Arama

Sentor / Kentaur

Güncelleme: 22 Ağustos 2012 Gösterim: 19.659 Cevap: 6
HerHangiBiri - avatarı
HerHangiBiri
Ziyaretçi
19 Kasım 2008       Mesaj #1
HerHangiBiri - avatarı
Ziyaretçi
Antik Yunan'da At Adamlar Kentaurlar

Sponsorlu Bağlantılar
kentaur


Eski medeniyetlerin mitolojilerinde ve sanatlarında rastlanan doğaüstü yaratıklardan en ilginç olanlarından biri Kentaur'dur. Bu yarı insan yarı atın çıkışı diğer karışık yaratıklar gibi Doğu kökenli olsa da daha çok Yunan’da benimsenir. Kentaurların başları, göğüsleri, kolları ve bazen de ön bacakları insan, karınlarından arkası at biçimindedir. Yeleleri, kuyrukları vardır. Yabanıl ve azgındırlar. Dağlarda ve ormanlarda yaşarlar ve çiğ et yerler.

Kentaurlar ilk olarak Mezopotamya’da Babil sınır taşlarında görülürler. Kassiti’de ve Orta Asur döneminde mühür üzerinde de oldukları bilinir. Bazen kuyruğu aslan gibidir. İnsan kısmı genellikle bir sopa veya benzeri bir şeyle silahlandırılmış olarak diğer hayvanları avlarken gösterilirler. Orta Asur döneminden bir silindir mühürdeki sakallı ve kanatlı kentaur bir antilopu yakalar. Başında konik bir şapka ve elinde bir silah vardır. Asur sanatında üst kısmı erkek, belden aşağısı aslan olan aslan-kentaur’a da rastlanır. Genellikle boynuzlu tanrılık kasketi giyen bu yaratığın ismi Urmahlulluy’dur. Demon Mukilresule-muttiyle çarpıştığı sahneleri de bulunan ve kötü güçleri korkutan aslan-kentaur Ninive’den Asurbanipal’in sarayının bir odasındaki anıtsal kabartmada da yer alır.

Girit ve Miken sanat eserlerinde de bu figürler vardır. Girit’ten Arqiue Heraum’da bulunan bir mücevher taşında iki kentaur karşılıklı dururlar. Kentaur’un primitif örneklerinden sayılabilecek bu tasvirlerle Girit’ten bir mühründe de karşılaşılır. Burada mitolojik bir sahne içinde değildir. Girit ve Miken mücevherlerinde diğer karışık yaratıkların bir çeşididir ve dekoratif özellik taşır.

Anadolu’da Urartu krallığından kalan -M.Ö. 7. yüzyılda- Asur modelleri bronz ve fildişi eserlerde kentaur figürü uygulanır. Van yakınlarındaki Toprakkale’den bir mobilya parçasında kentaurun yüzü fildişi ve taşa oyuludur. Boynuzları kakmadır. Tüyleri, saçı, elbisesi ve süslemeler son derece düzgün ve ustalıkla yapılmıştır. Anadolu’da M. Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısında Pazarlı’dan Frigya döneminden pişmiş toprak levhada karşılıklı duran ve ellerinde dal tutarak koşan kentaurlar vardır. İyonyalı ustaların sevdiği bir tarz olan arka ayaklarından sadece sağdakinin göründüğü, soldakinin saklı kaldığı tasvir Larrisa’daki eserlerde de yer bulur. Pazarlı’dakiler Larissa’dan örnek alınmıştır.

Yunan mitolojisindeki kentaurlar İksion’un soyundandır. İksion Deioneus’un kızı Dia ile nişanlıyken kayınpederine armağanlar vermeye ant içer ama evlenince sözünü tutmaz. Üstelik Dia’nın babasını yanan bir kuyuya atar. Bu suçlarından dolayı kınanan İksion’a Zeus acır ve ona sığınak arar. İksion ise Zeus’un karısı Hera’ya gözünü diker. Zeus, Hera şeklinde bir bulut biçimlendirip Nephele adlı bu bulutu İksion’a gönderir. O da, bulutu Hera zannederek birleşir. Bu birleşmeden kentaur doğar. Zeus, İksion’u ateş içinde bir tekerleğe bağlar ve sonsuza dek yanmasını sağlayarak cezalandırır.

At adamlardan Kherion ile Pholos İksion’dan doğma değildir. Kronos’la Philyra’nın oğlu Kherion at adamların en iyisi, en ünlüsü ve en bilginidir. Kronos deniz perisi Philyra ile birleşmek için at biçimine girer. Adı elden gelir, eli her şeye yatkın anlamında “Kheir” dır. Bir doğa adamı olan Kheiron doğadan öğrendikleriyle en büyük yiğitleri yetiştirir. Asklepios, İason ve Tanrı Apollon bile ondan ders alırlar. En ünlü öğrencisi olan Akhilleus üstün yeteneklerini mağarada hocası Kheiron’la geçirdiği eğitim yıllarına borçludur. Bu bilge at adam, Akhilleus’a avlanmayı, savaşmayı öğretir, müzik, ahlak ve tıp dersleri verir. Kentaurlardan farklı olan diğer at adam Pholos’tur. Silenos’la bir orman perisinin birlikteliğinden dünyaya gelir. İnsansever, konuksever, bilgili ve yararlıdır. Her ikisi de diğer at adamlardan faklı olarak hoşgörülüdürler ve vahşi değillerdir...


HİÇLİKTE BİR AN

ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
20 Mart 2009       Mesaj #2
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Sentor (Centaur, Kentaur)

Sponsorlu Bağlantılar
Lapit’lerin (Lapithes) kralı İksiyon (Ixion), gerçekten de tahtı için her türlü insanlıkdışı yollara başvurabilen iki yüzlü biriydi. Hattâ kendi çıkarı için tuzakla eniştesini bile öldürmüştü. Bu suçu anlaşılınca da hemen tanrılara yalvar yakar olmuş, günahlarından arındırılmasını istemişti. Baştanrı Zeus da nedense acımıştı ona. Onu bu günahından arındırdığı gibi Olimpos’taki sarayında ağırlamaya kalkmıştı. Ne var ki İksiyon bütün yüzsüzlüğüyle Zeus’un karısı tanrıça Hera’ya göz koymuştu bu kez. Bunu gören Baştanrı Zeus da hemen karısı Hera’ya benzeyen buluttan bir heykel koyuvermişti ortaya...
İşte İksiyon’un Hera’ya benzeyen bu buluttan heykelle çiftleşmesinden, Kentaur denen at gövdeli, dört ayaklı ve insan başlı bir canavar dünyaya geldi. Bu canavar daha sonra Peliyon tepesindeki kısraklarla çiftleşti. Ve bu kısraklardan öteki Kentaurlar geldi dünyaya... Tabii bu arada Baştanrı Zeus da İksiyon’u öteki dünyada durmadan dönen bir tekerleğe zincirlerle bağlattı...
Peliyon tepesinde oturan Kentaurların hemen hepsi de o çağın insanlarından daha ilkeldiler; vurucu-kırıcıydılar... Etleri çiğ yerlerdi. Üstelik de şaraba çok düşkündüler. Şarap tanrısı Diyonisos her dünyaya gelişinde önüne çıkan bu Kentaurlara bol bol şarap dağıtırdı... Ne var ki o dev cüsselerine oranla içtikleri birkaç tas şarap onları çarpar, yapmadıkları rezillik bırakmazlardı!
Kral İksiyon’un soyundan gelen bu Kentaurlara benzemeyen bir başka Kentaur daha vardı. Baştanrı Zeus birgün tanrıça Afrodit’i kendi ülkesi olan Kıbrıs’ın üzüm bağlarında gezinirken görmüştü. Hemen kılık değiştirip doğruca Afrodit’in yanında almıştı soluğu... Evren güzeli Afrodit, Zeus’un bu keyfi ziyaretinin nedenini hemen sezmiş; ondan fırtına gibi kaçmaya başlamıştı... Zeus da onun ardısıra koşarken tökezleyip düşmüş ve düştüğü yerdeki toprağı döllemişti... İşte bu bu döllenmenin ardından bir başka tür Kentaur gelmişti dünyaya... Ve ona “Kıbrıs Kentaurı” adını vermişti o çağın insanları...
Lapitlerin kralı İksiyon’un oğlu Pirithos evlenirken çok görkemli şölenler düzenledi... Bu arada barışçı görünmek için akrabaları olan Kentaurları da çağırmayı unutmadı. Ne var ki düğün vesilesiyle çok ağır vergiler de topladı halktan. Ayrıca krala armağan sunanların tanrılarca ödüllendirileceğini ve bu armağanları Kentuarların kabul edeceğini de duyurdu. Haliyle kimileri korkudan, kimileri kraldan özel ayrıcalıklar koparma amacıyla, sarayı ve düğün alanını altın ziynet cinsinden armağanlarla, şarap tulumlarıyla doldurup taşırdı... Kral, bu düğün vesilesiyle ikiye üçe katladı zenginliğini...
Ne var ki Kentaur korkusuyla varını yoğunu saraya sunan halkın ahı tutmuş olmalı ki, hiç beklenmedik işler açıldı kralın başına. Şaraba çok düşkün olan Kentaurlar, tasla içmek yerine tulumları başlarına dikip dikip içmeye başladılar. Zaten şaraba karşı çok zayıf olduklarından delilenmeye; sağa sola dalaşmaya başladılar. Bu arada kafayı iyice bulan ve Kentaurların en azılısı Euritiyon (Eurythion) ise gelini kucakladığı gibi son hızla saraydan uzaklaştı! Aynı şekilde öteki Kentaurlar da gözüne kestirdikleri kadınları kucaklayıp kucaklayıp dört nala saraydan kaçırmaya başladılar... Ne var ki bu olayın ardından Kentaurlarla silahlı askerler arasında amansız bir çatışma başladı. Kentaurlar ellerine geçirdikleri kayaları, rasgele kökledikleri ağaçları askerlerin üstüne fırlatıyorlardı. Askerler de ok ve mızrak kullanıyordu... Yuananlıların ulusal kahramanı Teseus da yardımına geldi Lapitlerin... Uzun çatışmalardan sonra yenilen Kentaurlar başka bir bölgeye sığınmak zorunda kaldı... Ne var ki daha sonraları aynı Kentaurların çok daha kalabalık olarak geriye döndüler. Bu kez de onlar Lapitleri başka bir bölgeye sürdüler...
Antikçağın bu at adamlarından birkaçı bazı yönleriyle çok ünlüydü... Örneğin Bir Silenos’la bir nümfenin birlikteliğinden doğan at adam Folos (Pholos), bu ünlülerden biriydi. Gerçi o da bir mağarada tek başına yaşıyordu. Ne var ki öteki soydaşları gibi öyle vurucu-kırıcı vahşilerden değildi. Nesi var nesi yoksa onu başkalarıyla paylaşmaktan çok hoşlanıyordu... Bir gün gücüyle ünlü Herakles’i bütün sevecenliğiyle mağarasına buyur etti. Çeşit çeşit yiyeceklerin yanında ona şarap da sunmak istedi. Ne var ki bu şarabın çok özel bir anlamı vardı. Çünkü uzun yıllar önce tanrı Diyonisos, arkasında şen şakrak kadın ve erkek alayıyla Folos’un yanına uğramış, ayrılırken de bir fıçı şarap bırakmıştı. “Bir gün Herakles buralara uğrayacak; ona bu şaraptan sunarsın” demişti... İşte yüzyıllardır toprağın altında sakladığı bu fıçıdan Herakles’e birkaç tas şarap sundu... Ama bu yüzyıllanmış şarabın kokusunu duyan Kentaurlar apartopar üşüştü mağaraya... Şarabı çok seven Kentaurlarla Herakles arasında şarap kavgası başladı... Bu kavga öylesine ilerledi ki Kentaurlar kökledikleri çam ağaçlarını ve de ellerine geçen kaya parçalarını Herakles’in üstüne fırlatmaya başladılar... Herakles de onların bir kısmını o ünlü zehirli oklarıyla öldürdü... Kentaurlar bir sonuca ulaşamıyacaklarını anlayınca kaçıştılar... Ama yerlerde at ayaklı insan başlı kentaurlar seriliydi; kanrevan içindeydi heryer... Bir süre sonra at adam Folos geldi Herakles ‘in yanına. Herakles çok sevinçliydi.
Ne var ki Folos çok üzgün görünüyordu. Herakles nedenini sordu ona. Dört ayaklı Folos ilkin konuşmak istemedi. Ama Herakles ısrar edince;
“Tanrı Diyonisos’un armağanı o bir fıçı şarabı hep birlikte bölüşmemiz gerekirdi... Çünkü onlar da mağarama konuk gelmişlerdi... Bak şarap da yerlere dökülmüş zaten...”
dedi ağır ağır...
Bu kez Herakles’in yüzü gölgelendi; uzun süre sustu...



At adam resimleri için bakınız:
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
22 Aralık 2009       Mesaj #3
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
At adamlar: Kentaurlar

Eski medeniyetlerin mitolojilerinde ve sanatlarında rastlanan doğaüstü yaratıklardan en ilginç olanlarından biri Kentaur'dur. Bu yarı insan yarı atın çıkışı diğer karışık yaratıklar gibi Doğu kökenli olsa da daha çok Yunan’da benimsenir. Kentaurların başları, göğüsleri, kolları ve bazen de ön bacakları insan, karınlarından arkası at biçimindedir. Yeleleri, kuyrukları vardır. Yabanıl ve azgındırlar. Dağlarda ve ormanlarda yaşarlar ve çiğ et yerler.
Kentaurlar ilk olarak Mezopotamya’da Babil sınır taşlarında görülürler. Kassiti’de ve Orta Asur döneminde mühür üzerinde de oldukları bilinir. Bazen kuyruğu aslan gibidir. İnsan kısmı genellikle bir sopa veya benzeri bir şeyle silahlandırılmış olarak diğer hayvanları avlarken gösterilirler. Orta Asur döneminden bir silindir mühürdeki sakallı ve kanatlı kentaur bir antilopu yakalar. Başında konik bir şapka ve elinde bir silah vardır. Asur sanatında üst kısmı erkek, belden aşağısı aslan olan aslan-kentaur’a da rastlanır. Genellikle boynuzlu tanrılık kasketi giyen bu yaratığın ismi Urmahlulluy’dur. Demon Mukilresule-muttiyle çarpıştığı sahneleri de bulunan ve kötü güçleri korkutan aslan-kentaur Ninive’den Asurbanipal’in sarayının bir odasındaki anıtsal kabartmada da yer alır.
Girit ve Miken sanat eserlerinde de bu figürler vardır. Girit’ten Arqiue Heraum’da bulunan bir mücevher taşında iki kentaur karşılıklı dururlar. Kentaur’un primitif örneklerinden sayılabilecek bu tasvirlerle Girit’ten bir mühründe de karşılaşılır. Burada mitolojik bir sahne içinde değildir. Girit ve Miken mücevherlerinde diğer karışık yaratıkların bir çeşididir ve dekoratif özellik taşır.
Anadolu’da Urartu krallığından kalan -MÖ 7. yüzyılda- Asur modelleri bronz ve fildişi eserlerde kentaur figürü uygulanır. Van yakınlarındaki Toprakkale’den bir mobilya parçasında kentaurun yüzü fildişi ve taşa oyuludur. Boynuzları kakmadır. Tüyleri, saçı, elbisesi ve süslemeler son derece düzgün ve ustalıkla yapılmıştır. Anadolu’da M. Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısında Pazarlı’dan Frigya döneminden pişmiş toprak levhada karşılıklı duran ve ellerinde dal tutarak koşan kentaurlar vardır. İyonyalı ustaların sevdiği bir tarz olan arka ayaklarından sadece sağdakinin göründüğü, soldakinin saklı kaldığı tasvir Larrisa’daki eserlerde de yer bulur. Pazarlı’dakiler Larissa’dan örnek alınmıştır.
Yunan mitolojisindeki kentaurlar İksion’un soyundandır. İksion Deioneus’un kızı Dia ile nişanlıyken kayınpederine armağanlar vermeye ant içer ama evlenince sözünü tutmaz. Üstelik Dia’nın babasını yanan bir kuyuya atar. Bu suçlarından dolayı kınanan İksion’a Zeus acır ve ona sığınak arar. İksion ise Zeus’un karısı Hera’ya gözünü diker. Zeus, Hera şeklinde bir bulut biçimlendirip Nephele adlı bu bulutu İksion’a gönderir. O da, bulutu Hera zannederek birleşir. Bu birleşmeden kentaur doğar. Zeus, İksion’u ateş içinde bir tekerleğe bağlar ve sonsuza dek yanmasını sağlayarak cezalandırır.
At adamlardan Kherion ile Pholos İksion’dan doğma değildir. Kronos’la Philyra’nın oğlu Kherion at adamların en iyisi, en ünlüsü ve en bilginidir. Kronos deniz perisi Philyra ile birleşmek için at biçimine girer. Adı elden gelir, eli her şeye yatkın anlamında “Kheir” dır. Bir doğa adamı olan Kheiron doğadan öğrendikleriyle en büyük yiğitleri yetiştirir. Asklepios, İason ve Tanrı Apollon bile ondan ders alırlar. En ünlü öğrencisi olan Akhilleus üstün yeteneklerini mağarada hocası Kheiron’la geçirdiği eğitim yıllarına borçludur. Bu bilge at adam, Akhilleus’a avlanmayı, savaşmayı öğretir, müzik, ahlak ve tıp dersleri verir. Kentaurlardan farklı olan diğer at adam Pholos’tur. Silenos’la bir orman perisinin birlikteliğinden dünyaya gelir. İnsansever, konuksever, bilgili ve yararlıdır. Her ikisi de diğer at adamlardan faklı olarak hoşgörülüdürler ve vahşi değillerdir.
Kentaurların Herakles ile efsaneleri vardır.
Erymanthos domuzu avına çıkan Herakles Pholos’a konuk olur. Pholos onu ağırlar ve kendisi çiğ et yerken Herakles’e pişmiş et ikram eder. Bir ara Herakles şarap ister, Pholos Dionysos’un kentaurlara armağan ettiği bir testi şarabı olduğunu ama hepsinin malı olduğu için bunu açmaya cesaret edemediğini söyler. Herakles’in ısrarı üzerine şarabı açar ve içmeye başlar.
Şarap kokusunu alan at adamlar kocaman taşlar, kayalar, köknar ağaçları ve meşalelerle dağlardan gelip Herakles’e saldırırlar. Herakles ilk saldıran at adamları öldürür. Bu kavgada Pholos da arkadaşı olan bir kentaurun gövdesinden çıkardığı zehirli bir oku ayağına düşürüp ölür. Herakles diğer kentaurları ovarken Kherion’u da bir okuyla yaralar ve onu iyleştirmeye çalışır. Ölümsüz olan Kherion çektiği acıdan dolayı ölmek ister. Prometheus onun ölümsüzlüğünü almayı kabul edince de hayatını kaybeder. Kentaurların annesi olan bulut tanrıça Nephele bir yağmur fırtınasıyla yardıma gelir ama dövüşte Herakles Daplnis’i, Argeis’u, Oreius’u, Aphphion’u, Hipotiun’u, İspoples’i, Meletahaktersi, Thereus, Doupon’u, Phriksus’u ve Homadus’u da öldürür. Bir başka Herakles ile ilgili efsanede at adam essos önemli bir rol oynar. Herakles Pholos ile birlikte kentaurların saldırısına uğrayınca Nessos’a karşı da savaşır. At adam Euenos ırmağı kıyısına sığınır ve orada yolculara ırmağı geçirtir. Herakles karısı Deianeira ile bu ırmağı geçerken Nessos sırtına aldığı Deianeira’na sahip olmak ister. Herakles’in attığı bir okla can verirken Deianeira’ya uzattığı iksirle kocasının sevgisini her zaman koruyabileceğini söyler. Trakhis’e varınca Herakles Deianeira ile Hyllos’u orada bırakıp başka işlere koşar. Bir ara Oikhalia kralı Eurythos’u yenip kızı İole’yi tutsak alır ve Deaineira’nın yanına gönderir. Zaferini kutlamak için de karısından yeni bir gömlek ister.
Kocasının tutsağı olan güzel İole’ye aşık olduğunu ve kendisini onunla aldattığını haber alan Deaineira korkunç bir öfkeye kapılır ve o sırada Nessos’un büyülü kanını hatırlar. Yeni gömleği bu iksire batırarak Herakles’e gönderir. Herakles sırtına giyer giymez gömlek derisine yapışır ve yakmaya başlar. Gömleği çıkarırken de derisi yüzülür.
At adamların Teselyalı Lapithlerle de efsanesi vardır. Lapith kralının annesi Dia İksion’un ilk karısıdır. Bu durum Kentaurlar ile Peirithoos’u akraba yapar. Diyotor Lapithlerle Kentaurlar arasında iki kez savaş olduğundan bahseder ve ilk savaşı bu yakın akrabalığa bağlar. İksion’un havada veya sonraki inanışa göre yeraltında durmadan yanarak dönen bir tekerleğe bağlı olarak sonsuza dek cezalandırılmasından sonra Peirithos krallığı ele geçirir. Üvey kardeşleri kentaurlar krallıktan pay almak isteyip Peirithoos bu isteği reddedince Lapith ve Kentauros savaşlarının ilki patlar. Aralarındaanlaşma sağlandıktan sonra Peirithoos, Hippodameia ile evlenirken kentaurosları da düğüne davet eder. Şarap içip sarhoş olan Eurytion gelini kaçırmaya çalışır ama Theseus bunu önler. Taşlarla ve ağaç dallarıyla silahlanan at adamların birçoğu öldürülür, diğerleri ise Epirus’un sınırlarına kadar sürülür ve Pindus dağının yamaçlarına sığınırlar. Vergilius’a göre savaşı tanrı Ares başlatır. Lapithler ya Ares’e düğün için kurban kesmeyi unutmuşlar ya da tüm tanrıları düğüne davet ettikleri halde onu çağırmamışlardır.
Bunun üzerine Ares, misafir kentaurların sarhoş olarak düğünü bozmalarını sağlar. Kentaurlar Yunan sanatında en çok vazolarda ve tapınak frizlerinde savaşları ile ilgili durumlarda görülürler. Nadir de olsa ön ayaklarının insan ayağı olarak gösterildiği örnekleri vardır ama çoğunlukla dört bacağı da
at bacağı olarak tasvir edilirler. Önden tamamıyla insan gibi olan örneklerinden en erken tasviri 11 cm yüksekliğinde bronz bir heykeldir ve MÖ 8. yüzyıl ortasına tarihlenir.
Kentaurlar Arkaik dönemde amforalarda, elbise in yapılmış altın plakalarda, yüzük taşlarında, küçük bronz heykellerde ve Klazomenai lahitlerinde yer alırlar. Amforalardaki resimlerde uzun saçlı, yeleli ve uzun gövdelidirler. Bir ellerinde ağaç dalı diğer ellerinde yakaladıkları bir hayvan bulunur. Bacakları dört nala koşar vaziyettedir. İnsan ön bacaklarının sonunda toynağı olan kentaurlar, New York Metropolitan müzesindeki bir Klazomenai lahitinde ve Larisa Tapınağı frizindeki bir kentauromakhi sahnesindedir.
Ayrıca Larisa Tapınağındaki örnekte ve Berlin müzesi’ndeki Klazomenai Lahitinde at kulaklıdırlar. Genellikle uzun saçlı gösterilirler ama Zeus Tapınağı’nda, Parthenon Tapınağı’nda, Hephaiston Tapınağı’nda ve Likya Lahitinde kısa saçlıdırlar.
Akik taşından yapılmış 15 mm uzunluğundaki yüzüklerden birinde kentaur Nessos, Herakles ve eşi Deinaneira vardır. En öndeki figür Nessos’tur. Uzun saçlı başı geriye çevrilidir ve diz çökmüştür. Ortadaki Deinaneira Herakles’e doğru yürür. Bir eliyle eteğini tutarken diğer elini Nessos’a uzatmıştır ve ona bakar. En soldaki üzerinde aslan postu olan Herakles diz çökmüş ve yayını germiş Nessos’a zehirli
oklarından birini atmak üzeredir. Bu minik yüzük taşı son derece güzel bir iştir. Aynı dönemden başka bir yüzük taşında kentaur aslan başlıdır ve kanatlıdır. Ön kısmı insan arka kısmı at gövdesidir. Sakallı, kısa ve ucu kalkık burunlu ve uzun hayvan kulaklıdır. Kaburga kemikleri vücut üzerinde belirgindir. İki eliyle bir domuzun bacaklarından baş aşağı tutar. Kuyruğu arka bacağa paralel olarak yere iner. Kanatları sırtından çıkıp yukarıya doğru yükselir.
MÖ 6. yüzyılın ikinci yarısına tarihlenen Assos Tapınağı frizinde, art arda sıralanmış kentaurlar, elindeki yayla onlara ok atan Herakles’ten kaçarlar. Figürlerin göğüsleri cepheden, baş, bacak ve at gövdeleri profildendir. Doludizgin kaçan badem gözlü at adamların ince ve uzun gövdeleriyle insan bacakları arasında bir oransızlık göze çarpar.
Kuyrukları eğik bir şekilde aşağıya sarkar. Ön bacakları kendilerinden bir öncekilerin arka bacakları üzerine yerleşir. Bu üst üste bindirme etkiyi artırır ve tekrarlama motifi meydana getirir. Kollar havaya yatay olarak açıktır bu da kaçışlarını daha da vurgular.
Olimpia’da MÖ 456 tarihli Zeus Tapınağı alınlığında Apollon’un sağında ve solunda savaşan Kentaurlar ve Lapithlerden oluşan bir topluluk göze çarpar. Kentaurların Lapith kadınlarını kaçırışının gösterildiği heykellerin birbiriyle ilişkileri hareketlerin ustalıkla birleştirilmesiyle verilir. Atina Parthenon
Tapınağı’nın 32 metopundan 24’ünde Kentauromakhi sahneleri bulunur. Bu kabartmalardaki derinlik üç boyutlu heykel izlenimi verir. MÖ 448-442 yıllara tarihlenen bu kabartmalar Yunan Klasik Dönemi heykeli konusunda da fikir edinmeyi sağlar. At adamların ve karşılarında avaştıkları çıplak bedenli figürlerin kasları, yz ifadeleri, vücut oranları ustaca biçimlendirilmiştir. Hareketler gerçekçi ve etkileyicidir.
Likya bölgesindeki Trisa şehrinde inşa edilen M.Ö. 420-410 tarihli Gölbaşı Mezar Anıtı’nın doğu duvarında, kuzey iç duvarında ve güney dış duvarın solundaki alt frizde Kentauromakhi sahneleri yer alır. Kabartmalı bloklardaki sahneler birbirini takip eder. Hareketlerde ve mücadelelerde şiddet dikkati çeker. Doğu etkisi olan kabartmalarda hareketsiz figürlerde bile elbise dalgalanmaları ve kıvrımları işlenmiştir.
Likya Lahtinin dar yüzlerinden birinde bir geyik için dövüşen iki kentaur diğer yüzünde arka ayakları üzerinde doğrulmuş at adamların lapith Keineus’a saldırması tasvir edilmiştir.
kntaurların hiddetli bakışları, çatık kaşları, gözleri altındaki ve alınlarındaki kırışıklıklar kızgınlıklarını gösterir. Kısa saçlı ve sakallı yaratıkların korkutucu ifadeleri güçlüdür. Gövdeleri ve toynakları gerçeğe uygundur.
Bu mitolojik yaratıklar tüm tasvirlerinde hareket halindedirler. Genellikle profilden görülürler. Gergin vücutları, kaba hatları ve öfkeli ifadeleri onların hayvan içgüdülerini, azgın ve yabani özelliklerini belirginleştirir.
Şaraba ve kadına düşkündürler. Alkolün etkisiyle şiddete eğilim gösterirler. Taşlar ve ağaç dallarıyla dövüşürler.
Malmaison'da bronz bir sentor heykeli
450pxcentauremalmaison


*****
Kaynaklar
Akurgal, Ekrem, Pazarlı’da Çıkan Eserler, Belleten, c.7, 1943
Erhat, Azra, Mitoloji Sözlüğü, Remzi Kitabevi, İstanbul, 1984, s:189
Frankfurt, H., The Art and Architecture of Ancient Orient, Penguen Books, 1958, s:336
Graues,P., The Concise Dictionary of Classical Mythology, Prometheus Press, New York, 1965, s:184
Grimal, P., The Concise Dictionary of Classical Mythology, Basil Blackwell, 1990, s:89
Nilsson, M.D, The Minoan and Mycenaen Religion and its survival in Grek Religion, Lund, 1950, s:37
Tulunay, E.T., Thesus ve Kentauromakhi


- Alıntıdır -
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
asla_asla_deme - avatarı
asla_asla_deme
VIP Never Say Never Agaın
3 Ocak 2010       Mesaj #4
asla_asla_deme - avatarı
VIP Never Say Never Agaın
Sentor

Sentorlar (Yunanca: Κένταυρος, Kendavros (tekil), Κένταυροι, Kendavri (çoğul)), Yunan mitolojisinde kısmen insan ve kısmen at görünümlü yaratıklardır.

Efsaneler

Sentor efsanesi at sırtında savaşa giden savaşçılardan gelmektedir. Sentorun sureti görenlere çok farklı ve ürkütücü gelmektedir. İnkalar'ın, Pizarro ve adamları 1533 'de at üstünde geldiklerinde yanılmış olmaları muhtemeldir. Çünkü inandıkları at ve insan birleşimi canlının gerçek olduğu fikri onları o sırada çok korkutmuştur.

Bilinen Sentorlar

Sentorler arasında en ünlüleri Nessos, Hiron, Folos, Evritiyon'dır. Hepsi Herakles hikâyelerinde geçmektedir. İleos ve Roitos ise, Atalanta'ya saldırı girişimi sırasında Meleager tarafından yok edilmişlerdir.

Modern edebiyatta Sentorlar

Sentorlari modern zamanlarda birçok yerde görmek mümkündür. Örneğin; Narnia Günlükleri (ve film uyarlaması Narnia Günlükleri:Aslan, Cadı ve Dolap), Zeyna Savaşçı Prenses, Titan triloji, Harry Potter. Bunlara ek olarak Shakespeare'in Yanlışlıklar Komedyası eserinde Centaur Inn bir otel adıdır.

Oyun karakteri olarak

* Dungeons & Dragons adlı role-playing oyununda sentorlar bir ırk adıdır.
* Mortal Kombat dövüş oyunları serisinde , ilk üç oyunun kötü, yönetici karakteri Motaro, bir sentordur.
* Age of Mythology oyununda sentor klasik çağ mit ünitesidir.
* Etten ve kemikten yapılmamış olmasına rağmen Mega Man 6 daki Robot Master , Centour Man karakteri sentor gibi görünecek şekilde tasarlanmıştır.
* Shining Force serilerindeki sentorlar şovalyeler olarak geçmektedir.
* Fantazi romanlardaki sentorlar, bazen barbarbar karakterler olmanın ötesinde türünün devamlılığı için çalışan onurlu bir ırk olarak gösterilmektedir. Gerçek-zamanlı bilgisayar oyunlarında Warcraft III: Reign of Chaos ve MMORPG, World of Warcraft, sentorlar barbar savaşçılar olarak gösterilmiştir.
* The University of Tennessee nın Hodges Kütüphanesi'nde, "Centaur from Volos" adlı bir sergi sürekli olarak bulunmaktadır.Sergi bir insan iskeleti ile bir Shetland midillisinin iskeletinin birleştirilerek Sentorlere İnanır Mısınız? başlığıyla yapılmıştır.
* Bully adlı bilgisayar oyununda Fetty'nin Keşke bir sentor olsaydım dediğini duyarsınız.
* Disciples II: Dark Prophecy oyununda sentorlar gardiyanlar ve savaşçılardır.
* Warcraft dünyasında da centaurlar birçok yerde karşımıza çıkmaktadır.
* Heroes of Might and Magic serisinde sentor mit ünitesidir.
* AQW (Adventure Quest Worlds) oyununda Centaur 21 İsimi ile Ev Satmaktadır.

Vikipedi
BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Şeytan Yaşamak İçin Her Şeyi Yapar....
ThinkerBeLL - avatarı
ThinkerBeLL
VIP VIP Üye
17 Mart 2010       Mesaj #5
ThinkerBeLL - avatarı
VIP VIP Üye
Mitolojideki En Asil Yaratıklar: Sentor'lar
Eski Türkler de Orta Asya'da at üstünde savaşır, günlerce yolculuk eder,hatta at üzerinde uyurlarmış. Çocukluklarını da at binme öğretilirmiş ilk olarak. Zaten ne demişler atalarımız, "At, avrat, silah". Sentor'lar da ne kadar benzer değil mi Türklere?
Ad:  450pxsarcophagecentaure.jpg
Gösterim: 1714
Boyut:  55.9 KB

Sentorlar ve Özellikleri
Sentor; karnından başına kadar insan, karnından ayaklarına kadar at olan mitoloji yaratığa verilen addır. İlk olarak Yunan Mitolojisi'nde rastlansa da başka mitolojilerde de değişik biçimlerde adları geçmektedir. Asillikleriyle ve nadiren kibirleriyle bilinirler (Bu kibir konusu üzerinde bir tartışma yaşanabilir).
Genellikle savaş aleti olarak ok kullanmayı tercih ederler. Çünkü kılıçlar, onların boyları için pek uygun değildir. Kendilerinin asil olduklarını düşündükleri (aslında gerçekten de öyle tasvir edilmişlerdir genellikle) çok ama çok nadiren ve özel durumlarda bir canlının üstlerine binmelerine izin verirler. Kibirli olmaları ile ilgili durum biraz da buradan doğmaktadır.
Çok bilgedirler. Geleceği görme, yıldızları okuma gibi güçlere sahiptirler. Neredeyse hiçbir canlıya itaat etmezler. Bu nedenle yabani bir yapıya sahiplerdir. Gerekirse saygıda kusur etmezler, ama gerekirse kızarak bir volkan gibi saldırganlaşabilirler. İçkiye, özellikle şaraba düşkündürler, bu nedenle Şarap Tanrısı Dionysus'a taparlar.
Mitolojide fazlaca çapkın oldukları ve çapkınlıkları yüzünden soylarının kuruduğu rivayet edilir. Bu, Sentorların kötü huylarından biri ve en kötüsüdür. (Ki Lapith Kralı ile Argos kralının kızının düğününde gelini kaçırmaya çalıştıkları için katledilmişlerdir.)

Kökenleri
Sentor'ların kökenleri ile ilgili iki ayrı mit vardır:

Birincisi Lapith’lerin kralı Ixion ve Nephele’nin çocukları olduklarını bildiren mittir.Diğeri ise Kral Ixion'un bir gün Hera'yı ayartıp gizli bir buluşma ayarladığı; fakat bunu duyan Zeus'un bir bulutu Hera'nın şekline sokup Ixion'un yanına yollaması mitidir.
Sentor efsanesinin ise muhtemelen at sırtında savaşa veya keşfe giden eski savaşçıların görüntüsünden geldiği düşünülmektedir. At ile insan birleşik gibi göründüğünde Sentor'a benzeyebilir.
Bir mite göre Lapith Kralı ile Argos kralının kızının düğününde gelini kaçırmaya çalıştıkları için Sentor'lar Lapith'ler tarafından katledilmiştir. Kalanları da sirenlerin yaşadıkları bir adaya sığınır. Fakat sonunda onlar da yok olup tarihe karışırlar.

Zamanımızda Sentor
Şu zamanlarda da en bilinen mitolojik yaratıklardandır Sentor'lar. Fakat Sentor adı pek bilinen bir ad değildir, genellikle At-Adam veya Centaur (Sentor teriminin İngilizce'si) terimi kullanılır. Şu zamanlarda da birçok yerde (örneğin kitaplar, filmler, oyunlar) Sentor'ların izlerine rastlayabilirsiniz.


Sonuç
Sentor'lar, yani At-Adam'lar, kitapların, oyunların ve özellikle mitolojinin büyük kahramanları, genel olarak böyle nitelenmektedirler. Çok nadir de olsa ölümsüzlük bahşedilecek kadar ünlü olanları vardır, örneğin Sentor Hiron.
Bilindiği kadarı ile böyledir Sentor'lar, Ixion ve Nephele'nin (veya başka bir mitte geçtiği gibi Hera'ya benzetilmiş bir bulutun) çocukları. Ama eklemeden edemeyeceğim, hatta burada da bir süre tartışılmış bir şey var ki gerçekten Eski Türklere çok benziyor bu At-Adamlar.

Bir Kısa Öykü: Herakles ile Sentor Nessos
Pek çok başarıdan sonra Herakles, Tanrı-nehir Akheloos’un elinden aldığı Deianeira ile evlenir. Evlenmelerinin ertesi günü yolları üzerinde kabarmış bir sel görürler. Herakles orada görevi salcılık olan Sentor Nessos’un hizmet teklifini kabul eder. Nessos, Deianeira’yı kaçırmaya kalkışır.
Herakles bir okuyla Sentor’u göğsünün ortasından vurur. Ama Sentor ölmeden önce Deianeira’ya şu öğüdü verir:
-Yaramın pıhtılaşmış kanını avuçlarına topla. Herakles’in bir giysisini bu kanda ıslat. Bu iksir onun sana aşkını hep sürdürecektir.
Saf yürekli Deianeira bir sandıkta saklamakta olduğu çok güzel bir gömleği bu sıvıya bandırır.
Yıllar geçer, Herakles yeni başarılar elde etmek, yeni aşklar tatmak için sık sık karısını bırakıp gider. Kadın sihir gücüne sahip gömlekten yararlanmayı düşünür.
Herakles’in Zeus’a bir kurban töreni yapması gerekince Deianeira ona o görkemli giysiyi verir. Herakles hemen giysinin tenine yapışıp onu şiddetle yaktığını görür.Acıdan delirir, bağırıp çağırır, kıvranır, kendini yerden yere atar. Deianeira Sentor’un kendisini aldatmış olduğunu anlar ve umutsuzluk içinde hançeriyle intihar eder.
Herakles kendisini Teselya’da, Oita Dağı’nın doruğuna taşıtır; meşe kestirip istif ettirerek çok büyük bir odun yığını elde eder. Acılar içindeki bedeni, emri üzerine, yığına yerleştirilir ve yığın ateşe verilir. Nihayet Herakles ölümlü bedenini terk eder ve Olimpos’a taşınır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 1 üye beğendi.
Tanrı varsa eğer, ruhumu kutsasın... Ruhum varsa eğer!
Mira - avatarı
Mira
VIP VIP Üye
30 Ocak 2012       Mesaj #6
Mira - avatarı
VIP VIP Üye
Kentavros (Kentaur)
Kentaurlar mitoslarda sık sık karşımıza çıkan at adamlardır. Teselya kralı İksion ile Hera'nın buluttan yapılmış görüntüsünden doğmuşlardır. Önden bakıldığında baş, göğüs ve kolları kimi zaman da ön bacakları insan, karınlarının arkası ve arka bacakları at biçimindedir. Yele ve kuyrukları vardır. Kentaurlar dağlarda yaşar ve çiğ et yerler. Yabanıl ve azgın yaratıklardır. Herakles ve Dionysos efsanelerinde önemli rol oynayan Kheiron'la Pholos iyi ve yararlı olan Kentavroslardır. Kentaurlar İlkçağ'dan itibaren ressam ve heykeltraşlara sık sık konu olmuşlardır. Bu eserlerin en ünlüsü heykeltraş Phidias tarafından Parthenon Tapınağı'nın metoplarına yapılan kabartmalardır. Kabartmalarda Lapithlerle, Kentaurlar arasındaki savaş anlatılmıştır.

BEĞEN Paylaş Paylaş
Bu mesajı 2 üye beğendi.
theMira
buz perisi - avatarı
buz perisi
VIP Lethe
22 Ağustos 2012       Mesaj #7
buz perisi - avatarı
VIP Lethe
Kentaurlar
MsXLabs.org & MORPA Genel Kültür Ansiklopedisi

Yunan mitolojisinde yarı insan, yarı hayvan bedenli yaratıklar. Başları, göğüsleri ve kolları, kimi zaman da ön bacakları insan gibidir. Karınlarından arkası at biçimindedir. Yeleleri, kuyrukları vardır. Dağlarda, ormanlarda yaşarlar. Efsaneye göre Nephele (Bulut) ile İksion'un çocuklarıdır. Genellikle kötü ve hoyrat yaratıklardır. Düğünlerine çağrıldıkları Lapithler Kralı Peirithos'un gelini Hippodamia'yı kaçırmaya ve öbür kadınlara karşı da zor kullanmaya kalkışırlar. Lapithler ile Kentaurlar arasında korkunç bir boğuşma başlar. Sonunda Lapithler savaşı kazanır ve Kentaurları bölgeden kovarlar.
In science we trust.

Benzer Konular

2 Kasım 2008 / Gabriella X-Sözlük