Arama

İmamlık (Din Görevlisi)

Güncelleme: 11 Şubat 2011 Gösterim: 11.870 Cevap: 0
middleboy76 - avatarı
middleboy76
Ziyaretçi
28 Mart 2008       Mesaj #1
middleboy76 - avatarı
Ziyaretçi
İmam kelimesi önder, lider, rehber gibi anlamlara gelmektedir. Ayrıca, görüş ve fikirleriyle öncülük etmiş olan kişiye de denir. Siyasi anlamda da devlet yöneticisine bu isim verilmiştir. Bu yazımız imam kelimesinin anlamları değil, imam ve tabisi olan cemaat arasındaki mesafeye dairdir. Fıkha göre namazda, imam ile cemaat arasındaki fark bir topuk hizasından az olmamalıdır. Bugünkü camilerimizde bir seccade boyu imamlar cemaatin önünde namazı eda etmektedir.
İmam ve cemaat ilişkisinin belli kuralları vardır. İmamın her hatasında imama tabi olunmaz. Kiminde uyulur, kiminde imam uyarılır, kiminde ise imamdan ayrılınır. Gözü ve gönlü kapalı olarak imama tabi olunmaz.
Sponsorlu Bağlantılar
İmam sadece namazda önder değildir ve olmamalıdır. Zaten imam olmanın şartlarının ilki Kuranı anlamak ve bilmektir. Okumak yetmez mi derseniz, okumak anlamak ve tefekkür için değil midir?
Dinin en temel ibadeti, tevhid ve namaz ile zekattır. Namaz dinin olmazsa olmaz şartlarındandır. Namaz tüm iyilikleri içinde barındırır. İbadetlerin tohumu, çekirdeği veya fidanıdır. Aslına bakarsak hayatında Kuran bulunanların hakkıdır imamlık. Cemaatin önüne geçmekteki iktisabı daha çok ilim ve amel sebebiyle olmalıdır. Sadece namaza dair bir okuyuş ve ihtisas değil aynı zamanda hayata dair duruşu da imamlık için gereken şart olmalıdır.
Namaz dışında görüş ve duruşuna itibar edilmeyen kişinin imameti sadece kendi nefsi için yeterlidir. 27 kat sevap elde etmek için bu farkı kazandıracak rehberliğe ihtiyaç vardır.
Sohbet ve konuşmalarında da imam olmak şuuruyla hareket edebilmelidir. Değil yalan ve haramdan, ihtiyaç olmayan mubah konuşmalardan da şiddetle kaçınmalıdır.
Giysisi sade, özenli, temiz olmalıdır. Elbise şehvetine düşkün bir anlayışa batmamalıdır. Elbisesiyle de imam olmalıdır.
Tüm amelleri saymak yerine ölçüyü tekrarlarsak, imam namaz öncesi ve sonrasıyla imamlığını her alanda ve amelde ispat edercesine itinalı olmalıdır. Sadece; namazda tekbir ve selam arasında değil, doğum ve ölüm arasında da imam olabilmelidir.
İmam ve müezzin namaza gelirken yürüyüşüyle selamıyla ve tebessümüyle kendini gösterir. Din görevlisi sünnete bağlılığı ve ulvi derinliği ile cemaatine önder olur. Onlar adeta yaşayan bir ekol olmalıdır.

İmamlık meslek olmamalıdır, muhabbet olmalıdır. İmamlık sorumluluğu sadece camiye gelen cemaat değil, gelmeyen ve kılmayanların da sorumluluğunu hissedebilmektir. Belki de mezarlarda ziyaretçilerden mahrum olanların dua hakkını ifa edebilmeyi dahi omuzlarında bilmelidir. Kısacası kendi nefsinin imamı olduğunu bilemeyenin cemaate imam olması mümkün müdür?

Önce insan, sonra Müslüman ve taşıyabilecekse İMAM olmalıdır. İmamlık kelimeleri yani sınavı geçenlerin hakkıdır. İbrahim (as) ve ona tabi olanlar gibi. Namaz içinde hidayet imamı, namaz dışında nankörlük' imamı olmamalıdır. İmamın önder, rehber olduğunu unutmayınız. İmamlık bir meslek değildir demiştik. Zira Rahmanın kulu olmayı talep eden herkesin, bizi sakınanlara imam yap duası ve çabası olmalıdır.
İmamlık genel anlamıyla fiili örnekliktir. Her davranışın tekbir ve selam şuuruyla yaşanması gerekir. İmamın güzel kıraati sadece harfleri söylemekteki ihtisası olmamalıdır. O harflerin taşıdığı mana ve sorumluluğu da yerine getirmelidir. Nasıl kıraatteki hatalar hem namazımızı zedeler ve bozarsa, yaşayamadığımız manalar da imametimizi aynen zedeler.
İmamlıkta asıl olan namaz dışındaki İslam hayatımızın güzelliği olmalıdır. İbadetler içinde bir başkasına uyarak yapılan tek ibadet namazdır. Namazı emanet ettiğimiz insana her şeyimizi emanet edebilmeliyiz. Namazın emanetini taşımak, namaz dışındaki sorumlulukların hakkıyla yerine getirilmesine bağlıdır.
İmamlık cemaat sayısı kadar sorumluluk yüklenmektir. Öyle ki bazen cemaat muaf olur, imam mesul olur. Mesuliyet sorumluluk gerektiren husustur. Mademki namaz tüm hayırların toplayıcısı ve kötülüklerin manevi frenidir, imama yakışan da namaz dışında bu ahlakı yaşayabilmektir.
Namazın kazası var, şu işin kazası yok tekerlemesi işlerimizdeki tercihlerin yanlışlığını ortaya koymaktadır. Namazdaki ihmal diğer amellerde de ihmal yaptığımızın görüntüsüdür. Tüm hayatı namazı kamil kılmak adına düzenlemelidir. Açken, uykusuzken, abdest sıkışıklığı varken namazın mekruh olması, namaza verilen önemdendir. Yoksa sayılanların üstünlüğünden değildir. Namaza mani bir hayatı terk etmemek, namaza önem verişimizin azlığındandır.
Namazın kılınışı ve imamet namazın dışında, namazı sarıp sarmalamaktadır. Yeryüzünü seccade bilmek gerekir ki, namaz seccademiz- de miraç edelim. Hayatımızın hiçbir anı namaza muhalif olmamalıdır. Tüm kulluğun öğretisi namaz ve zikirlerinde mevcuttur.
Namaz tedavisinin faydası, yanlış amellerden şiddetle kaçınmaya bağlıdır. Namazı besleyen ve namazın beslediği hayat dosdoğru namaza ulaşmanın yoludur. En kamil namaz değil mi ki imamla kılınan namazdır, imamın kemalatı hem namazda, hem namaz dışında olmalıdır.
İmam namaza durdu mu melekler de amine ortak olur. O halde meleklerin ziyaret etmeyeceği yerlerden sakınmalıyız. Değişik bir camiye gittiğimizde imamın yürüyüşüne ve yüzüne bakarız. Namaz başlamadan evvel misafirin gönlünde bugünün ifadesiyle pozitif elektrik oluşmalıdır. Adımlardaki vakar ve tevazu ile yüzündeki tebessüm ve mesuliyet bizi namaza bir daha bağlar. Aksinde ise iletişim eksikliğinden bir durgunluk hasıl olur. Cami dışında kahkaha ile gülenin, cami ve namazda mesuliyet yüklenmesi ne kadar zordur.
İmamlık sadece mihrap görevi olsaydı bu düşüncelere gerek yoktu. İmam demek önder demekse, önderliğin sınırı yok ki mesuliyetimiz azalsın. Kendinin imamı olamayanın, caminin imamı olması ne kadar doğrudur? Unutmamalı ki ne imam sadece camide imamdır, ne de cemaat sadece camide cemaattir. Tüm hayat imam ve cemaat etrafında dönüp dolaşmaktadır.
Dini, camiye ve vicdana hapsedenlerin birbirinden farkı yoktur. İmamı ve cemaati sadece cami düzeni kabul edenlerin de dinin mahiyetinden haberleri yoktur.
Cemaatte önde olanın, dışarıda da önde olması gerekir. Bu sadece imam için değil, herkes kendi nefsinin imamı olmalıdır.
İmam namazda okuduğunu, namazdan sonra unutmamalı ki namazı tebliğ etmiş olsun. Namaz dışı hayatı da namazı sevdirsin. Rabbinin rızasını kazanamayan, cemaatin nefretini kazanır.
İdeallere kavuşamasak bile hedeflerimizi iyi tespit etmeliyiz. Namazı imamdan, camiyi cemaatten bağımsız düşünemeyeceğimize göre, hayatın hepsi namazın Rabbine kulluk şuurunda olmalı ki rızayı bariye ulaşalım.
İdeal bir imam nasıl olmalı?

İstanbul Müftüsü Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, ideal bir imamda bulunması gereken vasıfların başında ihlas ve samimiyetin geldiğini belirtiyor. Samimi olmayan bir kimsenin başarıyı yakalamasının mümkün olmadığını kaydeden Çağrıcı, İmamlık peygamber mesleğidir. Onun yerine geçenler nasıl bir görev ifa ettiklerinin farkında olmalıdır. diyor. Diyanet İşleri Başkanlığı ise imamların mesleki bilgilerini artırıp, kendilerini yenilemeleri için sürekli kurslar düzenliyor. Müftülükler tarafından düzenlenen kurslara katılmak zorunlu olup bu kurslarda mesleki bilgilerin yanı sıra davranış bilimlerinden, halkla ilişkilere kadar değişik alanlarda bilgi veriliyor.
1. İdeal bir imamda mesleki bilgi ehliyetinin olması lazım. İtikadi bakımdan insanların saygı duyacağı bir inanç düzeyinde olması gerekir.
2. İmam, inandığına samimi inanmalıdır. İnanmayan insan samimi olamaz. Bütün samimiyet ilkelerinin özü, inanca dayanır.
3. İmamlar, çok farklı kültürde ve telakkide olan insanlar ile muhatap olup onlara hizmet veriyor. Böyle bir imam her insana farklı bir tutum sergileyemeyeceğine göre kendine örnek olarak Peygamberimizi almalıdır.
4. Çevresindeki farklı kültür ve çevrelerden gelen insanlar onda Peygamber Efendimizin örnekliğini görerek kendi farklılıklarını unutup kişilik bütünlüğüne erişmelidir.
5. Resullullah, cemaati için bir model insandı. İmam da cemaat için model bir insan olmalıdır.
6. İmam, cemaatini anlamaya çalışmalıdır. Yani siz sadece doğruyu anlatmakla başarılı olamazsınız. Bir doğruyu, doğru anlatmak da zorundasınız. Bunun şartı da sizi dinleyen insanı iyi anlamaktan geçer. Yani hitap ettiğiniz insanı anlamadan ona doğruları anlatmanız ve benimsetmeniz mümkün değildir. İnsan inanmadığı bir konuda konuşuyorsa o insan dürüst değildir.
7. Hep söylenir, eğitim sözle değil davranışla olur. Eğitimde model son derece önemlidir. Biz Resulullah Efendimizin sünneti derken Onun ortaya koyduğu hayat modelini kastederiz. Bu nedenle vaaz veren kimse Peygamber Efendimizin makamına geçiyor. Onun makamına geçen bir insanın gerçekten ağır bir sorumluluğu olan ulvi bir göreve talip olduğunu bilmesi lazım.
8. İslami yaşayış konusunda son derece duyarlı ve dikkatli olması lazım. Bir insan namazını kılmazsa bu kişi kendisinden sorumludur. Ama bir din adamı bunu yaparsa hem kendine hem de örnek olduğu topluma zararı dokunur.
9. Din adamının sorumluluk alanı geniştir. Herkes kendisinde aradığı şeyi onda bulmalıdır. Yani kendisinde eksik gördüğü ve aradığı şeyi imamda bulabilmelidir. En azından insan bende olmayan şey imamda vardır, diyebilmeli.
10. İmamlık, önderlik demektir. Bu kelimenin içini mutlaka doldurmamız gerekir. İmam bulunduğu çevrede hayır odağı olmalıdır. Öyle bir saygınlık elde etmeli ki her sıkıntıya düşenin ilk aklına gelen kimse olmalıdır.
Hizmetiçi kurslarla imamların bilgi seviyesi yükseltiliyor

Diyanet İşleri Başkanlığı, din görevlilerinin öğrenim seviyesini yükseltmeye çalışıyor. Çalışan personeline başta dört yıllık olmak üzere yüksekokul bitirmeleri konusunda teşvikçi oluyor. Hali hazırda Diyanet çalışanlarının yüzde 6sı ilahiyat fakültesi mezunu olup, açıköğretim ve diğer fakülteler de olmak üzere personelin yüzde 40 ı yüksek kul ve meslek yüksekokulu mezunu. Ayrıca Diyanet, yürütülen hizmetler için nitelikli eleman yetiştirmek maksadıyla, dört yıllık dinî yükseköğrenim mezunlarını en az iki yıl ihtisas kursuna alıyor. Buradan yetişenler ise vaiz ve müftü yardımcısı olarak göreve tayin ediliyor. Bununla birlikte Diyanet müftülükler vasıtasıyla imamları da hizmetiçi eğitim kurslarına tabi tutuyor. İlçeler bazında açılan kurslara bütün imamlara katılma zorunluluğu getirilirken bu kurslarda mesleki bilgiler yanında şu dersler de veriliyor. Eğitim, fonetik ve diksiyon, temsil ve davranış bilimleri, duyarlılık ve özgüven geliştirme, İslami değerler ve pratik hayat, iletişim ve halkla ilişkiler, sosyal psikoloji, başarı ve motivasyon, aile içi iletişim ve sağlıklı yaşam kültürü.
Türkiye Diyanet ve Vakıf Görevlileri Sendikası (Diyanet-Sen) Başkanı av. Ahmet Yıldız, imamların maaşları konusunda yapılan iyileştirmelere rağmen imam maaşlarının hâlâ en düşük memur maaşı olduğunu belirtiyor. İmamlara, Görevinden başka ek iş yapman yasak. deniliyor ama yeteri kadar da maaş verilmiyor. diyen Yıldız, maaş ve özlük haklarını yetersiz bulan kurum personelinin başka kurumlara geçmek için çaba sarf ettiğine dikkat çekiyor. Yıldız, imam maaşlarının 800-900 YTL arasında değiştiğini ifade ediyor. İmamların sıkıntı çektiği diğer konu ise 27 yıldır teşkilat yasalarının çıkmamasıdır.




İmamlık ve Fazileti


İmamlık yapmak, ezan okumaktan (derece itibariyle) daha üstündür. Cemaatle namaz kılmak, özürsüz ve hür erkekler için sünnettir.

İmamlığın Sıhhatinin Şartları


Sağlığı yerinde olan erkekler için imamlığın sahih (ve doğru) olmasının şartlan altıdır:
1) Müslüman olmak,
2) erginlik çağında bulunmak,
3) akıllı olmak,
4) erkek olmak,
5) (namaza yetecek ka­dar Kur'an'dan âyet) oku(yabil)mak;
6) imamın, sürekli burun kanaması, (konuşurken "fe" veya "te" harflerini tekrarlamak, pelteklik gibi özürlerden uzak bulunmasının yanı sıra, temizlik ve avret mahallinin örtülmesi gibi (her türlü) şartın (kendisinde) mevcut bulunması.

İmama Uymanın Sıhhatinin (Doğruluğunun) Şartları


İmama uymanın sahih olmasının şartları on dörttür:
(1) (İmama) uyarak namaz kılacak kimsenin imama uymaya niyet edip onunla birlikte tekbir alması;
(2) [kendilerine kadınların da uyabilmesi için erkeklerin imamlığa niyet etmeleri şarttır.]
(3) imamın topuklarının kendisine uyanlardan Önde olması ve
(4) imamın durumunun cematmkinden (meselâ imamın nafile kılıp cemaatın farz kılması gibi) daha düşük bir mertebede bulunmaması,
(5) imamın, cemaatın kıldığı farzdan başka bir farz kılıyor olmaması;
dört rek'atlı (farz)larda mukîm olan kimse­nin, seferi (yolcu) olanlara imam olmaması ve
(7) (cemaatle kılman bir namaza) sonradan iştirak etmiş(lerden) olmaması,
imamla (erkeklerden oluşan) cemaat arasında kadınların saf tutmuş olmamaları,
(9) imam ile cemaat arasında, kayık (vs. gibi şey)lerin gelip geçebileceği bir ırmak, araba1 (vs. gibi şey)lerin gelip geçeceği bir yol bulunmaması,
(10) imamın (rükünler arasındaki) geçişlerinin birbirinden ayırd edilmesini engelleyecek (herhangi) bir duvarın bulunmaması, [eğer imam(ın okudukları rahatça) duyulabiliyor veya (hareketleri) görülebiliyorsa, (bu durumda ima-
Nitekim Efendimiz (Aleyhissalâtü vesselam): "Kendisiyle imam arasında, ırmak, yol yahut kadınlardan meydana gelmiş bir saf bulunan kimselerin namazı olmaz" buyurmuştur. Burada ırmakla, kayık vs. gibi şeylerin; yol ile de araba vs. gibi şeylerin gelip geçebileceği yerler kasdedilmektedir. Kayık ve arabanın bilfiil geçmesi şart değildir.
ma) uyulabilir ki doğrusu da budur
(11) imam binekte, (ona) uyanlar yaya olmamalı,
(12) yanut imam, binek (hayvanm)dan başka bir binekte bulunmamalı;
(13) imam bir gemide, (ona) uyan­lar yanında bulunmayan bir başka gemide olmamalı;
(14), cemaatın, kan çıktığı ve kustuğu halde imamlarının yeniden abdest almamış olduğu hakkında ki bu, onların namazlarını bozucu­dur- bir kanaate sahip bulunmamaları.

Üstün Haldeki Birinin Daha Düşük Halde Olan Bir Kimseye Uyması


Abdestli bir kimse teyemmümlüye; uzuvlarını yıkayan mes heden kişiye; ayaktaki oturana ve kambur bir kimseye; îmâ (v işaret) ile kılan, kendisi gibi birine; nafile kılan farz kılana uyabilir.
İmamın namazının bozulduğu anlaşıldığında iade etmelidir.
İmam, mümkün mertebe cemaata namazlarını iade etmeleri ni bildirmelidir ki tercih edilen görüş de budur.

Cemaate Gelmemeyi Mazur Gösterecek Haller


On sekiz şey, cemaata gelmemeyi mazur gösterir:
(1) Yağmur,
(2) soğuk
,( 3) korku,
(4) karanlık,
(5) hapis,
6 ) körlük,
(7) felçli olmak,
8 ) el ve ayak kesikliği,
(9) hastalık]
10) yürümeye engel olan dizlerdeki dermansızlık,
(11) çamur,
(12) tötürüm halde bulunmak,
(13) yaşlılık,
(14) cemaate gitmekle nüzakere ettiği fıkıh dersini kaçırma (endişe)si,
(15) canın çekeceği bir yemeğin hazır bulunması,
(16) yola çıkmaya niyetlen­me,
(17) bir hastayla ilgileniyor olmak,
(18) gündüz değil de gece­leyin şiddetli rüzgâr esmesi.
Geçerli bir özür sebebiyle cemaattan geri kalanlara da ce­maat sevabı verilir.

İmamlığa Liyâkat ve Safların Tertibi



imamlığa liyâkat


(Namaz için) hazır bulunanlar arasında ev sahibi, (namaz kıldırmakla) vazifeli veya (idarî) yetkiye sahip herhangi bir kimse bulunmadığı takdirde, (bunlar arasında şer'î hükümleri) en çok bilenler imamlığa daha lâyıktır. (Bunlardan) sonra en çok (Kur'ân ezberinde olan ve) okuyanlar, sonra (şüphelilerden) en
çok sakınanlar, sonra (aralarında) daha yaşlı olanlar, sonra (içlerinde) ahlâkı daha güzel olanlar, sonra daha güzel yüzlü olan­lar, sonra soy ve sülâlece (diğerlerinden) daha (asıl ve daha) şerefli olanlar, sonra sesi daha güzel olanlar ve nihayet elbisesi daha te­miz olanlar imamlığa diğerlerinden daha lâyıktır.
Eğer bütün bunlarda eşitseler (imamlığı İrimin yapacağını tesbit için) kur'a çekilir, yahut (imamı) cemaat seçer. Şayet bu hu­susta ihtilâfa düşülürse, çoğunluğun seçtiği kabul edilir. (Ara­larından) daha iyisini öne geçirmedikleri takdirde iyi birşey yapmamış olurlar.

İmamlık Yapması Mekruh Olan Kimseler


(1) Kölenin,
(2) âmânın,
(3) Araplardan (olsun, diğer millet­lerden olsun câhil) çöl insanının,
(4) zina sonucu doğmuş bulunan (kimsen)in,
(5) câhilin,
6 ) (dine önem vermeyen) fâsıkın ve bid'atçı (dinde olmayan şeyleri dine sokan)ların imamlık yapmaları mek­ruhtur.
Namazı uzatmak,ve kadınların cemaat olması mekruhtur. (Kadınlar) cemaat oldukları takdirde, (onların) imamları (da) ortalarında durur.

(İmama Göre) Cemaatın Yeri


(İmama) bir kişi (uyacaksa) imamın sağma,fazlası arkasına durur.

Namazda Safların Düzeni


(En önde) erkekler saf tutarlar, bunların arkasına ço sonra çift cinsiyetliler ve en son kadınlar saf tutarlar.

Cemaatın İmama Uyup Uymayacağı Haller

.
(1) Cemaat henüz "et-tahiyyâtü"yü bitirmeden imam selâm verirse, cemaat tahıyyâtı tamamlamalı,
(2) rükû ve secdelerde üç kere teşbih söylemeden imam başını kaldırsa cemaat imama uymalıdır.
(3) İmam, unutarak fazladan bir secde yapsa veya son oturuştan sonra sehven ayağa kalksa kendisine uyulmaz. Eğer (imam, sehven kılmak üzere kalktığı rek'ata devam eder ve bunu secdeyle) tescil ederse, cemaat (imamı beklemeden) selâm verir.
(4) İmam eğer son oturuştan önce unutarak ayağa kalkarsa ce­maat bekler; imamın fazladan kılmaya kalktığı rek'atm secdesini 'henüz yapmadan cemaat selâm verirse (kıldıkları) farz(namaz)ları bozulur.
(5) İmamın teşehhüd miktarı oturmasından sonra ve onun selâmını beklemeden cemaatın selâm vermesi mekruhtur.
Farzlardan Sonra Yapılan Dua, Zikir ve Tesbihat


Farzdan hemen sonra (varsa) sünnetti kılmay)a kalkmak sünnettir. Şemsü'l-Eimme el-Hulvânî: "Farzla sünnet arasında dua okumanın bir sakıncası yoktur" demiştir. İmamın farzdan sonra, sünnet kılmak için sol tarafa çekilmesi ve daha sonra da in­sanlara dönmesi müstehabdır.
(İmam ve cemaat namazdan sonra) üç kere istiğfar ederler; Âyet el-kürsî'yi, Muavvizeteyn'i, okurlar ve otuz üç kere (sübha-nallah diyerek) teşbih getirirler, aym şekilde (otuz üç kere el­hamdülillah diyerek) Allah'a hamd eder ve (otuz üç kere Allâhü ekber diyerek) Allah'ı tekbir ederler. Sonra da: "Lâ ilahe illallahü vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve ala külli şey'in kadir derler. En sonunda da ellerini kaldırıp hem kendileri, hem de müslümanlar için dua edip ellerini yüzlerine sürerler.
Son düzenleyen Daisy-BT; 11 Şubat 2011 13:21

Benzer Konular

9 Mayıs 2017 / handeber4 Cevaplanmış
26 Temmuz 2014 / Ziyaretçi Soru-Cevap
9 Haziran 2007 / P.u.S.u Meslekler
1 Nisan 2010 / asla_asla_deme Osmanlı İmparatorluğu
3 Şubat 2010 / _KleopatrA_ X-Sözlük