince, sonuç ortada. Allah bizleri, emin olmadığın bilginin ardına düşmeyin, sizleri Kur'an dan sorumlu tutuyorum dedikten sonra, BÖYLE BİR İMAN ŞEKLİNE BİZLERİ YÖNLENDİRİR VE BU BİLGİLERDEN SORUMLU TUTAR MI? Karar ve yorum sizin.

Tüm bu gerçekler ışığında düşündüğümüzde, peygamberimiz Kur’an dışından asla hiçbir söz söylememiş ve bizlere yazılı olarak ulaştırmamıştır. Sizlere Kütüb ü Sitte den bir hadis nakletmek istiyorum.

4106 - el-Muttalib İbnu Abdillah İbni Hantab radıyallahu anh anlatıyor: "Zeyd İbnu Sabit Hz. Muaviye radıyallahu anhüma'nın yanına girmişti. Hz. Mu'aviye ona bir hadisten sual etti. Zeyd de hadisi ona söyledi. Hz. Muaviye (orada hazır bulunan bir adama) hadisi yazmasını emretti. ZEYD MÜDAHALEDE BULUNARAK RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM, HADİSLERİNDEN HİÇ BİR ŞEY YAZMAMAMIZI EMRETMİŞTİ" DEDİ. Bunun üzerine Hz. Muaviye yazılanı derhal imha etti."
Ebu Davud, İlm 3, (3647).

İşte Kur’an ın onayından geçen güzel bir hadis. Aklı olan her bilgiden faydalanır. Aklı olan, asla emin olmadığı bilginin ardından gitmez. Çünkü Rabbimiz sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyorsa, bu hükme uymayan hiçbir bilgi asla doğru olamaz.

Peygamberimize atfedilen sözleri, lütfen Kur’an süzgecinden geçirerek kabul edelim, faydalanalım. Unutmayınız Kur’an ın onayından geçmeyen bir sözü, peygamberimize ait olduğunu düşünen, nakleden Allah ın elçisine iftira atmış demektir ki, bunu cezası cehennemde kalıcı olmaktır Allah korusun.

Bizler peygamberimizin yolundan gitmek istiyorsak, Kur’an ın ipine sarılmalıyız. Çünkü Allah dinin sınırları olduğunu, asla sınırları geçemeyeceğimizi bildirir bizlere.

Peygamberimiz, Allah ın RESULÜ, bizler için örnektir, dinin LİDERİDİR. ASLA DİNDE, ALLAH IN ORTAĞI DEĞİLDİR. Elçilerin görev ve sorumlulukları Kur’an da çok açık belirtilmiştir. Bizden önceki ehli kitabın yanlışına düşerek, peygamberlerine yükledikleri kutsiyeti ve Allah ın vermediği yetkileri bizlerde yüklersek, onların dinden saptığı gibi saparız.

Yetkiyi veren Allah tır. Ona bizlerin ilaveler yapması asla düşünülemez. Peygamberimizi devre dışı bırakmaya hiç kimsenin gücü yetemeyeceği gibi, zaten böyle bir şey ben Müslüman ım diyen hiç kimsenin, gönlünden asla geçmez.

Yalnız şunu lütfen unutmayalım. Allah elçisine verdiği görev yetki ve sorumluluk çok açık Kur’an da belirtilmiştir. Bunca açık ayetlerden sonra, Allah ın vermediği bir yetkiyi bizler peygamberimize ilave etmeye çalışıyorsak, bu İslam sınırlarının dışına çıkmaktır. Lütfen bu yanlışın, artık farkına varalım.

Dilerim Rabbimizden, Kur’an ın sınırlarını aşmayan, hakka batıl karıştırmayan, Kur’an ı yine Kur’an ın verdiği örneklerle anlama çabasında olan, Rabbin halis kullarından oluruz. Kur’an a harfiyen uyan, hiçbir ayetin üstünü örtmeden, görmezden gelmeden yaşayan, O örnek peygamberimizin yolunda demektir, bunu da unutmayalım.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
halukgta - avatarı
halukgta
Kayıtlı Üye
28 Ağustos 2014       Mesaj #12
halukgta - avatarı
Kayıtlı Üye
Bizler İslam ı Kur’an rehberliğinde yaşamayıp, ayetleri yine Kur’an bütünlüğünde düşünmediğimiz sürece, Allah ın rehberinde ne anlattığını da doğru anlamamız, mümkün olmayacaktır.

Sponsorlu Bağlantılar

Yaptığımız yanlışlara, sizlere bu yazımda bir örnek verip, bu konuya Kur’an dan cevap aramaya çalışalım Allah ın izniyle. Çünkü Allah ne diyordu Kur’an ayetleri için?


İsra 89: Yemin olsun, biz bu Kur'an'da, insanlar için her benzetmeden nice örnekler sıraladık. Ama insanların çoğu inkâr ve nankörlükten başka bir şeyde diretmediler.


Kehf 54; Yemin olsun, biz, bu Kuran'da, insanlar için her türlü örneği değişik ifadelerle gözler önüne koyduk. İnsan ise varlığın, tartışmaya en çok tutkun olanıdır.


Enbiya 10: Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki, bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız?


Ayetlerden anlaşılacağı gibi, Allah Kur’an da verdiği hükümleri, uymamız gereken detayları, açıklamasını da değişik örneklerle anlatmış, izah etmiş. Allah yemin ederek size öyle bir kitap indirdik ki, BÜTÜN ŞANINIZ ONDADIR dediği halde, bizler hala Kur’an dışından imanımızı yaşamaya, deliller aramaya devam ettiğimizin, farkında bile değiliz. Çünkü Kur’an ile aramıza, fitne-fesat sokucular girmiş bir kere. Çıkart çıkartabilirsen.


Önce sizlere Bakara suresi 222. ayeti hatırlatıp, üzerinde düşünmeye davet etmek istiyorum.


Bakara 222: Sana 'kadınların aybaşı halini' sorarlar. De ki: 'O, bir rahatsızlık (eza)dır. Aybaşı halinde kadınlardan ayrılın ve temizlenmelerine kadar onlara (cinsel anlamda) yaklaşmayın. Temizlendiklerinde, Allah'ın size emrettiği yerden onlara gidin. Şüphesiz Allah, tevbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.



Yukarıdaki ayeti okudunuz. Sanırım anlaşılmayacak hiçbir şey yok. Ne anladınız bu ayetten diye sorsam, sanırım vereceğiniz cevap, Allah kadının ay halinin, ona bir rahatsızlık hali olduğunu söylediğini ve bu durumda eşinizle cinsel birleşme yapmayın dediğini, bu halin bitimi ve kanama sona erdikten sonra tertemiz yıkanıp, daha sonra yapılması gerektiğini anlarız.


Şimdi size sorsam desem ki, Allah bu ayette, kadın ay halindeyken, namaz kılamaz, oruç tutamaz da diyor desem, ne dersiniz bana? Eğer bazı hurafelerin, sanı bilgilerin etkisinde değilseniz, nereden çıkardınız bunu, böyle bir hükümden asla bahsedilmiyor ayette dersiniz.


Günümüzde bu ayette geçen TEMİZLENDİKLERİNDE kelimesinden yola çıkarak, kadınların ay halindeyken ibadet etmeleri, oruç tutmalarının HARAM olacağına dair, tek delil bu ayet gösterilmektedir. Sizler bu ayeti okuduğunuzda, böyle bir hüküm algıladınız mı? Ayetin tamamı kadın ay halindeyken, cinsel birleşmenin yapılmamasını, kadının ay hali bittikten, tertemiz yıkandıktan sonra yapılmasını istemesinden başka anlamlar verdiğimizde, sizce bizler doğru yapmış olur muyuz? Ne yazık ki bizler, batıl inançlarımızı Kur'an dan aklamak için, hep bu yolu izliyoruz ve kendimizi kandırıyoruz.


Bu ayetten ay halindeki kadın için şöyle bir ruhsat çıkartabilirsiniz. Madem kadın bu halindeyken, bazı dönemlerinde rahatsızlık veren hali olabilir, o halde isteği halinde oruç tutmaz daha sonra tutabilir. Evet, bunu söyleyebilirsiniz ama bu halde kadın ibadet yapamaz ve kesinlikle oruç tutamaz diye hüküm veremeyiz. Çünkü Allah böyle bir hüküm vermemiştir. Ne yazık ki bizler, batıl inançlarımızı Kur'an dan aklamak için, hep bu yolu izliyoruz ve kendimizi kandırıyoruz.


Bu ayette geçen temizlendikten sonra, kelimesine ayette geçen anlamdan çok farklı manalar yükleyip, bakın temizlendikten sonra dediğine göre, burada boy abdesti alınması gerektiği emrediliyor demek ne kadar ayetin özüne, mantığına uyuyor? Temizlendikten sonra yapılması gereken, ayette açıkça belirtilmiştir. Bunun dışında anlam verirsek, nefsimizi kandırmış oluruz. Kur’an ı anlamaya çalışırken, eğer yanlış, hurafe inançlarımıza delil aramak adına, zorlama ve ayetin özüne uymayan hükümler çıkarmaya çalışırsak, Allah ta bizleri nurundan, rehberinden istifade etmemizi engelleyecek ve gönül gözümüzü perdeleyecektir.


Şimdide Kur’an dan delil bulamayıp, bir kelimenin ardından, Rabbin vermediği bir hükmü çıkaranların içleri rahat etmemiş ki, bakın hangi rivayetleri, Allah emri gibi gösterip HARAM dır diyerek, kadınlarımız bu hallerinde kirli kabul edilip, ibadetlerinden kesilmiştir. Çok zaman önce Diyanetin sitesinden aldığım bilgileri sizlerle paylaşmak istiyorum. Aşağıdaki rivayetleri delil gösterip, bu büyük yanlış ne yazık ki yapılmaktadır.


(Kadınlar için ilâve şart ise, onların hayız veya nifas durumunda olmamalarıdır. PEYGAMBERİMİZİN HANIMLARINDAN GELEN BÜTÜN RİVAYETLER, onların aybaşı hallerinde namaz kılmadıkları ve oruç tutmadıkları yönündedir.


Daha önce namaz bahsinde ve bu bölümün başında da belirtildiği gibi HAYIZ VEYA NİFAS HALİNDE BULUNAN KADININ ORUÇ TUTMASI HARAM OLDUĞU GİBİ, TUTACAĞI ORUÇ DA GEÇERLİ OLMAZ. Kadınlar bu durumları sebebiyle tutamadıkları oruçları, daha sonra istedikleri bir zamanda kaza edebilirler.


Cünüplük, hayız ve nifastan farklıdır. Çünkü cünüplüğün gerçekleşmesi ihtiyarî olduğu gibi, gusletmek suretiyle cünüplükten temizlenmek de mümkündür. Bu bakımdan cünüplük oruca başlamaya engel görülmemiştir. Bununla birlikte mümkün olan en kısa zamanda cünüplükten temizlenmek gerekir.)


Yukarıda naklettiğim bilgileri okudunuz. Bugün yapılan bu yanlış, peygamberimizin hanımlarından gelen, RİVAYETLER üzerine uygulanmaktadır. Tabi hiç kimse bu sözlerin, peygamberimizin eşlerinin gerçek sözleridir iddiasında bulunamaz. Hepsi bir rivayettir, emin olamayacağımız bilgilerdir. İSLAM HÜKÜMLERİ RİVAYETLERE GÖRE DEĞİL, KUR’AN IN AÇIK DELİLLERİNE, HÜKÜMLERİNE GÖRE YAŞANIR. Akla ziyan bilgilerle İslam ı bizlere yaşatanlar, elbette Rabbimiz e hesap vereceklerdir. Allah Kur’an da haram ve helal koyma yetkisi yalnız bana aittir der ve bir ayetinde bakın nasıl açıklama yaparak bizleri uyarır.


Yunus 59: De ki: "Ne oldu size de Allah'ın size rızık olarak indirdiği şeylerden bir haram yaptınız bir de helal?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"


Demek ki kadının ay halinde ibadet etmesi HARAM olsaydı, bunu açıkça Kur’an da bizlere bildirirdi. Tersini söylemek, yani Allah hüküm vermediği halde, bunlarda Allah katındandır demek, ALLAH A İFTİRA ATMAK olduğu, sizce ayetten anlaşılmıyor mu? Allah a iftira atanlar, hesap günü yüzlerinin kapkara olacağını ve Rabbimizin onların yüzlerine bile bakmadan, cehenneme göndereceğini bir ayetinde söylüyor bizlere.


Diyanet sitesinde yaptığı açıklamanın, içindeki şu düşünceler çok dikkatle analiz edilmelidir ve üzerinde düşünülmelidir.


(Hayız veya nifas halinde bulunan kadının oruç tutması HARAM olduğu gibi, tutacağı oruç da geçerli olmaz.)


Düşünebiliyor musunuz, HARAM kelimesini kullanıyor ve orucun kabul edilmeyeceği hükmünü dahi veriyor. Peki, neye dayanarak? Peygamberimizin eşlerinden gelen RİVAYET, SANI bilgilere dayanarak. Bu sözlerin peygamber eşlerine ait olduğuna, Kur’an ayeti gibi garanti veren var mı? Allah bizlere Kur’an ın ipine sarılın, sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyordu hatırlayınız. Hani Allah emin olmadığınız sözlerin ardından gitmeyin, sorumlu tutarım diyordu? Biz İslam ın temel hükümlerini, böylemi yaşamamızı emrediyor Rabbimiz? İşte yaptığımız çok ama çok büyük yanlış. Anlayana, anlamak isteyene Kur’an çok şeyler anlatıyor. Gözler perdeli, gönüller taş kesilmişse, ne söylesen fayda etmeyecektir.


Peki, dostlar bu inanç ve itikat, Kur’an da yoksa içimize nereden girmiştir diye hiç düşündünüz mü? Çok fazla düşünmeyin derim. Yahudi fitnesi burada görevini başarıyla yapmıştır. Bakın nereden inancımıza girmiş.


Tevrat tan alıntı

Bölüm 12:


Lev.12: 2 "İsrail halkına de ki, 'Bir kadın hamile kalıp erkek çocuk doğurursa, âdet gördüğü günlerde olduğu gibi, yedi gün kirli sayılacaktır.


Lev. 19. 'Âdet gördüğü için kan kaybeden kadın yedi gün kirli sayılacak. Ona dokunan da akşama kadar kirli sayılacak.

Kur’an ın hiçbir yerinde, kadın ay halindeyken ibadet edemez, Kur’an okuyamaz, bu durumda kadın, cünüp gibi kirlidir diye bir hüküm Allah vermemiştir. Çünkü kadının bu hali kendisinden kaynaklanan bir durum değil, onun cinsel doğurganlık özelliğinin, Allah vergisi bir parçasıdır. Yukarıda günümüzdeki tahrif edilmiş, Tevrat tan verdiğim örneği gördünüz. Sanırım söylenecek fazla bir söz olmasa gerek.


Peygamberimizin üzerinden, ona iftiralar atarak, onun sözleridir, hadisleridir diyerek, içimize soktukları yanlış inançları, lütfen artık temizleyelim. Yoksa Huzuru mahşerde, peygamberimizin şahitliğinde, onun yüzüne bile bakamaz hale geleceğimizi de unutmayalım. Unutmamamız gerekenin en önemlisi ise, peygamberimiz biz ümmetini yalnız ve yalnız Kur’an ile uyarma görevi aldığıdır. Bu ayetlerin gerçeklerini görmezden gelip üstünü örtmeyelim, hesabın görüleceği gün, pişman oluruz.



Sizlere yazımın başında üç ayet hatırlatmıştım, onların üzerinde dikkatle düşünelim. Bizler Kur’an dan gereği gibi nasiplenmek istiyorsak, önce onu anlayarak bir öğrenci gibi dersimize çalışıp, dikkatle okuyup, daha sonrada Allah ın ayetlerini anlatma, izah etme yol ve yöntemlerini çok iyi anlamalıyız. Çünkü Allah bizleri ilgilendiren her konuda detay verdiğini söylüyor. Bizler ise, Kur’an dışından öğrendiklerimizi, Kur’an da bulamadığımızda takındığımız tavır düşündürücüdür.


Birileri çok ilginçtir, herkes Kur’an ı anlayamaz, veli insanlar anlar yalanıyla, bizleri Kur’an gerçeklerinden uzaklaştırarak, kendi hükümranlıklarını sürdürmek istiyorlar. Lütfen bu yalanlara kanmayalım. Bunu söyleyenlere de, şunu söyleyelim. Allah bizleri Kur’an dan hesaba çekeceğini söylediği halde, her aklı başında kulunun anlayabileceği şekliyle Kur’an ı indirmedi de, yaratılmış bir kul mu Kur’an ı anlatmayı, açıklamayı başardı? Bunları söylemek ve düşünmek Allaha saygısızlıktır, iftiradır. lütfen bunu unutmayalım. Eşi benzeri olmayan Kur'an a, bu tavrı takınanlar kaybedeceklerini bilmelidirler.


Bakın Allah Kur’an için ne diyor bizlere ve ne anlatmak istiyor.


Enam 104: Rabbinizden size gerçekleri gösteren deliller ( Gönül gözleri) geldi. Artık kim gözünü açar hakkı idrak ederse kendi yararına, kim de (hakkın karşısında) körlük ederse kendi zararınadır. Ben başınızda bekçi değilim.


Allah demek ki bizlere, Kur’an ile gönül gözleri göndermiş. Bizler Kur’an a anlayarak, bilerek, düşünüp idrak ederek okuduğumuzda, ondan faydalanacağımızı söylüyor. Bu Kur'an ın mucizesidir bunu unutmayalım. Kimlerde ben ayetleri anlayamam, bilemem diyerek, bu görevi başkalarına havale edip, körlük ederse kendi zararına diyor Rabbimiz. Yaradan daha nasıl açık söylesin?


Anlayana Kur’an bir güneş, gönül gözü, anlayana Kur’an bir şifa, anlayana Kur’an bir Nur. Anlamamakta ısrar edip, körlük edenlere de söyleyecek sözümüz yok. Rabbimiz cümlemizi, gönül gözlerinin Kur’an ile nurlanan, aydınlanan kulları arasına, bizleri de alması dileklerimle.


Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.

Benzer Konular

2 Ağustos 2012 / ThinkerBeLL Kur'an-ı Kerim
28 Kasım 2010 / tekask Kur'an-ı Kerim
27 Mayıs 2014 / Ziyaretçi Cevaplanmış
16 Eylül 2008 / GÜLGECELER Kur'an-ı Kerim